TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İBRAHİM DEMİRCİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/31717)
|
|
Karar Tarihi: 30/6/2020
|
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Fatma Burcu NACAR YÜCE
|
Başvurucu
|
:
|
İbrahim DEMİRCİ
|
Vekili
|
:
|
Av. Ali Yavuz ÇİMEN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gerekçeli istinaf dilekçesine rağmen
incelemenin yalnızca kamu düzeniyle sınırlı şekilde yapılarak istinaf talebinin
süre yönünden reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 8/8/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirilmesine gerek
görülmediğini ifade etmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. S. Anonim Şirketi bünyesinde İstanbul Büyükşehir
Belediyesince ihale edilen cenaze hizmetleri kapsamında imam olarak çalışmakta
iken başvurucunun iş akdi işverence feshedilmiştir. Başvurucu, feshin haksız
olduğunu iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile diğer işçilik ücret ve
alacaklarının tahsili istemiyle Belediye aleyhine dava açmıştır.
9. İstanbul Anadolu 7. İş Mahkemesi (Mahkeme) 6/1/2017
tarihli kararında davanın reddine karar vermiştir. Mahkemenin kısa ve gerekçeli
kararlarında; karara karşı tebliğden itibaren sekiz gün içinde istinaf yoluna
başvurulabileceği belirtilmiştir.
10. Başvurucu 10/1/2017 tarihli istinaf ve süre tutum
konulu dilekçesini Anadolu Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesine
gönderilmek üzere Mahkemeye sunmuştur. Mahkemenin gerekçeli kararı
6/2/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir. Tebligatın ardından başvurucu 2/3/2017
tarihinde istinaf dilekçesini sunmuştur.
11. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi
(Daire, BAM) 29/6/2017 tarihli kararıyla istinaf talebini süre aşımı
gerekçesiyle reddetmiştir. Daire; gerekçeli kararın davacı vekiline 6/2/2017
tarihinde tebliğ edildiğini, sekiz günlük istinaf süresinin gerekçeli kararın
tebliği tarihi ile başlayıp 14/2/2017 tarihinde sona erdiğini, dolayısıyla
2/3/2017 tarihinde yapılan istinaf başvurusunun süresinde olmadığını
belirtmiştir. Daire gerekçesinde ayrıca her ne kadar 10/1/2017 tarihinde süre
tutum dilekçesi adı altında dilekçe verilerek başvuru harcı ve maktu karar
harcı yatırılmış ise de 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru sebep ve gerekçelerini
bildirir dilekçenin yasal süresi içinde sunulmadığı belirtilerek 6100 sayılı
Kanun'un 352. maddesi gereğince başvuru talebinin reddine kesin olarak karar
verilmiştir.
12. İstinaf ret kararı 22/7/2017 tarihinde başvurucuya
tebliğ edilmiş, 8/8/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
13. 6100 sayılı Kanun’un "Kesin süre" kenar
başlıklı 94. maddesi şöyledir:
"(1) Kanunun belirlediği süreler
kesindir.
(2) Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin
olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen
süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre
isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre
verilemez.
(3) Kesin süre içinde yapılması gereken
işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi
yapma hakkı ortadan kalkar."
14. 6100 sayılı Kanun’un "İstinaf dilekçesi"
kenar başlıklı 342. maddesi şöyledir:
"(1) İstinaf yoluna başvurma,
dilekçeyle yapılır ve dilekçeye, karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir.
(2) İstinaf dilekçesinde aşağıdaki
hususlar bulunur:
a) Başvuran ile karşı tarafın davadaki
sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve adresleri.
b) Varsa kanuni temsilci ve vekillerinin
adı, soyadı ve adresleri.
c) Kararın hangi mahkemeden verilmiş
olduğu ve tarihi ile sayısı.
ç) Kararın başvurana tebliğ edildiği
tarih.
d) Kararın özeti.
e) Başvuru sebepleri ve gerekçesi.
f) Talep sonucu.
g) Başvuranın veya varsa kanuni temsilci
yahut vekilinin imzası.
