TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ İHSAN KARAHASANOĞLU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/21000)
|
|
Karar Tarihi: 20/11/2019
|
R.G. Tarih ve Sayı: 26/12/2019 - 30990
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Hilmi Can
TURAN
|
Başvurucu
|
:
|
Ali İhsan
KARAHASANOĞLU
|
Vekili
|
:
|
Av. Ali
PACCİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, başvurucunun bir gazetede yayımlanan köşe yazısında
kullandığı ifadelerin hakaret kabul edilerek adli para cezasına hükmedilmesi
nedeniyle ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/4/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu otuz yıllık gazeteci olup olayların meydana geldiği
tarihte Yeni Akit gazetesinde (gazete) günlük köşe yazıları yazmaktadır.
10. 17-25 Aralık soruşturmaları (anılan soruşturmaya ilişkin
bilgiler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri [GK],
B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 30) sonunda verilen takipsizlik kararının
kamuoyu tarafından tartışıldığı bir ortamda NTV adlı televizyon kanalında
programcı olan S.K.Y. kendisine ait Twitter
hesabından 17-25 Aralık soruşturmasına takipsizlik kararı veren savcı hakkında
"Bu adamı asla unutmayın. "ifadelerini
kullanarak bir paylaşım yapmıştır.
11. 2/1/2015 tarihinde ise başvurucu, gazetenin 2/1/2015 tarihli
nüshasında ve internet sitesinde "Medyamızın
Yeni Kahramanı Hortumcu Ç'nin İşçisi S.!" başlıklı köşe yazısı
yayımlamıştır. İlgili köşe yazısı şöyledir:
"Twitter’ın kahraman yaptığı bir 'konu mankeni' daha karşımızda..
Zaman gazetesi birinci sayfasında.
Samanyoluhaber ana haberinde..
Diğer televizyonlar, 'Gazeteci S. aşağı.. Gazeteci S. yukarı' diye onlarca haber..
Neymiş?
Gazeteci S., bir tivit
atmış. Tivit gerekçesi ile gözaltına alınmış,
çocuğunun çizgi film seyrettiği tabletten tutun, cep telefonuna kadar her
şeyine el konulmuş!
'Çocuk' dedi diye, ayağında patik olmayan
çıplak ayakla dolaşan bir çocuk sanmayın..
Kendisine özel, 'yatılı oyun ablası' tutulan,
şanslı bir çocuk o!
Dolayısı ile, 'tablet', 'çizgi film' vesair, anlarsınız ya..
İşin sosu..
Berkin Elvan gibi, 'Fırına ekmek almaya
gidiyordu' diyecek de.
Çocuk 4 yaşında..
Medyamızın kahramanlaştırdığı S. ablanın
attığı tivitin içeriğine bir bakalım..
'Bu adamı asla unutmayın 17 Aralık
soruşturmasına takipsizlik kararı veren savcı ...'
Aslında takipsizlik kararını veren, S.'in tivitine yazdığı savcı
değil ama..
O kadarcık hatayı geçelim..
S. ablamızın, 'yolsuzluk hassasiyeti'ni
ayağa kalkarak alkışlayalım!
Ama şeytan bu, ne yaparsınız...
S. ablanın makyajı..
Lüks giyim kuşamı.. Röportaj verdiği evinde arka
planda görünen 'aristokratların evlerini aratmayan lüks eşyalar', benim kafamı
karıştırıyor...
'Kim bu S. abla' diyorum..
Ve yanılmıyorum..
Son ayların, klasik bir 'tiplemesi' ile karşı
karşıya olduğumuzu görüyorum..
Kimmiş, S. abla?..
17 Aralık’a verilen takipsizliğe itiraz ediyor
ama..
Kendisi; yolsuzluğun kralını, 2 katrilyon
lirayı hazineden hortumlayıp kasasına aktararak gerçekleştiren C.Ç.'nin, NTV’sinde program yapan bir bayan..
Ç. hazineyi soyuyor.
Bu hanım abla da, E.
