TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SELMA ELMA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/24902)
|
|
Karar Tarihi: 4/7/2019
|
R.G. Tarih ve Sayı: 1/10/2019 - 30905
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız
SEFERİNOĞLU
|
Raportörler
|
:
|
Yücel ARSLAN
|
|
|
Hilmi Can
TURAN
|
Başvurucu
|
:
|
Selma ELMA
|
Vekili
|
:
|
Av. Nusret
GÜRGÖZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, izinsiz düzenlenen basın açıklamasına katılan
başvurucunun idari para cezası ile cezalandırılmasının toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/5/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Arka Plan Bilgisi
8. Türkiye 15
Temmuz 2016 gecesi silahlı bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve
Bakanlar Kurulu tarafından ülke genelinde 21/7/2016 tarihinden itibaren
olağanüstü hâl (OHAL) ilan edilmesine karar verilmiştir. 19/10/2016 tarihinden
itibaren geçerli olmak üzere OHAL dönemi doksan gün uzatılmıştır (darbe
teşebbüsüne ilişkin bilgiler için bkz. Aydın
Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-20).
9. 15 Temmuz darbe teşebbüsünün başarısız olmasından sonra
çıkarılan bazı kanun hükmünde kararnameler (KHK) ile bazı kamu çalışanları
görevlerinden ihraç edilmiştir.
10. 4/11/2016 tarihinde Antalya Valiliği (Valilik), il genelinde
ve OHAL süresi boyunca düzenlenecek olan tüm kapalı/açık toplantıları, gösteri
ve yürüyüşleri, stant açılmasını, oturma eylemlerini, çadır kurulmasını, basın
açıklamalarını ve benzeri bildirimli veya bildirimsiz her türlü eylem ve
etkinlikleri Valiliğin ve kaymakamlıkların iznine bağlamış; izinsiz yapılacak
olan faaliyetlerin tümünü yasaklamıştır.
11. Valiliğin internet sitesinde yer alan söz konusu kararı şu
şekildedir:
" İlgi :
İçişleri Bakanlığı OHAL Koordinasyon Bürosunun 18.10.2016 tarih ve E.384 sayılı
Emir yazısı.
İlgi’de kayıtlı emir yazı ile terör örgütlerinin ülkemizin birlik ve
bütünlüğüne kast eden eylemlerini çok farklı yol ve yöntemlere başvurarak (yollara
el yapımı patlayıcı madde döşemek, güvenlik kuvvetlerimize ve masum
vatandaşlarımıza yönelik silahlı ve bombalı araç düzeneği ile) saldırıda
bulunduğu, öte yandan Anayasa ve yasalarla güvence altına alınan toplantı ve
gösteri yürüyüşleri gibi temel hak ve hürriyetleri de istismar ettikleri,
Özellikle son günlerde PKK/KCK terör örgütü
tarafından bomba yüklü araçlarla düzenlenen saldırılarda bir çok şehit ve
yaralının olduğu, DEAŞ terör örgütü tarafından daha önce düzenlenen terör
saldırıları nedeniyle çok sayıda vatandaşımızın hayatını kaybettiği ve çok
sayıda vatandaşımızın da yaralandığı, yine DEAŞ terör örgütünün ülkemizdeki sol
tandanslı grupların gerçekleştirebilecekleri toplantı, miting, yürüyüş
faaliyetleri olmak üzere düzenlenecek muhtemel etkinliklerde sansasyonel eylem
girişiminde bulunabilecekleri,
Dolayısıyla son dönemde darbe girişimi ve Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde yaşanan gelişmeler dikkate alındığında
ülkemiz genelinde olduğu gibi ilimiz genelinde de milli hassasiyetin üst
seviyeye ulaştığı, terör örgütlerinin bu durumu kötüye kullanıp ilimizde
kargaşa ve kaos ortamı oluşturacağı değerlendirilmektedir.
Bu kapsamda, terör örgütlerine ait planlarının
bertaraf edilmesi, özellikle açık alanlarda yapılacak gösteri yürüyüşleri, stand açma, oturma eylemi, çadır kurma, basın açıklamaları
vb. etkinliklerde karşıt görüşlü grupların karşı karşıya gelmemesi, tesis
olunan huzur ortamı ile milli güvenlik ve kamu düzeninin bozulmaması,
Cumhuriyetin temel nitelikleri, Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez
bütünlüğü, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla,
2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Kanunu’nun 'Toplantının Ertelenmesi veya Bazı Hallerde Yasaklanması' başlıklı
17. maddesinde yer alan 'Bölge Valisi, Vali veya Kaymakam milli güvenlik, kamu
düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya
başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla belirli bir toplantıyı
bir ayı aşmamak üzere engelleyebilir veya suç işleneceğine dair açık ve yakın
tehlike olması halinde yasaklayabilir,'
5442 Sayılı İller İdaresi Kanunu’nun 11/C
maddesinde yer alan 'İl sınırları içerisinde huzur ve güvenliğin, kişi
dokunulmazlığının, tasarrufa müteaallik emniyetin,
kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi Valinin ödev ve
görevlerindendir. Bunları sağlamak için Vali gereken karar ve tedbirleri alır,
bu hususta alınan ve ilan olunan karar ve tedbirlere uymayanlar hakkında
66.madde hükmü uygulanır.'
