TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET BEDRİ EŞMEN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/9514)
|
|
Karar Tarihi: 11/12/2019
|
R.G. Tarih ve Sayı: 23/1/2020-31017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M.Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Selçuk KILIÇ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Mehmet
Bedri EŞMEN
|
Vekili
|
:
|
Av. Mert
SEVİLMİŞ
|
|
|
2. Ali KELEM
|
|
|
3. Fatih
ÇAĞLIN
|
|
|
4. Hasan
KELEM
|
|
|
5. Yusuf
KARAKAYA
|
|
|
6. Salim
KARAKAYA
|
|
|
7. Kadriye
KARAKAYA
|
|
|
8. Seviye
FEYZİOĞLU
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet
ÇELİKÖRS
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ecrimisil bedellerine
karşı açılan davaların sadece idare tarafından sunulan delillere itibar
edilerek reddedilmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular sırasıyla 16/5/2016, 6/6/2016, 13/6/2016 ve
16/6/2016 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. 2016/10735, 2016/11245, 2016/11364 ve 2016/11365 numaralı
başvuru dosyalarının konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2016/9514 numaralı
bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2016/9514 numaralı
başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine ve diğer başvuru dosyalarının
kapatılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Afyonkarahisar Valiliğince, Merkez ilçesi, Ali Çetinkaya
Mahallesi sınırları dâhilindeki mülkiyeti Hazineye ait taşınmazların
başvurucular tarafından tarım yapılmak suretiyle haksız olarak işgal edildiği
gerekçesiyle ecrimisil bedelleri tespit ve takdir
edilmiş ve buna dair ecrimisil ihbarnameleri
düzenlenmiştir.
10. Ecrimisil ihbarnameleri
başvuruculara tebliğ edilmiş, başvurucular ecrimisil
ihbarnamesinin iptali istemiyle Afyonkarahisar İdare Mahkemesinde (Mahkeme)
dava açmışlardır.
11. Mahkemenin 30/3/2015 tarihli kararlarında; dava konusu
işlemlerin tesisinden önce yapılan idare tespitlerinde, taşınmazların emsal ecrimisil bedellerinin hesaplanmasına ilişkin olarak ilgili
yerlerden yapılmış araştırma ya da yaptırılmış bilirkişi incelemelerine ilişkin
yeterli bir bilgi ya da veriye yer verilmediği belirtilmiştir. Ecrimisil bedellerinin kanun ve yönetmelik kuralları gereği
taşınmazların davacılar tarafından işgalinden önceki niteliği ile elde
edilebilecek olası gelir, emsal kira bedelleri, ecrimisiller,
varsa bunlara ilişkin yargı kararları gözönünde
bulundurularak ve ilgili odalara sorularak ya da bilirkişi incelemesi ile
belirlenmediği ve ecrimisilin yönetmelikte öngörülen
şekilde tesbit ve takdir edilmemesi nedeniyle dava
konusu işlemlerde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu
işlemlerin iptaline karar verilmiştir.
12. Davalı idarenin itiraz yoluna müracaatı üzerine Denizli
Bölge İdare Mahkemesinin (Bölge İdare Mahkemesi) 24/11/2015, 26/11/2015 ve
2/12/2015 tarihli benzer gerekçeli kararlarında; 19/6/2007 tarihli ve 26557
sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan ve 1/7/2007
tarihinde yürürlüğe giren Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında Yönetmelik’e
dayanılarak yayımlanan 336 sayılı Milli Emlak Tebliği’nin 5. Maddesinin üçüncü
fıkrası uyarınca, işgal edilen Hazine taşınmazlarının emlak vergisine esas
asgari değerinin en az yüzde birbuçuğu oranında ecrimisil talep edileceğinin belirtildiği, olayda davacılar
tarafından tarım yapılmak suretiyle fuzulen işgal
edildiği tutanakla tespit edilen söz konusu taşınmazların emlak vergisine esas
asgari değerinin yüzde bir buçuğu üzerinden yıllar itibarı ile yeniden
değerleme oranlarında artırılarak 2010-2013 yılı ve 2014 yıllarında uygulanacak
asgari arsa ve arazi m² birim değerleri baz alınarak ecrimisil
bedellerinin hesaplandığı belirtilerek mevzuat gereği hesaplanacak ecrimisil bedellerinin bu miktarlardan aşağı olamayacağı ve
davacılar adına yapılan ecrimisil tahakkuklarında
hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davalı idare itirazlarının kabulüne,
mahkeme kararlarının bozulmasına ve işin esasına girilerek davaların reddine
karar verilmiştir.
13. Başvurucuların karar düzeltme istemleri de Denizli Bölge
İdare Mahkemesinin 24/3/2016, 15/4/2016, 19/4/2016, 27/4/2016 ve 29/4/2016
tarihli kararlarıyla reddedilmiştir.
