Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Volkan ÇAKMAK
|
Başvurucular
|
:
|
1. Sabahat ABAY
|
|
|
2. Derviş ABAY
|
|
|
3. Sibel ABAY
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Özden Eren BAŞKAVAK GÜN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, kamu görevlisinin eylemine bağlı olarak
meydana gelen ölüm olayı nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 19/4/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
6. Başvuruculardan Sabahat Abay'ın eşi, diğer
başvurucuların ise babası olan Ş.A. Tunceli Türk Telekom Müdürlüğünde (Kurum)
teknik personel olarak görev yapmıştır. Ş.A.'nın görevde olduğu 9/8/2016
tarihinde Tunceli ile Ovacık ilçesi arasında bir telefon/internet bağlantı
arızası Kuruma bildirilmiştir.
7. Bölge bölücü terör örgütüyle mücadele edilen çatışma
alanlarından olduğu için bağlantı arızasına müdahale edebilmek amacıyla Kurumun
teknik elemanları Jandarmadan bölgenin güvenliği ile ilgili bilgi almak
istemiştir.
8. Kurumun teknik personelinden N.U. Jandarma İhbar
hattını aradığında kendisine "bölgede çatışma ve operasyonların devam
ettiği, arıza çalışması yapılamayacağı" bildirilmiştir. N.U. bu arama
esnasında Sarıtaş Karakolunda da hat arızası olduğunu öğrenmiş ve telefon ile söz
konusu karakola ulaşamamıştır. N.U., bölgenin çalışma yapmak için güvenli
olmadığını ancak güvenlik kuvvetlerince izin verilirse çalışma yapılabileceğini
Kurum amirlerine elektronik posta marifetiyle iletmiştir.
9. N.U. nun olayın akabinde Tunceli Cumhuriyet
Başsavcılığı (Başsavcılık) ve jandarma ekipleri tarafından alınan ifadesine
göre Ş.A. 10/8/2016 tarihinde sabah saatlerinde Jandarma İhbar hattını arayarak
arıza bölgesinin Ovacık İlçe Jandarma Komutanlığı bölgesinde kaldığını
belirtmek suretiyle ilgili birimin numarasını edinmiş ise de telefonla ulaşım
sağlayamamıştır. Bunun üzerine Ş.A. tekrar Jandarma İhbar hattını arayarak
arızaya müdahale edip edemeyeceklerini sormuş ve bölgenin sivil trafiğine
kapalı olduğu, güvenli olmadığı, arıza çalışması yapılamayacağı cevabını
almıştır.
10. Tunceli Jandarma Komutanlığında görevli Binbaşı E.Ö.,
Tunceli Telekom İl Müdürü H.Y. yi telefonla arayarak Sarıtaş Karakolunun
operasyonlar için önem arz ettiğini, kendisinin Jandarma İhbar hattının
komutanı olduğunu, bölgede güvenliğin sağlandığını belirtmek suretiyle
karakoldaki arızanın giderilmesini istemiştir. Bunun üzerine H.Y., N.U.yu
arayarak söz konusu hat arızasının giderilmesi için çalışma yapılmasını talep
etmiştir.
11. N.U., Kurumun Operasyon Müdürü Y.A.yı da yanına
alarak bölgenin güvenli olmadığı ve çalışma yapılamayacağı hususlarında
görüşmek için Kurum Müdürü H.Y.nin odasına gitmiştir. Bu esnada H.Y. ile
Binbaşı E.Ö. arasında telefon trafiği yaşanmaya devam etmiştir. Bu görüşmeler
sırasında, Binbaşı E.Ö. tarafından "bölgede gereken önlemlerin
alındığı, karakoldaki arızanın giderilmesi gerektiği, arızanın hali hazırda
bölgede ekip/tim varken yapılmasının mümkün olduğu" ifade edilmiştir.
Akabinde Kurum Müdürü H.Y., Operasyon Müdürü Y.A. ve teknik personel N.U.
aralarında değerlendirme yapmak suretiyle karakolun hatlarının da kesik
olduğunu dikkate alarak arızanın giderilmesi için çalışma yapılmasına karar
vermiştir. Kurum Müdürü H.Y. Başsavcılık tarafından alınan ifadesinde görüşme
anına ilişkin olarak "... binbaşının söylediklerini ilettim. Güvenliğin
alındığını, operasyonların devam etmesi için mutlaka arızanın giderilmesi
gerektiğini söyledim. [N.U.] dabana bölgenin güvenli olmadığını, bizzat 156 ile
görüşerek durumu kendilerine ilettiğini söyledi. Bunun üzerine tekrar binbaşı
ile görüştük. Bölgenin güvenli olmadığını kendisine izah ettim. Bana karakolla
irtibat kuramadıklarını, bu nedenle operasyonların aksayabileceğini,
operasyonların aksamaması için arızanın giderilmesi gerektiğini söyledi.
