logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Yasin Yalçınkaya [1.B.], B. No: 2016/49199, 18/7/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

YASİN YALÇINKAYA BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/49199)

 

Karar Tarihi: 18/7/2019

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Murat BAŞPINAR

Başvurucu

:

Yasin YALÇINKAYA

Vekili

:

Av. Remziye ARSLAN KAYA

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; hukuk kurallarına aykırı olarak hakkında yeniden soruşturma açılması ve yapılan işlemler dolayısıyla aynı fiil nedeniyle yeniden yargılanmama veya cezalandırmama ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 24/10/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. İlgili Süreç

6. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 6/6/2016 tarihli ve E.2016/24769 sayılı iddianamesi ile Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasının (FETÖ/PDY) kurucusu ve liderinin de aralarında olduğu yetmiş üç örgüt yöneticisi hakkında silahlı terör örgütü kurma ve yönetme, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs, siyasi ve askerî casusluk yapma, zimmet, nitelikli dolandırıcılık, resmî belgede sahtecilik, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi, kişisel verileri hukuka aykırı olarak başkasına verme, yayma, ele geçirme suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Anılan iddianamede MİT’e ait tırların durdurulması ve aranması eylemlerinin FETÖ/PDY mensubu kişilerce ve bu yapılanmanın amaçları doğrultusunda gerçekleştirildiği ifade edilmiştir (AYM, E.2016/6 (D. İş.), K.2016/12, 4/8/2016, § 16).

7. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde sona ermiştir. Kamu makamları ve soruşturma mercileri -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda FETÖ ve/veya PDY olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

8. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).

9. Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca 22/7/2016 tarihinde kararlaştırılan 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) 3. maddesinde, yargı mensupları ile bu meslekten sayılanlardan terör örgütlerine veya MGK’ca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı ya da bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenlerin meslekten çıkarılmalarına karar verileceği düzenlenmiştir. Bu kapsamda Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve jandarma personeline ilişkin tedbirler konulu 22/11/2016 tarihli ve 29896 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 677 sayılı KHK ile başvurucunun da aralarında bulunduğu bazı asker kişiler kamu görevinden çıkarılmıştır.

B. Tutuklamaya ve Başvuruya İlişkin Süreç

10. Kamuoyunda bilinen ismiyle MİT tırları olaylarının gerçekleştiği tarihler itibarıyla başvurucu astsubay rütbesiyle Adana İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde görev yapmaktadır.

11. MİT tırları olayına ilişkin olarak Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturmada (anılan olaya ilişkin bilgiler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, §§ 13-50) 15/12/2014 tarihli iddianameyle başvurucunun devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme, devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılması talebinde bulunulmuştur.

12. İddianamede isnat edilen eylemlerin birlikte değerlendirilmesi sonucunda başvurucunun devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme, devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama suçlarını işlediği iddiasıyla bazı kamu görevlisi sanıklar ile birlikte planlı ve sistematik bir şekilde yürütülen organizasyonun parçası olarak ve örgütlü bir şekilde hareket ettiği ifade edilmektedir. İddianameye göre başvurucu; Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Hükûmetini gerek yurt içinde gerekse uluslararası platformda zor durumda bırakmak ve itibarsızlaştırmak, El Kaide vb. terör örgütlerine yardım ettiği görüntüsü vererek uluslararası yargı organları nezdinde hukuki ve cezai sorumluluk altına sokmak amacıyla devletin güvenliği veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgiler olan ve MİT tarafından yasal olarak gerçekleştirilen, özünde devlet sırrı niteliğindeki faaliyetleri ifşa etmiştir.

13. Başvurucunun tutuksuz olarak yargılanması devam ederken Adana 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/12/2015 tarihli kararıyla dosyalar arasında hukuki, fiilî ve şahsi irtibat bulunduğu gerekçesiyle dosyanın Yargıtay 16. Ceza Dairesinin (ilk derece mahkemesi) E.2015/1 sayılı dosyasıyla birleştirilmesine karar verilmiştir.