14. Nihai kararlar 5/5/2016, 13/5/2016, 17/5/2016, 20/5/2016 ve
1/6/2016 tarihlerinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucular 16/5/2016, 6/6/2016, 13/6/2016 ve 16/6/2016
tarihlerinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Ulusal Mevzuat
16. 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 75. Maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
“Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve
tasarrufu altında bulunan taşınmaz malları, özel bütçeli idarelerin
mülkiyetinde bulunan taşınmaz mallar ve Vakıflar Genel Müdürlüğü ile idare ve
temsil ettiği mazbut vakıflara ait taşınmaz malların, gerçek ve tüzelkişilerce
işgali üzerine, fuzuli şagilden, bu Kanunun 9 uncu
maddesindeki yerlerden sorulmak suretiyle, idareden taşınmaz ve değerleme
konusunda işin ehli veya uzmanı üç kişiden oluşan komisyonca tespit tarihinden
geriye doğru beş yılı geçmemek üzere tespit ve takdir edilecek ecrimisil istenir. Ecrimisil
talep edilebilmesi için, idarelerin işgalden dolayı bir zarara uğramış olması
gerekmez ve fuzuli şagilin kusuru aranmaz.”
17. Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında Yönetmelik’in 3. Maddesinin
(1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Bu Yönetmelik, 8/9/1983 tarihli ve 2886
sayılı Devlet İhale Kanununun 74 üncü maddesine…dayanılarak
hazırlanmıştır.”
18. Yönetmelik’in “Ecrimisilin tespit
ve takdir edilmesi” kenar başlıklı 85. Maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
‘’…
(2) Ecrimisilin tespit ve takdirinde, İdarenin zarara uğrayıp
uğramadığına, işgalcinin kusurlu olup olmadığına ve taşınmazın işgalci
tarafından kullanım şekline bakılmaksızın İdarenin bu taşınmazdan işgalden
önceki hâliyle elde edebileceği muhtemel gelir esas alınır. Ecrimisilin
tespitinde; aynı yer ve mahalde bulunan emsal nitelikteki taşınmazlar için
oluşmuş kira bedelleri veya ecrimisiller, varsa
bunlara ilişkin kesinleşmiş yargı kararları, gerektiğinde ilgisine göre
belediye, ticaret odası, sanayi odası, ziraat odası, borsa gibi kuruluşlardan
veya bilirkişilerden soruşturulmak suretiyle edinilecek bilgiler ile taşınmazın
değerini etkileyecek tüm unsurlar göz önünde bulundurulur.
…
(5)
Bakanlık, uygulamada birliği sağlamak amacıyla, ecrimisilin
tespit ve takdirine ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”
19. 20/8/2011 tarihli ve 28031 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan 336 sayılı Milli Emlak Tebliği’nin 3. Maddesi şöyledir:
“Bu Genel Tebliğ; 8/9/1983 tarihli ve 2886
sayılı Devlet İhale Kanununun 75 ve geçici 3 üncü
maddeleri ile 19/6/2007 tarihli ve 26557 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak
1/7/2007 tarihinde yürürlüğe giren Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında
Yönetmelik hükümlerine dayanılarak hazırlanmıştır.”
20. Tebliğ’in “Ecrimisilin tespit
ve takdir edilmesi” kenar başlıklı 5. Maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(3) Hazine taşınmazlarının gerçek veya tüzel
kişilerce işgale uğradığının tespit edilmesi hâlinde; tespit tarihinden
itibaren onbeş gün içinde taşınmaz tespit tutanağına
dayanılarak bedel tespit komisyonunca tespit tarihinden geriye doğru beş yılı
geçmemek üzere, tarımsal amaçlı kullanımlar ile belediye ve mücavir alan
sınırları dışında gelir getirici unsur taşımayan kullanımlar için taşınmazın
emlak vergisine esas asgari değerinin yüzde birbuçuğundan;
belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve planlı alanlarda tarım dışı
kullanımlar için ise taşınmazın emlak vergisine esas asgari değerinin yüzde
üçünden az olmamak üzere ecrimisil tespit ve takdir
edilir.
(4)
Belediye ve mücavir alan sınırları dışında veya köy sınırları içinde olan ve
tarımsal amaçla kullanılmakta iken, belediye sınırlarının genişlemesi sonucunda
belediye ve mücavir alan sınırları içinde kalan ve/veya imar planına tabi
tutulan taşınmazların tarımsal amaçlı kullanımından dolayı ecrimisil
tespit ve takdirinde, tarımsal kullanım dikkate alınır. Ancak, bu taşınmazların
ecrimisil bedeli; taşınmazın sınırları içerisinde
bulunduğu ilçede taban, kıraç ve sulu arazi için belirlenen emlak vergisine
esas asgari arazi metrekare birim bedellerinin yüzde bir buçuğundan az olamaz.”
2. Danıştay Kararı
21. Danıştay Onuncu Dairesinin 2/7/2019 tarihli ve E.2018/2705,
K.2019/5233 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
“…İstanbul İli, Kadıköy İlçesi, Zühtüpaşa Mahallesi, 89 pafta, 427 ada, 17 parsel sayılı ve
4.000,00 m² yüzölçümlü taşınmazın 3.907,00 m²’lik kısmının spor tesisi yapılmak
suretiyle fuzulen işgal edildiğinden bahisle
04/11/2014-20/05/2016 tarihleri arası dönemi için 1.429.895,80 TL ecrimisil istenilmesine ilişkin 02/06/2016 tarih ve 71450
sayılı ecrimisil ihbarnamesinin iptali istemiyle
görülmekte olan dava açılmıştır.
