TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ERDAL TÜRKMEN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/2100)
|
|
Karar Tarihi: 4/4/2019
|
R.G. Tarih ve Sayı: 7/5/2019-30767
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan y.
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Yakup MACİT
|
Başvurucu
|
:
|
Erdal
TÜRKMEN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru 8/3/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun hükümlerine göre verilen zorlama
hapsi kararına yapılan itirazda esaslı iddiaların cevaplandırılmaması nedeniyle
gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/1/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Silivri Aile Mahkemesinin (Mahkeme) 28/8/2015 tarihli kararı
ile başvurucu hakkında -yaklaşık bir yıl birlikte yaşadığı S.E. isimli kadının
şikâyeti üzerine- 6284 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının a,
c, f bentleri uyarınca beş ay süreyle geçerli olmak üzere lehine tedbir istenen
S.E.ye karşı şiddete veya korkuya yönelik söz ve davranışlarda bulunmamasına, S.E.yi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız
etmemesine, lehine tedbir istenenin bulunduğu konuta, okula ve işyerine
yaklaşmamasına karar verilmiştir.
9. Başvurucunun itirazı, Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin
18/9/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
10. Tedbir kararının geçerli olduğu dönemde S.E.nin
iddiaları doğrultusunda Emniyet tarafından 29/9/2015 tarihinde tutanak
düzenlenmiş; tutanak içeriğinde başvurucunun, lehine tedbir istenenin evinin
önünden geçtiği, işyeri ve evine çiçek yolladığı belirtilerek tedbir kararına
uymadığı gerekçesiyle hakkında Mahkemeden zorlama hapsi kararı verilmesi talep
edilmiştir.
11. Mahkeme 7/10/2015 tarihli kararında, Emniyet tarafından
düzenlenen tutanak içeriği ve soruşturma dosyasındaki beyana göre tedbir
kararına aykırı davrandığı gerekçesiyle başvurucu hakkında 6284 sayılı Kanun'un
13. maddesi gereğince 3 gün zorlama hapis cezası vermiştir.
12. Başvurucu 10/11/2015 tarihli dilekçesiyle, lehine tedbir
kararı verilenin kendisine çiçeğin gönderildiğini iddia ettiği isimde bir
dükkânın bulunmadığını, başka isimli bir çiçekçi dükkânının olduğunu, ayrıca
kimseye çiçek göndermediğini, bu konuda dükkân sahibinin de dinlenebileceğini
belirterek karara itiraz etmiştir.
13. İtiraz üzerine Silivri 3. Asliye Hukuk Mahkemesi 13/11/2015
tarihli kararında, lehine tedbir kararı verilene başvurucunun çiçek gönderdiği
ya da işyerinin önünden araba ile geçtiğine dair kesin bir delil bulunmadığını
belirterek itirazı kabul etmiş ve zorlama hapsi kararını kaldırmıştır.
14. Lehine tedbir kararı verilenin talebi üzerine yine Emniyet
tarafından 27/11/2015 tarihinde tutanak düzenlenmiş, tutanak içeriğinde
26/11/2015 tarihinde başvurucunun S.E.nin bulunduğu
işyerinin önündeki caddede yürüdüğü, mağdurun taksiye bindiğini görmesi üzerine
taksiye yöneldiği, trafik lambasının yeşil yanmasıyla taksinin hareket ettiği,
bu nedenle başvurucunun müdahalede bulunamadığı, taksinin ikinci ışıklarda
durması üzerine başvurucunun yine taksinin önüne çıktığı ancak bu sefer de
taksinin hareket etmesiyle herhangi bir müdahalede bulunamadığı, zaman zaman iş
çıkışlarında lehine tedbir kararı verileni takip ettiği belirtilmiş; başvurucu
hakkında tedbir kararına uymadığı gerekçesiyle Mahkemeden zorlama hapsi kararı
verilmesi talep edilmiştir.
15. Mahkeme 4/12/2015 tarihli kararında, Emniyet tarafından
düzenlenen tutanak içeriğine göre başvurucunun tedbir kararına aykırı
davrandığını belirterek 6284 sayılı Kanun'un 13. maddesi gereğince başvurucu
hakkında 3 gün zorlama hapis cezası vermiştir.