Arkadaşlarımı yanıma çağırdım, durumu izah ettim. Güvenliğin verildiğini,
bölgeye gideceklerini sıkıntılı bir durum olursa da bunun vebali altında
kalkamayacağımızı söyledim ve bölgenin güvenli olup olmaması konusunda dikkate
alacağımız tek kurumun ise devlet organları olduğunu, halk arasındaki
söylentilere itibar etmemelerini söyledim. Arkadaşlar da tamam dediği sırada
binbaşı tekrar aradı, kendisine arızanın giderileceğini söyledim ... Komutan
Sarıtaş karakolunun hatlarının olmadığını bana söyledi, ben arıza yerinin tespit
edildiğini ancak Ovacık bölgesinde mi veya Tunceli bölgesinde mi olduğunu
bilmediğim için kendisine arıza yeri ile ilgili bir şey söylemedim." şeklinde beyanda bulunmuştur. Kurum Operasyon Müdürü
Y.A. da Başsavcılık tarafından alınan ifadesinde komutan ile arızanın yeri
hakkında konuşmadığını yalnızca araç plakası bilgisi verdiğini beyan
etmiştir.
12. Süreci takiben N.U. ve Ş.A. beyaz renkli ve üzerinde
Kurum amblemi bulunmayan hafif ticari araçla yola çıkmıştır. Kurum aracının
bilgisi jandarma ekipleriyle paylaşılmıştır. Yola çıkan kurum ekibinin ardından
bir başka kurum ekibi daha destek için onları takip etmiştir. Ş.A. nın içinde
bulunduğu araç yolda farklı noktalarda kontrol amacıyla kolluk kuvvetleri
tarafından durdurulmuş, arıza için yolda oldukları bilgisinin verilmesi ve
teyitlerin yapılması ile yola devam edebilmiştir. Karşılar Jandarma Karakolunda
görev yapan -rütbesi dosya içeriğinden anlaşılamayan- asker V.G. Başşavcılık
tarafından alınan ifadesinde "kendilerine komutanlık taraından Sarıtaş
Karakolundaki arıza için teknik ekibin geçiş yapacağının bildirildiğini, gelen
aracı kontrol ettiklerini, araçtakilerin Sarıtaş Karakoluna arıza için
gittiklerini beyan ettiğini" belirtmiştir. Sarıtaş Karakolunda görevli
Jandarma Astsubay Kıdemli Çavuş E.D. ise ifadesinde "karakoldaki hat
arızası için teknik ekip geleceğinin kendilerine bildirildiğini ancak teknik
ekibin Venk Köprüsü'nden sonra karakol istikametine değil Ovacık istikametine
gittikleri bilgisinin kendilerine ulaştığını" beyan etmiştir.
13. Teknik personel N.U. Başsavcılık tarafından alınan
ifadesinde "Karşılar Jandarma Karakoluna geldiklerinde askerlerin
kendilerine yolu açtığını, bu noktadan sonra 15 kilometre daha yola devam
ettiklerini (Ovacık yolu üzerinde bulunan Venk Köprüsü'nü geçerek), arızayı
tespit ettikleri yol noktasında araçtan indiklerini yolu terk etmediklerini,
kabloları kontrol ettikleri sırada bir el silah sesi duyduğunu, karnından
yaralandığını gördüğü [Ş.A.] yı araca taşıdığını, aracın lastiğinin
patlamış olduğunu, lastiği patlamış araçla Tunceli istikametine yol aldığını,
geri dönerken yolda destek için gelen diğer kurum aracına rastladığını ve [Ş.A.]
yı diğer araca aktardıklarını, [Ş.A.] nın bu araçla Tunceli Devlet
Hastanesine götürüldüğünü" belirtmiştir. Ş.A. götürüldüğü Hastanede
tedaviye cevap vermeyerek hayatını kaybetmiştir.
14. Olayın akabinde aynı gün Ovacık bölgesinde gözetleme
yapan jandarma ekiplerine bağlı tim tarafından elinde uzun namlulu silahla
yaklaşan bir şahıs ihtarlara rağmen silahını bırakmayınca vurulmuş ancak şahıs
gözden kaybolmuştur.