Ç.'nin de haftalık programa çıktığı NTV’de, farklı
programlarla, halkın dikkatini, o aylarda soygunlardan başka yerlere çekiyor.
O dönem çalıştığı NTV’nin patronu Ç.'nin hortumuna, tek bir itirazda bulunmuyor..
Verilen takipsizlikleri..
Verilen görevsizlik kararlarını.. Verilen yetkisizlik kararlarını.. O zaman tivit yoktu ama.. Televizyonda, gazetelerde, internet sitelerinde iki
cümle ile eleştirmiyor..
Kafa yapısını ispatlıyor. 'Benim derdim
yolsuzluk değil, karşı çıktığım; yöneticilerin dindarlığı' diyor..
Hayatı lüks içinde geçen insanların,
'yolsuzluk edebiyatı' yapmaları, bana hep 'He he.. Anlat heyecanlı oluyor'
tepkisi verdirir..
S. ablanın lüks ev eşyalarını da görünce..
'Nerden geliyor acaba, bu değirmenin suyu'
diye düşündüm..
Eşi, Sabancı’da uzun yıllar, insan
kaynaklarında üst yönetici olarak çalışmış. Nihayetinde maaşlı bir eleman.. Kendisi de öyle..
Ayrıca, şu şirketi kurmuş, olmamış, tasfiye
etmiş. Bu şirketi kurmuş, çekler ödenmemiş, tasfiye etmiş. Diğerini kurmuş..
Uzatmayalım..
Ticari hayatında, hani denir ya.. 'İki koyunu güdemeyen' diye..
Öye bir gazeteci S. abla da..
Ama, başsavcıya akıl veriyor. 'Nasıl
takipsizlik kararı verirsin' diye, hesap sormaya kalkıyor..
Başsavcı deseydi ki, 'Ne bu şirketler? Birini açmışsın, diğerini kapatmışsın.. İyi hatırlattın..
Niye kapattın bu şirketleri?'
S. ablanın ailecek yaptığı şu 'tatil yazısı'nı okumasaydım..
Emin olun, her şeye rağmen, yine de hiç itiraz
etmeyecektim, S. ablaya..
Buyrun, eşinin kaleminden, Sahil Güvenlik Dergisi’ndeki, üç aylık Yunan
adaları tatili ile ilgili anlatımı okuyun, siz karar verin, 'bunların yolsuzluk
edebiyatı yapmaya ne hakları olabilir?'
'Adanın merkezindeki şık butikler, göz alıcı
kuyumcular (ki benim favorim Thanos), neşeli
dondurmacılar ve kafeler harika şekilde zaman geçirmenizi sağlıyor. Sokağın iki
yanına masaları atmış, aile işletmesi Pantelis
Restoran’da defalarca yemek yedik ve her seferinde çok memnun kaldık. Biraz
daha içeride bulunan Tırhandil (Tpexanthpi)Taverna
ise küçük masalarında, hiç ummadığınız kadar büyük ziyafet çekebileceğiniz
harika bir başka mekan. Özellikle ahtapot ve
karideslerini mutlaka deneyin derim. St.John
Manastırı’na karşı bir akşam yemeği için ise sahile paralel, altında bir
İtalyan restoranı bulunan, ikinci kattaki Tzibaepi Taverna’yı tercih edebilirsiniz. Henüz gitmediğimiz ama
namını epey duyduğumuz bir başka restoran ise Benetos.
Romantik, nezih atmosferi ve Akdeniz mutfağı ile beğeni toplayan ancak yüksek
fiyatları nedeniyle biraz da şikayet edilen bir adres.
Yine de sanırım denemeye değer... Gezdiğimiz diğer Yunan adalarına gelince, eh,
onlar da artık bir başka sefere...'
S. abla da, şöyle
yorumluyor bu tatili: 'Fındık kabuğunun hallicesi teknemiz Mayıs ile (32 feet Jenaue) 3 ay sürecek mavi
yolculuğumuza Temmuz başında İstanbul Fenerbahçe Marina’dan çıkış yaparak
başladık.'
Gerisini okumaya gerek yok..
Ben yıllardır gazetecilik yapıyorum...
