TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
CENAN GÜNHAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/26441)
Karar Tarihi: 4/11/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Hasan SARAÇ
Başvurucular
1. Cenan GÜNHAN
2. Erdal GÜNHAN
3. Hatice GÜNHAN
4. Hayat GÜNHAN
5. Hıdır GÜNHAN
6. Hüseyin GÜNHAN
7. Kıymet AĞIN
8. Mehmet GÜNHAN
Başvurucular Vekili
Av. Doğukan KUDAT
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ölüm olayı hakkında etkili soruşturma yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/5/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucular Hıdır Günhan ve Hatice Günhan 4/9/2015 tarihinde Tunceli il merkezinde bulunan Şehit Nahit Bulut Polis Merkezine (Polis Merkezi) terör örgütü mensuplarınca yapılan saldırı sırasında çıkan çatışmada ölen 1983 doğumlu A.G.nin babası ve annesi, diğer başvurucular ise kardeşleridir.
A. Polis Merkezine Saldırı
10. 4/9/2015 tarihinde saat 11.20 sıralarında Tunceli il merkezinde bulunan Polis Merkezine silahlı terör örgütü mensuplarınca yoğun bir şekilde ateş edilmeye başlanmıştır. Polis Merkezinden karşılık verilmiş ve çevrede bulunan güvenlik güçlerinden yardım talep edilmiştir. Yapılan operasyon sonrasında teröristlerden birisi olay yerinde, diğeri ise kaldırıldığı hastanede ölmüştür.
11. Olaya ilişkin düzenlenen 4/9/2015 tarihli tutanağın ilgili kısmı şöyledir:
''04. 09.2015 günü saat 11.20 sıralarında İlimiz Merkez Ş.N.B. Polis Merkezi Amirliği civarında yoğun şekilde silah ve patlama sesleri gelmesi üzerine Emniyet Müdürlüğümüzden seri şekilde yeteri kadar kuvvetle Cumhuriyet Caddesini takiben Polis Merkezi istikametine gelindiği esnada Polis Merkezinin Ön giriş kapısının önünde yere eğilmiş vaziyette leşker kıyafetli, silahlı (Kaleşnikof), hücum yelekli (2) teröristin [h]izmet otosunu Ford Ranger [m]arka aracımıza doğru hedef gözeterek 9-10 el ateş açılmış, aynı anda sürücü tarafında sol cama hedef gözeterek atış yapılmıştır. Aracımızın hemen arkasından yaya, silahlı ve çelik yelekli olarak intikal eden görevlilerimiz tarafından Polis Merkezi girişinde yerde çömelmiş vaziyette ateş açan (2) terörist görevlilerimizce kendilerine doğru atış yapılması üzerine silah kullanılarak her (2) teröristte etkisiz hale getirilmiştir. Alınan ilk bilgilerde Cumhuriyet Caddesi üzerinde bulunan... market civarından ateş geldiği tespit edilmiş, aynı bölgede yaralı bir bayanında pikap tarzı bir araçla olay yerinden uzaklaştırılarak devlet hastanesine intikal ettirildiği isimin ise alınan ilk bilgilerde [A.G.] olduğu belirtilmiştir.
Teröristlerin yaptığı ilk saldırı esnasında Polis Merkezinde görevli [M.S.K.] isimli Polis Memuru ve yine Polis Merkezinde... görevli polis memuru ateşli silah yarası ile yaralanmış, ... sicil sayılı polis memurunun ise muhtemel şarapnel parçaları ile sağ el kısmından, ... sicil sayılı polis memuru araca atılan ilk atış esnasında sol omuz kısmından yüzeysel sıyrık şeklinde yaralanmıştır. Durumu ağır olan [M.S.K.] isimli polis memuru derhal 112 unsuru gelmediğinden ekip otomuzla hastaneye sevki sağlanmıştır. Polis memuru [M.S.K.] ilimiz Devlet Hastanesinde yapılan müdahalelere rağmen şehit olmuştur....[S]icil sayılı polis memurunun yarasının hafif olduğu gözlemlenmiştir.
Olay yeri görevli ekiplerimizce yeni patlama ve saldırılara karşı güvenlik çemberi altına alınmak istense de etkisiz halde olan teröristlerin yakınlarında ...şeklinde grup sloganlar atmış ara ara taşlamada yapmışlardır. Etkisiz haldeki tuzaklama ihtimaline karşı olay yerini güvenlik altına almaya çalıştığımız esnada... Milletvekili [A.Ü.], Tunceli Belediye sözde eş başkanı [N.A.] ve yanında bulunanlar kalabalığa ve biz görevlilere ..... şeklinde sloganlar attırmışlardır ... Kendileri defaten uyarılmasına rağmen ikazlarımıza aldırış etmemişlerdir. Olay yerine intikal eden 2 adet 112 unsuru ile etkisiz hale getirilen teröristler ilimiz devlet hastanesine intikal ettirilmişlerdir. Hastane görevlilerinden alınan ilk bilgilerde teröristlerden bir tanesinin hayatta olduğu tıbbi müdahalenin yapıldığı bilgileri elde edilmiştir. Konu hakkında günün Nöbetçi Savcısına ilk bilgiler verilmiş, talimatları doğrultusunda çalışmalara başlanmıştır.
Olayla ilgili çalışmalarımız devam ettiği esnada polis Merkezine kendiliğinden gelen [A.H.A.] ve [İ.C.K.] isimli şahıslar 04.09.2015 günü saat 10:30 sıralarında [A.H.A.] isimli şahsa ait olan plaka sayılı Ford Connect marka araç ile Nazımiye yol ayrımında Rabat Mevkii olarak tabir edilen yerde 4 adet silahlı ve teçhizatlı BTÖ mensupları tarafından araçlarının gasp edildiğini 2 teröristin araç ile ayrıldığını, diğer 2 teröristin yanlarında kalarak onları alıkoyduğunu, hatta araçla gidin teröristlerin kendilerine ait cep telefonlarını da aldıklarını ilk görüşmelerinde belirtmişlerdir.
Teröristlerin ... plaka sayılı araçla polis merkezi civarına geldikleri anlaşılmıştır. Olay yerinde yapılan incelemelerde ise etkisiz hale getirilen teröristlerin yanlarında 2 adet uzun namlulu silah, hücum yeleği, çok miktarda bu silahlara ait fışek, polis merkezi bahçesi içerisinde 2 adet savunma tipi mandalı çekilmiş ancak patlamamış savunma tipi el bombası, 1 adet patlamış parçaları mevcut savunma tipi el bombası, 1 adet kullanıma hazır vaziyette savunma tipi el bombası olduğu görülmüş, ayrıca inceleme ve çalışmalar Olay inceleme ve Bomba uzmanı ekiplerince yapılmıştır. Ayrıca gasp edilerek olayda kullanıldığı belirtilen plaka sayılı araçta ayrıntılı inceleme uzman ekiplerce yapılmıştır.
İş bu Olay Tutanağı tarafımızdan tanzim edilerek altı birlikte imza altına alınmıştır.''
B. Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) Tarafından Başlatılan Soruşturma
12. Olayla ilgili olarak Başsavcılık tarafından aynı gün içinde derhâl soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma kapsamında olay yeri, uzman ekipler tarafından olay tarihinde incelenmiş; krokiler çizilmiş, ayrıntılı ve açıklayıcı şekilde bulgu ve delil listeleri tanzim edilmiş, fotoğraf ve kamera kayıtları alınmıştır. Bu kapsamda Bomba İmha ve İnceleme Büro Amirliği tarafından olay yeri incelenmiştir. Bunun yanında silahlı saldırılarda ölen teröristlerin svap örnekleri de alınmış ve bu örnekler üzerinde kriminal incelemeler yapılmış, yapılan işlemlere ilişkin ilgili rapor ve tutanaklar soruşturma dosyasına intikal ettirilmiştir. Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğünün 21/9/2015 tarihli raporunda her iki saldırganda da atış artıklarına rastlandığı belirtilmiştir.
13. Aynı tarihte yapılan olay yeri incelemesi sonucunda düzenlenen rapor şöyledir:
''04. 09.2015 günü Saat 13: 10 sıralarında haber merkezi görevlisinin; Şehit Nahit Bulut Polis Merkezi Amirliğine yönelik gerçekleştirilen 'Silahlı Terör Saldırısı Olayı' ile ilgili olarak olay yerinde gerekli incelemenin yapılması gerektiğini tarafımıza bildirmesi üzerine; Olay yeri İnceleme ve Bomba ekipleri ...olarak olay yerine intikal edildi.
Olay yerindeki bulunan görevlilerden alınan bilgiye göre; ellerinde' uzun i namlulu silah olan iki erkek şahsın Metalik gri 62 ...otonun saat 10:30 civarıgasp edildiği bilgisi alındı) otodan inerek Polis merkezine saldırıda bulundukları ve burada bulunan görevlilerce karşılık verildiği bilgisi alındı.
Olay yerinde Bomba uzmanları tarafından gerekli emniyet tedbirleri ve kontroller yapıldıktan sonra olay yeri incelemesine birlikte başlanıldı.
Olay yerinin Cumhuriyet Caddesi üzerindeki Şehit Nahit Bulut Polis Merkezi Amirliği ve önü olduğu, Polis Merkezi ön Nöbet kulübesinin önü kaldırım üzerinde yaklaşık 12 cm çapında kaldırımın zedelenmiş (patlama noktası) olduğu, bu kısımda yoğun kanlı bölge, (burada saldırı yapan ve yaralanan iki erkek şahsın Ambulans ile ; Tunceli Devlet Hastanesine intikal ettirildiği ve birisinin ex olduğu bilgisi alındı) olduğu, , aynı yerde bu şahıslara ait olabilecek olan; birinde O 59686 ibare yazılı atım yatağında bir adet Fişek olan birbirine kolibant ile yapıştınlmış ikili şarjör takılı, şarjör içinde 35 adet fişek olan uzun namlulu kanlı silah, diğeri üzerinde U- 89742 ibare yazılı atım yatağında bir adet Fişek olan birbirine san kolibant ile yapıştırılmış ikili şarjör takılı, şarjör içinde 5 adet fişek bulunan toplam iki adet uzun namlulu silah olduğu, aynı yerde, üzerinde kana benzer leke bulunan birbirinesarı koli bantla yapıştırılmış ikili siyah renkli şarjör ve içerisinde 8 adet fişek, yanında 2 adet siyah renkli birbirine sarı koli bantla yapıştırılmış içi boş şarjörler, ; aynı yerde üzerinde bant parçaları yapışık olan siyah renkli bozuk içerisinde 23 adet Fişek olan bir adet şarjör, bunun yanında iki adet siyah renkli birinin içinde 30 adet diğerinin içinde iki adet fişek olan şarjörler olduğu, bu şarjörlerin yanında aynı şahıslara ait olan iki adet haki renkli palaska ve üzerinde dörtlü kütüklük ve şahısların üzerinden çıkan ayrıntıları bulgu sayfasında yerleri krokide belirtilen kanlı giysiler ve bir adet Mekap ibareli kanlı bir çift spor ayakkabısı olduğu, polis merkezi önü kaldırım ve Cadde üzerinde ayrıntıları bulgu sayfasında, yerleri krokide belirtilen bazıları deforme bazılarının üzerinde kan olabilecek lekeli çok miktarda kovanlar, Fişekler ve birkaç adet patlayıcı madde parçaları olduğu, polis merkezi araç girişi tam karşı duvar dibinde bir adet sarı renkli üzerine siyah bant yapıştırılmış patlamamış bir adet el bombası, polis merkezi giriş kapısı yanı demir ızgara üzerinde kahverenkli bir adet patlamamış el bombası ve yanında parçaları, polis merkezi bahçesine yaya girişi olan demir kapı yan tarafı iç kısımda duvara bir metre mesafede sarı renkli üzerine siyah bant yapıştırılmış bir adet patlamamış el bombası olduğu, Polis Merkezi bahçesinde yerde ayrıntıları bulgu sayfasında yerleri krokide belirtilen bazıları deforme çok miktarda kovanlar, mermiler ve birkaç adet patlayıcı madde parçaları olduğu, Olay esnasında yaralanan Polismemuru [M.S.K.nin] ambulans ile Tunceli Devlet Hastanesine intikal ettirilmiş burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayıp şehit olduğu bilgisi alındı) olduğu yer olan Polismerkezi bahçesi yan tarafı dinlenme bölümünde yerde yoğun kanlı bölüm olduğu, Şehit [M.S.K.ya] ait olduğu belirtilen mavi renkli bir çift spor ayakkabısı, aynı yerde üç adet deforme olmuş fişek çekirdeği olduğu, Merkez amiri odası balkonunda 5 adet kovan olduğu görüldü. Polis merkezi bahçesi ön cephesini çevreleyen telleri tutan demir direkler üzerinde toplum 10 adet mermi giriş çıkış delikleri, ziyaretçilerin kontrolünün yapıldığı x ray cihazı iç kenarında bir adet mermi sekme izinin olduğu, yine ön nöbet kulübesi zırhlı camlarında kuzey, güney ve batı cephelerinde isabet izleri olduğu batı cephesindeki zırhlı camın çatlak durumda, kulübe dış duvarında mermi sekme izlerinin olduğu, Polis merkezi giriş kapısı camında 4 adet isabet, ön cephede giriş katta iki adet pencere camının, en üst katta bir adet pencere camının kırılmış durumda olduğu, bina cephesinde 12 adet mermi isabet izi olduğu görüldü. Ayrıca olay ile alakası olabilecek Tunceli İl Emniyet Müdürlüğü Personel giriş tarafı Nöbet kulübesi....önünde bir adet haki renkli silah askısı olduğu görüldü. Olay yerinin bu haliyle fotoğraf kamera ve kroki ile tespiti yapıldı.
