logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Ali Pekgüzel [2.B.], B. No: 2017/16053, 4/5/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET ALİ PEKGÜZEL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/16053)

 

Karar Tarihi: 4/5/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Muzaffer KORKMAZ

Başvurucu

:

Mehmet Ali PEKGÜZEL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; mal varlığına tedbir konulması nedeniyle mülkiyet hakkının, gözaltında ifade alınmadan önce avukatla görüşememe nedeniyle adil yargılanma hakkının, gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması, tutukluluk incelemelerinin süresinde yapılmaması, tutukluluğun gözden geçirilmesi kararlarının tebliğ edilmemesi, tutukluluk incelemeleri sonunda verilen kararların yakınlara bildirilmemesi ve tutukluluğa itiraz incelemelerinde alınan savcılık görüşünün tebliğ edilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/3/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyon tarafından başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, mülkiyet hakkı ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik iddialarının kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine yönelik iddiaların ise kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Genel Bilgiler

8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde bir askerî darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).

B. Başvurucuya İlişkin Süreç

10. Cumhuriyet savcısı olarak görev yapan başvurucu hakkında 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ağır cezalık suçüstü hâli bulunduğu değerlendirilerek FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapılanmasında yer aldığı iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır.

11. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 16/7/2016 tarihinde başvurucunun görevden uzaklaştırılmasına, 24/8/2016 tarihinde ise meslekten ihraç edilmesine karar vermiştir.

12. Başvurucu, Mersin Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla 17/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.

13. Başvurucu anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından tutuklanması istemiyle Mersin 2. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.

14. Hâkimlik 20/7/2016 tarihinde başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir.

15. Başvurucu hakkında çeşitli tarihlerde dosya üzerinden yapılan incelemeler sonucunda tutukluluk hâlinin devamına karar verildiği anlaşılmaktadır.

16. Son olarak Mersin 2. Sulh Ceza Hâkimliği dosya üzerinden yaptığı inceleme sonucunda 2/1/2017 tarihinde başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.

17. Başvurucunun anılan karara itirazı, Mersin 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 13/2/2017 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

18. Bu karar başvurucuya 15/2/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.

19. Başvurucu 15/3/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

20. Adana Cumhuriyet Başsavcılığı 5/1/2018 tarihli iddianame ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.

21. İddianamede; başvurucunun ByLock isimli programı kullanmasına, FETÖ/PDY ile iltisaklı olması sebebiyle kamu görevinden çıkarılan ve haklarında ceza soruşturması bulunan kişilerle irtibat kurduğunu gösteren telefon kayıtlarına, tutuklanmasının ardından ceza infaz kurumuna girişinden önce yapılan üst araması sonucunda üzerinde FETÖ/PDY mensuplarının birbirini tanımasını sağlamak amacıyla yanlarında taşıdıkları belirtilen F seri numaralı 1 ABD dolarının bulunmasına, FETÖ/PDY ile iltisaklı olması sebebiyle meslekten ihraç edilmesi kararına ve örgüt üyesi olduğuna yönelik tanık beyanlarına dayanıldığı görülmüştür.

22. Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) iddianameyi kabul etmiş ve E.2018/15 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.

23. Mahkeme 2/8/2018 tarihinde başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.

24. Başvurucunun istinaf talebi, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi tarafından 10/12/2018 tarihinde esastan reddedilmiştir.

25. Başvurucu bu karara karşı temyiz yoluna başvurmuştur.

26. Yargıtay 16. Ceza Dairesi 26/6/2019 tarihinde temyiz talebinin reddine karar vermiş ve aynı tarihte mahkûmiyet hükmü kesinleşmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

27. İlgili hukuk için bkz. Adem Türkel, B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

28. Mahkemenin 4/5/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

29. Başvurucu, mal varlığı hakkında tedbir kararı verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

30. Bakanlık görüşünde, tedbir kararına itirazın muhakemenin her aşamasında mümkün olduğu ve dolayısıyla başvuru yollarının tüketilmediği belirtilmiştir.

31. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki görüşlerini tekrarlamıştır.

