TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
İSMAİL ARPACI BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2017/18654)
Karar Tarihi: 2/6/2020
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Raportör
Tuğba TUNA IŞIK
Başvurucu
İsmail ARPACI
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, temyiz isteminin süre aşımından reddi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/3/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, İstanbul Emniyet Müdürlüğünde (İdare) kaçakçılık ve organize suçlarla mücadele branşında başkomiser olarak görev yapmakta iken genel hizmet branşında görevlendirilmiştir.
7. Başvurucunun branş değişikliği işleminin iptali istemiyle İstanbul 10. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) açtığı davanın reddine karar verilmiştir.
8. Mahkeme kararı 25/3/2015 tarihinde adreste (başvurucunun davalı idarenin savunmasına yazdığı cevap dilekçesinde belirttiği adres) kimsenin bulunmaması sebebiyle 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre muhtara tebliğ edilmiştir. Tebliğ mazbatasında, kapıcıya haber verildiği ve haber kâğıdının kapıya yapıştırıldığı belirtilmiştir.
9. Başvurucu, Mahkemenin kararından 6/4/2015 tarihinde İdare tarafından dava vekâlet ücretinin talep edilmesi üzerine haberdar olduğunu ifade etmektedir.
10. Başvurucu, Mahkeme kararına karşı 27/4/2015 tarihinde temyiz başvurusunda bulunmuştur. Danıştay Onaltıncı Dairesi tarafından temyize konu kararın başvurucuya 25/3/2015 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen otuz günlük temyiz süresinin geçirilmek suretiyle 27/4/2015 tarihinde yapılan temyiz başvurusunun süresinde olmadığı gerekçesiyle temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
11. Başvurucu; temyiz başvurusunun reddine ilişkin karara karşı tebligatın usulsüz olduğunu, kendisinin görev sebebiyle Erzurum'un Tekman ilçesinde ikamet ettiğini, tebliğ yapılan adreste eşinin (ailesinin) yaşadığını, daimî adresinin görev yeri adresi olduğunu ve posta memurunun bu konuda hiçbir araştırma yapmadan tebliği gerçekleştirdiğini belirterek karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Başvurucu; ayrıca Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğünün (PTT) internet sitesindeki Gönderi Takip Sistemi'nden tebligat üzerindeki barkot numarası ile yapılan sorgulamada tebliğ tarihinin 26/3/2015 olarak göründüğünü, bu kayıt esas alındığında temyiz isteminin süresinde olduğunu iddia etmiştir. Karar düzeltme istemi aynı Daire tarafından reddedilmiştir.
12. Nihai karar başvurucuya 22/2/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 20/3/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari davaların açılması" kenar başlıklı 3. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"İdari davalar, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılır.
2. Dilekçelerde;
a) Tarafların ve varsa vekillerinin ... adresleri ...
(...)
Gösterilir."
14. 2577 sayılı Kanun'un "Temyiz" kenar başlıklı 46. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Danıştay dava dairelerinin nihai kararları ile bölge idare mahkemelerinin aşağıda sayılan davalar hakkında verdikleri kararlar, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi Danıştayda, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde temyiz edilebilir:
a) ...
b) Konusu yüz bin Türk lirasını aşan vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemler hakkında açılan davalar.
(...)"
15. 7201 sayılı Kanun'un "Bilinen adreste tebligat" kenar başlıklı 10. maddesi şöyledir:
"Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir.
(Ek fıkra: 11/01/2011-6099 S.K./3.mad.) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır."
16. 7201 sayılı Kanun'un "Tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden imtina" kenar başlıklı 21. maddesi şöyledir:
"Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
(Ek fıkra: 11/01/2011-6099 S.K./5.mad.) Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır."
17. 7201 sayılı Kanun'un "Tebliğ mazbatası" kenar başlıklı 23. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Tebliğ bir mazbata ile tevsik edilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 2/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
19. Başvurucu, mesleğinden ihraç edildiğini ve yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
20. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu; idari işlemin iptali istemiyle açtığı davada Mahkeme kararının tarafına usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini, bu karara karşı yapmış olduğu temyiz isteminin usulüne aykırı yapılan tebliğ tarihi esas alınmak suretiyle süre aşımı nedeniyle reddedildiği gerekçesiyle hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda ihlal iddialarının özü itibarıyla mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
23. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
24. Mahkemeye erişim hakkı, ilk derece mahkemesine dava açma hakkının yanı sıra itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise anılan yollara başvurma hakkını da içerir (Ali Atlı, B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 49).
25. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60).
26. Yargı kararlarının tabi kılınacakları bir kanun yolu incelemesi neticesinde ortadan kaldırılma ihtimalinin hukuk düzeni içinde sürekli olarak gündemde tutulması hukuki güvenlik ve istikrar ilkeleriyle bağdaşmaz. Yargılamaların sürüncemede kalmasını engellemek, uyuşmazlıkların mümkün olan en kısa süre içinde nihai çözüme kavuşturulmasını, hukuk aleminde etki ve sonuçlarını doğurması beklenen kesin hükmün bir an önce teminini sağlamak düşüncesiyle yargı kararlarına karşı üst mahkemeler nezdinde yapılması öngörülen kanun yolu başvuruları kanunlarla belli sürelere bağlanmıştır. Bu itibarla kanun yoluna başvurma hakkının belli bir süre koşuluna bağlanması, yukarıda belirtilen sakıncaları bertaraf ederek hukuki güvenlik ve istikrarın sağlanması gibi önemli ve meşru bir amaca hizmet eder (Ertuğrul Dalbaş, B. No: 2014/7805, 25/10/2017, § 59).
27. Mahkemeye erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda etkili bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve yeterli fırsatlara sahip olmasını gerektirir. Özellikle hukuki ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 34). Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).
28. Somut olayda Mahkeme kararının tebliğ edildiği adres, başvurucunun savunmaya cevap dilekçesinde belirttiği adrestir. Tebligat adresinde kimsenin bulunmaması sebebiyle kapıya haber kâğıdının yapıştırılması ve kapıcıya bilgi verilmesi suretiyle muhtara tebliğ yapılmıştır. Başvurucu; Mahkeme kararının tebliğ edildiği adreste ailesinin ikamet ettiğini, kendisinin ise doğu hizmetini yapmak üzere Tekman'da bulunduğunu belirtmektedir. Dosya içeriğinden dava sürecinde meydana geldiği anlaşılan adres değişikliğinin başvurucu tarafından Mahkemeye bildirildiğine ilişkin bir tespit yapılamamıştır. Başvurucunun da bu yönde bir iddiası bulunmamaktadır. Mahkeme tarafından başvurucunun dava sürecindeki fiilî ikametgâh adresinin araştırılmasını ve tebligatın tespit edilecek adrese yapılmasını beklemenin Mahkemeye aşırı ve ölçüsüz bir külfet yükleyeceği değerlendirilmiştir. Kaldı ki başvurucunun beyanından söz konusu karardan temyiz süresi içinde haberdar olduğu anlaşılmıştır. Başvurucunun karardan haberdar olması üzerine Mahkemeden söz konusu tebliğe ilişkin mazbataya ulaşması ve buna göre temyiz süresi içinde temyiz hakkını kullanmasına bir mâni bulunmamaktadır.
29. 7201 sayılı Kanun'un 23. maddesine göre tebliğin belgelendirilmesinde tebliğ mazbatasının esas alınması gerektiği düzenlenmiştir. Bu durumda gönderi sorgulama sistemindeki bilgilerin bağlayıcılığı olmayan, sadece bilgilendirme amacıyla tutulan kayıtlar olduğu değerlendirildiğinde başvurucunun PTT Gönderi Takip Sistemi'ndeki tebliğ tarihinin esas alınması gerektiğine ilişkin iddiasına itibar edilmemiştir. Bu sebeple mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlal oluşturmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer Hak İhlali İddiaları
31. Başvurucu; branş değişikliği işleminin hakkında yürütülen bir soruşturma sonucunda tesis edildiğini, uzmanlık gerektiren iyi bir eğitim sonucunda elde edilen branş değişikliği işleminin hukuka aykırı olduğunu da belirterek adil yargılanma hakkının, suçların ve cezaların kanuniliği ile eşitlik ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
32. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
33. Somut olayda yukarıda incelenen ihlal iddiası dışında kalan iddialar yönünden başvurucunun hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Diğer hak ihlallerine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 2/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.