TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
AHMET ULUÇAY BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/27431)
Karar Tarihi: 17/6/2020
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Raportör
Murat BAŞPINAR
Başvurucu
Ahmet ULUÇAY
Vekili
Av. Atif ÖZKAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/6/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyon tarafından başvurucunun tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası bakımından kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine yönelik iddiaların ise kabul edilemez olduğuna ve ayrıca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
10. Olay tarihinde deniz binbaşı rütbesiyle Genel Kurmay Başkanlığında görev yapmaktayken 20/10/2016 tarihinde başvurucunun kamu görevinden çıkarılmasına karar verilmiştir.
11. 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığının 7/11/2016 tarihli yazısı üzerine FETÖ/PDY mensuplarınca münhasıran kullanılan kriptografik haberleşme programlarından "ByLock And Chat" isimli programı kullandıkları tespit edilen 523 asker şahıs hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) soruşturma başlatılmıştır.
12. Başvurucu, Başsavcılığın talimatıyla 18/12/2016 tarihinde yakalanarak gözaltına alınmıştır.
13. Başsavcılık 19/12/2016 tarihli yazısı ile "ByLock And Chat" isimli programı kullandıkları tespit edilen asker şahıslar hakkında yürütülen soruşturma kapsamında Bank Asyada 17/25 Aralık 2013 döneminden sonraki hesap hareketlerinin dökümü ile birinci derece yakınlarının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmekte olan 2010 yılı Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) soruşturması şüphelilerinden olup olmadıkları, ayrıca yine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmekte olan ve terör örgütünün üst düzey yöneticileri ile eylemlerini konu alan çatı davasına ilişkin iddianamede geçen sanıklar başta olmak üzere ülke genelinde hakkında FETÖ/PDY ile ilgili suçlardan adli işlem yapılan şahıslarla irtibatları olup olmadıkları hususlarında gerekli araştırmaların yapılmasını Emniyet Genel Müdürlüğünden istemiştir.
14. Emniyet Genel Müdürlüğü 20/12/2016 tarihli yazısı ile verdiği cevapta; "ByLock" listesinde bulunanların isimlerini de ekli listede göndererek "ByLock" listeleri üzerindeki çalışmaların devam ettiğini ve listelerin sürekli güncellendiğini, çalışmalar devam ettiği için gönderilen liste ile güncel listenin birebir uyuşmayabileceğini ve bahse konu listenin en güncel hâli için ilgili kuruma başvurulması gerektiğini belirtmiştir.
15. Başvurucu 30/12/2016 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğünde müdafii huzurunda ifade vermiş, ifadesinde özetle FETÖ/PDY ile bir ilgisinin bulunmadığını savunmuştur. Başsavcılık, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle başvurucuyu 5/1/2017 tarihinde İstanbul Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
16. Başvurucunun sorgusu İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından aynı tarihte yapılmış, başvurucunun müdafii de sorgu esnasında hazır bulunmuştur. Başvurucunun sorgudaki savunması şöyledir:
"Deniz Binbaşı rütbesiyle Genelkurmay başkanlığında görev yaptım, 20/10/2016 tarihi itibariyle ihraç edildim, FETÖ ile bağlantılı okul yurt ve dershaneler ile ilişkim olmadı, yayınlarına abone olmadım, bank asya da hesabım olmadı, by-lock programını bilmiyorum, logosunu dahi bilmem, indirmedim kullanmadım, FETÖ ile bağlantılı herhangi bir dernekle bağlantım yoktur, himmet yada başka bir yardımım olmamıştır toplantılarına katılmadım, 15 Temmuz gecesi; 11-15 temmuz tarihleri arasında izindeydim ve evimdeydim, darbe teşebbüsü ve sonrasında da mesai başlangıcı olan 18 temmuza kadarda evimdeydim, darbe teşebbüsüne ilişkin herhangi bir emir veya talimat almadım, ben TSK'nın bir üyesiyim, 14 yaşından itibaren TSK'nın içindeydim, ben her zaman bana verilen emirleri yerine getirdim, onun dışında herhangi bir kurum, kuruluş veya bir örgütle alakam olmadı, bu zamana kadar adli veya idari bir kovuşturmaya da maruz kalmadım, serbest bırakılmamı isterim."