Anayasanın 121. maddesinin 2.bendinde yer alan
'119. madde uyarınca ilan edilen Olağanüstü Hallerde vatandaşlar için
getirilecek, para, mal ve çalışma yükümlülükleri ile Olağanüstü hallerin her
türü için ayrı ayrı geçerli olmak üzere, Anayasanın 15. maddesindeki ilkeler
doğrultusunda temel hak ve hürriyetlerin nasıl sınırlanacağı veya nasıl
durdurulacağı, halin gerektirdiği tedbirlerin nasıl ve ne suretle alınacağı,
kamu hizmeti görevlilerine ne gibi yetkiler verileceği, görevlilerin
durumlarında ne gibi değişiklikler yapılacağı ve olağanüstü yönetim usulleri,
Olağanüstü Hal Kanununda düzenlenir.'
2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun
'Tedbirler' başlıklı 11. maddesinin (m) bendinde yer alan 'Kapalı ve açık
yerlerde yapılacak toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yasaklamak, ertelemek,
izne bağlamak veya toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yapılacağı yer ve zamanı
tayin, tespit ve tahsis etmek, izne bağladığı her türlü toplantıyı izletmek, gözetim
altında tutmak veya gerekiyorsa dağıtmak' amir hükümleri uyarınca;
İlimiz merkez ve ilçelerinde yapılacak ve 2911
sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 'İstisnalar' başlıklı 4.
maddesi dışında kalan 'Kapalı/Açık yer toplantıları, gösteri yürüyüşleri, stant
açma (ticari stantlar hariç), oturma eylemi, çadır kurma, basın açıklaması vb.
tarzdaki bildirimli veya bildirimsiz her türlü eylem ve etkinliklerin'
TAMAMININ Olağanüstü Hal Süresince Valiliğimizin ve Kaymakamlıklarımızın İZNİNE
BAĞLANMASI ve izinsiz yapılacak her türlü faaliyetlerin tümünün İL GENELİNDE
YASAKLANMASI ..."
B. Somut Olaya İlişkin
Bilgiler
12. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
13. Başvurucu, öğretmen olup Eğitim ve Bilim Emekçileri
Sendikası (Sendika) üyesidir.
14. Sendika, Valiliğin 4/11/2016 tarihli kararının geçerli
olduğu süreçte yetkili idari mercilerden izin almaksızın 19/1/2017 tarihinde
Antalya Millî Eğitim Müdürlüğü (Millî Eğitim Müdürlüğü) önünde Sendika üyesi ve
aynı zamanda şube yürütme kurulu üyesi olan H.T.nin
meslekten ihraç edilmesini kınamak amacıyla basın açıklaması düzenlemiştir.
Başvurucu da Sendika tarafından düzenlenen söz konusu basın açıklamasına
katılmıştır.
15. Başvurucu hakkında izinsiz olarak yapılan basın açıklamasına
katılarak emre aykırı davranışta bulunduğu gerekçesiyle 30/3/2005 tarihli ve
5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca idari para cezası
uygulanmıştır. Yaptırım kararı 23/3/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
16. Başvurucu 29/3/2017 tarihinde idari para cezasına karşı
Antalya 3. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) itirazda bulunmuştur.
17. Hâkimlik 20/4/2017 tarihli kararı ile itirazı kesin olarak
reddetmiştir. Karar gerekçesinde; Valiliğin etkinliklerin yasaklanmasına
ilişkin 4/11/2016 tarihli yazısına atıf yapılarak başvurucunun izinsiz basın
açıklamasına katıldığının tutanaklarla tespit edildiği, 5326 sayılı Kanun'un
32. maddesi kapsamında emre aykırı davranış eylemi nedeniyle başvurucu hakkında
düzenlenen idari para cezasının usul ve kanuna uygun olduğu belirtilmiştir.
18. Hâkimliğin kararı başvurucu vekiline 26/4/2017 tarihinde
tebliğ edilmiştir. Başvurucu 22/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. İlgili hukuk için bkz. Eğitim
ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No:2014/920,
25/5/2017, §§ 22-31; Rıza Gökçen Erus ve diğerleri, B. No: 2014/17391, 19/4/2018,
§§ 24-30 kararları ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 15.
maddesinin yorumuna ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı için
bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, §§
148-160).
A. Ulusal Hukuk
20. 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu'nun
11. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Bu Kanunun 3 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi gereğince olağanüstü hal ilanında;
genel güvenlik, asayiş ve kamu düzenini korumak, şiddet olaylarının
yaygınlaşmasını önlemek amacıyla 9 uncu maddede öngörülen tedbirlere ek olarak
aşağıdaki tedbirler de alınabilir:
...
