TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ZAFER YILMAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/14317)
|
|
Karar Tarihi: 28/1/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR
|
Başvurucu
|
:
|
Zafer YILMAZ
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Halil İbrahim
YILMAZ
|
|
|
Av. Mehmet MİRZA
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; soruşturma aşaması ile koruma tedbirlerinin
uygulanması sırasındaki hukuka aykırılıklar, ceza infaz kurumundaki tutma
koşulları, ceza infaz kurumunda getirilen kısıtlamalar nedenleriyle kişi
hürriyeti ve güvenliği, özel hayata saygı, mülkiyet, adil yargılanma hakları
ile masumiyet karinesi ve kötü muamele yasağının, Yargıçlar ve Savcılar Birliği
Derneğinin kapatılması nedeniyle örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 6/1/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda
bulunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
A. Başvurucu
Hakkında Yürütülen Adli Süreç Yönünden
8. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl süresi 19/7/2018
tarihinde yeniden uzatılmayarak son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı
organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok
uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör
Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen
bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri
[GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa
bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da
bulunduğu çok sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından
soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığınca -aralarında yüksek mahkeme üyelerinin de bulunduğu-
üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu
iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı
ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§
51, 350).
10. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK)
24/8/2016 tarihli kararı ile -Yozgat Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapmakta
olan- başvurucunun FETÖ/PDY ile bağlantısının bulunduğu gerekçesiyle görevden
uzaklaştırılmasına karar verilmiş ve bu karar 29/11/2016 tarihinde
kesinleşmiştir.
11. Darbe teşebbüsü sonrasında Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığınca bazı yargı mensupları hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılı
suçlardan başlatılan soruşturma kapsamında başvurucu Yozgat Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından 17/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
12. Başsavcılık 17/7/2016 tarihinde, başvurucuyu
tutuklanması istemiyle Yozgat Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Hâkimlik
tutuklama isteminin reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"Şüpheli Zafer Yılmaz'ın üzerine
atılı suçun niteliği, mevcut delil durumu, şüphelinin kaçması, saklanması veya
kaçacağı şüphesini uyandıran somut bulguların hazırlık dosyası kapsamına göre
bulunmaması, her ne kadar atılı suçun CMK 100 kapsamında katalog suçlardan olsa
da hazırlık dosyası kapsamına göre kuvvetli suç şüphesini gösteren somut
delillerin bulunmaması, delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme ile olaydan
sonraki davranışları, tutuklamanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasamız
ve Yargısal içtihatlar da dikkate alındığında başvurulması gereken son tedbir
olduğu dikkate alınarak bu aşamada şüphelinin tutuklanmasının ölçülü
olamayacağı anlaşıldığından CMK nun 100. maddesi uyarınca şüphelinin TUTUKLANMA
İSTEMİNİN REDDİNE..."
13. Bu karara yapılan itiraz üzerine Sungurlu Ağır Ceza
Mahkemesince başvurucu hakkında yakalama emri çıkarılmasına karar verilmiştir.
14. Başvurucu, hakkındaki yakalama kararı nedeniyle
Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığına başvurmuş ve Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi
(SEGBİS) yöntemiyle Sungurlu Sulh Ceza Hâkimliği önünde başvurucunun sorgusu
yapılmıştır. Sorgu sırasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur.
15. Sungurlu Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 20/7/2016
tarihinde başvurucunun tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesi
şöyledir:
"Şüpheli ZAFER YILMAZ'ın üzerine
atılı "silahlı terör örgütüne üye olmak TCK 314/2)" suçunu işlediği
hususunda şüpheli hakkında HSYK 2. Dairesinin Fetuhlahçı Terör Örgütüne Üye
Olmaktan dolayı 16/07/2016 tarihindeki Cumhuriyet Savcılığından Açığa Alma
Kararı bulunduğu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının ihbarı, 15/07/2016
tarihinde Ankara ve İstanbul illerinde Fetullahçı terör örgütüne üye olduğu
iddia edilen bir kısım asker, polis ve sivillerin darbe girişimde bulunduğu, şu
anda da çok sayıda şehidin bulunduğu, binlerce yaralının olduğu, milyonlarca
maddi zararın ortaya çıktığı, halen de darbe teşebbüsünün devam ettiği, bu
nedenle suçun temadi niteliğinde olduğundan şüphelinin üzerine atılı suçu
işlediği hususunda somut delillere dayalı kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu,
suçun CMK'nın 100/3-11. maddesinde yer alan katalog suçlardan olduğu, isnat
edilen suça ilişkin kanunda öngörülen hapis cezası dikkate alındığında
şüphelinin kaçma ihtimalinin bulunması, atılı suçun vasfı, mahiyeti ve işleniş
şekli dikkate alındığında şu aşamada adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının
yetersiz kalacağı, şüpheli ZAFER YILMAZ'ın 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar
Kanununun 94. maddesinin atfıyla CMK'nun 100 ve devamı maddeleri uyarınca
TUTUKLANMASINA..."