2. Değerlendirme

32. Anayasa Mahkemesi, başvurucuların mal varlığına konulan tedbir nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasıyla yaptığı başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla bu tedbir kararı kaldırılmış ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Mehmet Ali Aslan, B. No: 2013/2429, 30/3/2016, § 28; Mustafa Ünal, B. No: 2017/21149, 28/11/2018, § 112). Somut olayda başvurucu hakkında uygulanan tedbirin 21/11/2016 tarihinde kaldırıldığı anlaşıldığından somut başvuru yönünden anılan içtihatlardan ayrılmayı gerektirir bir durumun olmadığı değerlendirilmiştir.

33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

34. Başvurucu, gözaltında ifadesi alınmadan önce avukatıyla görüşemediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

35. Bakanlık görüşünde; adil yargılanma hakkının ne şekilde ihlal edildiğine dair hiçbir belirleyici ifade kullanılmadığı, anılan iddianın soyut olarak dile getirildiği ve dolayısıyla temellendirilmediği belirtilmiştir.

36. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki görüşlerini tekrarlamış ve iddiasının temellendirilmiş olduğunu belirtmiştir.

2. Değerlendirme

37. UYAP aracılığıyla erişilen belgeler ile Bakanlık görüşünde yer alan bilgiler çerçevesinde 17/7/2016 tarihinde gözaltına alınan başvurucunun 20/7/2016 tarihinde Cumhuriyet savcısı tarafından avukatının da hazır bulunduğu hâlde ifadesinin alındığı, ifade alma işlemine başlanmadan önce başvurucuya soruşturma konusu suçun anlatılarak müdafinin hukuki yardımından yararlanma hakkının bulunduğunun bildirildiği ve bu durumun ifade tutanağında açıkça yer aldığı görülmüştür. Diğer yandan soruşturmanın devamındaki sorgu ve diğer işlemlerde de başvurucunun avukat yardımından yararlandığı tespit edilmiştir.

38. Yukarıda belirtilen hususlar ile birlikte başvurucunun şikâyetini soyut ve genel ifadelerle ileri sürmüş olduğu da gözetildiğinde adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır.

39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Gözaltı Tedbirinin Hukuka Aykırı Olduğuna İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

40. Başvurucu, suç işlediğine dair somut deliller ortaya konulmadan yakalanıp gözaltına alındığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

41. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.

b. Değerlendirme

42. Başvuru konusu olayda ileri sürülen gözaltı tedbirinin hukuka aykırı olduğu iddiasına ilişkin olarak daha önce bireysel başvuruda bulunulduğu ve başvurucunun anılan şikâyetiyle ilgili olarak 2018/23671 sayılı bireysel başvuru dosyası üzerinden Birinci Bölüm Birinci Komisyon tarafından yapılan inceleme sonunda başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararı verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu iddia yönünden mükerrer başvuru niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

2. Soruşturma Dosyasına Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

44. Başvurucu, soruşturma dosyasında gizlilik kararının bulunması nedeniyle hakkındaki suçlamaları öğrenemediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

45. Bakanlık görüşünde, ifade alma işlemine başlanmadan önce başvurucuya soruşturma konusu suçun anlatıldığı ve başvurucunun soruşturma dosyasında yer alan bilgi ve belgelerden temel olarak haberdar olduğu belirtilmiştir.

46. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki görüşlerini tekrarlamıştır.

b. Değerlendirme

47. Başvuru konusu olayda ileri sürülen soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak daha önce bireysel başvuruda bulunulduğu ve başvurucunun anılan şikâyetiyle ilgili olarak 2018/23671 sayılı bireysel başvuru dosyası üzerinden Birinci Bölüm Birinci Komisyon tarafından yapılan inceleme sonunda açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle kabul edilemezlik kararı verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu iddia yönünden mükerrer başvuru niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

3. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

49. Başvurucu; suç şüphesi ve bunu haklı kılan deliller olmamasına rağmen hakkında tutuklama kararı verildiğini, delilleri karartma tehlikesi ve kaçma şüphesinin de somut olayda mevcut olmadığını, adli kontrolün neden yetersiz kalacağının açıklanmadığını, görevli ve yetkili olmayan mahkemece görevinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

50. Bakanlık görüşünde; başvurucu yönünden suç şüphesinin varlığını doğrulayan belirtilerin soruşturma dosyası kapsamında bulunduğu, tutuklama nedenlerinin varlığı ve tutuklamanın ölçülü olduğu yönündeki değerlendirmelerin de temelsiz olmadığı belirtilmiştir.

51. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında tutuklamayı haklı gösterecek kuvvetli suç şüphesinin bulunmadığını, hakkındaki tutuklama kararının gerekçesiz ve hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir.

b. Değerlendirme

52. Başvuru konusu olayda ileri sürülen tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak daha önce bireysel başvuruda bulunulduğu ve başvurucunun anılan şikâyetiyle ilgili olarak 2018/23671 sayılı bireysel başvuru dosyası üzerinden Birinci Bölüm Birinci Komisyon tarafından yapılan inceleme sonunda açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle kabul edilemezlik kararı verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu iddia yönünden mükerrer başvuru niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

53. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

4. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

54. Başvurucu, uzun süre tutuklu kalması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

55. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.

b. Değerlendirme

56. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesince mahkûmiyet hükmü verilmiş ise -hüküm kesinleşmemiş olsa da- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Ahmet Kubilay Tezcan, B. No: 2014/3473, 25/1/2018, §§ 24-27; Ekrem Atıcı, B. No: 2014/15609, 8/3/2018, §§ 27-30).

57. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 2/8/2018 tarihinde mahkûmiyetine karar verilen başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil olma niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.

58. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

5. Tutukluluğun Gözden Geçirilmesi Kararlarının Tebliğ Edilmediğine ve Tutukluluk İncelemelerinin Süresinde Yapılmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

59. Başvurucu; tutukluluğun gözden geçirilmesi kararlarının tebliğ edilmediğini, bu nedenle tutukluluğa etkili itirazda bulunamadığını, ayrıca bir kısım tutukluluk incelemesinin süresinde yapılmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

60. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.

b. Değerlendirme

61. Tutuklu bulunan kişilerin ilgili yargı makamlarına sunmuş oldukları tahliye taleplerinin sonuçsuz bırakılması ve tutukluluğun gözden geçirilmesi kararlarının tebliğ edilmemesi nedeni ile Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası kapsamında güvence altına alınan serbest bırakılmayı isteme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialar Anayasa Mahkemesince birçok kararda incelenmiş, bu kararlarda söz konusu iddiaların 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi uyarınca tazminat talebinde bulunulmadan bireysel başvuru konusu yapıldığından başvuru yollarının tüketilmediği sonucuna varılmıştır (Cafer Yıldız, B. No: 2014/9308, 9/1/2018, §§ 34-40; Yaşar Saçlı, B. No: 2014/9311, 24/1/2018, §§ 34-40).

62. Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

63. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

6. Tutukluluk İncelemesi Sonunda Verilen Kararların Yakınlara Tebliğ Edilmediğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

64. Başvurucu -herhangi bir tarih belirtmeksizin- hakkında resen verilen tutukluluğun devamına ilişkin kararların yakınlarına tebliğ edilmediğini ileri sürmüştür.

65. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.

b. Değerlendirme

66. Anayasa'nın 19. maddesinin altıncı fıkrasında "Kişinin yakalandığı veya tutuklandığı, yakınlarına derhal bildirilir." denilmek suretiyle bir kişi hakkında yakalama veya tutuklama tedbirlerine başvurulması durumunda bunun yakalanan veya tutuklanan kişinin yakınlarına derhâl bildirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Buna göre bir kimse hakkında ilk kez tutuklama kararı verildiğinde bunun tutuklunun yakınlarına ivedilikle haber verilmesi Anayasa'dan kaynaklanan bir güvencedir. Bununla birlikte anılan güvencenin yakalama ve tutuklama kararları ile sınırlı tutulduğu ve tutukluluğun devamına ilişkin kararların bu kapsamda yer almadığı görülmektedir. Somut olayda başvurucunun yakınlarına bildirilmediğini ileri sürdüğü kararlar tutuklama kararı değil tutukluluğun devamına ilişkin kararlardır. Bu itibarla anılan kararların tebliğinin Anayasa'nın 19. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan güvenceye dâhil olduğu söylenemez (Ali Kavlak, B. No: 2016/8018, 10/12/2019, § 133).