(m)
Kapalı ve açık yerlerde yapılacak toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yasaklamak,
ertelemek, izne bağlamak veya toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapılacağı yer
ve zamanı tayin, tespit ve tahsis etmek, izne bağladığı her türlü taplantıyı izletmek, gözetim altında tutmak veya
gerekiyorsa dağıtmak,..."
B. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi İçtihadı
21. AİHM, toplantı öncesi bildirim yükümlülüğüne ilişkin olarak
verdiği Skiba/Polonya ((k.k.),
B. No: 10659/03, 7/7/2009) kabul edilemezlik kararında toplantıyı organize ettiği
anlaşılan başvurucuya bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi sebebiyle
verilen idari para cezasını orantılı bulmuş ve başvurunun açıkça dayanaktan
yoksun olduğuna karar vermiştir. Söz konusu karar özet olarak şu şekildedir:
i. Başvurucu, Hristiyan değerlerini savunmak amacıyla kurulan
bir derneğin başkan yardımcısıdır. 2002 yılında ilgili derneğe, iki gün sonra
bir sanat galerisinde Katolik çevrelerce dine aykırı kabul edilen bir sergi
düzenleneceği bilgisi ulaşmıştır. Sergi başladığında başvurucunun da aralarında
olduğu otuzdan fazla kişi galeri önünde toplanmıştır. Grup 45 dakika boyunca
protesto konularına ilişkin pankart taşımış ve el ilanları dağıtmıştır.
Gösteriyi yöneten başvurucu, gruba yönelik olarak yüksek sesle konuşma yapmış
ve protesto sonuna kadar gruba dua ettirmiştir. Bir polis memuru başvurucuya
yaklaşarak kimliğini kontrol etmiştir. Daha sonra başvurucuya, bildirimde
bulunmaksızın toplantı düzenlediği gerekçesiyle 100 Avro para cezası
verilmiştir.
ii. Başvurucu karara itiraz etmiş ve itirazında sergiden iki gün
önce haberdar olduklarını, oysa en az üç gün öncesinde bildirimde bulunma şartı
bulunduğunu öne sürmüştür. Ayrıca başvurucu, serginin halk nezdinde öfkeye yol
açtığı ve dernek üyelerince dine hakaret niteliğinde olduğunun
değerlendirildiğini ileri sürmüştür. Yine başvurucu başka yer ve zamanda
yapılması hâlinde toplantının anlamsız hâle geleceğini iddia etmiştir. Bölge
mahkemesi davanın toplantı sırasında söylenenlerle ilgili olmadığını, para
cezasının salt bildirim yapılmaması nedenine dayandığını belirtmiştir.
iii. AİHM, başvurucunun para cezasıyla cezalandırılmasının
toplantı hakkına bir müdahale oluşturduğunu, ancak bu başvuruda cezanın
başvurucunun toplantıya katılması ya da toplantı sırasındaki ifadelerinden
dolayı değil toplantının düzenleyicisi olarak bilinçli bir şekilde bildirim
verme yükümlülüğüne ilişkin iç hukuk düzenlemelerine uygun davranmamış olması
nedeniyle verildiğini belirtmiştir. AİHM; iç hukuk normlarının amacının keyfî
olarak toplantı hakkını sınırlamak olmadığını, aksine otoritelerin barışçıl
toplantı haklarını kullanan kişilerle başkalarının haklarını bağdaştırmak
amacıyla gerekli adımları atmalarını sağlamak olduğunu ifade etmiştir.
iv. AİHM, dosyada, başvurucunun serginin yapılacağı bilgisinin kendilerine
geç ulaştığı ve bildirim için yeterli zamanları kalmadığı iddiasına ilişkin
olarak kamu otoritelerinin bu konuda sorumlu tutulmasını gerektirir herhangi
bir bilgi olmadığını, başvurucunun bildirim için sergiyi öğrendiği tarihten
toplantı başlayana kadar yeterli süresinin bulunduğunu ancak böyle bir
girişimde bulunmadığını, muhtemelen başvurucunun toplantıya izin verilemeyeceği
korkusuyla bildirimde bulunmadığını belirtmiş; başvurucunun bu korkusunu
temellendirmeye yönelik herhangi bir delili yerel mahkemelere ya da AİHM'e sunmadığını ifade etmiştir.
v. Ayrıca AİHM, derneklerin veya toplantı düzenleyenlerin
savunulmasına yardım ettikleri demokratik kurallara uygun davranmaları ve
yürürlükteki düzenlemelere saygı duymaları gerektiğinin altını çizmiştir. AİHM;
somut olayda bildirimde bulunulmamış, olay merkezî bir alanda gerçekleşmiş ve
diğer insanların hareket özgürlüğü engellenmiş olmasına rağmen yetkililerin
hoşgörü gösterdiğini belirterek başvurucu ve gruptakilerin istedikleri gibi
toplantı hakkını kullandıklarına dikkat çekmiştir.
