logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(F.M.A. [2.B.], B. No: 2016/23688, 17/6/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

F.M.A. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/23688)

 

Karar Tarihi: 17/6/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Sinan ARMAĞAN

Başvurucu

:

F.M.A.

Vekili

:

Av. Taner KILIÇ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; kötü muameleye maruz kalma riski bulunan ülkeye sınır dışı edilme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının, hukuka aykırı olarak idari gözetim altında tutulma nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 8/11/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvurucu bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.

4. Başvurucu, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) 73. maddesi uyarınca sınır dışı işleminin yürütmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

5. Komisyonca 8/11/2016 tarihinde tedbir talebinin ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

6. İkinci Bölüm tarafından 8/11/2016 tarihinde başvurucunun ülkesine sınır dışı edilmesine ilişkin işlemin geçici olarak (tedbiren) durdurulmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve ilgili kurumlardan temin edilen bilgilere göre olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu 1971 doğumlu bir kadın olup İran İslam Cumhuriyeti (İran) vatandaşıdır.

9. Başvurucu 24/8/2016 tarihinde eşi, kızı ve bakımını üstlendiği yeğeni ile birlikte İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan Türkiye'ye giriş yapmıştır.

10. Başvurucu ve ülkeye beraber giriş yaptığı yakınları 3/9/2016 tarihinde İzmir Adnan Menderes Havalimanı'ndan -çeşitli ülkelere ait- sahte pasaportlarla Hollanda'ya gitmek üzere çıkış yapmak isterken yakalanmışlardır.

11. Başvurucu ve eşi hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan adli işlem yapılmıştır.

12. Başvurucu; polise verdiği 4/9/2016 tarihli ifadesinde özetle beraberindekilerle birlikte İran pasaportlarını görevli polislere göstererek Kıbrıs'a gideceklerini söylediklerini, havalimanındaki pasaport kontrol noktasını geçtikten sonra Hollanda'ya giden uçağa yöneldiklerini, buradaki görevliye Hollanda pasaportunu gösterdiğini, sahte pasaport kullandıkları anlaşılınca polis ofisine götürüldüklerini belirtmiştir. Başvurucu ifadesinde ayrıca İran'da yaşam şartları ile kız çocuğu yetiştirmek zor olduğu için Kanada ya da İngiltere'ye gitmek istediklerini söylemiştir.

13. Başvurucuyla birlikte aynı gün ifade veren eşi B.Y. ise beyanında İran'da siyasi bir durumlarının olmadığını, kız çocuğu yetiştirmenin zor olması ve işsizlik sebebiyle ülkesinden ayrıldığını, İngiltere ya da Kanada'ya gitmek amacıyla sahte pasaport temin ettiğini söylemiştir.

14. Başvurucu ve yanındakiler, haklarında adli işlemler yapıldıktan sonra 4/9/2016 tarihinde İzmir İl Göç İdaresi Müdürlüğüne teslim edilmişlerdir.

15. Başvurucu hakkında İzmir Valiliğinin 5/9/2016 tarihli kararıyla 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (h) bendi uyarınca sınır dışı etme ve idari gözetim altına alma kararları tesis edilmiştir.

16. Başvurucu 5/9/2016 tarihinden itibaren İzmir'de bulunan Harmandalı Geri Gönderme Merkezinde (GGM) tutulmaya başlanmıştır.

17. Başvurucu, idari gözetim altında bulunduğu sırada avukatı aracılığıyla uluslararası koruma başvurusu yaptığını beyan etmiştir.

18. Sınır dışı etme kararının iptali için 5/9/2016 tarihinde İzmir 1. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açılmıştır.

19. Başvurucu dava dilekçesinde özetle ülkesinde bir moda markasının ve merkezinin sahibi ayrıca İrfan Grubu olarak adlandırılan bir oluşumun üyesi olduğunu, yanında modellerin çalıştığını, bir süredir iki kadın güvenlik görevlisinin moda merkezine gelerek kendisini taciz etmeye başladıklarını, en son bir yıl önce bu kişilerin kendisini gözaltına aldığını ve yüksek miktarda para cezasına çarptırıldığını belirtmiştir. Para cezasını ödeyebilmek için moda merkezini satmak zorunda kaldığını ifade eden başvurucu; yaşadıklarının korkutucu olduğunu, bu süreçten sonra büyük kızının köpeği ile gezerken köpeğinin polis tarafından tekmelenerek öldürüldüğünü, kendisinin de arkadaşlarıyla sinemaya gittiği sırada giyim tarzı nedeniyle gözaltına alındığını beyan etmiştir. Başvurucu, küçük kızların bile tayt türü kıyafetler giymesinin ülkesinde müdahale nedeni olarak görüldüğünü, yaptığı şikâyetlerin polislerin kollandığı sistem yüzünden sonuçsuz kaldığını iddia etmiştir.