Olay yeri olan Polis Merkezi önünde ve olayda bazı araçlarda isabet ve hasarlar meydana gelmiş olduğu, bu araçlarda yaptığımız incelemede; Polis merkezi Personeline ait olan ...plakalı ...otunun sağ ön tekerinin havasının inik durumda, sağ ön kapı üzerinde bir adet mermi giriş, sağ ön teker üzerinde bir adet mermi giriş bir adet sekme izi, oto sol arka kapı camı üst kısmında bir adet mermi giriş çıkış (cam kırılmış) deliği, kapı üzerindeki rüzgarlığın kırık şekilde olduğu, [A.H.A.ya] isimli şahsa ait olan ve saldırı yapan şahıslar tarafından gasp edildiği belirtilen ...plakalı beyaz renkli Ford Connect marka oto arka camının kırılmış olduğu arka metal kısmında bir adet giriş çıkış deliği, oto ön cam üzeri tavan kısmında bır adet mermi giriş çıkış deliği, oto ön tampon sağ ve sol tarafında hasar meydana gelmiş olduğu görüldü. Ayrıca oto içerisinde arka koltuk üzerinde müştekinin kendisine ait olmadığını belirttiği kamuflaj çanta içerisinde bir adet STEINER ibareli yeşil renkli dürbün, oto ön konsol üzerinde bir adet Marlboro ibareli içi boş sigara paketi, bir adet gri renkte CLIPPER ibareli çakmak olduğu görüldü. Oto ön koltuklar arasında birinin üzerinde siyah kılıf olan ıphorıe ibareli iki adet oto ön konsoluna monteli bir adet nokıa ibareli toplam üç adet cep telefonu olduğu, oto arka koltuk üzerinde ve bagaj kısmında birkaç adet plastik pet şişeler olduğu görüldü. Oto üzerinde yaptığımız teknik incelemede oto ön kapı camı dış yüzeyi üzerinden bir adet, siyah kılıfı olan iphone ibareli cep telefonu üzerinden bir adet olmak üzere iki adet parmak izi tespit edildi.
Olayda Şehit olan [M.S.K.ye] ait olduğu belirtilen ...marka otunun sağ arka teker üstü kaporta üzerinde bir adet çizik, oto sağ ön tekerinin havasının inmiş durumda, teker üst kısmı kaporta üzerinde iki adet sekme izi, oto sağ ön kapı üst kısmı direk üzerinde bir adet mermi, giriş deliği, oto sağ ön far camında iki adet mermi giriş çıkış deliği, oto ön cam sol tarafında bir adet mermi giriş çıkış deliği, oto dreksiyon üzeri ön kısmın monte yerinden çıkmış durumda olduğu bu kısımda bir adet sekme izi olduğu, oto bagaj kısmında bir adet 36 3354 ibareli uzun namlulu silah ve bir adet çelik yeleği olduğu görüldü.
Güvenlik Şube müdürlüğüne ait olduğu belirtilen 62 ... plakalı otonun : sağ tarafın arka kelebek, arka kapı, ön kapı camları ve oto ön camının kırılmış, oto sağ ön teker üzeri kaportasının içe doğru çökük şekilde olduğu, arka sağ far kenarı kaporta çökük şekilde olduğu yine oto ön sol arka kapı camnun kın olduğu görüldü.
[A.K.ya] ait olan ...beyaz renkli marka otunun sağ arka teker üst kısmı kaporta üzerinde bir adet mermi sekme darbedeliği olduğu görüldü. Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğüne ait 62 ... plakalı zırhlı otobüsün bariyere çarpması sonucu oto sağ arka tampon, sağ arka far koruma, sağ orta bagaj kapağı, sağ arka kapı arkasında darbe izlerinin olduğu, oto arka sağ üst köşesinde sert cisim izi darbe izi olduğu görüldü.
Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğüne ait Toma 7 aracın sağ arka köşesinde zırh üzerinde yırtık olduğu görüldü. otoların bu haliyle fotoğrafları çekildi.
Olay yerinde ve otolarda tespit edilen ayrıntıları bulgu sayfasında yerleri krokide belirtilen tüm bulgular ilgili birimlerde gerek i inceleme yapılması için gönderilmek üzere usulüne uygun şekilde paketlendi.
Tunceli Devlet Hastanesinde bulunan ex olan erkek şahsın on parmak basım izleri, kan numunesi, el svapları, fotoğraf ve kamera görüntüleri, Şehit [M.S.K.nin] kan numunesi fotoğraf ve kamera görüntüleri alındı. Ayrıca Hastanede yaralı şahıs üzerinden düşmüş olduğu belirtilen bir adet mermi çekirdek Dr. [İ.D.] isimli doktor tutanağı ile teslim alındı. Yine olay esnasında yaralandığı bu gün itibarı ile Hastanede ex olduğu belirtilen [A.G.] isimli bayan şahsında; günün Nöbetçi C.Savcısı talimatı ile fotoğraf ve kamera görüntüleri ve on parmak basım izlerinin alınarak çalışmalara son verildi.''
14. Başsavcılık tarafından 5/9/2015 tarihinde diğer cesetlerin yanında A.G.nin bedeni üzerinde gerçekleştirilen adli muayene işlemi sonucu düzenlenen raporun ilgili kısmı şöyledir:
"...
GÖĞÜS, KARIN VE SIRT BÖLGESİNİN İNCELEMESİNDE: Sağ köprücük kemiği altında santral ven katater giriş yeri olduğu tahmin edilen delik mevcut. Batında orta hattan sol batın alt katrana uzanan yaklaşık 15x20 cm uzunluğunda insizyon hattı mevcut. İnsizyon hattında yağ dokusuna benzeyen görünüm saptandı. Sırt bölgesinde orta hatta torokalden lomber bölgeye uzanan yaklaşık 15-20 cm’ lik insizyon hattı mevcut. İnsizyon hattından 2-3 cm’ den aşağıda 0,3 x0,3 cm’ lik ebatlarında muhtemel diren takılmasına bağlı olduğu düşünülen kesi mevcut. Göğüs, karın ve sırt bölgesinde yaygın ölüm morlukları olduğu görüldü. Başkaca bir patolojiye rastlanmadığı görüldü.
...
BİLİRKİŞİ DOKTORLARDANSORULDU:
ORTAK BEYANLARINDA: Cumhuriyet savcısı ile yapmış olduğumuz tespitlere katılıyoruz. Boynun kırık olup olmadığını tam olarak tespit edemedik, ayrıca mevcut şartlara göre kesin ölüm nedeninin tespit edilememesi ve klasik otopsi yapma imkanının da bulunmamamı nedeniyle kesin ölüm nedeninin tespiti için Adli Tıp Kurumuna gönderilmesinin uygun olacağı, .... kanaatine varıldığında klasik otopsi işlemi yapılmak üzere Malatya Adli Tıp Grup Başkanlığına görevli memur nezaretinde gönderilmesine ....karar verildi."
15. Malatya Adli Tıp Kurumunda 5/9/2015 tarihinde icra edilen otopsi sonucunda düzenlenen 11/3/2016 tarihli raporun ilgili kısmı şöyledir:
'' ...
1- Sırtta orta hatta L2 omur hizasında 1 cm çaplı ateşli silah mermisi giriş yarası olduğu,
2-Göğüs sol alt kadranda meme başı hizasında kosta kavsinde tarif edilen cerrahi kesi içinde muhtemel ateşli silah çıkış yarası olduğu görüldü.
SONUÇ
4/9/2015 tarihinde teröristlerin polis merkezine silahlı saldırı düzenledikleri sırada ateşli silah yaralanması olduğu, hastaneye kaldırıldığı, yapılan müdahalelere rağmen öldüğü bildirilen ve 5/9/2015 tarihinde Grup Başkanlığımızda otopsisi yapılan Hıdır kızı, [A.G.nin] adli evrakının tetkiki, otopsi bulguları ve alınan örneklerin histopatolojik ve toksikolojik inceleme sonuçlarının birlikte değerlendirilmesi sonucunda;
...1-Kanda; a- Alkol(Etanol, Metanol) bulunmadığını, b- Sistematikteki maddelerin aranmış olup bulunmadığını,
2-Mesane Yıkama Suyunda; Sistematikteki maddelerin aranmış olup bulunmadığını,
3-İçorganlarda, Safrada ve Mide muhtevasında; Sistematikteki maddelerin aranmış olup bulunmadığını,
2. Kişinin vücuduna 1(bir) adet ateşli silah mermisi isabet etmiş olup, oluşturduğu yaralanmanın tek başına ölüm meydana getirir nitelikte olduğu,
3. Ateşli silah mermisi elbiseli bölgeye isabet etmiş olduğundan atış mesafesi tayini yapılamadığı, kesin atış mesafesi tayini isteniyorsa olay anında kişinin üzerinde bulunan elbiseler üzerinde gerekli fiziksel ve kimyasal incelemelerin yaptırılmasının uygun olduğu,
4. Cesetten üzerinde yiv ve set izleri bulunan uzun namlulu silah mermisi ile uyumlu şekilde olan çok ileri derecede deforme ortadan ikiye katlanmış arka yarısı daha fazla deforme olmakla birlikte ön yarısında uç kısmı yana hafif şekilde yatık olan, merminin ön yarısında uç kısmın yatık olduğu yönün tersinde sarı renkli metalik boya görünümünün kaybolduğu koyu gri renkli görünümün izlendiği deforme alan bulunan 1 adet mermi gömleği elde edildi. (Malatya Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildi.) Cesetten steril gazlı beze damlatılmış ve kurutulmuş kan örneği alındı. (Malatya Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildi.)
5. Kişinin ölümünün ateşli silah mermisi yaralanmasına bağlı omur kırığı ve medulla spinalis hasarı ile birlikte iç organ ve büyük damar harabiyetinden gelişen iç ve dış kanama ve beyin kanaması sonucu meydana gelmiş olduğu kanaatini bildirir rapordur.''
16. A.G.nin vücudundan çıkarılan, deforme olmuş bir mermi gömleği Başsavcılık tarafından adli emanete alınmıştır.
17. Başvurucular vekili, ölünün adli muayenesi raporu ile otopsi raporunun birer suretini almak üzere 14/10/2015 tarihinde Başsavcılığa müracaat etmiş ve kendisine belgelerin birer sureti verilmiştir.