vi. AİHM sonuç olarak başvurucunun sabıka kaydının
bulunmadığını, gösterinin barışçıl nitelikte olduğunu ve en hafif cezanın
uygulandığını tespit ederek yetkililerin gerekli itidali gösterdiğini
belirtmiştir. AİHM ayrıca, yetkililerin bu davranışının başvurucu üzerinde
herhangi bir caydırıcı etkiye yol açmayabileceğini, zira cezanın toplantıya
katılmak ya da dile getirilen görüşler dolayısıyla verilmediğini, yerel
mahkemelerin de cezanın amacını net bir şekilde ortaya koyduklarını ifade
ederek cezanın izlenen meşru amaçlarla orantısız olmadığına karar vermiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 4/7/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
23. Başvurucu, toplantı ve gösteri düzenleme hakkının anayasal
ve uluslararası güvencelerine değinmiş; barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş
kişilerin toplantı hakkını kullanırken kamu düzeni açısından tehlike
oluşturmayan, şiddet içermeyen davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü
göstermesinin demokrasinin bir gereği olduğunu belirtmiştir. Barışçıl gösteri
sırasında veya sonrasında katılımcılara yönelik soruşturma ve cezalandırmaların
toplantı ve gösteri düzenlenme hakkını sınırlandığını belirten başvurucu,
kendisine uygulanan idari para cezasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.
24. Ayrıca başvurucu; ilgili idari para cezasının Valilik
tarafından değil Kaymakamlık tarafından düzenlendiğini, bu durumun 5326 sayılı
Kanun'un 32. maddesine aykırı olduğunu, Kanun'a göre ilgili cezanın ancak vali
tarafından verilebileceğini iddia etmiştir. Başvurucu, aynı basın toplantısına
katılan ve idari para cezası yaptırımı ile karşılaşan sendika üyelerinin
itirazı sonucu bir başka sulh ceza hâkimliğinin cezanın Valilik yerine
Kaymakamlık tarafından verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu
gerekçesi ile idari para cezasının kaldırılmasına karar verdiğini belirtmiştir.
Başvurucu, aynı olay hakkında yargı organlarının farklı kararlar vermesinin
adil yargılanma hakkı kapsamında hukuki belirlilik ve güvenlik ilkesini ihlal
ettiğini iddia etmiştir.
25. Bakanlık görüşünde, 2935 sayılı Kanun'un 11. maddesinde
kapalı ve açık yerlerde yapılacak toplantı ve gösteri yürüyüşlerini izne
bağlamak hususunda idareye yetki verildiği ve Valiliğin 4/11/2016 tarihli İzne Bağlama ve Yasaklama Kararının yasal dayanağının bulunduğu
belirtilmiştir. Bakanlık görüşünde; itiraz üzerine verilen mahkeme kararındaki
tespit ve sonuçların yasanın uygulanması niteliğinde olduğu, bu anlamda kararın
Anayasa'da yer alan hak ve özgürlükleri ihlal eder nitelikte olmadığı veya
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfîlik
içermediği ifade edilerek uygulanan tedbirin demokratik toplum düzeninde
gerekli olduğu değerlendirilmiştir.
26. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru
dilekçesindeki iddialarını yinelemiştir.
B. Değerlendirme
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü katıldığı
basın açıklaması sonrasında kendisine idari para cezası uygulanmasına
ilişkindir. Belirtilen nedenlerle başvurucunun şikâyetinin bir bütün olarak
toplantı ve gösteri düzenleme hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
28. Anayasa’nın "Toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesi
şöyledir:
"Herkes, önceden izin almadan, silahsız
ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak,
milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve
genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve
kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda
gösterilir."
1. Uygulanabilirlik
Yönünden
29. Anayasa'nın 15. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Savaş, seferberlik... veya olağanüstü
hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla,
durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya
tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı
tedbirler alınabilir. ..."
30. Olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan
tedbirlere ilişkin bireysel başvurular incelenirken Anayasa'nın 15. maddesinde
ortaya konulan temel hak ve özgürlüklerle ilgili güvence rejimi dikkate alınır
(Aydın Yavuz ve diğerleri, §§
187-191). Valilik tarafından 4/11/2016 tarihinde verilen ve OHAL süresince
düzenlenecek her türlü toplantı ve gösteri yürüyüşlerini Valiliğin ve
kaymakamlıkların iznine bağlayan karar ile bu karardaki emre uygun hareket
etmediği gerekçesiyle başvurucuya uygulanan idari yaptırımın olağanüstü hâl
ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğu açıktır.
31. Başvurucu hakkında uygulanan para cezasının Anayasa'da
öngörülen temel hakları ihlal edip etmediğinin incelenmesi Anayasa'nın 15.
maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucuya
para cezası uygulanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 34. maddeleri olmak üzere
diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek,
aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu
aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (toplantı hakkına ilişkin
olarak Erdal Karadaş,
B. No: 2017/22700, 28/5/2019, § 49; kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
bağlamında bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri,
§§ 193-195, 242; eğitim hakkı bağlamında bkz.