Londra doğumlu S. abla ve içinde olduğu
aristokrat zümrenin bir seferinde yaptığı üç aylık tatili, Tayyip Erdoğan’ın 12
yıllık Başbakanlığı döneminde, toplam olarak yapmadığının garantisini verebilirim..
Gerisi hikayedir. Palavradır, yalandır, iftiradır..
Bir seferinde üç aylık tatil yapan
aristokratlar, 12 yıldır 365 gün, günün 18 saati çalışan Başbakan’a bir suçlama
yapıyorlarsa.. (Fiilen yaptığı toplam tatili, olsun olsun bir ayı geçmez!).
Alacakları cevap şudur: 'Hadi ordan..
Hadi ordan!'
12. Başvurucu hakkında, yazmış olduğu köşe yazısıyla müşteki
S.K.Y.ye karşı hakaret ve iftira suçlarını işlediği iddiasıyla Bakırköy 2.
Asliye Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) dava açılmıştır.
13. Yapılan yargılama sonucunda Mahkeme başvurucunun iftira
suçundan beraatine, hakaret suçundan ise 1.500 TL
adli para cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. İlgili karar hakaret
suçu yönünden kesin karar olup başvuru yolu bulunmamaktadır. Mahkeme; kararın
gerekçesinde ifade ve basın özgürlükleri ile alakalı olarak sırasıyla doktrin
görüşüne, Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) kararlarına yer vermiş ve neticesinde "Konu mankeni, iki katrilyonlirayı
hazineden hortumlayıp kasasına aktararak gerçekleştiren C. Ç.'in
NTV'sinde program yapan bayan, iki koyunu güdemeyen...gerisi hikayedir,
palavradır, yalandır, iftiradır." ifadelerinin eleştiri
sınırlarını aşıp hakaret unsurları içerdiğini belirtmiştir. Mahkemeye göre köşe
yazısındaki bu ibareler eleştirinin yapılışında
gereksiz, yararlı olmayan beyan, niteleme ve değerlendirmeler olarak
kabul edilmiştir. Mahkeme ayrıca köşe yazısındaki bu ifadelerin içerik ile
uygun düşmediğine, tahrik edici olduğuna, kuşku doğuracağına ve okuyucuyu
husumete düşüreceğine dikkat çekmiştir.
14. Başvurucu, kararı 6/4/2017 tarihinde öğrenmiş ve aynı
tarihte bireysel başvuruda bulunmuştur.
15. Başvurucu 6/4/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
16. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Hakaret" kenar başlıklı 125. maddesi
şöyledir:
"(1) Bir kimseye onur,
şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu
isnat eden ... veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına
saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile
cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin
en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı
veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen
cezaya hükmolunur.
..."
B. Uluslararası Hukuk
17. İfade özgürlüğünün demokratik toplumdaki önemi ile ifade ve
basın özgürlüğü ile şeref ve itibar hakkı arasındaki ilişkiyle ilgili
uluslararası hukuk kaynakları için bkz. Haci Boğatekin (B. No: 2014/18101,
26/10/2017, §§ 16-20) başvurusuna ilişkin karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 20/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu, ilgili köşe yazısını kişisel bir çıkar için değil
kamusal bir tartışmaya katkı sağlamak ve eleştiri maksadı ile kaleme aldığını
belirtmiştir. Ayrıca yazıdaki ifadelerinin sert ve çarpıcı olduğunu fakat
temelden yoksun olmadığını ifade etmiştir. Başvurucu, gazetede yayımlanan köşe
yazısında kullandığı ifadeler nedeniyle cezalandırılmasının ifade ve basın
özgürlüklerini ihlal ettiğini iddia etmiştir.