18. Başsavcılık olay yerinden elde edilen silahlar, kovan ve fişekler üzerinde Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü Kriminal Laboratuvarlarında incelemeler yaptırmıştır. Söz konusu 15/1/2016 tarihli kriminal inceleme raporunda özetle saldırganlardan ele geçirilen silahların Kalaşnikof marka, seyyar dipçikli, ayarlı gezli, mandal marifeti ile tektek ve seri olarak atış yapabilen tüfek olduğu, atışlarına engel mekanik herhangi bir arızalarının bulunmadığı, tatbikî atışlarda çap ve tipine uygun fişekleri patlattıkları, netice itibarı ile tüfeklerin 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a göre yasak niteliğini haiz ve aynı Kanun'un 14. maddesinin ikinci fıkrasındaki vahim silahlardan olduğu, birlikte gönderilen, kapsülü sağlam toplamda 110 fişeğin 7,62x39 mm çap ve tipinde olup çap ve tiplerine uygun ateşli silahlarda kullanılmak üzere imal edildiği, olay yerinden toplanan 7,62x39 mm çap ve tipinde 170 kovanın 7,62x39 mm çap ve tipinde fişek atan uzun namlulu (Kalaşnikof marka vb.) ateşli silahlarda kullanılmak üzere imal edilen fişeklere ait kovanların olduğunun belirtildiği, yapılan incelemede bu kovanların yedi ayrı silahtan atıldığının anlaşıldığı, toplamda 100 kovanın saldırganlardan ele geçirilen silahlardan atıldığının belirlendiği, 1 mermi çekirdeği gömlek parçasının makroskopta yapılan incelenmesi neticesinde 7,62 mm çaplı fişek atarın içinde setler bulunan ateşli silah namlusundan çıkmış olduğu ancak çarpma, kopma ve sürtünmeden dolayı üzerinde bulunan teşhis ve tespite elverişli nitelikteki karakteristik izleri yitirdiği görülmüş olup söz konusu mermi çekirdeği gömlek parçası üzerinde hangi silahtan atıldığının tespiti yönünde mukayeseli bir inceleme yapılmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir.
19. Başsavcılık olay günü silahlı saldırı sonucu meydana gelen ölüm olayı ve sonrasında çıkan gösterilerle ilgili olarak iki ayrı suçtan soruşturma başlatmıştır. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara göre (takipsizlik kararı) cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme, sayı ve nitelik bakımından vahim olan silah veya mermilerin satın alınması, taşınması, bulundurulması, nitelikli yağma, kasten öldürme suçlarından dört şüpheli hakkında; görevi yaptırmamak için direnme suçundan ise sekiz şüpheli hakkında soruşturma yürütülmüştür.
20. Olay günü çıkan arbede nedeniyle aynı dosya üzerinden başlatılan soruşturmada şüpheli olarak ifadesine başvurulan E.A.nın 23/10/2015 tarihli ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
''...[B]en Tunceli Disk Genel İş Şube Başkanıyım. olay günü sendika üyemizin kardeşinin yaralandığını duydum. Duyar duymaz olay yerine yardım etmek için gittim. Ben yaralı vatandaşa odaklandığım için karakolun önünde kimseyi görmedim. yaralı olan vatandaşı hastaneye götürebilmek için araç baktım. [Marketin] önünde bulunan pikap aracın şoförü ve anahtarının bulunmaması nedeniyle yola doğru koştum. Çevredeki vatandaşlar da araç yok mu diye bağırıyordu. Yolda çalışır vaziyette durup bekleyen beyaz renkli pikabı görünce şoför kapısını açarak yaralı olduğunu ve hastaneye götürmemiz gerektiğini söyledim. İçerdeki şoför bana gelemem işimiz var, kapıyı kapat, kapıyı kapat diye seslendi. Ben de kapının önünden çekildim. Kapıyı kapatıp hareket ettiler. Daha sonra ben tekrar olay yerine vatandaşın yaralı olduğu yere devam ettim. Ancak benim aracı durduğum yer ile karakol arasında epeyce bir mesafe vardı. Söz konusu araçtakilerin iddia ettiği gibi ben polisler geliyor diye bağırmadım. Zaten bulunduğum yer itibarı ile karakoldan duyulması ve görülmesi mümkün değildi. Kesinlikle üzerime atılan suçlamaları kabul etmiyorum...''
21. H.A.nın da aynı suçun şüphelisi olarak 23/10/2015 tarihinde ifadesine başvurulmuştur. Bu kişinin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
''Olay günü ben Merkez'de bulunan ...Bankasının önündeydim. Aniden silah sesleri duydum. Yola doğru baktığımda bir bayanın yerde yattığını gördüm. Bulunduğum yere çok yakın olan ... Marketin üst katında bulunan cep telefonu tamir dükkanında kız kardeşim çalışmaktaydı. Yerde yatan bayanı bir anda ona benzettim ve bakıp yardım etmek için yanına gittim. Yanına gittiğimde yüzüstü yerde yatıyordu. Yaralanmıştı. Kardeşimin olmadığını anladım. Tişörtümü çıkartıp yarasına müdahale ettim. Daha sonra yaralı olan bayanı Hastaneye götürebilmek için yoldan araç çevirmeye çalıştım. Bana göstermiş olduğunuz fotoğraflardaki beyaz araca yaralı olan bayanı hastaneye götürmek için müdahale ettim. Ancak araç durmadı. Aracın polis aracı olduğunu bilmiyordum. Daha sonra yaralı bayanı yine orada bulunan bir pikabın kasasına koyduk. Ambulans gelince de ambulansa bindirdik. Daha sonra ben yolun karşısında bulunan manavın bulunduğu tarafa geçtim.''
22. 12/11/2015 tarihinde tanık olarak ifadesine başvurulan Ç.A.nın ifadesi şöyledir:
''4/9/2015 tarihinde Tunceli il Merkezi'nde meydana gelen karakol saldırısı sırasında ben merkezde Sanat Sokakta yürümekteydim. Silah seslerini duyunca silah seslerinin geldiği tarafa doğru yöneldim. Daha sonra belediye iş hanının ikinci katına çıktım. Bulunduğum yerden olay yeri görünüyordu. Tunmar isimli marketin önünde bir bayanın yaralı olduğunu ve insanların yardım etmek için önce Tunmar'ın önünde bulunan pikaba koyduklarını, daha sonra pikabın anahtarını bulamayınca bekleyip ambulansa yerleştirdiklerini gördüm.
Bir süre sonra aşağıya inip karakolun karşı tarafında bulunan taksi durağının önünde biriken kalabalığın yanına gittim. Kalabalığın içerisinde daha önceden tanıdığım Erkan Yılmaz da vardı. Yaralı kadına müdahale edilmeye çalışılıyordu. O sırada yaralı bayanın az ilerisinde beyaz bir araç göründü, önce durdu, daha sonra karakol o tarafa doğru döndü ve tekrar silah sesleri duyduk. Beyaz aracın tarandığını gördüm.
İlk gördüğümde beyaz araç durur vaziyette idi. Etrafında kalabalık bir grup vardı. Herhangi birinin beyaz araca müdahale edip etmediğini görmedim. Beyaz aracın polis aracı olup olmadığını bilmiyordum. Yaralı kadının bulunduğu yere yaklaşık 30 metre mesafede duruyordu. Aracın kapılarının açılıp açılmadığını görmedim. Bulunduğumuz sırada 'bunlar polis' diye bağıran biri olup olmadığını duymadım. Benim olayla ilgili görgüm ve bilgim bunlardan ibarettir.''
23. Aynı tarihte ifade veren Y.G.nin ifadesi şöyledir:
''Ben Tunceli Belediye'sinde işçi olarak çalışmaktayım. 4/9/2015 tarihinde meydana gelen karakol saldırısı sırasında belediyede idim. Silah sesleri duyulunca merak edip sesin geldiği tarafa doğru yöneldim. Ziraat Bankası'nın bahçesine kadar gidebildim. O sırada beyaz bir araç geldi. Daha önceden tanıdığım [E.Y.] beyaz aracın şoför kapısını açtı. Daha sonra kapı hemen kapandı. Bu sırada ben herhangi bir konuşma olup olmadığını duymadım. Daha sonra [E.Y.] yaralı şahsın yanına doğru yöneldi. O sırada herkes yaralıya müdahale etmek için bağırışıyordu. Panik halinde idi. Beyaz araç hareket ettikten sonra silah sesleri gelince ben tekrar geriye döndüm. Olay sırasında görmüş olduğum beyaz aracın polis aracı olup olmadığını bilmiyorum. Benim olayla ilgili bilgim ve görgüm bundan ibarettir."
24. Başsavcılık tarafından alınan diğer ifadelerden A.G.nin ölümüne ilişkin olarak doğrudan somut bilgiler içeren başka bir beyanın olmadığı anlaşılmıştır.
25. Başvurucular Hıdır Günhan ile Hatice Günhan'ın 5/1/2016 tarihinde verdikleri ve içerikleri aynı olan ifadeleri şöyledir:
''...Kızım[ı] 4/9/2015 tarihinde Tunceli Merkezde teröristler tarafından karakola düzenlenen saldırı esnasında çıkan çatışma neticesinde 5/9/2015 tarihinde kaybettim. Kızımın ölmesine sebebiyet veren kurşunun kimin silahından çıktığı belli değil. Bunun tespit edilmesini faillerinin cezalandırılmasını istiyorum. Davacı ve şikayetçiyim.''
26. Bu başvurucuların haricindeki diğer başvurucuların da ifadelerinin alınması talebini içeren 27/4/2016 tarihli dilekçe Başsavcılığa verilmişse de bu talebin yerine getirildiğine dair bir veriye ulaşılamamıştır. Başvurucular ayrıca aynı tarihte ikinci bir dilekçe vermiştir. Söz konusu dilekçede başvurucular ''Tunceli Şehit Nahit Bulut Polis Merkezi Amirliği bina veya eklentileri dahilinde müteveffa [A.G.nin] asli fail veya failleri konumunda bulunan polisler tarafından doğrudan hedef gözetilerek vurulması olayına ilişkin bilgisi veya görgüsü bulunan tanıkların dinlenilmesini'' istemiştir. Başvurucular bu kapsamda ikisi ceza infaz kurumunda olan üç kişinin ismi ile birlikte işletmelerin olay yerinde bulunan çalışanları, 112 Servisinde görev yapan personel, ilk müdahaleyi yapan doktorlar, basın mensupları, kameraman ve fotoğrafçıların ifadelerinin alınmasını talep etmiştir.
27. Başsavcılık, olayda aracı zarar gören bir şahsın 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında kurulan Tunceli Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) verdiği cevabında eylemin bölücü terör örgütü mensuplarınca gerçekleştirildiğini ve meydana gelen zararların bu saldırı sonucunda oluştuğunu bildirmiştir.
28. Başsavcılık 4/4/2016 tarihinde, A.G.nin ölümüne neden olan silah atışının tespitine yönelik olarak mermi çekirdeği bulunup bulunmadığını Emniyet Müdürlüğüne sormuş, Emniyet Müdürlüğü yukarıda değinilen tutanak ile olay yeri inceleme raporlarını 14/4/2016 tarihinde yeniden göndermiştir.
29. Başsavcılık, bundan başka olay yerinde bulunan MOBESE ve diğer güvenlik kamerası görüntülerini de temin ettikten sonra söz konusu görüntülerin incelenmesini ve tutanağa bağlanmasını Emniyet Müdürlüğünden istemiştir. Bu talimat üzerine düzenlenen 14/4/2016 tarihli Görüntü İnceleme Tutanağı'nın ilgili kısmı şöyledir:
''...[Y]apılan incelemeler sonucunda; Bahse konu olay içerisinde yaralanan ve sonrasında hayatını kaybeden [A.G.] isimli şahsın, vurularak yaralandığı an ile ilgili herhangi bir görüntüsü mevcut olmadığından dolayı, şahsın vurulmasına sebep olan silah atışının ne taraftan geldiği, kimin tarafından yapıldığının tespiti mümkün olmamıştır.
Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğünün 2015/146 sayılı olay yeri raporu incelendiğinde, olay yerinde 444 adet muhtelif kovan tespit edildiği, [A.G.] isimli şahsın yaralandığı yerde herhangi bir mermi çekirdeğine rastlanılmadığı anlaşılmıştır.
