TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NAİL HACIİMAMOĞLU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/8362)
|
|
Karar Tarihi: 30/9/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Zeynep KARAKOÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Nail HACIİMAMOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, işyeri kira gelirinin banka veya PTT
kanalıyla tahsil edilmediği gerekçesiyle uygulanan özel usulsüzlük cezalarının
kaldırılması istemiyle açılan davada esasa etkili iddialar karşılanmaksızın
karar verilmesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 27/4/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, sahibi olduğu işyerini bir gerçek kişiye
(G.T.ye) kiraya vermiştir. Kiracı nezdinde yapılan yoklama sonucu düzenlenen
4/12/2013 tarihli yoklama fişi ile başvurucunun 2009, 2010, 2011 ve 2012
yıllarına ilişkin olarak aylık 150 TL kira ödemelerini elden tahsil etmek
suretiyle beyan etmediği tespit edilmiştir.
9. Başvurucu, yapılan tespit doğrultusunda Takdir
Komisyonuna sevk edilmiştir. Başvurucuya elde ettiği kira gelirlerini beyan
etmediği gerekçesiyle Takdir Komisyonu kararına istinaden 2009, 2010, 2011 ve
2012 yılları için resen tarh edilen vergi ziyaı cezalı gelir vergisini ödemekle
yükümlü olduğuna ilişkin ihbarname gönderilmiştir. Ayrıca ilgili dönemler aylık
kira tahsilatlarını banka veya Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü (PTT)
aracılığıyla yapmadığından bahisle başvurucuya özel usulsüzlük cezaları
kesilmiştir.
10. Kiracıya da ilgili dönemler aylık kira ödemelerini
banka veya PTT aracılığıyla yapmadığından bahisle özel usulsüzlük cezaları
kesilmiştir.
11. Başvurucu, vergi ziyaı cezalı gelir vergisi ve ilgili
döneme ait özel usulsüzlük cezalarının; kiracı da ilgili döneme ait özel
usulsüzlük cezalarının iptali istemiyle Edirne Vergi Mahkemesinde (Mahkeme)
dava açmıştır. Başvurucu dilekçesinde diğer iddialarının yanı sıra bakım
ihtiyacı olan işyerini tadilat yaparak çeki düzen vermesi ve inşaat takviyesi
yapması için nakit kira almadan G.T.ye kiraya verdiğini bir nevi mahsuplaşma
yapıldığını ifade etmiştir.
A. Başvurucunun
Açtığı Dava Yönünden Yargısal Süreç
12. Mahkeme davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar
vermiştir. Kararla vergi ziyaı cezalı gelir vergisi tarhiyatının tamamı ve
2009/1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 dönem özel usulsüzlük cezalarının 250 TL'yi aşan kısmı
kaldırılmıştır. Mahkeme, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabi ve açık olan,
başvurucuyla aralarında bir husumet olmadığı anlaşılan kiracı nezdinde tutulan
tutanak esas alınarak ilgili dönem kira tahsilatlarını beyan etmeyen başvurucu
adına tarhiyat yapılabileceğini ifade etmiştir. Bununla birlikte kiracı
nezdinde düzenlenen tutanakla aylık 150 TL kira ödemesi yapıldığının tespit
edilmesine rağmen dava dosyasında mevcut ve yazılı delil niteliğinde olan kira
kontratında aylık kira ödemesinin 75 TL olarak belirlendiği, davalı idare
tarafından bu iki delil arasındaki çelişki giderilmeksizin eksik incelemeye
dayalı olarak yapılan 2009, 2010, 2011, 2012 yılı vergi ziyaı cezalı gelir
vergilerinde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesine yer vermiştir. Diğer
taraftan Mahkeme; tahsilatın elden yapıldığının kiracı nezdinde tutulan tutanak
ile sabit olduğunu, başvurucunun aksi yönde dosyaya herhangi bir bilgi belge
sunamadığını, dolayısıyla 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun
mükerrer 257. maddesi uyarınca getirilen yükümlülüğe riayet etmediğinin açık
olduğunu ancak 16/6/2009 tarihli ve 5904 sayılı Kanun'la getirilen düzenlemeye
göre aylık 250 TL'den fazla özel usulsüzlük cezası kesilemeyeceğini
belirtmiştir. Mahkeme sadece 2009 yılı için fazla tutarda özel usulsüzlük
cezası kesildiğini, diğer yıllar için kesilen cezanın kanunda öngörülen tutara
uygun olduğunu tespit etmiştir. Dolayısıyla 2009 dışındaki yıllar için
uygulanan özel usulsüzlük cezalarını hukuka uygun bularak davanın bu kısmını
reddetmiştir.