17. Sorgu sonucunda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili bölümü şöyledir:
"... şüphelilerin Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu olarak çeşitli rütbelerde görev yapan askeri personel oldukları, FETÖ /PDY'nin diğer örgütlerden farklı olarak bir istihbarat ve casusluk şebekesi gibi yapılanıp faaliyet gösterdiği, bu amaçla özel haberleşme programı geliştirdikleri, örgüt faaliyetlerinin deşifre olması ve takibattan kurtulmaları amacıyla, 'bylock' isimli geliştirilerek örgüt mensuplarınca haberleşmede kullandıkları, örgüt elebaşısının 'tüm üyeler bylock üzerinden görüşmeler yapsın, normal telefonla görüşme yapanlar hizmete ihanet etmiş olur' şeklinde talimat verdiği, bu talimatla örgüt üyelerinin bylock programının flash bellekle kurulum dosyasının telefona kopyalanmasıyla kurulduğu, şifre oluşturulduktan sonra Türkiye haricinde başka bir ülkenin server'i üzerinden bağlantının sağlandığı, örgüt mensuplarının bu program vasıtasıyla haberleştikleri, örgüt elemanı olmayan, örgüt içerisinde faaliyet göstermeyen kimsenin bylock programına ulaşmasının mümkün olmadığı, şüphelilerin Türk Silahlı Kuvvetleri çalışanları olarak FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün kullandığı 'bylock' isimli programı kullandıkları, bu program üzerinden gelen emir ve talimatları uyguladıkları, hiyerarşik yapı içerisinde yer aldıkları, şifreli mesaj ve görüşme programı olan bylock isimli programını aktif bir şekilde kullandıklarının tespit edildiği, şüphelilerin FETÖ/PDY üyesi oldukları hususunda kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, FETÖ / PDY örgütünün bilindiği üzere 15/7/2016 tarihinde kanlı bir darbe teşebbüsünde bulunduğu, bu örgütün devletin her kademedeki birimlerine militanlarını yerleştirdiği gibi, özel sektörde ve ticaret alanında da bir çok mensubunun bulunduğunun anlaşıldığı, birçok soruşturmanın devam ettiği, bu örgütün bütün faaliyet alanlarının ve mensuplarının henüz ortaya çıkarılamadığı, örgütün Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Hükümetine yönelik tehdit ve tehlikesinin devam ettiği, buna göre şüphelilerin eylemleri ve bağlantıları dikkate alındığında FETÖ/PDY örgütü üyesi oldukları hususunda kuvvetli suç şüphesi ve delillerin bulunduğu, şüpheliler hakkında uygulanması talep olunan tutuklama tedbirinin ölçülü ve orantılı bir tedbir olduğu, adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı anlaşıldığından...
... atılı suçun niteliği, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren delillerin varlığı, atılı suçun yasada öngörülen cezasının üst sınırı, atılı suçun katalog suçlardan olması nazara alınarak bu aşamada adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı anlaşıldığından CMK' nun 100 ve devamı maddeleri uyarınca şüphelilerin ayrı ayrı TUTUKLANMALARINA ... [karar verildi.]"
18. Başvurucu tutuklama kararına itiraz etmiş, İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği 17/1/2017 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
19. Başsavcılık 23/1/2017 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde dava açmıştır. FETÖ/PDY'ye ve "ByLock" programına ilişkin genel açıklamaların yer aldığı iddianamede FETÖ/PDY'nin hangi amaç ve saikle kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine, hiyerarşik yapısına, hukuka aykırı hangi tür eylemlerde bulunduğuna ve başvurucunun eylemlerine değinilmiştir. İddianamede başvurucuya isnat edilen suçlamaya esas alınan olgular şöyledir:
i. Başvurucunun FETÖ/PDY mensuplarınca münhasıran kullanılan "ByLock" isimli programı kullandığı ileri sürülmüştür.
ii. FETÖ/PDY'ye yönelik yapılan soruşturmaya konu olan ve bu örgütle iltisak ve irtibatı nedeniyle Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan şirketlerden Sürat Kargo Lojistik ve Dağıtım Hizmetleri A.Ş. Bünyesinde başvurucunun kardeşleri H.H.U. ve G.U.nun çalıştıkları belirtilmiştir.
iii. Başvurucunun eşi olan F.U. hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma kapsamında KPSS ile bağlantılı olarak şüpheli sıfatıyla işlem yapıldığının tespit edildiği bildirilmiştir.
