TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ESTETİK YAYINCILIK A.Ş. BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2017/30591)
|
|
Karar Tarihi: 13/1/2021
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Gülsüm Gizem GÜRSOY
|
Başvurucu
|
:
|
Estetik Yayıncılık Anonim
Şirketi
|
Vekili
|
:
|
Av. Ceren YAKIŞIR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ulusal bir gazetede yayımlanan bir haber
nedeniyle bir gün süreyle resmî ilan ve reklamların kesilmesine karar
verilmesinin başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 20/7/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, olayların geçtiği tarihte Açık Mert
Korkusuz gazetesinin (gazete) yayın sahibidir. Davalı ise Basın İlan Kurumudur
(BİK). BİK 9/1/1961 tarihli ve 195 sayılı Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair
Kanun ile kurulmuş, kamu tüzel kişiliğini haiz bir idaredir. Olayların geçtiği
tarihte Başbakanlığa bağlı olan -daha sonra Cumhurbaşkanlığına bağlanacak olan-
Kurumun internet sitesinde, resmî ilanların dağıtımında adaletsiz davranıldığı
gerekçesiyle hükûmet ile gazeteleri karşı karşıya getiren uygulamalara son
vermek amacıyla Kurumun kurulduğu belirtilmiştir. Kurumun görevlerinden birinin
basın ahlak esasları kapsamında şikâyete bağlı ve/veya resen inceleme yaparak
ihlalin sabit olduğu hâllerde “resmi ilan ve reklamların kesilmesi” yoluyla
gazetelere yaptırım uygulanması olduğu ifade edilmiştir.
A. Başvuruya Konu Davaya İlişkin Süreç
9. Gazetenin 3/8/2015 tarihli nüshasında "Milletin
Parasını Böyle Çarçur Ediyorlar!" başlıklı bir yazı yayımlanmıştır.
İlgili yazı şöyledir:
"Erdoğan'ın en güvendiği adamı [E.A.nın], İç İşleri Bakanlığı'nı
bıraktığı gün oturduğu konutu boşaltması gerekiyordu. O boşaltmadığı gibi evde
tadilat başlattı. İçine su gibi para akıttılar.
İç İşleri eski Bakanı [E.A.nın] Cumhurbaşkanlığı
Sarayı'ndaki lükse özendiği anlaşıldı. 7 Haziranda Erzurum'dan milletvekili
seçilen [E.A.nın] görevinden istifa ettiği 7 Mart'tan itibaren
boşaltmadığı bakan konutuna 2.5 milyon liralık tefrişat yaptırdığı ortaya
çıktı. Yıllarca Ankara Valilik konağı olarak hizmet veren konutta yapılan
tadilat ve tefrişatı H. İsimli firma üstlendi.
Perdelere 150 Bin Lira
[E.A.nın] zevkine göre konuta; 150
bin lira değerinde elektrikli perdele, lüks halılar ile özel üretim koltuk ve
mobilyalar alındığı öğrenildi. Kulislere yansıyan bilgilere göre, [E.A.]
İçişleri Bakanı olduktan sonra Gaziosmanpaşa'daki bakan konutunda kapsamlı bir
tadilat yapılmasını istedi. Oysa konut [M.G] zamanında 1 milyon
harcanarak yenilenmişti. Ancak [E.A.] Atakule'nin karşısındaki valilik
konutunu beğendi. Konutları değiştirme kararı aldı. Konutlar takas edildi.
Valilik konutu bakanlığa, bakanlık konutu ise valiliğe devredildi. Sil baştan
yenilenen konut için tam 2.5 milyon lira para harcandı. Sadece elektrikli
perdelere 150 bin lira ödendi. Evin tadilatını üstlenen yeni müsteşar [M.Ü]
ihaleyi de Cumhurbaşkanlığındayken çalıştığı D. isimli firmaya verdi. İddiaya
göre, 'bakan bey göreve başlamadan işi yetiştirelim' düşüncesiyle ihale
yapılmadan işe başlandı. İhale süreci ancak işin bitiminden iki hafta önce
tamamlandı. Fiyatları fahiş bulan ve hak edişlere imza atmak istemeyen iki
mühendis ise rapor aldı ".
10. Şikâyetçi yukarıdaki haber üzerine başvurucunun
hakaret ve iftira suçlarından cezalandırılması talebiyle suç duyurusunda
bulunmuştur. Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı 20/10/2015 tarihinde
başvurucu hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiş ve verilen bu
karar kesinleşmiştir.
11. Şikâyetçi, ilgili haber nedeniyle başvurucunun tekzip
metni yayımlaması talebinde bulunmuştur. Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin
3/9/2015 tarihli kararıyla başvurucunun tekzip metni yayımlamasına karar
verilmiş ve verilen bu karar kesinleşmiştir. Başvurucu kendisine gönderilen
tekzip metnini yayımlamamıştır.