15. Ş.A.nın vefatı ile ilgili olarak Binbaşı E.Ö.
hakkında Tunceli Valiliği tarafından başlatılan idari soruşturma sonucunda
6/10/2016 tarihli işlemle soruşturma izni verilmemiştir. Söz konusu işleme
karşı başvurucular tarafından yapılan itiraz Erzurum Bölge İdare Mahkemesi
İdari Dava Dairesi tarafından kabul edilerek soruşturma izni verilmesine ve
dosyanın ilgili savcılığa iletilmek üzere mahalline iadesine karar verilmiştir.
24/11/2016 tarihli kararın gerekçesinde "binbaşının gereken güvenlik
önlemlerinin alındığı yönündeki beyanı üzerine arızaya müdahale edildiği,
arızaya müdahale sırasında vurularak ölüm olayının oluştuğu ve müteveffanın
güvenliğinin sağlanamadığının açık olduğu, hazırlık soruşturması yapılacak yeterli
delil bulunduğu" belirtilmiştir.
16. Başsavcılığın görevi kötüye kullanma suçu isnadıyla
yürüttüğü soruşturma sürecinde alınan, 17/3/2017 tarihli Malatya Adli Tıp Grup
Başkanlığı tarafından düzenlenmiş otopsi raporunun ilgili kısmı şöyledir:
" ...kişinin vücuduna 1(bir) adet
ateşli silah mermi çekirdeği isabet etmiş olup, oluşturduğu yaralanmanın tek
başına ölüm meydana getirir nitelikte olduğu,
3. Ateşli silah mermi çekirdeği giriş
deliği cilt-cilt altı bulgularına göre atışın muhtemelen uzak atış mesafesinden
yapılmış olduğu, ancak giysili bölgeye isabet eden atışların kesin atış
mesafesi tayini için olay anında kişinin üzerinde bulunan elbiseler üzerinde
gerekli fiziksel ve kimyasal incelemelerin yaptırılmasının uygun olduğu,
4. Cesetten ateşli silah mermi çekirdeği
elde edilmediği,
5-Kişinin ölümünün ateşli silah ürünü
yaralanmasına bağlı iç organ ve büyük damar yaralanmasına bağlıiç ve dışkanama
sonucu kanaatini bildirir rapordur. "
17. Başsavcılığın soruşturma sürecinde, olayla ilgili
kişilerin -yukarıda bazı kısımları aktarılan- ifadelerine başvurulmuştur.
Şüpheli sıfatıyla Binbaşı E.Ö.nün de ifadesi alınmıştır. İfadenin ilgili kısmı
şöyledir:
"... Sarıtaş karakolu Tunceli
ilindeki en kritik karakollardan biridir. O gün Ovacık ilçesinin hatları
faaldi. Böyle olunca ben de arızanın sadece Sarıtaş karakoluna ve benim
sorumluluk bölgeme özgü olduğunu düşündüm.
Venk bölgesinde olay günü yapılan
operasyonlar için tim gönderilmişti. Faaliyet 2-3 gündür sürüyordu. o gün ise
faaliyetin son günüydü. Bu nedenle ekipler bölgeden ayrılmadan arızanın
giderilmesi için telekom yetkililerinden [N.U.] ve [Y.A.] ile birkaç defa görüştüm.
Karakollarımızın yaşadığı hat kesintilerinden dolayı telekom yetkilileri
duyarsız kaldıkları için birkaç defa kendilerini aradım. Daha önce Çiçekli
karakolunda benzer sıkıntılar yaşanmıştı. Buna ilişkin evrakları da dosyaya
sunuyorum. Telekom görevlileri ile yapmış olduğum görüşmelerde arızanın kendi
sorumluluk bölgemde olan Sarıtaş Karakoluna özgü olduğu için karakola gitmelerini
söyledim. Ancak telekom ekibinin Sarıtaş Karakoluna gitmeyip Venk köprüsüne
yaklaşık 4 km daha geçerek Ovacık bölgesine doğru gittiklerini ve gittikleri
bölgede bu vahim olayın yaşandığını öğrendim. Ben sorumluluk bölgem olarak Venk
köprüsüne kadar ki bölgeyi biliyorum. Ancak sonradan öğrendiğim kadarıyla
sorumluluk bölgem Venk köprüsünün yaklaşık 2 km geçtikten sonra sona eriyor.
Olayın yaşandığı bölge Ovacık İlçe Jandarma komutanlığı bölgesidir. Bana
arızanın tespit edildiği yer söylenseydi ben kendilerine durumun Ovacık ilçe
jandarma komutanlığı bölgesinde olduğunu söylerdim. Ben arızanın nerede,
kabloların kaçıncı kilometrede meydana geldiğini bilemem. Karakolun hatları
olmadığı için arıza gidermeleri için karakola gitmelerini bu nedenle söyledim.