…
Uyuşmazlığın çözümü için Mahkemece yerinde
yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen ve karara dayanak
alınan bilirkişi raporunda; aynı adada yer alan 9,15 ve 16 sayılı parsellerdeki
işgaller için Mahkemelerce 2014 yılı için alınan yıllık birim bedeller birlikte
değerlendirilirek 2014 yılı 119,48 TL birim bedel
üzerinden toplam ecrimisil bedelinin 754.610,57 TL
olarak hesaplanarak hükme esas alındığı; ancak bilirkişi raporundaki hava
fotoğrafı incelendiğinde dava konusu taşınmazın Fenerbahçe-Kalamış caddesi
bitiminde ve Alara Sokağına (Tur Yolu) cepheli olduğu görülmektedir.
Ecrimisil bedelinin, taşınmazın emlak vergi değerinin %3’ünden az olamayacağına
ilişkin düzenleme dikkate alınarak Alara Sokağını emlak vergi değerinin %3’üne
göre belirlenmesi gerekirken, bu husus gözönüne
alınmadan düzenlenen söz konusu rapor, hükme esas alınabilecek yeterlilikte
görülmemiştir.
Bu durumda, ecrimisil
bedelinin belirlenmesinde taşınmazın emlak vergisine esas asgari değerinin
dikkate alınması gerekirken, bu hususlar gözetilmeden, eksik incelemeye dayalı
bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle dava konusu işlemin kısmen iptali, kısmen
de davanın reddi yolunda verilen İstanbul 12. İdare Mahkemesi kararının,
davanın reddine ilişkin kısmına yönelik davacı istinaf başvurusunun reddine
dair temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır…”
B. Uluslararası Hukuk
22. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. Maddesinin
(1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile
ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar
konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
23. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme’nin 6. Maddesinin
bir mahkeme önünde medeni hak ve yükümlülüğe ilişkin bir iddiada bulunma
hakkını güvence altına aldığını, mahkemenin teşkilatı ve yargılamanın
yürütülmesinin bu güvencenin kapsamında olduğunu (Golder/İngiltere, B. Nob 4451/70,
21/2/1975, § 36), davalarda adil yargılanma koşullarını yerine getirme
yükümlülüğünün ulusal makamlara ait olduğunu ifade etmiştir (Dombo Beheer B.V.v/
Hollanda, B. No: 14448/88, 27/10/1993, § 33).
24. AİHM, Sözleşme’nin 6. Maddesi adil yargılanma hakkını
güvence altına alırken delillerin kabul edilme yöntemi konusunda herhangi bir
kural koyma yetkisinin kendisinde olmadığını, ulusal kanunlar tarafından bu
hususların belirleneceğini, Sözleşme’deki hak ve
yükümlülükleri ihmal etmediği sürece mahkemeler tarafından yapılan hataların giderilmesi
görevinin de kendisinde olmadığını belirtmiştir (Schenk/İsviçre, B. No: 10862/84, 12/7/1988, §§ 45, 46). Bu açıdan
AİHM yaklaşımına göre yargılama süreci bütün olarak dikkate alınacak, bu
süreçte delillerin nasıl sunulduğu da dâhil olmak üzere tüm deliller yönünden
hakkaniyetsiz bir değerlendirme yapılıp yapılmadığı dikkate alınacaktır (Schuler-Zgraggen/İsviçre, B. No: 14518/89, 24/6/1993, §
66).
25. Buna paralel olarak AİHM, davaya bakan mahkemelerin Sözleşme’deki hakların etkili bir biçimde korunması için
Sözleşme’nin 6. Maddesine göre “tarafların
dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi”
olduğunu belirtmiştir (Dulaurans/Fransa, B. No: 34553/97, 21/3/2000, § 33;
Kraska/İsveç, B. No: 13942/88, 19/4/1993, § 30).
26.AİHM’e göre, tarafların ileri sürdükleri delillerin kabul
edilebilirliği hususunda yerel mahkemeler belirli bir takdir yetkisine sahip
olmakla birlikte mahkemelerin kararlarında yeterli bir gerekçe göstermeleri
gerekir (Suominen/Finlandiya, B. No: 37801/97, 1/7/2003, §
36). Kararlarda gerekçe belirtilme zorunluluğu, mahkemelerin tarafları adil bir
şekilde dinleme yükümlülüğüyle de doğrudan ilgilidir (Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/4/2007, § 85).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 11/12/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
28. Başvurucular, ecrimisil ödeyerek
tarımsal amaçla kullandıkları Hazine arazileri için bir önceki döneme göre ecrimisil bedellerinde yüz kattan fazla artış yapılmasının
hukuka aykırı olduğunu ve hakkaniyetli olmadığını ifade etmişlerdir. Ayrıca ecrimisil bedelinin eksik araştırmaya dayalı olarak kanun
ve yönetmelik hükümleri gözetilmeden sadece Milli Emlak Tebliği hükümleri
gözetilerek idarece belirlendiğini ve Bölge İdare Mahkemesince sadece idarenin
delillerine itibar edilerek hüküm tesis edildiğini iddia eden başvurucular
taşınmazların mevcut durumlarının ve elde edebilecekleri olası gelirlerin
ilgili odalara sorularak ya da bilirkişi incelemesi yaptırılarak
belirlenmediğini, söz konusu hususlara yönelik iddia ve itirazlarının da
kararda karşılanmadığını belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüşlerdir.
