TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SHERAPAT YAGMYROVA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/11905)
|
|
Karar Tarihi: 21/7/2020
|
R.G. Tarih ve Sayı: 15/10/2020-31275
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Şermin BİRTANE
|
Başvurucu
|
:
|
Sherapat YAGMYROVA
|
Vekilleri
|
:
|
1. Av. Müslüm YILDIZ
|
|
|
2. Av. Ali DURMAZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, sınır dışı edilme kararı nedeniyle özel ve aile
hayatına saygı hakkının, eşitlik ilkesinin, kötü muamele ve işkence yasağının;
idari gözetim altında tutulma nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/3/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Türkmenistan uyruklu olup 16/4/1964 doğumludur.
Başvurucunun 2/4/1991 ve 3/1/1990 doğum tarihli iki kızı bulunmaktadır.
Başvurucu 19/7/2016 tarihinde Batum'a gitmek üzere İstanbul Atatürk
Havalimanı'nda iken yapılan pasaport kontrolünde başvurucunun daha önceki
soyadının Yagmurova olduğunun anlaşıldığı, hakkında vize ihlali ve ikamet
tezkeresinin geçersiz olması nedeniyle 28/7/2012 tarihinde yurda giriş yasağı
konulduğu, buna rağmen illegal yollardan Türkiye'ye gelmiş olduğu tespit
edilmiştir. Ayrıca yapılan sağlık kontrolünde başvurucunun TPHA testlerinin pozitif
çıktığı, sifilis bulaşıcı
hastalığı olduğu anlaşılmıştır. Bunun üzerine İstanbul Valiliği tarafından
20/7/2016 tarihinde Türkiye'ye giriş kurallarını ihlal ettiği, kamu düzenini ve
sağlığını tehdit ettiği, kaçma ve kaybolma riski bulunduğu gerekçesiyle
başvurucu hakkında sınır dışı ve idari gözetim kararı alınmıştır.
9. Başvurucu 20/7/2016 tarihinde sınır dışı edilmek üzere
İstanbul İl Göç İdaresi Müdürlüğü Geri Gönderme Merkezine yerleştirilmiştir.
Başvurucunun idari gözetim kararına karşı yaptığı itiraz İstanbul 2. Sulh Ceza
Hâkimliğinin 2/8/2016 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Söz konusu karar
2/8/2016 tarihinde kesinleşmiştir. Bununla birlikte İstanbul İl Göç İdaresi
Müdürlüğünce başvurucunun mide rahatsızlığı olması ve düzenli olarak ilaç
tedavisi görmesi dikkate alınarak on beş günde bir imza vermesi koşuluyla 22/8/2016
tarihinde salıverilmesine karar verilmiştir.
10. Başvurucu 28/7/2016 tarihinde sınır dışı kararına karşı
İstanbul 1. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) iptal davası açmıştır. Başvurucu dava
dilekçesinde iki kızının Türkiye'de üniversite eğitimi aldığını, sınır dışı
edilmesi hâlinde aile birliğinin bozulacağını belirtmiştir. Başvurucu ayrıca ek
beyan dilekçesi vererek özel bir hastaneden temin ettiği raporu sunmuştur. Bu
raporda test sonucunun geçirilmiş eski hastalığı gösterdiği, başvurucunun aktif
bulaşıcı hastalığı olmadığı belirtilmiştir.
11. Davalı idarenin 27/9/2016 tarihli birinci savunma
dilekçesinde; başvurucu hakkında Ahıska Türkü olmadığı hâlde Ahıska Türklerine
verilen 14/4/2010 tarihli ikametgâh belgesi düzenlediğinden bahisle tahdit
kaydı bulunduğu, ayrıca 30/7/2009 tarihli İçel Pasaport Yabancılar Şube
Müdürlüğünce konulmuş semti meçhul tahdit kaydı ve 30/12/2011 tarihli İçişleri
Bakanlığınca konulmuş N-99 (istizanlı vize) tahdit kaydı bulunduğu
belirtilmiştir. Başvurucu hakkında Ahıska Türklerine verilen ikametgâh belgesi
düzenlediğinden bahisle resmî belgede sahtecilik suçundan Mersin 2. Asliye Ceza
Mahkemesinde kamu davası açıldığı ifade edilmiştir. Başvurucunun 28/7/2012
tarihinde Sherapat Yagmurova ismine tanzimli pasaport ile Türkiye'den çıkış
yaptığı, girişi yasak olmasına rağmen 6/4/2014 tarihinde Sherapat Yagmyrova
ismine kayıtlı pasaport ile Türkiye'ye giriş yaptığı vurgulanmıştır.