16. Tutuklama kararına yapılan itiraz, Yozgat Sulh Ceza
Hâkimliği tarafından reddedilmiştir.
17. Başvurucu 10/10/2016 tarihli tutukluluk hâlinin
devamına ilişkin Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliği kararına itiraz etmiştir.
18. Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliği 25/11/2016 tarihinde
itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.
19. Anılan karar 6/12/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
20. Başvurucu 6/1/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
21. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamede
Başsavcılık, başvurucunun örgütsel nitelikli eylemleri ile FETÖ/PDY hiyerarşisi
içinde yer almak suretiyle terör örgütü üyesi olma suçunu işlediğini iddia
etmiştir.
22. İddianame Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme)
19/7/2017 tarihinde kabul edilerek E.2017/103 sayılı dosya üzerinden kovuşturma
aşaması başlamıştır.
23. Mahkeme 14/3/2018 tarihli birinci duruşmada
başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.
24. Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama
sonunda başvurucunun FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile
cezalandırılmasına karar verilmiştir.
25. Başvurucu hakkındaki kararın istinaf aşamasında
incelemesi devam etmektedir.
B. İnfaz
Hâkimliğine Yapılan Başvurular Yönünden
26. Başvurucu;
- 13/10/2016 tarihli dilekçesi ile ceza infaz kurumuna
girdiği tarihten beri hiçbir karar ve gerekçe gösterilmeden kültür ve sanat
etkinliklerine katılma hakkından yoksun bırakıldığını,
- 21/10/2016 tarihli dilekçesi ile hukuki başvurularına
esas olarak taslak hazırlamak için kalemtıraş talep etmesine rağmen bunun
sağlanmadığını, yine başvuruları için gerekli olan ataş ve A4 kâğıt için büyük
evrak zarfı, şeffaf dosya talebinin karşılanmadığını, başvuruları için
bilgisayar ve çıktı alma hakkının olmadığını, çay (kültürel gereklilik), içme
suyu, deterjan, prizden kullanılan elektrik, sandalye, çatal, bıçak, kaşık,
tabak, bardak dâhil ihtiyaçlarını kişisel hesabından karşıladığını, bunların
ceza infaz kurumu tarafından karşılanmasını istediğini, koğuşta bulanan yirmi
kişiye bir tuvalet verildiğini, bu nedenle sıkıntı çektiğini, yemeklerini
tuvalet kokusu içinde yediklerini, sağlık yönünden kötü muamele gördüğünü,
kültürel ve sanatsal haklarının sınırlandırıldığını,
- 28/10/2016 tarihli dilekçesi ile Anayasa Mahkemesine ve
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmak için internet bağlantısı olmayan
bilgisayarda çalışma ve bilgisayardan çıktı alma imkânının tanınmasını talep
ettiğini fakat ceza infaz kurumunun bu talebini internet bağlantısı olan bir
bilgisayar olarak yanlış anladığını, savunma hakkının kısıtlanmaması için
bilgisayara ihtiyaç duyduğunu iddia etmiştir.
27. Yozgat İnfaz Hâkimliği bu dilekçeleri değerlendirerek
22/11/2016 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesi
şöyledir:
"...gerekli bilgi ve belgeler
dosyaya dahil edilerek cezaevinden bilgi alınmış olmakla, 24/10/2016 tarihli
Yozgat E Tipi Kapalı ve Açık Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü'nün tespit tutanağı da
incelenerek, içinde bulunulan hal itibariyle herhangi bir güvenlik zaafiyeti ve
müessif bir olaya sebebiyet verilmemesi için güvenlik amaçlı kısıtlamaların
yapıldığı, mevzuata aykırı bir durumun tespit edilmediği, cezaevinde şu aşamada
tüm koğuşlarda kapasitenin üzerinde hükümlü/tutuklu barındırıldığı anlaşılmakla
tutuklunun yapmış olduğu itirazının reddine..."