14. Öte yandan FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerce gerçekleştirilen ve kamuoyunda Selam-Tevhid Kudüs Ordusu soruşturması olarak bilinen soruşturma kapsamında, Türkiye Cumhuriyeti devletinin güvenliği veya ulusal ve uluslararası yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken görüşmelerin dinlendiği, kaydedildiği ve bir kısmının iletişim tespit tutanağı hâline getirilerek aralarında üst düzey bürokratların da bulunduğu birçok kamu görevlisinin terörle ilişkilendirilmeye çalışılması vb. şekilde gerçekleştirilen usulsüzlüklere ilişkin olarak başvurucunun da aralarında olduğu çok sayıda kolluk görevlisi hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) ceza soruşturması başlatılmıştır.

15. Başvurucu, anılan soruşturma kapsamında gözaltına alınmıştır. Başsavcılık 9/4/2015 tarihinde başvurucuyu diğer şüphelilerle birlikte silahlı terör örgütüne üye olma ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini cebir ve şiddet kullanarak ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçlarından tutuklanmaları istemiyle İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.

16. İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 9-10/4/2015 tarihli kararı ile başvurucu hakkındaki talebin "... dosyadaki mevcut delil durumu ve eylemleri nazara alındığında ..." şeklindeki gerekçeyle reddine karar verilmiştir.

17. Başsavcılıkça yürütülen soruşturma sonucunda 23/10/2015 tarihli iddianameyle başvurucuyla birlikte bir kısım şüpheli hakkında devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme, devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama, silahlı terör örgütüne üye olma ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini cebir ve şiddet kullanarak ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçlarını işlediklerinden bahisle cezalandırılmaları talebiyle İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılmıştır.

18. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 9/11/2015 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2015/297 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır. Devam eden yargılamada başvurucunun da içinde bulunduğu sanıklar hakkındaki dava (MİT tırları sanıkları yönünden) Mahkemenin ayrı bir esasına kaydedilmiş ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince davanın Yargıtay 16. Ceza Dairesinin (ilk derece mahkemesi) E.2015/1 sayılı dosyasıyla birleştirilmesine karar verilmiştir.

19. Başvurucu hakkındaki dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 16. Ceza Dairesinde (E.2015/1) tutuksuz olarak devam etmektedir.

20. 15/7/2016 tarihinde TSK içinde örgütlenmiş olan FETÖ/PDY ile bağlantılı bir grup tarafından yapılan darbe teşebbüsü sonrasında ise bu kez Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucuyla birlikte bir kısım şüpheliler hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yeniden soruşturma başlatılmıştır.

21. Başvurucu, anılan bu soruşturma kapsamında gözaltına alınmıştır. Savcılıkta verdiği ifadede üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyen başvurucu, Başsavcılıkça 23/9/2016 tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle Adana 6. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir. Savcılığın talep yazısında şüpheliye isnat edilen eylemle ilgili değerlendirme özetle şöyle ifade edilmiştir:

"... suçunun vasıf ve mahiyeti, soruşturma kapsamında toplanan delillerin niteliği dikkate alındığında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olguların mevcudiyeti, hakkında soruşturma yapılan [H.B.]nin, şüpheliyi resminden teşhis ederek evinde düzenlediği örgüt toplantılarına şüphelinin de katıldığını beyan etmesi, şüphelinin Mit Tırları olayında eylemi gerçekleştiren askeri personel arasında olması, özellikle Gülen Cemaati isimli yapının silahlı bir terör örgütü olduğu tanımlaması yapıldıktan sonra terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in talimatlarına uyarak örgütün en büyük finans kaynaklarından bank asya isimli bankaya yüksek miktarda para yatırması hususlarının, şüphelinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü içinde yer aldığını, faaliyet gösterdiğini, diğer örgüt üyeleri ile birlikte hareket ettiğini, terör örgütü üyesi olduğunu ispatladığı, Fetullahçı terör örgütünün faaliyetlerine hâlen gizlilik içinde devam ettiği, tüm üyelerinin ortaya çıkarılıp yakalanamadığı, suç için yasada öngörülen cezanın alt ve üst sınırı, verilmesi muhtemel ceza miktarı, işlenen suçun niteliği dikkate alındığında şüpheli hakkında adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yeterli olmayacağı, şüphelinin yasadışı yollardan yurt dışına kaçabileceği, adli kontrol tedbirinin tutuklamadan beklenen amacı karşılamayacağı, silahlı terör örgütüne üye olma suçunun CMK 100/3 maddesinde belirtilen suçlardan oluşu dikkate alınarak şüphelinin CMK 100. madde gereği tutuklanmasına karar verilmesi kamu adına talep olunur"

