TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ DAŞTAN BAŞVURUSU (3)
|
(Başvuru Numarası: 2017/29014)
|
|
Karar Tarihi: 4/4/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan y.
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Eşref Uğur
ŞENOL
|
Başvurucu
|
:
|
Ali DAŞTAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Ahmet
ÇAVUŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, taşınmazın imar planında kamu hizmeti alanına
ayrılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Ekli tabloda sıralanan başvurulara ait başvuru formu ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemelerinden sonra başvurular
Komisyonlara sunulmuştur.
3. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konularının aynı olması nedeniyle aynı başvurucuya ait
2017/32843 ve 2018/22060 sayılı bireysel başvuru dosyalarının 2017/29014
numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya
üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
(İçtüzük) 71. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın
oluştuğu alana ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden
incelenmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucunun maliki olduğu başvuruya konu taşınmaz 1/1000
ölçekli revizyon uygulama imar planında kamu hizmeti alanına ayrılmıştır.
Başvurucu, bu taşınmazın kamulaştırılması istemiyle Belediyeye başvurmuş fakat
bu yoldan bir sonuç elde edememiştir.
9. Başvurucu, bunun üzerine imar planında kamu hizmeti alanına
ayrılan taşınmazın rayiç bedelinin ödenmesi istemiyle Belediye aleyhine tam
yargı davası açmıştır.
10. Derece mahkemelerince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararda, başvurucunun uyuşmazlık konusu taşınmazı edindiği tarih itibarıyla
taşınmaz için kısıtlılık durumunun mevcut olduğu vurgulanmıştır. Bu bağlamda
mülkiyet hakkının geçmişte belirli bir süre engellenmiş olması durumunun eski
malikler açısından gerçekleşmiş olmasına rağmen satış işlemi sonucu taşınmazı
edinen başvurucu açısından kısıtlılık hâlinden kaynaklanan ve tazminatı
gerektirir mağduriyetin gerçekleşmediği belirtilmiştir.
11. Başvurucu, nihai kararın tebliği üzerine bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
12. Konu ile ilgili hukuk için bkz. Hüseyin Ünal, B. No: 2017/24715, 20/9/2018, §§ 17-29.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 4/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu; taşınmazın imar planında kamu hizmeti alanına
ayrılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğini, bu müdahale sebebiyle
taşınmazını dilediği gibi kullanamadığını belirtmiştir. Başvurucu, taşınmazının
kamulaştırılmamasının mülkiyet hakkının ihlaline yol açtığını ifade etmiştir.
Başvurucu bunun yanında dava sürecinde yapılan yasal değişikliklerin geriye
yürütülmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı, eşitlik ilkesi ve hak arama
hürriyetinin ihlal edildiğini de ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
15. Anayasa'nın
"Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu; mülkiyet hakkı dışında adil
yargılanma hakkı, eşitlik ilkesi ve hak arama özgürlüğünün ihlal edildiğini
ileri sürmektedir. Ancak somut olayda eşitlik ilkesinin ihlaline yol açabilecek
farklı muamelenin varlığı başvurucu tarafından temellendirilmemiştir.
17. Diğer taraftan başvurucunun asıl şikâyetinin imar
uygulamasında kamu hizmeti alanı olarak ayrılması sebebiyle maliki olduğu
taşınmazdan dilediği gibi yararlanamadığına, taşınmazı kullanamadığına ve onu
tasarruf edemediğine yönelik olduğu anlaşılmakla başvurucunun bütün şikâyetleri
mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
19. Anayasa Mahkemesi aynı konu ile ilgili şikâyetleri daha önce
incelemiş ve uygulanacak ilkeleri ortaya koymuştur (Hüseyin Ünal, §§ 34-62).
20. Hüseyin Ünal
kararında imar uygulamasına konu edilen taşınmazın, başvurucu adına tapuda
kayıtlı olduğundan dolayı Anayasa'nın 35. maddesi bağlamında mülk teşkil ettiği
belirtilmiştir (Hüseyin Ünal, §
37). Bu taşınmazın uygulama imar planında kamu hizmeti alanı olarak
ayrılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği kabul edilmiş, söz konusu
müdahalenin niteliği sebebiyle mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin genel
kural çerçevesinde incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (Hüseyin Ünal, §§ 38-41).