Mehmet Ali Eneze, B. No: 2017/35352, 23/5/2018, § 31; aile hayatına
saygı hakkı ve haberleşme hürriyeti bağlamında bkz. Bayram Sivri, B. No: 2017/34955, 3/7/2018, § 47; din
özgürlüğüne ilişkin bkz. Murat Kalkan,
B. No: 2017/21904, 11/12/2018, § 41).
2. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
33. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının sadece
kullanılması sırasında değil kullanılmasından sonraki işlemlerin de hak
üzerinde sınırlayıcı etkisi
bulunmaktadır (Dursun Soydan ve diğerleri, B. No:
2015/2948, 14/11/2018, § 39; Erdal Karadaş, § 46;sendika
hakkına ilişkin olarak bkz. Eğitim ve Bilim
Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 48). Bu sebeple başvurucunun
Sendikanın düzenlemiş olduğu basın açıklamasına katılmasına kolluk kuvvetleri
herhangi bir müdahalede bulunmamış olsa bile daha sonra idari para cezası ile
cezalandırılmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik bir
müdahale olduğu kabul edilmelidir (Dursun
Soydan ve diğerleri, § 39).
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
34. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel
hak ve hürriyetler, ...yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen
sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar,
...demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
35. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın
ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
36. 5326 sayılı Kanun'un 32. maddesinin kanunla sınırlama
ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır (5326 sayılı Kanun'un 32. maddesine
ilişkin kanunilik değerlendirmesi için bkz. Eğitim
ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, §§ 52-69).
37. Öte yandan Anayasa’nın 34. maddesinin birinci fıkrasında “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve
saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir”
denilmek suretiyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesinin izin alma
koşuluna bağlanamayacağı açıkça ifade edilmiştir. Toplantı ve gösteri
yürüyüşlerinin önceden izin alma şartına tabi tutulamayacağı hususu bu hakka
ilişkin olarak Anayasa’nın 34. maddesiyle getirilen ve Anayasa’nın 13.
maddesinde belirtilenlere ek bir güvence mahiyeti taşımaktadır (AYM,
E.2014/101, 2017/142, 28/9/2017, § 85).
38. 2935 sayılı Kanun'un 11. maddesinde genel güvenlik, asayiş
ve kamu düzenini korumak, şiddet olaylarının yaygınlaşmasını önlemek amacıyla
OHAL dönemlerinde toplantı hakkının kullanılmasının önceden izin alınması
şartına bağlanabileceği hüküm altına alınmıştır. Somut olayda Valilik bu
Kanun'a dayanarak toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesini OHAL süresince
izin şartına bağlamıştır. Başvurucuya uygulanan para cezası da bu izin şartının
yerine getirilmemiş olması sebebine dayandırılmıştır. Dolayısıyla olayda
başvurucuya uygulanan idari para cezasının Anayasa’nın 34. maddesinin birinci
fıkrasında yer alan toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenlenmesinin izin şartına bağlanamayacağı güvencesine aykırılık
teşkil ettiği açıktır.
39. Bununla birlikte bu güvenceye aykırı tedbirin olağanüstü dönemlerde
temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını
düzenleyen Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında meşru olup olmadığı hususu
aşağıda incelenecektir.
ii. Meşru Amaç
40. Başvurucunun idari para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin
kararın Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden kamu düzeninin korunmasına yönelik
önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır (Dursun Soydan ve diğerleri,§ 43).
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel
İlkeler
(a) Demokratik
Toplumda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının Önemi
41. Anayasa Mahkemesi demokratik
toplum düzeninin gerekleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini
daha önce pek çok kez açıklamıştır. Kolektif bir şekilde kullanılan ve
düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan yöntemlerle
düşüncelerini açıklama imkânı veren ve ifade özgürlüğünün özel bir biçimi olan
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı; çoğulcu demokrasilerin
gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve
yayılmasını güvence altına almaktadır (Ferhat
Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 40; Dilan Ögüz Canan
[GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § § 34, 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015,
§ 115; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası
ve diğerleri, § 79; Osman Erbil,
B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § § 31, 45).
(b)Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun
Olması
42. Buna göre toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına
yapılan bir müdahale zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa (Dilan Ögüz Canan
§ 32; sendika hakkı bağlamında
bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve
diğerleri, § 73; Tayfun Cengiz,
B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 56; Adalet
Mehtap Buluryer, B. No: 2013/5447,
16/10/2014, §§ 103-105; grev hakkı bağlamında bkz. Kristal-İş Sendikası [GK], B. No: 2014/12166, 2/7/2015, §
70) ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse
(Dilan Ögüz Canan,
§§ 33, 56; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim
ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 74) demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
(c) Barışçıl
Toplanma Hakkı
43. Anayasa’nın 34. maddesi; fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade
ile barışçıl bir şekilde ortaya konulabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Dolayısıyla toplantı hakkının amacı,
şiddete başvurmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin
haklarının korunmasıdır. Şiddet kullanma niyetinde olan kişilerin katıldığı
veya düzenlediği gösteriler barışçıl toplanma kavramı dışındadır (Dilan Ögüz Canan,
§ 37; Ali Rıza Özer ve diğerleri,
§§ 117, 118; Eğitim ve Bilim Emekçileri
Sendikası ve diğerleri, § 80; Osman
Erbil, § 47; Gülşah Öztürk ve
diğerleri, §§ 67, 68; Ömer Faruk
Akyüz, B. No: 2015/9247, 4/4/2018,
§ 54).
