TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
M.S. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/66491)
|
|
Karar Tarihi: 24/6/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI
|
Başvurucu
|
:
|
M.S.
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; gözaltında bulunulan süre boyunca sistematik
işkenceye maruz kalınması ve tutulma koşulları nedeniyle kötü muamele
yasağının, haksız gözaltına alınma nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının, bu süreçte mesleğinden uzaklaştırılma nedeniyle de mülkiyet hakkının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 29/9/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. 13/11/2019 tarihinde Komisyon tarafından başvurunun
özel hayata saygı hakkı ile şeref ve itibar hakkına ilişkin kısmının kabul
edilemez olduğuna, diğer ihlal iddialarının kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu 1976 doğumlu olup Ankara'da ikamet
etmektedir.
10. Başvurucu, Gazi Üniversitesi Personel Dairesi
başkanlığı görevini yürütmekteyken 15 Temmuz darbe teşebbüsü ertesinde
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu
şüphesiyle 31/7/2016 tarihinde İngiltere'den Türkiye'ye dönüş yaptığı esnada
Ankara Esenboğa Havalimanı'nda gözaltına alınmıştır.
11. Toplam on yedi gün gözaltında kalan başvurucu, Ankara
1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 16/8/2016 tarihli kararıyla tutuklanarak Sincan 2
No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) yerleştirilmiştir.
12. Başvurucu gözaltına alınırken, gözaltından
çıkarılırken ve gözaltı süresi boyunca iki günde bir olmak üzere hakkında
Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesinden toplam on adli muayene raporu
alınmıştır. Tüm adli muayeneler farklı doktorlarca yapılmıştır. Muayene
koşulları ve içerikleri şöyledir:
- 31/7/2016: Darp izi yoktur.
- 2/8/2016: Darp ve cebir izi yoktur. Muayene sırasında
güvenlik görevlisi bulunmaktadır. Muayene edilenin aktif şikâyeti yoktur.
- 4/8/2016: Darp ve cebir izi yoktur. Muayene sırasında
güvenlik görevlisi bulunmaktadır.
- 6/8/2016: Darp ve cebir izi yoktur. Muayene sırasında
güvenlik görevlisi bulunmamaktadır. Muayene edilenin ishal şikâyeti vardır.
- 8/8/2016: Muayene sırasında güvenlik görevlisi
bulunmaktadır. Muayene edilenin üç gündür sulu dışkılama ve bulantı şikâyeti
vardır. Acil Serviste serum takviyesi önerildi.
-10/8/2016: Yapılan adli muayenede darp ve cebir izine
rastlanmamıştır.
- 12/8/2016 (saat 09.47): Darp ve cebir izi yoktur.
Muayene edilenin şikâyeti yoktur. Muayene sırasında güvenlik görevlisi
bulunmaktadır.
-12/8/2016 (saat 19.49): Darp ve cebir izi yoktur.
Muayene sırasında güvenlik görevlisi bulunmamaktadır. Muayene edilenin ishal
şikâyeti vardır.
- 14/8/2016: Darp ve cebir izi yoktur. Muayene sırasında
güvenlik görevlisi bulunmaktadır. Muayene edilenin ishal ve bel ağrısı şikâyeti
vardır. Muayene edilenin kıyafetleri kısmen çıkarılmıştır.
- 16/8/2016: Darp ve cebir izi yoktur. Muayene sırasında
güvenlik görevlisi bulunmaktadır. Muayene edilenin ishal ve bel ağrısı şikâyeti
vardır. Muayene edilenin kıyafetleri kısmen çıkarılmıştır.
13. Başvurucu 26/8/2016 tarihinde, gözaltında bulunduğu
süre zarfında kolluk görevlileri tarafından kendisine işkence uygulandığı
iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Savcılığına (Savcılık) şikâyette bulunmuştur.
Başvurucu şikâyetinde ayrıca kendisini muayene eden doktorlar hakkında da yasal
işlem yapılmasını talep etmiştir.
14. Başvurucunun Savcılık kararına yansıyan soruşturma
aşamasındaki şikâyeti şöyledir:
" ...tutuklu olan müştekinin ...