29. Başvurucular ayrıca, uyuşmazlığa konu taşınmazların belediye
mücavir alanı içine alınması nedeniyle ecrimisil
bedellerinde büyük artışın söz konusu olduğunu, bu durumdan haberdar
edilmediklerini ve kendilerine bildirim yapılmadığını, mevcut hâliyle ecrimisil bedelinde önceki yıllara oranla gerçekleşen
artışı öngörmelerinin de mümkün olmadığını belirterek hukuki güvenlik,
belirlilik ve kanunilik ilkelerinin ihlal edildiğini ifade etmişlerdir.
30. Öte yandan başvurucular, imar çalışması neticesinde çizilen
sınır nedeniyle bölgede yer alan taşınmazların ecrimisil
bedelinde meydana gelen farklılaşmanın eşitlik ilkesini ihlal ettiğini, söz
konusu taşınmazların fiilî durumunda, altyapı hizmetlerinde ve kullanım
şekillerinde hiçbir farkın bulunmadığını, buna mukabil sınırın içinde kalan
taşınmazlar hakkında diğerlerinden çok daha yüksek bir ecrimisil
bedeli belirlendiğini ve eşitlik ilkesinin de ihlal edildiğini belirtmişlerdir.
B. Değerlendirme
31. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. Maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular Hazine taşınmazlarına yönelik ecrimisil bedelinde kendilerine herhangi bir bildirim
yapılmaksızın bir önceki döneme göre yüz kattan fazla artış yapıldığını, bu
hususlara yönelik iddia ve itirazlarınındeğerlendirilmediğini
ve Bölge İdare Mahkemesince sadece idarenin delillerine itibar edilerek hüküm
tesis edildiğini belirtmişlerdir. Buna göre başvurucuların iddialarının adil
yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan hakkaniyete uygun yargılanma
hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
34. Sözleşme metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil
yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın
36. Maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. Maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında
ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. Maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak
suretiyle gerek Sözleşme’nin lafzî içeriğinde yer
alan gerekse AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen
ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. Maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 38).
35. Anayasa’nın 36. Maddesi uyarınca herkes iddia, savunma ve
adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa’nın anılan maddesinde adil yargılanma
hakkından ayrı olarak iddia ve savunma hakkına birlikte yer verilmesi,
taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması
gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet
Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 37).
36. Yargılama makamları, yargılamanın taraflarınca ileri sürülen
iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Bununla
birlikte belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve
gösterilmek istenilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme
yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada geçerli olan
delil sunma ve inceleme yöntemlerinin adil yargılanma hakkına uygun olup
olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Anayasa
Mahkemesinin görevi başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup
olmadığını değerlendirmektir. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın
yürütülebilmesi içintaraflara iddialarını ve tanık
delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme hususunda uygun
imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya
hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi
zorunludur (Yüksel Hançer, B. No:
2013/2116, 23/1/2014, § 19). Bunun yanında Anayasa’daki hakların etkili bir
biçimde korunması için davaya bakan mahkemelerin de Anayasa’nın 36. Maddesine
göre tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde
inceleme görevi vardır (Mehmet Çelikkıran, B. No: 2013/9648, 20/1/2016, § 34).
Bu kapsamda mahkemelerin tarafların iddia ve delillerini etkili bir biçimde
inceleme görevinin, tarafların argümanlarının adil yargılanma şartlarını
sağlayacak ölçüde yargılama makamlarınca dikkate alınması ile yerine getirilmiş
olacağı açıktır.
37. Gerekçeli karar hakkı da Anayasa’nın 36. Maddesinde
düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamında yer almaktadır. Somut başvuruda adil
yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerden gerekçeli karar hakkının
gereklerinin yerine getirilip getirilmediğinin de hakkaniyete uygun yargılanma
hakkı kapsamında dikkate alınması gerekmektedir. Zira mahkemelerin yargılama
sırasında verdikleri kararların hangi maddi ve hukuki nedene dayandığını ilgili
ve yeterli ölçüde açıklaması, taraflarca ileri sürülen iddia ve delillerin
etkili bir şekilde incelendiği hususuyla da doğrudan ilişkilidir.
38. Anayasa’nın 141. Maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa
kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulmalıdır (Canan Tosun,
B. No: 2014/8891, 10/5/2017, § 23).
39. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Bu hak, tarafların
muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddiaların kurallara uygun biçimde
incelenip incelenmediğini bilmeleri ve demokratik bir toplumun kendi adına
verilen yargı kararlarının sebeplerini öğrenmesinin sağlanması için de
gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri
[GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
40. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği,
davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut
bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması,
başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde
davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile
yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve
diğerleri, § 35).
41. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu
kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve
yeterli bir yanıt vermemesi veya karşılanması gereken usul veya
esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden
olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri,
§ 39).
42. Başvuru konusu olayda hakkaniyete uygun yargılanma hakkı
kapsamında anılan ilkeler çerçevesinde bir değerlendirme yapılması
gerekmektedir.