Yapılan çalışmalar ve incelemeler sonucunda Mobese ve diğer kamera görüntülerinin net olmaması, çatışma devam ettiği için Mobese kameralarının çatışmanın gerçekleştiği Polis Merkezini ve saldırıyı gerçekleştiren teröristleri çektiğinden dolayı, şahsın yaralanmasına ve sonrasında hayatını kaybetmesine sebep olan silah atışının ne taraftan gerçekleştirildiğinin tespiti mümkün olmadığından dolayı, somut herhangi bir değerlendirme mümkün olmamıştır.''
30. İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen fezlekenin 42. sayfasında Görüntü İnceleme Tutanağı bulunmaktadır. Tutanağın ilgili kısmı şöyledir:
Tespit-1: Oynatma listesi 2015-09-04_1858 isimli görüntünün 11.19.06-11.19.13 dakikaları arasında terör örgütü mensu[pları] kullandıkları ...plaka sayılı araç ile Cumhuriyet Caddesi üzerinde bulunan ...manav isimli işyerinin önüne park ettikleri araçlardan inerek Polis Merkezi Amirliğine saldırdıkları, oynatma listesi 2015-09-04_1635 isimli kamera görüntüsünün 11.19.26 dakikasında saldırı başladıktan (10) saniye kadar sonra [A.G.] isimli şahsın yerde yaralı olarak yattığı... yerde yatan [A.G.] isimli şahsın vatandaşların yardımı ile ambulansa bindirilerek olay yerinden ambulans aracılığı ile uzaklaştırıldığı tespit edilmiştir.''
31. Olay günü Polis Merkezinde bulunan, aralarında şube müdürlerinin de olduğu on dört güvenlik mensubunun ifadesi müşteki olarak İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından alınmıştır. Bu kişilerin ifadelerinin A.G.nin ölümüne dair herhangi bir somut bilgi içermediği, daha çok silahlı saldırı sonrasında meydana gelen olaylara ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Olay anında dışarıda nöbet tutan polis memurunun ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
''...[S]aat 10.00 sıralarında nöbetimi arkadaşımdan teslim aldım. Nöbet görevimizi kaleşnikof marka uzun namlulu silah, yeteri kadar mühimmat ve çelik yelekli olarak ifa ederiz... Saat 11.20 sıralarında nöbet görevimi ifa ettiğim esnada Polis merkezi görevlilerimizden olan [M.S.K.] ve [Ö.B.] Polis merkezi kapısından dışarı doğru çıktılar... [Ö.B.] isimli arkadaşım [M.S.K.ya] sigara verdi ve birlikte sigara içtikleri esnada ben zırh bariyerin arka kısmına doğru ilerliyordum. Tahmini bir dakika sonra ben zırhlı bariyerin arkasında bulunduğum esnada benim sol tarafımdan silah sesleri gelmeye başladı. Hedef küçülterek silahımı dolduruş yaptım. Bu esnada arkadaşlarım benim bulunduğum alana doğru koşarak kendilerini yere attılar. Teröristlerden bir tanesi araç girişinin yapıldığı sürgülü kapıdan bize doğru peş peşe ateş açtı. Ben de kendimi koruyarak bulunduğu yerden eğilerek sağlık ocağı istikametine yer değiştiren teröriste istinat duvarı hizasından bir iki el ateş açtım. Bu esnada diğer terörist yere çömelmiş vaziyette elinde silahla duruyordu. Ben sadece ayaklarını ve silahını görebildim, ona doğru da bir iki el ateş etti. Yer değiştiren terörist bulunduğumuz alana sağlık ocağı istikametinden bize doğru el bombası attı ancak bomba patlamadı. Ben teröristlerin polis merkezi içerisine girmesini ateş ederek engelledim. Her iki terörist de karşılık vermeye çalıştım. Teröristler sürekli ateş açarak el bombası da attılar. ...Ben silahımın şarjörünü değiştirerek ateş etmeye devam ettim., tahmini beş el kadar sağlık ocağı kısmına geçen teröriste ateş ettim ... Bir süre sonra silah sesleri kesildi.''
32. Olayla ilgili olarak silahlı çatışmada araçlarında maddi hasar oluşan A.İ, S.P., A.H.A., A.C.Ş. ile 112 Acil Servis Komuta Kontrol Merkezinde çalışan Y.E.K. ve A.E.nin İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından ifadeleri alınmıştır. Aynı olayda ateşli silah mermisi ile boynundan yaralanan A.E. verdiği ifadesinde özetle olay günü silahlı saldırı sonucu yaralanma olayının olduğunun bildirilmesi üzerine olay yerine geldiklerini, yaralı hâldeki A.G.yi aldıkları sırada, daha sonradan güvenlik güçlerine ait olduğunu öğrendikleri bir araca teröristler tarafından saldırıda bulunulduğunu, bu sırada teröristlerin ateşi sonucu boynundan hafifçe yaralandığını ve tedavisinin yapıldığını beyan etmiştir. A.E.nin ifadesi ile diğer bilgi alma şeklinde beyanlarda bulunan kişilerin hiçbirisinin ifadesinden A.G.nin nasıl yaralandığına dair bir bilgiye ulaşılamamıştır.
33. Başsavcılık tarafından verilen emir gereğince olayla ilgili olarak söz konusu saldırı öncesinde aracı yağmalanan şahsa bölücü örgüt mensuplarının fotoğrafları gösterilmiş fakat bu kişiler tespit edilememiştir. Bu hususta 2/3/2017 tarihli tutanak düzenlenmiştir.
C. Tam Yargı Davası Süreci
34. Başvurucular, Başsavcılık tarafından başlatılan soruşturmadan bağımsız olarak öncelikle Komisyona söz konusu ölüm olayından doğan zararlarının karşılanması amacıyla 15/10/2015 tarihinde başvuruda bulunmuşlardır.
35. Talebin reddi üzerine başvurucular 6/4/2016 tarihinde Elazığ 2. İdare Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde dava açmıştır. Başvurucular dilekçelerinde, Başsavcılıkta ileri sürdükleri iddialardan farklı olarak söz konusu Polis Merkezine örgüt mensupları tarafından yapılan saldırı sırasında bu kişiler ile güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada A.G.nin öldüğünü, olayda ağır hizmet kusuru bulunduğunu zira olaydan önce il merkezinde gerekli güvenlik önlemlerinin alınmadığını, böylece kamu hizmetini ağır derecede kötü işleten devletin sorumluluğunun bulunduğunu ileri sürmüş; her bir başvurucu için 99.000 TL tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
36. Mahkeme 23/3/2017 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Mahkeme kararının ilgili kısmı şöyledir:
''..[D]osyanın incelenmesinden, [A.G.nin] 04.09.2015 tarihinde Tunceli İli, Merkez Moğultay Mahallesi Şehit Nahit Bulut Polis Merkezi Amirliğine gerçekleştirilen terörist saldırı sonucu vefat ettiği, meydana gelen ölüm olayında davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu ileri sürülerek, her bir davacı için ayrı ayrı ₺99,000.00 olmak üzere olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Tazminat konusu olay hakkında yürütülen adli tahkikatda yer alan görüntü inceleme tutanağında '04.09.2015 günü saat 11.20 sıralarında ilimiz merkez Ş.N.B Polis Merkezi Amirliği civarında yoğun şekilde silah ve patlama sesleri gelmesi üzerine Emniyet Müdürlüğümüzden seri şekilde yeteri kadar kuvvetle Cumhuriyet Caddesini takiben Polis Merkezi istikametine gelindiği esnada Polis Merkezinin Ön giriş kapısının önünde yere eğilmiş vaziyette leşker kıyafetli silahlı (Kaleşnikof) hücum yelekli iki teröristin hizmet otosunu Ford Ranger marka aracımıza doğru hedef gözeterek 9-10 el ateş açılmış aynı anda sürücü tarafında sol cama hedef gözeterek atış yapılmıştır. Aracımızın hemen arkasında yaya, silahlı ve çelik yetekli olarak intikal eden görevlilerimiz tarafından polis merkezi girişinde yerde çömelmiş vaziyette ateş açan iki terörist görevlilerimizce kendilerine doğru atış yapılması üzerine silah kullanılarak her iki teröristte etkisiz hale getirilmiştir. Alınan ilk bilgilerde Cumhuriyet Caddesi üzerinde bulunan .... market civarından ateş geldiği tespit edilmiş, aynı bölgede yaralı bir bayanında pikap tarzı bir araçla olay yerinden uzaklaştırılarak devlet hastanesine intikal ettirildiği isimin ise alınan ilk bilgilerde [A.G.] olduğu belirtilmiştir.' ifadesine yer verildiği görülmüştür.
Bu durumda, yukarıda vuku buluş şekli anlatılan olayın terör olayı olduğu görülerek; 5233 sayılı Kanun uyarınca karşılanmayan ilgililerin ileri sürdükleri manevi zarara bağlı tazminat taleplerine ilişkin açılan işbu davada idare hukukunun tazminata ilişkin ilke ve kuralları çerçevesinde 2577 sayılı Kanunun öngördüğü usullere tabi olarak manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Ülkenin ekonomik koşulları, mağdurların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, olayın ağırlığı, maktülün yaşı, olay tarihi vb hususlar göz önünde bulundurularak;
- [A. G.nin] annesi Hatice Gürhan'a 35.000,00, babası Hıdır Günhan'a 35.000,00
- [A. G.nin]kardeşleri Hüseyin Gürhan'a 10.000,00, Hayat Gürhan'a 10.000,00, Kıymet Ağın'a 10.000,00, Erdal Gürhan'a 10.000,00, Cenan Gürhan'a 10.000,00, (ikiz kardeşi) Mehmet Gürhan'a 15.000,00,
Manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 09.12.2015 tarihinden işleyecek yasal faizle birlikte davalı idare tarafından ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.''
