İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Eşref Uğur ŞENOL
|
Başvurucular
|
:
|
1. Ali Nusret GÜRAN
|
|
|
2. Seda GÜRAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Oğuz ÇAVUŞOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, taşınmazın imar planında kamu hizmeti alanına
ayrılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 18/7/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük)
71. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu
alana ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden
incelenmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucuların maliki olduğu başvuruya konu taşınmaz
1/1000 ölçekli revizyon uygulama imar planında kamu hizmeti alanına
ayrılmıştır. Başvurucular, bu taşınmazın kamulaştırılması istemiyle Belediyeye
başvurmuş fakat bu yoldan bir sonuç elde edememişlerdir.
9. Başvurucular, bunun üzerine imar planında kamu hizmeti
alanına ayrılan taşınmazın rayiç bedelinin ödenmesi istemiyle Belediye aleyhine
tam yargı davası açmışlardır.
10. Derece mahkemelerince uyuşmazlığın esası hakkında
karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmiştir. Kararda, 20/8/2016 tarihli ve
6745 sayılı Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'la 4/11/1983 tarihli
ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na birtakım hükümler eklendiği
vurgulanmıştır. Bu bağlamda uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî
kurumlara ayrılan taşınmazların kamulaştırılması için öngörülen beş yıllık
sürenin 2942 sayılı Kanun'a eklenen geçici 11. madde gereğince bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlayacağı ve bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten önce açılan ancak henüz karara bağlanmayan veya kararı
kesinleşmeyen davalara da bu madde hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
11. Başvurucular, nihai kararın tebliği üzerine bireysel
başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ
HUKUK
12. Konu ile ilgili hukuk için bkz. Hüseyin Ünal, B.
No: 2017/24715, 20/9/2018, §§ 17-29.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
13. Mahkemenin 11/12/2018 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
14. Başvurucular; taşınmazın imar planında kamu hizmeti
alanına ayrılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğini, bu müdahale
sebebiyle taşınmazını dilediği gibi kullanamadığını belirtmişlerdir.
Başvurucular, taşınmazının kamulaştırılmamasının mülkiyet hakkının ihlaline yol
açtığını ifade etmişlerdir. Başvurucular bunun yanında dava sürecinde yapılan
yasal değişikliklerin geriye yürütülmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı,
eşitlik ilkesi ve hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini de ileri
sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
15. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar
başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras
haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla,
kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum
yararına aykırı olamaz."
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucular; mülkiyet hakkı dışında adil yargılanma hakkı, eşitlik
ilkesi ve hak arama özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmektedirler. Ancak
somut olayda eşitlik ilkesinin ihlaline yol açabilecek farklı muamelenin
varlığı başvurucular tarafından temellendirilmemiştir.
17. Diğer taraftan başvurucuların asıl şikâyetinin imar
uygulamasında kamu hizmeti alanı olarak ayrılması sebebiyle maliki oldukları
taşınmazdan dilediği gibi yararlanamadıklarına, taşınmazı kullanamadıklarına ve
onu tasarruf edemediklerine yönelik olduğu anlaşılmakla başvurucuların bütün
şikâyetleri mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
19. Anayasa Mahkemesi aynı konu ile ilgili şikâyetleri
daha önce incelemiş ve uygulanacak ilkeleri ortaya koymuştur (Hüseyin Ünal, §§
34-62).
20. Hüseyin Ünal kararında imar uygulamasına konu
edilen taşınmazın, başvurucu adına tapuda kayıtlı olduğundan dolayı Anayasa'nın
35. maddesi bağlamında mülk teşkil ettiği belirtilmiştir (Hüseyin Ünal, §
37). Bu taşınmazın uygulama imar planında kamu hizmeti alanı olarak
ayrılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği kabul edilmiş, söz konusu
müdahalenin niteliği sebebiyle mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin genel
kural çerçevesinde incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (Hüseyin Ünal, §§
38-41).
