TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TAHİR DOĞAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/21462)
|
|
Karar Tarihi: 18/6/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Fatma Burcu NACAR YÜCE
|
Başvurucu
|
:
|
Tahir DOĞAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Recep SÖYLER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, iş kazası sonucu maluliyetten doğan maddi ve manevi tazminat davasında verilen kararın hakkaniyete aykırı olması ve yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/4/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu olay tarihi itibarıyla Konya'da bulunan Fatih Endüstri Meslek Lisesi öğrencisidir. M.B.T. tarafından işletilen S.M. Tesisat San. ve Tic. Ltd. Şti. (S.M. Şirketi) ile başvurucu arasında stajını yapmak üzere meslek içi eğitim sözleşmesi düzenlenmiştir.
8. Başvurucu, staj yaparken 24/3/2001 tarihinde kalorifer tesisatına ait ısıtma borularını döşerken zemin kattan bodrum kata düşerek yaralanmıştır. Adli Tıp Kurumu raporuna göre bu iş kazası sonucu başvurucuda %37 oranında meslekte kazanma gücü kaybı oluşmuştur.
9. Başvurucu; iş kazası geçirmesi nedeniyle kazanın gerçekleştiği inşaatın sahibi olan M.U., işveren S.M. Şirketi ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) aleyhine 20/4/2004 tarihinde 40.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminat istemiyle Konya 2. İş Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.
10. Yargılama devam ederken başvurucu ile M.U. arasında 15/2/2014 tarihli bir sulh protokolü düzenlenmiştir. Bu protokole göre 150.000 TL karşılığında taraflar sulh olmuşlardır.
11. Mahkeme öncelikle iş kazasındaki kusur oranıyla ilgili rapor aldırmıştır. 14/6/2010 tarihli bilirkişi raporunda; davalı S.M. Şirketinin %40, davalı M.U.nun %40 ve başvurucunun ise %20 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. Mahkeme ayrıca hesap konusunda uzman bir bilirkişiden rapor aldırmıştır. Bilirkişinin 5/1/2014 tarihli raporunda, başvurucunun maddi zararının -%20 oranında başvurucunun kusurlu olduğunun kabulü hâlinde- 87.461,20 TL olduğu görüşü bildirilmiştir. Ancak 22/7/2014 tarihli ek raporda başvurucu ile M.U. arasında akdedilen sulh protokolüne işaret eden bilirkişi, buna göre başvurucunun zararının 5.015,50 TL olduğunu bildirmiştir.
12. Mahkeme 18/11/2014 tarihinde, davanın kısmen kabulü ile 5.015,50 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte SGK dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak başvurucuya ödenmesine hükmetmiştir.
13. Karar taraflarca temyiz edilmiştir. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi (Daire) 2/11/2015 tarihinde hükmün bozulmasına karar vermiştir. Bozma kararında, davalı borçlu M.U. tarafından başvurucuya maddi ve manevi zararlarına karşılık 150.000 TL ödendiğine işaret edilmiştir. Ayrıca bu miktarın başvurucunun hesap olunan 87.461,20 TL maddi zararı ile talep ettiği 10.000 TL manevi zararının toplamından fazla olduğu vurgulanmıştır. Daireye göre manevi tazminatın bölünemezliği ilkesi uyarınca zararın tamamı müteselsil borçlu M.U. tarafından karşılandığı için diğer müteselsil borçluların da borçlarından kurtulmuş sayılmaları gerekir. Bunun yanında başvurucunun vekilinin 24/11/2009 tarihli dilekçesiyle davalı SGK aleyhine açtığı davasını takipsiz bıraktığı ve Mahkemenin buna göre 11/2/2010 tarihli oturumda dosyayı bu davalı bakımından yenileninceye kadar işlemden kaldırdığı açıklanarak SGK bakımından açılan davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
14. Dairenin bozma kararına uyan Mahkeme 11/2/2016 tarihinde, davalı SGK yönünden davanın açılmamış sayılmasına ve diğer davalılar yönünden konusuz kaldığından maddi ve manevi tazminat davasında karar verilmesine yer olmadığına hükmetmiştir.
15. Temyiz üzerine karar Dairenin 27/2/2017 tarihli kararıyla onanarak aynı tarihte kesinleşmiştir.
16. Onama kararı 14/4/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, 20/4/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 18/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, bireysel başvuru konusu yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
19. Bireysel başvuru sonrasında 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
20. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
21. Anayasa Mahkemesi Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır.
22. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
23. Mevcut başvuruda, söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
1. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu, davalılardan biri ile yapılan sulh sözleşmesinin dava konusu alacağın tamamını karşılayacak nitelikte olmadığını buna rağmen davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle reddedilmesi suretiyle adil yargılanma hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
26. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
27. Başvuru konusu davada başvurucunun uğradığı zarar karşılığında davalı borçlulardan M.U. ile uzlaşarak zararını giderdiği Yargıtayın tahsil edilen bu miktarın ilk derece mahkemesinin hükmettiği maddi tazminat ve başvurucunun talep ettiği manevi tazminatmiktarı toplamından fazla olduğunu belirterek davanın konusuz kaldığı sonucuna ulaştığı bu doğrultuda ilk derece mahkemesinin konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmettiği anlaşılmıştır.
28. Öte yandan derece mahkemesi başvurucunun müteselsil borçlulardan biriyle uzlaşmış olmasının diğer borçlular yönünden borcu sona erdirdiğine karar vermiştir. Sonuç olarak derece mahkemelerinin kararlarının keyfî olduğu veya bariz takdir hatası içerdiği tespit edilememiştir.
29. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, derece mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında, ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 18/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.