TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AYŞEN ESEN DANACI BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/17765)
Karar Tarihi: 3/6/2020
R.G. Tarih ve Sayı: 8/7/2020-31179
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Kamber Ozan TUTAL
Başvurucu
Ayşen ESEN DANACI
Vekili
Av. Abdullah HIZAL
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kanun yolu aşamasında ortaya çıkan olguların bu aşamada verilen kararda değerlendirilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/1/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Bireysel Başvuru Öncesi Süreç
8. Başvurucu 1967 doğumlu olup Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesinde (İdare) öğretim üyesi olarak profesör kadrosunda görev yapmaktadır. Başvurucu ayrıca mesai saatleri dışında özel muayenehanesinde hekimlik faaliyeti yürütmektedir.
9. İdare 19/11/2014 tarihli ve 6569 sayılı Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'na eklenen geçici 70. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesini dayanak göstererek 2015 yılı Ocak ayından itibaren başvurucuya üniversite ödeneğini ve ek ödemeleri ödememiştir.
10. Başvurucu 2547 sayılı Kanun'un geçici 70. maddesinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması, idari işlemin iptali ve yapılmayan ödemelerin yasal faiziyle birlikte tahsil edilmesi talebiyle 16/3/2015 tarihinde dava açmıştır. Başvurucu; dava dilekçesinde, ödeme yapılmamasına dayanak olarak gösterilen düzenlemenin Anayasa'ya açıkça aykırı olduğunu vurgulamıştır.
11. Manisa 2. İdare Mahkemesi (Mahkeme) Anayasa'ya aykırılık iddiasını yerinde görmemiş ve işin esasına geçerek 29/2/2016 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Uyuşmazlığın yasal dayanağı olan 2547 sayılı Yasa'nın geçici 70. maddesi uyarınca bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle mesai saatleri dışında serbest meslek faaliyetinde bulunmakta veya özel sağlık kuruluşlarında çalışmakta olanlara, bu faaliyetlerini sona erdirinceye kadar üniversite ödeneği ve ek ödeme ödenmeyeceği açık olup; Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapan davacının, mesai saatleri dışında serbest meslek faaliyetinde bulunduğu, bu sebeple davalı idare tarafından, davacının maaş ve ek ödemesinden kesinti yapılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuk ve mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Öte yandan, davacının, hukuka aykırı olmayan işleme dayanan tazmin talebi de yerinde görülmemiştir."
12. Başvurucu, kanuni düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olduğunu belirterek karara karşı istinaf itirazında bulunmuştur. (Kapatılan) Manisa Bölge İdare Mahkemesi 25/5/2016 tarihinde kararı usul ve hukuka uygun bularak itirazı oybirliğiyle reddetmiştir. İstinaf itirazının reddi üzerine başvurucu 13/6/2016 tarihinde karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
13. Anayasa Mahkemesi 21/9/2016 tarihli ve 29834 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 22/6/2016 tarihli ve E.2016/13, K.2016/127 sayılı kararı ile 2547 sayılı Kanun'un geçici 70. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
“19. Mesai saatleri dışında çalışan öğretim üyelerine ödenmeyen ve yukarıda değinilen 'üniversite ödeneği', 'ek ödeme' ve 'sağlık hizmetleri tazminatı' ödemeleri mahiyetleri itibariyle fazla mesai ya da performans karşılığı verilmemekte anılan ödemelere hak kazanılması için 'öğretim üyesi' sıfatına sahip olmak yeterli bulunmaktadır. Bir başka ifadeyle öğretim üyesi sıfatını haiz bütün akademik personel, kanunda öngörülen diğer şartları taşımak kaydıyla, söz konusu ödemelere, aylıklarını oluşturan diğer unsurlarla birlikte hak kazanabilmektedirler.
20. Bu bağlamda, çalışmakta oldukları kadronun kanuni yükümlülüklerini yerine getiren, görev, yetki ve sorumluluklarını ifa eden öğretim üyelerinin, hukuk sisteminin tanıdığı bir imkândan yararlanarak mesai saatleri dışında çalışmaya devam etmeleri nedeniyle çalışma koşullarının kurallarda belirtildiği şekilde özlük hakkı kapsamındaki bazı ödemeler bakımından sınırlandırılarak aynı hak ve yükümlülüklere sahip öğretim üyeleri arasında farklılaşmaya gidilmesi ve kurallarda öngörülen bazı ödemelerden tamamen yoksun bırakılmaları ölçülü kabul edilemeyeceği gibi hakkaniyete de uygun değildir.”
14. İzmir Bölge İdare Mahkemesi 5. İdare Dava Dairesi (İstinaf Mahkemesi) 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun mülga 54. maddesinde yazılı nedenlerin hiçbirine uymadığı gerekçesiyle karar düzeltme istemini oyçokluğuyla 25/11/2016 tarihinde reddetmiştir. Karşıoy yazısında, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının karardan önce açılan ve henüz sonuçlanmayan bu davaya da uygulanması gerektiği belirtilmiştir.
