TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MUSTAFA BAYSAL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/58482)
|
|
Karar Tarihi: 11/9/2019
|
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Engin GÜNDÜZ
|
Başvurucu
|
:
|
Mustafa BAYSAL
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumu tarafından sakıncalı
bulunan mektubun alıcısına gönderilmemesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 7/12/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi silahlı bir darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve Bakanlar Kurulu tarafından ülke genelinde
21/7/2016 tarihinden itibaren doksan gün süreyle olağanüstü hâl (OHAL) ilan
edilmesine karar verilmiştir. Darbe teşebbüsüne ilişkin süreç, OHAL ilanı, OHAL
döneminin gerektirdiği tedbirlere ilişkin detaylı açıklamalar Anayasa
Mahkemesinin Aydın Yavuz ve diğerleri ([GK] B. No: 2016/22169,
20/6/2017, §§ 12-20, 47-66) kararında yer almaktadır.
9. 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsü sonrasında
terör örgütü (Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması, FETÖ/PDY)
üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklanarak Sivas E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna
(İnfaz Kurumu) konulan başvurucu 24/8/2016 tarihinde bir gazeteciye gönderilmek
üzere mektup yazmıştır.
10. Başvurucu mektubunda, 15 Temmuz akşamı Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK-9/7/2018 tarihinden sonra Hâkimler ve Savcılar
Kurulu adını almıştır.) bazı üyelerinin Ankara Hâkimevinde yaptığı toplantı
sonrasında kendisi de dâhil olmak üzere açığa alınan hâkim ve savcılara ait
liste dayanak alınarak bu kişiler hakkında yürütülen arama, gözaltı ve
tutuklama işlemlerinden söz etmiş, bu işlemlerin dayanaksız olduğunu iddia
etmiştir. Başvurucu iddiasını doğrulamak için duyduğu bazı olayları
aktarmıştır. Buna göre görev yeri olan Sivas'ta bir savcının ifade aldığı
sırada Başsavcının odaya girerek hâkim ve savcılara ait soruşturma dosyalarında
somut delil bulunmadığını, bu kişilerin açığa alınmaları sebebiyle sorguya sevk
edildiğini söylediğini, bu beyanın da tutanak altına alındığını belirtmiştir.
Başvurucu mektubunun son bölümünde, temel insan haklarının öneminden bahsederek
sanal ve hukuksuz olarak nitelediği soruşturma işlemleri nedeniyle oluşan hak
ihlallerinin ileride hazineye önemli bir yük getireceği iddiasında bulunmuştur.
11. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının
(Disiplin Kurulu) 11/10/2016 tarihli kararıyla; mektubun birinci sayfasında
Sivas Cumhuriyet başsavcısı, ikinci sayfasında ise Başsavcılık makamı, sulh
ceza hâkimliği ve HSYK olmak üzere çeşitli kişi ve kurumları hedef gösteren
ifadelerin yer alması sebebiyle sakıncalı olduğu değerlendirilen mektuba el
konulmasına karar verilmiştir. Mektup, Disiplin Kurulunda karar alınmadan önce
mevzuat hükümleri uyarınca inceleme yapılmak üzere Sivas Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderilmiş, Başsavcılık tarafından da HSYK'ya iletilmiştir.
HSYK mektubu 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkındaki Kanun'un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrası ve 116. maddesi
uyarınca işlem yapılmak üzere İnfaz Kurumuna iade etmiştir.
12. Başvurucu Disiplin Kurulu kararına karşı Sivas İnfaz
Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) nezdinde şikâyet başvurusunda bulunmuştur. İnfaz
Hâkimliği 4/11/2016 tarihli kararıyla başvurucunun şikâyetini, mektup
içeriğinin 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrası hükmüne
aykırı olduğu gerekçesiyle reddetmiştir.
13. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı itiraz
yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen Sivas 2. Ağır Ceza Mahkemesi 30/11/2016
tarihli kararıyla İnfaz Hâkimliğinin kararındaki gerekçeye atıf yaparak kararın
usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle başvurucunun itirazının reddine karar
vermiştir.
14. Nihai karar başvurucuya 6/12/2016 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
15. Başvurucu 7/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
16. İlgili hukuk için bkz. Ahmet Temiz, B. No:
2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
17. Mahkemenin 11/9/2019 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
18. Başvurucu; mektubunda tutuklanması sürecindeki keyfî uygulamaları
ve hukuka aykırılıkları yazdığını, bunların açıklanmasının savunma hakkı
yanında ifade hürriyeti kapsamına girdiğini, kişi ve kurumları hedef
göstermediğini ileri sürmüştür. Yaptığı itirazların gerekçe gösterilmeden
reddedildiğini belirten başvurucu, düşünce ve haberleşme hürriyetinin ihlal
edildiğini iddia etmiştir.
