TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BUKET BARAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/14999)
|
|
Karar Tarihi: 3/12/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Eşref Uğur ŞENOL
|
Başvurucular
|
:
|
1. Buket BARAN
|
|
|
2. Can BARAN
|
|
|
3. Cihan BARAN
|
|
|
4. Emirberki BARAN
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Mehmet Nail KOCAKAYA
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, imar uygulaması ile kamuya terk edilen
taşınmazın terk amacı dışında kullanılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 14/3/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyon 7/11/2019 tarihinde başvurucunun makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle kabul edilemez olduğuna, başvurucunun diğer ihlal iddialarının kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde
beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
A. Başvuru
Konusu Olayın Arka Planı
9. Başvurucular 21/12/2016 tarihinde vefat eden O.B.nin
mirasçılarıdır.
10. İstanbul ili Bahçelievler ilçesi Bahçelievler
Mahallesi'nde bulunan 1090 ada 1 ve 2 parsel (eski 1042 ada 7 parsel) sayılı
taşınmaz 24/5/1978 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanan
mevzi imar planında yeşil alan olarak ayrılmıştır.
11. Başvurucuların murisi bu taşınmazın 1/2 hissesini
1984 yılında satın almıştır.
12. Başvurucuların beyanına göre Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından onaylanan imar planı doğrultusunda Bakırköy Belediyesinin
13/11/1984 tarihli encümen kararı ile bu taşınmaz tek taraflı olarak ifraz
edilmiştir. Yeni oluşan 1 numaralı parsel, düzenleme ortaklık payı olarak yeşil
alana ayrılmıştır.
13. Başvurucuların beyanına göre Bakırköy Belediyesinin
3/9/1987 tarihli encümen kararıyla 1 numaralı parsel ifraz edilerek yeni oluşan
2.052 m2 yüz ölçümlü 6 numaralı parsel Türk Böbrek Vakfına (Vakıf) tahsis
edilmiştir. 1989 yılında da Vakıf tarafından bu taşınmaz üzerinde hastane
faaliyetleri başlatılmıştır.
14. Başvurucular ayrıca İstanbul Valiliği ile Vakıf
arasında 20/2/1991 tarihinde imzalanan protokol ile de bu taşınmazın 788 m2lik kısmının ilköğretim alanı, 640 m2lik kısmının da ortaöğretim alanı olarak Vakfa tahsis
edildiğini savunmuşlardır.
15. Bahçelievler Belediyesi tarafından 2003 yılında bu
taşınmazı da kapsayan alandaki 1/5.000 ve 1/1.000 ölçekli planlarda fonksiyon
değişikliğine gidilerek bu taşınmaz eğitim ve sağlık alanı içine alınmıştır.
8/1/2004 tarihli encümen kararı ile de bu taşınmazın sağlık tesisi alanı
olarak Belediye adına tescil edilmesine karar verilmiştir.
B. İmar Planı
Değişikliğinin İptali Süreci
16. Başvurucuların murisi imar planı değişikliği işlemi
ve taşınmazın Bahçelievler Belediyesi adına tescil edilmesi yönünde alınan
kararların iptali istemiyle 2004 yılında -dosyada belirtilmeyen bir tarihte-
İstanbul 2. İdare Mahkemesinde dava açmıştır.
17. Mahkeme 21/6/2006 tarihinde davanın kabulü ile dava
konusu işlemlerin iptaline karar vermiştir. Kararda; plan değişikliklerinin
nazım ve uygulama imar planlarına uygun olmadığı, plan değişikliğine yönelik
olarak ilgili kurumun görüşünün alınmamış olduğu hususlarına vurgu yapılmıştır.
Kararda ayrıca imar uygulaması ile kamuya terk edilmiş bir alanın başka bir
amaçla kullanılmaması gerekirken Belediyeye tahsis edilmesinin şehircilik
ilkeleri ve planlama teknikleri ile kamu yararına aykırı olduğu ifade
edilmiştir.
18. Danıştay Altıncı Dairesi 26/11/2008 tarihinde kararı
onamıştır.