22. Başvurucu sorgusunda "Ben daha önce emniyette ifade vermiştim. O ifadem doğrudur, bana aittir. Aynen tekrar ederim, ben oradaki suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum, daha önce de Mit tırlarından dolayı Ankara 16. Ceza Dairesinde yargılanıyorum, beraatimi istiyorum, ben H.B. isimli şahsı tanımıyorum, niçin aleyhime ifade verdiğini, beni teşhis ettiğini bilemiyorum, biz 2014 yılında Mit tırları ile ilgili olayda bana verilen görev kamera kaydı ile görüntü almaktı, bizim gazetelerde basında fotoğrafımız çıktı, bu şahıs beni oradan görmüş olabilir, beni Cumhuriyet Savcımız A.T.nin yazılı emri ile ve sıralı amirlerimizin verdiği görevi yerine getirdik" şeklinde beyanda bulunmuştur.

23. Başvurucu, Adana 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin 23/9/2016 tarihli ve 2016/674 D. İş sayılı kararıyla tutuklanmıştır. Bu kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

" ... atılı suçun niteliği ve önemi, atılı suç için öngörülen ceza miktarı, [H.B.] isimli şahsın şüpheli aleyhine olan beyanları ve yine bu kişi tarafından yapılan fotoğraf teşhisi, atılı suçun CMK'nnn 100/3 maddesinde belirtilen ve kuvvetli suç şüphesinin varlığı halinde tutuklama nedeni varsayılan suçlardan olması, mevcut delil durumu ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde şüpheli yönünden kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olgu ve delillerin bulunması, atılı suçun kanunda öngörülen cezasının nev'i ve miktarına göre tutuklama tedbirinin ölçülü olması, kaçma şüphesinin bulunması, adli kontrol uygulamasının bu aşamada yetersiz kalacak olması dikkate alınarak, CMK 100., 101 ve devamı maddeleri gereğince tutuklanmasına, [karar verildi]."

24. Başvurucunun tutuklama kararına karşı yaptığı itiraz Adana 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin 29/9/2016 tarihli verdiği kararla kesin olarak reddedilmiştir.

25. Anılan karar, başvurucuya 21/10/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.

26.Başvurucu 24/10/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

27. Adana Cumhuriyet Başsavcılığı 25/10/2016 tarihli kararıyla başvurucu ile birlikte toplam altı şüpheli hakkında yürüttüğü soruşturmada yetkisizlik kararı vererek dosyayı Başsavcılığa göndermiştir.

28. Başsavcılıkça yürütülen soruşturma sonunda 9/1/2019 tarihli iddianame ile başvurucu ile birlikte toplam yirmi üç şüpheli hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme, devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılmaları istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılmıştır. FETÖ/PDY'ye ve ByLock programına ilişkin genel açıklamaların yer aldığı iddianamede ilk olarak FETÖ/PDY'nin kuruluşuna ve tarihçesine, hangi amaç ve saikle kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine, hiyerarşik yapısına ve hangi tür hukuka aykırı eylemlerde bulunduğuna değinilmiştir. Başvurucu hakkında yapılan değerlendirme şöyledir:

"... FETÖ/PDY Silahlı terör örgütü içerisinde üst hiyerarşisinde bulunan ve kendisinden sorumlu olan örgüt yöneticisinin şüpheli Akif (Kod) [H.B.] olduğu, daha üst hiyerarşide sorumlusunun ise FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün Adana ve çevresindeki bölgelerde görev yapan tüm rütbelerdeki Jandarma personelinden sorumlu “Müdür” statüsündeki örgüt yöneticisi şüpheli Halil (Kod) [H.A.E.] olduğu, şüphelinin Milli İstihbarat Teşkilatına ait devlet sırrı kapsamında yardım faaliyeti yürüten tırların 19 Ocak 2014 tarihinde Adana ili Ceyhan ilçesinde durdurularak aranması eylemine iştirak ettiği, burada tırlarda bulunan devlet sırrı kapsamındaki malzemelerin fotoğraflarını çekmek suretiyle bunları deşifre ettiği ...[anlaşılmıştır.]"

