TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
A.K. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/507)
|
|
Karar Tarihi: 11/5/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Şermin BİRTANE
|
Başvurucu
|
:
|
A.K.
|
Vekili
|
:
|
Av. Bahattin YAVUZ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ahlaki durum gerekçe gösterilerek Türk
Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) ayırma işlemi tesis edilmesi nedeniyle özel
hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 11/1/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, 2000 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığında
subay sınıfında göreve başlamış, İzmir İstihkam Okul Komutanlığında öğretmen
olarak görev yapmıştır.
9. Başvurucu, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca 2010
yılında başlatılan ve kamuoyunda "kumpas soruşturması" adıyla
bilinen soruşturma üzerine açılan kamu davasında, zincirleme olarak kişisel
verilerin kaydedilmesi ve suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçunu
işlediği isnadıyla sanık olarak yargılanmıştır. Başvurucu, bu kapsamda
14/5/2012 tarihinde tutuklanmış ve 27/1/2014 tarihinde serbest bırakılmıştır.
Bu davada aralarında başvurucunun da bulunduğu tüm sanıklar, İzmir 5. Ağır Ceza
Mahkemesinin 26/2/2016 tarihli kararıyla isnat edilen suçları işlemediklerinin
sabit görüldüğü gerekçesiyle beraat etmişlerdir. Anılan karar Yargıtay 16. Ceza
Dairesinin 21/10/2016 tarihli kararıyla onanmıştır.
10. Hava Kuvvetleri Komutanlığı tarafından söz konusu
soruşturmada sanık olarak yer alması nedeniyle başvurucu hakkında idari
tahkikat süreci başlatılmıştır. Söz konusu ceza yargılaması kapsamında
düzenlenen iddianame, iddianameye ekli dijital materyaller ve kişisel
bilgisayarının incelenmesine dair belgeler esas alınarak başvurucunun şahsi
bilgisayarındacinsel hayatına dair fotoğraf ve videolarının bulunduğu, bu
fotoğraf ve videolardaki davranışlarının TSK'nın ahlak anlayışıyla
uyuşmadığıgerekçesiyle başvurucu hakkında "Türk Silahlı Kuvvetlerinde
kalması uygun değildir" ortak kanaatli ayırma sicil belgesi
düzenlenmiştir.
11. 23/12/2013 tarihinde, 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nun 50. maddesi ve 27/12/1998 tarihli
ve 23566 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Subay Sicil Yönetmeliği’nin (Sicil
Yönetmeliği) 92. maddesi gereğince Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde
oluşturulan Komisyonda başvurucunun durumu değerlendirilmiştir. Komisyon
9/10/2013 tarihli kararı ile başvurucu hakkında ayırma işlemi yapılmasına karar
vermiştir. 13/12/2013 tarihli üçlü kararname ile ayırma süreci tamamlanmıştır.
12. Başvurucu TSK'dan ayırma kararına karşı Askeri Yüksek
İdare Mahkemesinde (AYİM) iptal davası açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde
sırf yargılanıyor olması nedeniyle ahlaksız kabul edilerek görevine son
verildiğini, bu ceza davasının da bir kumpastan ibaret olduğunu belirtmiştir.
Başvurucu, çok sayıda takdir belgelerinin bulunduğunu, isnat edilen eylemlerle
ilgili hiçbir disiplin cezası bulunmadığını, çok başarılı çalışmaları olduğunu,
özel yaşamının kurum disiplin ve düzenini tehdit eden bir yönü bulunmadığını
iddia etmiştir.