Nitekim bu nedenle de önce Polis kontrol noktasına sonra da karşılar ve Sarıtaş
karakollarına ve Venk bölgesinde arazi emniyeti alan time, operasyondaki
birliklere haber verdirdim. Arızanın farklı bir yerde olduğu bana bildirilseydi
ben konuyu diğer birliklere, alaya ve ovacık ilçe jandarma komutanlığına ve
operasyondaki diğer timlere bildirirdim.
Kesintinin giderilmesi için [Y.A.] Bey ve [N.U]. Bey ile
birkaç defa görüştüm. [Y.A.] Bey bana önden bir araç çıkarıp arızayı
tespit ettikten sonra ikinci aracı göndereceğiz dedi. Daha sonra ikinci aracı
göndereceğiz diye [Y.A]. Bey beni aradı. Ben de arızayı ne çabuk tespit
ettiniz diye sordum. Bana işlerin hızlı yürümesi için ihtiyaç duyulabilecek
malzemenin ikinci araçla gönderiyoruz dedi.
[H.Y.] bey ile de yapmış olduğum
görüşmelerde Sarıtaş karakolunun telefonları yok dedim. Bana haberim var dedi.
Ben de kendisine ekip gönderecek misiniz diye sordum. Bana arkadaşlarla görüşüp
konuyu değerlendireceğiz, dedi. Ben de bölgede tim olduğunu bu nedenle arızanın
bugün giderilmesi gerektiğini kendisine söyledim.
Aynı gün [N.U.] Bey ile de telefon
görüşmeleri yaptım. Kendisine arazide tim var karakola gidebilirsiniz dedim.
Bana konuyu biz değerlendireceğiz, dedi. Daha sonra [N.U]. Bey beni
aradı, güvenli olur mu ekipleriniz var mı diye sordu. Ben de bölgede tim
olduğunu, kendisine söyledim. Güvenli olmayan bölgelere vatandaşı dahi
göndermiyoruz. Sütlüce yolu uygulaması sırasında vatandaşın operasyon
bölgesinden yahut yolun güvenli olmamasından dolayı geçişine izin vermediğimiz
için bu konuda valiliğe defalarca vatandaşlar ve kurumlar tarafından müracaat
edildi. Yapmış olduğumuz uygulamalardan dolayı da herhangi bir vatandaşımız
zarar görmedi. [N.U.] bey e 156 ya gelen ihbarlardan sorumlu komutan
olduğumu söylemedim, benim öyle bir görevim yoktur. Telefonda kendimi herkese
İl merkez jandarma komutanı olarak takdim ederim. Geçen yıl bölgede terör
olayları ve operasyonlar artmıştı. Yoğun güvenlik önlemleri alınmasına rağmen
Hozat bölgesindeki Yenibaş karakoluna erzak götüren araçlara saldırı yapıldı.
Tüm bunları bilmeme rağmen bir telefon hattı için kendimi ve insanların
hayatını riske atmam. Türk telekom yetkilileri ile yaptığım görüşmeleri Sarıtaş
karakolu için yaptım. Arızanın kablonun kaçıncı kilometresinde meydana
geldiğini bilmem mümkün değildir. Telekom yetkilileri de tespit ettikleri arıza
bölgesini bana bildirmediler. Eğer tarafıma arıza yeri bildirilseydi, ben kendi
bölgem olmadığını telekom yetkililerine söylerdim, yetkililer ile görüşmem de
Sarıtaş karakoluna gitmelerini karakolun hatlarının çalışmadığını, hatlara
bakmalarını söyledim. Olay tarihinde karakol komutanı [M.] Teğmen ile
mesajlaşmalarıma dosyaya ibraz ediyorum. Konuşmamızda internet kesildiğini bana
söyledi, ben de kendisine üst bölgesini telefonu yapıldı mı diye sordum,
kendisi de bana komutanım tüm hattı kontrol ediyoruz, diye yanıt verdi.
Mesajları dosyaya ibraz ediyorum. Mesaj içeriklerinden de anlaşılacağı üzere
ben arızanın karakola özgü olduğunu ve karakolda arızanın giderilebileceğini
biliyordum. Bu nedenle de telekom yetkililerine arızayı gidermek için karakola
gitmelerini söyledim. Şahıslara bölgem dışında meydana gelen bir arızayı
gidermelerini söylemedim. Ben üzerime düşen yükümlülüklerimi eksiksiz bir
şekilde yerine getirdim. Sarıtaş karakoluna kadar güzergahlarında bulunan
karakol ve time gereken bilgileri verdim. Ancak şahıslar farklı bir yere gidip,
arızayı gidermek isterken üzücü olay yaşanmıştır. Görevimin gereklerine uygun
bir şekil de hareket ettim. Herhangi bir ihmalim bulunmamaktadır. Bu nedenle
üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum"
18. Başsavcılık soruşturma sonunda takipsizlik kararı
vermiştir. 22/2/2017 tarihli kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... Toplanan tüm delilleri ile
alınan şüpheli ve tanık beyanları ışığında; şüphelinin olay günü Sarıtaş J.
Karakolu' nın telefon hatlarının kesik olması nedeniyle Telekom da görevli
maktul ve tanıkları ile telefon görüşmeleri yaptığı, arızanın giderilmesi için
birkaç defa tanıkları aradığını, telekom görevlilerince arızanın tespit
edildiği noktanın şüpheli tarafından bilinmediği, dinlenen tanıklar ile
şüphelinin dosyaya sunmuş olduğu mesajlaşma görüntüleri dikkate alındığında tüm
konuşmaların Sarıtaş J. Karakolu için yapıldığı, bu kapsamda şüphelinin
maktulün de aralarında bulunduğu telekom ekiplerine ait araçların özelliklerini
güvenlik noktalarına bildirdiği, nitekim bildirimlere ilişkin asayiş ceride
defterine 10.08.2016 tarihli düşülen kayıtlarda maktulün de içinde yer aldığı aracın
çıkış yaptığı, araç bilgilerinin emniyet görevlileri, Karşılar J. Karakol
Komutanlığı' na, Sarıtaş Jandarma Karakol Komutanlığı' na ve arazide bulundan
tim komutanı [ T.Ö.]'ye
verilmesine ilişkin talimat kayıtlarının yer aldığı, yine bir sonraki kayıtta
da araçların Sarıtaş Jandarma Karakolu' nda meydana gelen arızayı gidermek için
yola çıktıklarına ilişkin kayıtlar ile maktulün de içinde yer aldığı aracın
Karşılar Jandarma Karakol Komutanlığı kontrol noktasını saat 10:15 geçiş
yaptığının bildirildiği, şüpheli üzerine atılı suçun doğrudan, genel bir kast
ile işlenebilen bir suç olduğu, yapılması gereken işin failin görev gereğine
uygun bulunması, şüphelinin fiili ile meydana gelen zarar arasında nedensellik
bağı bulunması halinde anılan suçun oluşacağı, somut olayda şüphelinin maktulün
de içinde bulunduğu aracın Sarıtaş J. Karakolu' na gideceğini bildiği ve buna
ilişkin olarak talimatlar verdiği, bu talimatlar doğrultusunda aracın kontrol
noktalarından geçtiği, güzergah üzerindeki noktalar ile arazide yer alan timin
aracın geçiş güzergahlarını takip ettiği, Sarıtaş Karakolu' nda görevli
personelin de arızayı gidermesi için telekoma ait aracı bekledikleri ancak maktulün
de içinde yer aldığı aracın şüphelinin sorumluluk alanından çıkıp Ovacık İlçe
Jandarma Komutanlığı sorumluluk sahasında tespit ettikleri arıza bölgesine
gittikleri, tüm bu hususların öncesinde arıza bölgesi hakkında bilgi verilmeyen
şüphelinin fiili ile kişilerin meydana gelen zararları arasında nedensellik
bağının bulunmadığı bu nedenle atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı
anlaşıldığından atılı suç yönünden şüpheli hakkında KAMU ADINA KOVUŞTURMAYA YER
OLMADIĞINA,"
19. Başvurucuların söz konusu karara karşı yaptığı itiraz
Tunceli Sulh Ceza Hâkimliği tarafından reddedilmiştir. 23/3/2017 tarihli
kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... Tüm dosya kapsamında yer alan
bilgi, belge ve beyanlardan anlaşılacağı üzere olay günü Tunceli ili merkez
sınırları içerisinde bulunan Sarıtaş Jandarma Karakolunun telefon hatlarının
kesik olması nedeniyle bu arızanın giderilmesi için Türk Telekom görevlileri
ile görüşmeler yapıldığı ve mevcut arızanın yerinin tam olarak şüpheli
tarafından bilinmediği bu hususun Türk Telekom görevlilerince tespit edildiği
ve şüphelinin gerek kendi beyanında gerekse tanık beyanlarında ve hatta tanık [N.U.]'nun beyanından anlaşılacağı
üzere Sarıtaş Jandarma Karakolu'na ulaşılamadığı hususunda sorunun olduğu bu
sorunun giderilmesi gereken yerin Sarıtaş Jandarma Karakolu'ndan başka bir yer
olduğu hususunda şüpheli ve Türk Telekom görevlileri arasında yapılan
konuşmalarda tam olarak geçmediği şüphelinin yalnızca Sarıtaş Jandarma
Karakoluna gidilip oradaki arızanın giderilmesi gerektiği hususunda güvenliğin
sağlanabileceğinin bildirdiği fakat bu sorunun giderilebilmesi için müdahale
edilmesi gereken yerin Sarıtaş Jandarma Karakolu dışında olayın meydana gelen
yer olduğu hususunun şüpheliye Türk Telekom görevlilerince açıkça
belirtilmediği ayrıca söz konusu olayın meydana geldiği yerin Ovacık İlçe
Jandarma Komutanlığı'nın görev sahasına girdiği, şüpheli bu durumu öğrense dahi
kendi görev alanına girmediği için zaten bu hususta güvenliği sağlama
yetkisinin kendisinde olmadığı anlaşılmakla yerinde ve haklı görülmeyen
itirazın reddine... "
20. Başvurucular itirazın reddine dair kararı 30/3/2017
tarihinde tebellüğ etmelerinin ardından 19/4/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. İlgili Mevzuat
21. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu’nun 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“İdari dava türleri şunlardır:
...