C. Başvuruya
Konu Yargılama Süreci
19. Başvurucuların murisi, imar planı değişikliği işlemi
nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararlarının tazmini amacıyla 29/7/2009
tarihinde İstanbul 3. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) tam yargı davası açmıştır.
Dava dilekçesinde özetle 13/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18.
maddesi uyarınca davaya konu taşınmazın %65'e varan kısmının yeşil alan olarak
terk edildiği ancak bu kısma fiilen özel sağlık tesisi ve özel eğitim kurumu
kurulduğu, sonrasında yapılan imar planı değişikliğiyle taşınmazın yeşil alan
vasfının değiştirildiği belirtilmiştir. Bu nedenlerle oluşan hak kayıplarının
giderilmesi için maddi ve manevi tazminat talep edilmiştir.
20. Mahkeme 27/12/2011 tarihinde davanın reddine karar
vermiştir. Kararda özetle şu hususlara değinilmiştir:
i. 1090 ada 1-2 parsel (eski 1042 ada 7 parsel) sayılı
taşınmazın 24/5/1978 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onanan mevzi
imar planında yeşil alanda olduğuna, bu doğrultuda yapılan imar uygulaması
sonrası düzenleme ortaklık payı kapsamında taşınmazın bir kısmının davacı
tarafından kamuya terk edildiğine ve tapu kütüğüne de bu şekilde işlendiğine
vurgu yapılmıştır.
ii. Söz konusu parsel üzerinde yapılan protokollerle bir
kısmının eğitim alanı, bir kısmının da sağlık alanı olarak kullanılması yönünde
fiilî uygulamalara gidildiğine değinilmiştir. Ayrıca kamuya terk edilmiş yeşil
alan işlevinde olan taşınmazın 1/5.000 ve 1/1.000 ölçekli planlarda fonksiyon
değişikliğine gidilerek eğitim ve sağlık alanı içine alındığı, 2004 tarihli
belediye encümeni kararı ile parselin Bahçelievler Belediyesi adına ihdas
edildiği ifade edilmiştir.
iii. Ancak anılan imar planı değişikliklerinin iptali
istemiyle açılan davanın İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 21/6/2006 tarihli
kararıyla iptal edildiği, Danıştay Altıncı Dairesince bu kararın onandığı,
davalı idarelerce yargı kararının gereği yerine getirilerek 24/5/1978 tasdik
tarihli mevzi imar planındaki donatı alanlarının korunması yönünde plan
değişikliğinin yapıldığı açıklanmıştır.
iv. Buna göre mevcut durumda taşınmazın kamuya ayrılmış
yeşil alan özelliğini kaybetmediği, yeşil alan vasfının devam ettiği, idarenin
hukuka aykırı işleminden ya da eyleminden doğan somut bir zararın söz konusu
olmadığı sonucuna varılmıştır.
21. Danıştay Altıncı Dairesi 5/12/2016 tarihinde kararı
onamıştır. Başvurucular bu karara karşı karar düzeltme yoluna gitmemiştir.
22. Nihai karar başvurucular vekiline 14/2/2017 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
23. Başvurucular 14/3/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
24. 3194 sayılı Kanun’un 13. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Özel hukuk kişilerinin mülkiyetinde olup uygulama imar planında
düzenleme ortaklık payına konu kullanımlarda yer alan taşınmazlar;
a) Bu kullanımlardan umumi hizmetlere ayrılan
alanlar öncelikle 18 inci maddeye göre arazi ve arsa düzenlemesi yapılarak,
...
ilgili kamu kurum ve kuruluşunca
kamulaştırılarak kamu mülkiyetine geçirilir."
25. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma
Kanunu'nun 35. maddesi şöyledir:
''İmar mevzuatı gereğince düzenlemeye
tabi tutulan parsellerden düzenleme ortaklık payı karşılığı olarak bir defaya
mahsus alınan yol, yeşil saha ve bunun gibi kamu hizmet ve tesislerine ayrılan
yerlerle, özel parselasyon sonunda malikinin muvafakatı ile kamu hizmet ve
tesisleri için ayrılmış bulunan yerler için eski malikleri tarafından mülkiyet
iddiasında bulunulamaz ve karşılığı istenemez.''