16. Başvurucu 4/1/2016 tarihli dilekçesinde, lehine tedbir
kararı verileni takip ederek taksinin önüne çıktığının iddia edildiği tarihte
Tekirdağ'ın Çerkezköy ilçesinde bulunan bir kadının evine taşındığını, taşınma
sırasında kendisine B.Ö. ve M.U. isimli şahısların yardım ettiğini, olay
saatinde iddia edilen yerde olmadığını, ayrıca böyle bir olayın meydana gelip
gelmediğinin tespiti açısından taksi şoförünün de dinlenmesi gerektiğini, karşı
tarafın iftiraları nedeniyle bu kişi hakkında Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına
suç duyurusunda bulunduğunu, yine karşı tarafla birlikte hareket eden ve
kendisini tehdit eden şahıs hakkında Çerkezköy 4. Asliye Ceza Mahkemesinde
açılan davanın derdest olduğunu, bu dosyaların da incelenmesi ve ayrıca
şahitlerinin dinlenmesi gerektiğini, tek taraflı ve iftira niteliğinde olan
beyana dayanılarak verilen hapis kararının kanuna aykırı olduğunu belirterek
kararın iptalini talep etmiştir.
17. Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 5/1/2016 tarihinde,
tedbirin geçerli olduğu süre zarfında dosya kapsamında bulunan, kollukça alınan
ifade tutanaklarından başvurucunun tedbir kararını ihlal ettiğinin anlaşıldığını,
zorlama hapsi kararının usul ve kanuna uygun olduğunu belirterek başvurucunun
itirazını reddetmiş; zorlama hapsi kararı 6/2/2016 tarihinde infaz edilmiştir.
18. Ret kararı 18/1/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş,
28/1/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
19. 6284 sayılı Kanun'un5. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
(1)
Şiddet uygulayanlarla ilgili olarak aşağıdaki önleyici tedbirlerden birine,
birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere hâkim tarafından karar
verilebilir:
a) Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet
tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda
bulunmaması.
...
c) Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları
konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması.
...
f) Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya
sair surette rahatsız etmemesi.
..."
20. 6284 sayılı Kanun'un 8. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
(2) Tedbir
kararı ilk defasında en çok altı ay için verilebilir. Ancak şiddet veya şiddet
uygulanma tehlikesinin devam edeceğinin anlaşıldığı hâllerde, resen, korunan
kişinin ya da Bakanlık veya kolluk görevlilerinin talebi üzerine tedbirlerin
süresinin veya şeklinin değiştirilmesine, bu tedbirlerin kaldırılmasına veya
aynen devam etmesine karar verilebilir.
(3)
Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için, şiddetin uygulandığı hususunda delil
veya belge aranmaz. Önleyici tedbir kararı, geciktirilmeksizin verilir. Bu
kararın verilmesi, bu Kanunun amacını gerçekleştirmeyi tehlikeye sokabilecek
şekilde geciktirilemez.
(4)
Tedbir kararı, korunan kişiye ve şiddet uygulayana tefhim veya tebliğ edilir.
Tedbir talebinin reddine ilişkin karar ise sadece korunan kişiye tebliğ edilir.
Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde ilgili kolluk birimi tarafından verilen
tedbir kararı şiddet uygulayana bir tutanakla derhâl tebliğ edilir."
21. 6284 sayılı Kanun'un 9. maddesi şöyledir:
"(1) Bu Kanun hükümlerine göre verilen
kararlara karşı tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde
ilgililer tarafından aile mahkemesine itiraz edilebilir.
(2)
Hâkim tarafından verilen tedbir kararlarına itiraz üzerine dosya, o yerde aile
mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini
izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde aile
mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde asliye hukuk mahkemesine, aile mahkemesi
hâkimi ile asliye hukuk mahkemesi hâkiminin aynı hâkim olması hâlinde ise en
yakın asliye hukuk mahkemesine gecikmeksizin gönderilir.
(3)
İtiraz mercii kararını bir hafta içinde verir. İtiraz üzerine verilen kararlar
kesindir."
22. 6284 sayılı Kanun'un 13. maddesi şöyledir:
"(1) Bu Kanun hükümlerine göre hakkında
tedbir kararı verilen şiddet uygulayan, bu kararın gereklerine aykırı hareket
etmesi hâlinde, fiili bir suç oluştursa bile ihlal edilen tedbirin niteliğine
ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim kararıyla üç günden on güne kadar zorlama
hapsine tabi tutulur.
(2)
Tedbir kararının gereklerine aykırılığın her tekrarında, ihlal edilen tedbirin
niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre zorlama hapsinin süresi onbeş günden otuz güne kadardır. Ancak zorlama hapsinin
toplam süresi altı ayı geçemez.
(3)
Zorlama hapsine ilişkin kararlar, Cumhuriyet başsavcılığınca yerine getirilir.
Bu kararlar Bakanlığın ilgili il ve ilçe müdürlüklerine bildirilir."