28. İnfaz Hâkimliği kararın yapılan itiraz, Yozgat Ağır
Ceza Mahkemesinin 2/12/2016 tarihili kararıyla reddedilmiştir.
29. Karar 13/12/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
30. Başvuru 6/1/2017 tarihinde yapılmıştır.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
31. Mahkemenin 28/1/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
32. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini
önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun
olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım
talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddialar
1. Gözaltı
Tedbirinin Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
33. Başvurucu, şartları oluşmadığı hâlde hakkında
uygulanan gözaltı tedbirinin hukuki olmadığını ve gözaltı kararı tebliğ
edilmediği için itiraz etme hakkının engellendiğini belirterek kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine
başvurulabilmesi için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir.
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir
hak arama yoludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, §§ 16, 17).
35. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı
süresinin aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu
iddialarına ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak-
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde
öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk
yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No:
2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144,
14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631,
17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No:
2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47).
36. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde
belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz,
etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan
bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik niteliği
ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Tutuklamanın
Hukuki Olmadığına ve Tutukluluk Süresinin Makul Olmadığına İlişkin İddia
38. Başvurucu; kuvvetli suç şüphesi ve somut deliller
bulunmadan hakkında tutuklama kararı verildiğini, delilleri karartma ve kaçma şüphesi
olmadığı hâlde koşulları oluşmadan verilen tutuklama kararı ve 5 ayı aşkın süre
devam eden uzun tutukluluk nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru
usulü" kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrasının birinci
cümlesi şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru
yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin
öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
40. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük)
"Başvuru süresi ve mazeret" kenar başlıklı 64. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru
yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin
öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
41. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun'un 47.
maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin (1) numaralı
fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu
öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekmektedir.
42. Başvurucunun tutuklama kararının hukuka aykırı olduğuna,
soruşturma aşamasında yapılan tutukluluk veya tutukluluğa itiraz incelemeleri
sırasında usule ilişkin güvencelere riayet edilmediğine ve uzun tutukluluk
süresine dair şikâyetlerini içeren bireysel başvurusunu buna ilişkin kararların
kendisine tebliğinden veya kararları öğrendiği tarihten itibaren otuz gün
içinde yapması gerekmektedir.
43. Başvurucu 10/10/2016 tarihli tutukluluk hâlinin
devamına ilişkin Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliği kararına itiraz etmiştir. Ankara
3. Sulh Ceza Hâkimliği 25/11/2016 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar
verilmiştir. Anılan karar 6/12/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş,
başvurucu bu tarihten itibaren otuz gün geçtikten sonra 6/1/2017 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur. Buna göre anılan şikâyetler bakımından bireysel
başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.
44. Açıklanan gerekçelerle bireysel başvurunun bu
kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
3. İlk
Tutuklama Kararına Konu Sorgunun SEGBİS Yöntemiyle Yapılmasına İlişkin İddia
45. Başvurucu, sorgusunun SEGBİS yöntemiyle yapılmasının
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
46. Somut olayda başvurucu, soruşturma aşamasında
Sungurlu Sulh Ceza Hâkimliğinde 20/7/2016 tarihinde yapılan sorgusunun SEGBİS
yöntemiyle gerçekleştirildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun 20/7/2016 tarihinde sorgusunun
yapıldığı, bireysel başvurunun ise 6/1/2017 tarihinde yapıldığı dikkate
alındığında SEGBİS ile yapılan sorgu tarihinden itibaren otuz günlük yasal süre
içinde bireysel başvuruda bulunulmadığı için başvuruda süre aşımı olduğu
sonucuna varılmıştır.
47. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının süre
aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
4. Müdafi ile
Görüşmelerin Kayıt Altına Alındığına İlişkin İddia
48. Başvurucu 28/7/2016 tarihinde müdafii ile ilk kez
görüştüğünü, bu görüşmenin kamera ile kayda alınmak istendiğini ancak itiraz
etmesi üzerine bundan vazgeçildiğini, bu görüşmeden bir kaç gün sonra yapılan
ikinci görüşmenin kamera ile kayıt altına alındığını belirterek müdafi
yardımından yararlanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
49. Anayasa Mahkemesi 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı
İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun 5. maddesinde belirtilen infaz hâkimliğine şikâyet
yolunun bu kapsamda kalan iddialar bakımından telafi kabiliyetini haiz, etkili
bir hukuk yolu olduğuna karar vermiştir (İsmail Solmaz, B. No:
2017/15251, 12/2/2020, § § 104-105).
50. Somut başvuru yönünden anılan içtihattan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır. İnfaz hâkimliğine başvuru yapıldığına
ilişkin bilgi ve belge bulunmamaktadır. Hukuk sisteminde mevcut yargısal
yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
51. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
5. Sulh Ceza
Hâkimliğinin Yapısına İlişkin İddia
52. Başvurucu; tutuklama ve tutukluluğa itirazın reddi
kararını veren sulh ceza hâkimliklerinin bağımsız, tarafsız ve etkili bir
başvuru merci olmadığını, bu nedenle tutuklamaya karşı etkili başvuru hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
53. Anayasa Mahkemesince sulh ceza hâkimliklerinin doğal
hâkim güvencesini sağlamadığına, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadığına ve
tutukluluğa itirazın bu yargı mercilerince karara bağlanmasının hürriyetten
yoksun bırakılmaya karşı etkili bir itirazda bulunmayı imkânsız hâle
getirdiğine ilişkin iddialar birçok kararda incelenmiş; bu kararlarda sulh ceza
hâkimliklerinin yapısal özellikleri dikkate alınarak söz konusu iddiaların
açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Hikmet Kopar ve
diğerleri, §§ 101-115; Mehmet Baransu (2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016,
§§ 64-78, 94-97).
54. Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin
olarak anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamaktadır.
55. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
6. Soruşturma
Dosyasına Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia
56. Başvurucu, soruşturma dosyasındaki gizlilik kararı
nedeniyle suçlamalara ilişkin temel delillere erişemediğini, hangi delilere
dayanılarak suçlandığını bilmediğini, tutukluluğa etkili bir şekilde itiraz
edemediğini ileri sürmüştür.
57. Anayasa Mahkemesi, soruşturma dosyalarına erişime
yönelik olarak verilen kısıtlama kararlarının tutuklu kişilerin
özgürlüklerinden mahrum bırakılmasına karşı itirazda bulunma hakkı üzerindeki
etkisini birçok kararında incelemiştir. Bu kararlarda öncelikle yakalanan veya
tutuklanan kişiye yakalama ya da tutuklama sebeplerinin ve hakkındaki
iddiaların bildirilmesi gerektiği ancak buradaki bildirim yükümlülüğünün isnat
edilen suçlamalara esas tüm bilgi ve delilleri kapsamadığı belirtilmiş, bu
bağlamda başvurucunun tutuklamaya konu suçlamalara ilişkin temel unsurları
bilip bilmediği dikkate alınmıştır (Günay Dağ ve diğerleri, §§ 168-176; Hidayet
Karaca, §§ 105-107; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, §§ 248-257).
58. Somut olayda ifade ve sorgu tutanakları, tutukluluğa
ilişkin kararlar, başvurucu veya müdafileri tarafından verilen tutukluluğa
ilişkin dilekçeler ve soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgeler incelendiğinde
başvurucunun tutukluluğuna temel teşkil eden bilgi ve belgelerden haberdar
olduğu, bunların içeriği hakkında yeterli bilgiye sahip bulunduğu, tutukluluk
durumuna karşı itirazlarını sunma konusunda kendisine yeterli imkânın tanındığı
görülmektedir.
59. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
C. Yerleşme ve
Seyahat Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
60. Başvurucu, ilk sorgu tarihi olan 17/7/2016 tarihinden
bir gün önce 16/7/2016 tarihinde yurt dışı çıkış yasağı şeklinde adli kontrol
kararı verildiğini öğrendiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını
ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
61. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216
sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası hükümlerine göre Anayasa
Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu
gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına
alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve
Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir
başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün değildir (Onurhan Solmaz, § 18).
62. Anayasa’nın 23. maddesinde yer alan yerleşme ve
seyahat hürriyeti, Sözleşme ile Sözleşme’ye ek 1 No.lu Protokol’de tanınmış
bulunan hak ve özgürlüklerden başka hak ve özgürlükler tanıyan 4 No.lu
Protokol’ün 2. maddesinde ve "Serbest dolaşım özgürlüğü" kenar
başlığı altında düzenlenmiştir.
63. Sözleşme’ye ek 4 No.lu Protokol’e ülkemiz taraf
değildir. Bu nedenle anılan protokol kapsamında kalan ve Anayasa’nın 23.
maddesinde yer alan seyahat özgürlüğüne yönelik şikâyetle ilgili olarak
bireysel başvuruda bulunulamaz (Sebahat Tuncel, B. No: 2012/1051,
20/2/2014, § 53).
64. Açıklanan gerekçelerle yerleşme ve seyahat
özgürlüğünün ihlali iddiasına ilişkin başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
65. Başvurucu, ceza infaz kurumunda kapasitenin çok
üzerinde olan sağlıksız bir koğuşta tutulduğunu belirterek kötü muamele
yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
66. Bakanlık görüşünde; başvurucuya tutulduğu koğuşlarda
yeterli alanın düştüğü, başvurana yeterli ortalama alanın yanı sıra yeterli havalandırma,
hijyen ve sosyal imkânlarının sağlandığı, dolayısıyla başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olduğu kanaatini bildirmiştir.
67. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (3), 48.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu
gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre
özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal
edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli
Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20; Sabah Yıldızı Radyo ve
Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B.
No: 2014/12727, 25/5/2017).
68. Somut olayda başvurucu, ceza infaz kurumunda
kapasitenin çok üzerinde olan sağlıksız bir koğuşta tutulduğunu soyut bir
şekilde ileri sürmüş; barındırıldığı koşullara, koğuşta kaç kişi kaldıklarına,
barındırılma koşullarının hayatını ne şekilde etkilediğine ilişkin bir açıklama
yapmamıştır. Başvurucu, ihlal iddiasına ilişkin delillerini sunma ve temel hak
ve özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki
yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Bu nedenle söz konusu iddiaların
temellendirilmemiş şikâyet kapsamında kabul edilmesi gerekmektedir.
69. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
E. Özel Hayata
ve Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Arama Kararı
Yönünden
70. Başvurucu, görevsiz ve yetkisiz mercilerce hiçbir
delil olmaksızın verilen arama kararına dayanılmak suretiyle konutunda arama
yapıldığını belirterek özel hayata ve aile hayatına saygı haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
71. Soruşturma süreci sırasında uygulanan arama ve
elkoyma işlemleri nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal
edildiği ileri sürülmekle birlikte koruma tedbirinin türü, süresi, uygulanma
tarzı ve kişinin yaşamı üzerindeki etkileri birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun
uğradığı zararın kaçınılmaz olandan ağır olduğu veya koruma tedbirinin keyfî
uygulandığı değerlendirilmemiş; başvurucu da bireysel başvuru formunda aksini
kanıtlayacak bir açıklamada bulunmamıştır (Hülya Kar, B. No:
2015/20360,27/2/2019, §§ 21-46). Dolayısıyla Anayasa'da öngörülen temel hak ve
özgürlüklere yönelik müdahalenin ihlal teşkil etmediği sonucuna ulaşılmıştır.
72. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Lojmandan
Çıkarma Kararı Yönünden
73. Başvurucu, savcı olarak oturduğu lojmandan
çıkarıldığını belirterek özel hayata ve aile hayatına saygı haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
74. Başvurucunun Yozgat Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi
Adalet Komisyonu Başkanlığının 25/8/2016 tarihli kararı ile görevden
uzaklaştırılan başvurucunun lojman tahsisinin kaldırılmasına ve lojmanı
boşaltmasına karar verildiği belirlenmiştir.
75. Somut olayda başvurucunun lojman tahsisinin kaldırılarak
lojmandan çıkarılmasına ilişkin işleme karşı herhangi bir idari veya yargısal
yollara başvurduğuna dair belge sunmadığı, dolayısıyla hukuk sisteminde mevcut
yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
76. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
3. Kamu
Görevinden Çıkarma Kararı Yönünden
77. Başvurucu 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî
Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere
İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (KHK) hükümlerine dayanılarak HSYK'nın
kararıyla haksız şekilde meslekten çıkarıldığını ileri sürmüştür.