12. BİK'in Basın Ahlak Esasları Hakkında 129 sayılı Genel
Kurul kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Madde 1 – Bir kamu hizmeti olan
gazetecilik, kişisel veya ahlâka aykırı amaç ve çıkarlara âlet edilemez ve kamu
yararına aykırı bir şekilde kullanılamaz. Haberlerde ve olayların yorumunda
gerçeklerden saptırma, çarpıtma veya kısaltma yoluyla amaçlı olarak
ayrılınamaz. Doğruluğu kuşku uyandırabilen ve araştırılması gazetecilik
imkânları içinde bulunan haberler, araştırılıp doğruluğuna emin olunmadan
yayınlanamaz. Bu hizmetin görülmesinde aşağıdaki Basın Ahlâk Esasları’na
uyulur:
...
g) Gazete ve dergiler, verdikleri
gerçeğe aykırı bilgilerden dolayı, yollanacak, yayın organına ve üçüncü
kişilere hakaret ve suç unsuru içermeyen cevap ve düzeltme metinlerini;
bunların gönderilmesine sebep olan yazının etkisini bütünüyle giderecek şekilde,
günlük süreli yayınlarda cevap ve düzeltme metinlerinin alındığı tarihten
itibaren en geç üç gün içinde, diğer süreli yayınlarda ise cevap ve düzeltme
metinlerinin alındığı tarihten itibaren üç günden sonraki ilk nüshada, ilgili
yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda, aynı puntolarla ve aynı şekilde
yayımlar.
ı) Kişi, kurum ve toplum katmanlarına
yönelik yayınlarda, eleştiri sınırlarını aşan aşağılayıcı sözcükler
kullanılamaz; hakaret edilemez, sövülemez iftira ve haksız isnat yapılamaz.
...
Madde 2 – Gazete ve dergilerin Basın
Ahlâk Esasları’na aykırı davrandığına ilişkin ihbar ve şikâyetler, kendilerini
ilgilendiren hallerde gerçek ve tüzel kişilerce, genel olarak da 195 sayılı
Kanun’un 5’inci maddesinde temsili öngörülen kurum veya kuruluşlarca Basın İlân
Kurumu Yönetim Kurulu’na yapılır.
...
Aynı konuda yargı organlarına
başvurulmuş olması, Yönetim Kurulu’nun incelemesini ve karar vermesini
etkilemez.
Madde 4 – Gazete ve dergilerin, Basın
Ahlâk Esasları’na uymadıkları Yönetim Kurulu’nca, kendiliğinden veya başvuru
üzerine tespit edildiğinde, 195 sayılı Kanun’un 49’uncu maddesinin (a) bendi
uygulanır..."
13. E.A.; cevap ve düzeltme metni yayımlanması yönündeki
karara istinaden gazeteye ihtarname çekildiğini, ihtarname tebliğ edilmesine
rağmen cevap ve düzeltme metninin yayımlanmadığını, ayrıca ilgili haberde geçen
ifadelerin iftira ve hakaret niteliğini taşıdığını, bu nedenle gazetenin basın
ahlak esaslarını ihlal ettiğini ileri sürerek BİK'e şikâyetçi olmuştur.
14. BİK, 31/3/2017 tarihli Yönetim Kurulu kararıyla
başvurucu gazete hakkında resmî ilan ve reklamlarının iki gün süre ile
kesilmesine ancak gazetenin resmî ilan ve reklam yayımlama hakkı
bulunmadığından verilen cezanın şimdilik uygulanmamasına karar vermiştir. Karar
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... Şikayetçinin bakanlığı sona
ermiş olmasına rağmen lojmanını boşaltmadığını gerçeğe aykırı olarak ileri
sürdüğü, dolayısıyla kamuoyu nezdinde şikayetçi hakkında iftira ve haksız
isnatta bulunduğundan, Basın Ahlak Esasları Hakkında 129 sayılı Genel Kurul
kararının 1. maddesinin ı bendini ihlal ettiği sonucuna varıldığından 195
sayılı kanun 49/a maddesi uyarınca resmi ilan ve reklamlarının 1 gün süre ile
kesilmesine;
...
Cevap ve düzeltme metni
gazete tarafından tebligatın alındığı tarihten itibaren 3 günlük yasal süresi
içinde... usulüne uygun şekilde yayımlanmadığından Basın Ahlak Esasları
Hakkında 129 sayılı Genel Kurul kararının 1. maddesinin g bendini ihlal ettiği
sonucuna varıldığından 195 sayılı kanun 49/a maddesi uyarınca resmi ilan ve
reklamlarının 1 gün süre ile kesilmesine;
... Şikayet konusu haberin ilgili
gazetede yayımlandığı ve şikayet dilekçesinin Kuruma sunulduğu tarihlerde
gazetenin resmi ilan ve reklam yayınlama hakkı bulunmadığından, Genel Kurul
kararının g ve ı bentlerini ihlal etmesine rağmen, Kurulumuz tarafından verilen
iki gün süreyle resmi ilan ve reklam kesme cezasının şimdilik uygulanmamasına,
ancak reklam ve ilan yayınlama hakkının reddi kararına karşı açılan davanın
sonucuna göre Kurulumuzun bu konu hakkındaki kararı doğrultusunda Kurum Genel
Müdürlüğü tarafından gerekli işlemlerin tesisine karar verilmiştir."
15. Başvurucu, BİK kararına itiraz etmiştir. Küçükçekmece
2. Asliye Hukuk Mahkemesi (hakem sıfatıyla) 23/5/2017 tarihli kararıyla
itirazın kısmen kabul, kısmen reddine kesin olarak karar vermiştir. Gerekçeli
kararın ilgili kısımları şöyledir:
"... haber içeriğinde vatandaşın parasının çarçur edildiğinin beyan
edildiği, suç oluşturacak herhangi bir isnadın yapılmadığı, Valilik Konağı'na
yapılan harcamaların eleştirildiği, Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin 20/10/2015 tarihinde karar
verildiği, basın özgürlüğünün aynı zamanda eleştiri hakkını da içerdiği, bu
eleştiri hakkını kullanırken çarçur kelimesi kullanılarak, farklı bir üslubla
da dile getirilebileceği, Yargıtay içtihatlarında belirtildiği üzere böyle bir
söylemin ve eleştirinin iftira suçunu oluşturmayacağı, bu haberin eleştiri ve
yorumlardan ibaret olduğu, hakaret suçunu oluşturacak bir söze de yer
verilmediği, Devletin önemli makamlarında ve kamu görevi yapan kişilerin bu tür
haber ve eleştirilere açık olması gerektiği, 5187 sayılı Yasanın 3.maddesinde
Basın Özgürlüğünün eleştirme ve yorumlama haklarını da içerdiği, şikayete konu
haberde eleştiri sınırlarının aşılmadığı ve demokratik sistemlerde her partinin
eyleminin basın özgürlüğü çerçevesinde tartışılabileceği, somut bir suçun isnat
edilmediği, yapılan haber içeriğinde 'iddialara göre' ifadesine yer verildiği,
onur, şeref ve saygınlığını rencide edecek bir hakaret sözünün kullanılmadığı,
her parti ve koalisyon dönemlerinde siyasi kişiliklerin yapılan tasarruflarının
beğenildiği kadar zaman zaman da her dönem eleştirildiği, bu basın hürriyetinin
Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemeleri'nin emsal kararlarıyla
gerektiğinde gazetecinin değerlendirme hatta sert bir eleştiriyle kamu
hizmetleri konusunda haber yapma ve eleştirme hak ve yetkisinin tanındığı,
yapılan haber içeriğinin basın özgürlüğü kapsamında kaldığı anlaşılmakla itirazın
bu yönden kabulüne karar vermek gerekmiştir.
... habere konu kişinin tekziple ilgili
şikayete konu gazete hakkında işlem yapılmasını istediği anlaşılmış, tekzip
kararının gazetede yayınlanmadığı anlaşılmakla gazete hakkında bu yönden
uygulanan yaptırımın yasal olduğu anlaşılmış ve bu yönden itirazın reddine
karar verilmiş, bu haliyle itiraza konu Basın İlan Kurumu Genel Müdürlüğü'nün
24/03/2017 tarih ve 52207902-050.02-04-E. 195-2017-60065 sayılı kararında
davalı kurum tarafından 129 sayılı Genel Kurul Kararının 1. maddesinin g
bendinin ihlal edilmesi nedeniyle 1 gün süreyle resmi ilan ve reklam kesme
cezasının onaylanmasına, ı bendini ihlal ettiği uyarınca verilen 1 günlük resmi
ilan ve reklamların kesilmesi cezasının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir."
16. Nihai karar başvurucuya 20/6/2017 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
17. Başvurucu 20/7/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. Başvuruya Konu Olmayan Davaya İlişkin Süreç
18. Başvurucu, gazetenin resmî ilan ve reklam alma hakkı
için BİK'e başvurmuştur. BİK'in 67 sayılı Genel Kurul kararının 17., 18., 20.
ve 57. maddelerinde düzenlenen koşulları taşımadığı gerekçesiyle başvurucunun
talebi reddedilmiştir. Başvurucu, BİK kararının iptali talepli dava açmıştır.
İstanbul 10. İdare Mahkemesi 7/3/2017 tarihli kararıyla davanın reddine karar
vermiştir. Bölge İdare Mahkemesi 26/9/2017 tarihli kararıyla istinaf isteminin
reddine karar vermiştir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
19. 9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun “Düzeltme
ve cevap” kenar başlıklı 14. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Süreli yayınlarda kişilerin şeref ve
haysiyetini ihlâl edici veya kişilerle ilgili gerçeğe aykırı yayım yapılması
halinde, bundan zarar gören kişinin yayım tarihinden itibaren iki ay içinde
göndereceği suç unsuru içermeyen, üçüncü kişilerin hukuken korunan
menfaatlerine aykırı olmayan düzeltme ve cevap yazısını; sorumlu müdür hiçbir
düzeltme ve ekleme yapmaksızın, günlük süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten
itibaren en geç üç gün içinde, diğer süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten
itibaren üç günden sonraki ilk nüshada, ilgili yayının yer aldığı sayfa ve
sütunlarda, aynı puntolarla ve aynı şekilde yayımlamak zorundadır.
…
Düzeltme ve cevabın birinci fıkrada
belirlenen süreler içinde yayımlanmaması halinde yayım için tanınan sürenin
bitiminden itibaren, birinci fıkra hükümlerine aykırı şekilde yayımlanması
halinde ise yayım tarihinden itibaren onbeş gün içinde cevap ve düzeltme talep
eden kişi, bulunduğu yer sulh ceza hâkiminden yayımın yapılmasına veya bu Kanun
hükümlerine uygun olarak yapılmasına karar verilmesini isteyebilir. Sulh ceza
hâkimi bu istemi üç gün içerisinde, duruşma yapmaksızın, karara bağlar.