37. Anılan karar temyiz edilmiş olup dosya Danıştay nezdinde derdesttir.
D. Soruşturma Sonucunda Verilen Karar
38. Başsavcılık yürüttüğü soruşturmada 24/2/2017 tarihinde ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
''...04.09.2015 günü Tunceli İl Merkezi' nde bulunan Şehit Nahit Bulut Polis Merkezi' ne terör örgütü mensupları [B.Ç] ve [R.İ.] tarafından silahlı saldırı düzenlendiği, teröristlerin müşteki [İ.C.] ile [A.H.A.nın] kullanımında bulunan 62 ...plakalı aracı Nazimiye ilçesi yol ayrımında meçhul BTÖ mensupları ile birlikte gasp ettiği, meçhul BTÖ mensuplarının müştekileri alıkoyduğu diğer iki terör örgütü mensubunun ise bahse konu araç ile şehir merkezine gelerek polis merkezine ateş açtıkları, güvenlik güçlerinin terör örgütü mensuplarına silahla karşılık verdiği, çıkan çatışmada polis memuru [S.M.K.nın] şehit olduğu, ....sicil no' lu müşteki polis memurunun yaralandığı, yaşanan çatışma esnasında maktul [A.G.nin] yaralandığı sonrasında hastanede vefat ettiği, sağlık görevli[si] [A.E.nin] ise silahla yaralandığı, teröristlerden birinin olay yerinde diğerinin ise hastanede öldüğü, olay nedeniyle bir grup vatandaşın toplanarak güvenlik güçlerine olay nedeniyle tepki gösterdiği, protesto ettiği, olay nedeniyle çevrede vatandaşlara ait bazı araçların zarar gördüğü,
Müşteki [B. , M. ve Be.K.nin] alınan beyanlarında özetle; oğulları-eşi [M.S.K.yi] şehit eden kişilerden davacı ve şikayetçi oldukları,
Müştekiler [başvurucular] Hıdır, Hatice Günhan'ın alınan beyanlarında özetle; çocukları [A.G.nin] ölümüne sebebiyet veren kişilerden davacı ve şikayetçi oldukları,
Malatya Adli Tıp Grup Başkanlığı' nın 11.03.2016 tarihli otopsi raporlarında maktul [M.S.K.nın] ateşli silah mermisi yaralanmasına bağlı iç ve dış kanama sonucunda vefat ettiğinin, maktul [A.G.nin] ise yiv ve set izleri bulunan uzun namlulu silah mermisi ile uyumlu silah mermisine bağlı olarak meydana gelen iç ve dış kanama ile beyin kanaması sonucunda vefat ettiğinin belirtildiği, mermi çekirdeğinin maktul üzerinde elde edilemediği,
Malatya Adli Tıp Grup Başkanlığı' nın 11.03.2016 tarihli otopsi raporundan kimliği belirsiz olarak belirtilen ancak [R.İ.ye] ait olan cesedin ateşli silah yaralanmasına bağlı olarak öldüğü, 18/5/2016 tarihli raporunda ise terör örgütü mensubu [B.Ç.nin] patlayıcı ve ateşli silah mermileri yaralanmasına bağlı olarak öldüğünün belirtildiği,
Dosya kapsamında müşteki ve tanık beyanları, görüntü inceleme tutanakları, video kayıtları ile otopsi raporları dikkate alındığında olay günü [B.Ç.], [R.İ.] ve meçhul teröristlerin müşteki [İ.C.K.] ile [A.H.A.nın] içerisinde bulunduğu aracı durdurup müştekileri meçhul teröristlerin alıkoyduğu, sonrasında eylemci iki teröristin müştekilere ait araçla şehir merkezinde bulunan polis merkezinin önüne gelerek araçtan indikleri ve polis merkezine ateş açmaları neticesinde polis merkezi avlusunda bulunan [M.S.K.] ile [Ö.B.nin] isabet aldığı, polis merkezinden terör örgütü mensuplarına ateş açıldığı, olayın yaşandığı yer ve saat nedeniyle vatandaşların olay yerinde toplanıp çatışmayı izledikleri kayıt altına aldıkları, il emniyet müdürlüğü' nden ve şehir merkezinde bulunan güvenlik güçlerinin destek olmak amacıyla polis merkezine doğru gittikleri, Tem Şube Müdürlüğü' ne ait araca teröristlerce ateş açıldığı, bu olaya ilişkin olarak Tunceli Ağır Ceza Mahkemesi' de [E.Y.] adlı kişiye yönelik kamu davasının açıldığı, bazı vatandaşların çatışma esnasında yapılan eylemi destekleyici mahiyette slogan attığı, olay yerine gitmek isteyen güvenlik güçlerini engellediği, bazılarına pet şişe, kova vb. cisimler attığının tespit edildiği, çatışma esnasında Tun-mar isimli işyeri önünde bulunan [A.G.] adlı vatandaşın yaralandığı, çatışama devam ettiği sırada olay yerine sağlık ekiplerinin acil müdahale amacıyla geldikleri, yaralı [A.G.ye] yardım etmek istedikleri sırada sağlık personeli [A.E.nin] isabet aldığı ve yaralandığı, teröristlerin polis merkezine ve olay yerine gelen polislere seri şekilde birden fazla ateş açtıkları, polis merkezine çok sayıda el bombası attıkları, yaşana çatışma nedeniyle olay yerinde birçok aracın zarar gördüğü, her iki teröristin de güvenlik güçlerince vurularak etkisiz hale getirilmesinden sonra vatandaşların olay yerine toplandıkları, ölen ve yaralı teröristi sedyeye yerleştirdikleri, yukarıda adları geçen şüphelilerin de toplan grup içerisinde yer aldıklarının tespit edildiği,
Polis memuru [M.S.K.] ile [A.G.nin] ölüm olayına yönelik olarak ise [B.Ç.] ile [R.İ.] adlı teröristlerin polis merkezi önüne gelmesiyle doğrudan maktul [M.S.K.] ve polis merkezinde bulunan polisleri hedef alarak ateş açmaları neticesinde maktul ile müşteki [Ö.B.nin] yaraladıkları hususunun sabit olduğu, [A.E.nin] yaralanması ve maktul [A.G.nin] ölüm olayında ise maktul üzerinde mermi çekirdeğinin elde edilemediği ancak uzun namlulu silah ile yaralandığının belirtildiği, olayın meydana geliş şekli, yaşandığı yer ve zaman dikkate alındığında şehir merkezi olarak bilinen ve günlük insan sirkülasyonun il içerisinde en yoğun olduğu saatte ve bölgede terör örgütü mensuplarının polis merkezine uzun namlulu silah ve el bombaları ile ani bir saldırı gerçekleştirdiği, olay yerine gelmek isteyen polis memurlarına ve çevreye ateş açtıkları, güvenlik güçlerinin de terör örgütü mensuplarını etkisiz hale getirmek amacıyla ateş açtıkları, bu esnada olay yerinde çok fazla insanın bulunduğu, maktulünde çatışma esnasında isabet aldığı, 5237 sayılı TCK' nın 81 maddesinde kasten öldürme suçunun oluşabilmesi için maktulün fail tarafından doğrudan hedef alınması, öngörülen sonucu bilmesi ve öngörmesinin gerektiği yahut sonucu öngörmesine rağmen ' olursa olsun' iradesiyle hareket ederek olası kast ile hareket etmesinin gerektiği, taksirle ölüme sebebiyet verme eyleminde gerekli dikkat ve özenin gösterilmemesi neticesinde ölüm olayının meydana gelmesi, failin neticeyi öngörmemesi ve istememesi yahut öngörmesine rağmen istememesinin gerektiği, olayın meydana geliş şekline göre maktul [A.G.nin] ya teröristlerin tarafından öldürüldüğü yahut teröristleri etkisiz hale getirmek için silahla karşılık veren güvenlik güçlerine ait silahla isabet aldığı, birinci durumda maktulün terör örgütü mensuplarınca öldürülmesi durumunda 5237 sayılı TCK' nın 64. maddesi uyarınca şüphelilerin ölümü halinde kamu davası açılmasının mümkün olmadığı, ikinci durumda ise güvenlik güçlerinin maktulü hedef alarak doğrudan ateş etme durumunun söz konusu olmadığı, terör örgütü mensuplarının ana cadde üzerinde, insan kalabalığının olduğu alanda polis merkezine bir nevi intihar saldırısı düzenledikleri, çok sayıda el bombasını polis merkezine atarak polis merkezini taradıkları, çok sayıda vatandaşın sabah saatlerinde gerçekleşen olay esnasında olay yerinde bulunduğu, çatışma esnasında zarar görmemek için saklandıkları, aniden gelişen vahim olay esnasında terör örgütü mensuplarını etkisiz hale getirmek amacı ve kastıyla güvenlik güçlerinin görevlerinin gereğine uygun silahla karşılık verdiği, terör örgütü mensuplarının bahçe duvarını sutre olarak kullandıkları ve ateş açmaya devam ettikleri çatışmanın başlarında maktulün isabet aldığı sonrasında yardım için gelen sağlık personelinin yaralandığı, maktul ile müştekinin yaralandığı çatışma alanında başka herhangi bir vatandaşın yaralanmadığı hususları dikkate alındığında kasıt veya atfı kabil bir kusurun bulunmadığı,
Diğer müştekilerin şikayetleri yönünden ise her iki terör örgütü mensubunun da ölü olarak ele geçirilmesi, mala zarar verme suçunun kasten işlenebilen bir suç olması taksirle işlenmesinin mümkün olmadığı için, ölüm ve suçun manevi unsurları bulunmadığından kamu davası açmanın mümkün olmadığı,
Yukarıda izah edilen gerekçeler ve 5237 sayılı TCK 64 uyarınca şüpheliler hakkında KAMU ADINA KONUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA... [karar verildi.]"
39. Başvurucular, anılan karara itiraz etmiştir. Başvurucular itiraz dilekçelerinde Başsavcılık tarafından delillerin tam olarak toplanmadığını, tanık listesinde sundukları tanıkların beyanlarına başvurulmadığını, olay yerinde keşif icra edilmediğini, ölüm olayının nerede ve nasıl gerçekleştiği hususlarında tam bir kanaat oluşmadığını, böylesi vahim bir olayda Başsavcılık tarafından gerekli iş ve işlemleri tam ve zamanında yapılmaması nedeniyle hukuk devleti ilkesinden uzaklaşıldığını, olayın faillerinin tespiti hususunda herhangi bir çaba sarf edilmediğini, kasıt yokluğundan takipsizlik kararı verildiğini ancak suçun hukuki değerlendirmesi ve nitelendirmesi hatalı olup fail tespit edilmeden suçun nitelendirilmesinin yapılmasına olanak bulunmadığını ileri sürmüşlerdir.
40. Tunceli Sulh Ceza Hâkimliği 24/4/2017 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir.
41. İtirazın reddine dair kararın başvurucular vekiline 27/4/2017 tarihinde tebliğ edilmesinin ardından başvurucular 26/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
42. İlgili ulusal hukuk için bkz. Turan Uytun ve Kevzer Uytun, B. No: 2013/9461, 15/12/2015,§§ 36-38; Nesrin Demir ve diğerleri, B. No: 2014/5785, 29/9/2016, §§ 74- 81; Berivan Tedik Yeşiltepe ve diğerleri, B. No: 2015/17206, 31/10/2018, §§ 21-23.
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
43. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Yaşam hakkı" kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"1. Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur...
2. Ölüm, aşağıdaki durumlardan birinde mutlak zorunlu olanı aşmayacak bir güç kullanımı sonucunda meydana gelmişse, bu maddenin ihlaline neden olmuş sayılmaz:
b) Bir kimsenin usulüne uygun olarak yakalanmasını gerçekleştirme veya usulüne uygun olarak tutulu bulunan bir kişinin kaçmasını önleme..."
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
44. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre yaşam hakkını koruyan 2. madde, Sözleşme'nin en temel hükümlerinden biridir ve Avrupa Konseyini oluşturan demokratik toplumların ana değerlerinden birini korumaktadır. AİHM, bu maddenin ihlal edildiğine ilişkin iddiayı en dikkatli incelemeye tabi tutmaktadır. Devlet görevlileri tarafından güç kullanımına ilişkin davalarda yalnızca güç kullanan devlet görevlisinin eylemleri değil aynı zamanda mevcut ilgili hukuksal veya düzenleyici sistem ile eylemin planlanması ve kontrolü de dâhil olayı çevreleyen tüm faktörlerin gözönünde bulundurulması gerekmektedir (Nachova ve diğerleri/Bulgaristan [BD], B. No: 43577/98, 43579/98, 6/7/2005, § 93).
45. Sözleşme'nin 2. maddesinin ikinci fıkrasında da belirtildiği üzere polis memurları tarafından ölümcül bir gücün kullanılması belirli durumlarda haklı görülebilir. Ancak kullanılan güç kesinlikle gerekli olandan daha fazla olmamalıdır yani olayın gerçekleştiği şartlarda kullanılan güç kesinlikle orantılı olmalıdır. Yaşam hakkının temel hak olduğu gözönünde bulundurulduğunda can kaybının haklı görülebileceği durumlar dar yorumlanmalıdır (Nachova ve diğerleri/Bulgaristan, § 94).
46. AİHM, Sözleşme'nin 2. maddesini 1. maddesiyle birlikte yorumlayarak devletin yaşama hakkı kapsamındaki bir olayı etkili soruşturma yükümlülüğünün bulunduğunu kabul etmiştir (McCann ve diğerleri/Birleşik Krallık [BD], B. No: 18984/91, 27/9/1995, § 161).
47. AİHM'e göre bu yükümlülük, sadece bir kamu görevlisinin eylemi veya ihmali sonucu meydana gelen ölüm olayları açısından geçerli değildir (Can ve diğerleri/Türkiye (k.k.), B. No: 27446/12, 25/11/2014, § 37). Devletin doğal olmayan her ölüm olayında -öldürmeme ya da yaşamı korumama yükümlülüklerini ihlal etmemiş olsa da- gerçekleşen ölümün sebebini ve varsa sorumlularını ortaya çıkarmaya yönelik etkili bir soruşturma yapma yükümlülüğü vardır. Ayrıca devletin etkili soruşturma yapma şeklindeki usul yükümlülüğü, maddi yükümlülükten ayrı ve bağımsız bir yükümlülük hâline gelmiştir.