78. 23/1/2017 tarihli ve 29957 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan 685 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması
Hakkında KHK'da, 667 sayılı KHK’nın 3. maddesinin (1) numaralı fıkrası
kapsamında meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına
karar verilenlerin kararın kesinleşmesinden itibaren altmış gün içinde ilk
derece mahkemesi olarak Danıştaya dava açabilecekleri ve bu kişilerden daha
önce dava açmış olanların idare mahkemelerinde derdest olan veya karar verilen
dosyalarının Danıştaya gönderileceği hükme bağlanmış ve bu şekilde anılan
uyuşmazlıkların çözümünde idari yargıda hangi yargı yerinin görevli olduğuna
yönelik uygulamada yaşanan tereddütler giderilmiştir. Daha önce dava açanlar
yönünden de geçiş hükümleri ihdas edilmiştir. Buna göre 685 sayılı KHK'da belirginleştirilen
dava yolunun başvurucuların durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili
bir yargı yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan
başvuruların incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile
bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki kararlar için bkz. Hacı
Osman Kaya, B. No: 2016/41934, 16/2/2017; Murat Hikmet Çakmakcı, B.
No: 2016/35094, 15/2/2017).
79. Somut olayda aynı mahiyetteki iddialara ilişkin
olarak anılan kararlarda ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamakta olup bu kapsamda başvurucunun hukuk sisteminde mevcut yargısal
yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
80. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
4. Görüş
Hakkının Sınırlandırıldığına İlişkin İddia
81. Başvurucu, görüş hakkının 2. derece kan ve 1. derece
kayın hısımları ile, telefon hakkının ise iki haftada bir 10 dakika ile
sınırlandırıldığını, akraba dışında üç kişi ile görüşme hakkının kaldırıldığını
belirterek özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
82. Başvurucunun anılan ihlal iddialarına yönelik olarak
herhangi bir idari veya yargısal yollara başvurduğuna dair belge sunmadığı,
dolayısıyla hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları tüketmeksizin bireysel
başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
83. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
F. Maddi ve
Manevi Varlığın Korunması ve Geliştirilmesi Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
84. Başvurucu, ceza infaz kurumuna girdiği tarihten beri
hiçbir karar ve gerekçe gösterilmeden kültürel ve sanatsal faaliyetlere katılma
hakkından ve din hizmetlerinden yoksun bırakıldığını belirterek maddi ve manevi
bütünlüğünün korunması hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
85. Somut olayda başvurucu, ceza infaz kurumuna girdiği
tarihten beri hiçbir karar ve gerekçe gösterilmeden kültürel ve sanatsal
faaliyetlere katılma hakkından ve din hizmetlerinden yoksun bırakıldığını soyut
bir şekilde ileri sürmüştür. Talep ettiği hangi haktan ne şekilde
yararlandırılmadığına ilişkin bir açıklama yapmamıştır. Başvurucu, ihlal
iddiasına ilişkin delillerini sunma ve temel hak ve özgürlüğünün ihlal
edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine
getirmemiştir. Bu nedenle söz konusu iddiaların temellendirilmemiş şikâyet
kapsamında kabul edilmesi gerekmektedir.
86. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
G. Masumiyet
Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
87. Başvurucu, HSYK'nın ihraç kararında kullanılan
gerekçeler, ihraç kararının ilan edilmesi, HSYK başkan vekilinin açıklamaları,
FÖTÖ/PDY üyesi olma yönündeki söylemleri nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
88. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşruluğunun açık olduğu başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
89. Masumiyet karinesi, ceza yargılaması kapsamında bir
usul güvencesi olmasına rağmen buna ilişkin korumanın uygulanabilir olması ve
etkili şekilde sağlanabilmesi için beraat eden veya bir şekilde hakkındaki ceza
yargılaması devam etmeyen kişilerin kamu görevlileri veya otoritelerince suçlu
muamelesi görmelerini önlemelidir. Bu kapsamda ceza davasını takip eden ceza
yargılaması niteliğinde olmayan herhangi bir yargılamada da (hukuk,
disiplin gibi) masumiyet karinesine özen gösterilmelidir. Bununla birlikte ceza
yargılamasında mahkûmiyetle sonuçlanmamış aynı olaylara dayanılarak bir kişinin
disiplin suçundan suçlu bulunması veya hakkında tazminata karar verilmesi
masumiyet karinesini otomatik olarak ihlal etmez. Bu kapsamda karar
vericilerin kullandıkları dil kritik önem taşır (Mustafa Kıvrak, B.