13. AYİM, oybirliğiyle davayı reddetmiştir. AYİM
kararında başvurucu hakkındaki iddianamede, iddianameye ekli dijital
materyallerin, HTS kayıtlarının ve kişisel bilgisayarının incelendiği
belirtilmiştir. Karar gerekçesinde geçmiş sicil ve disiplin durumu itibarıyla
başarılı bir personel olmasına karşın başvurucunun iyi ahlak sahibi olmak
vasfını taşımadığı ve tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı
şeklinde değerlendirmeler yer almıştır. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...dosyada mevcut bilgi ve
belgeler ile davacı hakkında devam eden yargılamadan müstakilen ve münhasıran,
yasaya uygun arama ve dinleme yoluyla elde edilen belgelere göre; davacının,
girmiş olduğu cinsel ilişkilerini bir kamera ile kayıt altına alarak
arşivlediği,..,, bilgisayarından ele geçirilen fotoğraflar arasında örgütadına
çalıştığı iddia edilen ...isimli bayana ait .... 13 fotoğrafın yer aldığı,
davacının evinde yapılan arama sırasında elde edilen iletişimin tespiti
tutanaklarında, örgüt adına çalıştığı iddia edilen ...isimli bayanla hayatın
olağan akışı içinde yapılmış sohbetler yanında, cinsel ilişki yaşadıklarına
dair konuşmanın da yer aldığı, keza bir çok bayanla toplumun ve bir subayın
ahlak yapısına uygun olmayan ilişkiler içinde bulunduğu yönünde konuşma ve
mesajlaşmaları olduğu, bir an için özel yaşamında ilişkiye girdiği bayanlarla
ve onların rızalarıyla cinsel ilişki anlarını kayda aldığı, pornografik
nitelikte fotoğraflarını çektiği kabul edilse dahi, bu kayıtlar ve resimlerin
nitelik ve niceliğine göre, davacının TSK İç Hizmet Yönetmeliğinin 86.
maddesinin ikinci fıkrasının (h) alt bendinde tanımlandığı üzere "iyi
ahlak sahibi" olmak vasfını taşımadığının, sufli bir yaşantı içerisinde
olduğunun anlaşıldığı,geleceğin TSK mensuplarını yetiştirmek ve eğitim vermekle
görevli öğretmen subaya yakışmayan, kurumun güven duygusunu zedeleyen, bilgi
güvenliği açısından yoğun tehlike arz eden, ahlaki zayıflık olarak kabul
edilecek ilişki ve eylemler içerisine girdiği, bulunduğu statü itibariyle kamu
görevlisi olma nitelik ve yeterliliğini yitirdiği, bu durum karşısında kamu
hizmetinde istihdam edilmesinin kamu yararına açıkça aykırılık teşkil
ettiği...sonucuna varılmıştır."
14. Başvurucunun söz konusu karara karşı karar düzeltme
istemi de reddedilmiştir. Nihai karar 14/12/2015 tarihinde başvurucu vekiline
tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu vekili tarafından 11/1/2016 tarihinde
bireysel başvuru yapılmıştır.
IV. İLGİLİ
HUKUK
16. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında TSK'da
görev yapan askerî personel hakkında ahlaki nedenlerle ayırma işlemi tesis
edilmesine dayanak oluşturan mevzuata (G.G. [GK], B. No: 2014/16701,
13/10/2016, §§ 23-30) ve benzer durumlara ilişkin uluslararası hukuka (Yaşar
Türkmen, B. No: 2014/5418, 15/2/2017, §§ 26-33) yer vermiştir.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
17. Mahkemenin 11/5/2017 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
18. Başvurucu, özel hayatıyla ilgili olan ve yaptığı
görevle hiçbir ilgisi olmayan iddialar nedeniyle özel hayatın gizliliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca bir çokkez takdirname
ile ödüllendirildiğini, sicillerinin çok iyi derecede olduğunu, özel hayatına
ilişkin unsurların hiç bir şekilde görevine yansımadığını, ayırma işleminin
ölçülülük ilkesine aykırı olduğunu belirtmiştir. Bu nedenlerle Anayasa'nın 20.
maddesinde yer alan haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş, yeniden yargılama
yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
19. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak
Anayasa’nın 20. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ve aile
hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile
hayatının gizliliğine dokunulamaz."
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
21. Cinsel yaşamına ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek
"disiplinsizlik ve ahlaki durum" sebebiyle başvurucu hakkında TSK'dan
ayırma işlemi tesis edilmesinin özel hayatının gizliliği hakkına bir müdahale
oluşturduğu açıktır (Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, § 34; G.G.,
§ 43).