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
23. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile
ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar
konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararı
24. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 6.
maddesinin bir mahkeme önünde medeni hak ve yükümlülüğe ilişkin bir iddiada
bulunma hakkını güvence altına aldığını, mahkemenin teşkilatının ve
yargılamanın yürütülmesinin bu güvencenin kapsamında olduğunu (Golder/Birleşik Krallık [GK], B. No: 4451/70,
21/2/1975, § 36), davalarda adil yargılanma koşullarını yerine getirme
yükümlülüğünün ulusal makamlara ait olduğunu ifade etmiştir (Dombo Beheer B.V./ Hollanda,
B. No: 14448/88, 27/10/1993, § 33).
25. AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesi adil yargılanma hakkını
güvence altına alırken delillerin kabul edilme yöntemi konusunda herhangi bir
kural koyma yetkisinin kendisinde olmadığını, ulusal kanunlar tarafından bu
hususların belirleneceğini, Sözleşme'deki hak ve
yükümlülükleri ihmal etmediği sürece mahkemeler tarafından yapılan hataların
giderilmesi görevinin de kendisinde olmadığını belirtmiştir (Schenk/İsviçre [GK], B. No: 10862/84, 12/7/1988,
§§ 45, 46); bu açıdan AİHM yaklaşımına göre yargılama süreci bütün olarak ve bu
süreçte delillerin nasıl sunulduğu da dâhil olmak üzere tüm deliller yönünden
hakkaniyetsiz bir değerlendirme yapılıp yapılmadığı dikkate alınacaktır (Schuler-Zgraggen /İsviçre, B. No: 14518/89, 24/6/1993, §
66).
26. Buna paralel olarak AİHM, Sözleşme’deki
hakların etkili bir biçimde korunması için davaya bakan mahkemelerin
Sözleşme’nin 6. maddesine göre tarafların
dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi
olduğunu belirtmiştir (Dulaurans/Fransa, B. No: 34553/97, 21/3/2000, § 33;
Kraska/İsveç, B. No: 13942/88, 19/4/1993, § 30).
27. AİHM'e göre -tarafların ileri
sürdükleri delillerin kabul edilebilirliği hususunda yerel mahkemeler belirli
bir takdir yetkisine sahip olmakla birlikte- mahkemeler vardıkları sonuçları haklılaştırmak için kararlarına gerekçeler göstermek
yükümlülüğü altındadırlar (Suominen/Finlandiya, B. No: 37801/97, 1/7/2003, §
36). Kararlarda gerekçe belirtilme zorunluluğu, mahkemelerin tarafları adil bir
şekilde dinleme yükümlülüğüyle de doğrudan ilgilidir (Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/1/2007, § 83).
28. Yargılama sırasında başvurucu tarafından sunulan bir kısım
delilin mahkemece dikkate alınmaması şikâyeti ile ilgili olarak AİHM;
mahkemenin başvurucunun bu yöndeki talebini gerekçesiz reddettiğini, kararda
gerekçe olmamasının karara karşı etkili bir şekilde itiraz etme fırsatını da
ortadan kaldırdığını belirterek başvuruda Sözleşme'nin 6. maddesinin ihlal
edildiğine karar vermiştir (Suominen/Finlandiya, § 38).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 4/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
30. Başvurucu zorlama hapsi kararına yaptığı itirazda; beyan ve
delillerinin dikkate alınmadığını, Mahkemenin bu konuda herhangi bir
değerlendirme yapmadığını, tedbir kararını ihlal ettiğinin iddia edildiği
tarihte başka bir şehirde olduğunu, bu konuda tanıklarının dinlenmediğini,
kamera kayıtlarının incelenmediğini, somut delillere rağmen dosyada hiçbir
inceleme yapılmadan, yalnızca karşı tarafın iftira niteliğindeki beyanlarına
dayanılarak hapis kararı verildiğini belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş;
maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
31. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun temel iddiası, itiraz
aşamasında ileri sürülen ve esasa etkili olduğu belirtilen hususların itiraz
mercii kararında değerlendirilmemesine yönelik olduğundan başvuru, gerekçeli
karar hakkı yönünden incelenecektir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
34. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia, savunma ve
adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa'nın anılan maddesinde adil yargılanma
hakkından ayrı olarak iddia ve savunma hakkına birlikte yer verilmesi,
taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması
gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet
Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 37).
35. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da "Bütün mahkemelerin her türlü kararları
gerekçeli olarak yazılır." denilerek mahkemelere kararlarını
gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği
anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Canan Tosun, B. No: 2014/8891, 10/5/2017, § 23).
36. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Tarafların muhakeme
sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip
incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına
verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de
gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri
[GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
37. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği,
davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut
bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması,
başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde
davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile
yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve
diğerleri, § 35).
38. Bununla birlikte adil yargılanma kavramı -ister alt
mahkemenin gerekçelerine katılarak isterse farklı bir şekilde olsun- kararları
için az sayıda gerekçe sunan bir ulusal mahkemenin kendisine sunulan temel
konuları gerçekte ele almış olmasını ve yalnızca alt bir mahkemenin sonuçlarını
onaylamakla yetinmemiş olmasını gerektirir. Bu koşul, davanın tarafının iç
hukukta yürütülen yargılamalarda davasını sözlü olarak sunamadığı durumlarda
daha da önemlidir (Salih Söylemezoğlu,
B. No: 2013/3758, 6/1/2016, § 29).
39. Başvuru konusu olayda, gerekçeli karar hakkı kapsamında
anılan ilkeler çerçevesinde bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
40. Başvurucu, zorlama hapsi kararına karşı yaptığı itirazda
beyan ve delillerinin Mahkemece dikkate alınmadığını belirterek adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
41. Silivri Aile Mahkemesinin 28/8/2015 tarihli kararı ile 6284
sayılı Kanun’un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının a, c, f bentleri uyarınca
başvurucu hakkında beş ay süreyle geçerli olmak üzere tedbir kararı verilmiş,
lehine tedbir kararı verilenin talebi üzerine Emniyet tarafından 27/11/2015
tarihinde düzenlenen tutanak içeriğine göre Mahkemenin 4/12/2015 tarihli
kararıyla başvurucunun tedbir kararına aykırı davrandığı belirtilerek 6284
sayılı Kanun'un 13. maddesi gereğince hakkında 3 gün zorlama hapsi verilmiştir.
42. 6284 sayılı Kanun’un 9. maddesinde; kanun kapsamında verilen
kararlara karşıtefhim veya tebliğden itibaren iki
hafta içinde itiraz edilebileceği, itiraz makamının en geç bir hafta içinde
kararını kesin olarak vereceği, yine aynı Kanun’un 13. maddesinde, kanun
hükümlerine göre hakkında tedbir kararı verilen şiddet uygulayanın kararın
gereklerine aykırı hareket etmesi hâlinde fiilî bir suç oluştursa bile ihlal
edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim kararıyla üç
günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulacağı, tedbir kararının
gereklerine aykırılığın her tekrarında, ihlal edilen tedbirin niteliğine ve
aykırılığın ağırlığına göre zorlama hapsinin süresinin on beş günden otuz güne
kadar olacağı ancak zorlama hapsinin toplam süresinin altı ayı geçemeyeceği,
zorlama hapsine ilişkin kararların Cumhuriyet başsavcılığınca yerine
getirileceği belirtilmiştir.
43. Zorlama hapsi kararının kesinleşmesinden sonra Mahkemenin
tedbir kararına aykırı davranışın her tekrarında hapis süresini artırarak
uygulayacağı yani zorlama hapsi kararının daha sonra verilmesi muhtemel hapis
kararlarının müddeti üzerinde doğrudan bir etki göstereceği anlaşılmaktadır.
Yine zorlama hapsi kararı, karar kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığı
tarafından infaz edilecek; dolayısıyla verildiği anda uygulanma kabiliyeti olan
önleyici ve koruma tedbir kararları için gerekli aciliyet
unsuru bu aşamada söz konusu olmayacaktır.
44. Anayasa Mahkemesi 6284 sayılı Kanun hükümlerine göre verilen
tedbir kararına yapılan itirazla ilgili bir başvuruda, iddia ve delillerin
kararda tartışılmaması meselesini gerekçeli karar hakkı kapsamında incelemiş;
özellikle aciliyet unsurunun söz konusu olmadığı
itiraz aşamasında mahkeme kararlarında hangi hususlara dikkat edilmesi
gerektiği ile ilgili birtakım ilkeleri tespit etmiş; buna göre6284 sayılı Kanun
kapsamında verilen tedbir kararlarına ilişkin itirazlarda mahkemenin tek
taraflı iddiaya dayanılarak verilen tedbirlerin yerindeliğini, itiraz edenin
ileri sürdüğü beyan ve deliller çerçevesinde her iki taraf için öngörülen hak
ve menfaat dengesini de gözeterek değerlendirmesi gerektiğini belirtmiştir (Salih Söylemezoğlu, § 40).