48. AİHM 2001 yılında incelediği bir başvuruda verdiği kararda ise devletin yükümlülüğündeki etkili soruşturmanın ilkelerini belirlemiştir (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, B. No: 24746/94, 4/5/2001). Jordan Prensipleri olarak anılan bu ilkeler, AİHM'in tamamen yeni belirlediği ilkeler değildir. Bunlar, yukarıda belirtilen McCann ve diğerleri/Birleşik Krallık kararından beri önüne gelen davalarda uyguladığı birtakım ilkelerin sistematikleştirilmesinden ibarettir. AİHM'in yaşama hakkı kapsamında etkili soruşturmaya ilişkin belirlediği ilkeler şöyledir:
- Soruşturma makamlarının yaşama hakkıyla ilgili konulardan haberdar olduğunda kendiliğinden harekete geçmeleri (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 105)
- Soruşturma makamlarının bağımsız olmaları (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 106)
- Soruşturmanın sorumluların tespitini ve cezalandırılmasını sağlayabilecek şekilde etkili olması, bu kapsamda olayı aydınlatmaya yarayabilecek bütün delillerin toplanması (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 107)
- Soruşturmanın makul bir süratle tamamlanması (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 108)
- Yürütülen soruşturmanın ve sonuçlarının kamu denetimine açık olması, her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmalarının sağlanması (Hugh Jordan/Birleşik Krallık,§ 109)
49. AİHM, kamu görevlisinin karıştığı kötü muamele veya öldürme olayları için uygun olan yaptırımları seçimlerinde ulusal mahkemelere saygı gösterdiğini ancak eylemin vahameti ile verilen ceza arasında açık bir orantısızlık olduğu durumlarda değerlendirme ve müdahale etme hususunda yetki kullanmasının gerekli olduğunu belirtmektedir (Nikolova ve Velichova/Bulgaristan, B. No: 7888/03,20/12/2007,§ 61).
50. Aynı zamanda AİHM, tüm kovuşturmaların mahkûmiyet ve belirli bir cezaya hükmedilmesiyle sonuçlanmasına yönelik mutlak bir yükümlülük bulunmamasına rağmen ulusal mahkemelerin -kamu görevlilerinin ölüme yol açan ihmalkârlıkları sonucu ortaya çıkan suçlar da dâhil olmak üzere- kişilerin hayatlarını tehlikeye sokan suçları cezalandırmamaya hiçbir koşulda olanak vermemesi gerektiğinin altını çizmektedir. AİHM'e göre kamu güveninin sürdürülmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve kanunsuz eylemlere yönelik herhangi bir tolerans ya da ittifak olduğu görünümünün önlenmesi açısından bu durum hayati önem taşımaktadır (Okkalı/Türkiye, B. No: 52067/99, 17/10/2006).
51. AİHM, bu nedenle yaşam hakkını korumaya yönelik pozitif yükümlülüğün ulusal hukuk sistemlerinin kanuna aykırı olarak herhangi bir kişiyi öldüren ya da ölümcül şekilde yaralayan kişiler hakkında ceza hukukunu uygulayabilme kapasitesini göstermesi gerektirdiğini kararlarında sıkça dile getirir (pek çok karar arasından bkz. Nachova ve diğerleri/Bulgaristan, § 60).
52. AİHM, belirtilen yükümlülüğün yerine getirilip getirilmediğini incelemek için ulusal mahkemelerin bu kararlara varırken hukuk sisteminin caydırıcı etkisinin korunması ve yaşama hakkı ihlallerinin önlenmesinde oynaması gereken rolün öneminin altının çizilmesi amacıyla Sözleşme'nin 2. maddesi uyarınca davaya gereken önemi gösterip göstermediğini ya da ne dereceye kadar gösterdiğini değerlendirmesi görevinin kendisine ait olduğuna vurgu yapmaktadır (Ali ve Ayşe Duran/Türkiye, B. No: 42942/02, 8/4/2008, § 62).
53. AİHM, Sözleşme’nin 2. ve 3. maddelerinin ihlal edildiği iddiasının ileri sürüldüğü başvurularda kendisinin oldukça ihtiyatlı davranması gerektiğini belirtmekte; olayın fail ya da faillerinin cezai sorumluluğu ile devletlerin Sözleşme uyarınca yükümlü olduğu sorumluluğun farklı olduğunu ifade etmektedir. AİHM, bu bağlamda kendi yetkisinin devletlerin Sözleşme kapsamındaki sorumluluğunun belirlenmesiyle sınırlı olduğunu vurgulamaktadır. AİHM'e göre Sözleşme kapsamındaki sorumluluk, uluslararası hukukun ilgili kuralları ve ilkeleri dikkate alınarak Sözleşme'nin amacı ışığında yorumlanması gereken kendi hükümlerine dayanmaktadır. AİHM'e göre devletlerin Sözleşme kapsamındaki sorumluluğu, ulusal mahkemelerin takdir yetkisine sahip olduğu bireysel ceza sorumluluğuna ilişkin iç hukuk sorunlarıyla karıştırılmamalıdır. AİHM birçok kararında, ceza hukuku anlamında suçluluk ya da masumiyet konusunda kararlar vermenin kendi yetki alanına girmediğini ifade etmiştir (Giuliani ve Gaggio/İtalya [BD], B. No: 23458/02, 24/3/2011, § 182).
54. Öte yandan AİHM'e göre gerçekleşen bir ölüm olayı hakkındaki soruşturmanın etkili sayılabilmesi için yerine getirilmesi gerekli ilkelerden birisi de yürütülen soruşturmanın ve sonuçlarının yeterince kamu denetimine açık olması ve ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmalarının sağlanmasıdır (Giuliani ve Gaggio/İtalya, § 304; Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 109; Mustafa Tunç ve Fecire Tunç/Türkiye [BD], B. No: 24014/05, 14/4/2015, § 179).
55. Bununla birlikte üçüncü kişilere ya da başka soruşturmalara zarar verebilecek hassas bilgiler içerdiği durumlarda soruşturma belgelerinin açıklanması veya yayımlanması Sözleşme'nin 2. maddesi kapsamında mutlak bir gereklilik olarak değerlendirilemez. Dolayısıyla soruşturmanın kamuya veya mağdurun yakınlarına açıklığı şartı, soruşturmanın diğer aşamalarında da sağlanabilir (McKerr/Birleşik Krallık, B. No: 28883/95, 4/5/2001, § 129; Giuliani ve Gaggio/İtalya, § 304). Dahası Sözleşme’nin 2. maddesi soruşturma mercilerine, ölenin bir yakınının belirli bir soruşturma tedbirinin alınması için yaptığı her talebi karşılamaları şeklinde bir yükümlülük yüklemez (Ramsahai ve diğerleri/Hollanda [BD], B. No: 52391/99, 15/5/2007, § 348; Velcea ve Mazăre/Romanya, B. No: 64301/01, 1/12/2009, § 113).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
56. Mahkemenin 4/11/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
57. Başvurucular, öncelikle bireysel başvuru formunda ''[A.G.yi] öldüren polis kurşunu'' şeklinde ifadeleri ile yakınlarının silahlı maddi güç kullanan polisler tarafından öldürüldüğünü iddia etmiştir. Başvurucular, bundan başka Başsavcılık tarafından yürütülen soruşturmanın A.G.nin ölümüne ilişkin hususları aydınlatamadığını ve böylece soruşturmanın etkili yürütülmediğini ileri sürmüştür. Başvurucular; devletin etkili soruşturma yürütme yükümlüğü kapsamında olay yerinde bizzat Cumhuriyet savcısı tarafından keşif icra edilmediğini ve olay yerinin incelenmediğini, olay yerinde bulunan boş mermi kovanları üzerinde balistik incelemelerin yapılmadığını, olay tarihinde silah kullanan güvenlik mensuplarının tespit edilerek silahları üzerinde kriminal inceleme yapılmadığını, bu kişiler üzerinden barut vb. delil olabilecek mahiyetteki unsurların toplanmadığını, A.G.nin otopsi raporunda görüleceği üzere atış mesafesinin belirlenemediğini, Başsavcılığa bir tanık listesi sunmalarına rağmen bu kişilerin, A.G.nin annesi ve babası hariç diğer başvurucuların ifadelerinin alınmadığını, başvuruculardan Kıymet Ağın'ın soruşturmaya dâhil edilmediğini, anne ve baba olan başvurucular haricinde diğerlerinin soruşturma sürecinde vekil kaydının yapılmadığını, tebligatın avukata yapılması gerekirken buna uyulmadığını, bir bütün olarak kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda da görülebileceği üzere A.G.nin ölümüne ilişkin hukuksal bir açıklama getirilemediğini, böylece A.G.nin ölümünün aydınlatılmadığını ileri sürmüş ve Anayasa'nın 13., 36. ve 40. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
58. Başvurucular, soruşturmanın yeninden başlatılması ile maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.
59. Bakanlık görüşünde, olaya ilişkin olarak soruşturma süreci ve tazminat davasına ilişkin özet yapıldıktan sonra terör örgütü mensuplarının uzun namlulu silah ve el bombalarıyla polis merkezine ani bir saldırı gerçekleştirdiği, olay yerine gelmek isteyen polis memurlarına ve çevreye ateş açtıkları, güvenlik güçlerinin de terör örgütü mensuplarını etkisiz hâle getirmek amacıyla karşılık verdikleri, bu esnada olay yerinde çok fazla insanın bulunduğu, maktulün de çatışma esnasında vurulduğunun anlaşıldığı, ölüm olayın örgüt mensuplarının açtığı ateş neticesinde mi, güvenlik güçlerinin örgüt mensuplarına karşılık vermesi neticesinde mi gerçekleştiği konusunda net bir tespit yapılamadığı ancak her hâlükârda eylemin başvurucuların yakınlarına yönelik kasıtlı bir eylem neticesinde meydana gelmediğinin anlaşıldığı, bu sonuç karşısında devletin etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülüğünün mağdurlara hukuki, idari yollarının açık olması yeterli olabileceğini, somut olayda etkili giderim yolunun tazminat yolu olup olmadığının ve etkili giderim yolu tazminat yolu olması durumunda bu yolun tüketilip tüketilmediği hususlarının değerlendirilmesinin Anayasa Mahkemesine ait olduğu belirtilmiş; ayrıca Başsavcılığın yapmış olduğu işlemlere işaret edilerek soruşturmanın etkili olup olmadığı değerlendirilmesi yapılırken bu hususların da gözönünde bulundurulması gerektiği ifade edilmiştir.
60. Başvurucular bakanlık görüşüne karşı bir beyanda bulunmamıştır.
B. Değerlendirme
61. Anayasa'nın iddiaların değerlendirilmesinde dayanak alınacak 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, yaşama,.....hakkına sahiptir."
62. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Devletin temel amaç ve görevleri, ...kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
63. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
64. Başvurucuların incelemeye konu olaya ilişkin olarak Başsavcılık tarafından başlatılan soruşturma sırasında verdikleri dilekçelerinde, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptıkları itirazlarında (bkz. § 39), bireysel başvuru formunda (bkz. § 57), Komisyona ve İdare Mahkemesine sundukları dilekçelerinde (bkz. § 35) ileri sürdükleri hususların farklı olduğunun vurgulanması gerekmektedir. Bireysel başvuru formunda başvurucular ''[A.G.yi] öldüren polis kurşununun'' hangi mesafeden atıldığına ilişkin bir açıklamanın ATK raporunda bulunmadığını iddia etmişlerse de Komisyona müracaat ederlerken bu hususta herhangi bir iddiayı ileri sürmeksizin 5233 sayılı Kanun kapsamında istemde bulundukları görülmüştür. Bunun yanında başvurucular, açtıkları tazminat davasında da A.G.nin ölümüne dair güvenlik güçlerinin saldırı karşısında gerçekleştirmiş oldukları silah kullanımına ve A.G.nin ölümüne ilişkin herhangi bir açıklamada ve iddiada bulunulmaksızın "örgüt mensuplarıyla güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada, olay gününde gerekli güvenlik önlemlerinin alınmadığı"nı iddia etmiştir.
