TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET NURİ ÖZEN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/21128)
Karar Tarihi: 11/3/2020
Başkan
:
Recep KÖMÜRCÜ
Üyeler
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Raportör
Ferhat YILDIZ
Başvurucu
Mehmet Nuri ÖZEN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun göndermek istediği mektupların sakıncalı bulunarak muhatabına gönderilmemesine karar verilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/4/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. 2017/21145, 2017/23176 ve 2017/24593 numaralı başvuru dosyalarının, kişi ve konu yönünden irtibat nedeniyle 2017/21128 numaralı başvuru dosyasıyla birleştirilmesine, incelemenin 2017/21128 numaralı başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine ve diğer dosyaların kapatılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
9. Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışma suçundan İzmir 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunan başvurucu farklı tarihlerde, İnsan Hakları Derneği genel başkanına, Cumhuriyet gazetesi yazarı A.Y.ye ve tanıdığı olduğu anlaşılan G.A.ya birer mektup göndermek istemiştir.
10. Cumhuriyet gazetesi yazarına gönderilen mektupta darbe girişimi sonrası demokratik olmayan uygulamaların ceza infaz kurumlarına da yansıdığı, bulunduğu İnfaz Kurumunda havalandırmaların üzerinin tel örgü ile çevrildiği, böyle bir uygulamanın gelecekte çok büyük sorunlara yol açacağı, bu uygulamaya asla izin verilmeyeceği, buna karşı durulacağı ifade edildikten sonra bu uygulamanın son bulması için girişimde bulunulması talep edilmiştir. G.A.ya hitaben yazılan mektupta ise kendisinden uzun süredir haber alamadığı muhatabın durumunun nasıl olduğu, darbe girişimi sonrası olağanüstü yönetimin ceza infaz kurumlarına da yansıdığı, tutuklananların başka bloklara konulduğu, onlarla tanışılamadığı, bu arkadaşlarının durumlarından ötürü gerçekleştirdikleri slogan atma gibi eylemlerden sonuç alınamadığı, sosyal faaliyetlerden faydalanılamadığı, bu durumları belirttikleri mektupların da gönderilmediği, havalandırmaya tel örgü çekilmesinin de can sıkıcı olduğu belirtilmiştir. Aynı zamanda avukat olan İnsan Hakları Derneği başkanı E.K ile Ş.Ö'ye gönderilen mektuplarda; yeni tutuklanan arkadaşlarının çıplak aramaya tabi tutulduklarından, Kürt politik tutuklularının bulunduğu bloklara getirilmediğinden, sosyal faaliyetlerden faydalanamadıklarından, yapılan aramaların işkence hâline dönüştüğünden, mektuplarına el konulduğundan, dışarıdan getirilen kitapların alınamadığından, oda değişim taleplerinin kabul edilmediğinden, havalandırma üzerine tel örgü çekildiğinden, açlık grevlerinin devam ettiğinden bahsedilmiş ve bu hususlarda girişimde bulunulması istenmiştir.
11. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının (Disiplin Kurulu), 28/3/2017 ve 7/2/2017 tarihli sakıncalı mektup değerlendirme kararlarıyla A.Y. ve G.A.ya gönderilmek istenen mektupların muhataplarına gönderilmemesine karar vermiştir. Karar gerekçelerinde; mektupların mevzuata uygun olarak yapılan hizmetleri provoke ederek İnfaz Kurumu hakkında yalan yanlış beyanlarda bulunup algı yaratmaya, kurumun itibarını zedelemeye yönelik olarak basın yayın aracılığı ile kamuoyu oluşturmaya çalışmak amacıyla yazılmaları nedeniyle sakıncalı oldukları sonucuna varılmıştır. Başvurucunun aynı zamanda avukat olan E.K ile Ş.A isimli kişilere göndermek istediği aynı içerikli mektuplar Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün (Tüzük) 84. maddesi uyarınca değerlendirilmek üzere doğrudan İzmir 1. İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) gönderilmiştir. İnfaz Hâkimliğinin 28/3/2017 ve 10/4/2017 tarihli kararlarıyla anılan mektupların muhataplarına gönderilmemesine karar verilmiştir. Karar gerekçelerinde; mektupların savunmaya ilişkin olmadığı, başvurucunun örgüt faaliyeti çerçevesinde konusu suç teşkil eden eylemler gerçekleştirdiği, açlık grevinin bir örgüt faaliyeti çerçevesinde dönüşümlü ve toplu yapıldığı bildirilerek örgüt haberleşmesine aracılık edildiği, İnfaz Kurumunun güvenliğini tehlikeye düştüğü vurgulanmıştır.
12. Başvurucu tarafından Disiplin Kurulunun 28/3/2017 ve 7/2/2017 tarihli kararlarına (bkz. § 11) karşı İnfaz Hâkimliğine yapılan şikâyet başvuruları 30/3/2017 ve 20/3/2017 tarihli kararlarla reddedilmiştir. Kararlarda; Disiplin Kurulu kararlarının gerekçesi ve ilgili mevzuat hatırlatıldıktan sonra mektuplarda kişisel yakınmadan öte bir grubun görüşünün dile getirilerek "bazı uygulamaların asla kabul edilemeyeceği, bunlara karşı durulacağı ve izin verilmeyeceği" ifadelerinin İnfaz Kurumunda paniğe yol açacak nitelikte olduğu vurgulanmak suretiyle mektupların sakıncalı bulunarak muhataplarına gönderilmemesinin mevzuata uygun olduğu belirtilmiştir.
13. Başvurucu tarafından bütün İnfaz Hâkimliği kararlarına karşı İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itirazlar 3/4/2017, 17/4/2017, 4/4/2017 ve 17/4/2017 tarihli kararlar ile reddedilmiştir. Kararların gerekçelerinde, itirazların dayanağını oluşturan İnfaz Hâkimliği kararlarının usul ve yasaya uygun olduğuna ilişkin değerlendirmeye yer verilmiştir.
14. Nihai kararlar 6/4/2017, 19/4/2017, 11/4/2017 ve 3/4/2017 tarihlerinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 7/4/2017, 12/4/2017, 5/5/2017 ve 17/5/2017 tarihlerinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. İlgili hukuk için bkz. Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 11/3/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
18. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve giderlerini ödeyemeyecek durumda olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
19. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
20. Başvurucu; mektuplarında İnfaz Kurumunda yaşadığı olumsuzluklardan bahsettiğini, mektuplarının gönderilmeyerek tek iletişim hakkının engellendiğini, yargı kararlarının gerekçesiz olduğunu, aynı zamanda İnsan Hakları Derneği başkanı olan avukatlara yazdığı mektupların hukuki yardım talep etme amacıyla yazıldığını ifade etmiş ve haberleşme hürriyeti ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
21. Bakanlık görüşünde; Disiplin Kurulu, İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi kararlarının ilgili ve yeterli gerekçeler içerdiği, kararlardaki tespit ve sonuçların yasanın uygulanması niteliğinde olduğu, bu anlamda Anayasa'da yer alan hak ve özgürlükleri ihlal eder nitelikte olmadığı ve ilgili kararların açık bir keyfîlik içermediği belirtilmiştir. Ayrıca başvurucunun haberleşme hürriyetinin İnfaz Kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal sonuçları ile İnfaz Kurumunun düzeni, güvenliği ve suçun önlenmesi meşru amacı temelindeki kamu yararı arasındaki denge gözetilerek sınırlandırıldığı vurgulanmıştır. Öte yandan başvurucu hakkında verilen kararların olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı bir zamanda verilmiş olduğu ve Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında inceleme yapılması gerektiği ifade edilmiştir.
22. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında, mektuplarına el konulması kararlarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, Bakanlığın görüşünün bu kararların savunması niteliğinde olduğunu, açtığı davanın kabul edilmesi gerektiğini ve İnfaz Kurumunda en önemli iletişim aracının mektup olduğunu belirtmiştir.
C. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, göndermek istediği mektupların Disiplin Kurulunca sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, § 23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201, 20/5/2015, § 22; Akif İpek, B. No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015, § 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
24. Anayasa'nın "Haberleşme hürriyeti" kenar başlıklı 22. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. ...
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir."
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre Anayasa Mahkemesince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını temellendiremediği, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
26. Disiplin Kurulu ve İnfaz Hâkimliği başvurucu tarafından gönderilen mektupların sakıncalı olduğunu değerlendirerek gönderilmemesine karar vermiştir. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır.
27. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir (Ahmet Temiz, §§ 28-34). Buna göre haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahale Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca müdahale öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan mevzuatın, ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci olarak söz konusu müdahale meşru bir amaca dayanmalı, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olmalıdır (Ahmet Temiz, § 36).
28. Somut olayda 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 68. maddesinin hükümlülerin ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi ve sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu anlaşılmaktadır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ahmet Temiz, §§ 37-46). Öte yandan haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir" denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda ceza infaz kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).
29. Mektupların sakıncalı bulunarak gönderilmeme sebebi olarak savunmaya ilişkin olmamaları, örgüt haberleşmesine yol açmaları, İnfaz Kurumunun güvenliğini tehlikeye düşürmeleri gösterilmiştir. Bu kapsamda başvuruya konu mektupların Disiplin Kurulu ve İnfaz Hâkimliğince denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile İnfaz Kurumunda asayişin ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (Ahmet Temiz, §§ 47-55).
30. Ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların hakları sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11 /2014, § 35).
31. İncelenen başvuruya konu mektuplarda; başvurucunun bireysel olarak maruz kalıp yargıya ya da idareye yansıttığı şikâyetlerden bahsetmediği, İnfaz Kurumundaki uygulamaların sadece siyasi tutsaklar olarak tanımladığı aynı örgüte mensup olan mahpuslara uygulandığı algısı yaratacak şekilde ifadelere yer verdiği anlaşılmaktadır. Ayrıca mektuplarda çoğu defa "biz", "Kürt tutsaklar", "arkadaşlar" ifadeleri ile bir terör örgütüne mensubiyetin vurgulandığı, örgütsel kimliğin ve bilincin canlı tutulmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır.
32. Buna göre mektupların sakıncalı görülerek el konulması şeklindeki müdahalenin Anayasa'nın 22. maddesi anlamında kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için ihtiyaç duyulan demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı ve müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır. Bu kapsamda İnfaz Hâkimliği kararının da ilgili ve yeterli gerekçeler içerdiği görülmektedir. Sonuç olarak somut olayda haberleşme hürriyetine yönelik açık ve görünür bir ihlal bulunmamaktadır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Recep KÖMÜRCÜ bu görüşe katılmamıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABÜLÜNE,
B. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Recep KÖMÜRCÜ'nün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 11/3/2020 tarihinde karar verildi.