Başvurucunun İstanbul Lepra Deri ve Zührevi Hastalıklar Hastanesinde yapılan
muayenesinde TPHA testlerinin pozitif çıktığı, sifilis
bulaşıcı hastalığı olduğu, başvurucunun kamu düzenini ve kamu sağlığını tehdit
ettiği ifade edilmiştir. N-99 istizanlı vize kararının bazı yabancıların ülkemize
İçişleri Bakanlığının ön izniyle girebileceğini ifade eden bir tedbir kararı
olduğunu, başvurucu hakkında 30/12/2011 tarihinde istizanlı vize tahdit kodu
konulmasına rağmen ön izin alınmadan 6/4/2014 tarihinde ülkeye giriş yaptığı
anlaşıldığından legal yollardan geldiğinin kabul edilemeyeceği savunulmuştur.
12. Mahkeme 26/12/2016 tarihinde davayı kesin olarak
reddetmiştir. Karar gerekçesinde; başvurucu hakkında konulan tahditlerin
mevzuat uyarınca 2012 yılında süresinin dolmuş olduğu, bu nedenle Türkiye'ye
girişinin illegal sayılamayacağı, dolayısıyla tahdit kayıtları sebep
gösterilerek sınır dışı kararı alınmasının hukuka uygun olmadığı ancak hakkında
TPHA (+) sifilis tanısı
bulunduğundan kamu sağlığı açısından tehdit oluşturduğu sabit görülerek sınır
dışı edilmesine ilişkin işlemin hukuka aykırı olmadığı ifade edilmiştir.
13. Karar başvurucuya 27/2/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 21/3/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
15. Başvurucunun sınır dışı işlemine yönelik tedbir kararı
verilmesi istemi, Anayasa Mahkemesinin 23/3/2017 tarihli kararı ile Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 73. maddesi uyarınca reddedilmiştir.
16. UYAP üzerinden yapılan inceleme neticesinde başvurucu
hakkında Ahıska Türklerine verilen ikametgâh belgesi düzenlediğinden bahisle
resmî belgede sahtecilik suçundan Mersin 2. Asliye Ceza Mahkemesinde açılan
dava sonucunda 15/12/2017 tarihinde başvurucunun beraatine karar verildiği
anlaşılmıştır. Kararın gerekçesinde; sanıkların sahtecilik suçundan
cezalandırılabilmesi için öncelikle suça konu bir belgenin olması gerektiği,
başvurucunun da aralarında bulunduğu sanıklar bakımından suça konu herhangi bir
belgenin bulunmadığı, bu nedenle yüklenen suçun yasal unsurlarının oluşmadığı
belirtilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
17. 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası
Koruma Kanunu’nun "Sınır dışı etme
kararı alınacaklar" kenar başlıklı 54. maddesi şöyledir:
"(1) Aşağıda sayılan
yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı alınır:
a) 5237 sayılı Kanunun 59 uncu maddesi
kapsamında sınır dışı edilmesi gerektiği değerlendirilenler
b) Terör örgütü yöneticisi, üyesi,
destekleyicisi veya çıkar amaçlı suç örgütü yöneticisi, üyesi veya
destekleyicisi olanlar
c) Türkiye’ye giriş, vize ve ikamet izinleri
için yapılan işlemlerde gerçek dışı bilgi ve sahte belge kullananlar
ç) Türkiye’de bulunduğu süre zarfında geçimini
meşru olmayan yollardan sağlayanlar
d) Kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu
sağlığı açısından tehdit oluşturanlar
e) Vize veya vize muafiyeti süresini on günden
fazla aşanlar veya vizesi iptal edilenler
f) İkamet izinleri iptal edilenler
g) İkamet izni bulunup da süresinin sona
ermesinden itibaren kabul edilebilir gerekçesi olmadan ikamet izni süresini on
günden fazla ihlal edenler
ğ) Çalışma izni olmadan çalıştığı tespit
edilenler
h) Türkiye’ye yasal giriş veya Türkiye’den
yasal çıkış hükümlerini ihlal edenler
ı) Hakkında Türkiye’ye giriş yasağı bulunmasına
rağmen Türkiye’ye geldiği tespit edilenler
i) Uluslararası koruma başvurusu reddedilen,
uluslararası korumadan hariçte tutulan, başvurusu kabul edilemez olarak
değerlendirilen, başvurusunu geri çeken, başvurusu geri çekilmiş sayılan,
uluslararası koruma statüleri sona eren veya iptal edilenlerden haklarında
verilen son karardan sonra bu Kanunun diğer hükümlerine göre Türkiye’de kalma
hakkı bulunmayanlar
j) İkamet izni uzatma başvuruları
reddedilenlerden, on gün içinde Türkiye’den çıkış yapmayanlar
(2) Başvuru sahibi veya uluslararası koruma
statüsü sahibi kişiler hakkında, sadece ülke güvenliği için tehlike
oluşturduklarına dair ciddi emareler bulunduğunda veya kamu düzeni açısından
tehlike oluşturan bir suçtan kesin hüküm giymeleri durumunda sınır dışı etme
kararı alınabilir."