20. Bakanlık görüşünde Anayasa Mahkemesi ve AİHM içtihatlarına
yer verildikten sonra bir kişinin kamu tarafından tanınmış veya kamusal bir
tartışma bağlamında eleştirilmiş olması hâlinde bile özel hayatına saygı
gösterilmesi ve özel hayatının korunması konusunda meşru bir beklentisinin
olduğu belirtilmiştir. Bakanlık görüşünde; basın özgürlüğünde belli ölçüde
abartıya ve hatta tahrik yoluna başvurmak mümkün olsa da bu özgürlüğün aynı
zamanda ilgililerin meslek ahlakına saygı göstererek doğru ve güvenilir bilgi
verecek şekilde, iyi niyetli olarak hareket etmelerini de zorunlu kıldığı ifade
edilmiştir.
21. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru dilekçesindeki
iddialarını yinelemiştir.
B. Değerlendirme
22. İddianın değerlendirilmesinde Anayasa'nın ifade ve basın
özgürlüklerinin korunduğu 26. ve 28. maddeleri dayanak alınacaktır. Anayasa’nın
“Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar
başlıklı 26. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Herkes,
düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya
toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların
müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de
kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması,...
başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla
sınırlanabilir…
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
23. Anayasa’nın “Basın
hürriyeti” kenar başlıklı 28. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Basın
hürdür, sansür edilemez…
Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini
sağlayacak tedbirleri alır.
Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın
26 ve 27 nci maddeleri
hükümleri uygulanır…”
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade
ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
25. Başvurucu hakkında, gazetenin 2/1/2015 tarihli nüshasında ve
internet sitesinde yayımlamış olduğu köşe yazısı nedeniyle hakaret suçundan
adli para cezasına hükmedilmesiyle başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerine
yönelik bir müdahalede bulunulduğu anlaşılmaktadır.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
26. Başvuru konusu müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 26. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
27. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 26.
maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına
dayanma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı
olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
28. Başvurucu hakkında uygulanan müdahalenin dayanağı olan 5237 sayılıKanun'un "Hakaret"
kenar başlıklı 125. maddesinin kanunla
sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
29. Başvurucu hakkında, müştekiye hakaret ettiği kabul edilerek
adli para cezasına hükmedilmiştir. Mahkûmiyete ilişkin söz konusu kararın başkalarının şöhret veya haklarının
korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı
sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(1) Genel
İlkeler
30.İfade ile basın özgürlükleri herkes için geçerli ve
demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir
Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 34-36). Basın
özgürlüğünün kamuoyuna çeşitli fikir ve tutumların iletilmesi ve kamuoyunda
bunlara ilişkin bir kanaat oluşturulması için en iyi araçlardan birini
sağladığı açıktır (İlhan Cihaner
(2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 63;Haci Boğatekin, § 38)
31. Anayasa Mahkemesi demokratik
toplum düzeninin gerekleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini
daha önce pek çok kez açıklamıştır. Buna göre temel hak ve özgürlükleri
sınırlayan tedbir, bir toplumsal ihtiyacı karşılamalı ve başvurulabilecek en
son çare niteliğinde olmalıdır (Bekir
Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK],
B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel
Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51). Derece mahkemelerinin
böyle bir ihtiyacın bulunup bulunmadığını değerlendirmede belirli bir takdir
yetkisi bulunmaktadır. Ancak bu takdir payı, Anayasa Mahkemesinin
denetimindedir (Mehmet Doğan[GK], B. No: 2014/ 8875,
7/6/2018, § 38).
32. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade
özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden biri de başkalarının şöhret veya
haklarının korunmasıdır. Bireyin şeref ve itibarı, kişisel kimliğinin ve manevi
bütünlüğünün bir parçasını oluşturur ve Anayasa’nın 17. maddesinin birinci
fıkrasının korumasından faydalanır (İlhan Cihaner (2), § 44). Devlet, bireyin şeref ve
itibarına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını
önlemekle yükümlüdür (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 41; Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123,
2/10/2013, § 33; Bekir Coşkun, §
45; Haci Boğatekin,§ 42).
33. Bu sebeplerle Anayasa Mahkemesi benzer başvurularda,
başvurucunun cezalandırılmasına ilişkin derece mahkemelerinin kararlarında
başvurucunun ifade özgürlüğü ile başkalarının şöhret veya haklarının korunması
arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmiştir (Nilgün Halloran,
§ 27; İlhan Cihaner
(2), § 39).