şikayet dilekçesinde 31/07/2016 tarihinde Ankara Esenboğa havaalanında
gözaltına alındığını, havalanına çağırılan polis ekibine teslim edildiğini, ...
önce Gazi Devlet Hastanesine adli muayene için daha sonra Ankara İl Emniyet
Müdürlüğü Narkotik Şube Müdürlüğüne götürüldüğünü ellerinin ters
kelepçelendiğini, gözlerinin bağlanarak nezaretin önündeki koridorda saatlerce
bekletildiğini, daha sonra nezarete alındığını, çok kalabalık olan
nezarethanede yatacak yer olmadığını uzun süre aç ve susuz bekletildiğini,
gözaltı boyunca ağır ve sistematik işkence yapıldığını, 01/08/2016 tarihinde
elleri ters kelepçeli ve gözleri bağlı vaziyette karanlık ve boş bir odaya
alındığını, pantolonunun çıkarılıp darp edildiğini, sırtüstü düştüğünü, sol baş
parmağında hissizlik oluştuğunu, hakaret ve tehditlere maruz kalıp vücuduna
rastgele vurduklarını, kafasına karnına yüzüne, kulağına ve dizlerine
vurduklarını, sigarayla kıllarını yaktıklarını, daha sonra yüz üstü yatırıp iç
çamaşırını da çıkarıp soğuk su ile ıslatıp vurmaya devam ettiklerini,
ellerindeki yarım litrelik plastik bir pet şişeyi makatına soktuklarını,
şişedeki suyu bağırsaklarına akıttıklarını, bu nedenle 4-5 gün dışkısını
tutamadığını, yaklaşık 10 gün isal gezdiğini, ilk tuvalete gittiğinde pet
şişenin mavi kapağını kilotunda bulduğunu birara kelepçelerini çözüp ayakları
ile ellerini ezdiklerini, hayalarını tutarak çektiklerini, kızın, karın bize
helal gibi sözler söylediklerini, bu yaşadıklarına o dönemde aynı nezarette
kaldığı kişilerin şahit olduklarını, 2 günde bir usulen yapılan adli muayenede
doktorlarla yalnız kalmalarının engellendiğini ve içeride mutlaka bir polisin
olduğunu, içeride polis varken darp ve cebir var mı sorusuyla muhatap
olduklarını, bu şekilde birden bire torba suçlu ilan edilerek faili bulunmayan
herşeyin üzerine yüklenmeye çalışıldığını, 11 Ağustos 2016 tarihinde başlayan
ifadenin 12 Ağustos 2016 sabah saatlerinde son bulduğunu, 22 saat süren ifade
alma işleminde uyuma ve yeterince dinlenmesine izin verilmediğini, ifade alma
işlemi bittiğinde kendisini avukatıyla çay ocağına gönderdiklerini, tekrar
sorgu odasına geldiğinde, ifadeyi okumasına izin verilmeden zorla ifadeyi
imzalattırdıklarını, avukatın da ifadeyi okumadan ve hatta ifadeye göz atmadan
imzaladığını, ifadeyi okutmadan imzalaması konusundaki ısrarları nedeni ile
kendilerinin ifadeye birşeyler eklediklerini düşündüğünü, bunları mahkemede
dile getirmek istemesine rağmen korkudan birşey söyleyemediğini, bu şekilde
işkence ve tehditlerle alınan ifadenin hükümsüz olduğunu, kendisine ağır ve
sistematik işkence yapıldığını, gözaltında bulunduğu sürede adli muayenesini
yapan sağlık mensupları hakkında ve kendisine işkence yapan emniyet görevlileri
hakkında gereğinin yapılmasını beyanla şikayetçi olduğu..."
15. Savcılık tarafından başvurucunun tutulduğu
nezarethaneye ilişkin kamera görüntüleri talep edilmişse de Ankara Emniyet
Müdürlüğünün 28/11/2016 tarihli cevabında şube içindeki güvenlik kameralarının
yirmi günlük kayıt süresiyle kayıt yaptığı, bu nedenle başvurucunun
nezarethanede bulunduğu süreye ait görüntülerin mevcut olmadığı bildirilmiştir.