20. Başvurucuya isnat edilen suça dayanak olan olgulara ilişkin hukuki değerlendirmeler iddianamede şöyle ifade edilmiştir:
"Yürütülen soruşturma neticesinde; şüphelilerin FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü mensuplarınca münhasıran kullanılan Bylock And Chat isimli programı kullandıklarından Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak suçunu işledikleri anlaşıldığından"
21. İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi 2/2/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/101 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
22. İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesince 9/3/2017 tarihinde yetkisizlik kararı verilerek dosyanın Ankara Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine ve başvurucunun tutukluluğunun devamına karar verilmiştir.
23. Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) 10/5/2017 tarihinde karşı yetkisizlik kararı verilerek dosyanın yetkili ve görevli mahkemenin belirlenmesi için Yargıtay 5. Ceza Dairesi Başkanlığına gönderilmesine ve başvurucunun tutukluluğunun devamına karar verilmiştir.
24. Başvurucu bu karara 19/5/2017 tarihinde tutukluluk yönünden itiraz etmiş, Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi 2/6/2017 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
25. Başvurucu, kararı 12/6/2017 tarihinde öğrendiğini beyan etmiştir.
26. Başvurucu 13/6/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
27. Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2/8/2017 tarihli kararıyla Mahkemenin 10/5/2017 tarihli yetkisizlik kararının kaldırılmasına karar vermiştir.
28. Yargılamaya Mahkemenin E.2017/319 sayılı dosyası üzerinden devam edilmiştir.
29. Mahkemede 28/11/2017 tarihinde ilk duruşma yapılmış, başvurucu ile birlikte diğer şüphelilerin savunmaları alınmış ve başvurucunun tutukluluğunun devamına karar verilmiştir.
30. Başvurucu, Mahkemece 6/3/2018 tarihli ikinci duruşmada alınan kararla iddia makamının talebine de uygun olarak tahliye edilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... Sanıkların üzerine atılı suçu işlendiğine dair somut olgular var olmakla birlikte, delillerin büyük ölçüde toplanmış olması, işin önemi, verilmesi beklenen ceza ile tutuklulukta geçen süre, şahsi ve ailevi durumları da dikkate alınarak tutuklamadan beklenen amacın gerçekleştiği kanaatine varıldığından sanıkların tutukluluk hallerinin kaldırılmasına ... [karar verildi.]"
31. Yargılama sırasında Mahkemece belirlenen bilişim uzmanı bilirkişi tarafından hazırlanarak dosyaya ibraz edilen 9/10/2018 tarihli raporda; başvurucunun kullandığı cep telefonu hattı ve kullanımında olan cep telefonuyla 10/11/2014-23/11/2014 tarihleri arasında 55 kez "ByLock" sunucuları/sistemleri ile iletişim kurduğu, bu tarihler arasında aynı hat ve cep telefonuyla yaptığı diğer görüşmelere ilişkin baz istasyon bilgilerinin birbirleriyle eşleştiğinin tespit edildiği belirtilmiştir.
32. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Mahkemeye gönderilen 3/10/2019 tarihli yazı ve eklerinde ise "ByLock" programına ilişkin yapılan sorgulama sonucuna göre başvurucunun "ByLock" kaydının olduğu ve CGNAT (internet trafiği) verilerinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında bulunduğunun bildirildiği görülmüştür.
33. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
34. İlgili hukuk için bkz. Abdurrahim Özkan, B. No: 2017/25586, 18/4/2018, §§ 19, 20, 25.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
35. Mahkemenin 17/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
36. Başvurucu; Deniz Kuvvetleri Komutanlığının 7/11/2016 tarihli yazısında "ByLock" adlı programı kullandığının belirtilmesi nedeniyle hakkında soruşturma başlatıldığını ve Emniyet Genel Müdürlüğünden tutuklama öncesinde gelen 20/12/2016 tarihli yazıda "ByLock" programını kullanan şüpheliler arasında olmamasına rağmen 5/1/2017 tarihinde "ByLock" kullanıcısı olduğu gerekçesiyle tutuklandığını; buna göre somut suç şüphesi ve somut deliller bulunmadan hakkında hukuken geçersiz bir tutuklama kararı verildiğini belirterek koşulları oluşmadan verilen tutuklama kararıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
37. Bakanlık; başvurucu hakkında soruşturma yürütülen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığı, işin niteliği ve önemi, ayrıca başvurucunun üyesi olduğu iddia edilen terör örgütünün yapılanma ve toplanma biçimleri de gözönünde bulundurulduğunda dosyada mevcut olan somut delillere dayanılarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu, bu delillerin değerlendirilmesi sonucunda adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfî olduğunun savunulamayacağı görüşündedir.
38. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel olarak başvuru formunda belirttiği iddialarını tekrar ederek Bakanlık görüşünü kabul etmediğini ifade etmiştir.
B. Değerlendirme
39. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
40. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
41. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Uygulanabilirlik Yönünden
42. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
" Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
43. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
44. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
45. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Genel İlkeler
46. Genel ilkeler için bkz. Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, §§ 47-52; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
47. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, darbe teşebbüsü ve arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY üyeliği iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütüne üye olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.
48. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
49. Başvurucu hakkında verilen tutuklama ve tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda ve hazırlanan iddianamede; başvurucunun FETÖ/PDY üyelerinin kendi aralarındaki iletişimi sağladığı ifade edilen "ByLock" uygulamasının kullanıcısı olduğuna dayanılmıştır (bkz. §§ 17, 19, 20, 29). Kovuşturma aşamasında Mahkemece yapılan bilirkişi incelemesi ve araştırmalar sonucunda da başvurucunun "ByLock" uygulamasının kullanıcısı olduğuna ilişkin tespit ve değerlendirmelerin olduğu görülmektedir (bkz. §§ 31, 32).
50. Anayasa Mahkemesi "ByLock" uygulamasının özellikleri gözönüne alındığında kişilerin bu uygulamayı kullanmalarının veya kullanmak üzere elektronik/mobil cihazlarına yüklemelerinin soruşturma makamlarınca FETÖ/PDY ile olan ilgi bakımından bir belirti olarak değerlendirilebileceğini belirtmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 106, 267). Buna göre soruşturma makamlarınca ve tutuklama tedbirine karar veren mahkemelerce FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun "ByLock" uygulamasını kullanmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi, anılan programın özellikleri itibarıyla temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez (Selçuk Özdemir; § 74, Neslihan Aksakal, B. No: 2016/42456, 26/12/2017, § 57).
51. Sonuç olarak başvurucu yönünden suç şüphesinin varlığını doğrulayan kuvvetli belirtinin dosya kapsamında bulunduğu görülmektedir.
52. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı edilmemelidir.
53. Darbe teşebbüsü sırasında gerçekleşen vahim olayların toplumda oluşturduğu kaygı, teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin örgütlenmesinin karmaşıklığı ve bu yapılanmanın arz ettiği tehlike (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 15-19, 26) darbe teşebbüsüne ilişkin faaliyetler kapsamında ülke genelinde binlerce kişi tarafından icra edilen, suç oluşturabilecek nitelikteki on binlerce eylemin aynı anda işlenmesi, bunun yanı sıra çoğunluğu önemli yerlerde kamu görevlisi olan on binlerce şüpheli hakkında doğrudan darbeyle ilişkili olmasa da FETÖ/PDY'ye mensubiyet nedeniyle ivedilikle soruşturma yapılması ihtiyacı birlikte dikkate alındığında soruşturma konusu olaylara ilişkin delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 271; Selçuk Özdemir,§ 78).
54. Darbe teşebbüsüyle bağlantılı veya darbe teşebbüsüyle bağlantılı olmasa bile teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır. Diğer taraftan FETÖ/PDY'nin ülkedeki neredeyse tüm kamu kurum ve kuruşlarında örgütlenmiş olması, yüz elliyi aşkın ülkede faaliyet göstermesi ve ciddi seviyede uluslararası ittifaklarının bulunması, bu yapılanma ile ilgili olarak soruşturmaya tabi tutulan kişilerin yurt dışına kaçmasını ve yurt dışında barınmasını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 272; Selçuk Özdemir, § 79).
55. Başvurucunun tutuklanmasına esas alınan silahlı terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (Gülser Yıldırım (2), [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).
56. Somut olayda İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken; işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunun niteliğine, kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına ve 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan katalog suçlar arasında olmasına, tutuklamanın ölçülülüğüne ve bu aşamada adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 17).
57. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen- kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.
58. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).
59. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
60. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
61. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
62. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'da (13. ve 19. maddelerde) bu hakka dair yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 17/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.