Sulh ceza hâkiminin kararına karşı acele
itiraz yoluna gidilebilir. Yetkili makam üç gün içinde itirazı inceleyerek
karar verir. Yetkili makamın kararı kesindir. Düzeltme ve cevabın
yayımlanmasına hâkim tarafından karar verilmesi halinde, birinci fıkradaki
süreler, sulh ceza hâkiminin kararına itiraz edilmemişse kararın kesinleştiği
tarihten, itiraz edilmişse yetkili makamın kararının tebliği tarihinden
itibaren başlar…”
20. 5187 sayılı Kanun’un “Düzeltme ve cevabın
yayımlanmaması” kenar başlıklı 18. maddesi şöyledir:
“Düzeltme ve cevabın yayımlanmasına
ilişkin kesinleşmiş hâkim kararlarına uymayan sorumlu müdür ve sorumlu müdürün
bağlı olduğu yetkili onmilyar liradan yüzellimilyar liraya kadar ağır para
cezasıyla cezalandırılır. Ağır para cezası, bölgesel süreli yayınlarda
yirmimilyar liradan, yaygın süreli yayınlarda ellimilyar liradan az olamaz.
Sorumlu müdür ve sorumlu müdürün bağlı
olduğu yetkili hakkında verilen ağır para cezasının ödenmesinden yayın sahibi,
sorumlu müdür ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili ile birlikte müteselsilen
sorumludur.
Düzeltme ve cevap yazısının
yayımlanmaması veya 14 üncü maddenin birinci fıkrasında belirtilen şartlara
uyulmaksızın yayımlanması hallerinde hâkim ayrıca, masraflar yayın sahibi
tarafından karşılanmak üzere, bu yazının tirajı yüzbinin üzerinde olan iki
gazetede ilân şeklinde yayımlanmasına da karar verir.”
21. 195 sayılı Kanun’un “Müeyyide” kenar başlıklı
49. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Bu kanuna veya bu kanuna dayanılarak
yapılacak yönetmeliğe veyahut Kurum Genel Kurulunun bu kanunda yazılı
hususlarda ittihaz edeceği kararları ile yükletilen ödevlere yahut da basın
ahlak esaslarına, riayet etmiyen gazete ve dergilerle prodüktörler ve kamu
idare ve teşekkülleri ve 42 nci maddede anılan sair ortakların sorumluları
hakkında, diğer mevzuat hükümlerine halel gelmemek üzere, aşağıda yazılı olduğu
şekilde muamele yapılır:
a) Kurum tarafından o gazete veya
dergiye verilecek ilan ve reklamlar, kesinleşen Yönetim Kurulu Kararına
dayanılarak, Kurum Genel Müdürlüğünce, iki ayı geçmiyecek bir süre ile kesilir.
Ayrıca, bu kanunla temin edilen menfaatlerden de aynı şekilde faydalandırılmaz.
b) Prodüktörlük müessesesinin iki ayı
geçmemek üzere kapatılması için, Kurul Genel Müdürlüğünce iş, Yönetim Kuruluna
intikal ettirilir. Kesinleşen Kurul Kararını, o yerdeki valilik infaz eder.
(a) ve (b) bentlerinde yazılı hallerde,
Yönetim Kurulu Kararına, tebliğinden itibaren on gün içinde o yerdeki en yüksek
dereceli Asliye Hukuk Hakimliğine itiraz edilebilir. Hakim, en geç on beş gün
içinde evrak üzerinden kararını verir, bu karar, kesindir.”
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
22. Mahkemenin 13/1/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
23. Başvurucu; resmî ilan ve reklamların iki gün süreyle
kesilmesine ilişkin olarak BİK tarafından verilen kararın derece mahkemesince
usul yönünden reddedilmesi gerekirken kısmen kabul, kısmen ret yönünde karar
verildiğini ve bir gün süreyle resmî ilan ve reklamların kesilmesi cezasının
kesinleştiğini, verilen karar tarihi itibarıyla gazetenin resmî ilan ve reklam
yayımlama hakkı bulunmadığını, ileride doğması muhtemel bir hakla ilgili olarak
hakkında verilen kararın ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
24. Bakanlık görüşünde; yargı mercilerinin farklı
çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payları içinde adil bir denge
kurup kurmadığı, vardıkları sonucun ölçülü olup olmadığı ve kararlarının ilgili
ve yeterli gerekçeyi içerip içermediği hususlarının gözönünde bulundurulması
gerektiğini belirtmiştir.
B. Değerlendirme
25. Anayasa’nın "Düşünceyi açıklama ve yayma
hürriyeti" kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz,
yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma
hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya
fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması,...
başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla
sınırlanabilir…
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
26. Anayasa’nın "Basın hürriyeti" kenar
başlıklı 28. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Basın hürdür, sansür edilemez…
Devlet, basın ve haber alma
hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.
Basın hürriyetinin sınırlanmasında,
Anayasanın 26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uygulanır…”
27. Anayasa’nın "Süreli ve süresiz yayın hakkı"
kenar başlıklı 29. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... Süreli yayınların çıkarılması,
yayım şartları, malî kaynakları ve gazetecilik mesleği ile ilgili esaslar
kanunla düzenlenir. Kanun, haber, düşünce ve kanaatlerin serbestçe
yayımlanmasını engelleyici veya zorlaştırıcı siyasal, ekonomik, malî ve teknik
şartlar koyamaz.