16. Soruşturma devam ederken başvurucu 29/9/2016
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
17. Yapılan bireysel başvurudan sonra Savcılıkça,
29/9/2017 tarihinde şikâyet edilen kolluk görevlileri hakkında kovuşturma
yapılmasına yer olmadığına, adli raporları düzenleyen sağlık görevlileri
hakkındaki şikâyetin işleme konulmamasına karar verilmiştir. Kararın
gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Gözaltında kaldığı süre boyunca
kendisini muayene edip adli rapor düzenleyen sağlık mensuplarının görevlerini
kötüye kullandıkları, iddiasının genel ve soyut nitelik arz ettiği müştekinin
adli raporların usulsüz düzenlendiğine ilişkin iddiasıyla ilgili somut herhangi
bir bilgi ya da belge ibraz edemediği anlaşıldığından suçlamaya dair
dilekçenin, 4483 Sayılı Kanunun 4/Son maddesi uyarınca işleme konulmamasına,
Durumun müştekiye bildirilmesine,
Danıştay 1. Dairesinin 03/03/2005
tarihli 2004/794 esas ve 2005/301 karar sayılı içtihadı gereğince kesin olarak
karar verildi.
Müştekinin gözaltında kaldığı süre
boyunca uyuşturucu ile mücadele şube müdürlüğü görevlilerince işkence
yapıldığı, hakaret ve tehditlere maruz kaldığı iddialarının soyut iddiadan
ibaret olduğu, adli raporlarda müştekinin vücudunda darp ve cebir izine
rastlanmadığının bildirildiği anlaşıldığından şüpheli emniyet müdürlüğü
görevlilerinin üzerlerine atılı suçları işlediklerine dair müştekinin soyut
iddiasından başka yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilemediğinden
kovuşturmaya yer olmadığına... "
18. Savcılık kararı başvurucuya 11/10/2017 tarihinde
tebliğ edilmiştir. Karara başvurucu tarafından itiraz edildiğine ilişkin bir
bilgi Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'nde (UYAP) yapılan araştırmada tespit
edilemediği gibi Savcılığın 16/1/2020 tarihli yazı cevabında da başvurucunun
itirazının bulunmadığı belirtilmiştir.
19. İnfaz Kurumuna yazılan müzekkere cevabında ise
başvurucunun itiraz dilekçesinin Savcılığa 24/10/2017 tarihinde gönderilmiş
olduğu bildirilmiştir.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
20. Mahkemenin 24/6/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kötü Muamele
Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Gözaltında
Tutulma Koşulları Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
21. Başvurucu, gözaltında kötü koşullarda tutulduğunu,
zaman zaman kendisine yiyecek ve su dahi verilmediğini belirterek kötü muamele
yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Bakanlık bu hususta görüş bildirmemiştir.
b. Değerlendirme
23. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği
Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu
şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne
uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu
makamlara sunması, bu süreçte de dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli
özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177,
26/3/2013, § 17).
24. Kişinin tutuklanmasıyla ya da gözaltı sürecinin
sonunda salıverilmesiyle birlikte gözaltı sürecindeki tutma hâli sona erer.
Gözaltı sürecinden sonra kişinin tutuklanması ihlal iddiasına ilişkin tutma
hâlinin devam ettiğini göstermez. Zira kişi tutuklandıktan sonra ceza infaz
kurumuna gönderilmekte ve dolayısıyla tutma koşulları değişmektedir. Ayrıca
ceza infaz kurumundaki tutma hâlinde kişilerin tutma koşullarına ilişkin olarak
infaz hâkimliklerine başvurma imkânı bulunmaktadır. Bu itibarla gözaltı süreci
sona eren kişiler yönünden artık mevcut ihlali önleyici ya da tutma
koşullarının geleceğe yönelik olarak düzeltilmesini temin edici hukuk yollarına
başvurulması anlamını yitirmekte, bu durumda uğranılan zararları tazmin edici
mekanizmaların varlığı yeterli hâle gelmektedir. Dolayısıyla gözaltı süreci
sona erenlerin nezarethaneden ayrıldıkları tarihe kadar maruz kaldıkları tutma
koşullarına ilişkin şikâyetleri bakımından etkili hukuk mekanizmasının tazminat
yolu olduğu söylenebilir (Nebahat Baysal Gül, B. No: 2016/14634,
28/5/2019, § 23).
25. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı Kanun İdari Yargılama
Usulü Kanunu'nun 2. maddesinde, idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel
hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından idari yargıda tam yargı davası
açılabileceği belirtilmiştir. Buna göre idarenin işlem ve eylemlerinden
kaynaklanan her türlü zararın idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına
konu edilmesi mümkündür. Bu bağlamda idari yargıda açılacak tam yargı davasında
idare mahkemesinin tutulma koşullarının ilgili ulusal ve uluslararası hukuka
uygun olup olmadığını denetlemesi ve bu çerçevede tutulma koşullarının hukuka
aykırı olduğunu tespit etmesi hâlinde -zararın ve bu zararla tutulma koşulları
arasında illiyet bağının da bulunması kaydıyla- tazminata hükmetme yetkisini
haiz olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır (Nebahat Baysal Gül, §§
27, 28).
26. Bu durumda 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesi dikkate
alındığında ulaşılabilir ve tutulma koşullarının standartlara uygun olmaması
sebebiyle doğan maddi ve manevi zararların karşılanması bakımından başarı şansı
sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz olduğu görülen tam yargı
davası başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel
başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna varılmıştır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Kolluk
Görevlilerinin Kasıtlı Eylemleri Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
28. Başvurucu; gözaltında bulunduğu süre boyunca kolluk
görevlileri tarafından sistematik olarak işkenceye maruz kaldığını, ters
kelepçeli ve gözleri bağlı şekilde kolluk merkezinde saatlerce ayakta
bekletildiğini, iç çamaşırıyla sorgulandığını, su şişesiyle anal penetrasyon
yapıldığını, soğuk suyla ıslatılarak yumruk ve tekmelerle darbedildiğini, ağır
sözlü ve fiilî şiddete maruz kaldığını iddia ederek kötü muamele yasağının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
29. Bakanlık görüşünde; başvurucunun Savcılık kararına
itiraz etmediği, dolayısıyla başvuru yollarını tüketmediği, öte yandan
iddialarının soyut olması ve sağlık raporlarıyla desteklenmemesi nedeniyle
şikayetlerinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu belirtilmiştir.
30. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru
formunda dile getirdiği hususları yinelemiş; Savcılık kararına itiraz ettiğini,
itirazının İnfaz Kurumu aracılığıyla gönderildiğini, Sulh Ceza Hâkimliğinin bu
konuda karar vermemesinin kendisinden kaynaklanan bir hataya dayanmadığını, bu
nedenle başvuru yollarını tükettiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
31. Öncelikle değerlendirilmesi gereken husus başvuru
yollarının tüketilip tüketilmediği meselesidir. Başvurucunun Savcılık kararına
itiraz dilekçesini Savcılığa gönderilmek üzere bulunduğu İnfaz Kurumuna
süresinde sunduğu, Kurumun da dilekçeyi üst yazıyla Savcılığa gönderdiği
anlaşılmaktadır.
32. Savcılık kayıtlarına geçmeyen bahse konu itiraz
dilekçesi doğrultusunda Sulh Ceza Hâkimliğince Savcılık soruşturması
incelenmemiş ise de başvurucuya atfedilebilecek bir kusur bulunmadığının açık
olması karşısında başvuruda başvuru yollarının tüketilmiş olduğu
değerlendirilmektedir.
33. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu
hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen
şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını
gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme
yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri,
B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
34. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma
hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu
çerçevesinde bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve
Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna
ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde olay hakkında etkili bir
resmî soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir (Cezmi Demir ve diğerleri,
§ 110; Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25).
