TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CUMHUR GÜLGEN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/71998)
|
|
Karar Tarihi: 4/4/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan y.
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Fatih
HATİPOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Cumhur
GÜLGEN
|
Vekili
|
:
|
Av. Veysel
GÜLTAŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması,
tutukluluğun makul süreyi aşması, soruşturma
dosyasına erişimin kısıtlanması ve uzun süre hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaması
nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; gözaltında iken avukat
yardımından yararlandırılmama nedeniyle adil yargılanma hakkının ve hastalığa
rağmen tutuklanma ve tahliye edilmeme nedenleriyle de kötü muamele yasağının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/11/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
6. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı
karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl
ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu
makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün
arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son
yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya
Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın
olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz
ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
7. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından darbe girişimiyle bağlantılı ya da darbe
girişimiyle doğrudan bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin
kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil
toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik soruşturmalar
yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri
uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§ 51, Mehmet Hasan Altan (2)
[GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
8. Başvurucu, Aliağa Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık)
FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan başlatılan soruşturma kapsamında 4/8/2016
tarihinde gözaltına alınmıştır.
9.
Başvurucu 10/8/2016 tarihinde Başsavcılığa sevk edilmiştir. İfade tutanağına göre başvurucuya
yöneltilen FETÖ/PDY terör örgütü üyeliği suçlamasına dair olay ve olgular
açıklanmıştır. İfade esnasında başvurucunun müdafii
de hazır bulunmuştur. Başvurucu ve müdafii Savcılıkta
ayrıntılı şekilde savunma yapmıştır.
10. Savcılık aynı tarihte başvurucuyu silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması
istemiyle Aliağa Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Tutuklama sevk yazısında
özetle başvurucuya isnat edilen suç, suçlamaya ilişkin deliler ve tutuklama
sebeplerinin varlığına değinilerek başvurucunun tutuklanmasına karar verilmesi
talep edilmiştir.
11. Hâkimlik aynı tarihte başvurucunun savunmasını almıştır.
Sorgu tutanağına göre başvurucuya isnat edilen suçlar anlatılmış ve sorgu
esnasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur.
Başvurucu ve müdafii Hâkimlikte ayrıntılı şekilde
savunma yapmıştır.
12. Aliağa Sulh Ceza Hâkimliği 10/8/2016 tarihinde başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olmak,
devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak
suçlarından tutuklanmasına karar vermiştir.
13. Başvurucu tutuklama kararına itiraz etmiş, Karşıyaka 2. Sulh
Ceza Hâkimliği 8/9/2016 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir.
14. Başsavcılık 7/11/2017 tarihli iddianamesi ile başvurucu
hakkında silahlı terör örgütüne
üye olma suçundan İzmir Ağır Ceza
Mahkemesinde kamu davası açmıştır.
15. İddianame İzmir 16. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme)
20/11/2017 tarihinde kabul edilerek E.2017/695 sayılı dosya üzerinden
kovuşturma aşaması başlamıştır.
16. Mahkeme 18/5/2018 tarihinde yaptığı duruşmada başvurucunun
savunmasını almış ve başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.
17. Başvurucu 2/11/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur
18. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk
derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. İlgili hukuk için bkz.
Özcan Güney (B. No: 2017/20709, 15/11/2018, §§ 30-38) kararı.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 4/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Gözaltının Hukuki
Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu, kuvvetli suç şüphesi olmadığı hâlde yakalanarak
gözaltına alınması ve dört gün gün boyunca gözaltında tutulması nedenleriyle
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
b. Değerlendirme
22. Başvuru konusu olayda ileri sürülen gözaltına almanın hukuka aykırı olduğu
iddiasıyla ilgili olarak daha önce bireysel başvuruda bulunulduğu ve
başvurucunun anılan şikâyetiyle ilgili olarak 2018/12871 sayılı dosya üzerinden
İkinci Bölüm Üçüncü Komisyon tarafından yapılan inceleme sonunda başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilmezlik kararı verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu şikâyet
yönünden mükerrer nitelikte olduğu anlaşılmaktadır.
