TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
CÜNEYT DURMAZ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/75645)
Karar Tarihi: 8/7/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Burhan ÜSTÜN
Muammer TOPAL
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Murat GÜVEN
Başvurucu
Cüneyt DURMAZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/12/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Anayasa Mahkemesi Birinci Bölüm Üçüncü Komisyon tarafından başvurucunun tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası dışındaki diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine yönelik iddiaların kabul edilemez olduğuna, başvurunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiası bakımından Bölüme gönderilmesine ve adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
10. Başvurucu, eski Sayıştay denetçisi olup 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişimi sonrası 15/8/2016 tarihli ve 672 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden ihraç edilmiş; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan yürütülen bir soruşturma kapsamında 19/10/2016 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünde (Emniyet) gözaltına alınmıştır.
11. Başvurucunun ifadesi 26/10/2016 tarihinde Emniyette alınmıştır. Başvurucunun ifade alma işlemi sırasında müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde özetle eğitim hayatının tümünü devlet okullarında tamamladığını, Sayıştayda ve Anayasa Mahkemesinde görev yaptığını, bu görevler sırasında zaman zaman yurt dışında bulunduğunu, Bank Asyada hesabının olmadığını, örgüt ile bağlantılı herhangi bir yayın organına üye olmadığını, Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) derneğine üye olduğunu ve bu derneğin örgütün faaliyetlerine hizmet ettiğini bilmediğini, örgütün hiçbir organizasyonuna katılmadığını ileri sürmüştür.
12. Başsavcılık tarafından FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlar dolayısıyla hakkında soruşturma yürütülen eski yargı mensubu R.Ü. şüpheli sıfatıyla alınan 21/10/2016 tarihli ifadesinde başvurucu yönünden de bazı açıklamalarda bulunmuştur. Anılan ifadenin ilgili kısmı şöyledir:
"Örgüt üyesi olarak bildiğim Anayasa Mahkemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesi raportörlerini daha detaylı olarak yeniden bilgilerinize arz etmek istiyorum. İlk göreve başladığım dönemde Anayasa Mahkemesinin abisi B.K. idi. Anayasa Mahkemesindeki yapılanmada eskiler-yeniler şeklinde bir ayrım yapıldığını beyan etmiştim. Eskiler grubunda olduğunu bildiğim Anayasa Mahkemesi raportörleri ... [diğerleri] ve Cüneyt Durmaz'dır.
...
İfademde aylık eğitim bursu ödemelerini en son S.E.ye yaptığımı beyan etmiştim. Bu beyanımı biraz daha açmak istiyorum. Zira Anayasa Mahkemesinde örgüt üyesi raportörler aylık burs ödemelerini doğrudan S.E. yerine Cüneyt DURMAZ’a yapıyorlardı. S.E. (her ayın 15’inde odasında yoğun bir trafik oluşmaması için) bir zaruret olmadıkça raportörlerden doğrudan para almıyordu. Cüneyt DURMAZ'da kendisinde toplanan paraları ilgili yere ulaştırılmak üzere S.E.ye veriyordu diye biliyorum. S.E. bu paraları kime teslim ettiğini bana hiç söylemedi. Onun da bunları muhtemelen kendi üstündeki sivil kişiye verdiğini tahmin ediyorum.