No: 2013/3175, 20/2/2014, § 36).
90. Somut olaya bakıldığında başvurucunun da aralarında
olduğu birçok kişiye ilişkin meslekten çıkarma kararında, ifa edilen mesleğin
niteliği gözetilerek disiplin hukuku ilke ve kuralları çerçevesinde soruşturma
sonucu ortaya çıkarılan eylemler üzerinden değerlendirmeler yapıldığı
görülmüştür. Söz konusu kararda uygulanan yaptırımın hukukiliğini izah eder
nitelikte ifadeler kullanıldığı anlaşıldığından masumiyet karinesinin ihlal
edilmediğinin açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
91. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
H. Mülkiyet
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
92. Başvurucu, hiçbir suç unsuru teşkil etmediği için el
konulmayan tabanca ile ruhsatını teslim etmeye zorlandığını ve 20/7/2016
tarihinde teslim ettiğini, eşinin ve kendisinin maaşının HSYK'nın görüş yazısı
üzerine kesildiğini, ihraç kararı kesinleşinceye kadar maaş ödenmesi gerektiği
hâlde ödeme yapılmadığını, ağustos ayı maaşının da kısmen iadesinin
istendiğini, eşi ve kendisinin mal varlığına tedbir konulduğunu belirterek
mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
93. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği,
Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu
şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne
uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu
makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli
özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177,
26/3/2013, § 17).
94. Başvurucunun anılan ihlal iddialarına ilişkin
işlemlere karşı herhangi bir idari veya yargısal yollara başvurduğuna dair
belge sunmadığı, dolayısıyla hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları
tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
95. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
İ. Örgütlenme
Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia
96. Başvurucu, mensubu olduğu Yargıçlar ve Savcılar
Birliği (YARSAV) derneğinin kapatılması nedeniyle örgütlenme hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş; ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.
97. 685 sayılı KHK’nın 1. maddesiyle Anayasa'nın 120.
maddesi kapsamında ilan edilen ve 21/7/2016 tarihli Türkiye Büyük Millet
Meclisi kararıyla onaylanan olağanüstü hâl kapsamında, terör örgütlerine veya
devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna Millî Güvenlik
Kurulunca (MGK) karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti,
aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle başka bir idari
işlem tesis edilmeksizin doğrudan KHK hükümleri ile tesis edilen işlemlere
ilişkin başvuruları değerlendirmek ve karara bağlamak üzere Olağanüstü Hâl
İşlemleri İnceleme Komisyonu (Komisyon) kurulmuştur.
98. Komisyon, başka bir idari işlem tesis edilmeksizin
doğrudan kanun hükmünde kararname hükümleri ile tesis edilen işlemlere ilişkin
başvuruları değerlendirmek ve karara bağlamak üzere kurulmuştur. Komisyon;
Olağanüstü hâl kapsamında doğrudan KHK'lar ile tesis edilen kamu görevinden,
meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarma ya da ilişiğin kesilmesi,
öğrencilikle ilişiğin kesilmesi, dernekler, vakıflar, sendika, federasyon ve
konfederasyonlar, özel sağlık kuruluşları, özel öğretim kurumları, vakıf
yükseköğretim kurumları, özel radyo ve televizyon kuruluşları, gazete ve
dergiler, haber ajansları, yayınevleri ve dağıtım kanallarının kapatılması,
emekli personelin rütbelerinin alınması işlemleri hakkındaki başvuruları
değerlendirip karara bağlayacaktır. Ayrıca olağanüstü hâl kapsamında yürürlüğe
konulan KHK'lar ile gerçek veya tüzel kişilerin hukuki statülerine ilişkin
olarak doğrudan düzenlenen diğer işlemlerle ilgili de Komisyona talepte bulunma
hakkı verilmiştir.
99. 685 sayılı KHK'nın 7. maddesinde, Komisyonun başvuru
almaya başladığı tarihten önce yürürlüğe konulan KHK'larla ilgili olarak
başvuru alma tarihinden (17/7/2017) itibaren altmış gün içinde, bu tarihten
sonra yürürlüğe konulan KHK'larla ilgili olarak ise Resmî Gazete'de yayımlanma
tarihinden itibaren altmış gün içinde Komisyona başvuru yapılabileceği, aynı
KHK'nın 11. maddesinde de Komisyon kararlarına karşı idare mahkemelerine
başvurulabileceği hüküm altına alınmıştır.