35. Ancak bir soruşturmanın başlatılabilmesi için
öncelikle işkence ve kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle
desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğinin tespit edilebilmesi için
her türlü makul şüpheden uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir
kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen
birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde
bir soruşturma yükümlülüğünün bulunduğundan bahsedilebilir (C.D., B. No:
2013/394, 6/3/2014, § 28). Öte yandan bir şikâyet yapılmadığında bile kötü
muameleyi gösteren yeterli belirtiler olduğunda soruşturma açılması
sağlanmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 116).
36. Bu noktada kişinin sağlıklı hâldeyken gözaltına
alındığı ancak salıverildiği anda ya da salıverilmeden önce vücudunda yaralanma
tespit edildiği durumlarda söz konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu hususunda
makul bir açıklama getirme ve mağdurun bu yöndeki iddialarını şüphede bırakacak
kanıtları sunma yükümlülüğünün devlete ait olduğunu, özellikle ilgili
iddiaların doktor raporları ile doğrulandığı hâllerde kötü muamele yasağı
bağlamında açık sorunların ortaya çıkacağını ifade etmek gerekir (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 94).
37. Kötü muameleye maruz kalması nedeniyle mağdur
olduğunu ileri süren kişilerin kötü muamele yasağı kapsamına giren ağırlıkta
bir muamele görmüş olabileceklerini gösteren emareleri ve delilleri sunmaları
gerektiğini belirtmek gerekir. Bu kapsamda mağdur olduğunu ileri süren
kişilerin olgulara dayanmayan yetersiz açıklamaları, iddialarının delillerle
desteklenmemesi hatta kimi zaman delillerin uyumsuzluğu, kötü muamelenin
yapıldığı yer, zaman ve diğer konulardaki çelişkili ifadeleri gibi hususlar
kötü muamelenin gerçekliğini şüpheye düşürür. Bu durumda iddiaların savunabilir
olduğundan ve dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma
başlatılması gerekliliğinden söz edilemeyecektir. Bu gibi durumlar -iddiaların
güçlü bir dayanak ile birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirilmemesi-
söz konusu olduğunda mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili bir
soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru (haklı) bir beklentiye girebileceklerini
söyleyebilmek de mümkün değildir (Beyza Metin, B. No: 2014/19426,
12/12/2018, §§ 45, 46).
38. Bununla birlikte kişilerin iddialarını desteklemek
için yetkili makamlara zamanında başvurmaları gibi bir özen yükümlülükleri de
bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi, bu tür şikâyetleri esastan inceleyebilmek
için bu konuda haklı bir neden ileri sürülmediğinde kişilerin iddialarını
desteklemek için kendilerinden makul olarak beklenen her şeyi yerine
getirdiğine kanaat getirmek durumundadır. Aksine kanaat getirildiğinde söz
konusu iddialar savunabilir düzeye ulaşmadığı için kötü muamele yasağının ihlal
edildiğinin incelenebilmesi mümkün olmamaktadır (Beyza Metin, § 47).
39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3), 48.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu
gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre
özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal
edildiği, buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B.
No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
40. Kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına
ilişkin başvurularda, başvurucunun delil elde etmesi konusundaki zorluklar
dikkate alınmakta ve başvurucudan ihlal iddialarını kanıtlaması
beklenmemektedir. Ancak başvurucudan ihlal iddialarının araştırılmasına, dosya
kapsamında sahip olunan bilgi ve belgelerle karşılaştırılarak bir değerlendirme
yapılmasına elverişli somut bir olay anlatımı yapması beklenmektedir (Mehmet
Özkara, B. No: 2015/7415, 17/7/2019, § 31).
41. Başvurucu, gözaltında tutulduğu sırada sözlü ve
fiziksel şiddete uğradığını ileri sürmektedir. Gözaltına alınırken, gözaltı
süresi boyunca iki günde bir ve gözaltından çıkarılırken başvurucu hakkında toplam
on sağlık raporu alındığı görülmektedir. Alınan sağlık raporlarında başvurucuda
darp ve cebir izine rastlanmadığına yönelik tespit yapıldığı anlaşılmaktadır.