29. İddianamede, başvurucunun FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer aldığı ileri sürülmüştür. İddianamede bu suçlamaya esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:

i. Başvurucunun FETÖ/PDY'nin sivil yöneticilerinin talimatları doğrultusunda MİT'e ait tırların durdurulması ve sonrasında yaşanan olaylar sırasında devlet sırrı kapsamındaki yardım faaliyetini deşifre etmek amacıyla olay yerinde kamera ile çekim yaptığının tespit edildiği belirtilmiştir.

ii. Başvurucunun sadece FETÖ/PDY'nin kendi üyeleri arasında iletişim amaçlı kullandıkları ByLock isimli şifreli iletişim yazılımını kendi adına ve eşi adına kayıtlı hatlarla kullanmış olduğu belirtilmiştir.

iii. FETÖ/PDY'nin TSK personelini yönlendiren sivil yöneticilerinin sabit (büfe/ankesör vb.) hatlardan örgüt mensubu TSK personeli ile irtibat kurarak personele toplantı günlerine ilişkin bilgiler aktardıkları yönünde yapılan çalışmada, Adana'da örgütsel amaçlı irtibat kurdukları tespit edilen büfe telefonlarından başvurucu adına kayıtlı telefon hattının aranarak başvurucuyla irtibat kurulduğunun tespit edildiği ileri sürülmüştür.

iv. Tanık H.B. ifadesinde "Ben bu kurum abiliğine Halil kod H.A.E. vasıtasıyla 2010 yılının son aylarında getirildim, bana bağlı olarak birlikte sohbet yaptığımız maneviyat takip etiğimiz kişilerin fotoğrafından gördüğüm Yasin Yalçınkaya'yı teşhis ettim, hangi rütbede olduğunu bilmiyorum." şeklinde beyanda bulunmuş ve fotoğraftan başvurucuyu teşhis etmiştir.

30. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 22/1/2019 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiştir. Mahkeme E.2019/7 sayılı dosya üzerinden yaptığı tensip incelemesi sonunda ise "suç yerinin Adana Ağır Ceza Mahkemeleri yargı ve yetki sınırları içerisinde kaldığı anlaşıldığından dosyanın yetkili ve görevli Adana Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere CMK'nın 12 ve devamı maddeleri gereğince" şeklindeki gerekçeyle yetkisizlik kararı vermiştir.

31. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince 22/1/2019 tarihli tensiben verilen kararda ayrıca "dosya kapsamında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olguların bulunması, sanıklara atılı suçların tutuklama nedenlerinin yasal karine olarak var sayıldığı 5271 sayılı CMK'nın 100/3-a.11 alt bendinde sayılan katalog suçlardan oluşu,atılı suçların kanunda öngörülen cezalarının alt ve üst sınırlarının kaçma kuşkusunu somutlaştırması, atılı suçların sübutu halinde yargılama sonucunda verilmesi muhtemel ceza veya güvenlik tedbiri ile tutuklama tedbirinin ölçülü oluşu, tüm bu nedenlerle sanıklar üzerinde adli kontrol hükümleri ile yeterli ve etkili hukuksal denetim sağlanamayacak oluşu" şeklindeki gerekçeyle başvurucunun tutukluluğunun devamına karar verilmiştir.

32. Başvurucu hakkındaki dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla derdesttir ve başvurucunun tutukluluk hâli devam etmektedir.

IV. İLGİLİ HUKUK

33. İlgili hukuk için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, §§ 90-151.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

34. Mahkemenin 18/7/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Tutuklamanın Hukuki Olmaması Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

35. Başvurucu; daha önce tutuksuz olarak Adana 7. Ağır Ceza ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemelerinde açılan davaların Yargıtay 16. Ceza Dairesinin (ilk derece mahkemesi) dosyasıyla birleştirilmesine karar verildiğini, yargılanması devam ederken aynı olay nedeniyle hakkında yeniden soruşturma başlatılarak kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedeni bulunmadığı hâlde tutuklandığını, tutuklama ve tutuklamaya itirazın reddi kararlarının tutuklamayı haklı kılacak somut deliller ortaya konulmadan gerekçesiz olarak verildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

36. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

37. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

38. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

a. Uygulanabilirlik Yönünden

39. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:

"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."

40. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191). Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017 § 57).

41. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).

b. Kabul Edilebilirlik Yönünden

i. Genel İlkeler

42. Genel ilkeler için bkz. Salih Sönmez (B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 99-104) başvurusu hakkında verilen karar.

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

43. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

44. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

45. Tutuklama kararında, başvurucu hakkında FETÖ/PDY yapılanmasıyla irtibatının olduğuna dair somut olgu isnadı barındıran tanık anlatımına ve bu tanığın yaptığı teşhise dayanılmıştır (bkz. § 23).

46. İddianamede ise başvurucunun FETÖ/PDY'nin sivil yöneticilerinin talimatları doğrultusunda MİT'e ait yardım tırlarının durdurulduktan sonra devlet sırrı kapsamındaki yardım faaliyetini deşifre etmek amacıyla olay yerinde kamera ile çekim yaptığı, örgütün kendi üyeleri arasında iletişim amaçlı kullandıkları ByLock isimli şifreli iletişim yazılımını kendi ve eşi adına kayıtlı hatlarla kullandığı, örgütün sivil yöneticilerinin sabit (büfe/ankesör vb.) hatlardan örgüt mensubu TSK personeli ile irtibat kurarak personele toplantı günlerine ilişkin bilgiler aktardıkları, bu şekilde başvurucunun da arandığının tespit edildiği ve FETÖ/PDY yapılanmasıyla irtibatının olduğuna dair somut olgu isnadı barındıran tanık anlatımının bulunduğu ileri sürülmüştür (bkz. §§ 28-29).

47. MİT tırları olayıyla ilgili olarak Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme, devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama suçlarından başlatılan soruşturma sonucunda başvurucu ve bir kısım şüpheliler hakkında soruşturma makamlarınca bu suçlardan Adana'da dava açılmıştır (bkz. §§ 11-13). Sonrasında Selam-Tevhid Kudüs Ordusu isimli soruşturmadaki usulsüzlük iddiaları kapsamında Türkiye Cumhuriyeti devletinin güvenliği veya ulusal ve uluslararası yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken görüşmelerin dinlendiği, kaydedildiği ve bir kısmının iletişim tespit tutanağı hâline getirilerek terörle ilişkilendirildiği gerekçesiyle başvurucunun da aralarında olduğu çok sayıda kolluk görevlisi hakkında Başsavcılıkça yeni bir ceza soruşturması başlatılmış ve açılan dava daha önceki davayla birleştirilerek yargılamaya devam edilmiştir (bkz. §§ 14-19). 15/7/2016 tarihinde gerçekleşen darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ise ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında askerlerin bulunduğu çok sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar başlatılmıştır. Bu kapsamda temelde aynı olaydan (MİT tırları olayı) kaynaklanmış olmakla birlikte sonradan ortaya çıkan yeni deliller (ByLock kullanımı, sabit hatlardan aramalar, tanık beyanı) kapsamında yeniden soruşturma başlatılmış olması ve ulaşılan yeni deliller neticesinde yapılan değerlendirmede başvurucunun suç işlediğine dair kuvvetli belirti bulunduğu sonucuna varılmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