45. Söz konusu karardaki ilkeler gözönünde
bulundurulduğunda, lehine tedbir kararı verilenin tek taraflı beyanına dayalı
olarak düzenlenen tutanak içeriğine göre zorlama hapsi kararının verildiği
hallerde, başvurucunun itiraz mercine sunduğu beyan
ve delillerin dikkate alınıp incelendiğinin itiraz mercii kararında
gösterilmesi gerekir. Zorlama hapsi kararının kişiyi hürriyetinden yoksun
bırakma sonucunu doğurduğu ve sonraki aşamada yapılması muhtemel ceza
yargılamasında verilecek karara da etki edebileceği gözetildiğinde itiraz mercinin başvurucunun iddialarını titizlikle incelemesinin
önemi daha da artmaktadır.
46. Başvurucu 4/1/2016 tarihli dilekçesinde zorlama hapsi
kararına dayanak tutanağın tek taraflı beyana dayanılarak hazırlandığını,
içeriğinin doğru olmadığını, olay tarihinde olayın geçtiği belirtilen
Silivri'de olmadığını, başka yerde olduğunu ispat etmek için tanıklarının
dinlenmesi gerektiğini, ayrıca zorlama hapsi kararının verilebilmesi için
taksicinin de beyanının alınmasının zorunlu olduğunu, lehine tedbir kararı
verilen ve bu kişinin azmettirdiği şahısla arasında husumet bulunduğunu, buna
ilişkin ceza davası olduğunu belirterek kararın iptalini talep etmiş; itiraz
mercii olan Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesi dosya üzerinden yaptığı inceleme
sonucu 5/1/2016 tarihinde itirazı reddetmiştir.
47. Bu tespitler ışığında somut olayda itiraz merciinin
kararında başvurucunun dilekçesinde ileri sürdüğü itiraz ve deliller ile
dinlenmesini istediği tanıklarla ilgili hiçbir hususa değinilmediği, delillerin
dikkate alınmaması ve tanıkların dinlenmemesiyle ilgili olarak mahkeme
kararında yeterli herhangi bir gerekçeye yer verilmediği, hapis kararına
dayanak olgunun gerçekliğinin başvurucunun beyan ve delillerinin etkili bir
şekilde incelendiği sonucunu doğuracak ölçüde tartışılmadığı anlaşılmıştır.
48. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
3.6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
49. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
50. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi
hususunda genel ilkeler tayin edilmiştir.
51. Mehmet Doğan
kararında özetle uygun giderim yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle
ihlalin kaynağının tayin edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve ihlalin sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere
kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57, 58).
52. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi
amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul
kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak
yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın
kaldırılması hususunda derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin
gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını
tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek
üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet
Doğan, § 59).
53. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat kararı verilmesini talep
etmiştir.
54. Anayasa Mahkemesi, gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği
sonucuna ulaşmıştır. Somut başvuruda ihlalin itiraz mercii kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır. Yukarıda izah edildiği gibi tedbir kararının gereklerine
aykırılığın her tekrarında, ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın
ağırlığına göre zorlama hapsinin süresinin on beş günden otuz güne kadar
olacağı, başka bir ifadeyle zorlama hapsi kararının daha sonra verilmesi
muhtemel hapis kararlarının müddeti üzerinde doğrudan bir etki göstereceği
anlaşılmaktadır.
55. Bu durumda gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Buna göre yeniden yapılacak yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un
50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda itiraz mercii tarafından yapılması gereken
iş, itirazın reddine ilişkin kararını kaldırarak ihlal kararında belirtilen
hususlar doğrultusunda esastan inceleme yapmaktan ibarettir. Bu sebeple kararın
bir örneğinin dosyanın ilgili itiraz merciine gönderilmek üzere Silivri Aile
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
56. Bunun yanında başvurucu herhangi bir miktar belirtmemekle
birlikte maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Başvurucu hakkında
verilen zorlama hapsinin 6/2/2016 tarihinde infaz edildiği anlaşılmıştır.
Yeniden yargılama kararı yalnız başına başvurucunun manevi zararını
karşılamayacaktır. Bu nedenle başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
57. Maddi tazminat talebi açısından başvurucu, uğradığını iddia
ettiği maddi zarar ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesine herhangi bir belge
sunmamıştır. Maddi tazminata hükmedilebilmesi için başvurucunun uğradığını
iddia ettiği maddi zarar ile tazminat talebi arasında illiyet bağı kurması
gerekir. Bu nedenle maddi tazminat talebinin reddedilmesi gerekir.
58. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması için ilgili
itiraz merciine gönderilmek üzere Silivri Aile Mahkemesine (E.2015/159 D. İş,
K.2015/159) GÖNDERİLMESİNE,
D. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata
ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 239,50 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
4/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.