18. 6458 sayılı Kanun’un “Sınır
dışı etmek üzere idari gözetim ve süresi” kenar başlıklı 57. maddesi
şöyledir:
“(1)54 üncü madde kapsamındaki yabancılar,
kolluk tarafından yakalanmaları hâlinde, haklarında karar verilmek üzere derhâl
valiliğe bildirilir. Bu kişilerden, sınır dışı etme kararı alınması gerektiği
değerlendirilenler hakkında, sınır dışı etme kararı valilik tarafından alınır.
Değerlendirme ve karar süresi kırk sekiz saati geçemez.
(2) Hakkında sınır dışı etme kararı
alınanlardan; kaçma ve kaybolma riski bulunan, Türkiye’ye giriş veya çıkış
kurallarını ihlal eden, sahte ya da asılsız belge kullanan, kabul edilebilir
bir mazereti olmaksızın Türkiye’den çıkmaları için tanınan sürede çıkmayan,
kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar
hakkında valilik tarafından idari gözetim kararı alınır. Hakkında idari gözetim
kararı alınan yabancılar, yakalamayı yapan kolluk birimince geri gönderme
merkezlerine kırk sekiz saat içinde götürülür.
(3) Geri gönderme merkezlerindeki idari
gözetim süresi altı ayı geçemez. Ancak bu süre, sınır dışı etme işlemlerinin
yabancının iş birliği yapmaması veya ülkesiyle ilgili doğru bilgi ya da
belgeleri vermemesi nedeniyle tamamlanamaması hâlinde, en fazla altı ay daha
uzatılabilir.
(4) İdari gözetimin devamında zaruret olup
olmadığı, valilik tarafından her ay düzenli olarak değerlendirilir. Gerek
görüldüğünde, otuz günlük süre beklenilmez. İdari gözetimin devamında zaruret
görülmeyen yabancılar için idari gözetim derhâl sonlandırılır. Bu yabancılara,
belli bir adreste ikamet etme, belirlenecek şekil ve sürelerde bildirimde
bulunma gibi idari yükümlülükler getirilebilir.
(5) İdari gözetim kararı, idari gözetim
süresinin uzatılması ve her ay düzenli olarak yapılan değerlendirmelerin
sonuçları, gerekçesiyle birlikte yabancıya veya yasal temsilcisine ya da
avukatına tebliğ edilir. Aynı zamanda, idari gözetim altına alınan kişi bir
avukat tarafından temsil edilmiyorsa, kendisi veya yasal temsilcisi kararın sonucu,
itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirilir.
(6) İdari gözetim altına alınan kişi veya
yasal temsilcisi ya da avukatı, idari gözetim kararına karşı sulh ceza hâkimine
başvurabilir. Başvuru idari gözetimi durdurmaz. Dilekçenin idareye verilmesi
hâlinde, dilekçe yetkili sulh ceza hâkimine derhâl ulaştırılır. Sulh ceza
hâkimi incelemeyi beş gün içinde sonuçlandırır. Sulh ceza hâkiminin kararı
kesindir. İdari gözetim altına alınan kişi veya yasal temsilcisi ya da avukatı,
idari gözetim şartlarının ortadan kalktığı veya değiştiği iddiasıyla yeniden
sulh ceza hâkimine başvurabilir.
(7) İdari gözetim işlemine karşı yargı yoluna
başvuranlardan, avukatlık ücretlerini karşılama imkânı bulunmayanlara,
talepleri hâlinde 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu hükümlerine
göre avukatlık hizmeti sağlanır.”
B. Uluslararası Hukuk
19. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı"
kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
“(1) Herkes özel ve aile hayatına, konutuna
ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu
makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir
toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması,
suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu
olabilir.”
20. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) öncelikle uluslararası
yerleşik hukuk çerçevesinde ve Sözleşme'ye dâhil diğer antlaşmalardan doğan
yükümlülüklerine dayalı olarak Sözleşmeci devletlerin yabancıların ülkeye
giriş, ülkede ikamet ve ülkeden sınır dışı edilmelerini denetlemek hakkına
sahip olduğunu teyit etmektedir (Vilvarajah
ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 13163/87, 13164/87...,
30/101991, § 102; Ahmut/Hollanda,
B. No: 21702/93, 28/11/1996, § 67-b).
21. Sözleşme, bir yabancının ülkeye giriş yapma veya orada
ikamet etme hakkını yahut bir kişinin aile yaşamını belirli bir ülkede kurma
hakkını güvence altına almamaktadır (Abdulaziz,
Cabales and Balkandali/Birleşik Krallık [GK], B. No: 9214/80..., 28/5/1985, § 68; Ahmut/Hollanda, § 67-c).