20. Bunlar dışında dava dilekçesinde başvurucu, eşi hakkında da birtakım iddialarda bulunmuştur. Eşinin idam cezası karşıtı eylemler yapan ve bu konuda ülke liderlerine mektup kampanyaları düzenleyen bir inisiyatifin üyesi olduğunu, katıldığı eylemler nedeniyle birçok defa dört günü bulan sürelerde gözaltına alındığını, ülkesinde yapılan seçimlerdeki tavrının sorun olduğunu, tutuklu bir arkadaşından kendisinin de tutuklanacağı haberi gelmesi üzerine ülkesinden kaçmaya karar verdiğini bildirmiştir.

21. İdare Mahkemesinin 21/10/2016 tarihli kararıyla başvurucunun açtığı dava kesin olarak reddedilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Dava dosyasının incelenmesinden, 24.08.2016 tarihinde ülkemize yasal yollardan giriş yapan ve 90 günlük vizesi bulunan davacının, 03.09.2016 tarihinde İzmir Adnan Menderes Havaalanında Hollanda/Amsterdam'a gidecek yolcuların uçağa alınmadan 228 nolu körük kapısında yapılan kontrolde, ibraz ettiği pasaport ve biniş kartlarının üzerinde yurtdışı çıkış mührü bulunmadığının anlaşılması üzerine yapılan araştırmada, davacının ibraz ettiği pasaportun Hollanda, Finlandiya ve Danimarka pasaportu olduğu ve tamamen sahte olduğunun anlaşıldığı, davacının üzerinden kendisine ait orijinal İran pasaportunun çıkması üzerine davacının da aralarında bulunduğu 4 kişinin gerekli işlemlerin yapılması için Havaalanı Suç Önleme ve Soruşturma Büro Amirliğine teslim edildiği, davacının alınan ifadesinde, 03.09.2016 tarihinde eşi B., çoçuğu N. ve eşinin ablasının kızı P.M. ile birlikte kendilerine ait İran pasaportu ile Kıbrıs'a gideceklerini söyleyerek pasaport noktasından geçtilerini, önceden Hollandaya gitmek için eşinin temin ettiği bilet ve eşinin Portekiz, kendisinin Hollanda, kızının Finlandiya, kız kardeşinin kızının Danimarka pasaportu ile uçağa binmek isterken yakalandıklarını, sahte pasaportları eşinin [5...] pound karşılığı Türkiyede temin ettiğini, Kanada veya İngiltereye gidebilmek için Hollandaya gitmek istediklerini, İranda siyasi bir durumu olmadığını, işsizlik ve kız çoçuklarını yetiştirmek zor olduğu ve çalışma amaçlı gitmek istediğini beyan ettiği, 05.09.2016 tarihinde idari gözetim altına alındığı, dava konusu işlem ile de, 6458 sayılı Yasa'nın 54/1-h maddesi uyarınca sınır dışı edilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, Türkiye'den yasa dışı yollardan sahte pasaportla çıkış yaparken yakalanan davacının, yukarıda anılan Yasa'nın 54/1-h maddesi uyarınca sınır dışı edilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Öte yandan, davacının uluslararası koruma başvurusunda bulunduğu öne sürüldüğünden, sınır dışı etme kararının uygulanması sırasında; 6458 sayılı Yasa'nın 80'inci maddesinin, (1/e) bendinde yer alan; "İtiraz veya yargılama süreci sonuçlanıncaya kadarkişinin ülkede kalışına izin verilirir." hükmünün dikkate alınacağı tartışmasızdır.

Açıklanan nedenlerle, davanın reddine..."

22. Başvurucu verilen karardan 5/11/2015 tarihinde haberdar olduğunu belirtmiştir.

23. Başvurucu 8/11/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

24. Başvurucu 15/11/2016 tarihinde GGM'den salıverilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

25. İlgili hukuk için bkz. A.A. ve A.A. [GK], B. No: 2015/3941, 1/3/2017, §§ 28-38; Abdolghafoor Rezaeı, B. No: 2015/17762, 6/12/2017, §§ 20-31.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

26. Mahkemenin 17/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

27. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

28. Başvurucu; İdare Mahkemesinde ileri sürdüğü sebeplerle ülkesine gönderilmesi hâlinde hayatının tehlike altında olacağını ve kötü muamele görebileceğini, uluslararası koruma talebinde bulunmasına rağmen sadece ülkeden yasal olmayan şekilde çıkış yapmaya çalışmasının iptal davasında gözönünde tutulduğunu, bu nedenle geri göndermeme yasağına aykırı davranıldığını belirterek yaşam hakkının ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun sınır dışı edilmesi hâlinde yaşam hakkının ihlal edilebileceğine ilişkin iddiaları ve diğer şikâyetleri kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmiştir.