... kadro daralmasının son dönemde örgütteki işleyişi iyice zorlaştırması ve teknolojiden nispeten daha iyi anlamam nedeniyle örgüt mensuplarının iletişim için kullandıkları tablet ve bilgisayarlardaki sorunların çözümünde son dönemde benden yardım istenmeye başlandı. İfademde de teknolojiye ilgim ve AYM’de bu işlerden pek anlayan olmaması nedeniyle teknik konularda benden yardım istendiğini ve bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesi raportörü S.Ş.K.ya yardımcı olduğumu, sonradan da bu işlerden asıl sorumlu olan Yargıtay Tetkik Hâkimi A.A. ile bir iki kez görüştüğümü belirtmiştim. İfademde bu kısma ilişkin belirtmeye fırsat bulamadığım detayları bilgilerinize arz etmek istiyorum. S.E. bana teknik konularda yardımcı olmamı söyledikten kısa bir süre sonra, ifademde belirttiğim A.A. evime ziyarete geldi ve bana bir tane hp marka dizüstü bilgisayar bıraktı. Adı geçen şahıs bu bilgisayarı, AYM’de dizüstü bilgisayar kullanan (aşağıda bahsedeceğim) kişilerden birinin bilgisayarında sorun çıktığında yedek bilgisayar olarak kullanılmak üzere bırakmıştı. Nitekim bahsini ettiğim son altı yedi aylık sürede dahi bilgisayarların düzgün kullanılamadığına, bilgisayarlarda sürekli sorunlar yaşandığına şahit olmuştum. Bu kapsamda bendeki bilgisayarı M.S. ve Cüneyt DURMAZ’a kendi bilgisayarları arızalı olduğu için geçici olarak verip işi bittiğinde geri aldığımı, yine tam emin olamamakla birlikte S.E.ye de bu şekilde verip geri aldım. Anayasa Mahkemesinde ... [diğerleri] ve Cüneyt DURMAZ'da dizüstü bilgisayar bulunmaktaydı. S.E.de bilgisayar bulunmasının nedeni AYM’nin abisi olmasıdır. M.S.de bulunma nedeni ise bildiğim kadarıyla bu kişiden bireysel başvuru ile ilgili örgütün ihtiyaç duyduğu birtakım bilimsel çalışmalar istenmesidir. Diğer kişiler bilgisayarları hangi amaçla kullandıklarını bilmiyorum. Bu kişilerdeki bilgisayarların marka ve modellerini hatırlamıyorum. S.E.de ayrıca örgütsel iletişim amaçlı Samgung Galaxy marka bir cep telefonu bulunuyordu. Bununla daha ziyade Mahkemenin sivil imamı olan kişi ile yazışıyordu."
13. Başvurucu, Başsavcılıkça silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle 27/10/2016 tarihinde Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir. Tutuklanma talebinin ilgili kısmı şöyledir:
"... Atılı suçun Ceza Muhakemesi Kanununda tutuklama nedeni olarak gösterilmesi, FETÖ silahlı örgütünün bir kısım üyelerinin olaydan sonra kaçtıklarının tespit edilmesi ve mevcutlu şüphelinin de aynı şekilde kaçma ihtimalinin bulunması, delillerin henüz tam olarak toplanamayışı, şüphelinin delillere tesir ederek delilleri değiştirme ihtimalinin bulunması, AİHM'nin birçok kararında da belirtildiği üzere şüphelinin salıverilmesi halinde adaletin işleyişine zarar verecek faaliyetlerde bulunma tehlikesi, dosyada yeterli delil bulunması ile ve başka suçlar işleme şüphesinin bulunması sebepleriyle tutuklama nedeninin bulunduğu anlaşılmakla;
Şüphelinin üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, suça dair yasada yazılı cezanın üst haddi dikkate alınarak 5271 sayılı CMK’nın 100. vd. maddeleri uyarınca tutuklanması... [talep olunur.]"
14. Başvurucunun sorgusu Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğince 27/10/2016 tarihinde yapılmıştır. Sorgu sırasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucu, Emniyetteki ifadesine benzer beyanlarda bulunmuştur.
15. Başvurucu, Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan sorgusunun ardından 27/10/2016 tarihinde, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... CMK'nın 100 ve devamı maddeleri gereğince suçun niteliği, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olguların bulunması, şüphelilerin kaçma şüphesi altında olduğunu gösteren somut olguların bulunması, delilleri yok etme gizleme değiştirme ihtimalini gösteren olguların bulunması ve şüphelilere isnat edilen suçun niteliği, atılı suçun CMK'nın 100/3 maddesinde öngörülen suçlardan oluşu ve atılı suç ile tutuklama tedbirinin orantılı bir tedbir niteliğini taşıması dikkate alınarak şüpheliler ... [diğerleri] ve Cüneyt Durmaz'ın isnat edilen silahlı terör örgütüne üye olma suçundan ayrı ayrı tutuklanmasına ... [karar verildi.]"
16. Başvurucu bu karara itiraz etmiş, itirazı inceleyen Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliği tutuklama kararının yerinde olduğu gerekçesiyle itirazı 16/11/2016 tarihinde reddetmiştir.
17. Başvurucu, tutuklama kararına yaptığı itirazın reddine dair kararı 25/11/2016 tarihinde öğrendiğini bildirmiş ve bu karara yönelik olarak 22/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
18. Başsavcılık 20/10/2017 tarihinde soruşturmanın geldiği aşama ve mevcut delil durumunu değerlendirerek başvurucunun tahliyesini talep etmiştir.
19. Başvurucu, Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 20/10/2017 tarihli kararıyla tahliye edilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... Şüpheli Cüneyt Durmaz'ın sabit ikametgah sahibi olması, soruşturmanın geldiği aşama ve mevcut delil durumu itibariyle (toplanan deliller itibariyle şüphelinin ByLock kullanıcısı olduğuna dair tespit bulunmaması ve tutuklu kaldığı süre gözetilerek) tutuklama tedbirinin devamının artık gereksiz olduğu kanaatine varılmakla şüphelinin tahliyesine ... [karar verildi.]"