22. Bunun yanı sıra aile hayatına saygı hakkının kamusal
makamlara yüklediği mükellefiyetin çiftlerin evlenme suretiyle ikamet
edecekleri ülkeyi seçmeleri ve aynı ülke vatandaşı olmayan eşlerin bu ülkeye
yerleşmelerini kabul etmek şeklinde genel bir yükümlülüğü kapsadığı söylenemez
(Biao/Danimarka [BD], B. No:
38590/10, 24/5/2016, § 117).
23. Sözleşme yabancıların ülkeye girişi veya orada yerleşmeleri
hususundaki bir hakkı güvence altına almamakla birlikte kişinin yakın aile
bireylerinin bulunduğu bir ülkeden ayrılmak zorunda olması belirli koşullar
altında aile hayatına saygı hakkının ihlal edilmesine neden olabilir (Boultif/İsviçre, B. No: 54273/00,
2/8/2001, § 39).
24. Aile hayatına saygı hakkının yalnızca vatandaşlar tarafından
değil hukuka uygun şekilde ikamet eden yabancılar tarafından oluşturulan aile
birliklerini de koruduğunun kabulü gerekir. AİHM'in sınır dışı etme ve
suçluların iadesi tedbirlerine ilişkin içtihadında aile hayatı yönünden Sözleşmeci devletin hâkimiyet alanında
yasal olarak ikamet eden yabancıların Sözleşme'nin sağladığı güvencelerden
yararlanabileceğine vurgu yapılmaktadır. Bu anlamda aile hayatı çekirdek aile
ile sınırlı olarak anlaşılır. Bununla birlikte AİHM Sözleşme'nin bir kişinin
belirli bir ülkede aile kurma gibi bir hakkı içermediğine hükmetmiştir. Bunun
yanı sıra belirli koşullar altında ülkede hukuka aykırı olarak bulunan
yabancıların aile yaşamının da belirtilen güvenceden yararlanması söz konusu
olabilir. Ancak göç kontrolü ve kamu düzeninin korunması için söz konusu olan
gereklilikler aile hayatına saygı hakkının sınırlandırılmasında devletlere
geniş takdir yetkisi verir. Bu bakımdan AİHM içtihadında aile yaşamının gelişim
gösterdiği koşullar, aile hayatındaki ilişkilerin ne ölçüde kesildiği ya da
kesileceği, Sözleşmeci devletteki bağların ne ölçüde olduğu, başka bir yerde
aile yaşamını sürdürmek için aşılamaz nesnel engeller olup olmadığı, göç
kontrolünün gereklerinin veya sınır dışı edilmenin ağır bastığı kamu düzenine
ilişkin değerlendirmelerin olup olmadığı gibi kriterler dikkate alınmaktadır (Slivenko/Letonya [BD], B. No: 48321/99,
9/10/2003, § 94; Amara/Hollanda
(k.k.), B. No: 6914/02, 5/10/2004).
25. AİHM tarafından, sınır dışı etme ve ülkeye kabul ile
Sözleşme'nin 8. maddesi bağlantısı kurularak değerlendirme yapılan davalarda
aile kavramının çekirdek aile olarak yani çiftler arasındaki ilişkilerle ebeveyn
ve küçük çocuklar arasındaki ilişkileri kapsayacak şekilde ele alındığı,
yetişkin çocukların ise aileye bağımlı ve muhtaç olduklarının ispat
edilebildiği ölçüde aile kavramına dâhil edildiği, bu suretle aile kavramının
bu alanda oldukça dar yorumlanmasının tercih edildiği anlaşılmaktadır (Slivenko/Letonya, § 94; A.A/Birleşik Krallık, B. No: 8000/08,
20/9/2011, § 49; Bousarra/Fransa,
B. No: 25672/07, 23/9/2010, §§ 38,39).
26. Sınır dışı kararı alınması ile ülkeden fiilen çıkarılma
işlemleri arasında belirli bir zaman aralığı söz konusu olabilir. Bu zaman
aralığı içinde kişilerin özel ve aile hayatlarında birtakım değişikliklerin
olması mümkün olup bir aile yaşamının mevcut olup olmadığının hangi tarihe göre
belirleneceği sorunu ortaya çıkmaktadır. AİHM, sınır dışı gibi tedbirlerin söz
konusu olduğu başvurularda Sözleşme'nin 8. maddesi kapsamında bir aile
hayatının mevcut olup olmadığını hangi tarihe göre belirleyeceğini kararlarında
göstermiştir. Buna göre AİHM, aile hayatına müdahale oluşturan tedbirin
kesinleştiği ve nihai hâle geldiği tarihte mevcut bir aile hayatı olup
olmadığını dikkate almaktadır (Maslov/Avusturya [B.D], B. No: 1638/03,
23/06/2008, § 61; Ezzouhdi/Fransa, B. No: 47160/99, 13/2/2001, § 25;
Yıldız/Avusturya, B. No:37295/97, 31/10/2002, § 34 ; Mokrani/Fransa, B. No:
52206/99, 15/7/2003, § 34).