67. Diğer taraftan 5271 sayılı Kanun'un 107. maddesinin (1) numaralı fıkrasında tutuklamadan ve tutuklamanın uzatılmasına ilişkin her karardan tutuklunun bir yakınına veya belirlediği bir kişiye hâkimin kararıyla gecikmeksizin haber verileceği düzenlenmişse de Anayasa Mahkemesi Ali Efendi Peksak (B. No: 2017/29428, 17/7/2019) başvurusunda tutukluluğun devamı kararlarının yakınlara tebliğinin Anayasa'nın 19. maddesinin 8. fıkrasından kaynaklanan bir güvence olmadığı değerlendirmesinde bulunmuştur. Bu durumda Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 19. maddesinin 8. fıkrası bağlamında tutukluluğa ilişkin kararlara itiraz edebilmek bakımından bu kararların tutuklu kişilere tebliğ edilmesinin önemine işaret etmekle birlikte ayrıca yakınlara tebliğinin itiraz hakkının etkin bir şekilde kullanımı için gerekli olmadığını belirtmiştir. Bu nedenle tutukluluğun devamına ilişkin kararların yakınlara tebliği hususunun Anayasa'nın 19. maddesinin 8. fıkrası kapsamında da koruma altına alınmadığı sonucuna varmıştır (Ali Efendi Peksak, §§ 93-96).

68. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

7. Tutukluluğa İtiraz İncelemelerinde Alınan Savcılık Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

69. Başvurucu; tutukluluğuna itirazları değerlendirilirken alınan Savcılık görüşlerinin kendisine bildirilmediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

70. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.

b. Değerlendirme

71. Anayasa Mahkemesi; tutukluluk incelemeleri sırasında alınan Savcılık görüşünün şüpheli veya sanıklara bildirilmemesinin anayasal önem taşımadığını, içeriğinde başvurucunun cevap vermesini gerektirmeyen ve daha önce ileri sürülmemiş yeni bir olgudan bahsedilmeyen durumlarda Savcılık görüşünün başvurucuya bildirilmemesinin önemli bir zarara da neden olmadığını ifade etmiştir (Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, §§ 106-112).

72. Somut olayda tutukluluk incelemeleri sırasında alınan Savcılık görüşünün bildirilmediği ileri sürülmüşse de başvuru formu ve eklerinde, bu görüş yazısında başvurucunun cevap vermesini gerekli kılan ve daha önce haberdar olmadığı yeni bir olgunun bulunduğu yönünde bir açıklamaya yer verilmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun iddiaları bakımından anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durumun mevcut olmadığı değerlendirilmiştir.

73. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Gözaltı tedbirinin hukuka aykırı olması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması nedeniyle REDDİNE,

4. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması nedeniyle REDDİNE,

5. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması nedeniyle REDDİNE,

6. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

7. Tutukluluğun gözden geçirilmesi kararlarının tebliğ edilmemesi ve tutukluluk incelemelerinin süresinde yapılmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

8. Tutukluluk incelemesi sonunda verilen kararların yakınlara tebliğ edilmemesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

9. Tutukluluğa itiraz incelemelerinde alınan savcılık görüşünün bildirilmemesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 4/5/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Mehmet Ali Pekgüzel [2.B.], B. No: 2017/16053, 4/5/2020, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET ALİ PEKGÜZEL
Başvuru No 2017/16053
Başvuru Tarihi 15/3/2017
Karar Tarihi 4/5/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, mal varlığına tedbir konulması nedeniyle mülkiyet hakkının, gözaltında ifade alınmadan önce avukatla görüşememe nedeniyle adil yargılanma hakkının, gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması, tutukluluk incelemelerinin süresinde yapılmaması, tutukluluğun gözden geçirilmesi kararlarının tebliğ edilmemesi, tutukluluk incelemeleri sonunda verilen kararların yakınlara bildirilmemesi ve tutukluluğa itiraz incelemelerinde alınan savcılık görüşünün tebliğ edilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Müsadere ve Elkoyma Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Müdafi yardımından yararlanma hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Yakalama, gözaltı Başvurunun Reddi
Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) Başvurunun Reddi
Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Başvurunun Reddi
Tutukluluk (süre) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Konu Bakımından Yetkisizlik
Anayasal ve Kişisel Önemin Olmaması

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 2
100
161
5237 Türk Ceza Kanunu 314
3713 Terörle Mücadele Kanunu 1
2
3
5
5235 Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 10
12
2802 Hakimler ve Savcılar Kanunu 94
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi