TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BASRA ÖNER VE MEHMET ŞİRİN ÖNER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/27463)
|
|
Karar Tarihi: 30/6/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
Raportör
|
:
|
Hasan SARAÇ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Basra ÖNER
|
|
:
|
2. Mehmet Şirin ÖNER
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Rehşan BATARAY SAMAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, devletin negatif (öldürmeme) yükümlülüğünün
ve şüpheli ölüm olayına dair başlatılan soruşturmanın etkisizliği nedeniyle
yaşam hakkının maddi ve usul boyutları ile kötü muamele yasağının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 9/6/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca kabul edilebilirlik konusunda oybirliği
sağlanamadığından kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına
karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden ulaşılan bilgi ve belgelere
göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular 10/2/2013 tarihinde ölen 1994 doğumlu
Ş.Ö.nün anne ve babasıdır.
A. Ş.Ö.nün
Ölümü
9. 10/2/2013 tarihinde saat 21.10 sıralarında
Diyarbakır'ın Şehitlik Mahallesi'nde 25-30 kişilik bir grubun çöp
konteynırlarını yere devirerek yolu trafiğe kapattığının bildirilmesi üzerine
Diyarbakır Valiliği İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı güvenlik güçleri yaptıkları
ihtarlara rağmen dağılmayan, molotofkokteyli ve taş atan gruba müdahale
etmiştir.
10. Bu müdahale sırasında İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı
75... plakalı zırhlı aracın 26. Sokak'a girmesinin ardından 45... plakalı başka
bir polis aracı da aynı yere gelmiş ve bu sırada Ş.Ö.nün yerde yaralı olarak
yattığı görülmüştür. Aşağıda ayrıca incelemesi yapılacak olan soruşturma
dosyasında yer alan bilgiler ve tanık ifadelerine göre, olay yerindeki
gösterilerin yoğunluğu ve göstericiler ile güvenlik güçleri arasındaki
çatışmanın koşulları gözönünde bulundurularak Ş.Ö. olay yerinden hemen güvenlik
güçleri tarafından alınarak polis merkezine götürülmüştür. Polis merkezinde
Ş.Ö.nün sağlık durumunun kötüye gitmesi üzerine 112 Acil Servis hizmet aranarak
Ş.Ö. hastaneye kaldırılmış fakat kaldırıldığı hastanede vefat etmiştir. Dosya
içinde Ş.Ö.nün tam olarak ne zaman polis merkezine götürüldüğüne, durumunun ne
zaman kötüleştiğine, hastaneye nasıl intikal ettirildiğine dair net kayıtların
bulunmadığı anlaşılmıştır.
B. Diyarbakır
Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) Tarafından Yapılan İşlemler
11. Söz konusu ölümün Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı
(TMK 10. madde ile görevli) nöbetçi Cumhuriyet savcısına ilk aşamada ''güvenlik
güçlerine yapılan saldırıdapatlayıcı maddenin patlaması'' şeklinde haber
verilmesi üzerine Başsavcılık tarafından soruşturma başlatılmış, ilk olarak
olay mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından aynı tarihte incelenmiş ve bu
hususta tutanak düzenlenmiştir. Bu incelemenin yapıldığı sırada olay yeri
inceleme uzmanı personel de hazır edilmiştir. Cumhuriyet savcısı, olay yerinin
ayrıntılı olarak incelenmesi, krokilerinin çizilmesi, fotoğrafların çekilmesi
ve raporların düzenlenmesi talimatını vermiştir. Tutanağın giriş kısmında ''grup
içerisinden bir kişinin elindeki el yapımı patlayıcıyı atmak isterken
muhtemelen patlayıcı maddenin patlaması sonucu yaralandığı, güvenlik güçlerinin
yaralı şahsı olay yerinden aldıkları, sonrasında hastaneye kaldırıldığı,
hastanede öldüğünün bildirildiği'' şeklinde açıklama bulunmaktadır.
12. Aynı gün saat 22.00 sıralarında ölü muayenesi ve
otopsi işlemi yapılmıştır. Tutanağın ilgili kısmı şöyledir:
''10. 02.2013 günü Diyarbakır ili
Şehitlik mahallesinde güvenlik güçlerine yönelik yapılan saldırı[da] patlayıcı
maddesinin patlaması sonucu açık kimlik bilgileri tespit edilemeyen şahıs
hayatını kaybederek Diyarbakır Devlet hastanesine otopsi işlemleri için
gönderildiğinin 10.03.2013 günü saat 21:00 sıralarında bildirilmesi üzerine
...ile birlikte Devlet hastanesi morguna saat 22.00 sıralarında gelindi.
Şahsın yakını olmadığından kimlik
tespiti yapılmadı.
Bilirkişi Dr. [E.Y.] ....Halen Diyarbakır Adli Tıp
Kurumu Grup Başkanlığında Adli Tıp Uzmanı olarak görev yapar...
...
DIŞ MUAYENE: 172 cm boyunda, 60-65 kg
ağırlığında, 20-25 yaşlarında, siyah saçlı kahverengi gözlü, günlük sakla bıyık
traşlı, sünnetli erkek cesedinde ölü katılığının devam etmekte olduğu, ölü
lekelerinin vücut sırtta bası görmeyen alanlarda hafif şiddetle oluşmuş olduğu
görüldü.
Sağ yüz ve yanak tamamını içine alan sağ
kulağı ileri derecede deforme edilmiş halde parçalanmış, sürtünme tarzı yaygın
ekimoz olup yanak üzerinde yer yer siyah renkte daha koyu olarak izlenebilen
alanlar dikkat çekti.
Sağ omuz ve sağ kol arka yüz tamamında
18x17 cm’lik bir alanda saü dirsek bölgesinde 8x6 cmlik sağ bel bölgesinde 4x5
cm’lik, sağ diz üzerinde yer yer 2x3, 3x1,5, 2,5[x]1,53x2 cm’lik, sol diz
üzerinde 6x3, 5x2,5, 7x3,5, 3x4,5, 5x4,5 cm ebatlarında sıyrıklı ekimozlar
olduğu görüldü.
…
Cesette harici muayane tarif edilenler
dışında başkaca darp, cebir izi, ateşli silah yarası, kesici delici alet
yarası, boyunda boğma-boğulma, ya da asıya ait telem izi tespit edilemedi.
BAŞ AÇILDI: Saçlı deri kaldırıldı. Saçlı
deri altında sağda 4x5 cm’lik ekimoz görüldü. Sağ temporal adale grubu kanamalı
olup sol temporal adale grubu sağlam izlendi
BOYUN-GÖĞÜS AÇILDI: …Sol 1,2,3 ve 4
kaburga kemiklerinin mitskapüler hattan ekimozlu kanamalı kırık olduğu görüldü.
Sağ göğüs boşluğundan 1200, sol göğüz boşluğundan 600 cc serbest kan
boşaltıldı. Sağ akciğerin lateral sınırlarında yoğun olmak üzere çok parçalı
laserasyon mevcudiyeti görüldü., sol akciğer hilus bölgesinde ebatları 3, 4 ve
2,5 cm olan lesarosyanlar ile 5x3,5 cm’lik bir alanda derin parankimal doku
hasarı izlendi. Perikard boşluğı içinde fizyolojik miktarda sıvı izlendi.
…Boyun organlarının tetkikinde hyoid kemik, trioid kıkırdak ve boyun omurları
sağlam bulundu…
BATIN AÇILDI:…
Sonuç: 10/2/2013 günü Diyarbakır ili
şehitlik mahallesinde gösterici grup içerisinde güvenlik güçlerine yönelik
taşlı, molotoflu saldırı grubu içerisinde bulunduğu, güvenlik güçlerine yönelik
patlayıcı madde atması sırasında patlayıcı maddenin patlaması ve yere düşmesi
sonucu yaralı olarak devlet hastanesine getirildiği ve sonrasında öldüğü
bildirilen ve Ş.Ö.ye ait olduğu anlaşılan cesede 10/2/2013 tarihinde Diyarbakır
Eğitim ve Araştırma Hastanesinde (Dağkapı Hastanesi) yapılan ölü muayenesi ve
otopsisinden elde edilip yukarıya kaydedilen bilgi ve bulgulara göre,
Bilirkişi tatbiken kesin ölüm sebebi ve
patlamanın cesede olan uzaklığına ilişkin tespiti soruldu.
Beyanında,
Kişinin ölümünün cesetten otopsi
esnasında alınan kan, idrar ve iç organ örnekleri üzerinde yapılanacak
toksikolojik ve histopatolojik neticeler tamamlanıp olay yeri inceleme
bulguları ile krirninal inceleme sonuçlarını da içerir adli tahkikat dosyasının
bir bütün olarak değerlendirilmesi sonrası belirlenebileceği kanaatindeyim
dedi.
Bu sırada ölen kişilerin yakınlarının
hastaneye geldikleri bildirildi....
Kimlik tanığı [Y.Ö.]: bana gösterdiğiniz kişi benim
kardeşim [A.Ö.nün] oğlu olan [M.Ş.nin] oğlu [Ş.Ö.dür]...Benim
olayın nasıl olduğunda ilişkin bilgim yoktur, dedi.
Gereği Düşünüldü:
1.
Cesedin kesin ölüm
nedeninin alınan kan ve idrar örnekleri ile iç organ örnekleri üzerinde
yapılacak incelemelerden sonra belirlenebileceği belirtildiğinden bu aşamada
başkaca bir işlem yapılmasına gerek olmadığı, cesedin bu şekilde defin
ruhsatını tanzim ile cesedin sahiplerine teslimine...
''
13. Cumhuriyet savcısı, olay saatinde bulunan polis
memurlarının da katılımı ile bir kez daha olay yerini 11/2/2013 günü saat 11.30
sıralarında incelemiş ve bu hususta tutanak düzenlemiştir.
14. Başsavcılık 14/2/2013 tarihinde olayın gelişimine
dair bilgileri olduğunu değerlendirdiği iki tanığın ifadesine başvurmuştur. Bu
kişilerden Y.D.nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
''...[P]olisler göstericilere
müdahale edince benim gördüğüm kadarıyla 7 - 8 kişilik grup sokaktan aşağıya
doğru kaçmaya başladılar. bir kısmının yüzleri puşi ile kapalı idi. [B]u
kişiler 26. sokağın Şehit Caddesine yakın kısmında güvenlik güçlerine doğru
havai fişek attılar, sonra havai fişekleri bitti, sonra aşağıya doğru kaçtılar.
[O]ndan sonra bu kişilerden herhangi bir şekilde patlayıcı madde veya
molotofkokteyli atan olmadı. [B]u kişiler benim dükkanın önünden
geçtikten hemen sonra 26. Sokağa Şehitlik Caddesinin Tedaş tarafından çok hızlı
bir şekilde Akrep diye bildiğimiz bir araç girdi, sokakta hızlı bir şekilde 10
- 15 metre kadar ancak ilerlemişti ki bir [ç]ocuk sokaktan aşağıya doğru
kaçıyordu, arkasından araç hızlı bir şekilde geliyordu. kendisine 4 - 5 metre
kadar yaklaşınca kaçan çocuk arkasına döndü ellerini havaya kaldırdı geri geri
4 - 5 metre kadar gitti [,] sağa sola kaçmadı. [G]elen akrep bu
gence ön tarafından yani göğsünden çarptı. [B]u genç yere düştü,
akrep'in altında kaldı, yaklaşık 10 - 15 metre kadar akrep'in altında
sürüklendi. benim gördüğüm kadarıyla akrep'in sol arka tarafından çıktı. Orda
yerde yatar bir şekilde kaldı, yüzünde kanlar vardı, herhangi bir şekilde ayağı
kalkmaya çalıştığını görmedim. [B]u kişiye çarpan araç durmadı, sokağın
aşağısına doğru aynı hızıyla devam etti. [B]u aracın hemen arkasından
başka bir polis zırhlı aracı sokağa girdi, bu araçta çok hızlı idi. aralarında
ne kadarlık zaman farkı olduğunu bilmiyorum ancak 30 - 40 metre civarında
mesafe bulunuyordu. [İ]kinci gelen araç yerde yatan kişiye çarpmadan
başında durdu. [H]emen içerisinden iki polis indi ellerinde silahta
vardı. [Y]erde yatan kişinin başında biraz beklediler[.] [B]u
sırada apartmanlarda bulunan kişiler ambulans çağırmaları için bağırıyorlardı[.]
[P]olislerde onlara karşı hakaret içerir bir şekilde karşılık verdiler[.]
[D]aha sonra polisler yerde yatan şahsı zırhlı polis aracına yükleyip
götürdüler[.] [H]angi polislerin hangi zırhlı araca yaralıyı
bindirdiklerini bilmiyorum. olay yeri kalabalıklaştı [.] [B]u
olaylar olurken yaralı kişiye çarpan diğer polis aracının olduğu yerden de yani
26. sokağın aşağı taraflarında sağ tarafındaki sokaktan silah sesleri geldi[.]
[Y]aklaşık 7 - 8 el ateş edildi [.] [D]aha sonra yaralı
kişiyi zırhlı araca yükleyen polisler Şehitlik Caddesinin Şehitlik Polis
karakolu istikametine doğru tatlıcı dükkanı bulunuyordu[.] [B]u
dükkanın önünde zırhlı aracı durdular[.] [A]racın önünü bir polis
sildi[.] [A]ncak önü silinen zırhlı araç hangisiydi bilmiyorum [.]
[Y]aralı şahsa çarpan zırhlı araç olabilir.
Tanığa lüzumuna binaen soruldu; benim
gördüğümde yaralı şahsın elinde herhangi bir patlayıcı madde yoktu. kendisine
çarpan araca da herhangi bir şey atmaya çalışmıyordu. her iki elini de havaya
doğru kaldırmıştı. ayrıca yüzü de açıktı, herhangi bir bez ile kapalı değildi.
boynunda bez olup olmadığını hatırlamıyorum. ancak üzerinde mont vardı. zırhlı
araç çarpıp altına aldıktan sonra ve çıktıktan sonra bir ayakkabısı ayağından
çıktı. Ayrıca aracın çocuğa çarptığı sırada bu çocukla benim aramdaki mesafe en
fazla 3 metre kadar idi, dolayısıyla ben olayı bu şekilde aynen gördüm. ''
15. 14/2/2013 tarihinde ifadesine başvurulan diğer tanık
L.Ç. de Y.D.nin ifadesine benzer şekilde ifade vermiştir.
16. Başsavcılık, olay günü ve saatlerindeki telsiz
kayıtları ile 112 Acil Servis görüşmelerinin getirtilmesi için 15/2/2013
tarihinde ilgili idarelere müzekkere yazmıştır.
17. Başsavcılık, dosya içinde bulunan belgeleri 15/2/2013
tarihinde Adli Tıp Kurumu Başkanlığına (ATK) göndererek Ş.Ö.nün patlayıcı
maddenin infilak etmesi sonucu mu yoksa herhangi bir cisim veya zırhlı polis
aracının çarpması sonucu mu öldüğü hususunda görüş bildirilmesini talep
etmiştir. ATK 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 12/6/2013 tarihli on dört sayfalık
raporunun sonuç kısmında Ş.Ö.nün ölümünün "patlamayla husulü mümkün
genel beden travmasına bağlı çok sayıda kot kırığı ile birlikte yaygın akciğer
hasarına bağlı iç kanama sonucu meydana gelmiş olduğu" belirtilmiştir.