65. Mevcut başvuruda, aşağıda yapılan değerlendirmede de ayrıntılarıyla açıklandığı üzere başvurucuların söz konusu iddiaları içinde yer alan ve yaşam hakkının maddi boyutunun incelenebilmesine olanak verecek herhangi bir argümanın bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle başvurunun Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutu kapsamında incelenmesinin gerekli ve yeterli olacağı değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
66. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvuru konusu olayda ölen A.G. başvuruculardan Hıdır Günhan ile Hatice Günhan'ın çocuğu, diğer başvurucuların ise kardeşidir. Bu nedenle başvuruda başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.
67. Başvurunun kabul edilebilirliği ile ilgili olarak ayrıca başvuru yollarının tüketilip tüketilmediği meselesinin incelenmesi gerekmektedir. Bu hususun karara bağlanabilmesi için devletin Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında etkili soruşturma yapma pozitif yükümlülüğünün çerçevesinin ve somut olayda ne şekilde yerine getirildiğinin tespiti gerekmektedir.
68. Kasten ya da saldırı veya kötü muameleler sonucu meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin davalarda Anayasa’nın 17. maddesi gereğince devletin ölümcül saldırı durumunda sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte cezai soruşturmalar yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda, yürütülen idari ve hukuki soruşturmalar ve davalar sonucunda sadece tazminat ödenmesi, yaşam hakkı ihlalini gidermek ve mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 55).Doğrudan güvenlik güçlerinin silah kullanımı ile bağlantılı olup olmadığı tartışmalı olan bir ölümün gerçekleşme koşullarının ve olası cezai sorumlulukların tereddüde mahal vermeyecek şekilde ortaya konması soruşturma yükümlülüğünün ayrılmaz bir gereğidir. Bireyler kendi inisiyatifleriyle hangi hukuk yollarına başvurmuş olursa olsun insanların yaşamını yitirmesine yol açtığı ileri sürülen kişiler aleyhine hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu kişilerin yargılanmaması 17. maddenin ihlaline neden olabilir (Turan Uytun ve Kevzer Uytun, §§ 47, 48).
69. Somut olaya bakıldığında "Olay ve Olgular" (bkz. §§ 8-41) ve "İlkelerin Somut Olaya Uygulanması" kısmında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere (bkz. §§ 76-90) şüpheli bir ölümün söz konusu olduğu ve eylemin terör örgütü mensuplarınca kasıtlı olarak gerçekleştirildiği ihtimalinin de gözardı edilemeyeceğidir. Bu durumda bir ihmalden değil yaşam hakkının kasıtlı olarak ihlal edilmesinden söz edilmesi gerektiğinden devletin üçüncü kişilerin bu tür eylemlerini soruşturma yükümlülüğü bulunduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Söz konusu iddiaların ve ihtimallerin araştırılması hususunda tazminat davasının yeterli olamayacağı anlaşılmıştır. Bunun yanında diğer bir varsayım olarak şüpheli ölüm olayının kamu görevlilerinin eylemleri sonucunda da meydana gelebilme ihtimali bulunmaktadır. Silahlı veya silahsız güç kullanma iddiaları söz konusu olduğunda negatif yükümlülük sadece kasıtlı eylemler bakımından değil kasıtsız eylemler bakımından da ortaya çıkabilmektedir. Buna göre güvenlik güçlerinin kasıtları bulunmasa dahi silahlı veya silahsız maddi güç kullanımları sonucunda ölümün meydana gelmesi durumunda olayın maddi koşullarının tespit edilebilmesi ve ölüm hadisesinin aydınlatılabilmesi için ceza soruşturması gerektirmektedir. Güç kullanımı sonucunda bir ölüm olayının meydana gelmesi durumunda ceza soruşturması ile olayın koşulları ve sorumluluk belirlenmediği takdirde idari yargıda açılacak tazminat davalarında bir başarı şansının bulunduğundan da bahsedilemez.
70. Bu açıklamalar çerçevesinde etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğünün somut olayda ancak bir ceza soruşturması yapılması ile yerine getirilebileceği anlaşılmıştır.
71. Bu itibarla açıkça dayanaktan yoksun olmayan ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmayan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
72. Anayasa Mahkemesi, yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerini dikkate alarak maddi ve usul boyutları bakımından ayrı ayrı incelemektedir. Devletin negatif yükümlülüğü, kamusal bir yetkiyle güç kullanan görevlilerin kasıtlı ve hukuka aykırı bir şekilde hiçbir bireyin yaşamına son vermeme ödevini (öldürmeme yükümlülüğü) içerirken pozitif yükümlülük hem her türlü tehlikeye karşı bireylerin yaşam hakkını korumayı (yaşamı koruma yükümlülüğü) hem de doğal olmayan her ölüm olayının tüm yönleriyle ortaya konulmasına, sorumlu kişilerin belirlenmesine ve gerektiğinde bu kişilerin cezalandırılmasına imkân tanıyan bir soruşturma yapmayı (etkili soruşturma yükümlülüğü) içermektedir. Yaşam hakkının maddi boyutu, negatif yükümlülük ile yaşamı koruma yükümlülüğünü kapsamakta iken yaşam hakkının usul boyutu, pozitif yükümlülüğün bir başka unsuru olan etkili soruşturma yükümlülüğünden ibarettir (Aziz Biter ve diğerleri, B. No: 2015/4603, 19/2/2019, § 58).
73. Etkili soruşturma yükümlülüğünün bir olayda gerektirdiği soruşturma türünün yaşam hakkının esasına ilişkin yükümlülüklerin cezai bir yaptırım gerektirip gerektirmediğine bağlı olarak tespiti gerekir. Kasten ya da saldırı veya kötü muameleler sonucu meydana gelen ölüm olaylarında Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte cezai soruşturmalar yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda, yürütülen idari ve hukuki soruşturmalar ve davalar sonucunda sadece tazminat ödenmesi yaşam hakkı ihlalini gidermek ve mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 55).
74. Bununla birlikte Anayasa'nın 17. maddesi başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı vermediği gibi devlete tüm yargılamaları mahkûmiyetle sonuçlandırma ödevi de yüklemez (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,§ 56).
75. Kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleşen ya da gerçekleştirildiği iddia edilen ölümlere ilişkin soruşturmaların etkili olabilmesi için:
- Soruşturma makamlarının olaya karışmış olabilecek kişilerden sadece hiyerarşik ve kurumsal bağımsız olması değil aynı zamanda soruşturmanın da fiilen bağımsız olarak yürütülmesi (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 96),
- Ceza soruşturmasının etkililiği için soruşturma makamlarının resen ve derhâl harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57),
- Fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olması ve ayrıca her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmalarının sağlanması (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58),
- Olayın sebebinin soruşturma makamlarınca objektif analizinin yapılması ve soruşturma sonucunda alınan kararın elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması, olayda güç kullanımı var ise kararın ayrıca yaşam hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme içermesi (Cemil Danışman, § 99),
- Hukuk devletine bağlılığın sağlanması, hukuka aykırı eylemlere hoşgörü ve teşvik gösterildiği görünümü verilmesinin engellenmesi amacıyla ceza soruşturmasının makul bir özen ve süratle yürütülmesi (Salih Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013, § 30).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
76. Somut olayda, başvurucuların soruşturma sırasında verdikleri dilekçelerinde, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptıkları itirazlarında (bkz. § 39), bireysel başvuru formunda (bkz. § 57), Komisyona ve İdare Mahkemesine sundukları dilekçelerinde (bkz. § 35) ileri sürdükleri hususların farklı olduğunun hatırlanması gerekmektedir. Başvurucular, bireysel başvuru formunda ''[A.G.yi] öldüren polis kurşununun'' hangi mesafeden atıldığına ilişkin bir açıklamanın Adli Tıp Kurumu raporunda bulunmadığını ileri sürmüşlerse de Komisyona müracaat ederlerken bu iddialarından bahsetmeksizin sadece 5233 sayılı Kanun kapsamında istemde bulundukları görülmüştür. Bunun bir devamı olarak başvurucuların açtıkları tazminat davasında da A.G.nin ölümüne ilişkin herhangi bir açıklamada ve iddiada bulunmaksızın "örgüt mensuplarıyla güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada, olay gününde gerekli güvenlik önlemlerinin alınmadığı"nı iddia ettikleri anlaşılmıştır.
77. Bu iddialar ve beyanlara bakıldığında başvurucuların A.G.nin ölümünün güvenlik güçlerinin kasıtlı bir şekilde hedef alması sonucunda gerçekleştiği hususunda makul şüphenin ötesinde bir kanıt sunamadıkları anlaşılmaktadır. Başvurucuların bu aşamada, iddialarını kanıtlamaya yetecek derecede birbiri ile uyumlu, hukuksal olarak itibar edilebilir delilleri aralarındaki nedensellik bağını kurabilecek şekilde sunamadıkları tespit edilmiştir. Bu anlamda A.G.nin devletin hüküm ve tasarrufu altında olmaması ve -ayrıntıları aşağıda yapılan değerlendirmede görülebileceği üzere- devlete yüklenebilecek bir ispat külfetinin somut olayda bulunmadığının belirtilmesi gerekmektedir. Olayın doğuş ve gelişimine dair başvurucular tarafından birbirinden farklı kanun yolu başvuru aşamalarında dile getirilen iddiaların çeşitliliği karşısında somut olayın çözümlenmesinde ölümü çevreleyen maddi koşulların tespit edilmesi ve aydınlatılmasında Başsavcılık tarafından yürütülen soruşturma çok daha önemli hâle gelmektedir.
78. Bu izahatlar sonrasında soruşturma makamlarının şüpheli ölüm olayı üzerine resen harekete geçmesi ve soruşturmanın bağımsızlığı konularında başvurucuların herhangi bir iddiaları bulunmadığı gibi sözü edilen hususlar yönünden başvuruya konu edilen soruşturmada bir eksiklik görülmemiştir. Başsavcılığın bu kapsamda yapmış olduğu işlemler yukarıda (bkz. §§ 8-41) ayrıntılı olarak açıklanmıştır.
79. A.G.nin şüpheli ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delillerin toplanıp toplanmadığı bağlamında ceza soruşturmasının etkililiği ve yeterliliği yönünden aşağıdaki verilerin Başsavcılık dosyasında bulunduğu anlaşılmıştır:
- Bireysel başvuruya konu edilen ve bir polis memuru ile başvurucuların yakınlarının ölümü, bir sağlık görevlisi ile bir başka polis memurunun yaralanması ve kamu malları ile özel şahıslara ait taşınır ve taşınmaz mallarda maddi zararlar oluşumuna sebebiyet veren olay, güvenlik güçleri tarafından başından beri eylem tarzları, amaçları ve neticeleri öngörülen bir plan kapsamında icra edilen bir operasyon sonucunda yaşanmamış; "Olay ve Olgular" kısmında ayrıntılarıyla açıklandığı üzere (bkz. §§ 8-41) A.G.nin ölümü bölücü terör örgütü mensuplarının sivil şahıslara ait bir aracı yağmalayarak gündüz vakti, herkesin ulaşımına açık ve kalabalık olan il merkezinde bulunan Polis Merkezine yapmış oldukları silahlı saldırıya karşılık verilmesi sırasında ani olarak gerçekleşen bir silahlı çatışma eylemleri sonucunda meydana gelmiştir. Olay sonrasında bölücü terör örgütü mensuplarının yanında bulundurdukları silahların, mühimmatın ve el bombalarının nitelikleri ve sayısı geçekleştirmek istenen saldırının boyutuna ilişkin bilgi vermektedir.
- Görüntü İzleme Tutanakları ile diğer materyallerden saldırının başlanması ile bitirilmesi arasında uzun olmayan, kısa bir sürede sonlandırılan bir silah kullanımın olduğu anlaşılmıştır. Tutanakta (bkz. § 29) 11.19.06-11.19.13 dakikaları arasında terör örgütü mensuplarının kullandıkları araçtan inip Polis Merkezine saldırdıktan 10 saniye kadar sonra 11.19.26'da A.G.nin yerde yaralı olarak yattığı belirtilmiştir.
- Olayla ilgili olarak en büyük maddi delil olan mermi çekirdeğinin A.G. üzerinde bütün hâlde bulunmadığı, sadece mermi çekirdeği gömleğinin elde edilebildiği, otopsi raporu(bkz. §§ 14, 15) ve bunun da hangi silahtan atıldığına dair mukayeseye olanak vermediği kriminal inceleme raporundan (bkz. § 18)anlaşılmıştır.