20. Başvurucu hakkındaki soruşturma bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla Başsavcılıkta devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
21. İlgili ulusal hukuk için bkz. Adem Türkel, B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 8/7/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
23. Başvurucu; hakkındaki örgüt üyeliği suçlamasını kabul etmediğini, soruşturma kapsamında hakkında hiçbir somut delil olmadığını, sabit bir ikametgâh sahibi olduğunu, kaçma şüphesi olmadığını ve tutuklanması için kuvvetli suç şüphesi bulunmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Bakanlık görüşünde; adli mercilerce tutuklamaya yönelik gerekçelerin tutuklama kararlarında belirtilmiş olduğu, tutuklamaya dair verilen kararlara ilişkin gerekçeler kapsamında başvurucunun tutukluluğunun keyfî olduğunun savunulamayacağı ifade edilmiştir. Bakanlık ayrıca terör suçlarının soruşturulmasının kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bıraktığını, bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmaması gerektiğini belirtmiştir.
25. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, soyut gerekçeler ile tutuklandığını, soruşturma kapsamında hâlâ somut bir delilin ortaya konulamadığını belirterek tutuklanmasının usul ve yasaya uygun olmadığını belirtmiştir.
B. Değerlendirme
26. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
27. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
28. Başvurucunun bu bölümdeki şikâyetlerinin Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Uygulanabilirlik Yönünden
29. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
30. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191). Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama FETÖ/PDY'ye üye olma iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, § 57; Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 237, 238).
31. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Genel İlkeler
32. Genel ilkeler için bkz. Özcan Güney, B. No: 2017/20709, 15/11/2018, §§ 57-62; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
33. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
34. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
35. Başsavcılığın tutuklama talep yazısında (bkz. § 13) ve Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararında, başvurucu yönünden kuvvetli suç şüphesini oluşturan somut olguların bulunduğuna değinilmiş ancak bu somut olguların neler olduğu açıklanmamıştır (bkz. § 15).
36. Öte yandan FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan hakkında soruşturma yürütülen eski yargı mensubu R.Ü.nün Savcılık ifadesinde, başvurucunun örgüt üyesi olduğu somut olaylarla belirtilmiştir. İfadede başvurucunun Anayasa Mahkemesinde ''eskiler'' olarak tabir edilen örgüt mensubu raportörlerden olduğu, burs adı altında örgüt için toplanan paraların başvurucuya doğrudan verildiği ve başvurucunun bu paraları Anayasa Mahkemesinden sorumlu kişi olan S.E.ye ulaştırdığı, örgüt içi iletişim amacıyla kullanılan dizüstü bilgisayarlardan başvurucuda da olduğu beyan edilmiştir (bkz. § 12). Anayasa Mahkemesi Selçuk Özdemir başvurusunda FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan bazı şüphelilerin ifadelerinde, hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının bulunduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarını başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Selçuk Özdemir, § 75; benzer yöndeki karar için bkz. Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, § 58).
37. FETÖ/PDY'nin özellikle yargı içinde gizli olarak yapılandığı Anayasa Mahkemesi kararlarında birçok kez vurgulanmıştır. Somut olayda Anayasa Mahkemesi raportörü olarak görev yaptığı dönemde başvurucu ile beraber görev yapan raportör R.Ü.nün başvurucunun örgütün hedefleri doğrultusunda ve hiyerarşi içinde görev yaptığını önemli olgularla beyan ettiği görülmektedir (bkz. § 12). Bu itibarla söz konusu ifadenin tutuklamanın ön koşulu olan suç işlendiğine dair kuvvetli belirti bakımından yeterli olduğu değerlendirilmiştir. Dolayısıyla başvurucu yönünden suç şüphesinin varlığını doğrulayan belirtilerin ve dosya kapsamında yapılan değerlendirmelerin keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
38. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı edilmemelidir.
39. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).
40. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütüne üye olma ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçları Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (bkz. § 33; Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).
41. Somut olayda Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan suçun niteliğine, kaçma şüphesine ve delilleri karartma ihtimali bulunmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 15).
42. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden delilleri etkileme ve kaçma tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığı söylenemez.
43. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).
44. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
45. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının (bkz. § 15) keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
46. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
47. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'da (13. ve 19. maddelerde) bu hakka dair yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 8/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.