48. Nitekim FETÖ/PDY ile bağlantılı oldukları belirtilen savcı ve hâkimler tarafından 2013 yılının sonunda bazı siyasiler ve bunların yakınları ile kamuoyunun tanıdığı bazı iş adamları hakkında yolsuzluk yaptıkları iddiasıyla soruşturma başlatılması (17-25 Aralık soruşturmaları) ve 2014 yılının başında MİT'e ait tırlarla silah taşındığı iddiasıyla bu tırların durdurulup aranması -başvuruya konu edilen olay- FETÖ/PDY'nin faaliyetlerinin Hükûmeti devirmeye yönelik olduğu yönündeki soruşturmaların temel dayanağını oluşturmuştur. 17-25 Aralık ve MİT tırları soruşturmalarında görev alan bazı yargı mensupları ile emniyet görevlileri hakkında uygulanan tutuklama tedbirleri de Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru konusu edilmiş; Anayasa Mahkemesi, başvuruları açıkça dayanaktan yoksun görerek kabul edilemez bulmuştur (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 74-87; Mustafa Başer ve Metin Özçelik, B. No: 2015/7908, 20/1/2016, §§ 134-161; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, §§ 198-244; FETÖ/PDY kapsamında tutuklanan polislerin tahliyesine yönelik kararlar veren hâkimlerin silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan mahkûmiyetlerine ilişkin karar için bkz. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, E.2015/3, K.2017/3, 24/4/2017).

49. Anayasa Mahkemesi, ByLock uygulamasının özellikleri gözönüne alındığında kişilerin bu uygulamayı kullanmalarının veya kullanmak üzere elektronik/mobil cihazlarına yüklemelerinin soruşturma makamlarınca FETÖ/PDY ile olan ilgi bakımından bir belirti olarak değerlendirilebileceğini belirtmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 106, 267). Buna göre soruşturma makamlarınca ve tutuklama tedbirine karar veren mahkemelerce FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun ByLock uygulamasını kullanmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi, anılan programın özellikleri itibarıyla temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez (Selçuk Özdemir; § 74, Neslihan Aksakal, B. No: 2016/42456, 26/12/2017, § 57). Yine Anayasa Mahkemesi, Selçuk Özdemir başvurusunda FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan bazı şüphelilerin ifadelerinde, hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarını başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Selçuk Özdemir, § 75; benzer yöndeki karar için bkz. Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, § 58).

50. Soruşturma mercilerince, başvurucu hakkındaki FETÖ/PDY yapılanmasıyla irtibatının olduğuna dair somut olgu isnadı barındıran tanık anlatımlarının, ByLock uygulaması kullanıcısı ve aynı zamanda sivil imam oldukları değerlendirilen kişilerle sabit telefondan yapılan arama hareketliliği bulunmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin de temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez.

51. Sonuç olarak başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli belirtilerin bulunmadığının kabulü mümkün değildir.

52. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması şeklindeki ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının da değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar da dâhil olmak üzere somut olayın tüm özelliklerinin dikkate alınması gerekir.

53. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütüne üye olma suçu Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır.

54. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan suçun vasıf ve mahiyetine, suça ilişkin kanunda öngörülen cezanın ağırlığına, mevcut delil durumuna, isnat edilen suçların katalog suçlar arasında olmasına ve kaçma şüphesine dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 23).

55. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Adana 6. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle kaçma şüphesine yönelik tutuklama nedenlerinin olgusal temellerden yoksun olduğu söylenemez.

56. Son olarak başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 151). Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).

57. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Adana 6. Sulh Ceza Hâkimliğince isnat edilen suçlar için öngörülen cezanın miktarı, işin niteliği ve önemi de nazara alınarak başvurucu hakkında tutuklama tedbirine karar verilmesinin ölçülü olmadığı söylenemez.

58. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Aynı Fiil Nedeniyle Yeniden Yargılanmama veya Cezalandırmama İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

59. Başvurucu; aynı olay ve suçlamalarla ilgili olarak daha önce yargılanmasına başlanmış olan eylemler hakkında yeniden soruşturma başlatıldığını, evrensel hukuk ilkelerine aykırı olarak tabii hâkim ilkesinin ihlal edilerek mükerrer soruşturma yapıldığını, yetkisiz soruşturma ve kovuşturma makamlarınca hakkında yetersiz gerekçelerle kararlar verildiğini ileri sürerek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

60. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamında aynı fiil nedeniyle yeniden yargılanmama veya cezalandırmama ilkesi yönünden incelenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.

