TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
AYHAN ALGÜL VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/5921)
Karar Tarihi: 16/3/2022
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
M. Emin KUZ
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Mustafa İlhan ÖZTÜRK
Başvurucular
1. Ayhan ALGÜL
2. Ceren KARACA
3. Firdevs Gönül AKMAN
4. Hilal ERKAN
5. Sercan DEDE
6. Tanju GÜMÜŞKAYA
Başvurucular Vekili
Av. Halis YILDIRIM
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, üyesi oldukları bir siyasi partinin il başkanlığı binasına astıkları pankarttaki sözler nedeniyle verilen HAGB kararının başvurucuların ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/3/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
9. Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) 23/4/2014 tarihinde saat 13.00'den itibaren Trabzon il merkezinde Başbakan'ın da katılımıyla bir seçim mitingi planlamıştır.
10. Olayların meydana geldiği tarihte yaşları yirmi iki ile yirmi yedi arasında değişen başvuruculardan bir kısmı Özgürlük ve Dayanışma Partisinin (ÖDP) üyesidir. Olay günü saat 13.00 sıralarında başvurucular ÖDP Trabzon İl Başkanlığının bulunduğu binanın mitingin yapılacağı alana bakan penceresine "Hırsız Katil Defol AKP" yazılı bir pankart asmıştır.
11. Pankartın kolluk görevlileri tarafından indirilmesi sonrasında başvurucular hakkında soruşturma işlemlerine başlanmıştır. Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı 11/6/2014 tarihli iddianame ile başvurucuların başbakana hakaret ettikleri iddiasıyla kamu görevlisine hakaret suçundan cezalandırılmalarını talep etmiştir.
12. Başvurucular, yargılamayı yapan Trabzon 5. Asliye Ceza Mahkemesindeki (Mahkeme) savunmalarında; başbakanı değil AK Partiyi hedef aldıklarını, AK Partinin yürüttüğü politikaları eleştirmek amacıyla demokratik haklarını kullanarak anılan pankartı astıklarını beyan etmiştir.
13. Mahkeme 18/12/2014 tarihli gerekçeli kararında, pankartta kastedilen kişinin Başbakan olduğu ve kullanılan ifadelerin de hakaret suçunu oluşturduğu sonucuna vararak başvurucuların hakaret suçundan 7.080 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar vermiştir.
14. Başvurucuların bu karara itirazı Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesince eylemin Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesinin birinci fıkrası kapsamında kaldığı ve bu nedenle Adalet Bakanının iznine bağlı olduğu gerekçesiyle kabul edilmiştir. Dosya, soruşturma izni alınması amacıyla Adalet Bakanlığına gönderilmiş; Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün soruşturma izni verilmesine gerek bulunmadığı kararı üzerine Mahkeme önceki hükmü yeniden kurmuştur. Başvurucuların bu karara itirazları Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 5/2/2016 tarihinde reddedilmiş ve ret kararı başvuruculara 24/2/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucular 24/3/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
16. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Hakaret" kenar başlıklı 125. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ... veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır...
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
...
İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(4) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır. "
B. Uluslararası Hukuk
17. İlgili uluslararası hukuk kurallarının yer aldığı kararlar için bkz. Koray Çalışkan, B. No: 2014/4548, 5/12/2017, §§ 17-23; Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, §§ 29-37.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Anayasa Mahkemesinin 16/3/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucular; pankartta geçen ifadeler ile Başbakan'ın değil iktidar partisinin hedef alındığını ifade etmiştir. Başvurucular, yaşanan ölüm olayları ile basına yansıyan yolsuzluk iddiaları nedeniyle iktidar partisini eleştirdiklerini, eleştiri kapsamında kalan ve içeriği suç oluşturmayan sözler nedeniyle cezalandırılmalarının ifade özgürlüğü ile adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
20. Bakanlık görüşünde; başvurucuların ifade özgürlüğüne müdahale oluşturduğu iddia edilen kararın orantılı olup olmadığı ve bu bağlamda ifade özgürlüğü ile kişilerin şeref ve itibarının korunmasını isteme hakkı arasında adil dengenin korunup korunmadığı konusunda inceleme yapılırken somut olayda sarf edilen sözlerin kamu yararını ilgilendirip ilgilendirmediği, kamusal bir tartışmaya katkı sağlar bir yanının olup olmadığı, söz konusu ibarenin eleştiri sınırlarını aşarak hakaret niteliğinde ve kişilerin şeref ve itibarını zedeler nitelikte olup olmadığı, müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyaçtan kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususları ile başvurucular hakkında verilen HAGB kararının etkileri itibarıyla infazı mümkün hapis cezası ya da para cezasına kıyasla daha hafif bir önlem olduğunun gözönünde bulundurulması gerektiği ifade edilmiştir.
B. Değerlendirme
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
22. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması,... başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla sınırlanabilir…"
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
24. Başvurucular hakkında başbakana yönelik ifadeler nedeniyle adli para cezasına hükmedilmiştir ve Mahkeme tarafından HAGB kararı verilmiştir. Söz konusu mahkeme kararı ile başvurucuların ifade özgürlüklerine yönelik bir müdahale yapılmıştır.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
25. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler,... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar,... demokratik toplum düzeninin... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
26. Yukarıda anılan müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
27. 5237 sayılı Kanun'un 125. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
28. Müdahalenin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
29. Anayasa Mahkemesi demokratik toplum düzeninin gerekleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır. Buna göre temel hak ve özgürlükleri sınırlayan tedbir, toplumsal bir ihtiyacı karşılamalı ve başvurulabilecek en son çare niteliğinde olmalıdır. Bu koşulları taşımayan bir tedbir, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilemez (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 51; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).
30. Başvurucuların ihlal edildiğini iddia ettiği ifade özgürlüğü kişinin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanmaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve gerçekleştirme konusunda başkalarını ikna etme çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun, §§ 33-35; Tansel Çölaşan, §§ 35-38).
31. Bununla birlikte ifade özgürlüğü, sıkı bir şekilde yorumlanması gereken istisnalara tabidir ve herhangi bir kısıtlama ihtiyacı ikna edici bir şekilde tesis edilmelidir. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden ve bu bağlamda ifade özgürlüğünü kullananların uyması gereken görev ve sorumluluklardan biri de başkalarının şöhret veya haklarının korunmasıdır. Bireyin şeref ve itibarı, kişisel kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur ve Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının korumasından faydalanır (İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 44) Devlet, bireyin şeref ve itibarına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 41; Adnan Oktar (3) B. No: 2013/1123, 2/10/2013 § 33; Bekir Coşkun, § 45; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 44).
32. Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında bu iki hak arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmiştir. (Nilgün Halloran, § 27; İlhan Cihaner (2), § 49). Bu, soyut bir değerlendirme değildir. Çatışan haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için başvurucunun kullandığı ifadelerin türünün, kamusal tartışmalara katkı sunma kapasitesinin, ifadelere yönelik kısıtlamaların niteliğinin ve kapsamının, ifadelerin kimin tarafından dile getirildiğinin, kime yöneldiğinin, tarafların konumlarının, ilgili kişilerin önceki davranışlarının ve kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında sahip oldukları hakların ağırlığının değerlendirilmesi gerekir (Nilgün Halloran, § 44; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 58-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73).
33. Söz konusu değerlendirmelerde derece mahkemelerinin belirli bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Ancak bu takdir payı, Anayasa Mahkemesinin denetimindedir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, bir kısıtlamanın ifade özgürlüğü ile bağdaşıp bağdaşmadığı hususuna karar vermede yetki sahibi olan iç hukuktaki son mercidir (Sinan Baran, B. No: 2015/11494, 11/6/2018, § 37).
34. Anayasa Mahkemesinin görevi, bu denetimi yerine getirirken derece mahkemelerinin yerini almak değil söz konusu yargı mercilerinin takdir yetkilerini kullanarak verdikleri kararların Anayasa'nın 26. maddesi açısından doğruluğunu denetlemektir (Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 76). Anayasa Mahkemesi; somut olayın koşullarında başvurucuların astıkları pankartta yer alan ifadeler nedeniyle adli para cezasına mahkûm edilmelerinin zorunlu bir ihtiyaca karşılık gelip gelmediğini, gerçekleşmesi amaçlanan meşru amaçla orantılı olup olmadığını, bunu haklı göstermek için ortaya konan gerekçelerin ilgili ve yeterli görünüp görünmediğini davanın bütününe bakarak değerlendirecektir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120; Sinan Baran, § 38).
iv. Somut Olayın Değerlendirilmesi
35. Başvuru konusu olayda, başbakanın katıldığı iktidar partisine ait bir seçim mitingi sırasında başvurucuların astığı pankartta yer alan "Hırsız Katil Defol AKP" şeklindeki ifadeler nedeniyle başvurucular, kamu görevlisine hakaret suçundan adli para cezası ile cezalandırılmıştır. Mahkeme, pankartta kastedilen kişinin başbakan olduğu ve kullanılan ifadelerin de hakaret suçunu oluşturduğu sonucuna varmıştır.
36. Anayasa Mahkemesi Deniz Karadeniz ve diğerleri (Deniz Karadeniz ve diğerleri [GK], B. No: 2014/18001, 6/2/2020) başvurusunda, eldeki başvuruda olduğu gibi iktidar partisinin düzenlediği bir seçim mitingi sırasında bir parti binasında açılan pankartta yer alan "Hırsız Katil AKP" şeklindeki sözlerin ifade özgürlüğü korumasından yararlanıp yararlanamayacağına dair değerlendirmelerde bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi anılan kararında, pankartta yer alan ifadelerin kişilere değil AK Partiye yönelik değer yargısı niteliğinde ifadeler olduğunu belirttikten sonra söz konusu ifadeleri ayrı ayrı irdelemiş ve ifade özgürlüğü korumasından yararlanması gerektiği sonucuna varmıştır. Öte yandan söz konusu olayda değinilen pankartta yer alan ifadelerin başbakana hakaret niteliğinde olduğundan bahisle pankartı asanların cezalandırılması istemiyle açılan davaya ilişkin yargılamayı yapan asliye ceza mahkemesi de, pankartta yazılı olan ibarede hedef alınanın başbakan değil partisi olduğunu, başbakanın şahsına yönelik küçük düşürücü, aşağılayıcı bir ibarenin kullanılmadığını belirterek isnat edilen hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığına karar vermiştir. Karar temyiz edilmeden kesinleşmiş, yargılama sonucunda el konulan pankartın iadesine karar verilmiştir.
37. Eldeki başvuruda ise ilk derece mahkemesi anılan pankartta geçen ifadelerin muhatabının başbakan olduğu değerlendirmesinde bulunarak mahkûmiyet kararı vermiştir. İlk derece mahkemesi gerekçeli kararında bu sonuca ne şekilde ulaştığına dair bir açıklama yapmamıştır. Başvurucular ise gerek Mahkemedeki savunmalarında gerekse bireysel başvuru formunda anılan ifadeleri AK Partiye yönelik olarak kullandıklarını beyan etmişlerdir. Bu durumda ilk derece mahkemesinin anılan ifadelerin muhatabının başbakan olduğu sonucuna ulaşması, ancak başvurucuların pankartta kullandıkları sözlere başvurucuların iddialarının ötesinde anlamlar yüklemesi ile mümkün olmuştur. Söz konusu ifadelerin muhatabının başbakan olduğuna dair herhangi bir veri bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucuların kullandığı ifadelere onların verdikleri anlamın ötesinde bir anlam yüklenmemelidir (benzer değerlendirmeler içeren birçok karar arasından bkz. Ergün Poyraz (2), § 72; Tansel Çölaşan, § 69; Emin Aydın (2), B. No: 2013/3178, 25/6/2015, § 50). Aksinin kabulü kamusal tartışmaları zorlaştıracak, bir ülkede demokrasinin varlığı konusunda turnusol kâğıdı işlevi gören ifade özgürlüğünün varlığını tartışılır hâle getirecektir. Bu nedenle Deniz Karadeniz ve diğerleri kararında belirtilen değerlendirmelerden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
38. Mevcut başvuruda Mahkemenin başvurucuların mahkûmiyeti bakımından ileri sürdüğü gerekçeler, başvurucuların ifade özgürlüğü hakkına yapılan müdahale için ilgili ve yeterli olarak kabul edilemez.
39. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
41. Başvurucular; ihlalin tespiti, yeniden yargılama ve 10.000 TL tazminat talebinde bulunmuştur.
42. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
43. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
44. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
45. Başvurucuların açmış oldukları pankartta yer alan ifadeler nedeniyle Mahkeme tarafından adli para cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmesine ilişkin kararın gerekçesinin ilgili ve yeterli olmadığı, bu nedenle başvurucuların ifade özgürlüklerinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
46. Bu durumda ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Trabzon 5. Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
47. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.739,50 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Trabzon 5. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2015/595, K.2015/1147) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuların tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,
E. 239,50 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.739,50 TL yargılama giderinin başvuruculara ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/3/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.