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
34. Anayasa Mahkemesi başvurucunun kullandığı ifadelerin türünün
kamusal tartışmalara katkı sunma kapasitesinin, ifadelere yönelik kısıtlamaların
niteliğinin ve kapsamının, ifadelerin kimin tarafından dile getirildiğinin,
kime yöneldiğinin ve kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında
sahip oldukları hakların ağırlığının gerektiği gibi değerlendirilip
değerlendirilmediğine bakar (Nilgün Halloran, § 41; Ergün
Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56). Bunun için
başvurucu tarafından söylenen sözlerin yazının tamamı ve söylendiği bağlamdan
kopartılmaksızın olayın bütünselliği içinde değerlendirilmesi gerekir (Nilgün Halloran,
§ 52).
35. Somut olayda müdahaleye konu olan köşe yazısı 17-25 Aralık
soruşturmalarının tartışıldığı bir ortamda, bir televizyon kanalında programcı
olan S.K.Y.nin Twitter
hesabından 17 Aralık soruşturmasına takipsizlik kararı veren savcıya yönelik
"Bu adamı asla unutmayın."
ifadelerini kullanarak bir paylaşım yapması üzerine kaleme alınmıştır.
36. Başvuru konusu olayda derece mahkemesi başvurucunun
mahkûmiyetine ilişkin kararın gerekçesinde, ilgili köşe yazısının muhatabı TV
programcısı S.K.Y.ye yönelik "Konu
mankeni, iki katrilyon lirayı hazineden hortumlayıp kasasına aktararak
gerçekleştiren C.Ç.nin NTV'sinde program yapan bayan,
iki koyunu güdemeyen.., gerisi hikayedir, palavradır,
yalandır, iftiradır." ifadelerinin eleştiri sınırını aşarak
kişilerin şeref ve haysiyetine saldırı mahiyetinde olduğu belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesine göre ilgili ifadelerin tek başına ele alınması, ifadelerin
söylendiği bağlamdan kopartılması sonucunu doğuracaktır. Başvuru konusu köşe
yazısında başvurucu, ilgili TV programcısının basındaki popülerliğine değinmiş;
medyanın S.K.Y.yi
kahramanlaştırdığını belirtmiştir. Yazının devamında başvurucu, ilgili şahsın
sosyal medya paylaşımını eleştirmiş; S.K.Y.nin
yolsuzluklara karşı tutarlı olmadığını ifade etmiştir. Başvurucuya göre S.K.Y.,
patronu C.Ç.nin yolsuzluk iddialarının kamuoyunda
gündemde olduğu bir dönemde, bu konu üzerine hiç eleştiride bulunmamış hatta
yapmış olduğu programlarla izleyicilerin ilgisini başka yerlere çekmeye
çalışmıştır. Başvurucu, ilgili kişinin hayatını lüks içinde geçirdiğini
belirtmiş; ilgilinin asıl karşı çıktığı yolsuzluk değil yöneticilerin
dindarlığı olduğunu iddia etmiştir. Başvurucuya göre S.K.Y. yolsuzluk edebiyatı
yapan, yolsuzluk hassasiyeti çelişkili olan biridir. Köşe yazısı bir bütün
olarak değerlendirildiğinde yazının başvurucunun ifade ve basın özgürlüğü
sınırları içinde kaldığı ve yazıda müştekiye yönelik bir hakaretin söz konusu
olmadığı görülmektedir.
37. Anayasa Mahkemesi, kamuoyunca tanınan kişilerin ve kamusal
yetki kullananların görevleri nedeniyle eleştiriye daha fazla katlanmak
durumunda olduklarını ve bunlara yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha
geniş olduğunu daha önceki kararlarında da vurgulamıştır (İlhan Cihaner (2), §
82; Ergün Poyraz (2), § 58; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009,
15/2/2017, § 40; Kemal Kılıçdaroğlu,
B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 55). Müdahaleye neden olan köşe yazısı da bir
basın mensubuna yönelik eleştirel bir yazıdır. Köşe yazısında eleştirilen basın
mensubu ulusal bir kanalda TV programcısı olup kamuoyunca tanınan bir
kişiliktir. Bu nedenle ilgili basın mensubunun eleştiriye daha fazla katlanma
durumunda olduğu kabul edilmektedir.