61. Anayasa Mahkemesi Ünal Gökpınar kararında, aynı fiil nedeniyle yeniden yargılanmama ve cezalandırılmama hakkının Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı çerçevesinde anayasal güvence altında olduğuna hükmetmiştir (Ünal Gökpınar [GK] B. No:2018/9115, 27/3/2019, §§ 40-50) . Anayasa Mahkemesi anılan kararda özetle şunları ifade etmiştir (Ünal Gökpınar, § 49):

"49. Aynı fiil nedeniyle yeniden yargılanmama veya cezalandırılmama ilkesi, yukarıda değinildiği üzere bireylerin, haklarında yürütülen bir ceza yargılaması sürecinin varlığı hâlinde tekrar yargılanmamalarını veya cezalandırılmamalarını güvence altına almaktadır. Böylelikle adil yargılanma hakkı kapsamındaki cezai süreçler yönünden hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak hukuk güvenliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. Dolayısıyla hukuk devleti ilkesinde mündemiç olan aynı suç nedeniyle yeniden yargılanmama veya cezalandırılmama ilkesinin Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının bir unsuru olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Nitekim ne bis in idem ilkesi Sözleşme'ye ek 7 No.lu Protokol'de ayrı bir hak olarak düzenlenmiş ise de AİHM kararlarında bu ilkenin adil yargılanma hakkı ile bağlantılı özel bir güvence olduğu vurgulanmıştır(§ 33). Bazı uluslararası sözleşmelerde de ne bis in idem ilkesi açık bir biçimde adil yargılanma hakkının bir güvencesi olarak kabul edilmiştir (§§ 29-30)."

62. Aynı fiilden dolayı yeniden yargılanmama veya cezalandırılmama ilkesinin uygulanabilmesi için hukuka aykırı fiillere bağlanan iki ayrı cezanın birlikte uygulanıp uygulanmadığı ve dolayısıyla aynı kişinin iki kere yaptırıma tabi tutulması sonucuna yol açılıp açılmadığı değerlendirilmelidir. Ayrıca ne bis in idem ilkesine uygunluk yönünden müdahalenin yol açtığı söz konusu mükerrerliğin aynı fiilden kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususunun da irdelenmesi gerekir (bkz. AYM, E.2017/95, K.2017/119, 12/7/2017, § 13).

63. Somut olayda başvurucu hakkında sonradan açılan soruşturma üzerine başlatılan kovuşturmanın Anayasa Mahkemesince bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla devam ettiği görülmektedir. Başvurucu hakkında sonradan başlatılan soruşturmanın ilk soruşturma ile aynı fiilden kaynaklanıp kaynaklanmadığına ilişkin denetimin ikinci soruşturmaya ilişkin yargılamanın sonuçlanmasından sonra ilgili tüm olay ve olgularla birlikte değerlendirilmesinin daha uygun olacağı sonucuna ulaşılmaktadır. Bu nedenle somut olayda aynı fiil nedeniyle yeniden soruşturulmama ve yargılanma hakkına yönelik olarak bu aşamada bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

64. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tutuklamanın hukuki olmamasından dolayı kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Aynı fiil nedeniyle yeniden yargılanmama veya cezalandırmama ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 18/7/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Yasin Yalçınkaya [1.B.], B. No: 2016/49199, 18/7/2019, § …)
   
Başvuru Adı YASİN YALÇINKAYA
Başvuru No 2016/49199
Başvuru Tarihi 24/10/2016
Karar Tarihi 18/7/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; hukuk kurallarına aykırı olarak hakkında yeniden soruşturma açılması ve yapılan işlemler dolayısıyla aynı fiil nedeniyle yeniden yargılanmama veya cezalandırmama ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Aynı suçtan dolayı iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2802 Hakimler ve Savcılar Kanunu 5
5235 Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 18
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 153
157
158
160
161
164
165
168
267
5235 Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 9
19
2802 Hakimler ve Savcılar Kanunu 82
5235 Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 20
4483 Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun 4
2937 Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu 2
4
5
26
27
3713 Terörle Mücadele Kanunu 1
4
10
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 147
125
119
117
2802 Hakimler ve Savcılar Kanunu 85
89
90
92
6087 Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu 6
9
14
17
38
39
5237 Türk Ceza Kanunu 24
312
315
327
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 2
47
94
100
101
104
105
108
116
Yönetmelik 12/7/2017 Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Teftiş Kurulu Yönetmeliği 37
20/9/2011 Ceza Muhakemesinde Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminin Kullanılması Hakkında Yönetmelik 7
78
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi