TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CENAN GÜNHAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/26441)
|
|
Karar Tarihi: 4/11/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Hasan SARAÇ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Cenan GÜNHAN
|
|
|
2. Erdal GÜNHAN
|
|
|
3. Hatice GÜNHAN
|
|
|
4. Hayat GÜNHAN
|
|
|
5. Hıdır GÜNHAN
|
|
|
6. Hüseyin GÜNHAN
|
|
|
7. Kıymet AĞIN
|
|
|
8. Mehmet GÜNHAN
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Doğukan KUDAT
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ölüm olayı hakkında etkili soruşturma
yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 26/5/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucular Hıdır Günhan ve Hatice Günhan 4/9/2015
tarihinde Tunceli il merkezinde bulunan Şehit Nahit Bulut Polis Merkezine
(Polis Merkezi) terör örgütü mensuplarınca yapılan saldırı sırasında çıkan
çatışmada ölen 1983 doğumlu A.G.nin babası ve annesi, diğer başvurucular ise
kardeşleridir.
A. Polis
Merkezine Saldırı
10. 4/9/2015 tarihinde saat 11.20 sıralarında Tunceli il
merkezinde bulunan Polis Merkezine silahlı terör örgütü mensuplarınca yoğun bir
şekilde ateş edilmeye başlanmıştır. Polis Merkezinden karşılık verilmiş ve
çevrede bulunan güvenlik güçlerinden yardım talep edilmiştir. Yapılan operasyon
sonrasında teröristlerden birisi olay yerinde, diğeri ise kaldırıldığı
hastanede ölmüştür.
11. Olaya ilişkin düzenlenen 4/9/2015 tarihli tutanağın
ilgili kısmı şöyledir:
''04. 09.2015 günü saat 11.20 sıralarında İlimiz Merkez
Ş.N.B. Polis Merkezi Amirliği civarında yoğun şekilde silah ve patlama sesleri
gelmesi üzerine Emniyet Müdürlüğümüzden seri şekilde yeteri kadar kuvvetle
Cumhuriyet Caddesini takiben Polis Merkezi istikametine gelindiği esnada Polis
Merkezinin Ön giriş kapısının önünde yere eğilmiş vaziyette leşker kıyafetli,
silahlı (Kaleşnikof), hücum yelekli (2) teröristin [h]izmet otosunu Ford Ranger
[m]arka aracımıza doğru hedef gözeterek 9-10 el ateş açılmış, aynı anda sürücü
tarafında sol cama hedef gözeterek atış yapılmıştır. Aracımızın hemen
arkasından yaya, silahlı ve çelik yelekli olarak intikal eden görevlilerimiz
tarafından Polis Merkezi girişinde yerde çömelmiş vaziyette ateş açan (2)
terörist görevlilerimizce kendilerine doğru atış yapılması üzerine silah
kullanılarak her (2) teröristte etkisiz hale getirilmiştir. Alınan ilk
bilgilerde Cumhuriyet Caddesi üzerinde bulunan... market civarından ateş
geldiği tespit edilmiş, aynı bölgede yaralı bir bayanında pikap tarzı bir
araçla olay yerinden uzaklaştırılarak devlet hastanesine intikal ettirildiği
isimin ise alınan ilk bilgilerde [A.G.] olduğu belirtilmiştir.
Teröristlerin yaptığı ilk saldırı esnasında
Polis Merkezinde görevli [M.S.K.]
isimli Polis Memuru ve yine Polis Merkezinde... görevli polis memuru ateşli
silah yarası ile yaralanmış, ... sicil sayılı polis memurunun ise muhtemel
şarapnel parçaları ile sağ el kısmından, ... sicil sayılı polis memuru araca
atılan ilk atış esnasında sol omuz kısmından yüzeysel sıyrık şeklinde
yaralanmıştır. Durumu ağır olan [M.S.K.] isimli polis memuru derhal 112
unsuru gelmediğinden ekip otomuzla hastaneye sevki sağlanmıştır. Polis memuru [M.S.K.]
ilimiz Devlet Hastanesinde yapılan müdahalelere rağmen şehit olmuştur....[S]icil
sayılı polis memurunun yarasının hafif olduğu gözlemlenmiştir.
Olay yeri görevli ekiplerimizce yeni
patlama ve saldırılara karşı güvenlik çemberi altına alınmak istense de etkisiz
halde olan teröristlerin yakınlarında ...şeklinde grup sloganlar atmış ara ara
taşlamada yapmışlardır. Etkisiz haldeki tuzaklama ihtimaline karşı olay yerini
güvenlik altına almaya çalıştığımız esnada... Milletvekili [A.Ü.], Tunceli Belediye sözde eş
başkanı [N.A.] ve yanında bulunanlar kalabalığa ve biz görevlilere .....
şeklinde sloganlar attırmışlardır ... Kendileri defaten uyarılmasına rağmen
ikazlarımıza aldırış etmemişlerdir. Olay yerine intikal eden 2 adet 112 unsuru
ile etkisiz hale getirilen teröristler ilimiz devlet hastanesine intikal
ettirilmişlerdir. Hastane görevlilerinden alınan ilk bilgilerde teröristlerden
bir tanesinin hayatta olduğu tıbbi müdahalenin yapıldığı bilgileri elde
edilmiştir. Konu hakkında günün Nöbetçi Savcısına ilk bilgiler verilmiş, talimatları
doğrultusunda çalışmalara başlanmıştır.
Olayla ilgili çalışmalarımız devam
ettiği esnada polis Merkezine kendiliğinden gelen [A.H.A.] ve [İ.C.K.] isimli
şahıslar 04.09.2015 günü saat 10:30 sıralarında [A.H.A.] isimli şahsa
ait olan plaka sayılı Ford Connect marka araç ile Nazımiye yol ayrımında Rabat
Mevkii olarak tabir edilen yerde 4 adet silahlı ve teçhizatlı BTÖ mensupları
tarafından araçlarının gasp edildiğini 2 teröristin araç ile ayrıldığını, diğer
2 teröristin yanlarında kalarak onları alıkoyduğunu, hatta araçla gidin
teröristlerin kendilerine ait cep telefonlarını da aldıklarını ilk
görüşmelerinde belirtmişlerdir.
Teröristlerin ... plaka sayılı araçla
polis merkezi civarına geldikleri anlaşılmıştır. Olay yerinde yapılan
incelemelerde ise etkisiz hale getirilen teröristlerin yanlarında 2 adet uzun
namlulu silah, hücum yeleği, çok miktarda bu silahlara ait fışek, polis merkezi
bahçesi içerisinde 2 adet savunma tipi mandalı çekilmiş ancak patlamamış
savunma tipi el bombası, 1 adet patlamış parçaları mevcut savunma tipi el
bombası, 1 adet kullanıma hazır vaziyette savunma tipi el bombası olduğu
görülmüş, ayrıca inceleme ve çalışmalar Olay inceleme ve Bomba uzmanı
ekiplerince yapılmıştır. Ayrıca gasp edilerek olayda kullanıldığı belirtilen plaka
sayılı araçta ayrıntılı inceleme uzman ekiplerce yapılmıştır.
İş bu Olay Tutanağı tarafımızdan tanzim
edilerek altı birlikte imza altına alınmıştır.''
B. Tunceli
Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) Tarafından Başlatılan Soruşturma
12. Olayla ilgili olarak Başsavcılık tarafından aynı gün
içinde derhâl soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma kapsamında olay yeri, uzman
ekipler tarafından olay tarihinde incelenmiş; krokiler çizilmiş, ayrıntılı ve
açıklayıcı şekilde bulgu ve delil listeleri tanzim edilmiş, fotoğraf ve kamera
kayıtları alınmıştır. Bu kapsamda Bomba İmha ve İnceleme Büro Amirliği
tarafından olay yeri incelenmiştir. Bunun yanında silahlı saldırılarda ölen
teröristlerin svap örnekleri de alınmış ve bu örnekler üzerinde kriminal incelemeler
yapılmış, yapılan işlemlere ilişkin ilgili rapor ve tutanaklar soruşturma
dosyasına intikal ettirilmiştir. Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube
Müdürlüğünün 21/9/2015 tarihli raporunda her iki saldırganda da atış
artıklarına rastlandığı belirtilmiştir.
13. Aynı tarihte yapılan olay yeri incelemesi sonucunda
düzenlenen rapor şöyledir:
''04. 09.2015 günü Saat 13: 10
sıralarında haber merkezi görevlisinin; Şehit Nahit Bulut Polis Merkezi
Amirliğine yönelik gerçekleştirilen 'Silahlı Terör Saldırısı Olayı' ile ilgili
olarak olay yerinde gerekli incelemenin yapılması gerektiğini tarafımıza
bildirmesi üzerine; Olay yeri İnceleme ve Bomba ekipleri ...olarak olay yerine
intikal edildi.
Olay yerindeki bulunan görevlilerden
alınan bilgiye göre; ellerinde' uzun i namlulu silah olan iki erkek şahsın
Metalik gri 62 ...otonun saat 10:30 civarıgasp edildiği bilgisi alındı) otodan
inerek Polis merkezine saldırıda bulundukları ve burada bulunan görevlilerce
karşılık verildiği bilgisi alındı.
Olay yerinde Bomba uzmanları tarafından
gerekli emniyet tedbirleri ve kontroller yapıldıktan sonra olay yeri
incelemesine birlikte başlanıldı.
Olay yerinin Cumhuriyet Caddesi
üzerindeki Şehit Nahit Bulut Polis Merkezi Amirliği ve önü olduğu, Polis
Merkezi ön Nöbet kulübesinin önü kaldırım üzerinde yaklaşık 12 cm çapında
kaldırımın zedelenmiş (patlama noktası) olduğu, bu kısımda yoğun kanlı bölge,
(burada saldırı yapan ve yaralanan iki erkek şahsın Ambulans ile ; Tunceli
Devlet Hastanesine intikal ettirildiği ve birisinin ex olduğu bilgisi alındı)
olduğu, , aynı yerde bu şahıslara ait olabilecek olan; birinde O 59686 ibare
yazılı atım yatağında bir adet Fişek olan birbirine kolibant ile yapıştınlmış
ikili şarjör takılı, şarjör içinde 35 adet fişek olan uzun namlulu kanlı silah,
diğeri üzerinde U- 89742 ibare yazılı atım yatağında bir adet Fişek olan
birbirine san kolibant ile yapıştırılmış ikili şarjör takılı, şarjör içinde 5
adet fişek bulunan toplam iki adet uzun namlulu silah olduğu, aynı yerde,
üzerinde kana benzer leke bulunan birbirinesarı koli bantla yapıştırılmış ikili
siyah renkli şarjör ve içerisinde 8 adet fişek, yanında 2 adet siyah renkli
birbirine sarı koli bantla yapıştırılmış içi boş şarjörler, ; aynı yerde
üzerinde bant parçaları yapışık olan siyah renkli bozuk içerisinde 23 adet
Fişek olan bir adet şarjör, bunun yanında iki adet siyah renkli birinin içinde
30 adet diğerinin içinde iki adet fişek olan şarjörler olduğu, bu şarjörlerin
yanında aynı şahıslara ait olan iki adet haki renkli palaska ve üzerinde dörtlü
kütüklük ve şahısların üzerinden çıkan ayrıntıları bulgu sayfasında yerleri
krokide belirtilen kanlı giysiler ve bir adet Mekap ibareli kanlı bir çift spor
ayakkabısı olduğu, polis merkezi önü kaldırım ve Cadde üzerinde ayrıntıları
bulgu sayfasında, yerleri krokide belirtilen bazıları deforme bazılarının
üzerinde kan olabilecek lekeli çok miktarda kovanlar, Fişekler ve birkaç adet
patlayıcı madde parçaları olduğu, polis merkezi araç girişi tam karşı duvar
dibinde bir adet sarı renkli üzerine siyah bant yapıştırılmış patlamamış bir
adet el bombası, polis merkezi giriş kapısı yanı demir ızgara üzerinde
kahverenkli bir adet patlamamış el bombası ve yanında parçaları, polis merkezi
bahçesine yaya girişi olan demir kapı yan tarafı iç kısımda duvara bir metre mesafede
sarı renkli üzerine siyah bant yapıştırılmış bir adet patlamamış el bombası
olduğu, Polis Merkezi bahçesinde yerde ayrıntıları bulgu sayfasında yerleri
krokide belirtilen bazıları deforme çok miktarda kovanlar, mermiler ve birkaç
adet patlayıcı madde parçaları olduğu, Olay esnasında yaralanan Polismemuru [M.S.K.nin] ambulans ile Tunceli
Devlet Hastanesine intikal ettirilmiş burada yapılan tüm müdahalelere rağmen
kurtarılamayıp şehit olduğu bilgisi alındı) olduğu yer olan Polismerkezi
bahçesi yan tarafı dinlenme bölümünde yerde yoğun kanlı bölüm olduğu, Şehit [M.S.K.ya]
ait olduğu belirtilen mavi renkli bir çift spor ayakkabısı, aynı yerde üç adet
deforme olmuş fişek çekirdeği olduğu, Merkez amiri odası balkonunda 5 adet
kovan olduğu görüldü. Polis merkezi bahçesi ön cephesini çevreleyen telleri
tutan demir direkler üzerinde toplum 10 adet mermi giriş çıkış delikleri,
ziyaretçilerin kontrolünün yapıldığı x ray cihazı iç kenarında bir adet mermi
sekme izinin olduğu, yine ön nöbet kulübesi zırhlı camlarında kuzey, güney ve
batı cephelerinde isabet izleri olduğu batı cephesindeki zırhlı camın çatlak
durumda, kulübe dış duvarında mermi sekme izlerinin olduğu, Polis merkezi giriş
kapısı camında 4 adet isabet, ön cephede giriş katta iki adet pencere camının,
en üst katta bir adet pencere camının kırılmış durumda olduğu, bina cephesinde
12 adet mermi isabet izi olduğu görüldü. Ayrıca olay ile alakası olabilecek
Tunceli İl Emniyet Müdürlüğü Personel giriş tarafı Nöbet kulübesi....önünde bir
adet haki renkli silah askısı olduğu görüldü. Olay yerinin bu haliyle fotoğraf
kamera ve kroki ile tespiti yapıldı.
Olay yeri olan Polis Merkezi önünde ve
olayda bazı araçlarda isabet ve hasarlar meydana gelmiş olduğu, bu araçlarda
yaptığımız incelemede; Polis merkezi Personeline ait olan ...plakalı ...otunun
sağ ön tekerinin havasının inik durumda, sağ ön kapı üzerinde bir adet mermi giriş,
sağ ön teker üzerinde bir adet mermi giriş bir adet sekme izi, oto sol arka
kapı camı üst kısmında bir adet mermi giriş çıkış (cam kırılmış) deliği, kapı
üzerindeki rüzgarlığın kırık şekilde olduğu, [A.H.A.ya] isimli şahsa ait olan ve saldırı yapan
şahıslar tarafından gasp edildiği belirtilen ...plakalı beyaz renkli Ford
Connect marka oto arka camının kırılmış olduğu arka metal kısmında bir adet
giriş çıkış deliği, oto ön cam üzeri tavan kısmında bır adet mermi giriş çıkış
deliği, oto ön tampon sağ ve sol tarafında hasar meydana gelmiş olduğu görüldü.
Ayrıca oto içerisinde arka koltuk üzerinde müştekinin kendisine ait olmadığını
belirttiği kamuflaj çanta içerisinde bir adet STEINER ibareli yeşil renkli
dürbün, oto ön konsol üzerinde bir adet Marlboro ibareli içi boş sigara paketi,
bir adet gri renkte CLIPPER ibareli çakmak olduğu görüldü. Oto ön koltuklar
arasında birinin üzerinde siyah kılıf olan ıphorıe ibareli iki adet oto ön
konsoluna monteli bir adet nokıa ibareli toplam üç adet cep telefonu olduğu,
oto arka koltuk üzerinde ve bagaj kısmında birkaç adet plastik pet şişeler
olduğu görüldü. Oto üzerinde yaptığımız teknik incelemede oto ön kapı camı dış
yüzeyi üzerinden bir adet, siyah kılıfı olan iphone ibareli cep telefonu
üzerinden bir adet olmak üzere iki adet parmak izi tespit edildi.
Olayda Şehit olan [M.S.K.ye] ait olduğu belirtilen
...marka otunun sağ arka teker üstü kaporta üzerinde bir adet çizik, oto sağ ön
tekerinin havasının inmiş durumda, teker üst kısmı kaporta üzerinde iki adet
sekme izi, oto sağ ön kapı üst kısmı direk üzerinde bir adet mermi, giriş
deliği, oto sağ ön far camında iki adet mermi giriş çıkış deliği, oto ön cam
sol tarafında bir adet mermi giriş çıkış deliği, oto dreksiyon üzeri ön kısmın
monte yerinden çıkmış durumda olduğu bu kısımda bir adet sekme izi olduğu, oto
bagaj kısmında bir adet 36 3354 ibareli uzun namlulu silah ve bir adet çelik
yeleği olduğu görüldü.
Güvenlik Şube müdürlüğüne ait olduğu
belirtilen 62 ... plakalı otonun : sağ tarafın arka kelebek, arka kapı, ön kapı
camları ve oto ön camının kırılmış, oto sağ ön teker üzeri kaportasının içe
doğru çökük şekilde olduğu, arka sağ far kenarı kaporta çökük şekilde olduğu
yine oto ön sol arka kapı camnun kın olduğu görüldü.
[A.K.ya] ait olan ...beyaz renkli
marka otunun sağ arka teker üst kısmı kaporta üzerinde bir adet mermi sekme
darbedeliği olduğu görüldü. Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğüne ait 62 ... plakalı
zırhlı otobüsün bariyere çarpması sonucu oto sağ arka tampon, sağ arka far
koruma, sağ orta bagaj kapağı, sağ arka kapı arkasında darbe izlerinin olduğu,
oto arka sağ üst köşesinde sert cisim izi darbe izi olduğu görüldü.
Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğüne ait Toma 7
aracın sağ arka köşesinde zırh üzerinde yırtık olduğu görüldü. otoların bu
haliyle fotoğrafları çekildi.
Olay yerinde ve otolarda tespit edilen
ayrıntıları bulgu sayfasında yerleri krokide belirtilen tüm bulgular ilgili
birimlerde gerek i inceleme yapılması için gönderilmek üzere usulüne uygun
şekilde paketlendi.
Tunceli Devlet Hastanesinde bulunan ex
olan erkek şahsın on parmak basım izleri, kan numunesi, el svapları, fotoğraf
ve kamera görüntüleri, Şehit [M.S.K.nin] kan numunesi fotoğraf ve kamera görüntüleri
alındı. Ayrıca Hastanede yaralı şahıs üzerinden düşmüş olduğu belirtilen bir
adet mermi çekirdek Dr. [İ.D.] isimli doktor tutanağı ile teslim alındı.
Yine olay esnasında yaralandığı bu gün itibarı ile Hastanede ex olduğu
belirtilen [A.G.] isimli bayan şahsında; günün Nöbetçi C.Savcısı
talimatı ile fotoğraf ve kamera görüntüleri ve on parmak basım izlerinin
alınarak çalışmalara son verildi.''
14. Başsavcılık tarafından 5/9/2015 tarihinde diğer
cesetlerin yanında A.G.nin bedeni üzerinde gerçekleştirilen adli muayene işlemi
sonucu düzenlenen raporun ilgili kısmı şöyledir:
"...
GÖĞÜS, KARIN VE SIRT BÖLGESİNİN
İNCELEMESİNDE: Sağ köprücük kemiği altında santral ven katater giriş yeri
olduğu tahmin edilen delik mevcut. Batında orta hattan sol batın alt katrana
uzanan yaklaşık 15x20 cm uzunluğunda insizyon hattı mevcut. İnsizyon hattında
yağ dokusuna benzeyen görünüm saptandı. Sırt bölgesinde orta hatta torokalden
lomber bölgeye uzanan yaklaşık 15-20 cm’ lik insizyon hattı mevcut. İnsizyon
hattından 2-3 cm’ den aşağıda 0,3 x0,3 cm’ lik ebatlarında muhtemel diren
takılmasına bağlı olduğu düşünülen kesi mevcut. Göğüs, karın ve sırt bölgesinde
yaygın ölüm morlukları olduğu görüldü. Başkaca bir patolojiye rastlanmadığı
görüldü.
...
BİLİRKİŞİ DOKTORLARDANSORULDU:
ORTAK BEYANLARINDA: Cumhuriyet savcısı
ile yapmış olduğumuz tespitlere katılıyoruz. Boynun kırık olup olmadığını tam
olarak tespit edemedik, ayrıca mevcut şartlara göre kesin ölüm nedeninin tespit
edilememesi ve klasik otopsi yapma imkanının da bulunmamamı nedeniyle kesin
ölüm nedeninin tespiti için Adli Tıp Kurumuna gönderilmesinin uygun olacağı,
.... kanaatine varıldığında klasik otopsi işlemi yapılmak üzere Malatya Adli
Tıp Grup Başkanlığına görevli memur nezaretinde gönderilmesine ....karar
verildi."
15. Malatya Adli Tıp Kurumunda 5/9/2015 tarihinde icra
edilen otopsi sonucunda düzenlenen 11/3/2016 tarihli raporun ilgili kısmı
şöyledir:
'' ...
1- Sırtta orta hatta L2 omur hizasında 1
cm çaplı ateşli silah mermisi giriş yarası olduğu,
2-Göğüs sol alt kadranda meme başı
hizasında kosta kavsinde tarif edilen cerrahi kesi içinde muhtemel ateşli silah
çıkış yarası olduğu görüldü.
...
SONUÇ
4/9/2015 tarihinde teröristlerin polis
merkezine silahlı saldırı düzenledikleri sırada ateşli silah yaralanması
olduğu, hastaneye kaldırıldığı, yapılan müdahalelere rağmen öldüğü bildirilen
ve 5/9/2015 tarihinde Grup Başkanlığımızda otopsisi yapılan Hıdır kızı, [A.G.nin] adli evrakının tetkiki,
otopsi bulguları ve alınan örneklerin histopatolojik ve toksikolojik inceleme
sonuçlarının birlikte değerlendirilmesi sonucunda;
...1-Kanda; a- Alkol(Etanol, Metanol)
bulunmadığını, b- Sistematikteki maddelerin aranmış olup bulunmadığını,
2-Mesane Yıkama Suyunda; Sistematikteki
maddelerin aranmış olup bulunmadığını,
3-İçorganlarda, Safrada ve Mide muhtevasında;
Sistematikteki maddelerin aranmış olup bulunmadığını,
2. Kişinin vücuduna 1(bir) adet ateşli
silah mermisi isabet etmiş olup, oluşturduğu yaralanmanın tek başına ölüm
meydana getirir nitelikte olduğu,
3. Ateşli silah mermisi elbiseli bölgeye
isabet etmiş olduğundan atış mesafesi tayini yapılamadığı, kesin atış mesafesi
tayini isteniyorsa olay anında kişinin üzerinde bulunan elbiseler üzerinde
gerekli fiziksel ve kimyasal incelemelerin yaptırılmasının uygun olduğu,
4. Cesetten üzerinde yiv ve set izleri
bulunan uzun namlulu silah mermisi ile uyumlu şekilde olan çok ileri derecede
deforme ortadan ikiye katlanmış arka yarısı daha fazla deforme olmakla birlikte
ön yarısında uç kısmı yana hafif şekilde yatık olan, merminin ön yarısında uç
kısmın yatık olduğu yönün tersinde sarı renkli metalik boya görünümünün
kaybolduğu koyu gri renkli görünümün izlendiği deforme alan bulunan 1 adet
mermi gömleği elde edildi. (Malatya Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildi.)
Cesetten steril gazlı beze damlatılmış ve kurutulmuş kan örneği alındı.
(Malatya Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildi.)
5. Kişinin ölümünün ateşli silah mermisi
yaralanmasına bağlı omur kırığı ve medulla spinalis hasarı ile birlikte iç
organ ve büyük damar harabiyetinden gelişen iç ve dış kanama ve beyin kanaması
sonucu meydana gelmiş olduğu kanaatini bildirir rapordur.''
16. A.G.nin vücudundan çıkarılan, deforme olmuş bir mermi
gömleği Başsavcılık tarafından adli emanete alınmıştır.
17. Başvurucular vekili, ölünün adli muayenesi raporu ile
otopsi raporunun birer suretini almak üzere 14/10/2015 tarihinde Başsavcılığa
müracaat etmiş ve kendisine belgelerin birer sureti verilmiştir.
18. Başsavcılık olay yerinden elde edilen silahlar, kovan
ve fişekler üzerinde Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü Kriminal
Laboratuvarlarında incelemeler yaptırmıştır. Söz konusu 15/1/2016 tarihli
kriminal inceleme raporunda özetle saldırganlardan ele geçirilen silahların Kalaşnikof
marka, seyyar dipçikli, ayarlı gezli, mandal marifeti ile tektek ve seri olarak
atış yapabilen tüfek olduğu, atışlarına engel mekanik herhangi bir arızalarının
bulunmadığı, tatbikî atışlarda çap ve tipine uygun fişekleri patlattıkları,
netice itibarı ile tüfeklerin 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar
ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a göre yasak niteliğini haiz ve
aynı Kanun'un 14. maddesinin ikinci fıkrasındaki vahim silahlardan olduğu,
birlikte gönderilen, kapsülü sağlam toplamda 110 fişeğin 7,62x39 mm çap ve tipinde
olup çap ve tiplerine uygun ateşli silahlarda kullanılmak üzere imal edildiği,
olay yerinden toplanan 7,62x39 mm çap ve tipinde 170 kovanın 7,62x39 mm çap ve
tipinde fişek atan uzun namlulu (Kalaşnikof marka vb.) ateşli silahlarda
kullanılmak üzere imal edilen fişeklere ait kovanların olduğunun belirtildiği,
yapılan incelemede bu kovanların yedi ayrı silahtan atıldığının anlaşıldığı,
toplamda 100 kovanın saldırganlardan ele geçirilen silahlardan atıldığının
belirlendiği, 1 mermi çekirdeği gömlek parçasının makroskopta yapılan
incelenmesi neticesinde 7,62 mm çaplı fişek atarın içinde setler bulunan ateşli
silah namlusundan çıkmış olduğu ancak çarpma, kopma ve sürtünmeden dolayı
üzerinde bulunan teşhis ve tespite elverişli nitelikteki karakteristik izleri yitirdiği
görülmüş olup söz konusu mermi çekirdeği gömlek parçası üzerinde hangi silahtan
atıldığının tespiti yönünde mukayeseli bir inceleme yapılmasının mümkün
olmadığı belirtilmiştir.
19. Başsavcılık olay günü silahlı saldırı sonucu meydana
gelen ölüm olayı ve sonrasında çıkan gösterilerle ilgili olarak iki ayrı suçtan
soruşturma başlatmıştır. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara göre
(takipsizlik kararı) cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden
yoksun kılma, devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma, tehlikeli maddeleri
izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme, sayı ve nitelik bakımından vahim
olan silah veya mermilerin satın alınması, taşınması, bulundurulması, nitelikli
yağma, kasten öldürme suçlarından dört şüpheli hakkında; görevi yaptırmamak
için direnme suçundan ise sekiz şüpheli hakkında soruşturma yürütülmüştür.
20. Olay günü çıkan arbede nedeniyle aynı dosya üzerinden
başlatılan soruşturmada şüpheli olarak ifadesine başvurulan E.A.nın 23/10/2015
tarihli ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
''...[B]en Tunceli Disk Genel İş Şube
Başkanıyım. olay günü sendika üyemizin kardeşinin yaralandığını duydum. Duyar
duymaz olay yerine yardım etmek için gittim. Ben yaralı vatandaşa odaklandığım
için karakolun önünde kimseyi görmedim. yaralı olan vatandaşı hastaneye
götürebilmek için araç baktım. [Marketin] önünde bulunan pikap aracın
şoförü ve anahtarının bulunmaması nedeniyle yola doğru koştum. Çevredeki
vatandaşlar da araç yok mu diye bağırıyordu. Yolda çalışır vaziyette durup
bekleyen beyaz renkli pikabı görünce şoför kapısını açarak yaralı olduğunu ve
hastaneye götürmemiz gerektiğini söyledim. İçerdeki şoför bana gelemem işimiz
var, kapıyı kapat, kapıyı kapat diye seslendi. Ben de kapının önünden çekildim.
Kapıyı kapatıp hareket ettiler. Daha sonra ben tekrar olay yerine vatandaşın
yaralı olduğu yere devam ettim. Ancak benim aracı durduğum yer ile karakol
arasında epeyce bir mesafe vardı. Söz konusu araçtakilerin iddia ettiği gibi
ben polisler geliyor diye bağırmadım. Zaten bulunduğum yer itibarı ile
karakoldan duyulması ve görülmesi mümkün değildi. Kesinlikle üzerime atılan
suçlamaları kabul etmiyorum...''
21. H.A.nın da aynı suçun şüphelisi olarak 23/10/2015
tarihinde ifadesine başvurulmuştur. Bu kişinin ifadesinin ilgili kısmı
şöyledir:
''Olay günü ben Merkez'de bulunan
...Bankasının önündeydim. Aniden silah sesleri duydum. Yola doğru baktığımda
bir bayanın yerde yattığını gördüm. Bulunduğum yere çok yakın olan ... Marketin
üst katında bulunan cep telefonu tamir dükkanında kız kardeşim çalışmaktaydı.
Yerde yatan bayanı bir anda ona benzettim ve bakıp yardım etmek için yanına
gittim. Yanına gittiğimde yüzüstü yerde yatıyordu. Yaralanmıştı. Kardeşimin
olmadığını anladım. Tişörtümü çıkartıp yarasına müdahale ettim. Daha sonra
yaralı olan bayanı Hastaneye götürebilmek için yoldan araç çevirmeye çalıştım.
Bana göstermiş olduğunuz fotoğraflardaki beyaz araca yaralı olan bayanı
hastaneye götürmek için müdahale ettim. Ancak araç durmadı. Aracın polis aracı
olduğunu bilmiyordum. Daha sonra yaralı bayanı yine orada bulunan bir pikabın
kasasına koyduk. Ambulans gelince de ambulansa bindirdik. Daha sonra ben yolun
karşısında bulunan manavın bulunduğu tarafa geçtim.''
22. 12/11/2015 tarihinde tanık olarak ifadesine
başvurulan Ç.A.nın ifadesi şöyledir:
''4/9/2015 tarihinde Tunceli il
Merkezi'nde meydana gelen karakol saldırısı sırasında ben merkezde Sanat
Sokakta yürümekteydim. Silah seslerini duyunca silah seslerinin geldiği tarafa
doğru yöneldim. Daha sonra belediye iş hanının ikinci katına çıktım. Bulunduğum
yerden olay yeri görünüyordu. Tunmar isimli marketin önünde bir bayanın yaralı
olduğunu ve insanların yardım etmek için önce Tunmar'ın önünde bulunan pikaba
koyduklarını, daha sonra pikabın anahtarını bulamayınca bekleyip ambulansa
yerleştirdiklerini gördüm.
Bir süre sonra aşağıya inip karakolun
karşı tarafında bulunan taksi durağının önünde biriken kalabalığın yanına
gittim. Kalabalığın içerisinde daha önceden tanıdığım Erkan Yılmaz da vardı.
Yaralı kadına müdahale edilmeye çalışılıyordu. O sırada yaralı bayanın az
ilerisinde beyaz bir araç göründü, önce durdu, daha sonra karakol o tarafa
doğru döndü ve tekrar silah sesleri duyduk. Beyaz aracın tarandığını gördüm.
İlk gördüğümde beyaz araç durur
vaziyette idi. Etrafında kalabalık bir grup vardı. Herhangi birinin beyaz araca
müdahale edip etmediğini görmedim. Beyaz aracın polis aracı olup olmadığını
bilmiyordum. Yaralı kadının bulunduğu yere yaklaşık 30 metre mesafede
duruyordu. Aracın kapılarının açılıp açılmadığını görmedim. Bulunduğumuz sırada
'bunlar polis' diye bağıran biri olup olmadığını duymadım. Benim olayla ilgili
görgüm ve bilgim bunlardan ibarettir.''
23. Aynı tarihte ifade veren Y.G.nin ifadesi şöyledir:
''Ben Tunceli Belediye'sinde işçi olarak
çalışmaktayım. 4/9/2015 tarihinde meydana gelen karakol saldırısı sırasında
belediyede idim. Silah sesleri duyulunca merak edip sesin geldiği tarafa doğru
yöneldim. Ziraat Bankası'nın bahçesine kadar gidebildim. O sırada beyaz bir
araç geldi. Daha önceden tanıdığım [E.Y.] beyaz aracın şoför kapısını açtı. Daha sonra kapı
hemen kapandı. Bu sırada ben herhangi bir konuşma olup olmadığını duymadım.
Daha sonra [E.Y.] yaralı şahsın yanına doğru yöneldi. O sırada herkes
yaralıya müdahale etmek için bağırışıyordu. Panik halinde idi. Beyaz araç
hareket ettikten sonra silah sesleri gelince ben tekrar geriye döndüm. Olay
sırasında görmüş olduğum beyaz aracın polis aracı olup olmadığını bilmiyorum.
Benim olayla ilgili bilgim ve görgüm bundan ibarettir."
24. Başsavcılık tarafından alınan diğer ifadelerden
A.G.nin ölümüne ilişkin olarak doğrudan somut bilgiler içeren başka bir beyanın
olmadığı anlaşılmıştır.
25. Başvurucular Hıdır Günhan ile Hatice Günhan'ın
5/1/2016 tarihinde verdikleri ve içerikleri aynı olan ifadeleri şöyledir:
''...Kızım[ı] 4/9/2015 tarihinde Tunceli
Merkezde teröristler tarafından karakola düzenlenen saldırı esnasında çıkan
çatışma neticesinde 5/9/2015 tarihinde kaybettim. Kızımın ölmesine sebebiyet
veren kurşunun kimin silahından çıktığı belli değil. Bunun tespit edilmesini
faillerinin cezalandırılmasını istiyorum. Davacı ve şikayetçiyim.''
26. Bu başvurucuların haricindeki diğer başvurucuların da
ifadelerinin alınması talebini içeren 27/4/2016 tarihli dilekçe Başsavcılığa
verilmişse de bu talebin yerine getirildiğine dair bir veriye ulaşılamamıştır.
Başvurucular ayrıca aynı tarihte ikinci bir dilekçe vermiştir. Söz konusu
dilekçede başvurucular ''Tunceli Şehit Nahit Bulut Polis Merkezi Amirliği
bina veya eklentileri dahilinde müteveffa [A.G.nin] asli fail veya
failleri konumunda bulunan polisler tarafından doğrudan hedef gözetilerek
vurulması olayına ilişkin bilgisi veya görgüsü bulunan tanıkların
dinlenilmesini'' istemiştir. Başvurucular bu kapsamda ikisi ceza infaz
kurumunda olan üç kişinin ismi ile birlikte işletmelerin olay yerinde bulunan
çalışanları, 112 Servisinde görev yapan personel, ilk müdahaleyi yapan
doktorlar, basın mensupları, kameraman ve fotoğrafçıların ifadelerinin
alınmasını talep etmiştir.
27. Başsavcılık, olayda aracı zarar gören bir şahsın
17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında kurulan Tunceli Valiliği Terör ve
Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) verdiği cevabında
eylemin bölücü terör örgütü mensuplarınca gerçekleştirildiğini ve meydana gelen
zararların bu saldırı sonucunda oluştuğunu bildirmiştir.
28. Başsavcılık 4/4/2016 tarihinde, A.G.nin ölümüne neden
olan silah atışının tespitine yönelik olarak mermi çekirdeği bulunup
bulunmadığını Emniyet Müdürlüğüne sormuş, Emniyet Müdürlüğü yukarıda değinilen
tutanak ile olay yeri inceleme raporlarını 14/4/2016 tarihinde yeniden
göndermiştir.
29. Başsavcılık, bundan başka olay yerinde bulunan MOBESE
ve diğer güvenlik kamerası görüntülerini de temin ettikten sonra söz konusu
görüntülerin incelenmesini ve tutanağa bağlanmasını Emniyet Müdürlüğünden
istemiştir. Bu talimat üzerine düzenlenen 14/4/2016 tarihli Görüntü İnceleme
Tutanağı'nın ilgili kısmı şöyledir:
''...[Y]apılan incelemeler sonucunda; Bahse konu olay
içerisinde yaralanan ve sonrasında hayatını kaybeden [A.G.] isimli
şahsın, vurularak yaralandığı an ile ilgili herhangi bir görüntüsü mevcut
olmadığından dolayı, şahsın vurulmasına sebep olan silah atışının ne taraftan
geldiği, kimin tarafından yapıldığının tespiti mümkün olmamıştır.
Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğünün
2015/146 sayılı olay yeri raporu incelendiğinde, olay yerinde 444 adet muhtelif
kovan tespit edildiği, [A.G.]
isimli şahsın yaralandığı yerde herhangi bir mermi çekirdeğine
rastlanılmadığı anlaşılmıştır.
Yapılan çalışmalar ve incelemeler
sonucunda Mobese ve diğer kamera görüntülerinin net olmaması, çatışma devam
ettiği için Mobese kameralarının çatışmanın gerçekleştiği Polis Merkezini ve
saldırıyı gerçekleştiren teröristleri çektiğinden dolayı, şahsın yaralanmasına
ve sonrasında hayatını kaybetmesine sebep olan silah atışının ne taraftan
gerçekleştirildiğinin tespiti mümkün olmadığından dolayı, somut herhangi bir değerlendirme
mümkün olmamıştır.''
30. İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen
fezlekenin 42. sayfasında Görüntü İnceleme Tutanağı bulunmaktadır. Tutanağın
ilgili kısmı şöyledir:
'' ...
Tespit-1: Oynatma listesi
2015-09-04_1858 isimli görüntünün 11.19.06-11.19.13 dakikaları arasında terör
örgütü mensu[pları] kullandıkları ...plaka sayılı araç ile Cumhuriyet Caddesi
üzerinde bulunan ...manav isimli işyerinin önüne park ettikleri araçlardan
inerek Polis Merkezi Amirliğine saldırdıkları, oynatma listesi 2015-09-04_1635
isimli kamera görüntüsünün 11.19.26 dakikasında saldırı başladıktan (10) saniye
kadar sonra [A.G.]
isimli şahsın yerde yaralı olarak yattığı... yerde yatan [A.G.] isimli
şahsın vatandaşların yardımı ile ambulansa bindirilerek olay yerinden ambulans
aracılığı ile uzaklaştırıldığı tespit edilmiştir.''
31. Olay günü Polis Merkezinde bulunan, aralarında şube
müdürlerinin de olduğu on dört güvenlik mensubunun ifadesi müşteki olarak İlçe
Emniyet Müdürlüğü tarafından alınmıştır. Bu kişilerin ifadelerinin A.G.nin
ölümüne dair herhangi bir somut bilgi içermediği, daha çok silahlı saldırı
sonrasında meydana gelen olaylara ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Olay anında
dışarıda nöbet tutan polis memurunun ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
''...[S]aat 10.00 sıralarında nöbetimi arkadaşımdan teslim
aldım. Nöbet görevimizi kaleşnikof marka uzun namlulu silah, yeteri kadar
mühimmat ve çelik yelekli olarak ifa ederiz... Saat 11.20 sıralarında nöbet
görevimi ifa ettiğim esnada Polis merkezi görevlilerimizden olan [M.S.K.] ve
[Ö.B.] Polis merkezi kapısından dışarı doğru çıktılar... [Ö.B.] isimli
arkadaşım [M.S.K.ya] sigara verdi ve birlikte sigara içtikleri esnada
ben zırh bariyerin arka kısmına doğru ilerliyordum. Tahmini bir dakika sonra
ben zırhlı bariyerin arkasında bulunduğum esnada benim sol tarafımdan silah
sesleri gelmeye başladı. Hedef küçülterek silahımı dolduruş yaptım. Bu esnada
arkadaşlarım benim bulunduğum alana doğru koşarak kendilerini yere attılar.
Teröristlerden bir tanesi araç girişinin yapıldığı sürgülü kapıdan bize doğru
peş peşe ateş açtı. Ben de kendimi koruyarak bulunduğu yerden eğilerek sağlık
ocağı istikametine yer değiştiren teröriste istinat duvarı hizasından bir iki
el ateş açtım. Bu esnada diğer terörist yere çömelmiş vaziyette elinde silahla
duruyordu. Ben sadece ayaklarını ve silahını görebildim, ona doğru da bir iki
el ateş etti. Yer değiştiren terörist bulunduğumuz alana sağlık ocağı
istikametinden bize doğru el bombası attı ancak bomba patlamadı. Ben
teröristlerin polis merkezi içerisine girmesini ateş ederek engelledim. Her iki
terörist de karşılık vermeye çalıştım. Teröristler sürekli ateş açarak el
bombası da attılar. ...Ben silahımın şarjörünü değiştirerek ateş etmeye devam
ettim., tahmini beş el kadar sağlık ocağı kısmına geçen teröriste ateş ettim
... Bir süre sonra silah sesleri kesildi.''
32. Olayla ilgili olarak silahlı çatışmada araçlarında
maddi hasar oluşan A.İ, S.P., A.H.A., A.C.Ş. ile 112 Acil Servis Komuta Kontrol
Merkezinde çalışan Y.E.K. ve A.E.nin İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından
ifadeleri alınmıştır. Aynı olayda ateşli silah mermisi ile boynundan yaralanan
A.E. verdiği ifadesinde özetle olay günü silahlı saldırı sonucu yaralanma
olayının olduğunun bildirilmesi üzerine olay yerine geldiklerini, yaralı hâldeki
A.G.yi aldıkları sırada, daha sonradan güvenlik güçlerine ait olduğunu
öğrendikleri bir araca teröristler tarafından saldırıda bulunulduğunu, bu
sırada teröristlerin ateşi sonucu boynundan hafifçe yaralandığını ve
tedavisinin yapıldığını beyan etmiştir. A.E.nin ifadesi ile diğer bilgi alma
şeklinde beyanlarda bulunan kişilerin hiçbirisinin ifadesinden A.G.nin nasıl
yaralandığına dair bir bilgiye ulaşılamamıştır.
33. Başsavcılık tarafından verilen emir gereğince olayla
ilgili olarak söz konusu saldırı öncesinde aracı yağmalanan şahsa bölücü örgüt
mensuplarının fotoğrafları gösterilmiş fakat bu kişiler tespit edilememiştir.
Bu hususta 2/3/2017 tarihli tutanak düzenlenmiştir.
C. Tam Yargı
Davası Süreci
34. Başvurucular, Başsavcılık tarafından başlatılan
soruşturmadan bağımsız olarak öncelikle Komisyona söz konusu ölüm olayından
doğan zararlarının karşılanması amacıyla 15/10/2015 tarihinde başvuruda
bulunmuşlardır.
35. Talebin reddi üzerine başvurucular 6/4/2016 tarihinde
Elazığ 2. İdare Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde dava açmıştır. Başvurucular
dilekçelerinde, Başsavcılıkta ileri sürdükleri iddialardan farklı olarak söz
konusu Polis Merkezine örgüt mensupları tarafından yapılan saldırı sırasında bu
kişiler ile güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada A.G.nin öldüğünü, olayda
ağır hizmet kusuru bulunduğunu zira olaydan önce il merkezinde gerekli güvenlik
önlemlerinin alınmadığını, böylece kamu hizmetini ağır derecede kötü işleten
devletin sorumluluğunun bulunduğunu ileri sürmüş; her bir başvurucu için 99.000
TL tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
36. Mahkeme 23/3/2017 tarihinde davanın kısmen kabulüne
karar vermiştir. Mahkeme kararının ilgili kısmı şöyledir:
''..[D]osyanın incelenmesinden, [A.G.nin] 04.09.2015
tarihinde Tunceli İli, Merkez Moğultay Mahallesi Şehit Nahit Bulut Polis
Merkezi Amirliğine gerçekleştirilen terörist saldırı sonucu vefat ettiği,
meydana gelen ölüm olayında davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu ileri
sürülerek, her bir davacı için ayrı ayrı ₺99,000.00 olmak üzere olay
tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte manevi tazminata
hükmedilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Tazminat konusu olay hakkında yürütülen
adli tahkikatda yer alan görüntü inceleme tutanağında '04.09.2015 günü saat
11.20 sıralarında ilimiz merkez Ş.N.B Polis Merkezi Amirliği civarında yoğun
şekilde silah ve patlama sesleri gelmesi üzerine Emniyet Müdürlüğümüzden seri
şekilde yeteri kadar kuvvetle Cumhuriyet Caddesini takiben Polis Merkezi istikametine
gelindiği esnada Polis Merkezinin Ön giriş kapısının önünde yere eğilmiş
vaziyette leşker kıyafetli silahlı (Kaleşnikof) hücum yelekli iki teröristin
hizmet otosunu Ford Ranger marka aracımıza doğru hedef gözeterek 9-10 el ateş
açılmış aynı anda sürücü tarafında sol cama hedef gözeterek atış yapılmıştır.
Aracımızın hemen arkasında yaya, silahlı ve çelik yetekli olarak intikal eden
görevlilerimiz tarafından polis merkezi girişinde yerde çömelmiş vaziyette ateş
açan iki terörist görevlilerimizce kendilerine doğru atış yapılması üzerine
silah kullanılarak her iki teröristte etkisiz hale getirilmiştir. Alınan ilk
bilgilerde Cumhuriyet Caddesi üzerinde bulunan .... market civarından ateş
geldiği tespit edilmiş, aynı bölgede yaralı bir bayanında pikap tarzı bir
araçla olay yerinden uzaklaştırılarak devlet hastanesine intikal ettirildiği
isimin ise alınan ilk bilgilerde [A.G.] olduğu belirtilmiştir.' ifadesine yer verildiği
görülmüştür.
Bu durumda, yukarıda vuku buluş şekli
anlatılan olayın terör olayı olduğu görülerek; 5233 sayılı Kanun uyarınca
karşılanmayan ilgililerin ileri sürdükleri manevi zarara bağlı tazminat
taleplerine ilişkin açılan işbu davada idare hukukunun tazminata ilişkin ilke
ve kuralları çerçevesinde 2577 sayılı Kanunun öngördüğü usullere tabi olarak
manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Ülkenin ekonomik koşulları, mağdurların
sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, olayın ağırlığı, maktülün
yaşı, olay tarihi vb hususlar göz önünde bulundurularak;
- [A. G.nin] annesi Hatice Gürhan'a
35.000,00, babası Hıdır Günhan'a 35.000,00
- [A. G.nin]kardeşleri Hüseyin Gürhan'a
10.000,00, Hayat Gürhan'a 10.000,00, Kıymet Ağın'a 10.000,00, Erdal Gürhan'a
10.000,00, Cenan Gürhan'a 10.000,00, (ikiz kardeşi) Mehmet Gürhan'a 15.000,00,
Manevi tazminatın idareye başvuru tarihi
olan 09.12.2015 tarihinden işleyecek yasal faizle birlikte davalı idare
tarafından ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.''
37. Anılan karar temyiz edilmiş olup dosya Danıştay
nezdinde derdesttir.
D. Soruşturma
Sonucunda Verilen Karar
38. Başsavcılık yürüttüğü soruşturmada 24/2/2017
tarihinde ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Kararın ilgili
kısmı şöyledir:
''...04.09.2015 günü Tunceli İl Merkezi'
nde bulunan Şehit Nahit Bulut Polis Merkezi' ne terör örgütü mensupları [B.Ç] ve [R.İ.] tarafından
silahlı saldırı düzenlendiği, teröristlerin müşteki [İ.C.] ile [A.H.A.nın]
kullanımında bulunan 62 ...plakalı aracı Nazimiye ilçesi yol ayrımında meçhul
BTÖ mensupları ile birlikte gasp ettiği, meçhul BTÖ mensuplarının müştekileri
alıkoyduğu diğer iki terör örgütü mensubunun ise bahse konu araç ile şehir
merkezine gelerek polis merkezine ateş açtıkları, güvenlik güçlerinin terör
örgütü mensuplarına silahla karşılık verdiği, çıkan çatışmada polis memuru [S.M.K.nın]
şehit olduğu, ....sicil no' lu müşteki polis memurunun yaralandığı, yaşanan
çatışma esnasında maktul [A.G.nin] yaralandığı sonrasında hastanede
vefat ettiği, sağlık görevli[si] [A.E.nin] ise silahla yaralandığı,
teröristlerden birinin olay yerinde diğerinin ise hastanede öldüğü, olay
nedeniyle bir grup vatandaşın toplanarak güvenlik güçlerine olay nedeniyle
tepki gösterdiği, protesto ettiği, olay nedeniyle çevrede vatandaşlara ait bazı
araçların zarar gördüğü,
Müşteki [B. , M. ve Be.K.nin] alınan
beyanlarında özetle; oğulları-eşi [M.S.K.yi] şehit eden kişilerden
davacı ve şikayetçi oldukları,
Müştekiler [başvurucular] Hıdır, Hatice
Günhan'ın alınan beyanlarında özetle; çocukları [A.G.nin] ölümüne
sebebiyet veren kişilerden davacı ve şikayetçi oldukları,
Malatya Adli Tıp Grup Başkanlığı' nın
11.03.2016 tarihli otopsi raporlarında maktul [M.S.K.nın] ateşli silah mermisi
yaralanmasına bağlı iç ve dış kanama sonucunda vefat ettiğinin, maktul [A.G.nin]
ise yiv ve set izleri bulunan uzun namlulu silah mermisi ile uyumlu silah
mermisine bağlı olarak meydana gelen iç ve dış kanama ile beyin kanaması sonucunda
vefat ettiğinin belirtildiği, mermi çekirdeğinin maktul üzerinde elde
edilemediği,
Malatya Adli Tıp Grup Başkanlığı' nın
11.03.2016 tarihli otopsi raporundan kimliği belirsiz olarak belirtilen ancak [R.İ.ye] ait olan cesedin ateşli
silah yaralanmasına bağlı olarak öldüğü, 18/5/2016 tarihli raporunda ise terör
örgütü mensubu [B.Ç.nin] patlayıcı ve ateşli silah mermileri
yaralanmasına bağlı olarak öldüğünün belirtildiği,
Dosya kapsamında müşteki ve tanık
beyanları, görüntü inceleme tutanakları, video kayıtları ile otopsi raporları
dikkate alındığında olay günü [B.Ç.], [R.İ.] ve meçhul teröristlerin müşteki [İ.C.K.]
ile [A.H.A.nın] içerisinde bulunduğu aracı durdurup müştekileri
meçhul teröristlerin alıkoyduğu, sonrasında eylemci iki teröristin müştekilere
ait araçla şehir merkezinde bulunan polis merkezinin önüne gelerek araçtan
indikleri ve polis merkezine ateş açmaları neticesinde polis merkezi avlusunda
bulunan [M.S.K.] ile [Ö.B.nin] isabet aldığı, polis merkezinden terör
örgütü mensuplarına ateş açıldığı, olayın yaşandığı yer ve saat nedeniyle
vatandaşların olay yerinde toplanıp çatışmayı izledikleri kayıt altına
aldıkları, il emniyet müdürlüğü' nden ve şehir merkezinde bulunan güvenlik
güçlerinin destek olmak amacıyla polis merkezine doğru gittikleri, Tem Şube
Müdürlüğü' ne ait araca teröristlerce ateş açıldığı, bu olaya ilişkin olarak
Tunceli Ağır Ceza Mahkemesi' de [E.Y.] adlı kişiye yönelik kamu
davasının açıldığı, bazı vatandaşların çatışma esnasında yapılan eylemi
destekleyici mahiyette slogan attığı, olay yerine gitmek isteyen güvenlik
güçlerini engellediği, bazılarına pet şişe, kova vb. cisimler attığının tespit
edildiği, çatışma esnasında Tun-mar isimli işyeri önünde bulunan [A.G.] adlı
vatandaşın yaralandığı, çatışama devam ettiği sırada olay yerine sağlık
ekiplerinin acil müdahale amacıyla geldikleri, yaralı [A.G.ye] yardım
etmek istedikleri sırada sağlık personeli [A.E.nin] isabet aldığı ve
yaralandığı, teröristlerin polis merkezine ve olay yerine gelen polislere seri
şekilde birden fazla ateş açtıkları, polis merkezine çok sayıda el bombası
attıkları, yaşana çatışma nedeniyle olay yerinde birçok aracın zarar gördüğü,
her iki teröristin de güvenlik güçlerince vurularak etkisiz hale
getirilmesinden sonra vatandaşların olay yerine toplandıkları, ölen ve yaralı
teröristi sedyeye yerleştirdikleri, yukarıda adları geçen şüphelilerin de
toplan grup içerisinde yer aldıklarının tespit edildiği,
...
Polis memuru [M.S.K.] ile [A.G.nin] ölüm
olayına yönelik olarak ise [B.Ç.] ile [R.İ.] adlı teröristlerin
polis merkezi önüne gelmesiyle doğrudan maktul [M.S.K.] ve polis
merkezinde bulunan polisleri hedef alarak ateş açmaları neticesinde maktul ile
müşteki [Ö.B.nin] yaraladıkları hususunun sabit olduğu, [A.E.nin] yaralanması
ve maktul [A.G.nin] ölüm olayında ise maktul üzerinde mermi çekirdeğinin
elde edilemediği ancak uzun namlulu silah ile yaralandığının belirtildiği,
olayın meydana geliş şekli, yaşandığı yer ve zaman dikkate alındığında şehir
merkezi olarak bilinen ve günlük insan sirkülasyonun il içerisinde en yoğun
olduğu saatte ve bölgede terör örgütü mensuplarının polis merkezine uzun
namlulu silah ve el bombaları ile ani bir saldırı gerçekleştirdiği, olay yerine
gelmek isteyen polis memurlarına ve çevreye ateş açtıkları, güvenlik güçlerinin
de terör örgütü mensuplarını etkisiz hale getirmek amacıyla ateş açtıkları, bu
esnada olay yerinde çok fazla insanın bulunduğu, maktulünde çatışma esnasında
isabet aldığı, 5237 sayılı TCK' nın 81 maddesinde kasten öldürme suçunun
oluşabilmesi için maktulün fail tarafından doğrudan hedef alınması, öngörülen
sonucu bilmesi ve öngörmesinin gerektiği yahut sonucu öngörmesine rağmen '
olursa olsun' iradesiyle hareket ederek olası kast ile hareket etmesinin
gerektiği, taksirle ölüme sebebiyet verme eyleminde gerekli dikkat ve özenin
gösterilmemesi neticesinde ölüm olayının meydana gelmesi, failin neticeyi
öngörmemesi ve istememesi yahut öngörmesine rağmen istememesinin gerektiği,
olayın meydana geliş şekline göre maktul [A.G.nin] ya teröristlerin
tarafından öldürüldüğü yahut teröristleri etkisiz hale getirmek için silahla
karşılık veren güvenlik güçlerine ait silahla isabet aldığı, birinci durumda
maktulün terör örgütü mensuplarınca öldürülmesi durumunda 5237 sayılı TCK' nın
64. maddesi uyarınca şüphelilerin ölümü halinde kamu davası açılmasının mümkün
olmadığı, ikinci durumda ise güvenlik güçlerinin maktulü hedef alarak doğrudan
ateş etme durumunun söz konusu olmadığı, terör örgütü mensuplarının ana cadde
üzerinde, insan kalabalığının olduğu alanda polis merkezine bir nevi intihar
saldırısı düzenledikleri, çok sayıda el bombasını polis merkezine atarak polis
merkezini taradıkları, çok sayıda vatandaşın sabah saatlerinde gerçekleşen olay
esnasında olay yerinde bulunduğu, çatışma esnasında zarar görmemek için saklandıkları,
aniden gelişen vahim olay esnasında terör örgütü mensuplarını etkisiz hale
getirmek amacı ve kastıyla güvenlik güçlerinin görevlerinin gereğine uygun
silahla karşılık verdiği, terör örgütü mensuplarının bahçe duvarını sutre
olarak kullandıkları ve ateş açmaya devam ettikleri çatışmanın başlarında
maktulün isabet aldığı sonrasında yardım için gelen sağlık personelinin
yaralandığı, maktul ile müştekinin yaralandığı çatışma alanında başka herhangi
bir vatandaşın yaralanmadığı hususları dikkate alındığında kasıt veya atfı
kabil bir kusurun bulunmadığı,
Diğer müştekilerin şikayetleri yönünden
ise her iki terör örgütü mensubunun da ölü olarak ele geçirilmesi, mala zarar
verme suçunun kasten işlenebilen bir suç olması taksirle işlenmesinin mümkün olmadığı
için, ölüm ve suçun manevi unsurları bulunmadığından kamu davası açmanın mümkün
olmadığı,
Yukarıda izah edilen gerekçeler ve 5237
sayılı TCK 64 uyarınca şüpheliler hakkında KAMU ADINA KONUŞTURMAYA YER
OLMADIĞINA... [karar
verildi.]"
39. Başvurucular, anılan karara itiraz etmiştir.
Başvurucular itiraz dilekçelerinde Başsavcılık tarafından delillerin tam olarak
toplanmadığını, tanık listesinde sundukları tanıkların beyanlarına
başvurulmadığını, olay yerinde keşif icra edilmediğini, ölüm olayının nerede ve
nasıl gerçekleştiği hususlarında tam bir kanaat oluşmadığını, böylesi vahim bir
olayda Başsavcılık tarafından gerekli iş ve işlemleri tam ve zamanında
yapılmaması nedeniyle hukuk devleti ilkesinden uzaklaşıldığını, olayın
faillerinin tespiti hususunda herhangi bir çaba sarf edilmediğini, kasıt
yokluğundan takipsizlik kararı verildiğini ancak suçun hukuki değerlendirmesi
ve nitelendirmesi hatalı olup fail tespit edilmeden suçun nitelendirilmesinin
yapılmasına olanak bulunmadığını ileri sürmüşlerdir.
40. Tunceli Sulh Ceza Hâkimliği 24/4/2017 tarihinde
itirazın reddine karar vermiştir.
41. İtirazın reddine dair kararın başvurucular vekiline
27/4/2017 tarihinde tebliğ edilmesinin ardından başvurucular 26/5/2017
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
42. İlgili ulusal hukuk için bkz. Turan Uytun ve
Kevzer Uytun, B. No: 2013/9461, 15/12/2015,§§ 36-38; Nesrin Demir ve
diğerleri, B. No: 2014/5785, 29/9/2016, §§ 74- 81; Berivan Tedik
Yeşiltepe ve diğerleri, B. No: 2015/17206, 31/10/2018, §§ 21-23.
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi
43. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme)
"Yaşam hakkı" kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"1. Herkesin yaşam hakkı yasayla
korunur...
2. Ölüm, aşağıdaki durumlardan birinde
mutlak zorunlu olanı aşmayacak bir güç kullanımı sonucunda meydana gelmişse, bu
maddenin ihlaline neden olmuş sayılmaz:
...
b) Bir kimsenin usulüne uygun olarak
yakalanmasını gerçekleştirme veya usulüne uygun olarak tutulu bulunan bir
kişinin kaçmasını önleme..."
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
44. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre yaşam
hakkını koruyan 2. madde, Sözleşme'nin en temel hükümlerinden biridir ve Avrupa
Konseyini oluşturan demokratik toplumların ana değerlerinden birini
korumaktadır. AİHM, bu maddenin ihlal edildiğine ilişkin iddiayı en dikkatli
incelemeye tabi tutmaktadır. Devlet görevlileri tarafından güç kullanımına
ilişkin davalarda yalnızca güç kullanan devlet görevlisinin eylemleri değil
aynı zamanda mevcut ilgili hukuksal veya düzenleyici sistem ile eylemin
planlanması ve kontrolü de dâhil olayı çevreleyen tüm faktörlerin gözönünde
bulundurulması gerekmektedir (Nachova ve diğerleri/Bulgaristan [BD], B.
No: 43577/98, 43579/98, 6/7/2005, § 93).
45. Sözleşme'nin 2. maddesinin ikinci fıkrasında da
belirtildiği üzere polis memurları tarafından ölümcül bir gücün kullanılması
belirli durumlarda haklı görülebilir. Ancak kullanılan güç kesinlikle
gerekli olandan daha fazla olmamalıdır yani olayın gerçekleştiği şartlarda
kullanılan güç kesinlikle orantılı olmalıdır. Yaşam hakkının temel hak olduğu
gözönünde bulundurulduğunda can kaybının haklı görülebileceği durumlar dar
yorumlanmalıdır (Nachova ve diğerleri/Bulgaristan, § 94).
46. AİHM, Sözleşme'nin 2. maddesini 1. maddesiyle
birlikte yorumlayarak devletin yaşama hakkı kapsamındaki bir olayı etkili
soruşturma yükümlülüğünün bulunduğunu kabul etmiştir (McCann ve diğerleri/Birleşik
Krallık [BD], B. No: 18984/91, 27/9/1995, § 161).
47. AİHM'e göre bu yükümlülük, sadece bir kamu
görevlisinin eylemi veya ihmali sonucu meydana gelen ölüm olayları açısından
geçerli değildir (Can ve diğerleri/Türkiye (k.k.), B. No: 27446/12, 25/11/2014,
§ 37). Devletin doğal olmayan her ölüm olayında -öldürmeme ya da yaşamı
korumama yükümlülüklerini ihlal etmemiş olsa da- gerçekleşen ölümün sebebini ve
varsa sorumlularını ortaya çıkarmaya yönelik etkili bir soruşturma yapma
yükümlülüğü vardır. Ayrıca devletin etkili soruşturma yapma şeklindeki usul
yükümlülüğü, maddi yükümlülükten ayrı ve bağımsız bir yükümlülük hâline
gelmiştir.
48. AİHM 2001 yılında incelediği bir başvuruda verdiği
kararda ise devletin yükümlülüğündeki etkili soruşturmanın ilkelerini
belirlemiştir (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, B. No: 24746/94, 4/5/2001).
Jordan Prensipleri olarak anılan bu ilkeler, AİHM'in tamamen yeni
belirlediği ilkeler değildir. Bunlar, yukarıda belirtilen McCann ve
diğerleri/Birleşik Krallık kararından beri önüne gelen davalarda uyguladığı
birtakım ilkelerin sistematikleştirilmesinden ibarettir. AİHM'in yaşama hakkı
kapsamında etkili soruşturmaya ilişkin belirlediği ilkeler şöyledir:
- Soruşturma makamlarının yaşama hakkıyla ilgili
konulardan haberdar olduğunda kendiliğinden harekete geçmeleri (Hugh
Jordan/Birleşik Krallık, § 105)
- Soruşturma makamlarının bağımsız olmaları (Hugh
Jordan/Birleşik Krallık, § 106)
- Soruşturmanın sorumluların tespitini ve
cezalandırılmasını sağlayabilecek şekilde etkili olması, bu kapsamda olayı
aydınlatmaya yarayabilecek bütün delillerin toplanması (Hugh Jordan/Birleşik
Krallık, § 107)
- Soruşturmanın makul bir süratle tamamlanması (Hugh
Jordan/Birleşik Krallık, § 108)
- Yürütülen soruşturmanın ve sonuçlarının kamu denetimine
açık olması, her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak
için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmalarının sağlanması (Hugh
Jordan/Birleşik Krallık,§ 109)
49. AİHM, kamu görevlisinin karıştığı kötü muamele veya
öldürme olayları için uygun olan yaptırımları seçimlerinde ulusal mahkemelere
saygı gösterdiğini ancak eylemin vahameti ile verilen ceza arasında açık bir
orantısızlık olduğu durumlarda değerlendirme ve müdahale etme hususunda yetki
kullanmasının gerekli olduğunu belirtmektedir (Nikolova ve
Velichova/Bulgaristan, B. No: 7888/03,20/12/2007,§ 61).
50. Aynı zamanda AİHM, tüm kovuşturmaların mahkûmiyet ve
belirli bir cezaya hükmedilmesiyle sonuçlanmasına yönelik mutlak bir yükümlülük
bulunmamasına rağmen ulusal mahkemelerin -kamu görevlilerinin ölüme yol açan
ihmalkârlıkları sonucu ortaya çıkan suçlar da dâhil olmak üzere- kişilerin
hayatlarını tehlikeye sokan suçları cezalandırmamaya hiçbir koşulda olanak
vermemesi gerektiğinin altını çizmektedir. AİHM'e göre kamu güveninin
sürdürülmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve kanunsuz eylemlere yönelik
herhangi bir tolerans ya da ittifak olduğu görünümünün önlenmesi açısından bu
durum hayati önem taşımaktadır (Okkalı/Türkiye, B. No: 52067/99,
17/10/2006).
51. AİHM, bu nedenle yaşam hakkını korumaya yönelik
pozitif yükümlülüğün ulusal hukuk sistemlerinin kanuna aykırı olarak herhangi
bir kişiyi öldüren ya da ölümcül şekilde yaralayan kişiler hakkında ceza
hukukunu uygulayabilme kapasitesini göstermesi gerektirdiğini kararlarında
sıkça dile getirir (pek çok karar arasından bkz. Nachova ve
diğerleri/Bulgaristan, § 60).
52. AİHM, belirtilen yükümlülüğün yerine getirilip
getirilmediğini incelemek için ulusal mahkemelerin bu kararlara varırken hukuk
sisteminin caydırıcı etkisinin korunması ve yaşama hakkı ihlallerinin
önlenmesinde oynaması gereken rolün öneminin altının çizilmesi amacıyla
Sözleşme'nin 2. maddesi uyarınca davaya gereken önemi gösterip göstermediğini
ya da ne dereceye kadar gösterdiğini değerlendirmesi görevinin kendisine ait
olduğuna vurgu yapmaktadır (Ali ve Ayşe Duran/Türkiye, B. No: 42942/02,
8/4/2008, § 62).
53. AİHM, Sözleşme’nin 2. ve 3. maddelerinin ihlal edildiği
iddiasının ileri sürüldüğü başvurularda kendisinin oldukça ihtiyatlı davranması
gerektiğini belirtmekte; olayın fail ya da faillerinin cezai sorumluluğu ile
devletlerin Sözleşme uyarınca yükümlü olduğu sorumluluğun farklı olduğunu ifade
etmektedir. AİHM, bu bağlamda kendi yetkisinin devletlerin Sözleşme
kapsamındaki sorumluluğunun belirlenmesiyle sınırlı olduğunu vurgulamaktadır.
AİHM'e göre Sözleşme kapsamındaki sorumluluk, uluslararası hukukun ilgili
kuralları ve ilkeleri dikkate alınarak Sözleşme'nin amacı ışığında yorumlanması
gereken kendi hükümlerine dayanmaktadır. AİHM'e göre devletlerin Sözleşme
kapsamındaki sorumluluğu, ulusal mahkemelerin takdir yetkisine sahip olduğu
bireysel ceza sorumluluğuna ilişkin iç hukuk sorunlarıyla karıştırılmamalıdır.
AİHM birçok kararında, ceza hukuku anlamında suçluluk ya da masumiyet konusunda
kararlar vermenin kendi yetki alanına girmediğini ifade etmiştir (Giuliani
ve Gaggio/İtalya [BD], B. No: 23458/02, 24/3/2011, § 182).
54. Öte yandan AİHM'e göre gerçekleşen bir ölüm olayı
hakkındaki soruşturmanın etkili sayılabilmesi için yerine getirilmesi gerekli
ilkelerden birisi de yürütülen soruşturmanın ve sonuçlarının yeterince kamu
denetimine açık olması ve ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak
için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmalarının sağlanmasıdır (Giuliani
ve Gaggio/İtalya, § 304; Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 109; Mustafa
Tunç ve Fecire Tunç/Türkiye [BD], B. No: 24014/05, 14/4/2015, § 179).
55. Bununla birlikte üçüncü kişilere ya da başka
soruşturmalara zarar verebilecek hassas bilgiler içerdiği durumlarda soruşturma
belgelerinin açıklanması veya yayımlanması Sözleşme'nin 2. maddesi kapsamında
mutlak bir gereklilik olarak değerlendirilemez. Dolayısıyla soruşturmanın
kamuya veya mağdurun yakınlarına açıklığı şartı, soruşturmanın diğer
aşamalarında da sağlanabilir (McKerr/Birleşik Krallık, B. No: 28883/95,
4/5/2001, § 129; Giuliani ve Gaggio/İtalya, § 304). Dahası Sözleşme’nin
2. maddesi soruşturma mercilerine, ölenin bir yakınının belirli bir soruşturma
tedbirinin alınması için yaptığı her talebi karşılamaları şeklinde bir
yükümlülük yüklemez (Ramsahai ve diğerleri/Hollanda [BD], B. No:
52391/99, 15/5/2007, § 348; Velcea ve Mazăre/Romanya, B. No:
64301/01, 1/12/2009, § 113).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
56. Mahkemenin 4/11/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
57. Başvurucular, öncelikle bireysel başvuru formunda
''[A.G.yi] öldüren polis kurşunu'' şeklinde ifadeleri ile yakınlarının
silahlı maddi güç kullanan polisler tarafından öldürüldüğünü iddia etmiştir.
Başvurucular, bundan başka Başsavcılık tarafından yürütülen soruşturmanın
A.G.nin ölümüne ilişkin hususları aydınlatamadığını ve böylece soruşturmanın
etkili yürütülmediğini ileri sürmüştür. Başvurucular; devletin etkili
soruşturma yürütme yükümlüğü kapsamında olay yerinde bizzat Cumhuriyet savcısı
tarafından keşif icra edilmediğini ve olay yerinin incelenmediğini, olay
yerinde bulunan boş mermi kovanları üzerinde balistik incelemelerin
yapılmadığını, olay tarihinde silah kullanan güvenlik mensuplarının tespit
edilerek silahları üzerinde kriminal inceleme yapılmadığını, bu kişiler
üzerinden barut vb. delil olabilecek mahiyetteki unsurların toplanmadığını,
A.G.nin otopsi raporunda görüleceği üzere atış mesafesinin belirlenemediğini,
Başsavcılığa bir tanık listesi sunmalarına rağmen bu kişilerin, A.G.nin annesi
ve babası hariç diğer başvurucuların ifadelerinin alınmadığını, başvuruculardan
Kıymet Ağın'ın soruşturmaya dâhil edilmediğini, anne ve baba olan başvurucular
haricinde diğerlerinin soruşturma sürecinde vekil kaydının yapılmadığını,
tebligatın avukata yapılması gerekirken buna uyulmadığını, bir bütün olarak
kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda da görülebileceği üzere A.G.nin
ölümüne ilişkin hukuksal bir açıklama getirilemediğini, böylece A.G.nin
ölümünün aydınlatılmadığını ileri sürmüş ve Anayasa'nın 13., 36. ve 40.
maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
58. Başvurucular, soruşturmanın yeninden başlatılması ile
maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.
59. Bakanlık görüşünde, olaya ilişkin olarak soruşturma
süreci ve tazminat davasına ilişkin özet yapıldıktan sonra terör örgütü
mensuplarının uzun namlulu silah ve el bombalarıyla polis merkezine ani bir
saldırı gerçekleştirdiği, olay yerine gelmek isteyen polis memurlarına ve
çevreye ateş açtıkları, güvenlik güçlerinin de terör örgütü mensuplarını
etkisiz hâle getirmek amacıyla karşılık verdikleri, bu esnada olay yerinde çok
fazla insanın bulunduğu, maktulün de çatışma esnasında vurulduğunun
anlaşıldığı, ölüm olayın örgüt mensuplarının açtığı ateş neticesinde mi,
güvenlik güçlerinin örgüt mensuplarına karşılık vermesi neticesinde mi gerçekleştiği
konusunda net bir tespit yapılamadığı ancak her hâlükârda eylemin
başvurucuların yakınlarına yönelik kasıtlı bir eylem neticesinde meydana
gelmediğinin anlaşıldığı, bu sonuç karşısında devletin etkili bir yargısal
sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülüğünün mağdurlara hukuki, idari
yollarının açık olması yeterli olabileceğini, somut olayda etkili giderim
yolunun tazminat yolu olup olmadığının ve etkili giderim yolu tazminat yolu
olması durumunda bu yolun tüketilip tüketilmediği hususlarının değerlendirilmesinin
Anayasa Mahkemesine ait olduğu belirtilmiş; ayrıca Başsavcılığın yapmış olduğu
işlemlere işaret edilerek soruşturmanın etkili olup olmadığı değerlendirilmesi
yapılırken bu hususların da gözönünde bulundurulması gerektiği ifade
edilmiştir.
60. Başvurucular bakanlık görüşüne karşı bir beyanda
bulunmamıştır.
B. Değerlendirme
61. Anayasa'nın iddiaların değerlendirilmesinde dayanak
alınacak 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, yaşama,.....hakkına
sahiptir."
62. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Devletin temel amaç ve görevleri, ...kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır."
63. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16).
64. Başvurucuların incelemeye konu olaya ilişkin olarak
Başsavcılık tarafından başlatılan soruşturma sırasında verdikleri
dilekçelerinde, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptıkları
itirazlarında (bkz. § 39), bireysel başvuru formunda (bkz. § 57), Komisyona ve
İdare Mahkemesine sundukları dilekçelerinde (bkz. § 35) ileri sürdükleri
hususların farklı olduğunun vurgulanması gerekmektedir. Bireysel başvuru
formunda başvurucular ''[A.G.yi] öldüren polis kurşununun'' hangi
mesafeden atıldığına ilişkin bir açıklamanın ATK raporunda bulunmadığını iddia
etmişlerse de Komisyona müracaat ederlerken bu hususta herhangi bir iddiayı
ileri sürmeksizin 5233 sayılı Kanun kapsamında istemde bulundukları
görülmüştür. Bunun yanında başvurucular, açtıkları tazminat davasında da
A.G.nin ölümüne dair güvenlik güçlerinin saldırı karşısında gerçekleştirmiş
oldukları silah kullanımına ve A.G.nin ölümüne ilişkin herhangi bir açıklamada
ve iddiada bulunulmaksızın "örgüt mensuplarıyla güvenlik güçleri
arasında çıkan çatışmada, olay gününde gerekli güvenlik önlemlerinin
alınmadığı"nı iddia etmiştir.
65. Mevcut başvuruda, aşağıda yapılan değerlendirmede de
ayrıntılarıyla açıklandığı üzere başvurucuların söz konusu iddiaları içinde yer
alan ve yaşam hakkının maddi boyutunun incelenebilmesine olanak verecek
herhangi bir argümanın bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle başvurunun
Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutu
kapsamında incelenmesinin gerekli ve yeterli olacağı değerlendirilmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
66. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını
kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı
nedeniyle ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvuru konusu
olayda ölen A.G. başvuruculardan Hıdır Günhan ile Hatice Günhan'ın çocuğu,
diğer başvurucuların ise kardeşidir. Bu nedenle başvuruda başvuru ehliyeti
açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.
67. Başvurunun kabul edilebilirliği ile ilgili olarak
ayrıca başvuru yollarının tüketilip tüketilmediği meselesinin incelenmesi
gerekmektedir. Bu hususun karara bağlanabilmesi için devletin Anayasa’nın 17.
maddesi kapsamında etkili soruşturma yapma pozitif yükümlülüğünün
çerçevesinin ve somut olayda ne şekilde yerine getirildiğinin tespiti
gerekmektedir.
68. Kasten ya da saldırı veya kötü muameleler sonucu
meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin davalarda Anayasa’nın 17. maddesi
gereğince devletin ölümcül saldırı durumunda sorumluların tespitine ve
cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte cezai soruşturmalar yürütme
yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda, yürütülen idari ve hukuki
soruşturmalar ve davalar sonucunda sadece tazminat ödenmesi, yaşam hakkı
ihlalini gidermek ve mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 55).Doğrudan güvenlik güçlerinin silah kullanımı
ile bağlantılı olup olmadığı tartışmalı olan bir ölümün gerçekleşme
koşullarının ve olası cezai sorumlulukların tereddüde mahal vermeyecek şekilde
ortaya konması soruşturma yükümlülüğünün ayrılmaz bir gereğidir. Bireyler kendi
inisiyatifleriyle hangi hukuk yollarına başvurmuş olursa olsun insanların
yaşamını yitirmesine yol açtığı ileri sürülen kişiler aleyhine hiçbir suçlamada
bulunulmaması ya da bu kişilerin yargılanmaması 17. maddenin ihlaline neden
olabilir (Turan Uytun ve Kevzer Uytun, §§ 47, 48).
69. Somut olaya bakıldığında "Olay ve
Olgular" (bkz. §§ 8-41) ve "İlkelerin Somut Olaya Uygulanması"
kısmında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere (bkz. §§ 76-90) şüpheli bir ölümün
söz konusu olduğu ve eylemin terör örgütü mensuplarınca kasıtlı olarak
gerçekleştirildiği ihtimalinin de gözardı edilemeyeceğidir. Bu durumda bir
ihmalden değil yaşam hakkının kasıtlı olarak ihlal edilmesinden söz edilmesi
gerektiğinden devletin üçüncü kişilerin bu tür eylemlerini soruşturma
yükümlülüğü bulunduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Söz konusu
iddiaların ve ihtimallerin araştırılması hususunda tazminat davasının yeterli
olamayacağı anlaşılmıştır. Bunun yanında diğer bir varsayım olarak şüpheli ölüm
olayının kamu görevlilerinin eylemleri sonucunda da meydana gelebilme ihtimali
bulunmaktadır. Silahlı veya silahsız güç kullanma iddiaları söz konusu
olduğunda negatif yükümlülük sadece kasıtlı eylemler bakımından değil kasıtsız
eylemler bakımından da ortaya çıkabilmektedir. Buna göre güvenlik güçlerinin
kasıtları bulunmasa dahi silahlı veya silahsız maddi güç kullanımları sonucunda
ölümün meydana gelmesi durumunda olayın maddi koşullarının tespit edilebilmesi
ve ölüm hadisesinin aydınlatılabilmesi için ceza soruşturması gerektirmektedir.
Güç kullanımı sonucunda bir ölüm olayının meydana gelmesi durumunda ceza
soruşturması ile olayın koşulları ve sorumluluk belirlenmediği takdirde idari
yargıda açılacak tazminat davalarında bir başarı şansının bulunduğundan da
bahsedilemez.
70. Bu açıklamalar çerçevesinde etkili yargısal sistem
kurma yükümlülüğünün somut olayda ancak bir ceza soruşturması yapılması ile
yerine getirilebileceği anlaşılmıştır.
71. Bu itibarla açıkça dayanaktan yoksun olmayan ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmayan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
72. Anayasa Mahkemesi, yaşam hakkının ihlal edildiğine
ilişkin şikâyetleri devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerini dikkate alarak
maddi ve usul boyutları bakımından ayrı ayrı incelemektedir. Devletin negatif
yükümlülüğü, kamusal bir yetkiyle güç kullanan görevlilerin kasıtlı ve hukuka
aykırı bir şekilde hiçbir bireyin yaşamına son vermeme ödevini (öldürmeme
yükümlülüğü) içerirken pozitif yükümlülük hem her türlü tehlikeye karşı
bireylerin yaşam hakkını korumayı (yaşamı koruma yükümlülüğü) hem de doğal
olmayan her ölüm olayının tüm yönleriyle ortaya konulmasına, sorumlu kişilerin
belirlenmesine ve gerektiğinde bu kişilerin cezalandırılmasına imkân tanıyan
bir soruşturma yapmayı (etkili soruşturma yükümlülüğü) içermektedir. Yaşam
hakkının maddi boyutu, negatif yükümlülük ile yaşamı koruma yükümlülüğünü
kapsamakta iken yaşam hakkının usul boyutu, pozitif yükümlülüğün bir başka
unsuru olan etkili soruşturma yükümlülüğünden ibarettir (Aziz Biter ve
diğerleri, B. No: 2015/4603, 19/2/2019, § 58).
73. Etkili soruşturma yükümlülüğünün bir olayda
gerektirdiği soruşturma türünün yaşam hakkının esasına ilişkin yükümlülüklerin
cezai bir yaptırım gerektirip gerektirmediğine bağlı olarak tespiti gerekir.
Kasten ya da saldırı veya kötü muameleler sonucu meydana gelen ölüm olaylarında
Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespitine ve
cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte cezai soruşturmalar yürütme
yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda, yürütülen idari ve hukuki
soruşturmalar ve davalar sonucunda sadece tazminat ödenmesi yaşam hakkı
ihlalini gidermek ve mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 55).
74. Bununla birlikte Anayasa'nın 17. maddesi
başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma
hakkı vermediği gibi devlete tüm yargılamaları mahkûmiyetle sonuçlandırma ödevi
de yüklemez (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,§ 56).
75. Kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleşen
ya da gerçekleştirildiği iddia edilen ölümlere ilişkin soruşturmaların etkili
olabilmesi için:
- Soruşturma makamlarının olaya karışmış olabilecek
kişilerden sadece hiyerarşik ve kurumsal bağımsız olması değil aynı zamanda
soruşturmanın da fiilen bağımsız olarak yürütülmesi (Cemil Danışman, B.
No: 2013/6319, 16/7/2014, § 96),
- Ceza soruşturmasının etkililiği için soruşturma
makamlarının resen ve derhâl harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve
sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 57),
- Fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma
sürecinin kamu denetimine açık olması ve ayrıca her olayda, ölen kişinin
yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde
katılmalarının sağlanması (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58),
- Olayın sebebinin soruşturma makamlarınca objektif
analizinin yapılması ve soruşturma sonucunda alınan kararın elde edilen tüm
bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması, olayda güç
kullanımı var ise kararın ayrıca yaşam hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’nın
aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına
yönelik bir değerlendirme içermesi (Cemil Danışman, § 99),
- Hukuk devletine bağlılığın sağlanması, hukuka aykırı
eylemlere hoşgörü ve teşvik gösterildiği görünümü verilmesinin engellenmesi
amacıyla ceza soruşturmasının makul bir özen ve süratle yürütülmesi (Salih
Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013, § 30).
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
76. Somut olayda, başvurucuların soruşturma sırasında
verdikleri dilekçelerinde, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptıkları
itirazlarında (bkz. § 39), bireysel başvuru formunda (bkz. § 57), Komisyona ve
İdare Mahkemesine sundukları dilekçelerinde (bkz. § 35) ileri sürdükleri
hususların farklı olduğunun hatırlanması gerekmektedir. Başvurucular, bireysel
başvuru formunda ''[A.G.yi] öldüren polis kurşununun'' hangi
mesafeden atıldığına ilişkin bir açıklamanın Adli Tıp Kurumu raporunda
bulunmadığını ileri sürmüşlerse de Komisyona müracaat ederlerken bu
iddialarından bahsetmeksizin sadece 5233 sayılı Kanun kapsamında istemde
bulundukları görülmüştür. Bunun bir devamı olarak başvurucuların açtıkları
tazminat davasında da A.G.nin ölümüne ilişkin herhangi bir açıklamada ve
iddiada bulunmaksızın "örgüt mensuplarıyla güvenlik güçleri arasında
çıkan çatışmada, olay gününde gerekli güvenlik önlemlerinin alınmadığı"nı
iddia ettikleri anlaşılmıştır.
77. Bu iddialar ve beyanlara bakıldığında başvurucuların
A.G.nin ölümünün güvenlik güçlerinin kasıtlı bir şekilde hedef alması sonucunda
gerçekleştiği hususunda makul şüphenin ötesinde bir kanıt sunamadıkları
anlaşılmaktadır. Başvurucuların bu aşamada, iddialarını kanıtlamaya yetecek
derecede birbiri ile uyumlu, hukuksal olarak itibar edilebilir delilleri
aralarındaki nedensellik bağını kurabilecek şekilde sunamadıkları tespit
edilmiştir. Bu anlamda A.G.nin devletin hüküm ve tasarrufu altında olmaması ve
-ayrıntıları aşağıda yapılan değerlendirmede görülebileceği üzere- devlete
yüklenebilecek bir ispat külfetinin somut olayda bulunmadığının belirtilmesi
gerekmektedir. Olayın doğuş ve gelişimine dair başvurucular tarafından
birbirinden farklı kanun yolu başvuru aşamalarında dile getirilen iddiaların
çeşitliliği karşısında somut olayın çözümlenmesinde ölümü çevreleyen maddi
koşulların tespit edilmesi ve aydınlatılmasında Başsavcılık tarafından
yürütülen soruşturma çok daha önemli hâle gelmektedir.
78. Bu izahatlar sonrasında soruşturma makamlarının
şüpheli ölüm olayı üzerine resen harekete geçmesi ve soruşturmanın
bağımsızlığı konularında başvurucuların herhangi bir iddiaları bulunmadığı
gibi sözü edilen hususlar yönünden başvuruya konu edilen soruşturmada bir
eksiklik görülmemiştir. Başsavcılığın bu kapsamda yapmış olduğu işlemler
yukarıda (bkz. §§ 8-41) ayrıntılı olarak açıklanmıştır.
79. A.G.nin şüpheli ölüm olayını aydınlatabilecek ve
sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delillerin toplanıp
toplanmadığı bağlamında ceza soruşturmasının etkililiği ve yeterliliği
yönünden aşağıdaki verilerin Başsavcılık dosyasında bulunduğu anlaşılmıştır:
- Bireysel başvuruya konu edilen ve bir polis memuru ile
başvurucuların yakınlarının ölümü, bir sağlık görevlisi ile bir başka polis
memurunun yaralanması ve kamu malları ile özel şahıslara ait taşınır ve
taşınmaz mallarda maddi zararlar oluşumuna sebebiyet veren olay, güvenlik
güçleri tarafından başından beri eylem tarzları, amaçları ve neticeleri
öngörülen bir plan kapsamında icra edilen bir operasyon sonucunda yaşanmamış; "Olay
ve Olgular" kısmında ayrıntılarıyla açıklandığı üzere (bkz. §§ 8-41)
A.G.nin ölümü bölücü terör örgütü mensuplarının sivil şahıslara ait bir aracı
yağmalayarak gündüz vakti, herkesin ulaşımına açık ve kalabalık olan il
merkezinde bulunan Polis Merkezine yapmış oldukları silahlı saldırıya karşılık
verilmesi sırasında ani olarak gerçekleşen bir silahlı çatışma eylemleri
sonucunda meydana gelmiştir. Olay sonrasında bölücü terör örgütü mensuplarının
yanında bulundurdukları silahların, mühimmatın ve el bombalarının nitelikleri
ve sayısı geçekleştirmek istenen saldırının boyutuna ilişkin bilgi vermektedir.
- Görüntü İzleme Tutanakları ile diğer materyallerden
saldırının başlanması ile bitirilmesi arasında uzun olmayan, kısa bir sürede
sonlandırılan bir silah kullanımın olduğu anlaşılmıştır. Tutanakta (bkz. § 29)
11.19.06-11.19.13 dakikaları arasında terör örgütü mensuplarının kullandıkları
araçtan inip Polis Merkezine saldırdıktan 10 saniye kadar sonra 11.19.26'da
A.G.nin yerde yaralı olarak yattığı belirtilmiştir.
- Olayla ilgili olarak en büyük maddi delil olan mermi
çekirdeğinin A.G. üzerinde bütün hâlde bulunmadığı, sadece mermi çekirdeği
gömleğinin elde edilebildiği, otopsi raporu(bkz. §§ 14, 15) ve bunun da hangi
silahtan atıldığına dair mukayeseye olanak vermediği kriminal inceleme
raporundan (bkz. § 18)anlaşılmıştır.
- Dosyada sadece ölüm olayının soruşturulmadığı, saldırı
sonrasında il merkezinde çıkan gösteriler nedeniyle de aynı dosyadan soruşturma
işlemlerinin yapıldığı, bu nedenle ifadelerine başvurulan hiçbir tanık,
başvuruculardan anne ve baba olan müştekiler ile silahlı saldırıya uğrayan
Polis Merkezinde bulunan güvenlik güçleri mensupları ve diğer kişilerin
tamamının ifadesinden A.G.nin ateşli silah ile ölmesine dair hiçbir somut
beyanda bulunmadıkları tespit edilmiştir.
-Ölüm olayının haber alınmasından itibaren resen
başlatılan soruşturmada olay yerinin incelenmesi, delillerin muhafaza altına
alınması, her türlü maddi deliller üzerinde kriminal incelemeler yapılması
Başsavcılığın emir ve talimatları ile Başsavcılık gözetim ve denetiminde uzman
kişiler tarafından gerçekleştirildiği anlaşılmıştır.
80. Soruşturmanın gerektirdiği etkinlik ve yeterlilik
boyutu kuşkusuz her somut olayın özelliğine göre değişiklik göstermektedir (Mustafa
Tunç ve Fecire Tunç/Türkiye, § 181). Bu anlamda şüpheli ölüm olaylarında
ölümün gerçekleşme koşullarını ve olay akışını, nedenlerini, ve olayın
faillerini tespit edilebilmesi için gerekli olan ve yaşam hakkının pozitif
yükümlülüğünün olay anından sonra ortaya çıkan usul boyutu kapsamında her somut
olayda baştan itibaren yapılması gerekenlerin nelerden ibaret olduğu ve
herhangi birisiveya bazıları yapılmadığı takdirde bu boyutun ihlaline başka
hiçbir neden olmaksızın doğrudan sebebiyet veren yapılacaklar listesi oluşturulmasının
imkânsızlığı da izahtan varestedir (Mustafa Tunç ve Fecire Tunç/Türkiye,
§ 176). Devletin bu konudaki yükümlüğünün bir sonuç yükümlülüğü olmayıp bir
araç kullanma yükümlülüğü olduğunun bu aşamada özellikle ve önemle vurgulanması
gerekmektedir (Jaloud / Hollanda [BD], B. No: 47708/08, § 186; Nachova
ve diğerleri/ Bulgaristan, § 160). Nitekim Abik/Türkiye (B. No:
34783/07, 16/7/2013) kararında ve Makbule Kaymaz ve diğerleri/Türkiye
(B. No: 651/10, 21/2/2014) kararlarında olay yerinde bir keşif ve olay anına
ilişkin bir canlandırma yapılmamış olmasını ihlal nedeni olarak kabul eden
AİHM, keşfin yapılmadığı Camekan/Türkiye (B. No: 54241/08,28/1/2014)
kararında bu eksikliği bir ihlal nedeni olarak görmemiştir. Abik/Türkiye
kararında, deliller arasındaki tutarsızlıklar ve beyanların doğrulanamamasına, Makbule
Kaymaz ve diğerleri/Türkiye kararında ise polis ifadeleri ile toplanan
kovanların bulunduğu yerler arasındaki farklılık bulunduğuna işaret eden AİHM,
olayın koşullarında bir işlevi bulunmayacağı nedeniyle keşif yapılmamasını bir
eksiklik olarak görmemiştir.
81. Bu açıklamalar sonrasında özet olarak devletin usul
boyutundaki yükümlülüğünün doğal olmayan her türlü şüpheli ölüm olaylarında
ölümün hangi nedenlerle ve hangi koşullarda meydana geldiğine dair maddi
olayları araştırmak ve ortaya çıkarmak olduğunun, bu yükümlülüğün ise ilgili
yargısal mercilere muhakkak soruşturma veya kovuşturmanın iddianame
düzenlenmesi veya mahkûmiyet kararı verilmesi gibi belli sonuçlara varma
şeklinde yükümlülük yüklemediğinin belirtilmesi gerekmektedir. Anayasa
Mahkemesinin bu husustaki görev ve yetkisi ise ilgili yargısal sürecin
Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının güvencelerinde
aranan hususların sağlanıp sağlanmadığının incelenmesinden ibarettir. Bu
değerlendirmenin yapılması sırasında Anayasa Mahkemesi, ikincillik niteliğinin
bir gereği olarak kendi değerlendirmesini topladıkları delillere dayanarak
olayları tespit etmekle yükümlü yargısal mercilerin değerlendirmelerinin yerine
koyamayacağını da vurgulamaktadır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Brecknell/Birleşik
Krallık, B. No: 32457/04, 27/2/2008, § 66; Giuliani ve Gaggio/İtaly,
§ 306; Al-Skeini ve diğerleri/Birleşik Krallık [BD], B. No: 55721/07,
7/7/2011, §§ 161-167; Mustafa Tunç ve Fecire Tunç/Türkiye, §§ 169-182).
Anayasa Mahkemesince usul boyutundaki yükümlülüğün yerine getirilmesindeki
amaç, somut olay özelinde mağduriyetin giderilmesi yanında devletin gerekli
yasal düzenlemeleri oluşturup bu yasal düzenlemelerin uygulanmasını sağlayacak
etkili bir mekanizma kurarak yaşamı etkili ve caydırıcı yaptırımlarla koruma
altına almasının bir anlam ifade edebilmesini başka bir ifadeyle yaşam hakkını
koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanabilmesini sağlamaktır (Aziz Biter
ve diğerleri, § 58).
82. Soruşturma makamlarınca elde edilen tüm bulguların
kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analize tabi tutulması yönünden yapılan
değerlendirmede Başsavcılık, A.G.nin ölümüne ilişkin olarak mermi çekirdeğinin
elde edilemediğine ancak uzun namlulu silah ile yaralandığının anlaşıldığına
ilişkin uzman raporlarında belirtilen hususa değinmiş; olayın yaşandığı yerin
şehir merkezi olduğunu, günlük insan hareketliliğinin il içinde en yoğun olduğu
saatte terör örgütü mensuplarının Polis Merkezine uzun namlulu silah ve el
bombaları ile ani bir saldırı gerçekleştirilmesi üzerine güvenlik güçlerinin de
terör örgütü mensuplarını etkisiz hâle getirmek amacıyla ateş açtıklarını kabul
etmiştir. Başsavcılık ardından muhtemel suçlara ilişkin bir değerlendirmede
bulunmuştur.
83. Başsavcılık 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu'nun 81. maddesinde düzenlenen kasten öldürme suçunun oluşabilmesi
için maktulün fail tarafından doğrudan hedef alınması, öngörülen sonucu bilmesi
ve öngörmesinin gerektiği yahut sonucu öngörmesine rağmen "Olursa
olsun" iradesiyle hareket ederek olası kasıt ile hareket etmesinin
gerektiğini belirtmiştir. Başsavcılık bunun yanında taksirle ölüme sebebiyet
verme eyleminde gerekli dikkat ve özenin gösterilmemesi neticesinde ölüm
olayının meydana gelmesi, failin neticeyi öngörmemesi ve istememesi yahut
öngörmesine rağmen istememesinin gerektiğini de açıkladıktan sonra olayda iki
ihtimalin bulunduğuna kanaat getirmiştir.
84. Birinci ihtimal olayın meydana geliş şekline göre
A.G.nin teröristler tarafından kullanılan silahlı saldırı sonucunda öldüğüdür.
Bu ihtimalde Başsavcılık, olayın faillerinin silahlı saldırıya karşılık veren
güvenlik mensuplarının müdahalesi sonucunda ölmesi nedeniyle 5237 sayılı
Kanun'un 64. maddesine göre kamu davası açılmasının mümkün olmadığını kabul
etmiştir.
85. İkinci ihtimalde ise A.G.nin ölümünün silahlı
saldırıda bulunan teröristleri etkisiz hâle getirmek için silahla karşılık veren
güvenlik güçlerine ait silahla isabet aldığı değerlendirilmiştir. Başsavcılık,
bu durumda güvenlik güçlerinin maktulü hedef alarak doğrudan ateş etmelerinin
söz konusu olmadığı, terör örgütü mensuplarının şehrin ana caddesi üzerinde
insanların yoğun olarak bulunduğu saat aralığında Polis Merkezine bir nevi
intihar saldırısı düzenlediğini, çok sayıda el bombasını polis merkezine atarak
polis merkezini taradıklarını, aniden gelişen vahim olay esnasında terör örgütü
mensuplarını etkisiz hâle getirmek amacı ve kastıyla güvenlik güçlerinin
görevlerinin gereğine uygun silahla karşılık verdiğini gözönünde bulundurarak
silah kullanan güvenlik mensuplarının kasıt veya atfı kabil bir kusurunun
bulunmadığını, güvenlik güçlerinin maktulü hedef alarak doğrudan ateş etme
durumunun söz konusu olmadığını kabul etmiştir.
86. Bu aşamada Anayasa Mahkemesinin doğrudan ilgili
soruşturma ve yargılama makamlarının yerine geçecek şekilde delil
değerlendirmesini kendisinin yapmasının söz konusu olamayacağı belirtilmelidir.
Başka bir ifadeyle Anayasa Mahkemesinin görevi, bu makamların maddi olaylara
ilişkin yaptıkları değerlendirmenin yerine kendi değerlendirmesini koymak
değildir (Hıdır Öztürk ve Dilif Öztürk, B. No: 2013/7832, 21/4/2016, §
185). Bu konuda asıl sorumlu ve yetkili olanlar, ilk elden olayları inceleyen
yetkili adli ve idari mercilerdir. Bunun aksine bir durum, ancak olaya ilişkin
kesin ikna edici nitelikte bulguların varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Cemil
Danışman, § 58).
87. Somut başvuruda Başsavcılığın söz konusu olaylarla
ilgili kanıtların elde edilmesi, görgü tanıklarının ifadelerinin alınması,
bilirkişi incelemelerinin yapılması ve gerektiğinde eksiksiz ve detaylı
raporlar hazırlanması, ölüm sebebi ile ilgili klinik tespitlerin incelenmesi
amacıyla bir otopsi yapılması için imkânları dâhilindeki tüm tedbirleri aldığı,
soruşturmada toplanan delillere ve varılan tespitlere göre A.G.nin ölüm olayını
çevreleyen koşulların tespiti ve varsa ölüm olayından sorumlu kimselerin
belirlenmesi için gerekli tüm adımların Başsavcılık tarafından atıldığı,
soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların
kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olduğu anlaşılmıştır.
88. Soruşturmaya etkili katılım yönünden yapılan
değerlendirmede Başsavcılık, A.G.nin annesi ve babası olan başvurucuların
ifadelerine müşteki olarak başvurmuştur (bkz. § 25). Bu başvurucular soruşturma
sırasında olayın gelişimine dair bir açıklamada bulunmaksızın A.G.nin ölümünün
aydınlatılmasını talep etmişlerdir. Başvurucular soruşturma dosyasına kendileri
ve vekilleri aracılığı ile erişme imkânına bu kapsamda talep ve iddialarını
ileri sürme, ilgili otopsi raporları ile kriminal raporlara ve diğer tüm
belgelere ulaşabilme imkânına sahip olabilmiş; ayrıca kovuşturmaya yer olmadığına
dair karara karşı tüm iddia ve itirazlarını ileri sürerek kararın hukuksal
denetlemesini yapabilmişlerdir. Somut olay bağlamında başvurucuların
soruşturmaya etkili olarak katılamadıklarından bahsedilemeyeceği açıktır.
89. Soruşturmanın makul özen ve süratle yürütülmesi
yönünden ise somut olaydaşüpheli ölüm olayından haberdar edilir edilmez
4/9/2015 tarihinde derhâl başlatılan soruşturmanın Tunceli Sulh Ceza
Hâkimliğinin 24/4/2017 tarihli kararı ile sona erdiği gözetildiğinde soruşturma
süresinin makul olduğu değerlendirilmiştir.
90. Anayasa Mahkemesinin Başsavcılığın varmış olduğu
sonuçtan farklı bir sonuca varması gerektiğine dair yeterli maddi ve hukuksal
delilin bulunmadığı, böylece ilgili yargısal sürecin Anayasa'nın 17. maddesinde
güvence altına alınan yaşam hakkının güvencelerinde aranan hususlarının
Başsavcılık tarafından yeterince incelendiği ve değerlendirildiği tespit
edilmiştir.
91. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde
güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edilmediğine karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam
hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLMEĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde
BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 4/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE ile karar verildi.