b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı
kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,
...”
22. 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu'nun 13. maddesinin ilk cümlesi şöyledir:
"Kişiler kamu hukukuna tabi
görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevleri yerine
getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açarlar. "
B. Yargı Kararları
23. Danıştay Onuncu Dairesi 16/9/2019 tarihli ve
E.2016/15170, K.2019/5703 sayılı kararıyla; kolluk kuvvetinin eylemi nedeniyle
açılan tazminat davasında hizmet kusurunun tespiti suretiyle manevi tazminata
hükmeden Şanlıurfa 1. İdare Mahkemesinin 25/5/2016 tarihli ve E.2012/3003,
K.2016/636 sayılı kararını, manevi tazminat miktarının duyulan elem ve ızdırabı
kısmen de olsa giderecek düzeyde olmadığı (az olduğu) gerekçesiyle bozmuştur.
24. Danıştay Onuncu Dairesi 16/9/2019 tarihli ve
E.2019/7648, K.2019/5705 sayılı kararıyla; kolluk kuvvetinin eylemi nedeniyle
uğranılan zararın tazmini için açılan davada, görevin yerine getirilmesi
sırasında gerçekleşen hizmet kusurunu tespit etmek suretiyle tazminata hükmeden
İzmir 3. İdare Mahkemesinin 29/1/2019 tarihli ve E.2019/84, K.2019/140 sayılı
kararını onamıştır. Danıştay Onuncu Dairesinin kolluk kuvvetlerinin eylemleri
nedeniyle uğranılan zararların tazmini için açılan davalara ilişkin olarak
farklı tarihlerde verilmiş kararları mevcuttur (çok sayıda karar arasından bkz.
E.2016/1127, K.2019/4287; E.2016/13930, K.2019/4289; E.2018/1153, K.2019/4285
).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
25. Mahkemenin 18/5/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
26. Başvurucular; arıza için gidilen bölgenin terör
bölgesi olduğu bilinmesine karşın zorla, ısrarla arıza için yakınlarının
bölgeye gönderildiğini, yaşanan ölüm olayına ilişkin olarak kamu görevlileri
hakkında soruşturmanın gereği gibi yapılmadığını belirterek Anayasa'nın 17. ve
36. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Kamu görevlisi hakkında
yapılan soruşturmayı temel alarak ihlal iddiasında bulunan başvurucuların,
yakınlarını öldüren üçüncü kişi hakkında yürütülen soruşturmaya yönelik
herhangi bir iddiaları bulunmamaktadır.
B. Değerlendirme
27. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve
manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddî ve manevî
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
28. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve
görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, ...
kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle
bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri
kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlamaya çalışmaktır.”
29. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“...Başvuruda bulunabilmek için olağan
kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen
işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru
yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması
gerekir.”
31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucuların şikâyetlerinin özü,Anayasa'nın 17. maddesinde güvence
altına alınan yaşam hakkına yönelik olduğundan incelemenin bu kapsamda
yapılması gerekir.
32. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı,
Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve
negatif ödevler yükler. Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında
bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme,
pozitif bir yükümlülük olarak da yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam
hakkını gerek kamusal makamların ve diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin
eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır
(Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 50, 51).
33. Devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar
altında can kaybının gerçekleştiği durumlarda Anayasa’nın 17. maddesi devlete
elindeki tüm imkânları kullanarak yaşam hakkını korumak için oluşturulan yasal
ve idari çerçevenin gereği gibi uygulanmasını, bu hakka yönelik ihlallerin
durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri
alma görevi yüklemektedir. Bu yükümlülük -kamusal olsun veya olmasın- yaşam
hakkının tehlikeye girebileceği her türlü faaliyet bakımından geçerlidir (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 52).