..."
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
28. Başvurucu hakkında icra edilebilir kesinleşmiş bir
yargı kararı bulunmaktadır. Başvurucunun reklam ve ilan yayımlama hakkı elde
etmesi hâlinde, başvuruya konu kararın icra edilmesine yönelik yasal bir engel
görülememiştir. Dolayısıyla başvurucunun ileride doğması muhtemel bir hakkı
yönünden verilen karar hakkında yapılan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun
olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden
de bulunmadığı anlaşılan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine
ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Müdahalenin
Varlığı
29. Başvurucunun yayımcısı olduğu gazete ile ilgili
olarak bir gün süreyle reklamlarının ve resmî ilanların kesilmesine karar
verilmiştir. Söz konusu karar ile başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerine
yönelik bir müdahalede bulunulmuştur.
b. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
30. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler,
...yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve
ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...demokratik toplum düzeninin
...gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
31. Sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve
somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 26.
maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha
fazlasına dayanma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
32. 195 sayılı Kanun'un 49. maddesine dayanıldığı
anlaşılmıştır.
ii. Meşru Amaç
33. Başvurucunun cezalandırılmasına ilişkin kararın
başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir
parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel
İlkeler
(a) Demokratik
Toplumda Basın Özgürlüğünün Önemi
34. Anayasa Mahkemesi; Anayasa'nın 26. maddesinde yer
alan ifade özgürlüğü ile onun özel güvencelere bağlanmış şekli olan ve
Anayasa'nın 28. maddesinde yer alan basın özgürlüğünün demokratik bir toplumun
zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için
gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu daha önce pek çok kez ifade
etmiştir. Bu bağlamda ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü herkes için geçerli
ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Mehmet Ali Aydın [GK],
B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 69; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151,
4/6/2015, §§ 34-36). Basın özgürlüğünün kamuoyuna çeşitli fikir ve tutumların
iletilmesi ile bunlara ilişkin bir kanaat oluşturulması için en iyi araçlardan
birini sağladığı açıktır (İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574,
30/6/2014, § 63; Haci Boğatekin (2), B. No: 2014/12162, 21/11/2017, §
38).
(b) Müdahalenin
Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
35. İfade özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir
toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir
Coşkun, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72; AYM, E.2007/4,
K.2007/81, 18/10/2007).
36. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal
ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli
olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak
kendisini göstermesi gerekmektedir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Zübeyde
Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 77; Sırrı
Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 58; Bekir Coşkun,
§ 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128,
7/7/2015, § 51). Orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak
istenen amaç arasında adil bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade
etmektedir (benzer değerlendirmeler için bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve
diğerleri, § 132; Bekir Coşkun, § 57; Tansel Çölaşan, §§ 46,
49, 50; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017, § 59).
37. Derece mahkemeleri söz konusu dengelemeyi yaparken ve
ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılayıp
karşılamadığını değerlendirirken belirli bir takdir yetkisine sahiptir. Ancak
bu takdir payı, Anayasa Mahkemesinin denetimindedir (Kemal Kılıçdaroğlu,
B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 57).
38. Anılan denetim sırasında Anayasa Mahkemesi temel hak
ve özgürlüklere yapılan müdahalenin gerekçesine odaklanır. Kamu makamlarının
temel hak ve özgürlüklere -zorunlu bir ihtiyaca karşılık geldiğini ve orantılı
olduğunu- ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koymadan yaptıkları
müdahalelerin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak kabul
edilebilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla ifade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya
Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile
yapılan müdahaleler Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edecektir (Kemal
Kılıçdaroğlu, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, § 56;
Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120).
(2) Cevap ve
Düzeltme Hakkı ile İlgili Bazı Tespitler
39. Öncelikle cevap ve düzeltme hakkının bir yayında
kendisinden bahsedilen herkese aynı yayın organını kullanarak kendi bakış
açısını yansıtma imkânı veren anayasal bir hak olduğu gözönünde bulundurulmalıdır.
Nitekim Anayasa’nın “Düzeltme ve cevap hakkı” kenar başlıklı 32.
maddesinin birinci fıkrasında “Düzeltme ve cevap hakkı, ancak kişilerin
haysiyet ve şereflerine dokunulması veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı
yayınlar yapılması hallerinde tanınır ve kanunla düzenlenir.” denilmiştir.
Cevap ve düzeltme yolu, ceza hukukuna özgü bir nizasız (çekişmesiz) yargılama
faaliyetidir. Sulh ceza hâkimi bu istemi üç gün içinde ve duruşma yapmaksızın
evrak üzerinde yapacağı inceleme sonunda karara bağlamak zorundadır. Sulh ceza
hâkiminin talebin kabulüne dair kararının kesinleşmesi ve ilgili yayın
organınca cevap ile düzeltme metninin yayımlanmaması hâlinde yayın organının
sorumlu müdürü ve onun bağlı olduğu yetkili, adli para cezası ile
cezalandırılabilir. Cevap ve düzeltme yolu çekişmesiz bir yargı yolu olduğu
için bu konuda verilen kararlar, basın yoluyla kişilik hakkının ihlali
nedeniyle açılan diğer ceza veya hukuk davalarında da kesin bir hüküm teşkil
etmemektedir (Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik [GK], B. No:
2013/6237, 2/7/2015, §§ 49-51).