22. Anılan müdahalenin ihlal oluşturmaması için
Anayasa'nın 13. maddesinde düzenlenen ve somut başvuruya uygun düşen
"kanunlar tarafından öngörülme", "Anayasa’nın ilgili maddesinde
belirtilen nedenlere dayanma", "demokratik toplum düzeninin
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama" ölçütlerine uygun olması
gerekir.
23. Ayırma işlemine dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri
dikkate alındığında müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun
olduğu (Ata Türkeri, § 39; G.G., §§ 48-50), askerî disiplinin ve
kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin sağlanması, bu itibarla millî
güvenliğin korunması şeklinde meşru amaç taşıdığı (Ata Türkeri, §§
40-41; G.G., §§ 51-53; Yaşar Türkmen, §§ 50-58) anlaşılmaktadır.
24. Bununla birlikte AYİM kararı ve dava dosyasındaki
belgeler incelendiğinde, ceza yargılaması kapsamında başvurucunun şahsi
bilgisayarının incelenmesi üzerine bu bilgisayarda kayıtlı video ve
fotoğraflardan başvurucunun cinsel hayatına dair bilgi ve olguların tespit
edildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun söz konusu inceleme ve
tespite kadar özel hayatının mesleğine olumsuz bir yansımasının olmadığı, özel
hayatına ait unsurlar nedeniyle görevini aksatmadığı, disiplinsizlik yönünden
herhangi bir tespitin bulunmadığı görülmektedir. Tam aksine dava dosyasına
sunulmuş belgelere göre başvurucunun çalışmaları ve sicil durumu başarılıdır,
isnat edilen hususlarla ilgili hiç bir disiplin cezası da bulunmamaktadır.
Dolayısıyla ihtilaf konusu soruşturmanın kapsamının mesleki hayatın sınırlarını
aştığı anlaşılmaktadır.
25. AYİM kararında isnat edilen ve tümüyle başvurucunun
özel yaşamına ilişkin olan eyleminin, mesleki hayatı üzerindeki etkilerine dair
yeterli ve ikna edici gerekçelerin belirtilmediği ve TSK’nın işleyişi
üzerindeki etkisi ve risklerinin de açıklanmadığı görülmüştür. Bu nedenlerle
idare ve Derece Mahkemesi kararlarının özel hayatın gizliliği hakkına
müdahaleyi haklı kılacak şekilde konuyla ilgili ve yeterli gerekçe içermediği
bu nedenle müdahalenin demokratik toplumda gerekli olmadığı sonucuna
varılmıştır.
26. Bunun yanı sıra TSK'dan ilişiğinin kesilmesi
işleminin, başvurucunun mesleki hayatı üzerinde olduğu kadar, temel geçim
kaynağından yoksun kalması nedeniyle ekonomik geleceği üzerinde de önemli bir
etkisi bulunmaktadır. AYİM kararında tesis edilen ayırma işleminin başvurucunun
geçmiş sicili ve başarı durumu dikkate alınarak ölçülülük yönünden
değerlendirilmediği, sınırlama ile ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve
özgürlüğü sınırlanan başvurucunun kaybı arasında adil bir denge gözetilmediği,
başvurucunun özel hayatının gizliliği hakkı üzerindeki sınırlamanın zorunlu ya
da istisnai tedbirler niteliğinde olduğu veya başvurulabilecek son çare ya da
alınabilecek en son önlem niteliğinde olduğu hususunda bir inceleme yapılmadığı
ve başvurucunun özel hayatına yapılan müdahalenin ölçülü de olmadığı sonucuna
varılmıştır.
27. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 20.
maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
29. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına karar
verilmesini talep etmiştir.
30. Başvuruda Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına
alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
31. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere
ilgili yargı merciine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
32. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve
1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.039,50 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel
hayatın gizliliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin özel hayatın gizliliği hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere -Anayasa'nın 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici
21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
kaldırılmış olduğundan anılan bendin (b) alt bendi gereğince- YETKİLİ İDARİ
YARGI MERCİİNE GÖNDERİLMESİNE (Karar, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci
Dairesinin E.2014/252 sayılı dosyasıyla ilgilidir.),
D. 239,50 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 2.039,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 11/5/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.