30. Anayasa'da yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet edişleri ve ülkeden çıkarılmalarına ilişkin konularda herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Uluslararası hukukta da kabul edildiği üzere bu husus, devletin egemenlik yetkisi kapsamında kalmaktadır. Dolayısıyla devletin yabancıları ülkeye kabul etmekte veya sınır dışı etmekte takdir yetkisinin bulunduğu kuşkusuzdur. Ancak anılan işlemlerin Anayasa'da güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturması hâlinde bireysel başvuruya konu edilebilmesi mümkündür (A.A. ve A.A., § 54).

31. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında yaşama hakkının yanında maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı da güvence altına alınmıştır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı hükmüne yer verilmiştir. Maddenin sistematiğinden de anlaşılacağı üzere birinci fıkrada genel olarak güvence altına alınan bireyin maddi ve manevi varlığı, üçüncü fıkrada kötü muamelelere karşı özel olarak korunmuştur (A.A. ve A.A., § 55).

32. Anılan maddede, devlete getirilen kötü muamelede bulunmama (negatif) yükümlülüğünün herhangi bir istisnasına yer verilmemiştir. Temel hak ve özgürlüklerin savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde kullanılmasının durdurulmasına imkân veren Anayasa'nın 15. maddesinde de maddi ve manevi varlığın bütünlüğüne dokunulamayacağı belirtilmiştir. Bu durum, kötü muamele yasağının mutlak nitelikte olduğunun açık göstergesidir (A.A. ve A.A., § 56).

33. Ancak bu yasakla korunan hakların gerçek anlamda güvence altına alındığından bahsedilebilmesi için devletin kötü muamelede bulunmaması yeterli değildir. Devletin aynı zamanda bireyleri kendi görevlilerinin ve üçüncü kişilerin kötü muamele oluşturabilecek eylemlerine karşı da koruması gerekir (A.A. ve A.A., § 57).

34. Nitekim Anayasa'nın 5. maddesinde "insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak" devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır. Anayasa'nın 5. ve 17. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde devletin bireyi işkence ve kötü muamele yasağına karşı koruma (pozitif) yükümlülüğünün de bulunduğu anlaşılmaktadır (A.A. ve A.A., § 58).

35. Anayasa'nın 5., 16. ve 17. maddeleri uluslararası hukuk ve özellikle de Türkiye'nin taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi'nin ilgili hükümleri ile birlikte yorumlandığında devletin egemenlik yetkisi alanında olup gönderildikleri ülkede kötü muameleye maruz kalabilecek yabancıların da maddi ve manevi varlıklarına yönelik risklere karşı korunmalarının devletin pozitif yükümlülükleri arasında yer aldığının kabulü gerekir (A.A. ve A.A., § 59).

36. Anılan pozitif yükümlülük kapsamında sınır dışı edilecek kişiye ülkesinde karşılaşabileceği risklere karşı gerçek anlamda bir koruma sağlanabilmesi için bu kişiye sınır dışı kararına karşı etkili bir karşı çıkma imkânı tanınması gerekir. Aksi hâlde sınır dışı edildiğinde kötü muameleye maruz kalma riski altında olduğunu iddia eden ve bu iddiasını delillendirme konusunda devlete göre daha kısıtlı imkânlara sahip olan yabancıya gerçek anlamda bir koruma sağlanabildiğinden bahsetmek mümkün olmayacaktır (A.A. ve A.A., § 60).

37. Dolayısıyla kötü muameleye karşı koruma pozitif yükümlülüğünün -anılan yasağın koruduğu hakların doğası gereği- hakkında sınır dışı kararı verilen bir yabancıya iddialarını araştırtma ve bu kararı adil bir şekilde inceletme imkânı sağlayan usul güvencelerini de içerdiği kuşkusuzdur (A.A. ve A.A., § 61).