15. Nihai karar 15/12/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 5/1/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. Bireysel Başvuru Sonrası Süreç
17. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden elde edilen bilgi ve belgeler çerçevesinde bireysel başvuru sonrası süreç özetle şu şekildedir:
18. Başvurucu 5/1/2017 tarihinde, karar düzeltme talebinin reddine dair kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunmuş; kanuni düzenlemenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğini belirtmiştir.
19. Danıştay Sekizinci Dairesi (Daire) 18/9/2017 tarihinde kanun yararına temyiz istemini yerinde görmüş ve karar düzeltme isteminin reddi kararını hükmün sonuçlarına etkili olmamak üzere kanun yararına bozmuştur. Daire, kararında 2547 sayılı Kanun'un geçici 70. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle tesis edilen işlemin hukuki dayanağının kalmadığına işaret etmiştir.
20. Başvurucu 26/11/2014 ile 21/9/2016 tarihleri arasında ödenmeyen üniversite ödeneği ve ek ödemelerin Anayasa Mahkemesinin iptal kararı uyarınca ödenmesi için İdareye başvurmuştur. İdarenin reddi üzerine başvurucu 29/5/2017 tarihinde işlemin iptali ve ödemelerin yasal faiziyle birlikte tahsili talepli dava açmıştır.
21. Manisa 2. İdare Mahkemesi 23/11/2017 tarihinde, dava konusu işlemin iptaline ve 26/11/2014-21/9/2016 tarihleri arasında başvurucunun mahrum kaldığı üniversite ödeneği ve ek ödemenin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte İdareden tahsiline karar vermiştir.
22. İdare, karara karşı istinaf itiraz yoluna başvurmuştur. İstinaf Mahkemesi, itiraz edilen dava dosyası ve konuya ilişkin bölge idare mahkemeleri kararları arasındaki farklılıkların giderilerek içtihadın birleştirilmesi için Danıştay Başkanlığına başvurulduğunu belirtmiş ve bu nedenle Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunca bir karar verilinceye kadar dava dosyasının bekletilmesine 24/4/2018 tarihinde karar vermiştir.
23. Bireysel başvurunun incelenme tarihi itibarıyla söz konusu dava derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
24. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 29/4/2015 tarihli ve E.2013/826 K.2015/1654 sayılı ilamının ilgili kısımları şöyledir:
"...Anayasa Mahkemesince bir kanunun tümünün ya da belirli hükümlerinin Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde eldeki davaların Anayasaya aykırılığı saptanmış olan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasanın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülemez. Bir başka anlatımla, Anayasa Mahkemesinin, iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi ileriye dönük olarak ertelemiş bulunması öncelikle yasama organına aynı konuda, iptal kararının gerekçesine uygun olarak, yeni bir düzenleme için olanak tanımak ve ortada hukuki bir boşluk yaratmamak amacına yönelik olup yargı mercilerinin bakmakta oldukları uyuşmazlıklarda hukuka ve Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş kuralları uygulaması ve uyuşmazlıkları bu kurallara göre çözümlemesi sonucunu doğurmaz.
Diğer yandan, Anayasanın 153. maddesine göre yasama, yürütme ve yargı organları için bağlayıcı olan Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararının, bu karardan önce açılmış bulunan ve henüz sonuçlanmamış olan tüm davalara uygulanması gerekmektedir."
25. Danıştay İkinci Dairesinin 18/6/2019 tarihli ve E.2019/573 K.2019/3958 sayılı ilamının ilgili kısımları şöyledir:
"Her ne kadar İdare Mahkemesi'nce, dava konusu işlemin tesis edildiği ve hatta davanın açıldığı tarih itibarıyla yürürlükte bulunan mevzuatta, yargı kararlarının gereğinin dava konusu edilen kadronun boş olması halinde bu kadroya, boş olmaması halinde ise aynı kurumda kazanılmış hak aylık derecesine uygun başka bir kadroya atanmak suretiyle yerine getirileceğinin hüküm altına alındığı ve anılan hükmün dava açıldıktan sonra Anayasa Mahkemesi’nin 02/10/2014 günlü, E:2014/149, K:2014/151 sayılı kararı ile iptal edildiği gerekçesiyle davanın reddine kararı verilmiş ise de; dava konusu işlemin dayanağı olan yasa maddesinin, mahkemenin karar tarihinden sonra, ancak yargılama süreci henüz sonuçlanmadan önce 25/11/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesi nedeniyle yasal dayanaktan yoksun hale geldiği açıktır.
Ayrıca Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde, görülmekte olan davaların Anayasaya aykırılığı saptanmış hükümler dikkate alınarak çözümlenmelerinin, Anayasanın üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkesine aykırılık oluşturacağında kuşku yoktur.
