TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YILDIZ BAYRAKTAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/65273)
|
|
Karar Tarihi: 5/4/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Volkan
SEVTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Yıldız
BAYRAKTAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Müge
ORBAY SAĞLAM
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kapatılmasına karar verilmeden önce vakıf
üniversitesi aleyhine açılan işçilik alacaklarının tahsili istemli davanın dava
şartı yokluğundan kesin olarak reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/11/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. 15 Temmuz 2016 gecesi Türk Silahlı Kuvvetleri içinde
örgütlenmiş bir grup tarafından darbe girişiminde bulunulmuştur.
7. Devletin yetkili organları tarafından tehdit değerlendirmesi
yapılarak başta Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel
Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) olmak üzere demokratik anayasal düzene,
bireylerin temel hak ve hürriyetlerine, millî güvenliğe yönelik tehdit
oluşturan tüm terör örgütlerine ve illegal yapılanmalara karşı tedbirler
alınması kararlaştırılmıştır.
8. Anılan tedbirler kapsamında olağanüstü hal
ilan edilmiş ve birçok olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi (KHK)
çıkarılmıştır.
9. Bu kapsamda Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar
Kurulunca 22/7/2016 tarihinde kararlaştırılan 667 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname 23/7/2016 tarihli
ve 29779 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. Anılan KHK ile millî güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit
edilen FETÖ/PDY aidiyeti, iltisakı veya irtibatı
belirlenen özel sağlık kurum ve kuruluşları ile vakıf yükseköğretim kurumları
da kapatılmıştır.
10. Başvurucunun çalışmış olduğu İzmir Şifa Üniversitesi Bornova
Sağlık Uygulama Araştırma Merkezi ile bu merkezin bağlı olduğu Şifa
Üniversitesi de 667 sayılı KHK ile kapatılmıştır.
11. Başvurucu, 22/5/2006-5/1/2016 tarihleri arasında "Çocuk
YB Ünitesi hemşiresi" olarak çalıştığını ancak zorlayıcı sebeplerin
varlığı ileri sürülerek bir kısım alacakları ödenmeden iş akdine son
verildiğini belirterek davalı Şifa Üniversitesi (işveren) aleyhine kapatılma
tarihinden önce 19/7/2016 tarihinde İzmir 3. İş Mahkemesinde (Mahkeme) işçilik
alacakları istemiyle dava açmıştır.
12. Dava tarihi sonrasında Cumhurbaşkanı'nın başkanlığında
toplanan Bakanlar Kurulunca; 15/8/2016 tarihinde kararlaştırılan 670 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname 17/8/2016 tarihli ve 29804 sayılı Resmî Gazete'de,
3/10/2016 tarihinde kararlaştırılan 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı
Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname de 29/10/2016 tarihli ve
29872 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir.
13. Diğer yandan başvurucu 670 sayılı KHK'nın 5. maddesi
kapsamında İzmir Defterdarlık Olağanüstü Hal Bürosuna işçilik alacaklarının
tahsili amacıyla daha önceden birbaşvuruda bulunmuşsa
da tarafına herhangi bir ödemede bulunulmadığını iddia etmektedir.
14. Anılan 675 sayılı KHK'nın 16. maddesi kapsamında "...kapatılan kurum, kuruluş, ... ile bunların
sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce açılan
davalar ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet
yöneltilen davalarda mahkemelerce, 15/8/2016 tarihli ve 670 sayılı KHK'nın 5.
maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle ret kararı..."
verileceği belirtilmiştir. Bu kararlarda davacının 670 sayılı KHK'da belirtilen
usule uygun olarak ilgili idari makama tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük
hak düşürücü süre içinde başvurabileceği, idari başvuru üzerine idari merci
tarafından verilecek karar aleyhine idari yargıda dava açılabileceği, idari
yargının verdiği kararın kesin olduğu ve uyuşmazlığın adli yargıda hiçbir
şekilde dava konusu yapılamayacağı ifade edilmiştir.
15. Mahkeme 1/11/2016 tarihli kararı ile söz konusu KHK'lar
doğrultusunda Hazineye yönlendirilen davada dosya üzerinde yapılan inceleme
sonucu davanın dava şartı yokluğu nedeniyle kesin olmak üzere reddine karar
vermiştir. Kararda 675 sayılı KHK'nın 16. maddesinin (4) numaralı fıkrası
gereğince davacının 670 sayılı KHK'nın 5. maddesinde belirtilen usule uygun
olarak idari makama tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre
içerisinde başvuruda bulunabileceği açıklanmıştır.
16. Nihai karardan 28/11/2016 tarihinde haberdar olduğunu
bildiren başvurucu, aynı tarihte süresi içinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul
Edilmesine Dair Kanun'un29/10/2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesi sonucu kanunlaşan
667 sayılı KHK'nın "Kapatılan kurum ve
kuruluşlara ilişkin tedbirler" kenar başlıklı 2. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Milli güvenliğe
tehdit oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör
Örgütüne (FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı veya irtibatı
belirlenen;
a) Ekli (I) sayılı listede yer alan özel
sağlık kurum ve kuruluşları,
...
ç) Ekli (IV) sayılı listede yer alan vakıf yükseköğretim kurumları,
...
kapatılmıştır."
18. 8/2/2018 tarihli ve 7091 sayılı Kanun'un 8/3/2018 tarihli ve
30354 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe girmesi sonucu kanunlaşan 670 sayılı KHK'nın "Devir işlemlerine ilişkin tedbirler" kenar
başlıklı 5. maddesinin (1) ve (4) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064
sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal
kapsamında yürürlüğe konulan Kanun Hükmünde Kararnameler gereğince kapatılan ve
Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen kurum, kuruluş, özel radyo
ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının her türlü
taşınır, taşınmaz, malvarlığı, alacak ve hakları ile belge ve evraklarının
(devralınan varlık);her türlü tespit işlemini yapmaya, kapsamını belirlemeye,
idare etmeye, avans dahil her türlü alacak, senet, çek ve diğer kıymetli evraka
ilişkin olarak dava ve icra takibi ile diğer her türlü işlemi yapmaya,
devralınan varlıklarla ilgili olup kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle
tevsik edilen borç ve yükümlülükleri tespite ve hiçbir şekilde devralınan
varlıkların değerini geçmemesi, ek mali külfet getirmemesi, kefaletten
doğmaması ve Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY)’ne
aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olmayan kişilerle
gerçek mal veya hizmet ilişkisine dayanması şartıyla bu varlıkların
değerlendirilmesi suretiyle bunları uygun bir takvim dahilinde ödemeye,
kapatılan kurum ve kuruluşların taahhüt ve garanti ettiği ancak vermediği mal
ve hizmet bedellerinin ödemesini durdurmaya veya ödemeye, tahsili mümkün
olmadığı anlaşılan veya tahsilinde ve takibinde yarar bulunmayan hak ve
alacaklar ile taahhüt ve garantilerin tahsilinden vazgeçmeye, her türlü sulh
işlemini yapmaya, devralınan varlıklarla ilişkili kredi veya gerçek bir mal
veya hizmet ilişkisine dayanan borçlar nedeniyle konulmuş ve daha önce
kaldırılmış takyidatları kredinin veya borcun ödenebilmesini
sağlamak amacıyla kaldırıldığı andaki koşullarla tekrar koydurmaya ve ihyaya,
menkul rehinleri dikkate almaya, devralınan varlıklara konulan takyidatların sınırlarını belirlemeye ve kaldırmaya,
finansal kiralama dahil sözleşmelerin feshine veya devamına karar vermeye,
devralınan varlıkların idaresi, değerlendirilmesi, elden çıkarılması için
gerekli her türlü tedbiri almaya,gerektiğinde
devralınan varlıkların tasfiyesi veya satışı amacıyla uygun görülen kamu kurum
ve kuruluşlarına devretmeye, devir kapsamında olmadığı belirlenen varlıkları
iadeye, kapatılanların gerçek kişiye ait olması halinde devralınacak
varlıkların kapsamını belirlemeye, tereddütleri gidermeye, uygulamaları
yönlendirmeye, bütün bu işlemleri yapmak amacıyla usul ve esasları belirlemeye,
vakıflar yönünden Vakıflar Genel Müdürlüğü, diğerleri yönünden Maliye Bakanlığı
yetkilidir.
...
(4) Birinci fıkra kapsamında tespite konu
edilebilecek borç ve yükümlülüklere ilişkin olarak hak iddiasında bulunanlarca
bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış günlük hak düşürücü süre
içerisinde ilgili idaresine kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle
müracaat edilir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak kapatma
işlemlerinde ise altmış günlük süre kapatma tarihinden itibaren başlar..."
19. 6/2/2018 tarihli ve 7082 sayılı Kanun'un 8/3/2018 tarihli ve
30354 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe girmesi sonucu kanunlaşan 675 sayılı KHK'nın "Dava ve takip usulü" kenar
başlıklı 16. maddesinin (1) ve (4) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) 20/7/2016 tarihli
ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen
olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler
gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi,
yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler
aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce açılan davalar ile bu kapsamda Hazine ile
Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda mahkemelerce, 15/8/2016
tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca dava şartı yokluğu
nedeniyle red kararı verilir. Bu kararlar duruşma
günü beklenmeksizin dosya üzerinden kesin olarak verilir ve davacılara resen
tebliğ edilir. Tarafların yaptığı yargılama giderleri kendi üzerlerinde
bırakılır.
...
(4) Birinci ve ikinci fıkralar uyarınca
verilen kararlarda davacı veya alacaklının 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
5 inci maddesinde belirtilen usule uygun olarak ilgili idari makama, tebliğ
tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde başvurabileceği
belirtilir. İdari başvuru üzerine idari merci tarafından verilecek karar
aleyhine idari yargıda dava açılabilir. İdari yargının verdiği karar kesin
olup, uyuşmazlık adli yargıda hiçbir şekilde dava konusu yapılamaz."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 5/4/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu, 667 sayılı KHK uyarınca kapatılan işyeri aleyhine
kapatılma tarihinden önce açılmış olan işçilik alacaklarının tahsiline karar
verilmesi talepli davanın Hazineye husumet yöneltilerek dava şartı yokluğundan
kesin olarak reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
22. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş
olması şarttır."
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için
kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel
başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
24. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru
yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya
çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu
nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların
öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından
değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
25. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir başvuru yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca
başvurucunun şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal
mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve
kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve
başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, § 17).
26. Başvuru yollarının tüketilip tüketilmediği, ilke olarak
Anayasa Mahkemesine başvurunun yapıldığı tarihteki duruma bakılarak
değerlendirilir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi, sonradan oluşturulmuş
bir yol söz konusu dahi olsa o konudaki temel hak ve özgürlüklerin ihlali
iddialarının -bu yol vasıtasıyla- öncelikle idari ve yargısal makamlarca
değerlendirilmesine imkân tanınmasını gerekli kılabilir. Her hâlükârda bir
başvuru yolunun tüketilmesinin gerekli olması için ulaşılabilir olması, ihlal
iddiaları yönünden makul bir başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesine sahip olması gerekir (Ramazan
Korkmaz, B. No: 2016/36550, 19/7/2017, §§ 32,33).
27. 675 sayılı KHK'nın 16. maddesinin (1) ve (4) numaralı
fıkraları uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle verilen ret kararında
başvurucunun 670 sayılı KHK'nın 5. maddesinde belirtilen usule uygun olarak
ilgili idari makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre
içinde başvurabileceği düzenlemesi getirilmiştir. İdari başvuru üzerine idari
merci tarafından verilecek karar aleyhine de idari yargıda dava açılabileceği,
uyuşmazlığın adli yargıda dava konusu yapılamayacağına ilişkin bu düzenlemenin
yargı yoluna ilişkin olduğu açıktır.
28. Somut olayda yapılan değişikliğin işçilik alacaklarıyla
ilgili davanın esasını etkileyen ve hukuki başvuru yollarını kaldıran nitelikte
olmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla etkili bir hukuk yolu olan idari yargının
görevli kılındığı başvuru açısından, kapsamında idari ve yargısal süreci
barındıran bu yolun ulaşılabilir olmadığı, ihlal iddiaları yönünden makul bir
başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesine sahip bulunmadığı
söylenemez.
29. Sonuç olarak başvurucunun, başvurunun yapıldığı tarihteki
duruma bakılarak hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları
tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
5/4/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.