Başvurucu, sağlık raporlarının gerçeği yansıtmadığını iddia etmiş ise de bu
iddiayı destekleyen bir olgu ortaya koyamamıştır. Öte yandan başvurucunun
muayene sırasında doktorun sadece şikâyetini sorduğu iddiasının aksine alınan
sağlık raporlarının bir kısmında başvurucunun kıyafetlerinin de kısmen
çıkarılarak muayenesinin yapıldığı, bir kısmında da muayene sırasında kolluk
görevlisinin dahi bulunmadığı belirtilmiştir. Bu durumda başvurucunun
iddialarının sağlık raporlarıyla desteklenmediği anlaşılmaktadır.
42. Diğer yandan yapılan soruşturma kapsamında kamera
görüntülerinin yirmi gün içinde silinmesi nedeniyle temin edilemediği,
başvurucunun gözaltına alındığı tarihten yirmi altı gün, gözaltından çıktığı
tarihten on gün sonra şikâyetçi olması nedeniyle bu zaman aralığında kayıtların
otomatik silindiği anlaşılmıştır.
43. Tüm bu tespitlere göre başvuruya konu fiilî ve sözlü
şiddet olayına ilişkin olarak ileri sürülen iddialar oldukça ağır nitelikte
olmasına karşın bu iddiaları desteklemeyen sağlık raporları ile birlikte
değerlendirildiğinde başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin olarak
savunulabilir bir iddiasının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kişi
Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
45. Başvurucu, hukuken gerekmediği hâlde gözaltına
alındığını ve on yedi gün gözaltında kaldığını belirterek kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
46. Bakanlık bu hususta görüş bildirmemiştir.
2. Değerlendirme
47. 4/12/2004 tarihli ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun koruma tedbirleri nedeniyle tazminat konusunu düzenleyen 141.
maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince, uygulanan koruma tedbirinin
niteliğine göre asıl davada hüküm verilmesine gerek bulunmayan hâllerde
yargılamanın sonucu beklenmeksizin (Hikmet Kopar ve diğerleri, B. No:
2014/14061, 8/4/2015, § 68), asıl davada hüküm verilmesini gerektiren hâllerde
ise verilecek hükmün kesinleşmesinin ardından tazminat talep edilmesi
mümkündür.
48. Bu kapsamda, açılacak tazminat davasında ileri
sürülen ihlal iddiası açısından uygun bir giderim sağlanması mümkün
görünmektedir.
49. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava
yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk
yolu olduğu, başvurucunun anılan yolu tükettiğine yönelik herhangi bir bilgi ve
belge sunmadığı değerlendirildiğinde anılan şikâyetin incelenmesinin ikincillik
ilkesi gereği mümkün olmadığı tespit edilmiştir.
50. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının
başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
C. Mülkiyet
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
51. Başvurucu, gözaltı ve devamındaki yargısal süreçte
mesleğinden uzaklaştırıldığı için mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
52. Bakanlık bu hususta görüş bildirmemiştir.
2. Değerlendirme
53. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ortak
koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı; mevcut mal, mülk ve ekonomik değerleri
koruyan bir temel haktır. Kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün
mülkiyetini kazanma hakkı -bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa olsun-
mülkiyet kavramı içinde değildir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B.
No: 2012/636, 15/4/2014, § 36). Ayrıca gelecekte elde edileceği iddia edilen
bir gelirin mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir (Sultan
Tokay ve diğerleri, B. No: 2013/1122, 26/6/2014, § 42).
54. Bu çerçevede başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinde
güvence altına alınan mülkiyet hakkı kapsamına giren bir ekonomik değeri veya
en azından böyle bir değeri elde etme yönünde meşru beklentisi bulunmadığı
anlaşılmaktadır.
55. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından
yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Kolluk görevlilerinin kasıtlı eylemlerinden dolayı
kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gözaltında tutulma koşullarından dolayı kötü muamele
yasağı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
3. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 24/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLEkarar verildi.