(d) Bildirim
Usulü ve Sınırlamanın Niteliği
44. Anayasa Mahkemesi, toplantı hakkının bildirim usulüne
bağlanabileceğine daha önce karar vermiştir. Söz konusu bildirimin amacı
toplantı, yürüyüş veya diğer gösterilerin düzgün bir şekilde yapılmasını
güvence altına almak için yetkililere makul ve uygun tedbir alma imkânı
sağlamak olduğu sürece genel olarak hakkın özüne dokunmaz. Bildirim usulünün
uygulanmasının amacı, toplantı hakkının etkin şekilde kullanılması imkânını
sağlamaktır (Dilan Ögüz
Canan, § 39; Ali Rıza Özer ve
diğerleri, § 122; Osman Erbil,
§ 52).
45. Ayrıca derhâl tepki verilmesinin haklı olduğu özel
durumlarda ve barışçıl nitelikte toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılması hâlinde
sadece bildirim yükümlülüğüne uyulmamış olması nedeniyle yapılacak müdahaleler
ölçüsüz bir sınırlama olarak kabul edilmelidir (Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 121, 122; katılımcılar
açısından derhâl tepki verilmesinin haklı olduğu özel durumlara ilişkin olarak
ayrıca bkz. Osman Erbil, §§ 65,
67; Sevinç Hocaoğulları,
B. No: 2015/271, 15/11/2018, § 48).
46. Toplanma özgürlüğünün kullanımından kaynaklanan kamu
düzenine yönelik tehditlerin gerçeklik değeri taşıması hâlinde yetkili makamlar
bu tehditleri bertaraf etmek amacıyla tedbirler alabilirler. Bu tedbirlere
aykırı toplantılar düzenlenmesi, bu tür toplantılara katılınması
veya bu tür toplantılarda suçlar işlenmesi hâlinde de ceza verilebilir (Dilan Ögüz Canan,
§ 40; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası
ve diğerleri, § 81). Bu tedbir ve cezalar barışçıl toplantı hakkına
dolaylı sınırlamalara dönüşmemelidir. Toplantı hakkını kullanırken kamu
otoritelerinin keyfî müdahalelerine karşı da bireyin korunması gerekir (Dilan Ögüz Canan,
§ 42; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası
ve diğerleri, § 82; Gülşah Öztürk
ve diğerleri, § 76; Erdal Karadaş,§ 61).
47. Bireyin bu şekilde korunması ihtiyacı nedeniyle toplantı
öncesi bildirim yükümlülüğüne uyulmaması hâlinde idare ve mahkemeler şu
ilkeleri gözetmelidir:
i. Toplantı barışçıl ise veya herhangi bir şiddet tehlikesi
bulunmuyorsa yalnızca bildirim yükümlülüğüne uyulmadığı gerekçesiyle
dağıtılmamalıdır.
ii. Bununla birlikte bildirim usulü öngörülmesini anlamsız
kılacak şekilde hareket edilmemeli ve bu yükümlülüğün yaptırımsız bir emirden
ibaret olduğu düşünülmemelidir. Bu nedenle bildirim usulüne uyulmaması hâlinde
bu yükümlülüğü yerine getirmekle mükellef olanlara ölçülü bir yaptırım
uygulanabilmelidir. Ancak bildirim yükümlülüğünün ihlali nedeniyle uygulanacak
ceza yalnızca toplantıyı organize edenlere ya da yönetenlere yönelik olmalıdır.
İzin veya bildirime ilişkin prosedürlerin tamamlanıp tamamlanmadığından
toplantıyı organize edenler ya da yönetenler sorumlu olup sözü edilen
kişilerden olmayan katılımcıların bu süreçlerden haberdar olmalarının
beklenemeyeceği dikkate alınmalıdır.
iii. Toplantıyı organize edenlere ya da yönetenlere yaptırım
uygulanabilmesi için bu kişilerin bildirim prosedürüne başvurma imkânlarının
bulunması ve buna rağmen başvurmamış olmaları gereklidir.
iv. Toplantı, derhâl tepki verilmesini gerektiren olaylara
ilişkin olmamalıdır (bkz. § 45). Zira bu durumda bildirim şartına uyulmasını
beklemek hakkın özüne dokunabilir.
v. Ceza, izlenen meşru amaçlarla orantılı olmalıdır. Barışçıl
bir gösteri veya basın açıklaması nedeniyle ilke olarak bu gösteri ya da
toplantıya katılan kişilere kınanabilir bir olaya karışmadıkları sürece en
hafif kabul edilecek cezai bir yaptırım da uygulanmaması gerekir. Zira barışçıl
gösteriye katılanlar hakkında gösteri sonrasında idari para cezaları verilmesi
gibi yaptırımlar kişilerin haklarını kullanmalarında caydırıcı etkiye neden
olabilir (Rıza Gökçen Erus
ve diğerleri, § 55; Erdal Karadaş, § 68).
vi. İdare ve derece mahkemeleri para cezasının salt prosedürel yükümlülüklere uyulmaması nedeniyle verildiğini,
toplantıda dile getirilen görüşler ya da toplantıya katılmaktan
kaynaklanmadığını somut olayla ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya koymalıdır.