18. Cumhuriyet Başsavcılığı, 45... plakalı zırhlı araçta
bulunan ve güvenlik gerekçesiyle kimlik bilgileri gizlenen üç polis memurunun
ifadesine 26/2/2013 tarihinde tanık olarak başvurmuştur. Benzer ifadelerden
birinin ilgili kısmı şöyledir:
''...[B]unun üzerine gruba
araç megafonları ile dağılmaların yönünde ihtarda bulunduk. [G]rup hem
bizim araca hem de diğer shortland 75'e taşlı, molotofkokteyli kokteylli, havai
fisekli, el yapımı bombalı saldırıya geçtiler bunun üzerine shörtland 75 önden
biz arkadan grubu dağıtmak için müdahale ettik, grubun neredeyse tamamı 26.
sokağa kaçtılar, shortland 75 bizim önümüzden 26. sokağa girdi[,] biz de
arkasından aynı sokağa girdik, bizim hızımiz 20-25 km idi, ancak shortland
75'in hızını bilemiyorum. [B]iz sokağa girdikten hemen sonra aracın sağ
önünde oturan arkadaş aracın ön tarafında ileride bir kişinin yerde yattığını
söyledi. [B]unun üzerine bizim araç durdu, bu sırada shortland 75
hareket halindeydi aramızdaki mesafe 15 metre kadar idi. O da yolda durdu, bu
sırada her iki araca yönelik te saldırılar devam ediyordu, sokak karanlıktı,
sadece bizim araçların ışıkları vardı. [A]ynı zamanda yoğun bir sis ve
durnan tabakası vardı. [T]elsizle yerde bir kişinin yattığını merkeze
bildirdik, ancak güvenlik için araçtan inmedik. [B]irkaç dakika
bekledik. [Y]erde yatan kişi hareketsiz duruyordu. [B]unun
üzerine araçtan indik yanına gittik, herhangi bir silah veya patlayıcı olup
olmadığını kontrol etmek istedik, bu sırada bu kişi yerden kalkmaya çalıştı,
hatta bize bırakın beni kalkıp gideceğim şeklinde konuştu. bu sırada biz
ambulansta istemiştik. birkaç dakika geçmesine rağmen ambulans gelmemişti.
Kaçan grup tekrar geriye dönmüştü, bize ve shortlan 75'e yönelik saldırılar
devam ediyordu. [O]lay yeri güvenliği olmadığı ve ambulansın olay yerine
gelmesinin tehlikeli olabileceğinidüşünüp telsizle yaralı şahsı aracımıza alıp
polis merkezine geçeceğimizi bildirdik. [Y]aralı şahsın kollarına
girerek aracın arka kısmına bindirdik. daha sonra polis merkezine hareket
ettik. [H]aber merkezine de ambulansın polis merkezine gelmesini
söyledik. [B]irkaç dakika içerisinde polis merkezine geldik. [Y]aralı
şahsın durumu çok ağır görünmüyordu. [B]ize kendisini bırakmamızı
söylüyordu. [H]atırladığım kadarıyla elinde kırmızı siyah renkli inşaat
eldiveni vardı. Eldivenler ıslaktı ve yakıt kokuyordu. [B]oğazında siyah
renkli bir bez vardı. [C]eplerine baktığımızda bir el feneri, bantla
birbirine bağlanmış şekilde patlayıcı fitili ve bataryası ayrı olarak cep
telefonu çıktı. Bizden birkaç dakika sonra ambulans polis merkezine geldi[,]
sedye ile ambulansa bindirdiler. [B]en de ambulansın arka kısmına
bindim. [A]mbulansta da yine durumu kötü görünmüyordu hatta hemşire
üniversite hastanesine plastik cerrahiye gidilmesi gerektiğini söyledi, [A]nladığım
kadarıyla ilk önce üniversite hastanesine gitmek için karar verilmişt. Sur
dışında ambulansla yolda devam ederken yaralı şahsın durumu birden ağırlaştı,
gözleri kaymaya başladı, görevli hemşire söföre hastanın ağırlastığırıı eks
olmak üzere olduğunu ve en yakın hastaneye gidilmesini söyledi. [B]unun
üzerine ambulans eğitim araştırma hastanesine geldi. [B]uraya geldikten
sonra da 20 dakika kadar yaralı şahşa kalp masajı uygulandı ancak
kurtarılamadı. [B]enim ilk gördüğümde yaralı şahıs yerde yatıyordu. [H]erhangi
bir aracın veya shortland 75 kodlu aracın çarptığını görmedim. [A]yrıca
yaralı şahıs kendinde iken olayla ilgili de herhangi bir şey söylemedi. hatta
üzerinde kimlik yoktu, ben kim olduğunu öğrenmeye çalıştım, ancak sadece beni
bırakın gitmek istiyorum şeklinde sözler söyledi. dedi.
Lüzumuna binaen soruldu; Yaralı şahsın
yanına gittiğimizde olay yerinin biraz uzağındaki apartmanlarda bulunan kişiler bize yönelik niye
kaldırmıyorsunuz halen şeklinde sözler söylüyorlardı. ancak biz herhangi bir
karşılık vermedik. ayrıca herhangi bir şekilde 'a ... koyduğumun çocuğu daha
ölmedin mi diye bir şey söylemedik ayrıca 26. sokak içeresinde sokak lambaları
yanmıyordu. [H]atırladığım kadarıyla bizim araçların ışıkları yanıyordu
ye yoğun bir duman tabakası vardı. [Y]aralı şahsın yanına ilk
gittiğimizde her iki ayakkabısı da ayağındaydı. Olay yerinde iken silah sesi
duydum, kaç el olduğunu hatırlamıyorum ancak ne tür bir silah olduğunu
bilmiyorum. [B]izim shortland 45 ekibinde bulunanlardan ateş eden
olmadı. hatırladığım kadarıyla biz yaralı şahsın yarıında iken etrafta bulunan
dükkanlarda herhangi bir kimse yoktu, ışıkları da yanmıyordu, kepenkleri de
kapalı idi.''
19. Başsavcılık Elektronik Muhabere Şube Müdürlüğünde olay
tarihi ve saatinde görevli bulunan telsiz operatörü polis memurunu da tanık
olarak 15/2/2013 tarihinde dinlemiştir. Bu şahıs ifadesinde, olay saatinde
75... plakalı aracın olayın olduğu 26. Sokak'a girdiğinin ve bir şahsın bir
şeyin altında kaldığının anons edildiğini, karşılığında anonsun tekrar
edilmesini istediğini, anonsun tekrarının gelmediğini, bu sırada 45... plakalı
araçtan önlerinde bir şahsın yerde yattığını anons edildiğini, bu anons üzerine
olayın niteliğini anlamak için kendi aralarında kullanılan kodları
kullandığını, yaralanmalı kazaları ifade etmek için kullanılan 94 koduna "olumsuz"
denmesi üzerine 60 kod ile tanımlanan molotofkokteyli atılması olabileceğinin
bildirildiğini, 112'yi arayarak Acil Servisi yönlendirdiğini beyan etmiştir.
20. Başsavcılık tanıkların ifadesinde geçen 75... plakalı
araçta bulunan polis memurlarının ifadelerine 25/2/2013 tarihinde tanık
olarak başvurmuştur. Güvenlik gerekçesiyle kimlik bilgileri gizli tutulan
tanıklardan ekip şefi ve telsizci olan polis memurunun ifadesinin ilgili kısmı
şöyledir:
''... [E]ylemci grupla
aramızda 100 metrelik mesafe bulunuyordu. [B]iz tepe lambamızı açtık
siren çaldık, megafonlar eylemcilere ihtarda bulunduk, dağılmalarını istedik.
Eylemci grup bize yoğun bir sekilde taşlı, molotofkokteylilu, havafişekli ve
basınçlı parça tesirli el yapımı bombalarla saldırıyorlardı. grup ihtarlarımıza
rağmen dağılmayınca biz de araçlarla üzerlerine doğru hareket ettik. [B]unun
üzerine eylemci grubun çoğunluğu 26. sokağa girdiler, halen bize yönelik
saldırıları aynı sekilde devam ediyordu. [B]iz 26. sokağın basına
geldik. Şahıslar bizim aracımıza doğru 15-20 metre mesafeden yine aynı sekilde
saldırıya' devam iyorlardı. bunun üzerine ben sokağa girmesini söyledim, sokağa
girdik, ancak sokaktan havaifişek, molotofkokteyli ve patlayıcı maddelerden
dolayı yoğun sisle dumanla kaplıydı. [A]aracın hızı tahminen 20 km hızla
ilerledik. bu srada eylemci grubun attığı molotofkokteylilardan birisi aracın
ön kaputu üzerine düştü ve ön kaput üzerinde araç alev aldı. aynı zamanda yine
ön kaput üzerine el yapımı patlayıcı maddelerde atılıyordu, aracın ön tarafı
yanmaya baslayınca ben sö[öre aracı busokaktan çıkarmasını söyledim. zira
arkamızdan da Shorrtland 45 geliyordu, geriye doğru çıkmak mümkün değildi. bu nedenle
ileriye doğru devam ettik. 20 - l25 metre kadar ilerleyince sol tarafta bir
araç park etmişti. sağ tarafta da bakkal veya manavın sebze tezgahı
bulunuyordu. bu tezgahın hemen yamnda yesil renkli branda vardı. biz araçla
asağıya doğru devam ederken, ben oturduğum yerin sağ tarafındaki camdan sahsın
birisinin yesil renkli brandaya yaklaşık 2 - 3 metre kadar bizim araca 1 - 1,5
metre mesafede dizleri kendine doğru çekilmis vaziyette yerde yatan bir sahıs
gördüm. yüzünde bir sey vardı ya bezle kapalıydı ya da yüzünde yaralanma
nedeniyle bana öyle gelmişti. ben bu kisiyi gorunce telsizle haber merkezini
bilgilendirdim. ancak haber merkezine ne sekilde bilgi verdiğimi şu anda
hatırlamıyorum. ancak olay yerine ambulans istedik. olay sırasında sokakta bol
miktarda duman ve sis vardı. ayrıca sokak lambaları yanmıyordu. aydınlatma
oldukça yetersizdi. ayrıca bindiğimiz aracın ön tarafında kaput üzerinde el
yapımı patlayıcı maddeler patlıyordu ve molotofkokteylitan alev almıstı. ayrıca
bizim aracın tepesinde hem ve hem arkada iki adet projektör bulunuyordu.