...
Bu durumda; davacının İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü kadrosunun dolu olduğu gerekçesiyle İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcılığı kadrosuna devam etmesi gerektiğinden bahisle başvurusunun reddine ilişkin 29/05/2014 günlü, 104718 sayılı işlemin dayanağı olan yasa maddesinin, mahkemenin karar tarihinden sonra, ancak yargılama süreci henüz sonuçlanmadan önce, 25/11/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesi nedeniyle yasal dayanaktan yoksun hale geldiği görüldüğünden, söz konusu işlemin iptali istemini reddeden İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 3/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
27. Başvurucu, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen kanun maddesi esas alınarak karar verildiğini belirtmiştir. Başvurucu, iptal kararı hususunda kanun yolu aşamasında verilen İstinaf Mahkemesi kararında gerekçe bulunmadığını, ayrıca benzer nitelikteki davalarda farklı kararlar verilmesi nedeniyle hukuki belirlilik ve güvenlik ilkesinin zedelendiğini ifade etmiştir. Başvurucu, Anayasa Mahkemesinin iptal kararına rağmen verilen karar nedeniyle üniversite ödeneği ve ek ödemeleri alamadığından aylık ücretlerinin önemli bir kısmını oluşturan gelirden mahrum kaldığını iddia etmiştir. Başvurucu sonuç olarak bu gerekçelerle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
28. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
29. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır"
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiasının adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında yer alan gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
32. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
33. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa'nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır.
34. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
35. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.
36. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35).
37. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
38. Başvuruya konu olayda Mahkeme üniversite ödeneği ve ek ödemenin ödenmesi için açılan davayı 2547 sayılı Kanun'un geçici 70. maddesinin birinci fıkrası uyarınca reddetmiştir. Dava karar düzeltme aşamasında iken davanın reddine dayanak olarak gösterilen ilgili Kanun'un 70. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi Anayasa'ya aykırı bulunarak Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir. Başvurucunun karar düzeltme istemi ise 2577 sayılı Kanun'un 54. maddesinde gösterilen nedenlerden hiçbirine uymadığı gerekçesiyle İstinaf Mahkemesi tarafından reddedilmiştir.
39. Başvurucu, davanın reddine dayanak olarak gösterilen 2547 sayılı Kanun'un geçici 70. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin yargılama devam ederken Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olmasına rağmen bu hususun yargılama sürecinde değerlendirilmemesinden yakınmaktadır.
40. Somut olay incelendiğinde başvurucunun açtığı davanın 2547 sayılı Kanun'un geçici 70. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi gereğince reddedildiği anlaşılmaktadır. Başvurucu, yargılama sürecinde davanın reddine dayanak yapılan kanuni düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasını ısrarla ileri sürmüştür. İstinaf Mahkemesinin karar düzeltme istemine ilişkin kararından önce de söz konusu düzenleme Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Ancak bu hususun karar düzeltme aşamasında değerlendirilmediği görülmektedir. Karar düzeltme isteminin reddi kararında İstinaf Mahkemesi, karar düzeltme nedenlerinin somut olayda bulunmadığını belirtmekle yetinmiş ve başkaca bir gerekçeye yer vermemiştir.
41. Yukarıda değinilen Danıştay içtihadında (bkz. §§ 24, 25) yargılama süreci sona ermeden Anayasa Mahkemesi tarafından bir hükmün iptal edilmesi hâlinde dava konusu işlemin kanuni dayanaktan yoksun hale geleceği belirtilmiş, bu kapsamda da Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olan bir hüküm esas alınarak derdest olan bir davanın çözülmesinin hukuk devleti ilkesine ve Anayasa'ya aykırı olacağı açıklanmıştır. Bu durumda somut olayın koşullarında karar düzeltme sürecinde yürürlüğe giren iptal kararı üzerine ortaya çıkan hukuki durumun tartışılması gerekmektedir.
42. İstinaf Mahkemesi, karar düzeltme talebinin reddine ilişkin kararının gerekçesinde başvurucunun açmış olduğu davanın reddine dayanak yapılan 2547 sayılı Kanun'un geçici 70. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olması hakkında bir değerlendirme yapmayarak bu hususu yanıtsız bırakmıştır. Dolayısıyla sonuca etkili olabilecek bu durumun incelenmemiş olması İstinaf Mahkemesi tarafından verilen kararda yeterli gerekçenin bulunduğunun kabul edilmemesi sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
44. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1)Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
45. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.
46. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
47. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
48. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
49. İncelenen başvuruda, Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
50. Bu durumda gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Manisa 2. İdare Mahkemesine (E.2015/259, K.2016/193) gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
51. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Manisa 2. İdare Mahkemesine (E.2015/259, K.2016/193) GÖNDERİLMESİNE,
D. 257,50 TL harçtan ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.