13. Tarafların karara itiraz etmesi üzerine Edirne Bölge
İdare Mahkemesi (Bölge Mahkemesi) itirazın reddine, kararın onanmasına
hükmetmiştir.
B. Başvurucunun
Kiracısının Açtığı Dava Yönünden Yargısal Süreç
14. Kiracı da ilgili döneme ait özel usulsüzlük
cezalarının iptali istemiyle Mahkemede dava açmıştır. Mahkeme, kiracının açmış
olduğu davada 2009/1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 dönemleri özel usulsüzlük cezalarının
500 TL'yi aşan kısmı yönünden aynı gerekçeyle (bkz. § 12) davanın kabulüne,
diğer özel usulsüzlük cezaları yönünden ise davanın reddine karar vermiştir.
15. Bölge Mahkemesi tarafların karara itiraz etmesi
üzerine davalı idare itirazının reddine, kiracının itirazının kabulüne,
mahkeme kararının bozulmasına ve davanın kabulü ile kesilen cezaların
iptaline 22/12/2014 tarihinde karar vermiştir. Kararda, kira kontratının 12.
maddesinde belirtildiği üzere metruk bir mekânda esaslı tamirat yapılarak oto
yıkama servisine çevrilmesi nedeniyle aylık 150 TL olduğu, bu konuda taraflar
arasında ihtilaf bulunmadığı ifade edilmiştir. Kiranın işyerine yapılan
masraflardan sayılmak suretiyle ödenmesi nedeniyle banka kaydına girecek
nitelikte bir düzenli ödeme şeklinin bulunmadığı anlaşıldığından, işyeri kira
ödemelerinin aracı kurumlar marifetiyle yapılmadığından bahisle kesilen özel
usulsüzlük cezalarında hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Öte
yandan kira ödemelerinin sayılan aracı kurumlar vasıtasıyla yollanmasının
ödenen kiranın tevsiki için arandığı, taraflar arasında ödenmiş sayılan kira
miktarı belli ve tartışmasız olduğundan verilen cezada ilgili düzenleme ile
korunan hukuki yarara uyarlık bulunmadığı ek gerekçesine de yer vermiştir.
16. Bölge Mahkemesi davalı idarenin karar düzeltme
isteminde bulunması üzerine de 29/5/2015 tarihli kararıyla davalı idarenin
karar düzeltme isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine karar vermiştir. Bölge
Mahkemesi, sonuç olarak mahsuben ödeme yapılmış olması nedeniyle 2009/1 ila
2012/4 dönemlerine ait özel usulsüzlük cezalarını kaldırmıştır. Kararın
gerekçesi şöyledir:
"Davacının ilk olarak başka bir
kişiye ait yerde faaliyete başlamışken 2007 yılının Mayıs ayında değiştirdiği
işyeri için tadilat masraflarına karşılık beş yıl boyunca kira ödemediği
yolundaki sözleşme, faaliyet tespitine yönelik tutanakla karşılaştırıldığında;
2009 ila 2012 yıllarına ait kira tutarları aylık 150,-TL bulunsa da kiracı
davacı ve kiralayan başka iki kişinin imzasını taşıyan, dolayısıyla davalı
idarenin ileri sürdüğü gibi salt Nail Hacıimamoğlu'na değil, aynı zamanda
Ramazan Hacıimamoğlu'na da ait bulunduğu görülen işyerine aitkira sözleşmesi,
tutanağa göre daha açık ve net biçimde 2012 yılı Mayıs ayına kadar kira
ödemesinin kira başlangıcında yapılan masraflara mahsup edildiğini ortaya
koymaktadır. Bu durumda nakten değil mahsuben ödeme yapılmış olması nedeniyle
kiraya ilişkin tahsilat ve ödemelerinin banka veya Posta ve Telgraf Teşkilatı
Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen belgelerle tevsik edilmesi zorunluluğu
bulunmayan 2009/8 ila 2012/4 dönemlerine ait özel usulsüzlük cezalarında yasal
isabet olmadığı, 2012/5 ila 2012/12 dönemlerine ait özel usulsüzlük cezalarının
ise hukuka uygun bulunduğu anlaşıldığından 2012/5-12 dönemi hakkında Edirne
Vergi Mahkemesince kurulan hükmün yerinde olduğu, 2009/1-7 dönemleri için
kurulan hükmün ise gerekçesi hatalı olmak üzere netice itibarıyla doğru olduğu,
itiraz safhasında Mahkememizce kurulan hükmün de 2009/8-2012/4 dönemleri
yönünden yerinde bulunduğu, fakat 2012/5-12 aralığındaki dönemler için
isabetsiz olduğu ve kararın bu kısmının kaldırılarak Edirne Vergi Mahkemesi Ret
Kararının kısmen onanması gerektiği sonuçlarına ulaşılmaktadır.
..."
17. Diğer taraftan başvurucu, kiracısının davasında Bölge
Mahkemesi tarafından verilen 22/12/2014 tarihli kararı dilekçesine ekleyerek
karar düzeltme talebinde bulunmuştur. Başvurucu dilekçesinde, kiracısının
açtığı davada verilen karardan bahsederek aynı maddi ve hukuki sebepten
kaynaklı olayda birbirine zıt kararlar verilmesi nedeniyle Anayasa'da güvence
altına alınan eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini dile getirmiştir. Bölge
Mahkemesi karar düzeltme istemini de 12/11/2015 tarihli kararla reddetmiş ve
karar kesinleşmiştir. Nihai karar başvurucuya 28/3/2016 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
18. Başvurucu 27/4/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
19. 213 sayılı Kanun'un "Vergi Kanunlarının
uygulanması ve ispat" kenar başlıklı 3. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"...
B) İspat: Vergilendirmede vergiyi
doğuran olay ve bu olaya, ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.
Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin
muamelelerin gerçek mahiyeti yemin hariç her türlü delille ispatlanabilir. Şu
kadar ki, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesi
ispatlama vasıtası olarak kullanılamaz.
İktisadi, ticari ve teknik icaplara
uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia
olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir."
20. 213 sayılı Kanun'un "Re'sen vergi tarhı"
kenar başlıklı 30. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Resen vergi tarhı, vergi
matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak
tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir
edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi
inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh
olunmasıdır. İnceleme raporunda bu maddeye göre belirlenen matrah veya matrah
farkı resen takdir olunmuş sayılır.
..."
21. 213 sayılı Kanun'un "Maksat ve yetki" kenar
başlıklı 127. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Yoklamadan maksat, mükellefleri ve
mükellefiyetle ilgili maddi olayları, kayıtları ve mevzuları araştırmak ve
tespit etmektir."
22. 213 sayılı Kanun'un 134. maddesinin "Maksat"
kenar başlıklı birinci fıkrası şöyledir:
"Vergi incelemesinden maksat,
ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak tespit etmek ve
sağlamaktır..."
23. 213 sayılı Kanun'un mükerrer 257. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"Maliye Bakanlığı;
...
2. Mükelleflere muameleleri ile ilgili
tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince
düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunluluğunu getirmeye ve bu
zorunluluğun kapsamını ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslarını belirlemeye....
Yetkilidir."
24. 213 sayılı Kanun'un "Vergi ziayı"
kenar başlıklı 341. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Vergi ziyaı, mükellefin veya
sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi
veya eksik yerine getirmesi yüzünden, verginin zamanında tahakkuk
ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder"
25. 213 sayılı Kanun'un "Vergi ziyaı cezası"
kenar başlıklı 344. maddesinin birinci fıkrası ile ikinci fıkrasının ilgili
kısmı şöyledir:
"341 inci maddede yazılı hallerde
vergi ziyaına sebebiyet verildiği takdirde, mükellef veya sorumlu hakkında
ziyaa uğratılan verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilir."
26. 213 sayılı Kanun'un "Bilgi vermekten
çekinenler ile 107/A, 256, 257, mükerrer 257 nci madde ve Gelir Vergisi
Kanununun 98/A maddesi hükmüne uymayanlar için ceza" kenar başlıklı
mükerrer 355. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Kanunun 86,148,149,150,256 ve
257 nci maddelerinde yer alan zorunluluklar ile mükerrer 257 nci maddesi ve
Gelir Vergisi Kanununun 98/A maddesi uyarınca getirilen zorunluluklara uymayan
(Kamu idare ve müesseselerinde bilgi verme görevini yerine getirmeyen
yöneticiler dahil)
...
Özel usulsüzlük cezası kesilir."
27. 29/7/2008 tarihli ve 26951 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren 268 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği'nin "Ceza
uygulaması" kenar başlıklı 4. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Vergi Usul Kanununun mükerrer 355
inci maddesinde yer alan hüküm uyarınca, mükerrer 257 nci maddeyle getirilen
zorunluluklara uymayanlara özel usulsüzlük cezası kesilmesi
gerekmektedir."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
28. Mahkemenin 30/9/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
29. Başvurucu 2009, 2010, 2011 ve 2012 yıllarında
işyerini kiraya verdiğini, kira ödemelerini elden aldığı iddiasıyla kendisine
özel usulsüzlük cezası kesildiğini, aynı şekilde kiracısına da elden ödeme
yaptığı gerekçesiyle özel usulsüzlük cezası kesildiğini belirtmiştir. Ayrı ayrı
açtıkları davalarda aynı maddi olayın değerlendirildiğini, herhangi bir fark
bulunmamasına karşın Bölge Mahkemesinin kiracısının talebini kabul ederek iptal
kararı verdiği hâlde kendi davasını gerekçesiz olarak reddettiğini, bu durumun
eşitlik ilkesine aykırılık teşkil ettiğini, kendisi açısından hukuka aykırı
karar verilmiş olduğunu belirterek adil yargılanma hakkı ile eşitlik ilkesinin
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
30. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar
başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun iddiasının adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında
yer alan gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel
İlkeler
33. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında
herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar
hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine
"...adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede,
Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan
adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da
dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır.
Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının
gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir
(Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
34. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün
mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek
mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın
bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının
değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
35. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme
sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip
incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına
verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de
gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800,
18/6/2014, §§ 31, 34).
36. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri
sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine
sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No:
2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu
gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.
37. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması
gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık
ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili
olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması
hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir
gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35).
38. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili
olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi
veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız
bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri,
§ 39).
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
39. Başvurucunun açtığı iptal davasında verilen kararda,
kiracısının aynı dönemözel usulsüzlük cezaları (2009/1 ile 2012/4) için verilen
karardan farklı sonuçlara (bkz. §§ 12-16) ulaşıldığı görülmektedir. Kiracının
davasında Bölge Mahkemesi, kiracının kirayı işyerine yaptığı masraflara mahsup
ederek fiilî bir kira ödemesi yapmadığı sonucuna varmış ve dolayısıyla 2009/1
ila 2012/4 dönemi için özel usulsüzlük cezasını dayanağı olmadığı gerekçesiyle
kaldırmıştır.
40. Başvurucu Bölge Mahkemesinin kiracı hakkındaki kiranın
mahsuplaşma ile ödendiği ve elden kira ödemesi bulunmadığı gerekçesini havi
kararını karar düzeltme aşamasında Bölge Mahkemesine sunmuş, aynı maddi ve
hukuki nedene dayalı olaya iki zıt karar verilmesinin eşitlik ilkesini ihlal ettiğini
dile getirmiştir. Fakat Bölge Mahkemesi söz konusu iddiaya dair açık bir cevap
vermeksizin başvurucunun karar düzeltme talebini reddetmiştir.
41. Somut olayda başvurucu hakkında aynı dönem özel
usulsüzlük cezaları için verilen ret kararının gerekçesinde ise başvurucunun
ilgili dönem kira tahsilatlarını elden aldığının kiracı nezdinde tutulan
tutanakla sabit olduğu ve başvurucunun aksi yönde dosyaya herhangi bir bilgi
belge sunamadığının belirtildiği anlaşılmaktadır.
42. Mahkemeden beklenen, aynı maddi ve hukuki olgudan
kaynaklanan uyuşmazlıkta uyuşmazlığın sonucunu etkileyen bu ciddi iddiaya açık
bir cevap vermesidir. Yargı yerlerince farklı bir yorum yapılması durumunda
ilgili ve yeterli bir gerekçe ile iddiaların karşılanması gerekmektedir. Buna karşın
Bölge Mahkemesinin bireysel başvuruya konu kararında, başvurucunun kiracısının
açtığı davada farklı karar verildiği iddiasını karşılar mahiyette herhangi
gerekçeye yer verilmediği görülmektedir.
43. Sonuç olarak başvurucunun uyuşmazlığın çözümü için
esaslı nitelikteki iddia ve itirazları yargı yerlerince konu ile ilgili makul
ve yeterli bir gerekçe ile karşılanmamıştır. Bu sebeple yargılama süreci bir
bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
44. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli
karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
45. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında
açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya
üzerinden karar verir.”
46. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yargılamanın
yenilenmesi talebinde bulunmuştur.
47. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
48. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
49. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki
benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla
yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim
yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına
bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden
yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
50. Anayasa Mahkemesi uyuşmazlığın sonucunu etkileyen
ciddi bir iddiaya ilgili ve yeterli bir gerekçe ile açık bir cevap verilmemesi
nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
51. Bu durumda gerekçeli karar hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme
içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin
ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması
gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal
sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun
yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere Edirne Vergi Mahkemesine gönderilmesine karar
verilmesi gerekmektedir.
52. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harçtan
oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde hüküm altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Edirne Vergi Mahkemesine (E.2014/139, K.2014/471 sayılı kararla
ilgilidir.) GÖNDERİLMESİNE,
D. 239,50 TL harçtan oluşan yargılama giderinin
başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
30/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.