projektörler yandığı için sokakta bol miktarda duman ve sis olduğu için görüş
açısı son derece kısıtlıydı. 2 - 3 metre mesafeye kadar düşmüştü. ben önümüzde
herhangi bir kişinin olduğunu kesinlikle görmedim. ayrıca herhangi bir kimseye
bizim aracın çarptığını da kesinlikle görmedim, zira araca yönelik
molotofkokteyli ve patlayıcı maddeler atıldığında refleks olarak sağa sola
kendimizi korumak amacıyla yatıyorduk. bu nedenle kesinlikle yolda önümüzde bir
kimse olduğunu görmedim. herhangi bir kimseye de çarptıgımızı kesinlikle
görmedim...''
21. İfadesine başvurulan diğer polis memurları da benzer
şekilde ifade vermiştir.
22. ATK 1. Adli Tıp İhtisas Kurulundan alınan 15/1/2014
tarihli ikinci raporun sonuç kısmı şöyledir:
''...[K]urulumuzun ..nolu mütalasında
kişinin ölümünün patlamayla husulü mümkün genel beden travmasına bağlı çok
sayıda kot kırığı ile birlikte yaygın akciğer hastalığına bağlı iç kanama
sonucu meydana gelmiş olduğunun belirtilmiş olup adli dosyanın yeniden
tetkikinden.....kişinin ölümünün görgü tanıklarının ifadelerinde belirtildiği
şekilde zırhlı aracının çarpması ve sürüklenmesi ile meydana gelmiş olduğunun
kabulü gerektiği' oybirliği ile mütalaa olunur.''
23. Başsavcılık 26/2/2014 tarihinde ölen Ş.Ö. hakkında
silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte terör örgütü adına suç işleme,
6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na
muhalefet, görevi yaptırmamak için direnme suçlarından daha önceden şüphelinin
ölümü nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar vermiş; ATK raporunda
belirtilen hususlara göre araç şoförü hakkında taksirle ölüme sebebiyet verme
suçundan genel hükümlere göre soruşturma yapılmak üzere dosya hakkında
26/2/2014 tarihinde görevsizlik kararı vererek dosyayı Genel Soruşturma
Bürosuna göndermiştir.
24. Başsavcılık, bu görevsizlik kararının ardından
2014/5988 sayılı soruşturma dosyası üzerinden soruşturma işlemlerine devam
etmiştir. Başsavcılık bu kapsamda olaya karışan 45... plakalı aracın şoförü
olan, bireysel başvuruya konu edilen ve hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına
dair karar verilen R.Ü.nün şüpheli olarak talimat yolu ile22/7/2014 tarihinde
ifadesine başvurmuştur. R.Ü.nün ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
''Ben olay günü ve saatinde Shortland
45 kod nolu ekibin şoförlüğünü yapmaktaydım. 15 Şubat 1999 tarihinde...
yakalanmasının yıldönümünü protesto etmek amacıyla terör örgütüne müzahir
şahıslar tarafından Diyarbakır ilinin muhtelif yerlerinde gerçekleştirecekleri [m]olotof
kokteyli, havai fişekli, el yapımı basınç etkili parça tesirli bombalı ve taşlı
saldırı eylemlerini önlemek amacıyla Shortland 45 kod nolu ekip olarak saat
17.00 sıralarında Şehitlik bölgesinde görev aldık.
Aynı gün Haber Merkezinin 19.00
sıralaında Şehitlik Mahallesi .... Apartmanında aile içi kavga olayının
olduğunun anons etmesi üzerine zırhlı 75 ile beraber Şehitler Polis Merkezi
görevlileribi alarak bahse konu adrese intikal ettik. Belirtilen yerde aile içi
kavga olayının olmadığının anlaşılması üzere dönüşe geçtiğimiz esnada Haber
Merkezinin 19.30 sıralarında Şehitlik Tedaş önünde yüzleri kapalı olan
şahısların olduğunu ve yolu kapattıkları ve üzerlerinde patlayıcı madde
olabileceği yönündeki anonsu üzerine önde zırhlı 75, arkada ise biz Shortland
45 olarak birlikte anonsunun geldiği bölgeye doğru intikal ettik. Buraya
intikal ettiğimizde anonsta belirtildiği şekilde 20-25 kişilik yüzleri kapalı
eylemci bir grubun Şehitlik Caddesi üzerinde elleri ile zafer işareti
yapıyorlardı. Bu esnada yüzü bez parçası ile kapalı, 1.65 boylarında, zayıf
yapılı erkek bir şahıs zırhlı 75 kod nolu ekibe doğru elinde bulunan bir
maddeyi attı. Maddenin patlaması üzerine çevreyi duman sardı. Bu esnada 40-16
diğer zırhlı ekiplerin gerekli emniyet tedbirini aldıklarını anons edince grubu
dağıtarak yolu trafiğe açmak amacıyla zırhlı 75 kod nolu ekip ile birlikte
eylemci gruba dağılmaları yönünde megafonla uyarılarda bulunduk.
Şahısların eylemlerine devam etmeleri
üzerine gruba müdahalede bulunduk. Bir eylemci gruba yaklaşmamız ile eylemci
grup 26. Sokak içerisine doğru kaçtılar. Kaçarken de bizlere yönelik olarak [m]olotof kokteyli, havai fişekli, el
yapımı parça tesirli ve basınç etkili bombalı ve taşlı saldırı eylemlerine
devam ediyorlardı.
Zırhlı 75 önde olmak üzere 26. Sokak içerisine
girdik. Zırhlı 75, 26. Sokağın diğer ucuna gittiğinde biz Shorland 45 kod nolu
ekip olarak 26. Sokağın Şehitlik Caddesi tarafında kalan uç kısmındaydık. Biraz
ilerledikten sonra 26. Sokak içerisinde bir erkek şahsın yerde yattığını
aracımın far ışığından gördüm. Ben Shortland 45 kod nolu ekibin sürücüsü
olduğum için şahsı görünce hemen durdum.
Ancak sokağın diğer ucunda bulunan
Zırhlı 75 kod nolu ekip sürekli olarak [m]olotof kokteylli ve el yapımı bombalı saldırı eylemlerine
maruz kaldığından yanmaya başladı. Biz de bu nedenle, ekip aracından inmeyerek
haber merkezinden 26. Sokak içerisine 112 talep ettik. 112 Sağlık görevlilerini
beklerken yerde yatan şahsın biraz doğrulunca yüzünün sağ tarafından yaralı
olduğunu gördük. Bunun üzerine araçtan inerek şahsın yanına gittik. Şahsın
yanına gittiğimizde durumunun ağır olduğunu gördüm.
Bu esnada haber merkezinin yaralı şahsı
2. Sokak içerisinden alarak Şehitlik merkezine götürmemizi, 112 görevlilerinin
şahsa buarda müdahele edeceğini bildirmesi üzerine [b]iz de haber merkezinin anonsu
doğrultusunda yaralı şahsın tedavisini hızlandırmak ve olay yerinde saldırı
eylemlerinin devam etmesi nedeniyle 26. Sokak içerisinde şahsı ekibimize alarak
Şehitlik Polis Merkezine geldik. Burada yaralı şahsın üzerinde bulunan 200-25
civarında 2 parça halinde bantla sarılı yeşil renkli patlayıcı maddeleri
ateşlemek amacıyla kullanılan fitiller ile şahsın eline takılı vaziyette
bulunan 1 çift siyah renkli inşaat eldivenini olay yeri inceleme ve Kimlik
Tespit Şube Müdürlüğü görevlilerine teslim etmek üzere aldık.