23. Açıklanan gerekçelerle başvurunun mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine karar verilmesi
gerekir.
2. Tutuklamanın Hukuki
Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu, kuvvetli suç şüphesini gösteren somut olgular
ortaya konulmadan tutuklanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde
Kararnameleri ile yapılan değişiklikler sonucunda hukuka aykırı olarak
suçlanması nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla somut olayda başvurucunun
iddialarının özünün tutuklanmasının hukuki olmadığına yönelik olduğu
anlaşılmakla başvurucunun bu bölümdeki şikâyetlerinin Anayasa'nın 19.
maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.
b. Değerlendirme
26. Başvuru konusu olayda ileri sürülen tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasıyla
ilgili olarak daha önce bireysel başvuruda bulunulduğu ve başvurucunun anılan
şikâyetiyle ilgili olarak 2018/12871 sayılı dosya üzerinden İkinci Bölüm Üçüncü
Komisyon tarafından yapılan
inceleme sonunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemezlik
kararı verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu şikâyet yönünden mükerrer
nitelikte olduğu anlaşılmaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine karar verilmesi
gerekir.
3. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu, tahliye taleplerinin ve itirazlarının
-tutukluluğun devamını meşru kılacak- ilgili ve yeterli gerekçe olmadan
reddedildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini
iddia etmiştir.
b. Değerlendirme
29. Başvuru konusu olayda ileri sürülen tutukluluğun makul
süreyi aştığı iddiasıyla ilgili olarak daha önce bireysel başvuruda bulunulduğu
ve başvurucunun anılan şikâyetiyle ilgili olarak 2018/12871 sayılı dosya
üzerinden İkinci Bölüm Üçüncü
Komisyon tarafından yapılan inceleme sonunda başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle kabul edilmezlik kararı verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu şikayet yönünden mükerrer nitelikte olduğu anlaşılmaktadır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine karar verilmesi
gerekir.
4. Soruşturma Dosyasına Erişimin Kısıtlandığına
İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
31. Başvurucu, soruşturma dosyasında bulunan kısıtlama kararı
nedeniyle hakkında toplanan delillerin neler olduğunu bilemediği için etkin bir
savunma geliştiremediğini, bu nedenle tutuklama kararına etkili şekilde itiraz
edemediğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
i. Uygulanabilirlik
Yönünden
32. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan
suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu
belirtilen FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi anılan
suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu
değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir
[GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
33. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin
hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında
yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının
başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan
güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde
ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı
değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk
Özdemir, § 58).
ii. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
34. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
35. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19.
maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
kapsamında incelenmesi gerekir.
(1) Genel
İlkeler
36. Genel ilkeler için bkz.Gülser Yıldırım (2)
([GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, §§ 169-174) kararı.
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
37. Başvuru formunda soruşturma dosyasını incelemeye izin
verilmediği ileri sürülmüş ancak iznin verilmemesine neden olan kararın hangi
savcılık ya da mahkeme tarafından hangi tarihte verildiğine ilişkin bir
açıklamada bulunulmamıştır.
38. Başvuru formu ve eklerinde, kısıtlama kararının daha sonra
kaldırılıp kaldırılmadığı hususunda herhangi bir bilgi veya belge bulunmamakla
birlikte İzmir 16. Ağır Ceza Mahkemesince iddianamenin kabul edildiği
20/11/2017 tarihi itibarıyla kısıtlılık, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu'nun 153. maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca
kendiliğinden sona ermiş bulunmaktadır (bkz. § 15).
39. Başvurucuya yöneltilen ve tutuklamaya konu olan suçlamaların
ve buna ilişkin olguların emniyette ifadesi alınırken Savcılıkta ve sorgu
esnasında başvurucuya sorulan sorularda açıklandığı, başvurucunun da ifadesinde
anılan suçlamalarla ilgili beyanda bulunduğu görülmektedir (bkz. §§ 9-11).