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
43. Başvuru konusu olayda başvurucular, tarımsal amaçla
kullandıkları Hazine taşınmazlarına yönelik ecrimisil
bedelinde, kendilerine herhangi bir bildirim yapılmaksızın ve yeni koşullar
uyarınca taşınmazların kullanımına devam edilip edilmeyeceğine yönelik
görüşleri alınmaksızın bir önceki döneme göre yüz kattan fazla artış yapıldığını,
bu hususa yönelik iddia ve itirazlarının mahkemece değerlendirilmediğini ve
sadece idarenin işlemine dayanak olarak gösterdiği 336 sayılı Tebliğ’e itibar
edilmek suretiyle davanın reddedildiğini belirterek adil yargılanma haklarının
ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
44. İlke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış
maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk
kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla
ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru
incelemesine konu olamaz (Necati Gündüz ve
Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26). Ancak
başvurucuların yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının
makul, ilgili ve yeterli bir gerekçeyle karşılanması gerekmektedir.
45. Bölge İdare Mahkemesince 336 sayılı Milli Emlak Tebliği’nin
5. Maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, işgal edilen Hazine taşınmazlarının
emlak vergisine esas asgari değerinin en az yüzde bir buçuğu oranında ecrimisil talep edileceği, davacılar tarafından tarım
yapılmak suretiyle fuzulen işgal edildiği tutanakla
tespit edilen taşınmazların emlak vergisine esas asgari değerinin belirtilen
oranı üzerinden asgari arsa ve arazi m² birim değerleri baz alınarak ecrimisil bedellerinin hesaplandığı, mevzuat gereği
hesaplanacak ecrimisil bedellerinin bu miktarlardan
aşağı olamayacağı ve bu nedenle ecrimisil
bedellerinin davacıların lehine olacak şekilde en aşağı değerden hesaplandığı
gerekçeleriyle davaların reddine karar verilmiştir (bkz. § 12).
46. Öte yandan başvurucuların söz konusu taşınmazların işgali
nedeniyle önceki dönemlerde de ecrimisil tahakkuk
ettirildiği ve işgal davalı idarenin bilgisi dâhiline girdiği için fuzuli şagil olarak nitelendirilmelerinin ve ecrimisil
istenilmesinin mümkün olmadığı, buna ilişkin Danıştay kararları mevcut olduğuna
dair iddiaları da Bölge İdare Mahkemesi kararlarında karşılanmış; Yönetmelik’in
88. Maddesi uyarınca, fuzuli şagilin işgal veya
tasarruf ettiği taşınmazdan tahliyesinin herhangi bir nedenle sağlanamamış
olması durumunun aynı taşınmazdan ikinci ve müteakip defalar ecrimisil istenmesine engel teşkil etmeyeceği, ecrimisilin tahsil edilmiş olmasının taşınmazdaki
kullanımın devamı hakkını vermeyeceği belirtilerek bu iddialara itibar
edilmediği hüküm altına alınmıştır.
47. Bölge İdare Mahkemesince, Afyonkarahisar Belediyesi
Başkanlığı tarafından 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18. Maddesi
uyarınca yapılan parselasyon işlemi sonrasında 15/6/2010 tarihinde Hazine adına
tescil edilen uyuşmazlığa konu taşınmazların imar planında konut alanında
kaldıkları, ancak tarımsal amaçla kullandıkları Hazine taşınmazları yönünden
fuzuli şagil durumunda bulunan başvuruculardan ilgili
mevzuat hükümleri uyarınca istenilebilecek ecrimisil
bedelinin en aşağı miktar üzerinden tahakkuk ettirildiği, en alt sınırdan ecrimisil bedeli belirlendiği için ayrıca ecrimisil bedeli belirlenmesine yönelik inceleme
yapılmasına gerek görülmediği ve en aşağı değerden hesaplandığı için ecrimisil bedellerinin davacıların lehine olduğu yönündeki
tespitler ile idarenin tesis ettiği işlemler hukuka uygun bulunmuştur. Bu
kapsamda Bölge İdare Mahkemesince ilgili mevzuat hükümleri ve somut olaya
ilişkin durum birlikte değerlendirilmek suretiyle sonuca varıldığı
anlaşılmıştır.
48. Ayrıca her ne kadar başvurucular tarafından taşınmazları
için istenilen ecrimisil bedelleri ile yakın mesafede
yer alan başka taşınmazlar için istenilen ecrimisil
bedelleri arasında yüksek farkların bulunduğu belirtilmiş ise de uyuşmazlığa
konu taşınmazların planlı alan içinde yer aldığı ve konut alanında kaldığı,
bahsi geçen diğer taşınmazların ise planlı alan dışında bulunduğu ve ecrimisil bedelleri arasındaki farkın da bundan
kaynaklandığı anlaşıldığından bu yönden de bir ihlalin bulunmadığı kanaatine
ulaşılmıştır.
49. Bunun yanında başvurucular tarafından yargılama sürecinde
karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi
olamadıklarına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadıklarına,
karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme
fırsatı bulamadıklarına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili
iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da
kanıt sunulmadığı gibi mahkemenin kararlarında bariz takdir hatası veya açık
bir keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit
edilmemiş ve hakkaniyete uygun yargılanma hakkı bakımından bir ihlalin
bulunmadığı değerlendirilmiştir.
50. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 36. Maddesinde
güvence altına alınan hakkaniyete uygun yargılanma haklarının ihlal
edilmediğine karar verilmesi gerekir.