27. AİHM birçok içtihadında belirli suçları işlemiş olmaları
nedeniyle kamu düzeni açısından tehlike oluşturduğu kanaatiyle sınır dışı
edilmesine karar verilen başvurucular tarafından aile hayatına saygı hakkı
bağlamında ileri sürülen ihlal iddialarını değerlendirmiş ve sınır dışı etme,
zorla çıkartma, ülke topraklarına girmeyi yasaklama gibi kamu makamlarının
işlemlerinin kişilerin aile hayatına müdahale oluşturduğunu belirtmiştir (Nasri/Fransa, B. No: 19465/92, 13/07/1995,
§ 34; Berrehab/Hollanda, B. No:
10730/84, 21/06/1988; § 23; Boultif/İsviçre,
§ 40; Maslov/Avusturya
[BD], B. No: 1638/03, 23/06/2008, § 61). AİHM, kamu makamlarının oturma izni
vermeme gibi hareketsiz kaldığı durumlarda ise aile hayatına saygı hakkı
bakımından pozitif yükümlülüklerinin gündeme geleceğini ifade etmiştir (Jeunesse/Hollanda, B. No: 12738/10,
3/10/2014, § 105; Butt/Norveç, B.
No: 47017/09, 4/12/2012, § 78).
28. AİHM; bulaşıcı hastalık ve kamu sağlığı nedenleriyle sınır
dışı edilme veya ikamet izni verilmemesi konusunda kategorik olarak yasaklama
getirilmesi, kişilere özgü durumların dikkate alınmasını veya insani
mülahazalarla istisnalar tanınmasını tümüyle engelleyen düzenlemeler
çıkarılmasını Sözleşme'nin 8. ve 14. maddelerinin ihlali kabul etmiştir (Kiyutin/Rusya, B. No: 2700/10, 10/3/2011,
§§ 68-74). AİHM yabancıların ülkeye girişleri, ülkeden sınır dışı edilmeleri
veya ikamet izni verilmemesi gibi kısıtlamaların kolera, sarı ateş ya da ağır
nefes darlığı sendromu (SRAS) ve bazı grip türlerinde olduğu gibi kısa bir
kuluçka dönemi olan ve ciddi anlamda bulaşıcı olan hastalıklara karşı etkili
olabileceğini kabul etmektedir. AİHM'e göre bu tip hastalıklara yakalanmış
kişilerin bir ülkeye girişlerine getirilen kısıtlamalar, bu hastalıkların
yayılmasını, söz konusu yolcuların ülkede bulunmaları, basit temasları ya da
hava parçacıklarının dışa atılması nedeniyle yayabilecekleri hastalığın bu
kişilerin ülkeye alınmayarak engellenmesine katkıda bulunabilir. Ancak bu şekilde
bulaşıcı olduğu kanıtlanmayan hastalıklara sahip yabancılara getirilen
kısıtlamalar bakımından kişilerin kamu sağlığına oluşturduğu risklerin somut ve
bireysel durumlar gözetilerek gerekçelendirilmesi gereklidir (Kiyutin/Rusya, § 68).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 21/7/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Özel Hayata ve Aile
Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
30. Başvurucu; Türkiye'de iki kızıyla birlikte yaşadığını,
kızlarının çalışma ve öğrenci ikamet izinlerinin bulunduğunu, sınır dışı
edilerek Türkmenistan'a gönderilmesi hâlinde çocuklarıyla bağının kopacağını,
aile bütünlüğünün bozulacağını belirtmiştir. Başvurucu bu nedenlerle özel
hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Genel İlkeler
31. Anayasa’nın "Özel hayatın gizliliği" kenar
başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes ... aile hayatına saygı gösterilmesini
isteme hakkına sahiptir. ... aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.”
32. Anayasa’nın “Ailenin
korunması ve çocuk hakları” kenar başlıklı 41. maddesinin birinci ve
ikinci fıkraları şöyledir:
“Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında
eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle
ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını
sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.”
33. Aile hayatına saygı hakkı, Anayasa’nın 20. maddesinin
birinci fıkrasında güvence altına alınmıştır. Anayasa'nın 41. maddesinde ise
aile, Türk toplumunun temeli olarak tanımlanmış; ailenin birey ve toplum
hayatındaki önemine işaret edilmiş ve devlete, ailenin korunması için gerekli
düzenlemeleri yapması ve teşkilat kurması konusunda ödevler yüklenmiştir.
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3) numaralı,
48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile İçtüzük'ün 59. maddesinin (2),
(3) ve (4) numaralı fıkraları uyarınca Anayasa Mahkemesine başvuru konusu
olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını ve
dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda
bulunarak hukuki iddialarını kanıtlamak başvurucuya düşer. Zikredilen kurallara
göre başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal
edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini,
ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen
işlem veya kararların aslı ya da örneğini başvuru dilekçesine eklemesi şarttır.
Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem
ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel
başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna
ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276,
9/1/2014,§§ 19, 20; Ünal Yiğit, B. No: 2013/1075, 30/6/2014, §§ 18, 19; Sabah
Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim
Şirketi, [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19).
35. Yukarıda belirtilen koşullar yerine getirilmediği takdirde
Anayasa Mahkemesi, başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul
edilemez bulabilir. İddiaların dayanaktan yoksun olmadığı konusunda Anayasa
Mahkemesinin ikna edilmesi, başvurucu tarafından ortaya konulan somut bilgi ve
belgelerin niteliğine bağlıdır. Başvurucunun başlangıçta, başvuru hakkında
kabul edilemezlik kararı verilmesini önlemek için başvuru formu ve eklerinde
iddialarını destekleyici belgeleri sunması ve gerekli açıklamaları yapması
zorunludur (Veli Özdemir, § 23; Ünal Yiğit, § 22).
36. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda, başvurucuların
başvurularını titizlikle hazırlama ve takip etme yükümlülükleri vardır. Anayasa
Mahkemesi, başvurucunun soyut şekilde Anayasa hükümlerine atıfta bulunmasının
iddiaların ispatlandığı anlamına gelmeyeceğini birçok kez vurgulamıştır.
Başvurucu; başvuru formunu özenle doldurmak, ihlal iddiasının dayanağı olan tüm
olayları göstermek, başvuruyu aydınlatacak ve hükmün esasını etkileyecek
argümanları destekleyici tüm belgeleri başvuru dilekçesine eklemek ve bir bilgi
veya belge elde edilememişse bunun da nedenlerini açıklamak zorundadır (şeref
ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiği iddiasının kanıtlanamadığına
ilişkin bir karar için bkz. Ünal Yiğit,
§§ 25, 26; ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasının kanıtlanamadığına
ilişkin bir karar için bkz. Sabah Yıldızı
Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, §§
22-26).
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
37. Anayasa'nın 20. maddesiyle güvence altına alınan aile hayatı, hâlihazırda mevcut, gerçek,
fiilen yakın ve kişisel bağların kurulmuş olduğu aile birlikteliklerini
içermektedir (Oksana Chicheishvili, B.
No: 2014/19023, 20/12/2017, § 31).
38. Sınır dışı edilme kararı nedeniyle özel hayata ve aile
hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddialarını içeren başvuruların incelenmesinde
çözümlenmesi gereken ilk husus sınır dışı işleminin tesis edildiği tarihte
yabancı kişinin bulunduğu ülkede bir özel ve/veya aile hayatının mevcut olup
olmadığının ortaya konulmasıdır (Peri Kırık,
B. No:2015/19795, 9/1/2019, § 32).
39. Anayasa'da aile hayatı kapsamında korunan aile ilişkileri
temel olarak anne, baba ile çocuk arasındaki ilişkilerdir. Anayasa’nın 20. ve
41. maddeleri, anne-baba ve çocuk arasındaki bağın devamlılığını sağlamak üzere
tedbirler alınmasını isteme hakkını ve kamusal makamların bu tür tedbirleri
alma konusunda pozitif yükümlülüğünü içermektedir (Serpil Toros, B. No: 2013/6382, 9/3/2016, § 67; Selim Adıyaman, B. No: 2013/8846,
9/3/2016, § 45). Bu doğrultuda sınır dışı etme ve ülkeye kabul ile ilgili
başvurularda aile kavramının çekirdek aile olarak yani çiftler arasındaki
ilişkiler ile ebeveyn ve küçük çocuklar arasındaki ilişkileri kapsayacak
şekilde ele alınması gerekmektedir. Yetişkin çocukların ise aileye bağımlı ve
muhtaç olduklarının ispat edilebildiği ölçüde aile kavramına dâhil
edilebilmeleri mümkündür.
40. Somut olayda başvurucu; iki kızıyla birlikte yaşadığını,
sınır dışı edilerek Türkmenistan'a gönderilmesi hâlinde çocuklarıyla bağının
kopacağını, aile bütünlüğünün bozulacağını ileri sürmüş ise de başvurucunun
2/4/1991 ve 3/1/1990 doğum tarihli olan kızlarının başvuru tarihi (21/3/2017)
itibarıyla 26 ve 27 yaşlarında yetişkin kişiler oldukları anlaşılmaktadır.
Başvurucu, başvuru formunda ev hanımı olduğunu belirtmiş olup herhangi bir işte
çalıştığını bildirmediği gibi kızlarının eğitim ve bakım masraflarını
üstlendiği yahut kızlarının kendisinin bakım ve yardımına muhtaç olduğu
konusunda hiçbir iddiada bulunmamış, herhangi bir somut bilgi vermemiştir. Bu
durumda başvurucunun yetişkin çocukları ile duygusal bağları bulunduğu kuşkusuz
ise de yetişkin çocukların aileye bağımlı ve muhtaç olduğunun ispatlanamadığı
hâllerde sadece aile olmaktan kaynaklı olağan duygusal bağların Anayasa’nın 20.
ve 41. maddeleri öngörülen güvencelerin harekete geçmesi bakımından yeterli olmadığı
sonucuna varılmıştır. Bunun yanı sıra başvurucu, özel hayata saygı hakkı
çerçevesinde korunması gerekli bir durumu olduğunu da iddia etmemiştir.
Başvurucu, Türkiye'de uzun yıllardır yasal olarak bulunduğunu ortaya koyamadığı
gibi Türkiye'de özel hayata saygı hakkı kapsamında korunması gereken kişisel,
sosyal ve ekonomik güçlü bağlar kurduğunu da kanıtlamamıştır.
41. Bu bağlamda somut olayda başvurucu, ihlal iddiasına ilişkin
delillerini sunma ve temel hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin
açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir.
Başvurucunun iddialarına delil olarak ileri sürdüğü hususların iddianın
doğruluğunu destekleyecek ve ortaya koyacak nitelik ve yeterlilikte olmadığı
gözönüne alındığında söz konusu iddiaların temellendirilmemiş şikâyet
kapsamında kabul edilmesi gerekmektedir.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Eşitlik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
1. Başvurucunun İddiaları
43. Başvurucu; güncel laboratuvar sonuçlarına göre TPHA (+)
bulgusunun yeni gelişmiş sifilisi
değil eskiden geçirilmiş sifilisi
gösterdiğini, aktif bulaşıcı hastalığı olmadığını iddia etmiştir. Başvurucu;
İstanbul 1. İdare Mahkemesi kararının önceki kararıyla ve AİHM kararlarıyla
çeliştiğini belirtmiştir. İstanbul 1. İdare Mahkemesinin hepatit B hastalığı
olan bir kişi hakkında verdiği emsal kararı belirterek bu hastalığın kamu
sağlığı için tehdit oluşturmayacağı sonucuna varıldığını, AİHM'in Kiyutin/Rusya kararının da bu doğrultuda
olduğunu ifade etmiştir. Başvurucu aktif bulaşıcı hastalığı olduğu kabul edilse
bile hastalığı nedeniyle sınır dışı edilmesine karar verilmesinin ayrımcılık
oluşturduğunu ifade etmiştir.
2. Değerlendirme
44. Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi ve
Sözleşme'nin 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine
yönelik iddiaların soyut olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp mutlaka
Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle
bağlantılı olarak ele alınması gerekir (Onurhan
Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 33).
45. Ayrımcılık iddiasının incelenebilmesi için başvurucunun
kendisiyle benzer durumdaki kişilere yönelik farklı uygulamaların meşru bir
temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayrımcı bir nedene
dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 50).
46. Somut olayda başvurucu, kendisiyle aynı durumda olanlardan
farklı bir uygulamaya maruz kaldığına ilişkin bir açıklama yapmadığı gibi
iddialarını olasılıklara dayandırarak hangi nedenle ayrımcılık yapıldığına
ilişkin somut bir bilgi sunmamıştır. Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri
sürülen iddiaların temellendirilemediği sonucuna ulaşılmıştır.
47. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Kötü Muamele ve İşkence Yasağının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
48. Başvurucu, başvuru formunda bu başlıkla ilgili olarak sadece
kendisinin durumuna benzer vakalarda Türkmenistan'da işkenceler yapıldığı
yönünde raporlar olduğunu ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
49. Sınır dışı etme işlemi sonucunda yabancının gönderileceği
ülkede kötü muamele yasağının ihlal edileceğinin iddia edilmesi hâlinde idari
ve yargısal makamlar tarafından söz konusu ülkede gerçek bir ihlal riskinin
bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır. Anılan usul
güvencelerinin bir gereği olarak idari makamlar tarafından alınan sınır dışı
kararlarının bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, bu denetim
süresince sınır dışı kararlarının icra edilmemesi ve yargılama sürecine
tarafların etkili katılımının sağlanması gerekir (A.A. ve A.A. [GK], B. No: 2015/3941, 1/3/2017, § 62).
50. Kötü muameleye karşı koruma yükümlülüğü, her sınır dışı işleminde
yukarıda belirtilen şekilde bir araştırma yapılmasını gerektirmez. Bu
yükümlülüğün ortaya çıkabilmesi için öncelikli olarak başvurucu tarafından savunulabilir
(araştırılabilir/tartışılabilir/ araştırmaya değer/makul şüphe uyandıran) bir
iddia ortaya konmalıdır. Bu doğrultuda başvurucu; geri gönderileceği ülkede var
olduğunu iddia ettiği kötü muamele riskinin ne olduğunu makul şekilde
açıklamalı, (varsa) bu iddiayı destekleyen bilgi ve belgeleri sunmalı, bu
iddialar belirli bir ciddilik seviyesinde olmalıdır. Ancak savunulabilir
iddianın ortaya konması somut olayın özelliğine göre farklılık
gösterebileceğinden her olayda ayrıca değerlendirme yapılmalıdır (AA. ve A.A., § 63).
51. Somut olayda başvurucu soyut olarak Türkmenistan'da
işkenceler yapıldığı yönünde raporlar olduğunu ileri sürmüşse de başvurucunun
geri gönderileceği ülkede var olduğunu iddia ettiği riski makul şekilde
açıklayamadığı, bu iddiayı destekleyen bilgi ve belgeler sunmadığı
görülmektedir. Dolayısıyla sınır dışı kararının uygulanması hâlinde
başvurucunun ülkesinde kötü muameleye maruz kalacağına dair savunulabilir bir
iddiasının bulunmadığı anlaşılmıştır.
52. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
53. Başvurucu 19/7/2016-22/8/2016 tarihleri arasında idari
gözetimde tutulmak suretiyle hürriyetinin kısıtlandığını belirterek kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
54. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 2. maddesi idari işlem veya eylem türleri yönünden herhangi bir
ayrım yapılmaksızın idari fonksiyona giren her türlü işlem veya eylem sebebiyle
oluşan zararın tazmininin idari yargıda açılacak tam yargı davasıyla
istenebilmesi için yeterli bir yasal zemin oluşturmaktadır (B.T. [GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017, § 54).
55. Herhangi bir idari gözetim kararı olmaksızın özgürlüğünden
yoksun bırakılanlar bakımından idari gözetim altına alınmış olmaktan doğan
zararlar için doğrudan idari yargı mercilerinde tam yargı davası açılabileceği
konusunda tereddüt bulunmamaktadır (B.T., §
74).
56. Hakkında idari gözetim kararı alınanlar için de sulh ceza
hâkiminin idari gözetim kararının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle itirazı
kabul etmesi hâlinde tam yargı davası açılmasını engelleyici bir düzenleme
bulunmadığından bu yol tüketilmeden Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunulamaz (B.T., § 73). Aynı
değerlendirme idari gözetimin idarece sonlandırılması durumunda da geçerlidir (A.A., B. No: 2014/18827, 20/12/2017, §
37).
57. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde idari gözetimi sona
erdirilen başvurucunun uğradığını öne sürdüğü maddi ve manevi zararının
karşılanması bakımından başarı şansı sunma, yeterli giderim sağlama
kapasitesini haiz ve ulaşılabilir olduğu görülen tam yargı davası yolu tüketilmeden yapılan başvurunun
incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil
niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır (Daygınat Magomedzhamılova ve diğerleri, B.
No: 2015/516, 20/3/2019, § 30).
58. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
59. Bununla birlikte bu aşamada oluşan durum nedeniyle eldeki
başvuru yönünden bu kararın ardından açılması muhtemel idari davanın süresine
ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması zorunluluğu hasıl olmuştur.
60. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde açılacak
davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların süresinde
açılıp açılmadığını değerlendirmek ilgili mahkemelerin takdirindedir. Öte
yandan inceleme konusu başvuruda olduğu gibi B.T.
kararındaki içtihat değişikliğinin Resmî Gazete'de yayımlandığı
16/2/2018 tarihinden önce tam yargı davası yolu tüketilmeden doğrudan Anayasa
Mahkemesine yapılan müracaatların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez bulunmasını müteakiben açılacak davalarda dava açma süresinin
derece mahkemelerince bu kişilerin mahkemeye erişim haklarının ihlaline neden
olmayacak biçimde değerlendirilmesi gerektiğine de işaret edilmelidir (B.T., § 59).
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A.1. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Kötü muamele ve işkence yasağının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
C. Kararın bir örneğinin İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel
Müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE 21/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.