19. Bakanlık görüşünde; ceza infaz kurumunun düzeni,
disiplini, güvenliği ve yönetimi hususlarındaki değerlendirme takdir hakkının
somut olayın özelliklerine göre ceza infaz kurumuna ve mahkemelere bırakıldığı,
başvurucunun kişi ve kurumları hedef gösterdiği değerlendirilen mektubunun
muhatabına gönderilmemesine karar verilmesinin Anayasa'nın 22. maddesi
anlamında kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla ihtiyaç
duyulan demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı ve müdahalenin
ulaşılmak istenen amaçla orantılı olduğu, bu kapsamda Disiplin Kurulu, İnfaz
Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi kararlarının ilgili ve yeterli gerekçeler
içerdiği belirtilmiştir.
20. Bakanlık görüşüne karşı verilen cevapta, başvurunun
haberleşme hürriyeti yanında ifade hürriyeti yönünden de incelenmesi gerektiği,
mektupta cezaevi ve gözaltı koşullarında yaşanan olaylara dair tespit, tahlil
ve düşüncelerin ifade edildiği, mektup içeriğinin doğru olduğu belirtilmiştir.
B. Değerlendirme
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun iddiasının özü, göndermek istediği mektubun Disiplin
Kurulunca sakıncalı görülerek muhatabına gönderilmemesine karar verilmesi
nedeniyle haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti
kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, § 23; Özkan Kart (2), B.
No: 2013/1201, 20/5/2015, § 22; Akif İpek, B. No: 2013/9456, 24/6/2015,
§ 23; Ramazan Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız,
B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275,
6/10/2015, § 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir
durum bulunmamaktadır.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek bir neden de bulunmadığı
anlaşılan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
23. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak
Anayasa'nın "Haberleşme hürriyeti" kenar başlıklı 22.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, haberleşme hürriyetine
sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç
işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya
başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına
bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere
bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış
merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine
dokunulamaz. ...
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir."
24. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 28-34) kararında
hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza
infaz kurumlarının ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelere ilişkin
genel ilkeler belirtilmiştir.
25. Disiplin Kurulu, başvurucunun göndermek istediği
mektubun sakıncalı olduğunu değerlendirerek mektuba el konulmasına karar
vermiştir. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun
haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır.
26. Anılan müdahale Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe
Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın,
Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma,
demokratik toplum gereklerine uygun olma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama
koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, §
36).
27. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz kararında,
somut olayda da uygulanan 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin, hükümlülerin
ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetiminin ve
sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu ve düzenlemenin kanunilik
ölçütünü karşıladığı tespit edilmiştir (Ahmet Temiz, §§ 37-46). Öte
yandan haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak
sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün
olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların
uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir." denilerek
bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu kurala bazı kurumlar yönünden kanunla
sınırlamalar getirilebileceği açıkça düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122,
K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda ceza infaz kurumları, Anayasa'nın
22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında istisnaların uygulanacağı kamu
kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, §§
74-76).
28. Somut olayda Disiplin Kurulunca mektubun alıkonulma sebebi
olarak 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre mektup
içeriğinin sakıncalı olması gösterilmiştir. İlgili Kanun maddesinde kurumun
asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve
çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine
neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri,
tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgrafların hükümlüye verilmeyeceği,
hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. Bu
kapsamda başvurucunun mektubunun, Disiplin Kurulunca denetlenmesi suretiyle
haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin, kamu düzeninin korunması, suç
işlenmesinin önlenmesi ile ceza infaz kurumlarında asayiş ve güvenliğin sağlanması
amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22.
maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır
(Ahmet Temiz, §§ 47-51).
29. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 58-68)
kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen
mektuplara ceza infaz kurumlarının ilgili kurulları tarafından yapılan
müdahalelerde demokratik toplum gereklerine uygun olma ve ölçülülük ilkesi
yönünden genel ilkelere yer verilmiştir. Buna göre demokratik toplum düzeninin
gerekleri gözetilmeli, sınırlamada öngörülen meşru amaç ile sınırlandırma aracı
arasında orantısızlık bulunmamalı, sınırlandırmayla ulaşılabilecek genel yarar
ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir
denge kurulmasına özen gösterilmelidir.
30. Ayrıca mektup gönderme ve almanın ceza infaz
kurumlarında bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile bağlantısında
en önemli araçlardan biri olduğu gerçeğini gözönünde bulundurarak ceza infaz
kurumu yetkilileri, dış dünya ile yeterli bir iletişim sürdürmelerinde
mahkûmlara yardım etmeli ve bunun için onlara uygun desteği sunmalıdır (Musa
Kaya (2), B. No: 2013/2351, 16/9/2015, § 66).