B. Uluslararası
Hukuk
26. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1
No.lu Protokol'ün 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve
mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse,
ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası
hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin,
mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin
ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli
gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel
getirmez."
27. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) her ne kadar
Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesinde açık olarak usule ilişkin
güvencelerden söz edilmese de bu maddenin keyfî müdahalelerden korunmak
amacıyla mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerin kanun dışı, keyfî ya da makul
olmayan şekilde uygulandığına ilişkin savunma ve itirazların sorumlu makamlar
önünde etkin bir biçimde ortaya konabilme olanağının tanınması güvencesini
kapsadığını belirtmektedir. Bu değerlendirme ise uygulanan sürecin bütününe
bakılarak yapılmalıdır (AGOSI/Birleşik Krallık, B. No: 9118/80,
24/10/1986, § 55; Jokela/Finlandiya, B. No: 28856/95, 21/5/2002, § 45).
28. Ayrıca AİHM'e göre usule ilişkin güvencelerin özel
kişiler arasında ihtilaf oluşturan mülkiyet hakkı ile ilgili meseleler yanında
taraflardan birinin devlet olması durumunda bu ilke daha kuvvetli uygulanma
alanı bulur (Plechanow/Polonya, B. No: 22279/04, 7/7/2009, § 100). Bu
bağlamda AİHM, mülkiyet hakkının korunmasına dair usule ilişkin güvenceler
kapsamında mahkeme kararlarının ilgili ve yeterli bir gerekçeye sahip olması
gerektiğine değinmiştir. AİHM bu zorunluluk davacının her iddiasına ayrıntılı
cevap verilmesi anlamına gelmemekle birlikte en azından mülk sahibinin esasa
ilişkin temel iddia ve itirazlarının yargılama makamlarınca yapılacak dikkatli
ve özenli bir inceleme sonucunda karşılanması gerektiğini vurgulamıştır (Gereksar
ve diğerleri/Türkiye, B. No: 34764/05, 34786/05, 34800/05, 34811/05,
1/2/2011, § 54).
29. Gereksar ve diğerleri/Türkiye kararına konu
olayda idare tarafından sulama kanalına hasar verilmesi nedeniyle
başvurucuların tarlalarının zarar görmesi söz konusudur. AİHM, derece
mahkemelerinin kararlarının davanın sonucuna etkili olabilecek mahiyetteki
iddia ve itirazlara cevap verecek nitelikte yeterli bir gerekçe içermediği
tespitine yer vermiştir. AİHM, bu sebeple Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1.
maddesinde öngörülen usul güvencelerinin yerine getirilmediğini belirterek
mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır (Gereksar ve
diğerleri/Türkiye, §§ 55-64).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
30. Mahkemenin 3/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
31. Başvurucular, imar uygulaması sonrasında düzenleme
ortaklık payı olarak yeşil alana terk ettikleri taşınmaz üzerinde Bahçelievler
Belediyesinin verdiği inşaat izinleriyle sağlık tesisleri yapıldığını
belirtmiş; plan değişiklikleri mahkeme kararıyla iptal edilmiş olmasına rağmen
1987 yılından 2004 yılına kadar olan süre içinde taşınmazın terk amacı dışında
kullanılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğine değinmişlerdir. Diğer
taraftan Bahçelievler Belediyesinin Mahkemenin iptal kararını yerine
getirmediğini ve taşınmaz üzerindeki sağlık tesisinin faaliyetine devam
ettiğini savunan başvurucular taşınmazın terk amacı dışında kullanılmasıyla
elde edilen kira gelirinden tazminat isteme haklarının olduğunu, tazminat
istemlerinin reddedilmesi nedeniyle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
32. Başvurucular ayrıca taşınmazın yeşil alan vasfıyla
kullanılmadığı hususunun tespiti teknik bilgiyi gerektirdiği için keşif
yapılarak bilirkişi raporu alınması yönündeki taleplerinin Mahkemece gerekçe
gösterilmeksizin reddedilmesi nedeniyle de adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğinden yakınmışlardır.
33. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı görüşünde; somut
olayda başvurucuların murisi tarafından yapılan başvuru üzerine 13/10/1984
tarihli encümen kararıyla parsel üzerinde ifraz işlemi gerçekleştirildiği, imar
uygulaması sonrasında düzenleme ortaklık payı kapsamında parselin bir kısmının
muris tarafından kamuya terk edildiği ifade edilmiştir. Ayrıca daha sonrasında
yapılan plan değişikliklerinin iptaline ilişkin yargı kararlarının yerine
getirildiği ve bu doğrultuda yapılan uygulama imar planında ilgili parsellerin
tekrar yeşil alan olarak ayrıldığı belirtilmiştir. Diğer yandan mahkeme
kararında da ifade edildiği üzere mevzi imar planında yeşil alanda kalan
taşınmazı yapılan uygulamaya istinaden düzenleme ortaklık payı kapsamında terk
eden başvurucuların taşınmaz üzerindeki mülkiyet ilişkisinin sona erdiği, bu
bağlamda başvurucuların tazminat elde etme yolunda meşru bir beklentilerinin
bulunmadığına değinilmiştir.
34. Başvurucular; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı görüşüne
karşı beyanlarında söz konusu uygulama imar planı ve ifraz işlemi için
murislerinin herhangi bir idari makam ile pazarlık veya uzlaşmaya gitmediğini,
yapılan ifraz işleminde Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onanmış mevzi imar
planının kullanıldığını belirtmişlerdir. Dolayısıyla 1042 ada 7 parsel sayılı
taşınmazın zamanın yetkili belediyesi tarafından tek taraflı bir şekilde ifraz
edilip murislerine inşaat izni verildiğini ifade etmişlerdir. Diğer taraftan
imar planında taşınmazın kullanım durumunun yeşil alan olarak belirtilmesinin
mevcut fiilî durumda taşınmazın kamu yararına kullanılmadığı olgusunu
değiştirmediğini savunan başvurucular, taşınmazın oluşturduğu artı değerden
yararlandırılmaları yönünde meşru beklentilerinin var olduğunu ileri
sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
35. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar
başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla,
kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum
yararına aykırı olamaz.”
36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucular adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüş
ise de bu yöndeki şikâyetleri esas olarak kamuya terk edilen taşınmazın terk
amacı dışında kullanılması, bu nedenle uğradıklarını iddia ettikleri zararın
karşılanmamasına ilişkin olduğundan bütün şikâyetler mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
37. Somut olaya konu 1042 ada 7 parsel sayılı ana
gayrimenkul 24/5/1978 tarihinde onaylanan mevzi imar planında yeşil alan olarak
ayrılmıştır. Bu taşınmazın 1/2 hissesi 1984 yılında başvurucular murisi
tarafından satın alınmış ve aynı yıl yapılan imar uygulamasında malikler,
taşınmazın bir kısmını düzenleme ortaklık payı olarak bedelsiz şekilde kamuya
terk edip kalan kısmın yeşil alandan çıkarılmasını sağlamışlardır.
38. Anayasa Mahkemesi imar uygulaması sırasında herhangi
bir şart koşulmaksızın kamuya terk edilen bir taşınmazın kamu hizmetinde
kullanılmadığından bahisle iadesi talebinin reddinin şikâyet edildiği Şahin
Tosun (B. No: 2014/10857, 11/1/2017) başvurusunda benzer bir durumu
incelemiştir. Söz konusu kararda imar planının iptal edilmesi nedeniyle
başvurucunun kamuya bedelsiz olarak terk ettiği taşınmaz bölümünün iadesini
istemesi yönünde meşru bir beklentisinin mevcut olduğu ve taşınmazın iade
edilmemesinin mülkten yoksun bırakma olarak değil mülkiyetten barışçıl
yararlanma hakkına müdahale kapsamında değerlendirilmesi gerektiği
değerlendirilmiştir. Başvuru konusu olayda da başvurucular murislerinin kamuya
terk ettiği taşınmazın amacı dışında kullanıldığını ileri sürdüklerinden somut
olayda bu ilkeden ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır (Şahin
Tosun, §§ 42, 43).
39. Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet
hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna
dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek
yapılması gerekmektedir(Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546,
2/2/2017, § 62).
40. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde ilk
incelenmesi gereken ölçüt kanuna dayalı olma ölçütüdür. Bu ölçütün sağlanmadığı
tespit edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın mülkiyet
hakkının ihlal edildiği sonucuna varılacaktır. Müdahalenin kanuna dayalı
olması, müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir, belirli ve öngörülebilir
kanun hükümlerinin bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK],
B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44; Ford Motor Company, B. No:
2014/13518, 26/10/2017, § 49; Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No:
2013/1301, 30/12/2014, § 55).
41. Başvuru konusu olayda, mevzi imar planında yeşil
alana ayrılan taşınmazın imar uygulaması sonrasında başvurucuların murisi
tarafından düzenleme ortaklık payı olarak kamuya terk edildiği ve bu durumun
tapu kütüğüne de şerh edildiği derece mahkemelerince vurgulanmıştır. 2942
sayılı Kanun'un 35. maddesinde ise ''imar mevzuatı gereğince düzenlemeye
tabi tutulan parsellerden düzenleme ortaklık payı karşılığı olarak bir defaya
mahsus alınan yol, yeşil saha ve bunun gibi kamu hizmet ve tesislerine ayrılan
yerlerle ilgili eski malikleri tarafından mülkiyet iddiasında bulunulamaz ve
karşılığı istenemeyeceği'' düzenlenmiştir. Bu itibarla ulaşılabilir,
öngörülebilir ve belirli olduğu açık olan söz konusu kanun hükmüne dayanan
müdahalenin kanunilik ölçütünü taşıdığı değerlendirilmiştir.
42. Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet
hakkı ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilmektedir. Kamu yararı
kavramı, mülkiyet hakkının kamu yararının gerektirdiği durumlarda
sınırlandırılmasına imkân verdiğinden -bir sınırlandırma amacı olmasının yanı
sıra mülkiyet hakkının kamu yararı amacı dışında sınırlanamayacağını öngörerek
ve bu anlamda bir sınırlama sınırı oluşturarak- mülkiyet hakkını etkin bir
şekilde korumaktadır. Kamu yararı kavramı, devlet organlarının takdir yetkisini
de beraberinde getiren bir kavram olup objektif bir tanıma elverişli olmayan bu
ölçütün her somut olay temelinde ayrıca değerlendirilmesi gerekir (Nusrat
Külah, B. No: 2013/6151, 21/4/2016, §§ 53, 56; Yunis Ağlar, B. No:
2013/1239, 20/3/2014, §§ 28, 29).
43. İmar uygulaması sonrasında yeşil alan olarak
terk edilen taşınmazın imar durumunun eğitim ve sağlık alanı içine
alınmasına yönelik imar planı değişikliğinin şehircilik ilkeleri ve planlama
teknikleri ile kamu yararına aykırı olduğu tespit edilerek derece
mahkemelerince iptal edildiği görülmektedir. Buna göre müdahalenin niteliğini
ve olayın koşullarını dikkate alan Anayasa Mahkemesi, meşru amaç unsurunu
müdahalenin ölçülülüğü ile birlikte sorgulayarak sonuca varacaktır (benzer
yöndeki bir karar için bkz. Süleyman Oktay Uras ve Sevtap Uras, B. No:
2014/11994, 9/3/2017, § 75).
44. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik
ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen
müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik
ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca
daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık
ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul
bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111,
K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127,
22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, §
38).
45. Orantılılık ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının
sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları
arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil denge, başvurucunun
şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş olacaktır.