40. Öte yandan tutukluluğa itiraz dilekçesinde başvurucu müdafii tarafından da savunma yapılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun ve müdafiinin isnat edilen suçlamalara ve tutukluluğa temel
teşkil eden bilgilere gerek sorgu öncesinde gerekse sorgu sonrasında erişimlerinin
olduğu anlaşılmaktadır.
41. Bu itibarla suçlamalara dayanak olan temel unsurların ve
tutmanın hukukiliğinin değerlendirilmesi için esas olan bilgilerin başvurucuya
veya müdafiine bildirilmiş ve bunlara karşı savunma
ve itirazları ileri sürme imkânı verilmiş olduğu dikkate alındığında yaklaşık
birkaç ay devam eden soruşturma aşamasında uygulanmış olan kısıtlama nedeniyle
başvurucunun tutukluluğa karşı etkili bir şekilde itirazda bulunamadığının
kabulü mümkün görülmemiştir.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
43. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması suretiyle yapıldığını iddia ettiği
müdahalenin bu hakka dair Anayasa'nın 19. maddesinde yer alan güvencelere
aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan
ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
5. Tutukluluk İncelemelerinin
Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
44. Başvurucu, tutukluluk incelemelerinin duruşmasız olarak
yapıldığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
45. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
46. Başvurucunun bu bölümdeki iddiasının Anayasa'nın 19.
maddesinin sekizinci fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.
47. Anayasa'nın Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerini
düzenleyen 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
48. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Kanun'un "Bireysel
başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
49. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, §§ 16, 17).
50. Anayasa Mahkemesi Salih
Sönmez (B. No: 2016/25431, 28/11/2018) kararında tutukluluk
incelemelerinin duruşmasız yapılması ve/veya makul sürede hâkim/mahkeme önüne
çıkarılmama şikâyetini incelemiştir. Anayasa Mahkemesi anılan kararda
başvurucunun inceleme tarihi itibarıyla hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış olması
hususunu nazara alarak verilecek bir ihlal kararının başvurucunun yeniden hâkim
önüne çıkarılmasını sağlamayacağı ve serbest kalması sonucunu doğurmayacağını
belirtmiş ve bu durumda yalnızca kişinin uzun süre hâkim/mahkeme önüne
çıkarılmamasıyla ilgili bir hak ihlalinin tespiti ve gerekiyorsa belli bir
miktar tazminata hükmedilmesiyle yetinileceği sonucuna varmıştır.
51. Öte yandan Anayasa Mahkemesi anılan kararda bu tür ihlal
iddiaları bakımından öncelikle aynı giderim imkânını sağlayan başvuru
yollarının tüketilmesi ve bunlardan sonuç alınamaması hâlinde bireysel
başvuruda bulunulması gerektiğini belirterek 5271 sayılı Kanun'un 141.
maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi
kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu tespitini yapmış ve başvuru
yollarının tüketilmediği sonucuna varmıştır.
52. Somut olayda başvurucu 10/8/2016 tarihinde tutuklanmış ve
tutuklandıktan sonra ilk kez kovuşturma aşamasında 18/5/2018 tarihinde yapılan
duruşmada mahkeme önüne çıkmış ve itirazlarını etkili bir biçimde ileri sürme
fırsatına sahip olmuştur. Başvurucunun hâkim/mahkeme önüne çıkmadığı süre
yaklaşık 1 yıl 9 ay 8 gündür. Dolayısıyla somut başvuru yönünden anılan
karardan ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluk
incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin iddiası
ile ilgili olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru
yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
54. Başvurucu gözaltında iken avukat yardımından
yararlandırılmamasının Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
55. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Buna göre somut olayda başvurucunun iddialarının özü adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin olup başvurucunun bu bölümdeki şikâyetlerinin
Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında incelenmesi gerekir.
56. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için öngörülen idari ve
yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, §§ 16, 17).