Biz malzemeleri alırken 112 görevlileri
de şahsın boyun kısmında sarılı bulunan bez parçasını keserek şahsı hemen
ambulansa koyarak hastaneye götürdüler. Benim bu olayla ile ilgili bildiklerim
gördüklerim ve söyleceklerim bunlardan ibarettir. Benim bu olayda herhangi bir
suçum ve alakam bulunmamaktadır. ''
25. Cumhuriyet Başsavcılığı, olayda kusur durumunun
tespiti açısından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına talimat yazmıştır. Makine
ve inşaat mühendislerinden oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinin 25/6/2015
tarihli raporunda, ölen Ş.Ö. ile yayaya çarpan zırhlı araç sürücüsünün eşit
derecede mütefarik kusurlu olduğu belirtilmiştir.
26. Başsavcılık, polis memuru R.Ü. hakkında 28/10/2015
tarihinde Diyarbakır Valiliğine soruşturma izni verilmesi için talepte
bulunmuşsa da bu talep üzerine yapılan işlemlerin neler olduğuna dair dosya
içinde herhangi bir kayda rastlanmamıştır.
27. Başsavcılık olay tarihinde 75... plakalı aracın
sürücüsü S.K. hakkında taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan 15/2/2017
tarihinde iddianame düzenlemiş, aynı tarihte 45... plakalı aracı kullanan R.Ü.
hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Başsavcılık kararında
bu kişi hakkında sehven soruşturma yapıldığını, bu kişinin suç oluşturabilecek
bir eyleminin bulunmadığını belirtmiştir.
28. Kovuşturmaya yer olmadığına kararına başvurucular
itiraz etmiştir. Başvurucular vekili itirazında özetle eylemin taksirle
işlenmediğini, kasten işlendiğini, ölen Ş.Ö.nün olay yerinde bekletildikten
sonra hastane yerine polis merkezine götürülmek istendiğini, şüphelinin de bu
eylemi icra edenlerden olduğunu iddia etmiştir.
29. Diyarbakır 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 7/4/2017 tarihli
itirazın reddine dair kararının 10/5/2017 tarihinde başvurucular vekiline
tebliğ edilmesi üzerine başvurucular 9/6/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
C. Ceza
Mahkemelerindeki Kovuşturma Süreçleri
30. 75... plakalı araç sürücüsü polis memuru S.K.
hakkında açılan davada Diyarbakır 7. Asliye Ceza Mahkemesi, 2017/174 Esas
sayılı dava dosyası üzerinden 29/6/2017 tarihinde yapılan ilk ve tek duruşmada
başvurucular vekilinin de talebi doğrultusunda görevsizlik nedeniyle dosyanın
ağır ceza mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
31. Dosyanın gönderildiği Diyarbakır 1. Ağır Ceza
Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) 15/9/2017 tarihinde ''olaya müdahale eden
sanığın sürücülüğünü yaptığı 75 kot numaralı Shortland marka zırhlı aracın
telsizinden olayın hemen akabinde merkeze 'bir kişinin aracın altında kaldığını'
anons edilmesi dikkate alındığında kasten gerçekleşen bir eylemde bu anonsun
yapılma ihtimalinin düşük olması hususları birlikte değerlendirildiğinde
eylemin iddianamede anlatıldığı üzere taksirle bir kişinin ölümüne sebep olma
suçunu oluşturabileceği" gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş ve
ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Gaziantep Bölge
Adliyesi Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
32. Gaziantep Bölge Adliyesi 10. Ceza Dairesi, Ağır Ceza
Mahkemesinin görevsizlik kararını 9/11/2017 tarihinde kaldırmıştır.
33. Olayda ölüme neden olduğu ileri sürülen S.K. isimli
polis memurunun yargılaması Ağır Ceza Mahkemesinde 2017/495 Esas sayılı dosya
üzerinden görülmeye başlanmıştır.
34. Ağır Ceza Mahkemesi, bireysel başvuruya konu edilen
ve hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen R.Ü.nün de
ifadesine başvurulması için İzmir Ağır Ceza Mahkemesine 6/12/2017 tarihinde;
tutanaklar mümzileri olan İ.G., B.A., M.E.Ç için sırasıyla Ankara, Eskişehir ve
Malatya ceza mahkemelerine talimatlar göndermiştir.
35. Ağır Ceza Mahkemesi ayrıca 15/2/2018 tarihinde yapmış
olduğu ilk celsede ''Suça karışan Şortland marka aracın iç ve dış
özellikleri, içinde şoför mahallinde oturulduğunda yol güzergahının ne
kadarının görülebilir olduğu konusunda naip hakim refakati ile resen seçilecek
bir makine mühendisi bilirkişi marifetiyle inceleme yapılmasına, makina
mühendisi temin edildiğinde söz konusu aracın incelemeye esas olmak üzere
adliye binasına getirilmesi veya emniyet müdürlüğünde uygun bir ortamda
inceleme olanağının sağlanması için Diyarbakır Emniyet Müdürlüğüne yazı
yazılmasına, araç getirildiğinde naip hakim marifetiyle bilirkişi huzuruyla
incelemesinin yaptırılmasına'' karar vermiştir.
36. Bu karar üzerine olayda kullanılan araç, makine
mühendisi olan bir bilirkişi vasıtasıyla incelenmiştir. Raporda özetle aracın
dar virajlarda ve dar yerlerde hareket kabiliyetinin olmadığı, toplumsal
olaylarda aracın üzerine gaz veya duman gibi görüşü engelleyici maddelerin gelmesi
hâlinde araç içinde herhangi bir kamera sisteminin bulunmadığı, aracın ön
kısımlarının görüş açısını engellediği, aracın iç kısımlarının şoförün hareket
kabiliyetini engelleyebildiği belirtilmiştir.
37. Sanık S.K.nın savunması avukat huzurunda 30/5/2018
tarihinde yapılan ikinciduruşmada alınmıştır. Bu duruşmada ayrıca yukarıda
soruşturma evresinde ifadelerine başvurulan ve polis memurları olmayan, olaya
dair somut gözlemleri olduğu beyan edilen tanıklar L.Ç. ile Y.D.nin de
ifadelerine başvurulmuştur.
38. Ağır Ceza Mahkemesinde 18/9/2018 tarihinde yapılan
üçüncü celsede Cumhuriyet savcısı ''...Dosya kapsamı, evrak içeriği, tanık
beyanları, 155, 112 acil servisi ile yapılan konuşmalar, telsiz muhaberesine
ait kayıtlar, 75 numaralı ekibe ait olay sonrası bir şahsın aracın altında
kaldığına dair yapılan telsiz görüşmesi içeriği, otopsi raporu içeriğinde
bulunan olaya ait travmalara ait yaralarınniteliği, incelendiğinde sanık
S.K.nın sevk ve idaresindeki araç ile göstericileri takip ettiği,
göstericilerin ara sokağa girmesi üzerine aynı hızla peşlerinden takibe devam
ettiği, göstericilerin durması üzerine aracı üzerlerine sürerek maktüle
çarptığı, maktülün arkadan gelen 45 numaralı ekip tarafından yerde yatarken
bulunduğu, olay sonrası şahsın hastaneye sevkinin yapılmayarak karakola teslim
edildiği, olayın patlayıcı madde sonucu meydana gelen ölüm olayı olduğu iddia
edilerek hukuki gereğinin ifasından kaçınılması için gayret gösterildiği,
olayda sanığın üzerine atılı suçu göstericiyi öldürme sonucunu öngörerek
aracını üzerlerine sürmek sureti ile olası kast altında işlediği'' gerekçesiyle
26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 81/1, 21/2,53. maddeleri
uyarınca S.K.nın cezalandırılmasını talep etmiştir.
39. Ağır Ceza Mahkemesi 29/11/2018 tarihinde yapmış
olduğu dördüncü celsede 8/2/2019 tarihinde keşif icrasına, ayrıca eyleminin
taksirle öldürme suçunu oluşturması ihtimaline binaen soruşturma aşamasında
alınan ancak hüküm için yeterli görünmeyen bilirkişi raporu haricinde İstanbul
Teknik Üniversitesi (İTÜ) Trafik Kürsüsünden bilirkişi raporu aldırılmasına
karar vermiştir.