38. Basın özgürlüğünün bir dereceye kadar abartıya hatta
kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiği hatırlanmalıdır (Ali Kıdık, B.
No: 2014/5552, 26/10/2017, § 77). İfade özgürlüğü sadece toplum tarafından
kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil
incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de
geçerlidir; yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz
çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir (Nilgün Halloran,
§ 31). Başvuru konusu olayda derece mahkemesi başvurucunun mahkûmiyetine
ilişkin kararın gerekçesinde, ilgili köşe yazısının muhatabı TV programcısı
S.K.Y.ye yönelik ifadelerin eleştiri sınırını aşarak kişilerin haysiyetine
saldırı mahiyetinde olduğunu belirtmiştir. Mahkemeye göre köşe yazısındaki bu
ibareler eleştirinin yapılışında gereksiz,
yararlı olmayan beyan, niteleme ve değerlendirmeler olarak kabul
edilmiştir. Anayasa Mahkemesine göre ifade özgürlüğü başkaları için gereksiz ve
yararsız görülen düşünceleri de korumaktadır. İlgili ibarelerin gereksiz ve
yararsız olmasından dolayı kişiye ceza verilemez.
39. Bilgilendirme ve eleştirilerin cezalandırılması caydırıcı etki doğurarak toplumdaki ve
kamuoyundaki farklı seslerin susturulmasına yol açabilir. Cezalandırılma
korkusu, çoğulcu toplumun sürdürülebilmesine engel olabilir (Ergun Poyraz (2), § 79). Devamlı olarak
günlük program yapan, köşe yazısı yazan, haber sunan basın mensupları basın
özgürlüğünü kullanırken mütemadiyen eleştiri haklarını da kullanmaktadırlar.
Bir basın mensubunun sert ve çarpıcı eleştirel ifadeleri dolayısıyla adli para
cezasıyla ya da bir adli ceza müeyyidesi ile karşı karşıya kalması, ilgili
basın mensubunun mesleğini icra ederken sürekli kendisini baskı altında hissetmesine
ve cezalandırılma endişesi duymasına neden olacaktır.
40. Son olarak başvurucunun mahkûmiyetine hükmedilen kararda,
başvuru konusu yazıda yer alan ifadelerin ilgili TV programcısının onurunu
zedeleyici nitelikte kabul edildiği konusunda ikna edici bir gerekçeye yer
verilmediği de dikkate alınarak başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan
müdahalenin başkalarının şöhret ve haklarının korunması için demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olmadığı kanaatine varılmıştır.
41. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde
güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
42. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
43. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin uygulanmasına ilişkin
olarak kabul edilen ilkeler için bkz. Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60) başvurusuna
ilişkin karar.
44. Başvurucu, yeniden yargılama ve 5.000 TL manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
45. Anayasa Mahkemesi, başvurucuya yönelik adli para cezası
şeklindeki müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk
koşulunu sağlamadığından başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal
edildiği sonucuna varmıştır.
46. Bu durumda ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden
yargılama ise usul hukukunda yer alan benzer kurumlardan farklı ve bireysel
başvuruya özgü bir düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2)
numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda yeniden yargılama sürecinde mahkemelerce yapılması
gereken iş, öncelikle hak ihlaline yol açan mahkeme kararının ortadan
kaldırılmasından ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri
gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden
ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere
ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
47. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edilmesi nedeniyle
yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesinin yeterli giderim sağladığı
değerlendirildiğinden tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
48. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ile 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.732,50 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 26. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına
alınan ifade özgürlüğü ile Anayasa'nın 28. maddesinin birinci fıkrasında
güvence altına alınan basın özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ifade ve basın özgürlükleri ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2015/150, K.2017/31) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 257,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.732,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
20/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.