21. Anayasa Mahkemesi 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı
İmar Kanunu hükümleri ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen geçici 11. maddeye dayalı
olan müdahalenin kanunilik ölçütünü taşıdığını değerlendirmiş, ayrıca
taşınmazın kamu hizmetine tahsis edilmesine yönelik müdahalenin kamu yararına
dayalı meşru bir amacının bulunduğu açıklanmıştır (Hüseyin Ünal, §§
44-50). Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin 28/3/2018 tarihli ve E.2016/196,
K.2018/34 sayılı kararı ile anılan madde iptal edilmiştir. Bu çerçevede
ölçülülük yönünden yapılan değerlendirmede uygulama imar planının
onaylanmasından itibaren beş yıldan fazla süre geçmesine rağmen imar planında kamu
hizmetine ayrılan taşınmazın kamulaştırılmaması ve herhangi bir tazminat da
ödenmemesinin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği kanaatine
ulaşılmıştır. Bu sebeple başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile kamunun
yararı arasında olması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu ve
müdahalenin ölçülü olmadığı kabul edilmiştir (Hüseyin Ünal, §§ 51-62).
22. Somut başvuruda da başvuruculara ait taşınmazın
uygulama imar planında kamu hizmeti alanına ayrılmasına rağmen beş yılı aşkın bir
süreden beri kamulaştırılmadığı ve kendilerine herhangi bir tazminat da
ödenmediği dikkate alındığında bu ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durumun
söz konusu olmadığı sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla başvurucuların mülkiyet
hakkına yapılan müdahale ölçülü değildir.
23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde
güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesi'nin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
25. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B.
No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
26. Buna göre bireysel başvuru kapsamında bir temel hak
ve hürriyetin ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca
eski hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır.
Bunun için ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın
veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa
ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda
uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §
55).
27. Anayasa Mahkemesi ihlalin ve sonuçlarının nasıl
giderileceğine hükmederken idarenin, yargısal makamların veya yasama organının
yerine geçerek işlem tesis edemez. Anayasa Mahkemesi, ihlalin ve sonuçlarının
nasıl giderileceğine hükmederek gerekli işlemlerin tesis edilmesi için kararı
ilgili mercilere gönderir (Mehmet Doğan, § 56).
28. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi
gerekir. Buna göre ihlal; idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya
yasama işlemlerinden kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun
giderim yolunun belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet Doğan,
§ 57).
29. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda
6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir
örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §
58).
30. Buna göre Anayasa Mahkemesince ihlalin tespit
edildiği hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir
derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine
bırakılmıştır. Derece mahkemeleri ise Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında
belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri
yapmakla yükümlüdür (Mehmet Doğan, § 59).
31. Bu bağlamda derece mahkemesinin öncelikle yapması
gereken şey, bir temel hak veya özgürlüğü ihlal ettiği veya idari makamlar
tarafından bir temel hak veya özgürlüğe yönelik olarak gerçekleştirilen ihlali gideremediği
tespit edilen önceki kararını kaldırmaktır. Derece mahkemesi, kararın
kaldırılmasından sonraki aşamada ise Anayasa Mahkemesi kararında tespit edilen
ihlalin sonuçlarını gidermek için gereken işlemleri yapmak durumundadır (Mehmet
Doğan, § 60).
32. Başvurucular, maddi ve manevi tazminat talebinde
bulunmuşlardır.
33. Somut olayda başvuruculara ait taşınmaz imar planında
kamu hizmeti alanına ayrılmıştır. Başvurucuların açmış olduğu tazminat
davasında derece mahkemeleri, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren kanun
maddesini gerekçe göstererek dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına
karar vermiştir. Sonuç olarak müdahalenin temeli olan taşınmazın imar planında
kamu hizmetine ayrılması idari bir işlem niteliğindedir. Başvurucuların
mülkiyet hakkının idari bir işlem nedeniyle ihlal edildiği anlaşılmaktadır.
34. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un
50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken
iş, ihlal sonucuna uygun olarak tazminata hükmedilmesinden ibarettir. Tazminat
miktarının belirlenmesi hususu ise bu konuda uzmanlaşmış derece mahkemelerinin
takdirindedir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak
üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
35. Yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın yetkili
yargı merciine gönderilmesine karar verilmesinin ihlal sonucu açısından yeterli
bir giderim sağladığı anlaşıldığından başvurucuların tazminat taleplerinin
reddine karar verilmesi gerekir.
36. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve
1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.237,50 TL
yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan
mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
İstanbul 7. İdare Mahkemesine (E.2014/2476, K.2016/1758) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 257,50 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden
oluşan toplam 2.237,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN
ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 11/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.