40. Ağır Ceza Mahkemesi 14/3/2019 tarihinde yapmış olduğu
beşinci celsede ise Kandilli Rasathanesine müzekkere yazılarak suç tarihindeki
hava koşulları ile suç tarihindeki hava koşullarına benzer hava koşullarının
hangi tarihlerde yaşandığının bildirilmesinin istenmesine karar vermiştir.
41. Ağır Ceza Mahkemesi 14/5/2019 tarihindeki altıncı
celsede, 1/8/2019 tarihinde saat 22.00'de adliyeden hareket edilmek suretiyle
keşif icrasına karar vermiş ise de dinlenmesi gereken polis memuru tanıkların
Eskişehir, Malatya ve Ankara'da olduğu, bu hâliyle tanıklarla yapılan telefon
görüşmelerinde keşif gününe kadar ilde bulunamayacaklarını bildirmeleri
karşısında keşfin yapılmasının mümkün olamayacağı, nedenle keşfin ertelendiği
10/10/2019 tarihindeki yedinci celseden anlaşılmıştır. Bu celsede ayrıca
27/12/2019 tarihinde yeni bir keşif icrasına karar verilmiştir.
42. Aynı gerekçeyle keşfin bir kez daha ertelendiği
4/2/2020 tarihli 8. celseden anlaşılmıştır. Bu celsede de 17/2/2020 tarihinde
yeniden keşif icrasına karar verilmiştir. Bu karar doğrultusunda keşif,
belirlenen tarihte başvurucular vekilleri ve olay yeri inceleme uzmanlarının da
huzuru ile keşif icra edilmiştir. Bunun yanında 23/6/2020 tarihinde yapılan 9.
celsede, suça karışan zırhlı polis otosuna ilişkin kamera kaydı ve video
kaydının bulunup bulunmadığının sorulması, varsa gönderilmesi için Diyarbakır
Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğüne müzekkere yazılmasına karar verilmiştir.
43. 8/10/2020 tarihinde yapılan 10. celsede sanığın
eyleminin taksirle öldürme suçunu oluşturması ihtimaline binaen soruşturma
aşamasında alınan ancak hüküm için yeterli görülmeyen bilirkişi raporu
haricinde İTÜ Trafik Kürsüsünden bilirkişi raporu aldırılmak üzere talimat
yazılmasına karar verilmiştir.
44. 2/2/2021 tarihli 11. celsede ise ara kararına rağmen
yapılmayan bu işlemin yenilenmesine ve duruşmanın 27/5/2021 tarihine
ertelenmesine karar verilmiştir.
45. 27/5/2021 tarihinde yapılan 12. celsede, gelen
raporlara karşı beyanda bulunmak üzere başvurucular vekillerinin talepleri
üzerine süre verildiği ve duruşmanın 24/6/2021 tarihine ertelendiği tespit
edilmiştir.
46. 24/6/2021 tarihinde yapılan 13. celsede başvurucular
vekilinin gelen raporlara karşı beyanları ile Cumhuriyet savcısının mütalaası
alınmıştır. Cumhuriyet savcısı bu mütalaasında özetle olay günü başvuruların
oğlunun ölümüne sebebiyet veren sanığın gerekli dikkat ve özenle hareket
etmediğini, eylemine uyan taksirle adam öldürme suçundan cezalandırılması
gerektiğini açıklamıştır. Bu duruşmada, sanık müdafisinin mazeretinin kabul
edilmesi ve mütalaaya karşı beyanların sunulması için duruşmanın 11/9/2021
tarihine ertelendiği tespit edilmiştir.
47. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan bu davada söz
konusu suçlamayla ilgili olarak ilgili kurum ve kuruluşlarla da çok sayıda
yazışma yapıldığı anlaşılmıştır. Devam eden bu yargılamada başvurucuların diğer
araç sürücüsü R.Ü. hakkında gerek ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karara
karşı itiraz dilekçelerinde gerekse bireysel başvuruda ileri sürdükleri
hususları bu yargılamada da baştan beri ileri sürdükleri tespit edilmiştir.
D. Tam Yargı
Davasına İlişkin Süreç
48. Başvurucular, Ş.Ö.nün ölümü nedeniyle uğradıklarını
ileri sürdükleri maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle İçişleri
Bakanlığına başvuru yapmışlarsa da İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel
Müdürlüğünce 17/4/2013 tarihinde bu talepleri reddedilmiştir. Başvurucular
bunun üzerine işlemin iptali ve hizmet kusuru bulunduğu iddialarıyla toplam
42.666,37 TL maddi ve davacıların her biri için 25.000 TL olmak üzere toplam
50.000 TL manevi tazminat istemiyle Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinde (İdare
Mahkemesi) dava açmıştır. İdare Mahkemesi, Başsavcılık dosyasındaki bilirkişi
raporunu da gözönünde bulundurarak olayda müterafik kusur bulunduğunu kabul
etmiştir. Kısmen kabul edilen davada verilen bu kararın kesinleşmesi üzerine
başvuruculara toplamda 92.405,48 TL ödeme yapılmıştır.
IV. İLGİLİ
HUKUK
49. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yaşam hakkı
gibi ciddi insan hakkı ihlallerinin aile üyeleri üzerindeki psikolojik etkisini
kabul etmekle birlikte mağdurun yakınları için işkence ve kötü muamele yasağı
kapsamında ayrı bir değerlendirme yapılabilmesi için anılan etkiyi ihlalin
kendisinden kaynaklanan kaçınılmaz duygusal acının ötesine taşıyan birtakım
özel faktörlerin söz konusu olması gerektiğini vurgulamıştır (Salakhov ve
Islyamova/Ukrayna, B. No: 28005/08, 14/06/2013, § 199). AİHM, bir aile
bireyinin mağdur olup olmadığı konusunu başvuranın maruz kaldığı sıkıntı,
hakları ihlal edilen mağdurların akrabalarının kaçınılmaz olarak yaşadığı
duygusal çöküntüden daha farklı bir boyut ve şekil kazandıran özel faktörlerin
var olup olmadığı, aile bağlarının derecesi, aile bireylerinin söz konusu olaylara
ne kadar tanık olduğu, aile bireylerinin bilgi edinmek için ne kadar çaba
gösterdiği gibi hususları bir bütün olarak değerlendireceğini belirtmektedir (Çakıcı/Türkiye,
B. No: 23657/94, 8/7/1999,§ 98).
50. Konuyla ilgili olarak ilgili ulusal ve uluslararası
hukuk ile diğer mevzuat için bkz. Abdülkadir Yılmaz ve diğerleri, B. No:
2015/1894, 16/1/2020; Seyfullah Turan ve diğerleri, B. No: 2014/1982,
9/11/2017, §§ 71-99.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
51. Mahkemenin 30/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Yaşam
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
52. Başvurucular, yaşam hakkının maddi boyutu bağlamında
öncelikle yakınlarının güvenlik güçleri tarafından zırhlı araç ile kasten
öldürüldüğünü iddia etmektedir. Bu kapsamda başvurucular, güvenlik güçlerinin
kullandıkları araçlarla olay anında ellerini havaya kaldırmış ve savunmasız
hâlde bekleyen Ş.Ö.ye bilerek ve isteyerek çarptıklarını, bu araçlarla Ş.Ö.yü
sürüklediklerini ileri sürmektedir. Başvurucular, Ş.Ö.nün bu şekilde kasıtlı
olarak araç ile ezilmeye çalışılmasının ardından tıbbi tedavisi yapılmak üzere
hastaneye götürülmesi yerine polis merkezine götürüldüğünü, bu şekilde tıbbi
tedaviden mahrum bırakılarak öldürülmek istendiğini de ifade etmiştir.
53. Başvurucular ayrıca Ş.Ö.nün ölümü hakkında etkili bir
soruşturma yürütülmediğinden maddi gerçeğin aydınlatılamadığını iddia
etmektedir. Usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin olarak başvurucular, ölümün
kasıtlı bir eylem sonucunda meydan geldiğine dair tarafsız tanık beyanları ve
raporlar bulunmasına rağmen eylemin taksirle işlendiğinin kabul edilmesi,
hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen polis memuru R.Ü.nün
olayın öncesinde ölene hakaret etmesi, yaralanması üzerine de öleni hastaneye
götürmemesi şeklinde kusuru bulunmasına rağmen eksik inceleme ile hakkında
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğinden yakınmakta; güvenlik
güçlerinin karışmış olduğu ölümlü olaylarda etkili bir soruşturma
yürütülmeyerek cezasızlık politikasının yürütüldüğünü iddia etmektedirler.
54. Başvurucular ayrıca 2013 yılında meydana gelen
şüpheli ölüm olayı ile ilgili olarak 4 yılı aşan bir sürede etkili ve tarafsız
bir soruşturma yürütülmemesi, Başsavcılık tarafından verilen kovuşturmaya yer
olmadığına dair kararın gerekçesiz olması, Mahkemece itiraz nedenlerinin
değerlendirilmemesi, ret kararının gerekçesinin bulunmaması ve bu süre içinde
avukatlık ücretine ilişkin masraf yapmaları nedenleriyle Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin 13. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı ile
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
55. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak
alınacak “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” kenar
başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, yaşama... hakkına
sahiptir."
56. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri"
kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti
ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu
sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet
ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal
engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli
şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
57. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucuların etkili başvuru hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddiaları değerlendirildiğinde ileri sürülen iddiaların yaşam hakkının
usul boyutuna ilişkin olması nedeniyle bu iddialar hakkında ayrıca bir inceleme
yapılmasına gerek görülmemiş ve iddiaların tümü yaşam hakkı kapsamında
incelenmiştir.
58. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını
kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı
nedeniyle ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 41). Başvurucular, ölen Ş.Ö.nün annesi ve
babasıdır. Dolayısıyla başvuru ehliyeti açısından başvuruda bir eksiklik
bulunmamaktadır.
59. Yaşam hakkını güvence altına alan Anayasa'nın 17.
maddesi, devletin temel amaç ve görevlerinden birinin de insanın maddi ve
manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak olduğunu
belirten 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete birtakım negatif ve
pozitif yükümlülükler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013, § 50).
60. Yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına
kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermemesi hususunda negatif yükümlülüğü
bulunan devletin -pozitif yükümlülükler kapsamında- yetki alanında bulunan tüm
bireylerin yaşam hakkını kamu görevlilerinin, diğer bireylerin hatta kişinin
kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma ödevi de vardır. Bu
koruma ödevi bağlamında devlet, öncelikle yaşam hakkına yönelen tehdit ve
risklere karşı caydırıcı ve koruyucu yasal düzenlemeler yapmalı; bununla da
yetinmeyerek gerekli idari tedbirleri almalıdır (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 51; İpek Deniz ve diğerleri, B. No: 2013/1595,
21/4/2016, § 149).
61. Bunun yanında pozitif yükümlülüğü kapsamında devletin
yaşam hakkını korumak için oluşturulan yasal ve idari çerçevenin gereği gibi
uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını
sağlayacak etkili bir yargısal sistem kurma yükümlülüğü de
bulunmaktadır. Bu yükümlülük -kamusal olsun veya olmasın- yaşam hakkının
tehlikeye girebileceği her türlü faaliyet bakımından geçerlidir (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 52).
62. Bir ölüm meydana gelmişse, devletin pozitif
yükümlülüğü kapsamında ölümün nedenlerini soruşturma ve sorumluları tespit
ederek cezalandırma ödevi de vardır. Bu usul yükümlülüğünün gerektiği şekilde
yerine getirilmemesi hâlinde devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerine
gerçekten uyup uymadığı tespit edilemez. Bu nedenle devletin bu madde
kapsamındaki negatif ve pozitif yükümlülüklerinin güvencesini soruşturma
yükümlülüğü oluşturmaktadır (Salih Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013, §
29).
63. Usul yükümlülüğünün bir olayda gerektirdiği
soruşturma türünün yaşam hakkının esasına ilişkin yükümlülüklerin cezai bir
yaptırım gerektirip gerektirmediğine bağlı olarak tespiti gerekmektedir. Kasten
ya da saldırı veya kötü muameleler sonucu meydana gelen ölüm olaylarında
Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına
imkân verebilecek nitelikte cezai soruşturmalar yürütme yükümlülüğü
bulunmaktadır. Bu tür olaylarda, yürütülen idari ve hukuki soruşturmalar ve
davalar sonucunda sadece tazminat ödenmesi yaşam hakkı ihlalini gidermek ve
mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 55).
64. Bununla birlikte Anayasa'nın 17. maddesi
başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma
hakkı vermediği gibi devlete tüm yargılamaları mahkûmiyetle sonuçlandırma ödevi
de yüklemez (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 56).
65. Yaşam hakkının ihlaline kasten sebebiyet verilmeyen
durumlarda etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük
her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez. Mağdurlara hukuki,
idari, hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 59).
66. Bir ceza soruşturması veya yargılaması sürecinde
kovuşturmaya yer olmadığı, beraat, mahkûmiyet veya hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararlarıyla farklı zamanlarda neticelenmiş aşamalar bulunması
durumunda -anılan aşamaların tek bir olay için farklı kişilerin
sorumluluklarına yönelik olduğu gözetildiğinde- soruşturmaların bir bütün
olarak değerlendirilmesi gerekebileceğinden (S.D. B. No: 2013/3017,
16/12/2015, § 69) aynı olaya ilişkin sorumluluğu bulunduğu iddia edilen birden
fazla kişi hakkında yürütülen adli süreçlerin bir kısmı devam ederken bir kısım
şüpheli/sanık bakımından sürecin sona ermesi üzerine yapılan bireysel
başvurularda, somut olayın ve tüm adli sürecin bir bütün olarak
değerlendirilmesi gerekliliği üzerinden başvuru yollarının tüketilmediği
sonucuna ulaşılmıştır (Bilal Turan ve diğerleri (3), B. No: 2013/7418,
31/3/2016, § 72; Bülent Kurt, B. No: 2013/7408, 20/1/2016, § 40; Gülcan
Keleş ve diğerleri,B. No: 2014/797, 22/3/2017, §§ 30, 31).
67. Somut başvuruda, başvurucuların soruşturma evresinden
itibaren ileri sürdükleri ve bireysel başvuru formunda tekrarladıkları
iddialarına bakıldığında başvurucuların birbiri ile çok yakından bağlantılı
olan yaşam hakkının hem maddi boyutuna (negatif yükümlülüğü) hem de usul
boyutuna (etkili soruşturma yükümlülüğü) ilişkin olan hususlar yönünden
Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesinde bir yargılamanın devam ettiği
anlaşılmıştır. Negatif yükümlülüğe ilişkin olarak başvurucuların hakkında ek
kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen R.Ü. ve yargılaması devam S.K.
hakkında yoğun kasıtla Ş.Ö.nün öldürülme iddialarının bulunması karşısında
olayın maddi koşullarının belirlenebilmesi ve şüpheli ölüm olayının
aydınlatılabilmesi adına bir yargılamanın devam ettiğinden kuşku
bulunmamaktadır. Bu kapsamda Ağır Ceza Mahkemesinin yargılama sonucunda
vereceği kararın güvenlik güçlerinin dâhil olduğu şüpheli ölüm olayının aydınlatılabilmesi
adına son derece önem arz etmektedir.
68. Bunun yanında başvurucuların bir polis memuru
hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi üzerine yaptıkları
bireysel başvuruda, usul boyutuna ilişkin olarak ileri sürdükleri hususların
tamamının yargılaması devam eden dava ile doğrudan ve çok yakın bir
bağlantısının bulunduğu, başvurucuların bu iddialarını devam eden yargılamada
da baştan beri ileri sürdüğü görülmüştür.
69. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen bu dava dosyasına
ilişkin olarak yapılan işlemler açıklanmıştır. UYAP üzerinde yapılan incelemede
keşfin mazeretler nedeniyle iki kez icra edilemediği, nihayet başvurucuların
vekilinin de katılımı ile bir keşfin yapıldığı anlaşılmıştır. Bunun yanında
Ağır Ceza Mahkemesi, güvenlik güçlerine ait, olayda kullanılan araç üzerinde de
bilirkişi incelemesi yaptırarak rapor aldırmıştır.