- Dosyada sadece ölüm olayının soruşturulmadığı, saldırı sonrasında il merkezinde çıkan gösteriler nedeniyle de aynı dosyadan soruşturma işlemlerinin yapıldığı, bu nedenle ifadelerine başvurulan hiçbir tanık, başvuruculardan anne ve baba olan müştekiler ile silahlı saldırıya uğrayan Polis Merkezinde bulunan güvenlik güçleri mensupları ve diğer kişilerin tamamının ifadesinden A.G.nin ateşli silah ile ölmesine dair hiçbir somut beyanda bulunmadıkları tespit edilmiştir.
-Ölüm olayının haber alınmasından itibaren resen başlatılan soruşturmada olay yerinin incelenmesi, delillerin muhafaza altına alınması, her türlü maddi deliller üzerinde kriminal incelemeler yapılması Başsavcılığın emir ve talimatları ile Başsavcılık gözetim ve denetiminde uzman kişiler tarafından gerçekleştirildiği anlaşılmıştır.
80. Soruşturmanın gerektirdiği etkinlik ve yeterlilik boyutu kuşkusuz her somut olayın özelliğine göre değişiklik göstermektedir (Mustafa Tunç ve Fecire Tunç/Türkiye, § 181). Bu anlamda şüpheli ölüm olaylarında ölümün gerçekleşme koşullarını ve olay akışını, nedenlerini, ve olayın faillerini tespit edilebilmesi için gerekli olan ve yaşam hakkının pozitif yükümlülüğünün olay anından sonra ortaya çıkan usul boyutu kapsamında her somut olayda baştan itibaren yapılması gerekenlerin nelerden ibaret olduğu ve herhangi birisiveya bazıları yapılmadığı takdirde bu boyutun ihlaline başka hiçbir neden olmaksızın doğrudan sebebiyet veren yapılacaklar listesi oluşturulmasının imkânsızlığı da izahtan varestedir (Mustafa Tunç ve Fecire Tunç/Türkiye, § 176). Devletin bu konudaki yükümlüğünün bir sonuç yükümlülüğü olmayıp bir araç kullanma yükümlülüğü olduğunun bu aşamada özellikle ve önemle vurgulanması gerekmektedir (Jaloud / Hollanda [BD], B. No: 47708/08, § 186; Nachova ve diğerleri/ Bulgaristan, § 160). Nitekim Abik/Türkiye (B. No: 34783/07, 16/7/2013) kararında ve Makbule Kaymaz ve diğerleri/Türkiye (B. No: 651/10, 21/2/2014) kararlarında olay yerinde bir keşif ve olay anına ilişkin bir canlandırma yapılmamış olmasını ihlal nedeni olarak kabul eden AİHM, keşfin yapılmadığı Camekan/Türkiye (B. No: 54241/08,28/1/2014) kararında bu eksikliği bir ihlal nedeni olarak görmemiştir. Abik/Türkiye kararında, deliller arasındaki tutarsızlıklar ve beyanların doğrulanamamasına, Makbule Kaymaz ve diğerleri/Türkiye kararında ise polis ifadeleri ile toplanan kovanların bulunduğu yerler arasındaki farklılık bulunduğuna işaret eden AİHM, olayın koşullarında bir işlevi bulunmayacağı nedeniyle keşif yapılmamasını bir eksiklik olarak görmemiştir.
81. Bu açıklamalar sonrasında özet olarak devletin usul boyutundaki yükümlülüğünün doğal olmayan her türlü şüpheli ölüm olaylarında ölümün hangi nedenlerle ve hangi koşullarda meydana geldiğine dair maddi olayları araştırmak ve ortaya çıkarmak olduğunun, bu yükümlülüğün ise ilgili yargısal mercilere muhakkak soruşturma veya kovuşturmanın iddianame düzenlenmesi veya mahkûmiyet kararı verilmesi gibi belli sonuçlara varma şeklinde yükümlülük yüklemediğinin belirtilmesi gerekmektedir. Anayasa Mahkemesinin bu husustaki görev ve yetkisi ise ilgili yargısal sürecin Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının güvencelerinde aranan hususların sağlanıp sağlanmadığının incelenmesinden ibarettir. Bu değerlendirmenin yapılması sırasında Anayasa Mahkemesi, ikincillik niteliğinin bir gereği olarak kendi değerlendirmesini topladıkları delillere dayanarak olayları tespit etmekle yükümlü yargısal mercilerin değerlendirmelerinin yerine koyamayacağını da vurgulamaktadır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Brecknell/Birleşik Krallık, B. No: 32457/04, 27/2/2008, § 66; Giuliani ve Gaggio/İtaly, § 306; Al-Skeini ve diğerleri/Birleşik Krallık [BD], B. No: 55721/07, 7/7/2011, §§ 161-167; Mustafa Tunç ve Fecire Tunç/Türkiye, §§ 169-182). Anayasa Mahkemesince usul boyutundaki yükümlülüğün yerine getirilmesindeki amaç, somut olay özelinde mağduriyetin giderilmesi yanında devletin gerekli yasal düzenlemeleri oluşturup bu yasal düzenlemelerin uygulanmasını sağlayacak etkili bir mekanizma kurarak yaşamı etkili ve caydırıcı yaptırımlarla koruma altına almasının bir anlam ifade edebilmesini başka bir ifadeyle yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanabilmesini sağlamaktır (Aziz Biter ve diğerleri, § 58).
82. Soruşturma makamlarınca elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analize tabi tutulması yönünden yapılan değerlendirmede Başsavcılık, A.G.nin ölümüne ilişkin olarak mermi çekirdeğinin elde edilemediğine ancak uzun namlulu silah ile yaralandığının anlaşıldığına ilişkin uzman raporlarında belirtilen hususa değinmiş; olayın yaşandığı yerin şehir merkezi olduğunu, günlük insan hareketliliğinin il içinde en yoğun olduğu saatte terör örgütü mensuplarının Polis Merkezine uzun namlulu silah ve el bombaları ile ani bir saldırı gerçekleştirilmesi üzerine güvenlik güçlerinin de terör örgütü mensuplarını etkisiz hâle getirmek amacıyla ateş açtıklarını kabul etmiştir. Başsavcılık ardından muhtemel suçlara ilişkin bir değerlendirmede bulunmuştur.
83. Başsavcılık 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 81. maddesinde düzenlenen kasten öldürme suçunun oluşabilmesi için maktulün fail tarafından doğrudan hedef alınması, öngörülen sonucu bilmesi ve öngörmesinin gerektiği yahut sonucu öngörmesine rağmen "Olursa olsun" iradesiyle hareket ederek olası kasıt ile hareket etmesinin gerektiğini belirtmiştir. Başsavcılık bunun yanında taksirle ölüme sebebiyet verme eyleminde gerekli dikkat ve özenin gösterilmemesi neticesinde ölüm olayının meydana gelmesi, failin neticeyi öngörmemesi ve istememesi yahut öngörmesine rağmen istememesinin gerektiğini de açıkladıktan sonra olayda iki ihtimalin bulunduğuna kanaat getirmiştir.
84. Birinci ihtimal olayın meydana geliş şekline göre A.G.nin teröristler tarafından kullanılan silahlı saldırı sonucunda öldüğüdür. Bu ihtimalde Başsavcılık, olayın faillerinin silahlı saldırıya karşılık veren güvenlik mensuplarının müdahalesi sonucunda ölmesi nedeniyle 5237 sayılı Kanun'un 64. maddesine göre kamu davası açılmasının mümkün olmadığını kabul etmiştir.
85. İkinci ihtimalde ise A.G.nin ölümünün silahlı saldırıda bulunan teröristleri etkisiz hâle getirmek için silahla karşılık veren güvenlik güçlerine ait silahla isabet aldığı değerlendirilmiştir. Başsavcılık, bu durumda güvenlik güçlerinin maktulü hedef alarak doğrudan ateş etmelerinin söz konusu olmadığı, terör örgütü mensuplarının şehrin ana caddesi üzerinde insanların yoğun olarak bulunduğu saat aralığında Polis Merkezine bir nevi intihar saldırısı düzenlediğini, çok sayıda el bombasını polis merkezine atarak polis merkezini taradıklarını, aniden gelişen vahim olay esnasında terör örgütü mensuplarını etkisiz hâle getirmek amacı ve kastıyla güvenlik güçlerinin görevlerinin gereğine uygun silahla karşılık verdiğini gözönünde bulundurarak silah kullanan güvenlik mensuplarının kasıt veya atfı kabil bir kusurunun bulunmadığını, güvenlik güçlerinin maktulü hedef alarak doğrudan ateş etme durumunun söz konusu olmadığını kabul etmiştir.
86. Bu aşamada Anayasa Mahkemesinin doğrudan ilgili soruşturma ve yargılama makamlarının yerine geçecek şekilde delil değerlendirmesini kendisinin yapmasının söz konusu olamayacağı belirtilmelidir. Başka bir ifadeyle Anayasa Mahkemesinin görevi, bu makamların maddi olaylara ilişkin yaptıkları değerlendirmenin yerine kendi değerlendirmesini koymak değildir (Hıdır Öztürk ve Dilif Öztürk, B. No: 2013/7832, 21/4/2016, § 185). Bu konuda asıl sorumlu ve yetkili olanlar, ilk elden olayları inceleyen yetkili adli ve idari mercilerdir. Bunun aksine bir durum, ancak olaya ilişkin kesin ikna edici nitelikte bulguların varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Cemil Danışman, § 58).
87. Somut başvuruda Başsavcılığın söz konusu olaylarla ilgili kanıtların elde edilmesi, görgü tanıklarının ifadelerinin alınması, bilirkişi incelemelerinin yapılması ve gerektiğinde eksiksiz ve detaylı raporlar hazırlanması, ölüm sebebi ile ilgili klinik tespitlerin incelenmesi amacıyla bir otopsi yapılması için imkânları dâhilindeki tüm tedbirleri aldığı, soruşturmada toplanan delillere ve varılan tespitlere göre A.G.nin ölüm olayını çevreleyen koşulların tespiti ve varsa ölüm olayından sorumlu kimselerin belirlenmesi için gerekli tüm adımların Başsavcılık tarafından atıldığı, soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olduğu anlaşılmıştır.
88. Soruşturmaya etkili katılım yönünden yapılan değerlendirmede Başsavcılık, A.G.nin annesi ve babası olan başvurucuların ifadelerine müşteki olarak başvurmuştur (bkz. § 25). Bu başvurucular soruşturma sırasında olayın gelişimine dair bir açıklamada bulunmaksızın A.G.nin ölümünün aydınlatılmasını talep etmişlerdir. Başvurucular soruşturma dosyasına kendileri ve vekilleri aracılığı ile erişme imkânına bu kapsamda talep ve iddialarını ileri sürme, ilgili otopsi raporları ile kriminal raporlara ve diğer tüm belgelere ulaşabilme imkânına sahip olabilmiş; ayrıca kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı tüm iddia ve itirazlarını ileri sürerek kararın hukuksal denetlemesini yapabilmişlerdir. Somut olay bağlamında başvurucuların soruşturmaya etkili olarak katılamadıklarından bahsedilemeyeceği açıktır.
89. Soruşturmanın makul özen ve süratle yürütülmesi yönünden ise somut olaydaşüpheli ölüm olayından haberdar edilir edilmez 4/9/2015 tarihinde derhâl başlatılan soruşturmanın Tunceli Sulh Ceza Hâkimliğinin 24/4/2017 tarihli kararı ile sona erdiği gözetildiğinde soruşturma süresinin makul olduğu değerlendirilmiştir.
90. Anayasa Mahkemesinin Başsavcılığın varmış olduğu sonuçtan farklı bir sonuca varması gerektiğine dair yeterli maddi ve hukuksal delilin bulunmadığı, böylece ilgili yargısal sürecin Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının güvencelerinde aranan hususlarının Başsavcılık tarafından yeterince incelendiği ve değerlendirildiği tespit edilmiştir.
91. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLMEĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 4/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE ile karar verildi.