100. 685 sayılı KHK'nın geçici 1. maddesinin (3) numaralı
fıkrasına göre Komisyonun görev alanına giren konularda daha önce herhangi bir
yargı mercine başvurmuş veya dava açmış olanlar hakkında yargı mercilerince
karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve dosyalar yeni bir
başvuru şartı aranmaksızın incelenmek üzere Komisyona gönderilir. Anılan
düzenlemenin olağan kanun yollarına ilişkin olduğu açıktır. Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru yolu ise olağan nitelikte bir kanun yolu değildir. Açıklanan nedenle
Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurular 685 sayılı KHK'nın geçici 1.
maddesinin (3) numaralı fıkrası kapsamına girmemektedir. Dolayısıyla somut
bireysel başvuru kabul edilebilirlik kriterleri bakımından değerlendirilmesi
gerekir (benzer yöndeki kararlar için bkz. Sait Orçan, B. No:
2016/29085, 19/7/2017; Ramazan Korkmaz, B. No: 2016/36550, 19/7/2017; Remziye
Duman, B. No: 2016/25923, 20/7/2017).
101. KHK ile öğrencilikle ilişiği kesilenlerin ihlal
iddiaları (Sait Orçan, B. No: 2016/29085, 19/7/2017), KHK ile kapatılan
kurum ve kuruluşlara ilişkin ihlal iddiaları (Ramazan Korkmaz, B. No:
2016/36550, 19/7/2017) ve KHK ile kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan
teşkilattan çıkarılan ya da ilişiği kesilenlere ilişkin ihlal iddiaları (Remziye
Duman, B. No: 2016/25923, 20/7/2017) incelendiğinde ilk bakışta
ulaşılabilir, ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim
sağlama kapasitesi olduğu görünen Komisyona başvuru yolu tüketilmeden yapılan
başvuruların incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile
bağdaşmayacağı sonucuna varılmıştır.
102. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
J. Adil
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
103. Başvurucu, ceza infaz kurumunda yeterli imkân
sağlanmadığı için savunma hakkının ihlal edildiğini ve soruşturma sürecindeki
hukuka aykırılıklar nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
104. Somut olayda başvurucu, soruşturma süreci devam
ederken bireysel başvuruda bulunmuş; sonrasında hakkında kamu davası
açılmıştır. Anayasa Mahkemesince bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih
itibarıyla başvurucu hakkındaki davanın istinaf kanun yolunda derdest olduğu
görülmektedir. Başvurucunun başvuru formunda dile getirdiği; savunmasında
kullanmak için bilgisayardan yararlanamadığına, savunmasını yeterli şekilde
yapamadığına, soruşturma sürecinde hukuka aykırılıklar gerçekleştiği
dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerini
istinaf ve temyiz aşamalarında ileri sürebilme ve bu aşamalarda inceletme
imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede derece mahkemelerinin istinaf ve temyiz
süreçleri beklenmeden soruşturma sürecindeki adil yargılanma hakkı ihlali
şikâyetlerinin başvurucu tarafından bireysel başvuruya konu edildiği
görülmüştür.
105. Söz konusu olağan hak arama yolları tüketilmeden
yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik
niteliği ile bağdaşmamaktadır.
106. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Gözaltı tedbirlerinin hukuki olmaması dolayısıyla
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutuklamanın hukuki olmaması ve tutukluluk süresinin
makul olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
3. İlk tutuklama kararına konu sorgunun SEGBİS yöntemiyle
yapılması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Müdafi ile görüşmelerin kayıt altına alınması dolayısıyla
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Sulh ceza hâkimliğinin yapısı dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması dolayısıyla
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
7. Yerleşme ve seyahat hürriyetinin ihlal edildiğine
ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
8. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
9. Arama kararı dolayısıyla özel hayata ve aile hayatına
saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
10. Lojmandan çıkarma kararı, kamu görevinden çıkarma
kararı ve görüş hakkının sınırlandırılması dolayısıyla özel hayata ve
aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
11. Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
12. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
13. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
14. Örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
15. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 28/1/2021 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.