70. Ağır Ceza Mahkemesi, bunların yanında olayda
uygulanma ihtimaline binaen İTÜ Trafik Kürsüsünden rapor alınmasına da karar
vermiştir. 24/6/2021 tarihinde yapılan 13.celsede başvurucular vekilinin gelen
raporlara karşı beyanları ile Cumhuriyet savcısının mütalaasının alındığı,
sanık müdafisinin mazeretinin kabul edilmesi ve mütalaaya karşı beyanların
sunulması için duruşmanın 11/9/2021 tarihine ertelendiği tespit edilmiştir.
71. Bu açıklamalar sonrasında başvurucuların iddialarına
bir kez daha bakılması ve bu iddiaların değerlendirilmesi gerekmektedir.
Başvurucular, soruşturma evresinden beri Ş.Ö.nün polisler tarafından kullanılan
araçla kasten öldürüldüğünü iddia etmektedir. Bu iddiaların devletin yaşam
hakkının negatif (öldürmeme) yükümlüğüne ilişkin olduğu hususunda herhangi bir
tereddüt bulunmamaktadır. Başvurucular, bu iddiadan bağımsız olarak polis
memuru R.Ü. hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi
nedeniyle ölüm olayından sonra ortaya çıkan etkili soruşturma yükümlülüğünün de
ihlal edildiğini ileri sürmektedirler.
72. Başvurucuların iddialarına konu olan maddi olayın
aynı olmasına rağmen birden fazla boyutunun ihlal edildiği iddiası bulunan
somut olayda hakkında yargılama devam eden polis memuru ile ek kovuşturmaya yer
olmadığına karar verilen diğer polis memuruna yönelik ileri sürülen iddiaların
birbiri ile çok yakından, doğrudan ve sıkı bir bağın bulunduğu görmezden
gelinemez. Gerçekten de başvurucular, bireysel başvuruya konu edilen ek
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen R.Ü hakkında, yargılanan diğer
polis memuru ile Ş.K. ile birlikte kasıtlı olarak ve plan dahilinde öldürme
eylemi gerçekleştirdiği iddiasında bulunmuşlardır. Bu iki eylem ve böylece iki
yükümlülük açısından bir bağlantının bulunmadığından bahsedilemeyeceği
anlaşılmaktadır.
73. Yapılacak yargılama sonunda maddi olayın koşullarının
Ağır Ceza Mahkemesi tarafından belirlenip belirlenememesi ve sorumluların
tespit edilmesi durumlarına göre bu kapsamda haklarında kovuşturmaya yer
olmadığına karar verilen kişilerin de sorumluluklarının tespit edilmesi hâlinde
kamu davası açılması önünde bir engel bulunmadığı değerlendirilmiştir.
Başvurucuların yaşam hakkının hem negatif yükümlülüğün hem de usul
yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddialarının içerik ve kapsamlarına
bakıldığına henüz sonuçlanmayan kamu davasının bu aşamada incelenmesinin
Anayasa Mahkemesinin ikincil nitelikteki rolüne uygun düşmediği anlaşılmıştır.
74. Netice olarak somut başvuruda, kanunda öngörülen
yargısal başvuru yollarının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketildiğinin
kabulü mümkün değildir.
75. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının maddi ve usul
boyutlarının ihlal edildiğine ilişkin iddianın diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele
Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
76. Başvurucular, ölüm olayı nedeniyle ömür boyu sürecek
ızdırap ve üzüntü duyduklarını, bu olay nedeniyle başlatılan soruşturma ve
yargılamalar sonucunda bir failin cezalandırılmamasının ve bir şüpheli hakkında
ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesinin manevi işkenceye
sebebiyet verdiğini, bu durumun ise Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına
alınan işkence ve kötü muamele yasağının ihlalini oluşturduğunu iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
77. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesine esas alınacak
17. maddesinin ilgili kısmı ile 5. maddesi şöyledir:
“Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve
manevi varlığı
Madde 17 - Herkes, yaşama, maddi ve
manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
…
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz;
kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
…
Devletin temel amaç ve görevleri
Madde 5 - Devletin temel amaç ve
görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin
bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun
refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini,
sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan
siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının
gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
78. Başvuru konusu olayda ele alınması gereken ilk husus
incelemenin kapsamının belirlenmesidir. Bu incelemenin yapılabilmesi için
başvurucuların oğullarının polis aracı ile kasten yaralanmasının ardından
doğrudan sağlık kuruluşuna götürülmeksizin karakola götürülmesi ve ardından da
ölümüne sebebiyet verilmesi, buna ilişkin olarak başlatılan soruşturma ve
kovuşturmanın etkili yürütülmemesi nedeniyle dört yılı aşan bu sürenin
kendileri yönünden manevi işkenceye dönüşmüş olduğu iddialarına kötü muamele
yasağının uygulanabilir olup olmadığının tespiti gerekmektedir.
79. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu
hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen
şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal açıdan zarar görmelerine neden
olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı
gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve
diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
80. Kötü muamele oluşturan her eylemin aynı zamanda
bireylerin fiziksel ve/veya psikolojik bütünlüğüne zarar vererek özel hayatına
da menfi yansıması olacaktır. İşkence ve kötü muamele yasağı ile özel hayata
saygı hakkının bir parçası olarak fiziksel ve ruhsal bütünlüğün korunması
hakkının Anayasa’nın aynı maddesinde yer verilmesi de bunun göstergesidir (Tuna
Ayçiçek, B. No: 2014/6526, 24/1/2018, § 51).
81. Bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrası kapsamında olabilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması
gerekir. Bu asgari eşik, göreceli olup her olayın somut koşulları dikkate
alınarak değerlendirilmelidir. Bu kapsamda muamelenin süresi, bedensel ve
ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler
önem taşır. Ayrıca muamelenin ardındaki saik ve amaç dikkate alınmalıdır.
Muamelenin heyecanın yükseldiği ve duygu yoğunluğunun olduğu bir anda meydana
gelip gelmediği de gözönünde bulundurulmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri,
§ 83).
82. Somut olayda başvurucuların iddialarının bu açıdan
değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu hususta ilk olarak ölenin annesi ve babası
olan başvurucuların söz konusu ölüm olayına ilişkin, doğrudan gözleme dayalı
bilgi ve görgülerinin bulunmadığının ifade edilmesi gerekmektedir.
Başvurucular, yargılama aşamalarında olaylara müdahale edilmesi sırasında
oğullarına polis aracı ile kasıtlı bir şekilde çarpıldığına dair gözleme dair
bir bulgularının olduğunu iddia etmemiştir. Başvurucuların bu husustaki
iddialarının dayanağı, tanıkların verdiği ifadelerdir.
83. Yukarıda belirtilen AİHM içtihatlarından da
anlaşılabileceği üzere yaşam hakkı gibi ciddi hak ihlallerinin yanında bundan
bağımsız olarak ayrıca kötü muamele yasağının uygulanabilmesi için
başvurucuların söz konusu ihlale sebebiyet veren olay veya olguların kendileri
üzerindeki etkilerine dair incelemeye olanak verecek ölçüde yeterli açıklama
yapmaları gerekmektedir. Somut olayda, başvurucuların bu hak kapsamında ileri
sürdüğü ihlal iddialarıyla ilgili olan yargılamanın devam ettiği hususu bir kez
daha hatırlatılmalıdır. Bu aşamada; başvurucuların devam eden yargılama
faaliyetine aktif olarak katılma fırsatlarının bulunduğu, tüm iddia ve taleplerini
ileri sürme imkânına sahip oldukları, ayrıca olayla ilgili gözleme dayalı
doğrudan bilgilerinin bulunmadığını da belirtmek gerekir. Diğer yandan
başvurucuların kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkin
olarak; aradan geçen dört yıllık süreye rağmen failin cezalandırılmaması
nedeniyle duyduklarını iddia ettikleri üzüntünün kendilerinin doğrudan
mağduriyetlerine sebebiyet verecek derecede ağır ve katlanamaz bir yük teşkil
ettiğine ve bunun da asgari eşik seviyesini aştığına ilişkin, Anayasa'nın 17.
maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının uygulanabilmesine
olanak verecek ölçüde yeterli bir açıklama yapmadıkları anlaşılmıştır.
84. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yaşam hakkının maddi ve usul boyutlarının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde
BIRAKILMASINA 30/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.