Müdahalenin orantılılığını değerlendirirken Anayasa Mahkemesi; bir taraftan
ulaşılmak istenen meşru amacın önemini, diğer taraftan da müdahalenin
niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin davranışlarını gözönünde
bulundurarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate alacaktır (Arif Güven,
B. No: 2014/13966, 15/2/2017, §§ 58, 60; Osman Ukav, B. No: 2014/12501,
6/7/2017, § 71).
46. Anayasa Mahkemesi Şahin Tosun başvurusunda
ölçülülük yönünden yapılan değerlendirmede uygulama imar planında bedelsiz
olarak kamuya terk edilen taşınmazın iadesi isteğini incelemiştir. Buna göre
bağışlayanın bu bağışla elde etmeyi amaçladığı tüm yararlara kavuştuğu hâllerde
idarenin kamuya terk edilen kısım üzerinde bağışlayan ile düzenlenen protokole
uygun olarak tasarruf etmemesi bağışlayana olağan dışı, aşırı ve ölçüsüz bir
külfet yüklememektedir (Şahin Tosun, §§ 49, 50).
47. Somut olayda başvurucular murisi imar planında yeşil
alan vasfıyla yer alan taşınmaza ilişkin olarak Belediye ile yapmış olduğu
anlaşma uyarınca taşınmazının bir kısmını bedelsiz olarak kamuya terk etmiş ve
bunun karşılığında taşınmazın kalan kısmı üzerinde tasarrufta bulunma hakkını
elde etmiştir. Başvurucular, murislerinin kamuya bedelsiz olarak terk ettiği bu
alanın idare tarafından amacına aykırı olarak bir vakfa devredildiğini ve bu
vakfın da taşınmaz üzerine sağlık tesisi inşa ederek gelir kazandığını
belirterek fiilen sürdürülen bu faaliyetin kendilerini zarara uğrattığını iddia
etmektedir. Derece mahkemeleri ise taşınmazın imar planında yeşil alan vasfını
koruduğu ve fiilî kullanımın başvurucular yönünden herhangi bir zarara neden
olmadığı gerekçesiyle başvurucuların davasını reddetmiştir.
48. Bireysel başvuruya konu taşınmaza ilişkin imar planı
ve uygulaması bir bütün olarak ele alındığında, ana taşınmazın tamamının yeşil
alan içinde kalmakta iken başvurucular murisi ile idarenin anlaşması sonucunda
bir kısmının kamuya bedelsiz olarak terk edildiği ve kalan kısmın yeşil alandan
çıkarılarak konut alanı içinde kalacak şekilde başvurucular murisi adına tapuya
tescil edildiği anlaşılmaktadır. Başvurucular her ne kadar kamuya terk edilen
taşınmazın yeşil alan vasfı korunmak üzere kamuya terk edildiğini iddia etmişse
de bu hususta herhangi bir belge ve bilgi sunmamışlardır. Öte yandan taşınmazın
imar planındaki vasıf değişikliği mahkemece iptal edilmekle birlikte iptalin
gerekçesi 1978 onaylı imar planı uyarınca yeşil alan olarak kamuya terk edilmiş
olan taşınmazın dava konusu planlarda sağlık tesisi alanına ayrılmasının
yoğunluk arttırıcı ve donatı alanlarını azaltıcı olması ve bu nedenle
taşınmazın yeşil alan olarak kalması gerektiği gerekçesine dayanmaktadır. Bu
durumda taşınmazın yeşil alan vasfının korunması şartıyla kamuya terk edildiği
iddiasının başvurucular tarafından kanıtlandığı söylenemez. Ayrıca maliki
olduğu taşınmazın bir kısmını bedelsiz olarak kamuya terk eden başvurucular
murisi bu terk nedeniyle amaçladığı tüm yararları elde etmiştir. Bu hâlde Şahin
Tosun başvurusunda belirlenen ilkeler doğrultusunda imar durumu itibarıyla
hâlen yeşil alan vasfındaki taşınmazın bir vakıf tarafından sağlık tesisi
olarak kullanılmasının başvuruculara olağan dışı, aşırı ve ölçüsüz bir külfet
yüklediği söylenemez.
49. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda bir ihlal
bulunmadığı açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet
Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
50. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde
BIRAKILMASINA 3/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.