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
48. Anayasa Mahkemesi daha önce 5326 sayılı Kanun'un 32.
maddesinde yer alan emre itaatsizlik
kabahatinin barışçıl gösterilere dolaylı müdahale edilmesinde kullanılma riski
bulunduğuna işaret etmiştir (Eğitim ve Bilim
Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 87; Erdal Karadaş, § 65). Dolayısıyla
incelenen başvuruda yapılacak değerlendirmelerde bu husus diğer şartlarla
birlikte dikkatli bir şekilde gözetilecektir. Anayasa Mahkemesinin incelemesi
somut olaya ve Valilik kararının bu olaya etkisine özgü olup Valiliğin OHAL
döneminde düzenlenecek basın açıklamaları ve diğer etkinliklere ilişkin
4/11/2016 tarihli kararı bu başvurunun ve incelemenin doğrudan konusu değildir.
49. Valiliğin İzne Bağlama ve
Yasaklama Kararının gerekçelerinde terör örgütlerinin eylemlerine,
çok farklı yol ve yöntemler kullanarak saldırıda bulunduklarına dikkat
çekilmiştir. Kararda bu örgütlerin daha önce Anayasa ve yasalarla güvence
altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşleri gibi temel hak ve hürriyetleri de
istismar ettikleri belirtilmiştir. Yine kararda darbe teşebbüsü ile Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yaşanan gelişmeler dikkate alındığında terör
örgütlerinin millî hassasiyetleri kötüye kullanmak suretiyle Antalya'da kargaşa
ve kaos ortamı oluşturabileceklerinin değerlendirildiği ifade edilmiştir (bkz.
§ 11).
50. Hâkimlik kararının gerekçesinde ise başvurucunun izinsiz
olarak basın açıklaması yaptığı ve Valiliğin buna ilişkin 4/11/2016 tarihli
kararına aykırı hareket ettiğinin tutanak ile tespit edildiği belirtilerek
cezanın usul ve yasaya uygun olduğu değerlendirilmiştir. Somut olayda Hâkimlik,
başvurucunun şiddet eylemlerine karıştığına ve basın açıklamasının barışçıl
olmadığına ilişkin bir değerlendirmeye kararında yer vermemiştir (bkz. § 17).
Ayrıca idari para cezasına ilişkin polis tutanağında da bu hususlarda bir
tespit yer almamaktadır. Valilik kararına bakıldığında ortaya konulan
gerekçelerin OHAL ilan edilmesine neden olan gerekçelerle doğrudan bağlantılı
ve daha önce ülkede yaşanmış olaylara ilişkin genel gerekçeler olduğu
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla somut olayda yaptırım konusu eylemlere özgü ve
somut bir gerekçenin söz konusu olmadığı görülmektedir (aynı yönde Erdal Karadaş, §
74). Bu çerçevede başvurucunun kınanabilir bir olaya karışmadan, sadece emre
aykırı davranış dolayısıyla cezalandırıldığı açıktır.
51. Buna göre ilk olarak somut olayda dosya içeriğinde
toplantıyı organize eden ya da yönetenler tarafından herhangi bir bildirim veya
izin prosedürüne başvurulduğuna yönelik bir bilginin mevcut olmadığı
görülmektedir. İkinci olarak başvurucunun başvuruya konu toplantıyı organize
edenler ya da yönetenler arasında yer aldığı yönünde bir tespite de rastlanmamıştır
(bkz. § 47). Bu nedenle başvurucunun sadece katılımcı olması nedeniyle idari
para cezası ile cezalandırılmasının toplantı hakkını kullanmasında dolaylı ve
caydırıcı bir etkisi olduğu değerlendirilmiş, başvurucuya verilen idari para
cezasının kamu düzeninin sağlanması ile başkalarının haklarının korunması için
zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği ve demokratik toplum
gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
52. Açıklanan gerekçelerle müdahalenin toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkına ilişkin olarak olağan
dönemde Anayasa'nın 34. maddesine aykırı olduğu sonucuna
varılmıştır.
53. Bununla birlikte anılan müdahalelerin olağanüstü dönemlerde
temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını
düzenleyen Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında meşru olup olmadığının
incelenmesi gerekir.
c. Anayasa'nın 15.
Maddesi Yönünden
54. Anayasa'nın 15. maddesine göre yapılacak inceleme, bireysel
başvuruya konu müdahalenin anılan maddenin ikinci fıkrasında sayılan hak ve
özgürlüklere dokunup dokunmadığı, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere
aykırı bulunup bulunmadığı ve durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının
tespitiyle sınırlı olacaktır (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 192-211, 344; Erdal
Karadaş, § 77).