38. Bu çerçevede sınır dışı etme işlemi sonucunda yabancının gönderileceği ülkede kötü muamele yasağının ihlal edileceğinin iddia edilmesi hâlinde idari ve yargısal makamlar tarafından söz konusu ülkede gerçek bir ihlal riskinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır. Anılan usul güvencelerinin bir gereği olarak idari makamlar tarafından alınan sınır dışı kararlarının bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, bu denetim süresince sınır dışı kararlarının icra edilmemesi ve yargılama sürecine tarafların etkili katılımının sağlanması gerekir (A.A. ve A.A., § 62).

39. Kötü muameleye karşı koruma yükümlülüğü, her sınır dışı işleminde yukarıda belirtilen şekilde bir araştırma yapılmasını gerektirmez. Bu yükümlülüğün ortaya çıkabilmesi için öncelikli olarak başvurucu tarafından savunulabilir (araştırılabilir/tartışılabilir/ araştırmaya değer/makul şüphe uyandıran) bir iddia ortaya konmalıdır. Bu doğrultuda başvurucu, geri gönderileceği ülkede var olduğunu iddia ettiği kötü muamele riskinin ne olduğunu makul şekilde açıklamalı; (varsa) bu iddiayı destekleyen bilgi ve belgeleri sunmalı; bu iddialar belirli bir ciddilik seviyesinde olmalıdır. Ancak savunulabilir iddianın ortaya konması somut olayın özelliğine göre farklılık gösterebileceğinden her olayda ayrıca değerlendirme yapılmalıdır (A.A. ve A.A., § 63).

40. Somut olayda başvurucu; İdare Mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde iş hayatındaki çalışma tercihi, özel yaşamındaki giyim tarzı, ayrıca eşinin muhalif kişiliği nedeniyle ülkesindeki kamu makamlarından eşiyle birlikte baskı ve zulüm gördüklerini, takip altında olduklarını beyan etmiştir (bkz. §§ 19, 20). Başvurucunun çarptırıldığını iddia ettiği para cezasına ve giyim tarzı nedeniyle gözaltına alınmasına ilişkin iddialarının kendi beyanlarından ibaret olduğu görülmektedir. Başvurucu, dile getirdiği hususları destekleyen somut bilgi veya belge ortaya koymamıştır. Başvurucunun bu iddialarının gerçekliğini ortaya çıkaracak ve kamu makamlarının bu konuda araştırma yapmasını sağlayacak şekilde tarih, kişi ve yer isimleri vermek suretiyle ülkesinde yaşadıklarını ayrıntılı şekilde ortaya koyamadığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan eşi nedeniyle kendisinin de benzer tehlike içinde olduğu kabul edilse dahi eşinin ülkesindeki rejime muhalif bir kişi olması nedeniyle kötü muamele göreceğine ilişkin iddiaları da benzer niteliktedir ve soyut olmaktan öteye gitmemiştir.

41. Dolayısıyla başvurucunun geri gönderileceği ülkenin koşullarına ilişkin araştırma yapmaya elverişli nitelikte bilgiler vermediği açıktır. Geri gönderilen ülkenin koşullarının kamu makamları tarafından resen araştırılması gerektiğine ilişkin kural, başvurucunun bu konuda açıklamada bulunma yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır (Yryskul Beishenaliev, B. No: 2016/7458, 20/4/2017, § 51).

42. Başvurucu, ailesiyle birlikte 24/8/2016 tarihinde Türkiye'ye giriş yapmasına rağmen uluslararası koruma başvurusunu ancak sınır dışı etme kararından sonra yapmıştır. Türkiye'nin daimî bir koruma sağlamadığını duydukları şeklindeki bir izahın somut olayın koşulları karşısında itibar etmeyi gerektirir düzeyde ciddi olmadığı görülmektedir. Kaldı ki başvurucu ve eşi, sahte pasaportla yakalanmalarından sonra adli işlemler için verdikleri beyanlarında kızlarının daha iyi yetişmesini sağlamak ve çalışmak amacıyla ülkelerinden ayrıldıklarını söylemiştir. Belirtilen hususlar, başvurucunun kötü muamele riski altında olduğu için ülkesini terk etmek zorunda kaldığına ilişkin iddialarının inandırıcılığını zayıflatmaktadır.

43. Sonuç olarak başvurucunun ülkesine geri gönderilmesi hâlinde kötü muameleye maruz kalacağına ilişkin iddialarını makul şekilde açıklamadığı, bu iddialarını destekleyen somut bilgi ve belge sunmadığı anlaşılmaktadır.

44. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının savunulabilir nitelikte olmadığı anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkına İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

45. Başvurucu; Anayasa'nın 19. maddesinde öngörülen güvencelere aykırı olarak haksız yere özgürlüğünden yoksun bırakıldığını, yasal haklarının anlayabileceği bir dilde hatırlatılmadığını ve idari gözetim kararının usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği ile etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

46. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında, hürriyeti kısıtlanan kişiler için güvence altına alınan bir yargı merciine etkili başvuru hakkı Anayasa’nın 40. maddesinin özel bir hâlini ifade ettiğinden 40. madde yönünden ayrıca bir değerlendirme yapılmamıştır.

47. Anayasa Mahkemesi 6458 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 11/4/2014 tarihinden sonra idari gözetim altında bulundurulan yabancıların gerek idari gözetim kararının idarece resen sonlandırılması gerekse tutulanların sulh ceza hâkimliğine yaptıkları itiraz üzerine serbest bırakılmalarını müteakiben kendisine yapılan başvurularda, Anayasa'nın 19. maddesine ve 6458 sayılı Kanun'daki usule aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren ya da hakkında sınır dışı etme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya gözetim altına alınması uygulamasında tutma kararı verme işleminin koşulları, süresi, sürenin uzatılması, ilgiliye bildirilmesi, idari gözetim kararına karşı başvuru yolları gibi usul güvencelerine aykırılıktan dolayı bu başlık altında yapılan şikâyetlerden ötürü ihlal kararları vermiştir (K.A. [GK], B. No: 2014/13044, 11/11/2015, I.S. ve diğerleri, B. No: 2014/15824, 22/9/2016).

48. Anayasa Mahkemesi tarafından içtihat değişikliğine gidilen B.T. ([GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017) başvurusunda herhangi bir idari karar olmaksızın idari gözetim altına alınarak özgürlüğünden yoksun bırakılan yabancılar bakımından doğan zararlar için idari yargı mercilerinde doğrudan tam yargı davası açılabileceği belirtilmiştir. Anılan kararda 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin idari işlem veya eylem türleri yönünden herhangi bir ayrım yapılmadığından idari fonksiyona giren her türlü işlem veya eylem sebebiyle oluşan zararın tazmininin bu kurala dayanılarak idari yargıda açılacak tam yargı davasıyla istenebilmesi için yeterli bir yasal zemin oluşturduğu, sırf -bilgi eksikliği nedeniyle- fiiliyatta bu yolun işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde yorumlanamayacağı, hiçbir idari işlem ve eyleme dayanmadan hukuka aykırı biçimde tutulan yabancılar yönünden tam yargı davasının etkili hukuk mekanizması olduğu belirtilmiştir (B.T., §§ 52, 54).

49. Ancak Anayasa Mahkemesi 6458 sayılı Kanun'un 57. maddesine göre hukuki niteliği itibarıyla idari bir işlem olduğu hâlde yabancıyı özgürlüğünden yoksun bırakan mahiyetini de dikkate alan kanun koyucunun idari gözetim kararına karşı itiraz mercii olarak münhasıran sulh ceza hâkimliklerini tayin ettiğini, bu açıdan idare mahkemelerinin idari gözetim kararının hukuka uygunluğunun denetimi konusunda herhangi bir yetkisi bulunmadığından sulh ceza hâkimliğine itiraz edilmeden idari yargıda tam yargı davası açılamayacağını açıklamıştır (B.T., §§ 70, 71). Başvurucunun idari gözetim altında tutulmasına ilişkin olarak sulh ceza hâkimliğine müracaat ettiğine dair bir bilgi ya da belgeye başvuru formu ve/veya eklerinde yer verilmediği görülmektedir.

50. Bu durumda 6458 sayılı Kanun'un 57. maddesinin (6) numaralı fıkrası dikkate alındığında somut olayda salıverilen başvurucunun uğradığını öne sürdüğü maddi ve manevi zararların karşılanması bakımından başarı şansı sunma, yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz ve ulaşılabilir olduğu görülen sulh ceza hâkimliğine başvuru yolunu tüketmeden yaptığı başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.

51. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

C. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyete neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 17/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(F.M.A. [2.B.], B. No: 2016/23688, 17/6/2020, § …)
   
Başvuru Adı F.M.A.
Başvuru No 2016/23688
Başvuru Tarihi 8/11/2016
Karar Tarihi 17/6/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kötü muameleye maruz kalma riski bulunan ülkeye sınır dışı edilme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının, hukuka aykırı olarak idari gözetim altında tutulma nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Kötü muamele riskine rağmen sınır dışı Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı İdari gözetim Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6458 Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu 2
4
53
54
55
57
Yönetmelik 22/10/2014 Geçici Koruma Yönetmeliği 6
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi