TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RIDVAN YÜKSEL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/65549)
|
|
Karar Tarihi: 10/10/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Abdullah
UÇAR
|
Başvurucu
|
:
|
Rıdvan
YÜKSEL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması nedeniyle
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/11/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca 15/2/2019 tarihinde başvurucunun adli yardım
talebinin kabulü ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği
şikâyeti dışındaki iddialar yönünden kısmi kabul edilemezlik kararı verilmiş,
başvurunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin kısmının ise kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Olay tarihinde İstanbul'da Cumhuriyet savcısı olarak görev
yapmakta olan başvurucu hakkında 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ağır cezalık suçüstü hâli bulunduğu
değerlendirilerek Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)
ve/veya Paralel Devlet Yapılanmasının (PDY) yer aldığı iddiasıyla soruşturma
başlatılmıştır.
9. Başvurucu 19/7/2016 tarihinde tutuklanması istemiyle İstanbul
1. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir. Hâkimlik aynı tarihte başvurucunun
silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
tutuklanmasına karar vermiştir.
10. Başvurucu tutuklama kararına itiraz etmiş, İstanbul 2. Sulh
Ceza Hâkimliği 6/8/2016 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir.
11 Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Genel Kurulunun
24/8/2016 tarihli kararı ile başvurucunun meslekten ihraç edilmesine karar verilmiş
ve anılan karar 29/11/2016 tarihinde kesinleşmiştir.
12. Soruşturma süresi içinde değişik tarihlerde farklı
mahkemelerce tutukluluk durumu değerlendirilen başvurucunun son olarak Ankara
2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 10/10/2016 tarihinde tahliye talebinin
reddine ve tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Verilen bu karar
başvurucuya 8/11/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 29/11/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
14. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine İstanbul
7. Sulh Ceza Hâkimliğinin 6/3/2017 tarihli kararıyla başvurucunun tahliyesine
ve yurt dışına çıkamama şeklinde
adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verilmiştir.
15. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 11/4/2018 tarihli
iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçunu
işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle İstanbul 37. Ağır Ceza
Mahkemesinde (Mahkeme) kamu davası açmıştır.
16. UYAP üzerinden yapılan incelemede Mahkemece 18/6/2019
tarihli karar ile başvurucunun üzerine atılı suçu işlediği sabit olmadığından beraatine hükmedildiği, anılan kararın istinaf kanun yoluna
başvurulmaksızın 26/6/2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. İlgili hukuk için bkz. Fatma
Maden (B. No: 2016/28719, 17/7/2018, §§ 21, 22) başvurusu hakkında
verilen karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 10/10/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu; kuvvetli suç şüphesi olmaksızın ve görevinden
kaynaklanan güvencelere riayet edilmeksizin görevli olmayan bir mahkeme
tarafından tutuklandığını, olayda tutuklama nedenlerinin bulunmadığını ve tutuklamanın
ölçüsüz bir tedbir olduğunu, adli kontrol tedbirinin neden yetersiz kalacağının
değerlendirilmediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
20. Bakanlık görüşünde, tutuklama kararına ve iddianamedeki delillere
atıf yapılarak somut olayda suç işlendiğine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin
bulunduğu belirtilmiştir.
21. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında iddianamede
gösterilen delillerin suç işlediğine ilişkin kuvvetli şüphenin var olduğunu
gösteren deliller olmadığını ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
22. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek
için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17). Ancak tüketilmesi
gereken başvuru yollarının ulaşılabilir olması yanında telafi kabiliyetini haiz
olması ve tüketildiğinde başvurucunun şikâyetlerini gidermede makul başarı
şansı tanıması gerekir. Dolayısıyla mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek
başına yeterli olmayıp uygulamada da etkili olduğunun gösterilmesi ya da en
azından etkili olmadığının kanıtlanmamış olması gerekir (Ramazan Aras, B. No: 2012/239, 2/7/2013, §
29).
23. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
tazminat isteminin düzenlendiği 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e)
bendinde yer alan, kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra
haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine
karar verilen kişilerin maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten
isteyebileceklerine ilişkin hükmün bu hususta bir başvuru mekanizması öngördüğü
anlaşılmaktadır. Anılan bent uyarınca haklarında yakalama veya tutuklama
tedbiri uygulanan kişilerle ilgili olarak soruşturmanın sonunda kovuşturmaya yer
olmadığına karar verildiği ya da kovuşturmanın sonunda beraate
hükmedildiği durumlarda anılan tedbirlerin kanuna uygun olup olmadığından
bağımsız olarak tazminat imkânı tanınmıştır. Nitekim böylesi durumlarda kişiler
hakkındaki yakalama veya tutuklama tedbirlerinin kanuna uygun olmasının
tazminat istemine engel teşkil etmediği anılan hükmün içeriğinden açıkça
anlaşılmaktadır (Mehmet Takımsu,
B. No: 2016/63712, 15/11/2018, § 45).
24. Diğer taraftan aynı fıkranın (a) bendinde kanunlarda
belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına
karar verilen kişilerin maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten
isteyebilecekleri düzenlenmiştir (Mehmet Takımsu, § 46 ).
25. Bu kapsamda haklarındaki soruşturma süreci kovuşturmaya yer
olmadığı kararıyla veya kovuşturma süreci beraat kararıyla sonuçlanan kişilerin
-5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi
uyarınca- yakalama veya tutuklama tedbirlerinin kanuna uygun olup olmadığından
bağımsız olarak tazminat isteminde bulunmaları mümkün olduğu gibi - anılan
fıkranın (a) bendi uyarınca-bu tedbirlerin kanuna aykırı olduğu iddiasıyla
tazminat talep etme imkânları da mevcuttur (Mehmet
Takımsu, § 47).
26. Anayasa Mahkemesi; tutuklamanın hukuki olmadığı, tutukluluğun
kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddialarıyla ilgili
olarak 5271 sayılı Kanun'da öngörülen tazminat davası açma yolunun bireysel
başvuru öncesinde tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğuna karar
vermiştir (birçok karar arasından bkz. Hamit
Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, §§ 34-50; Erkam Abdurrahman Ak, B.
No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan
Gerçek, B. No:
2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45; Ömer Köse,
B. No: 2014/12036, 16/11/2016, §§ 28-38). Anayasa Mahkemesi, tutuklandıktan
sonra beraat eden veya haklarında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen
kişiler yönünden de bu yolun bireysel başvuru öncesinde tüketilmesi gerektiğini
ifade etmiştir (Hüseyin Hançer,
B. No: 2013/8319, 7/1/2016, §§ 37-41; Bilal
Canpolat, B. No: 2014/983, 18/5/2016,§§
37-43; Kamil Erdoğan, B. No:
2017/4023, 19/4/2018, §§ 38-42).
27. Somut olayda hakkındaki tutuklama tedbirinin hukuki
olmadığını ileri süren başvurucu hakkında 18/6/2019 tarihinde verilen beraat
kararı, istinaf kanun yoluna başvurulmaksızın 26/6/2019 tarihinde
kesinleşmiştir. Buna göre başvurucu, hükmün kesinleştiği tarihten itibaren 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) ve (e) bentleri
uyarınca tazminat talebinde bulunma imkânına sahiptir. Buna göre 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun
telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru
yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel
başvurunun ikincil niteliği ile
bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
A. Başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 10/10/2019
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.