31. Ancak ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz
sonucu olarak kamu düzeninin korunmasına ve suç işlenmesinin önlenmesine
yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve
tutukluların sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana,
B. No: 2013/3550,19/11/2014, § 35). Bu kapsamda mektubun tamamında ya da mektup
içeriğinin bir kısmında yer alan ifadelerin 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinde
yer verilen sebeplerden hangisi nedeniyle sakıncalı bulunduğunun ceza infaz
kurumunun ilgili kurulları tarafından mektuptaki somut ifadeler gösterilmek
suretiyle gerekçelendirilmesi gerekmektedir.
32. Somut olayda öncelikle mektubun bütünlüğü dikkate
alınarak hangi maksatla yazıldığının ortaya konulması gerekmektedir. Başvuruya
konu mektup başvurucunun, darbe girişimi sonrasında açığa alınan hâkim ve
savcılar hakkındaki gözaltı ve tutuklama süreçlerine yönelik eleştiri ve
yorumlarını içermektedir. Başvurucu söz konusu mektupla kendisinin de aynı
kapsamda gözaltına alınarak tutuklandığından söz ederek bu süreçte bizzat
yaşadığını ileri sürdüğü bir kısım olaylar ile başkalarından duyduğunu
belirttiği birtakım olayları, değerlendirmelerini de ekleyerek bir gazeteciyle
paylaşmak istemiştir. Esasında paylaştığı yorumlar ve aktardığı olaylar, söz
konusu dönemde kamuoyunda tartışılan, hukuki değerlendirmelere konu olan ya da
soruşturma ve yargılama mercileri önünde dile getirilen hususlarla benzer
doğrultudadır. İçerik, dil ve üslup yönünden değerlendirildiğinde mektubun
herhangi bir tahkir, tehdit ve propaganda amacı taşımadığı, hukuki yorum ve
eleştiri getirme amacıyla kaleme alındığı sonucuna ulaşılmıştır.
33. Buna karşılık Disiplin Kurulu kararında, başvuruya
konu mektupta kişi ve kurumları hedef gösterici ifadeler bulunduğu
değerlendirilmiştir. Ne var ki mektupta geçen kişi ve kurumlarla ilgili ifadelerin,
bu kişi ve kurumlara karşı hukuk dışı eylemsel bir faaliyeti teşvik ettiği,
onları kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırarak yıpratmayı amaçladığı söylenemez.
Kaldı ki hedef gösterildiği gerekçesiyle mektubun iletildiği kurumlar
tarafından başvurucu hakkında adli veya idari nitelikte bir işlem de
yapılmamıştır. Dolayısıyla mektupta bahsi geçen kişi ve kurumların hedef
gösterilmesi söz konusu değildir.
34. Bu kapsamda başvuruya konu mektuba yönelik yapılan
müdahalede, kamu makamlarınca mektuba özgü kabul edilebilir makul
gerekliliklerin ilgili ve yeterli gerekçelere dayanılarak ortaya konulmadığı
sonucuna varılmış; başvurucunun göndermek istediği mektuba el konulması
suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin amaçlanan hedefler
açısından aşırı, dolayısıyla orantısız olduğu ve bu bağlamda demokratik toplum
gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkelerine uygun olmadığı kanaatine
varılmıştır.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 22.
maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
37. Başvurucu 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesini talep etmiştir.
38. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B.
No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, Anayasa Mahkemesince bir temel hakkın ihlal
edildiği sonucuna varıldığında ihlalin ve sonuçlarının nasıl ortadan kaldırılacağının
belirlenmesi hususunda genel ilkelere yer verilmiştir (Mehmet Doğan, §§
57-60).
39. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi
gerekir. Buna göre ihlal; idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya
yasama işlemlerinden kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun
giderim yolunun belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet Doğan,
§ 57).
40. Kamu makamlarınca mektuba el konulması ilgili ve yeterli
gerekçelere dayanılarak ortaya konulmadığından başvurucunun Anayasa'nın 22.
maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından
kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
41. Başvuruya konu mektubun yazıldığı tarihten itibaren
aradan uzunca bir süre geçtiği gözönüne alındığında yeniden yargılama
yapılmasında hukuki bir yarar bulunmamaktadır.
42. Başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence
altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğinin tespit edilmesi
sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya takdiren net 2.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
43. Başvuru kapsamında haberleşme hürriyetinin ihlal
edildiği gözetilerek kararın bir örneğinin bilgi edinilmesi için Sivas İnfaz
Hâkimliğine ve ihlalin sonuçlarının giderilmesi için Adalet Bakanlığına
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
44. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harçtan
oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan
haberleşme hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 2.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. 239,50 TL harçtan oluşan yargılama giderinin
BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Sivas İnfaz
Hâkimliğine (4/11/2016, E.2016/1679, K.2016/1733) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının giderilmesi
için Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/9/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.