Celal Mümtaz AKINCI bu görüşe katılmamıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA
OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa’nın 36. Maddesinde güvence altına alınan hakkaniyete
uygun yargılanma hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE Celal Mümtaz AKINCI’nın
karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
11/12/2019 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvurucular, ecrimisil ödeyerek
tarımsal amaçla kullandıkları Hazine arazileri için bir önceki döneme göre ecri
misil bedellerinde yüz kattan fazla artış yapılmasının hukuka aykırı olduğunu
ve hakkaniyetli olmadığını ifade etmişlerdir. Ayrıca ecrimisil
bedelinin eksik araştırmaya dayalı olarak kanun ve yönetmelik hükümleri
gözetilmeden sadece Milli Emlak Tebliği hükümleri gözetilerek idarece
belirlendiğini ve Bölge İdare Mahkemesince sadece idarenin delillerine itibar
edilerek hüküm tesis edildiğini iddia eden başvurucular, taşınmazların mevcut
durumlarının ve elde edebilecekleri olası gelirlerin ilgili odalara sorularak ya
da bilirkişi incelemesi yaptırılarak belirlenmediğini, söz konusu hususlara
yönelik iddia ve itirazlarının da kararda karşılanmadığını belirterek adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Başvurucular daha önce tapuda da tarla vasfında olan hazine
arazilerini ekerek üretim yapmakta ve Hazine’ye de ecri misil ödemektedirler.
Ekilen bu yerler mücavir alan sınırlarının değişmesi sebebiyle tapuda ARSA
vasfına dönüşmüştür. Hazine, 2011- 2014 dönemi ecrimisil
bedellerini, taşınmazların kullanım amaçlarını yani tarımsal amaçla ve tarla
olarak kullanılmalarını ve elde edilebilecek azami geliri dikkate
almaksızın,336 sıra numaralı Milli Emlak Tebliği uyarınca emlak vergisine esas
asgari değerin yüzde bir buçuğu (%1,5) üzerinden yeniden değerleme yaparak ecri
misil bedellerini belirleyerek Eylül 2014 tarihinde başvuruculara tebliğ
etmiştir.
3. Başvurucular 2014 yılında geriye dönük olarak 2011 – 2014
dönemi için kendilerinden daha önceki yıllarda ödedikleri ecrimisilin
100 kat ve fazlası, fahiş ve sürpriz bir bedelle karşılaşınca yargıya başvurmak
zorunda kalmışlardır.
Afyonkarahisar İdare Mahkemesi, “… taşınmazın emsal ecrimisil bedelinin hesaplanmasına ilişkin olarak ilgili
yerlerden yapılmış araştırma ya da yaptırılmış bilirkişi incelemelerine ilişkin
yeterli bir bilgi ya da veriye yer verilmediği, ecrimisil
bedelinin belirlenmesi için anılan yasa ve yönetmelik kuralları gereği
taşınmazın davacı tarafından işgali öncesi hali hazır arazi niteliği ile elde
edebileceği olası gelirin, bu durumu ile emsal kira bedelleri, ecrimisiller, varsa bunlara ilişkin yargı kararları göz
önünde bulundurularak ve ilgili odalara sorularak ya da bilirkişi incelemesi
ile de belirlenmediği görülmektedir. Bu durumda, ecrimisilin yönetmelikte öngörülen şekilde tespit ve
taktir edilmemesi nedeniyle dava konusu işlemde hukuka uyarlık
bulunmamaktadır.” diyerek davaların kabulüne idari işlemlerin iptaline karar
vermiştir.
Bu kararlara idarenin itirazı üzerine Denizli Bölge İdare
Mahkemesi, “… davacı tarafından tarım yapılmak suretiyle fuzulen
işgal edildiği tutanakla tespit olunan söz konusu taşınmazın emlak vergisine
esas asgari değerinin yüzde bir buçuğu ( %1,5)
üzerinden yıllar itibariyle yeniden değerleme oranlarında arttırılarak …. uygulanacakarsa ve arazi m2 birim
değerleri baz alınarak ecrimisil bedellerinin (336
sıra numaralı Milli Emlak Tebliği
uyarınca) hesaplandığı …. mevzuat gereği hesaplanacak ecrimisil bedellerinin bu miktardan aşağı olamayacağı
anlaşıldığından, davacı lehine yapılan ecrimisil
tahakkukunda hukuka aykırılık görülmemiştir. “ diyerek
Afyonkarahisar İdare Mahkemesi kararının bozulmasına, işin esasına girerek
davaların REDDİNE karar vermiştir.
4. Sorun, ecrimisil bedellerinin yerel
mahkeme gibi yönetmeliğe göre mi
yoksa Bölge İdare Mahkemesi gibi Milli Emlak
Tebliği’ne göre mi tespit edilmesi gerektiği ihtilafından
kaynaklanmıştır. Yerel mahkeme, taşınmazların hali
hazır arazi niteliği ile elde
edilebilecek olası gelirin dikkate alınması suretiyle ecrimisilin hesaplanması gerektiğini ifade ederken Bölge
İdare Mahkemesi “ben taşınmazdan gelir elde edilip edilmemesine bakmam tebliğname, ecrimisil arsa asgari
beyan değerinin%1,5 undan az olamaz diyor hesaplamada öyle yapılmıştır.”
Diyerek şekli bir yorumla davaları reddetmiş ve başvurucuların bireysel
başvuruda bulunmalarına neden olmuştur.
5. Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanmış olan Hukuk Sözlüğünde
“ECRİMİSİL: Bir malın kullanılmasından doğan yararların para ölçüleriyle
takdiri” olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla ecrimisil
hesaplanırken “malın kullanılmasından doğan yararların parasal ölçüleri,
karşılığı” dikkate alınmak lazımdır. Başvurucuların ecrimisile
konu taşınmazlarda pancar yetiştirdikleri tartışmasızdır. O halde hesaplama
pancar mahsulü göz önüne alınarak yapılmalıdır. Afyonkarahisar Tarım İl
Müdürlüğü hesaplamalarına göre pancar ekilmesi halinde 1 dekardan elde
edilebilecek ortalama yıllık net gelir ve yarar 756.- TL dir.
Birinci başvurucunun 1.388,88 m2 lik taşınmazdan elde
edeceği ortalama net gelir üç yıllık 3150.-TL
dir. Oysa birinci başvurucudan istenen üç yıllık ecrimisil
8320.-TL dir. Bu bedel elde edebileceği
gelirin yaklaşık 2,6 katından fazladır. Bu başvurucunun önceki yıllarda ödediği
ecrimisil ise 69.-TL dir.
İkinci başvurucu ise 10.000 m2 lik
taşınmazda pancar yetiştirmiştir. Tarım İl Müdürlüğüne göre kendisinin yılda elde edilebileceği azami gelir, 756X10=7560.-TL dir. Oysa bu başvurucudan
istenen yıllık ecrimisil 19.251.-TL dir. Bu başvurucu bir yıl pancar ektiği
taşınmazdan net 7560.-TL gelir elde
edebildiği halde 19.251.-TL
ecrimisil ödemek zorunda kalacaktır. Bu miktar elde
edilebilecek kazancın 2,5 katından, önceki yıllarda ödenen ecrimisilden
ise 100 kat fazladır. Başvurucunun bir önceki yıl ödediği ecrimisil
ise 195.-TL dir.
6. Yukarıda uğradıkları haksızlık rakamsal olarak ifade olunan
başvurucular dışındaki diğer başvurucular yönünden de durum benzer
mahiyettedir. Başvurucular, kendilerinden sonradan ve geriye doğru istenilen,
sürpriz, öngörülemez ve fahiş ecrimisiller nedeniyle
hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik haklarının da ihlal edildiğini ifade
etmektedirler. Gerçekten başvurucular sonradan kendilerinden kazandıklarının
kat be kat üzerinde ecrimisil bedelleri isteneceğini
bilip öngörebilselerdi herhalde bu taşınmazlardan ziraat yapmazlardı. Tespit
olunan ve mahkemelerce de uygun bulunan bu fahiş ecrimisil
bedellerinden sonra da artık uyuşmazlığa konu arsa (?), tarlalarda üretim ve tarımyapılması beklenmemelidir. Bundan böyle ekilip ürün
elde edilerek ülke ekonomisine katkı sağlaması gereken benzer yüzlerce dönüm
arazi, üretimsizliğe atalete ve kaderlerine terk edilecektir.
7. Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında; “…. hukuk
devletinin gereklerinden birini de hukuk güvenliği ilkesi oluşturmaktadır (AYM,
E.2008/50, K.2010/84, 24/6/2010 ve E.2012/65, K.2012/128, 20/9/2012). Kişilerin
hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi, hukuk normlarının
öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven
duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici
yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal
düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve
kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını,
ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini
ifade etmektedir (AYM, E.2013/39, K.2013/65, 22/5/2013. Bkz. Gökhan Koçar ve Mesut Kasırğa,
B.No:2016/777, § 41).”demektedir.
8. Yine Anayasa Mahkemesince, “…mahkeme olayların başvurucu
tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların
hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Bu nedenle başvurucunun tüm iddiaları
Anayasa’nın 17. ve 40. maddeleri ile ilişkili görülerek bu kapsamda değerlendirilmiştir.(Tahir
Canan, B. No:2012/969, § 16).” denilerek başvurucu tarafından ileri
sürülmeyen haklar yönünden de inceleme yapılmak suretiyle kararlar
verilebilmektedir.
Dosyamızda da başvurucular tarafından açıkça ifade olunmamakla
birlikte Denizli BİM kararı sonucunda, başvurucuların mülklerinde önemli ölçüde
eksilmeye neden olacak, maddi olarak ağır ve katlanılmaz bir yük altına sokarak
haksızlığa uğramaları sonucunu doğuracak ölçüsüz bir mülkiyet hakkı ihlaliyle
karşı karşıya kaldıklarını kanaatindeyim.
9. Gerekçeli kararın 21. paragrafında; "...İstanbul İli, Kadıköy İlçesi, Zühtüpaşa Mahallesi, 89 pafta, 427 ada, 17 parsel sayılı ve
4.000,00 m² yüzölçümlü taşınmazın 3.907,00 m²'lik kısmının spor tesisi yapılmak
suretiyle fuzulen işgal edildiğinden bahisle
04/11/2014-20/05/2016 tarihleri arası dönemi için 1.429.895,80 TL ecrimisil istenilmesine ilişkin 02/06/2016 tarih ve 71450
sayılı ecrimisil ihbarnamesinin iptali istemiyle
görülmekte olan dava açılmıştır.
Uyuşmazlığın çözümü için Mahkemece yerinde
yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen ve karara dayanak
alınan bilirkişi raporunda; aynı adada yer alan 9,15 ve 16 sayılı parsellerdeki
işgaller için Mahkemelerce 2014 yılı için alınan yıllık birim bedeller birlikte
değerlendirilirek 2014 yılı 119,48 TL birim bedel
üzerinden toplam ecrimisil bedelinin 754.610,57 TL
olarak hesaplanarak hükme esas alındığı; ancak bilirkişi raporundaki hava
fotoğrafı incelendiğinde dava konusu taşınmazın Fenerbahçe-Kalamış caddesi
bitiminde ve Alara Sokağına (Tur Yolu) cepheli olduğu görülmektedir.
Ecrimisil bedelinin,
taşınmazın emlak vergi değerinin %3'ünden az olamayacağına ilişkin düzenleme
dikkate alınarak Alara Sokağını emlak vergi değerinin %3'üne göre belirlenmesi
gerekirken, bu husus gözönüne alınmadan düzenlenen
söz konusu rapor, hükme esas alınabilecek yeterlilikte görülmemiştir.
Bu durumda, ecrimisil
bedelinin belirlenmesinde taşınmazın emlak vergisine esas asgari değerinin
dikkate alınması gerekirken, bu hususlar gözetilmeden, eksik incelemeye dayalı
bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle dava konusu işlemin kısmen iptali,
kısmen de davanın reddi yolunda verilen İstanbul 12. İdare Mahkemesi kararının,
davanın reddine ilişkin kısmına yönelik davacı istinaf başvurusunun reddine
dair temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet
bulunmamaktadır..." şeklindeki Danıştay 10. Dairesinin. 2/7/2019 tarihli ve
E.2018/2705, K.2019/5233)sayılı kararına atıf yapılmış ise de;
İstanbul Kadıköy Fenerbahçe Kalamış caddesindeki bir taşınmazın ecrimisil bedeli ile Afyonkarahisar’da köyden mahalleye
dönüşme sonucu, tarla iken arsaya dönüşen ancak hâlâ zirai amaçla kullanılan
nitelik ve değer olarak kıyası kabil olmayan taşınmazla mukayesesinin somut
dosya özelinde isabetli olmadığını düşünmekteyim.
10. Anayasa'nın 138. maddesinde, “Hakimler, görevlerinde
bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine
göre hüküm verirler.” denilmiştir. Mahkemeler bir ihtilafıdavanın
taraflarının hak ve menfaatlerini, adalet ve hakkaniyet çerçevesinde, mevzuatlabirlikte vicdani kanaatlerini de dikkate alarak
çözmek durumundadır. Mahkemelerin görevi mevzuatı olaya bire bir uygulamaktan
ibaret olmasa gerektir.
11. Ayrıca kamu gücünü kullanan idareciler ile mahkemeler,
bireylerle devlet arasındaki ihtilafları çözerken, devlet karşısında zayıf
durumda olan birey haklarını koruma hususunda özen göstermeli, insan için var
olan devletin hak ve menfaatlerini koruma kollama kaygısıyla, bireylerin hak
kayıplarına neden olacak, doğal ve evrensel hukuk kurallarıyla tarihimizden
süzülüp gelen “insanı yaşat ki devlet yaşasın” özdeyiş ve ilkesine aykırı tutum
ve davranışlardan kaçınmalıdır.
12. Hazine tarafından söz konusu taşınmazların pancar ekiminde
kullanıldığı bilinmekte olup, imar durumundaki nitelik değişikliği taşınmazın
kullanım değişikliği sonucunu da doğurmamıştır. Ecrimisil
hesaplanmasında taşınmazın fiili kullanım şekli dikkate alınarak hesaplama
yapılması gerekir. Bu miktar Milli Emlak Tebliği ile belirlenen oranların
altında da olabilir. Nitekim ilgili Yönetmelik hükümleri buna cevaz
vermektedir. Somut olayda Derece Mahkemesince, ilgili Yönetmelik hükümleri ile
taşınmazın fiilen kullanım şekli dikkate alınarak değerlendirme yapıldığı
halde, BİM tarafından yalnızca Milli Emlak Tebliği hükümleri dikkate alınarak
başka hiçbir araştırma, değerlendirme ve tartışma yapılmaksızın hüküm esastan
bozularak davanın reddine karar verilmiştir. Adil yargılanma hakkından
başvuruda bulunan başvurucuların ihlal iddiaları, adil yargılanma hakkının
temel güvencelerinden biri olan gerekçeli karar hakkı veya hakkaniyete uygun
yargılanma hakkı açısından da incelenmemiştir.
13. Mahkememiz çoğunluğunun, “…..
mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiş ve hakkaniyete uygun
yargılanma hakkı bakımından bir ihlalin bulunmadığı değerlendirilmiştir.”(§
49)şeklindeki gerekçelerine katılamadığımı; yukarıda açıklanmaya çalışılan
nedenlerle başvurucular lehine, hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik, mülkiyet,
gerekçeli karar hakkı ve hakkaniyete uygun yargılanma hakları yönünden ihlal
kararı verilmesi gerektiğini düşündüğümden çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne
katılamadım.