(3) Cevap ve
Düzeltme Hakkına İlişkin Olarak Basın İlan Kurumu Yolu
40. BİK'in 129 sayılı Genel Kurul kararıyla basın ahlak
esasları belirlenmiştir. Buna göre süreli yayınları çıkaran kuruluşların
gerçeğe aykırı verilen bilgiler dolayısıyla cevap ve düzeltme metinlerini
usulüne uygun bir şekilde yayımlamadıkları takdirde BİK Yönetim Kurulu
kararıyla resmî ilan ve reklamlarının kesilmesine karar verilebilir. 195 sayılı
Kanun'a göre BİK tarafından verilen bu kararlara karşı asliye hukuk mahkemesine
itiraz edilebilir. Mahkeme, en geç on beş gün içinde evrak üzerinden kararını
verir ve bu karar kesindir. Bu kararların itirazına, yüksek dereceli asliye
hukuk mahkemesi hakem sıfatıyla bakmaktadır (Anayasa Komisyonu Raporu, Danışma
Meclisi/Anayasa Komisyonu, E.1/463, K.434, 30/7/1982, madde 32).
41. 195 sayılı Kanun'da düzenlenen asliye hukuk
mahkemesine itiraz yolu kanunla düzenlenmiş bir mecburi tahkim yoludur. Mecburi
tahkimde, taraflar arasındaki uyuşmazlıkla ilgili önceden bir tahkim sözleşmesi
öngörülmemesine rağmen uyuşmazlığın kanun gereği hakem tarafından çözümlenmesi
öngörülmektedir. 195 sayılı Kanun uyarınca BİK'in verdiği kararlara karşı
düzenlenen tahkim yolu yine bir nizasız (çekişmesiz) yargılama faaliyetidir.
(4) Reklam ve
İlanların Kesilmesi Şeklindeki Müdahalenin Basın Özgürlüğü ile İlişkisi
42. Resmî ilan ve reklamların kapsamı 5/10/2016 tarihli
ve 29848 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Resmî İlân ve Reklâmlar ile Bunları
Yayınlayacak Süreli Yayınlar Yönetmeliği'nde (Yönetmelik) düzenlenmiştir.
Yönetmelik'in 5. maddesine göre resmî ilan; kanun, tüzük veya yönetmelik gereği
yayımlanması zorunlu olan ilanlar ve merkezî yönetim kapsamındaki idareler,
mahallî idareler, sosyal güvenlik kurumları, kamu iktisadi teşebbüsleri, kamu
hukuku tüzel kişiliğini haiz teşekküller ile sermayesinin yarısından fazlası bu
teşekküllere ait veya bunların yüzde elliden fazla sermaye payı olan
iştiraklerinin reklam niteliği taşımayan ilanları olarak belirlenmiştir.
Yönetmelik'in 6. maddesinde düzenlenen reklam ise satışı artırmak gibi ticari
gayelerle ya da bir şeye veya bir fikre rağbet sağlamak gibi maddi ya da manevi
bir menfaat temini veya tanıtım maksadıyla gazete ve dergilerde yazı, resim
veya çizgilerle yapılan ilanlardır.
43. Anayasa'nın 29. maddesinde süreli yayınların
çıkarılması, yayım şartları, mali kaynakları ve gazetecilik mesleği ile ilgili
esasların kanunla düzenleneceği, kanunun haber, düşünce ve kanaatlerin
serbestçe yayımlanmasını engelleyici veya zorlaştırıcı siyasal, ekonomik, mali
ve teknik şartlar koyamayacağı ve süreli yayınların devletin ve diğer kamu
tüzel kişilerinin veya bunlara bağlı kurumların araç ve imkânlarından eşitlik
esasına göre yararlanacağı belirtilmiştir.
44. BİK'e resmî ilanlar ve reklamlarla ilgili olarak
verilen yetkilerin gazetelerin niteliğinin artırılması ve sırf resmî ilan
alabilmek için gazete çıkarılmasının önlenmesi amacını taşıdığı
anlaşılmaktadır. Bu itibarla Anayasa'nın 29. maddesindeki düzenlemede;
gazetelerin yayım yapmasını zorlaştıran ekonomik koşulların konulması da
yasaklanmıştır. Bu bakımdan BİK'e verilen yetkilerle gazetelerin niteliklerini
artırma amacıyla yayınlarda sürekliliği ve güvenilirliği hedefleyen ölçütler
getirilmesi durumunun yayın kuruluşlarının düşünce ve kanaatlerini serbestçe
yayımlaması özgürlüklerini engelleyici koşulları içermediği açıktır (AYM,
E.2010/78, K.2011/177, 29/12/2011).
45. Bu sebeple mevcut başvuruya benzer başvurularda,
Anayasa'nın 29. maddesindeki düzenleme de gözönünde bulundurularak BİK'e
resmî ilan ve reklamların kesilmesine ilişkin olarak verilen müdahale
yetkisinin kullanımında dikkatli bir değerlendirme yapılmalıdır. Somut
başvuruda olduğu gibi şikâyetçinin Anayasa’nın 17. maddesinin birinci
fıkrasında koruma altına alınan şeref ve itibar hakkının ihlal edildiği iddiası
karşısında başvuruya konu ulusal günlük gazetenin Anayasa’nın 28. maddesinde
güvence altına alınan basın özgürlüğü ve bu özgürlükle bağlantılı olarak
Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü arasında bir
denge kurulması gerekmektedir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ahmet
Oğuz Çinko ve Erkan Çelik, § 54).