(3) İstinaf dilekçesi, başvuranın
kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları
taşıması durumunda diğer hususlar bulunmasa bile reddolunmayıp, 355 inci madde
çerçevesinde gerekli inceleme yapılır."
15. 6100 sayılı Kanun’un "Başvuru süresi" kenar
başlıklı 345. maddesi şöyledir:
"(1) İstinaf yoluna başvuru
süresi iki haftadır. Bu süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle
işlemeye başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri
saklıdır."
16. 6100 sayılı Kanun’un "İncelemenin
kapsamı" kenar başlıklı 355. maddesi şöyledir:
"(1) İnceleme, istinaf
dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye
mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir."
17. Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 30/1/1950 tarihli
ve 5521 sayılı mülga İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"İş mahkemelerince verilen nihaî
kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Şu kadar ki, para ile
değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararlar hariç, miktar veya değeri
üç bin Türk lirasını geçmeyen davalar hakkındaki nihaî kararlar kesindir.
İstinaf yoluna başvurma süresi, karar
yüze karşı verilmişse nihaî kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş
ise tebliği tarihinden itibaren sekiz gündür.
Bölge adliye mahkemesinin para ile
değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları ile miktar veya değeri
kırk bin Türk lirasını geçen davalar hakkındaki nihaî kararlara karşı tebliğ
tarihinden başlayarak sekiz gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir."
18. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 16/10/2017 tarihli ve
E.2017/3653, K.2017/15699 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"D) İstinaf Dairesi Kararı:
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından
yapılan inceleme sonunda, karara karşı davalı vekilinin 8 günlük istinaf
başvurusu süresi içerisinde istinaf başvurusunu yapmadığından ve ilk derece
mahkemesinin kararında kamu düzenine aykırılık da bulunmadığı anlaşıldığından
başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 352. maddesi gereğince
başvuru talebinin reddine karar verilmiştir.
E) Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
F) Gerekçe
6100 sayılı HMK.’un 342. maddesinde
istinaf yoluna başvurulduğunda, istinaf başvuru nedenleri ve gerekçesinin
gösterilmesi gerekir. Ancak aynı madde uyarınca başvuranın kimliği ve
imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması
durumunda diğer hususlar bulunmasa bile -ki uyuşmazlıkta süresinde istinaf
nedenleri ve gerekçesi bulunmamaktadır- reddolunmayıp, 355 nci madde
çerçevesinde gerekli inceleme yapılmalıdır. Anılan 355. maddeye göre ise
'İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu
resen gözetir'.Kanunun 352. maddesinde ise Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf
başvuru yolunun ön incelemesi düzenlenmiş ve'Bölge adliye mahkemesi hukuk
dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda; incelemenin başka bir
dairece yapılması gerektiği, kararın kesin olduğu, başvurunun süresi içinde
yapılmadığı, başvuru şartlarının yerine getirilmediği, başvuru sebeplerinin
veya gerekçesinin hiç gösterilmediği tespit edilen dosyalar hakkında öncelikle
gerekli karar verilir. Bu düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesi gerekir.
İstinaf yoluna süresinde başvurulmuş, ancak istinaf nedenleri ve gerekçeleri
bildirilmemiş ise kamu düzenine aykırılık yönünden inceleme yapılacak, yok ise
istinaf sebebi de bildirilmediği gerekçesi ile esastan reddine karar
verilecektir. Somut uyuşmazlıkta davalı taraf tefhim edilen kısa karardan sonra
süresinde istinaf yoluna başvurmuş, ancak istinaf nedenlerini belirmemiş,
süresi geçtikten sonra dilekçe ile belirtmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince 342
ve 355. maddeleri gözden kaçırılarak usulden ret kararı verilmesi usule
aykırıdır."