55. Başvurucuya verilen idari para cezasının yaptırım
uygulanmasına neden olan toplantının izin şartına bağlanması sebebiyle
Anayasa'nın 34. maddesinin birinci fıkrasında yer alan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesinin izin
şartına bağlanamayacağı güvencesine, başvurucunun toplantıyı
organize eden veya yöneten sıfatını haiz olduğunun ortaya konulmamış olması
sebebiyle de toplantı hakkına yapılan
müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olması
güvencesine aykırılık teşkil ettiği saptanmıştır.
56. Bu aşamada belirtilen anayasal güvencelere aykırı olduğu
saptanan, başvurucuya idari para cezası uygulanması yolundaki tedbirin
Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında meşru olup olmadığı incelenecektir.
57. OHAL döneminde izin sisteminin öngörülmesinin amacı
yetkililere kamu düzenini bozabilecek olayların engellenebilmesi ve gerekli
tedbirlerin önceden alınabilmesi imkânını sağlamaktır. Belirtilen amaçlarla
OHAL dönemlerinde Anayasa'nın 34. maddesinin birinci fıkrasında yer alan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesinin izin
şartına bağlanamayacağı güvencesine aykırı olarak izin sisteminin
uygulanmasının durumun gerektirdiği bir sınırlama olarak kabulü gerektiği
değerlendirilmiştir.
58. Somut olayda başvurucunun müdahale konusu olan basın
açıklamasına katılma eylemi 15 Temmuz darbe teşebbüsünden yaklaşık altı ay
sonra gerçekleşmiş ve söz konusu basın açıklaması OHAL dönemi içinde
yapılmıştır. Bu kapsamda müdahalenin konusunu oluşturan idari para cezası ve
müdahalenin nedenini oluşturan Valiliğin ilgili yazısı birlikte
değerlendirildiğinde toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının
kullanımının tamamen durdurulmadığı, sadece idarenin iznine bağlandığı, bu
sınırlamanın OHAL süresince geçici bir uygulama olduğu görülmektedir.
Dolayısıyla OHAL süresince de kişilerin idareden izin almak suretiyle haklarını
kullanabilecekleri açıktır.
59. Yine OHAL sürecinde izin alma yükümlülüğüne uyulması,
idarenin tedbir alabilmesi için olağan dönemlere göre daha fazla önem arz
etmektedir. Bununla birlikte barışçıl nitelikte olan toplantılarda izin alma
yükümlülüğünün -tıpkı bildirim yükümlülüğünde olduğu gibi- ilgili basın
açıklamasını organize edenlere ait olduğunun kabul edilmesi gerekir (bkz. §§
21, 47). Zira basın açıklaması veya toplantı ve yürüyüşlere katılanların
tamamından ayrıca bireysel bir izin başvurusu yapmaları beklenemeyeceği gibi
organize edilen herhangi bir toplantıya yalnızca katılan kişilerin söz konusu
toplantının yetkili mercilere bildirildiğini veya gerekli ise izin alındığını
bilmesi çoğu zaman mümkün değildir.
60. Buna göre somut olayda başvurucunun basın açıklaması
öncesinde izin yükümlüğünün bulunduğunun kabulüyle ve barışçıl nitelikte bir
etkinliğe sadece katılması dolayısıyla idari para cezasıyla cezalandırılması -durumun gerektirdiği ölçüde hakkın
sınırlanması gerekliliği karşısında- OHAL döneminde de izlenen amaçla orantılı
bir sınırlama olarak kabul edilemez.
61. Bu itibarla OHAL döneminde temel hak ve özgürlüklerin
kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa'nın 15.
maddesinin başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik
Anayasa'nın 34. maddesinde belirtilen güvencelere aykırı bu müdahaleyi meşru
kılmadığı değerlendirilmiştir.
62. Açıklanan gerekçelerle -Anayasa'nın 15. maddesiyle birlikte
değerlendirildiğinde- başvurucunun Anayasa'nın 34. maddesinde güvence altına
alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
4. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
63. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
64. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin uygulanmasına ilişkin
olarak kabul edilen ilkeler için bkz. Mehmet
Doğan ([GK)] B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60) başvurusuna
ilişkin karar.
65. Başvurucu, ihlal tespiti ile 10.000 TL manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
66. Anayasa Mahkemesi, başvurucuya yönelik idari para cezası
şeklindeki müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk
koşulunu sağlamadığından başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
67. Bu durumda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216
sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu sebeple kararın bir
örneğinin yeniden yargılama yapılması kapsamında Antalya 3. Sulh Ceza
Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi gerekir. Bu doğrultuda ihlal
sonucuna uygun olarak idari para cezasının iptali talebinin reddine ilişkin
mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına ilgili Hâkimlikçe karar verilmesi
gerekmektedir.
68. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlali
nedeniyle yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesinin yeterli giderim
sağladığı değerlendirildiğinden tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
69. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ile 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.732,50 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere Antalya 3. Sulh Ceza Hakimliğine (D. İş 2017/1973)
GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 257,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.732,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
4/7/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.