21. Anayasa Mahkemesi 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar
Kanunu hükümleri ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen geçici 11. maddeye dayalı olan
müdahalenin kanunilik ölçütünü taşıdığını değerlendirmiş ayrıca taşınmazın kamu
hizmetine tahsis edilmesine yönelik müdahalenin kamu yararına dayalı meşru bir
amacının bulunduğu açıklanmıştır (Hüseyin
Ünal, §§ 44-50). Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin 28/3/2018
tarihli ve E.2016/196, K.2018/34 sayılı kararı ile anılan madde iptal
edilmiştir. Bu çerçevede ölçülülük yönünden yapılan değerlendirmede ise
uygulama imar planının onaylanmasından itibaren beş yıldan fazla süre geçmesine
rağmen imar planında kamu hizmetine ayrılan taşınmazın kamulaştırılmaması ve
herhangi bir tazminat da ödenmemesinin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir
külfet yüklediği kanaatine ulaşılmıştır. Bu sebeple başvurucunun mülkiyet
hakkının korunması ile kamunun yararı arasında olması gereken adil dengenin
başvurucu aleyhine bozulduğu ve müdahalenin ölçülü olmadığı kabul edilmiştir (Hüseyin Ünal, §§ 51-62).
22. Somut başvuruda da başvurucuya ait taşınmaz uygulama imar
planında kamu hizmeti alanına ayrılmıştır. Başvurucu bu taşınmazı daha sonra
satış yoluyla edinmiştir. Başvurucunun taşınmazın maliki olduğu tarihten
itibaren beş yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen taşınmazın hâlen
kamulaştırılmadığı ve kendisine herhangi bir tazminat da ödenmediği dikkate
alındığında bu ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durumun söz konusu olmadığı
sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan
müdahale ölçülü değildir.
23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
25. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi
hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
26. Buna göre bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve
hürriyetin ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca
eski hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır.
Bunun için ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın
veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa
ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda
uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, § 55).
27. Anayasa Mahkemesi ihlalin ve sonuçlarının nasıl
giderileceğine hükmederken idarenin, yargısal makamların veya yasama organının
yerine geçerek işlem tesis edemez. Anayasa Mahkemesi, ihlalin ve sonuçlarının
nasıl giderileceğine hükmederek gerekli işlemlerin tesis edilmesi için kararı
ilgili mercilere gönderir (Mehmet Doğan, §
56).
28. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna
göre ihlal; idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama
işlemlerinden kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim
yolunun belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet Doğan, § 57).
29. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216
sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, § 58).
30. Buna göre Anayasa Mahkemesince ihlalin tespit edildiği
hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir derece
mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine
bırakılmıştır. Derece mahkemeleri ise Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında
belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yapmakla
yükümlüdür (Mehmet Doğan, § 59).
31. Bu bağlamda derece mahkemesinin öncelikle yapması gereken
şey, bir temel hak veya özgürlüğü ihlal ettiği veya idari makamlar tarafından
bir temel hak veya özgürlüğe yönelik olarak gerçekleştirilen ihlali gideremediği
tespit edilen önceki kararını kaldırmaktır. Derece mahkemesi, kararın
kaldırılmasından sonraki aşamada ise Anayasa Mahkemesi kararında tespit edilen
ihlalin sonuçlarını gidermek için gereken işlemleri yapmak durumundadır (Mehmet Doğan, § 60).
32. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
33. Somut olayda başvurucuya ait taşınmaz imar planında kamu
hizmeti alanına ayrılmıştır. Başvurucunun açmış olduğu tazminat davasında
derece mahkemeleri, davanın reddine karar vermiştir. Müdahalenin temeli olan
taşınmazın imar planında kamu hizmetine ayrılması idari bir işlem
niteliğindedir. Bu bağlamda başvurucunun mülkiyet hakkının idari bir işlem
nedeniyle ihlal edildiği anlaşılmaktadır. Ancak somut olayda ihlale yol açan
idari eylem ve işleme karşı başvurulabilecek kanun yolu tüketildikten sonra
bireysel başvurunun yapıldığı anlaşıldığına göre ilgili mahkemenin yeniden
yargılama yoluyla tespit edilen ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırma imkânı
bulunmaktadır.
34. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır.
Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, ihlal
sonucuna uygun olarak tazminata hükmedilmesinden ibarettir. Tazminat miktarının
belirlenmesi hususu ise bu konuda uzmanlaşmış derece mahkemelerinin
takdirindedir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak
üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
35. Yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın yetkili yargı
merciine gönderilmesine karar verilmesinin ihlal sonucu açısından yeterli bir
giderim sağladığı anlaşıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine
karar verilmesi gerekir.
36. Dosyadaki belgelerden tespit edilen ekli tabloda belirtilen
harçların ayrı ayrı olmak üzere, ayrıca 2.475
TL vekâlet ücretinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere ekli
tabloda belirtilen mahkemelere GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. Ekli tabloda belirtilen harçların BAŞVURUCUYA AYRI AYRI ÖDENMESİNE,
F. 2.475 TL vekâlet ücretinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
4/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.