57. Somut olayda başvurucu hakkındaki yargılamanın
sonuçlanmadığı (bkz. § 18), adil yargılanma hakkı kapsamında ileri sürülen bu iddiaların
yargılama sürecinde ve kanun yolunda incelenmesi imkânının bulunduğu
anlaşılmaktadır.
58. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
59. Başvurucu; MS hastası olduğunu, hastalığının atağa geçmesi
durumunda acilen bir sağlık kuruluşuna sevk edilerek tedavi edilmesi
gerektiğini, ceza infaz kurumunda bu imkânın sağlanmasının mümkün olmadığını,
dolayısıyla tutukluluk durumunun sürdürülmesi hâlinde telafisi imkânsız
sonuçlar doğabileceğini, bu durumun yaşam hakkı kapsamında değerlendirilmesi
gerektiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
60. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Başvurucunun sağlık sorunlarıyla bağlantılı olarak dile getirdiği
iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında incelenmesi
gerektiği sonucuna varılmıştır.
61. Demokratik toplumların en temel değerlerinden biri olan
herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasa'nın 17.
maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan
onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi
tutulamayacağı belirtilmiştir (Cezmi Demir
ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).
62. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası, herhangi bir
sınırlama öngörmemekte ve işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve cezaların
yasaklanmasının mutlak mahiyetini belirtmektedir. Bu niteliği gereği anılan
yasağa ilişkin olarak Anayasa'nın 15. maddesi kapsamındaki hâllerde dahi
istisna öngörülmemiştir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 33).
63. Kötü muamele yasağı hükümlü ve tutuklulara yönelik
uygulamalar için de geçerlidir. Bu husus 13/12/2004 tarihli ve 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun'un "İnfazda temel
ilke" kenar başlıklı 2. maddesinin (2) numaralı fıkrasında "Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında
zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda
bulunulamaz." ve yine aynı Kanun'un 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (b) bendinde "Hürriyeti
bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının
korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir."
şeklinde düzenleme ile açıkça vurgulanmıştır. Dolayısıyla verilen bir
mahkûmiyet veya tutuklama kararının infazında mahkûmlar ve tutuklular için
sağlanacak şartlar insan onuruna saygıyı koruyacak nitelikte olmalıdır (Turan Günana, §
36).
64. Hukuka uygun olarak özgürlüğü kısıtlanan herkesin insan
onuruna uygun tutukluluk koşullarına sahip olma hakkı bulunduğunu, alınan
tedbirlerin uygulanma koşullarının kişiyi sıkıntıya ya da tutukluluğa bağlı
kaçınılmaz üzüntü seviyesini aşacak yoğunlukta bir ümitsizliğe sokmaması
gerektiğini kabul etmek gerekir. Bununla birlikte Anayasa'nın tutuklu bir
kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması için hiçbir genel zorunluluk getirmediğini ancak doğal
olarak ortaya çıkan fiziksel ya da ruhsal rahatsızlıklardan kaynaklanan acının
yetkililerin sorumlu tutulabileceği tutukluluk koşullarından dolayı artması ya
da artma riski bulunması hâlinde bu durumun Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrası kapsamına girebileceğini belirtmek gerekir (Hayati Kaytan, B. No: 2014/19527, 16/11/2016, § 43).
65. Somut olayda başvurucunun sağlık hizmetlerine erişim
yönünden herhangi bir engelle karşılaştığına dair bilgi ya da belge
bulunmamaktadır. Dolayısıyla bazı sağlık sorunları bulunan başvurucunun ceza
infaz kurumunda tutulmasının somut olayın koşullarında kötü muamele
oluşturmadığı sonucuna varmak gerekir (benzer
yöndeki kararlar için bkz. Hayati Kaytan,
§ 49; Ergin Aktaş, B. No:
2014/14810, 21/9/2016, § 95).
66. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
A. Açıklanan gerekçelerle
1. Gözaltına alma ile tutuklamanın hukuki olmamasına ve
tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin şikâyetler yönünden başvurunun mükerrer olması nedeniyle
REDDİNE,
2. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne
çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
4/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.