34. Pozitif yükümlülüklerin korumaya ilişkin maddi
yönünün yanı sıra usule ilişkin bir yönü de bulunmaktadır. Bu yükümlülük, doğal
olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa
cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir.
Bu soruşturmanın temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde
uygulanmasını ve varsa sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).
35. Yaşam hakkına ilişkin bu usul yükümlülüğü olayın
niteliğine bağlı olarak cezai, hukuki ve idari nitelikteki soruşturmalarla
yerine getirilebilir. Kasten veya kötü muamele sonucu meydana gelen ölüm
olaylarında Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespitini
ve cezalandırılmalarını sağlayabilecek nitelikte bir cezai soruşturma yürütme
yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda idari soruşturmalar ve tazminat
davaları sonucunda idari bir yaptırım veya tazminata hükmedilmesi ihlali
gidermek ve dolayısıyla mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir
(Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 55).
36. Ancak kasıtlı olmayan fiiller nedeniyle meydana gelen
ölüm olaylarına ilişkin soruşturma yükümlülüğü açısından farklı bir yaklaşım
benimsenebilir. Bu kapsamda yaşam hakkının veya vücut bütünlüğünün ihlaline
kasten sebebiyet verilmeyen durumlarda pozitif yükümlülük her olayda mutlaka
ceza davası açılmasını gerektirmez. Mağdurlara hukuki, idari hatta disiplinle
ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 59).
37. Bu bağlamda yaşam hakkı kapsamında devletin etkili
bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülüğü, olayın niteliğine
bağlı olarak farklı nitelikteki hukuki yolların etkili yürütülmesiyle yerine
getirilmiş sayılabilmektedir. Bu durumda başvuruya konu ölüm olayının
niteliğinin belirlenmesi önem arz etmektedir.
38. Somut olayda özetle başvurucuların yakını olan Ş.A.
Tunceli Türk Telekom Müdürlüğü bünyesinde teknik personel olarak görev yapmakta
iken telefon/internet hatlarında meydana gelen arıza nedeniyle çalışma için
araziye çıktığı esnada kimliği belirlenemeyen, terör örgütü mensuplarınca
vurulmuş ve vefat etmiştir. Somut süreçte gerek jandarma ekipleri gerekse
görevi kötüye kullanma suçundan şüpheli binbaşı tarafından "arızanın
giderilmesine dair çalışmanın Sarıtaş karakolu ile ilgili olduğu yönünde
malumat sahibi oldukları, geçiş izinlerinin ilgili karakola gidilmesi için
verildiği, güvenliğin bu çerçevede sağlandığını ancak teknik ekibin Sarıtaş karakolunun
bölgesinden çıkarak Ovacık İlçe Jandarma Komutanlığı sahasına geçtiği, eğer bu
bölgeye geçiş olacağı bilinseydi ilgili ilçe komutanlığı ile irtibata geçilerek
önlem alınmış olacağı" ifade edilmiştir. Bununla birlikte teknik
personel N.U. şüpheli binbaşı ile birden fazla kez konuştuğunu, bölgenin
tehlikeli olduğunu ifade ettiğini ancak binbaşının kendisine gereken önlemlerin
alındığını söylediğini belirtmiştir. Yargısal süreçte ise takipsizlik kararı,
müteveffanın içinde bulunduğu teknik ekip aracının güvenliğin sağlandığı
bölgeden çıkarak güvenlik için iletişime geçilmeyen Ovacık Jandarma İlçe
Jandarma Komutanlığının sahasına girmesi durumuyla gerekçelendirilmiştir (bkz.
§§ 6-20).
39. İhmalî davranışları nedeniyle ölüme neden oldukları
iddiasıyla haklarında kamu davası açılan kamu görevlilerinin beraatine karar
verilmesi hatta bazı kamu görevlileri hakkında soruşturma yürütülmemesi,
olaydaki sorumlulukların belirlenmesine ve zarara ilişkin uygun ve yeterli
giderim sağlanmasına imkân veren tazminat yolunun etkililiğine bir zarar
vermemektedir. Zira hukuka aykırı bir fiil nedeniyle başkasına verilmiş olan
zararın tazmin edilmesi yükümlülüğünü ifade eden hukuki sorumluluğun kapsamı
ceza hukukundaki sorumluluktan daha geniş olduğu gibi ceza kanunları uyarınca
suç oluşturmayan eylem ve ihmallere karşı ilgili kişi veya kurumlar aleyhine
adli ya da idari yargı önünde açılacak davalar ile de uğranılan zararların
tazmin edilmesi mümkündür (Ahmet Özdokumacı ve diğerleri, B. No: 2015/7274,
9/10/2019, § 69).
40. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Ercan
Bozkurt/Türkiye (B. No: 20620/210, 23/6/2015, §§ 57-60) kararında benzer
iddialar karşısında; mayının güvenlik güçleri tarafından yerleştirildiğine dair
herhangi bir iddianın veya verinin bulunmadığını, bu nedenle yaşam hakkı
kapsamında ileri sürülen bu nitelikteki iddiaların devletin egemenlik
alanındaki kişilerin hayatlarını terör eylemlerine karşı korumak amacıyla
pozitif yükümlülüğü kapsamında incelenmesi gerektiğini; yaşam hakkı veya vücut
bütünlüğünün korunmasının kasten yol açılmaması durumunda başvuranların
devletin bu bağlamdaki yükümlülüğünü belirleyebilecek ve kendisine yeterli
tazminat sunabilecek hukuk yollarına başvurmasının gerektiğini; incelemeye konu
somut ceza soruşturmasının bu anlamda sorumluların şahsen tespit edilip
cezalandırılmasına yönelik olduğunu, soruşturmanın devletin sorumluluk payının
belirlenmesini hedeflemediğini belirterek yaşam hakkına yönelik ihlal iddiası
için mevcut tam yargı davası yolunun usulüne uygun kullanılmaması nedeniyle
kabul edilemezlik kararı vermiştir.
41. Gereken güvenlik önlemlerinin alınmadığını, tehlikeli
bir bölgeye teknik ekip görevlendirildiğini ileri süren başvurucuların söz
konusu vefatın kamu görevlilerinin müteveffaya yönelik kasıtlı bir eylem ile
gerçekleştiğine işaret eden bir iddiaları bulunmamaktadır. Arızanın yerine
ilişkin olarak ifadelere de yansıyan belirsizlik/anlaşmazlık, izinlerin
karakolla sınırlı olarak verildiğine ve teknik ekibin karakola gelmesinin
beklendiğine yönelik beyanlar ile dosya içeriğinden anlaşıldığı üzere olayın
meydana geldiği koşulların da bu bağlamda kasta ilişkin herhangi bir şüphe
uyandırmadığı görülmektedir. Ayrıca kasta ilişkin bu değerlendirme bağlamında
Ş.A. yı arızayı gidermekle görevlendiren kişinin kendi kurumunun amiri olduğu,
bir başka ifadeyle kolluk kuvvetlerinin arızanın giderilmesi için
görevlendirmeyi yapan kamusal makam niteliğini haiz olmadığı unutulmamalıdır.
42. Somut başvuru,jandarmaekiplerinin arızanın ve teknik
ekibin müdahale edeceği yere dair net bir saptama yapılmaması, salt karakolla
sınırlı teknik çalışma yapılacağının öngörülmesi, bu konuda yeterli iletişim
kurulmaması gibi özensiz, ihmalkâr davranışlarına ilişkin bulunmaktadır. Bu
bağlamda Anayasa’nın 17. maddesi bağlamında devletin etkili bir yargısal
sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülüğü somut olayda mağdura idari yargı
mercileri önünde açabileceği bir tam yargı davası yolunun sağlanması ile yerine
getirilmiş sayılabilir. Zira idare ajanının/ajanlarının, dolayısıyla idarenin
-gereken önlemlerin alınması noktasında- hizmetin yerine getirilmesi sırasında
meydana gelen kusurunun değerlendirilmesi ve kusur gerçekleşmişse bu kusur
nedeniyle uğranılan zararın gideriminin sağlanması tam yargı davası ile
mümkündür.
43. Başvurucular, yakınlarının ölümü ile neticelenen olay
hakkında yürütülen ceza soruşturmasından sonra bireysel başvuruda bulunmuştur.
Başvurucular, Türk hukuk sistemindeki mevcut hukuki yollardan olup hem idarenin
mesuliyetini saptayabilecek hem de gerektiği takdirde zararın ödenmesini
sağlayabilecek olan tam yargı davası yolunu tükettiklerine ilişkin herhangi bir
bilgi ve belgeyi Anayasa Mahkemesine sunmamıştır. Bu durumda somut başvurudaki
yaşam hakkına ilişkin şikâyetler yönünden kanunda öngörülen yargısal başvuru
yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olduğundan söz
edilemeyecektir.
44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden ayrıca incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderinin başvurucular üzerinde
BIRAKILMASINA 18/5/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.