(5) Basın İlan Kurumunun Resmî İlan ve Reklamların
Kesilmesi Biçimindeki Müdahalesinin Demokratik Toplum Gereklerine
Uygunluğunun Denetiminde Gözetilmesi Gereken Hususlar
46. Anayasa Mahkemesinin rolü, başvuruya konu müdahalenin
olguların kabul edilebilir bir değerlendirmesine dayanılarak yapıldığının ve
keyfî olmadığının denetlenmesini kapsar. Dolayısıyla böyle bir denetim, derece
mahkemelerinin ve kamu gücünü kullanan diğer organların müdahalenin zorunlu
toplumsal ihtiyacı karşıladığını, dolayısıyla demokratik bir toplumda gerekli
ve orantılı olup olmadığını ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya koyması ile
bağlantılıdır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Halil Bayık
[GK], B. No: 2014/20002, 30/11/2017, § 43).
47. Mevcut başvuruya benzer şikâyetlerde derece
mahkemelerinin ve kamu gücünü kullanan diğer organların gerekçelerinin ilgili
ve yeterli sayılabilmesi için kararlarda bulunması gereken ve benzer
başvuruların koşullarına göre değişebilecek unsurlar şu şekilde sıralanabilir:
i. Bir haberden dolayı resmî ilan ve reklamların
kesilmesi şeklindeki müdahalede, dayanak yapılan haberin -yayımlandığı
bağlamdan kopartılmaksızın- olayın bütünselliği içinde değerlendirilmesi
gerekir. Somut olayda başvurucunun ifade ve basın özgürlükleri ile E.A.nın
şeref ve itibarının korunması hakkı arasında bir çatışma meydana gelmiştir.
Çatışan söz konusu haklar arasında dengeleme kriterleri Anayasa Mahkemesinin
önceki içtihatlarında detaylı bir şekilde ortaya konmuştur (benzer değerlendirmeler
için bkz. Abuzer Demir ve Aslı Peksezer, B. No: 2016/73556, 23/10/2019,
§§ 45, 47; Kenan Kıran ve Ramazan Fatih Uğurlu, B. No: 2016/2884,
24/10/2019, § 48; Bekir Coşkun, §§ 44, 47, 48; Hakan Yiğit, §
61). Çatışan haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için;
- Haber veya makalede yer alan ifadelerin kim tarafından
dile getirildiği,
- Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile
kişinin öncekidavranışları, basının sıkı denetiminde olup olmadığı, katlanması
gereken, kabul edilebilir eleştiri sınırlarının -sade bir vatandaş ile
karşılaştırıldığında- daha geniş olup olmadığı,
- Haber veya makalenin konusu, bunlarda kullanılan
ifadelerin türü, yayının içeriği, şekli ve sonuçları,
-Haber veya makalenin yayımlanma şartları,
-Yayında kamu yararı bulunup bulunmadığı, yayının genel
yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamuoyu ile diğer
kişilerin düşünce açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı,
-Kamuyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve
konunun güncel olup olmadığı,
-Haber veya makalede yer alan ifadelerin olgusal temele
dayalı olup olmadığı, ihtilaflı açıklamanın somut unsurlarla yeterince
desteklenip desteklenmediği,
- Başkalarının şöhret ve haklarının zarar görme
ihtimalinin bulunduğu durumlarda başta meslek ahlakına saygı gösterme, doğru ve
güvenilir bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli olarak hareket etme ödevi olmak
üzere basın mensuplarının kendiliğinden uymaları gereken zorunlu sınırlara,
ödev ve sorumluluklara uygun davranıp davranmadıkları,
- Haber veya makalede dile getirilen düşüncelere cevap
verme olanağının bulunup bulunmadığı,
- Haber veya makalenin hedef aldığı kişilerin hayatı
üzerindeki etkileri kriterlerinin somut olaya uyduğu ölçüde uygulanması
(benzer değerlendirmeler için bkz. Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184,
16/7/2004, § 41; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, §
56; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 58-66; İlhan
Cihaner (2), §§ 66-73), BİK'in de bu dengeleme kriterlerine uygun bir
değerlendirme yapması gerekmektedir.
ii. BİK, şikâyet konusu olayı değerlendirirken "cevap
ve düzeltme metninin yayımlanması" yönünde verilen bir kararı dayanak
yapmışsa bu, BİK'in ayrı bir değerlendirme yapmayacağı anlamına gelmemektedir.
Cevap ve düzeltme hakkının kullanımına ilişkin olarak sulh ceza hâkimliği yolu
ile BİK süreci yukarıdaki paragraflarda (bkz. §§ 39-41) anlatıldığı üzere
birbirinden farklı süreçler olup BİK bu karardaki gerekçeleri de gözönünde
bulundurarak (i) maddesinde belirtilen şekilde bir değerlendirme yapmalıdır.
iii. Cevap ve düzeltme metni yayımlanmasına ilişkin
kararların kesin hüküm teşkil etmediği her zaman gözönünde bulundurulmalıdır.
Kaldı ki BİK sürecinde gerek 195 sayılıKanun ve gerek Kanun'un gönderme yaptığı
Genel Kurul kararı süreli yayınlarda etik ilkelere aykırı davranıldığını tespit
etmek için daha önce bir mahkeme kararı olmasını öngörmediği gibi sulh ceza
mahkemesince cevap ve düzeltme metninin yayımlanmasına ilişkin verilmiş bir
kararın varlığı BİK'in otomatik olarak resmî ilan ve reklamların kesilmesi
cezası vereceği anlamına gelmemektedir. Bu nedenle BİK, değerlendirmesini
yaparken bu hususu gözönünde bulundurmalıdır.
iv. Haberin kişilerin şeref ve itibarları üzerindeki
ağırlığı ile BİK tarafından verilen ceza arasında orantılılık ilişkisi
kurulmalıdır.
48. Böylece resmî ilan ve reklamların kesilmesi
şeklindeki müdahalenin Anayasa Mahkemesi içtihatlarında ortaya konan kriterlere
uygunluğunun denetimi daha etkili yapılabilecektir.
(6) Somut
Olaya İlişkin Nihai Değerlendirmeler
49. Basın özgürlüğünün tesisinin koşullarından biri de
kuşkusuz ekonomik imkânların bulunmasıdır. Zira basın özgürlüğü haberin
içeriğinin yanında haberin veriliş biçimini de kapsar. Bilhassa süreli yayınlar
açısından haberin verilmesi için ekonomik imkânlar büyük ölçüde resmî ilan ve
reklamların yayımlanmasıyla sağlanmaktadır. Bu nedenle eldeki başvuruya benzer
başvurularda BİK'in resmî ilan ve reklamların kesilmesi şeklindeki müdahale
yetkisinin basının etik yönden niteliklerini artırmaya yönelik bir düzenleme
olduğu, bir yaptırım aracı olarak öngörülmediği gözönüne alınmalıdır.
Dolayısıyla BİK'in önüne gelen şikâyetlerle ilgili olarak yukarıda sayılan
dengeleme kriterlerini (bkz. § 47) çok sıkı bir şekilde uygulaması ve anılan
müdahale biçimini başvurulabilecek son çare olarak görmesi basın özgürlüğü
açısından hayati önem taşımaktadır.
50. Başvuruya konu haber ile ilgili olarak Sulh Ceza
Mahkemesince evrak üzerinden içeriğine başvurucunun müdahale edemeyeceği bir
metni yayımlamasına karar verildiği ve bu karar öncesinde başvurucuya savunma
ve delillerini sunma imkânı tanınmadığı, resen de herhangi bir araştırma
yapılmadığı görülmektedir. Sonrasında BİK'in maddi anlamda kesin hüküm teşkil
etmeyen bu kararı dayanak alarak ilave hiçbir değerlendirme yapmaksızın
otomatik olarak cezalandırma gerekçesi yaptığı, BİK kararına itirazı inceleyen
derece mahkemesinin de bu kararla ilgili bir değerlendirmede bulunmaksızın
itirazın reddine karar verdiği görülmektedir.
51. Başvurucu, verilen karar nedeniyle resmî ilan ve
reklam yayımlama hakkı elde etmesi hâlinde bir günlük resmî ilan ve reklam
yayımlama cezası ile cezalandırılacağını ifade etmiştir. Bu şekilde maddi bir
yaptırıma maruz kalma endişesinin kişiler üzerinde kesintiye uğratıcı bir
etkisi vardır ve sonunda kişinin bu etki altında ileride düşünce
açıklamalarından veya basın faaliyetlerini yapmaktan imtina etme riski
bulunmaktadır. Dolayısıyla başvurucu aleyhine bu şekilde bir yaptırıma
hükmedilmesinin başvurucunun üzerinde caydırıcı etki yaratabileceği
değerlendirilmiştir.
52. Sonuç olarak başvurucunun yayımlanan haber nedeniyle resmî
ilan ve reklamların kesilmesi şeklinde bir kararla cezalandırılmasının
zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı ilgili ve yeterli bir gerekçeyle
ortaya konulamamıştır.
53. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. ve 28.
maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
54. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
55. Başvurucu ihlalin tespiti ile 100.000 TL manevi
tazminat talebinde bulunmuştur.
56. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
57. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
58. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki
benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla
yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim
yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına
bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden
yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
59. İncelenen başvuruda, başvurucu hakkında bir gün
süreyle resmî ilan ve reklamların kesilmesine karar verilmesi nedeniyle ifade
ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla
ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
60. Bu durumda ifade ve basın özgürlüklerine ilişkin
ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya
özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı
fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu
kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa
Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında
belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Küçükçekmece 2. Asliye
Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
61. Öte yandan ihlal tespiti ile yeterli giderim
sağlandığı değerlendirildiğinden manevi tazminat talebinin reddine karar
verilmesi gerekir.
62. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve
3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.857,50 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına
alınan ifade ve basın özgürlüklerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ifade ve basın özgürlüklerinin
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Küçükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2017/223, K.2017/197)
GÖNDERİLMESİNE,
D. Tazminat talebinin REDDİNE,
E. 257,50 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.857,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 13/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.