B. Uluslararası Hukuk
19. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. Groseri Gıda
ve İhtiyaç Maddeleri Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti. (2), B. No: 2017/29997,
31/10/2018, §§ 25-32.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 30/6/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiası
21. Başvurucu; Daire kararının istinaf iradesini yok
saydığını, süre tutum dilekçesinde mahkeme kararının açıkça hukuka aykırı
olduğunu, kaldırılması gerektiğini ve istinaf incelemesi talebini ifade
ettiğini belirterek bu şekilde savunma hakkının kısıtlanıp hak arama
hürriyetinin ve adil yargılanma hakkının unsurlarından olan mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
22. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
23. Başvurucunun şikâyetinin özünün istinaf talebinin
esasının BAM tarafından incelenmemesine yönelik olması dolayısıyla iddia, adil
yargılanma hakkının güvenceleri arasında yer alan mahkemeye erişim hakkı
kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı
25. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında,
herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve
savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim
hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün
bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma
ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme)
yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım
Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156,
20/4/2017, § 34).
26. Mahkemeye erişim hakkı bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791,
7/11/2013, § 52).
27. Mahkeme kararlarının hukuka uygun olup olmadığına
yönelik uyuşmazlığın çözümlenmek üzere bir yargı makamı önüne taşınması kanun
yoluna başvurma olarak nitelendirilmektedir. Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer
temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların
korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Adil yargılanma hakkı bir
mahkeme kararına karşı üst yargı yollarına başvurabilmeyi güvence altına
almamakla birlikte gerek suç isnadına bağlı yargılamalarda gerekse medeni hak
ve yükümlülüklere ilişkin yargılamalarda istinaf veya temyiz gibi kanun
yollarına başvurma imkânı tanınmış ise bu kanun yolları yönünden de adil
yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin sağlanması gerekir (Hasan İşten,
B. No: 2015/1950, 22/2/2018, § 37).
28. Somut olayda ilk derece mahkemesi kararına karşı
yapılan istinaf başvurusunda başvurucu tarafından ileri sürülen istinaf
nedenleri süre aşımı gerekçesiyle reddedilip incelenmediğinden mahkemeye erişim
hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.
b. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
29. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
30. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir.
31. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde
öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, haklı bir
sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup
olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
32. Başvurucunun ilk derece mahkemesi kararına karşı
yaptığı istinaf başvurusunun yalnızca kamu düzenine ilişkin hususlar nedeniyle
değerlendirilip ileri sürdüğü istinaf nedenlerinin süre aşımı nedeniyle
incelenmemesinin 6100 sayılı Kanun'un 345. maddesi yollamasıyla karar tarihinde
yürürlükte bulunan 5521 sayılı mülga Kanun'un 8. maddesine dayandırıldığı
görülmektedir. Bu kapsamda somut olayda başvurucunun mahkemeye erişim hakkına
yönelik müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu anlaşılmıştır.
33. BAM Dairesinin bu hükmü esas alarak verdiği ret
kararına göre yapılan müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünü
karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
34. İstinaf nedenlerinin açıkça belirtilmesi zorunluluğu
taraflarca istinaf dilekçelerinin ciddiyetle ele alınması, istinaf
mahkemelerinin gereksiz yere meşgul edilmemesi ve böylece önem taşıyan
nitelikli başvurular üzerinde yoğunlaşmasını temin etmeye yöneliktir. İstinaf
nedenlerinin belirtilmesi zorunluluğu en genel ifadesiyle hukuk devleti
ilkesinin bir gereği olan adaletin iyi yönetimi ve yargılamaların makul süre
içinde tamamlanmasını hedeflemekte olup anayasal açıdan meşru bir amaca
dayalıdır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Groseri Gıda ve İhtiyaç
Maddeleri Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti., § 46).
iii. Ölçülülük
35. İstinaf talebinin reddedilmesi nedeniyle başvurucunun
mahkemeye erişimine getirilen sınırlamanın ölçülü olup olmadığı ve başvurucuya
ağır bir yük getirip getirmediği hususlarının değerlendirilmesi gerekir.
(1) Genel İlkeler
36. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan
mahkemeye erişim hakkı mutlak olmayıp sınırlamalara konu olabilir. Ancak
Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi uyarınca anılan
sınırlamaların mahkemeye erişimi imkânsız hâle getirmemesi ya da aşırı derecede
zorlaştırmaması gerekir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen hukuki veya
fiilî sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, §
52).
37. Yargısal başvuruların birtakım usul kurallarına tabi
kılınması tek başına mahkemeye erişim hakkını zedelemez. Bununla birlikte
yargısal başvuru usullerinin belirli ve öngörülebilir olması gerekir. Dava
açılmasına veya diğer kanun yollarına başvurulmasına ilişkin dilekçelerin
yetkili mahkemelere sunulma yöntemine dair kanuni veya fiilî belirsizliklerin
bulunması, kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Hasan İşten,
§ 45).
38. Öte yandan mahkemelerin dilekçelerin sunulması
yöntemine ilişkin usul kurallarını uygularken kişilerin mahkemeye erişimlerini
engelleyecek veya aşırı derecede zorlaştıracak ölçüde aşırı şekilcilikten
kaçınmaları gerekir. Ayrıca mahkemelerin iç işleyişlerine ilişkin süreçlerdeki
aksama ve hatalardan kaynaklanan sorumluluk, yargısal koruma talep eden
bireylere yüklenmemelidir. Bu bakımdan yargısal başvurulara dair dilekçelerini
ilgili mevzuatta öngörülen usule uygun olarak yetkili yargı merciine sunan
kişilerin kendilerine atfedilemeyen ve tamamen mahkemelerin iç işleyişinden
kaynaklanan hata ve aksamalardan sorumlu tutularak mahkemeye erişimlerinin
engellenmesi bu hakka yapılan müdahaleyi ölçüsüz kılabilir. Özellikle kanun
yoluna başvurma yönündeki istek ve iradesini ortaya koymuş olan başvurucular
yönünden bu tür müdahaleler, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan
mahkemeye erişim hakkının ihlaline sebep olabilir (Hasan İşten, § 46).
39. Başvuru konusu olaya benzer nitelikteki Groseri
Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti. (aynı kararda bkz. §
51) kararında, yargısal başvuruların birtakım usul kurallarına tabi kılınması
tek başına mahkemeye erişim hakkını zedelemeyeceği ifade edilmiştir. Bu
kapsamda gereksiz başvuruların engellenerek istinaf başvuru sayılarının
azaltılması ve başvurularda kalitenin artırılması amacıyla istinaf nedenlerinin
açıkça belirtilmesi zorunluluğu öngörülmesinin ulaşılmak istenen hedef
bakımından elverişsiz olduğu ya da gerekli olmadığı söylenemez.
(2)İlkelerin Olaya Uygulanması
40. Başvurucu, yasal süre içinde süre tutum dilekçesi
vererek istinaf talebinde bulunmasına rağmen BAM tarafından talebinin
reddedildiğini belirterek kanun yoluna başvuru hakkının engellendiğini iddia
etmiştir.
41. Somut olayda değerlendirilmesi gereken mesele,
başvurucunun istinaf talebinin kanun yolu incelemesine konu yapılmamasının
mahkemeye erişim hakkına orantısız bir müdahale oluşturup oluşturmadığıdır.
42. İlk derece mahkemesinin tefhim edilen kısa kararında
gerekçe bulunmamasına rağmen kanun yoluna başvurma süresinin başladığı hâllerde
süreyi kaçırmak istemeyen taraflar, gerekçeli kararın açıklanmasını beklemeden
kanun yoluna başvurma iradesini ortaya koyan dilekçeler sunmakta olup anılan
dilekçeler uygulamada süre tutum isteği olarak adlandırılmaktadır.
43. Başvuru konusu olay tarihinde yürürlükte bulunan 5521
sayılı mülga Kanun’un 8. maddesi gereği iş davalarında kararın tefhim veya
tebliğden itibaren sekiz gün içinde istinaf yoluna başvurabileceği
öngörülmüştür.
44. Mahkeme kısa ve gerekçeli kararlarında, tarafların
karara karşı tebliğden itibaren sekiz gün içinde istinaf yoluna
başvurabileceğini belirtmiştir.
45. Mahkemenin kısa kararının 6/1/2017 tarihinde tefhim
edildiği, gerekçeli kararın ise 6/2/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği,
başvurucu vekilinin 10/1/2017 tarihinde süre tutum dilekçesi kanun yolu harcını
yatırdığı anlaşılmıştır. Başvurucu 2/3/2017 tarihinde gerekçeli istinaf dilekçesini
sunmuştur. İstanbul BAM 28. Hukuk Dairesinin 29/6/2017 tarihli kararında;
gerekçeli istinaf başvurusunun yasal süresi içinde yapılmadığı, kamu düzenine
ilişkin kanun yolunda resen gözetilmesi gereken bir hususun bulunmadığı
belirtilerek istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.
46. Somut olayda başvurucunun ilk derece mahkemesi
kararına karşı süresinde istinaf yoluna gittiği, ne var ki tefhim edilen kısa
kararın gerekçe içermemesi nedeniyle istinaf nedenlerini belirtme imkânının
bulunmadığı açıktır. Bu husus esas olarak İstanbul BAM tarafından da kabul
edilmiş ve 6100 sayılı Kanun'un 355. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi
kararı, kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı yönünden resen
incelenmiştir. Başvurucu gerekçeli kararın 14/2/2017 tarihinde tebliğinden on
beş gün sonra 2/3/2017 tarihinde istinaf nedenlerini belirten dilekçesini
Mahkemeye sunmuştur. Taraflar arasında uyuşmazlığın iş hukukundan kaynaklandığı
ve yargılamayı yapan mahkemenin iş mahkemesi olduğu hususunda herhangi bir
çekişme bulunmadığı gibi başvurucunun da sekiz günlük istinaf süresine yönelik
bir şikâyeti bulunmamaktadır. Başvurucu esas olarak sekiz günlük kanuni süre
içinde süre tutum dilekçesi vermiş olması nedeniyle istinaf nedenlerini
herhangi bir süre kısıtlaması olmadan ileri sürebileceği iddiasındadır.
47. İstinaf kanun yoluna başvuru yöntemi ve süresi,
ilgili mevzuatta açıkça düzenlenmiştir. Öte yandan Mahkemenin kısa kararının
6100 sayılı Kanun'un 297. maddesinde belirtilen unsurları içermemesi halinde
somut olayda olduğu gibi gerekçesiz verilen kısa karara karşı kanun yoluna
başvurma süresinin gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacağı da Yargıtay
içtihatlarında istikrarlı olarak belirtilmektedir. Hâl böyle iken derece
mahkemeleri süre tutum dilekçesiyle istinaf yoluna gitme iradesini ortaya koyan
başvurucunun lehine olarak istinaf nedenlerini sunabilmesi için sekiz günlük
süreyi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlatmış, ne var ki başvurucu
anılan süre içinde istinaf nedenlerini bildirmemiştir.
48. İstinaf mahkemelerinin daha etkin ve nitelikli
çalışmaları bakımından istinaf dilekçelerinin istinaf nedenlerini içermesi
zorunluluğu öngörülmüştür. Öte yandan kanun yoluna başvurma iradesini ortaya
koyan süre tutum dilekçesinin ilgili yargı yerine verilmesinden sonra bu
dilekçenin kişinin iradesine bırakılmadan belirli bir süre içinde verilmesi
gerektiği şeklinde derece mahkemeleri yorumunun aşırı şekilci (katı) olmadığı
gibi mahkemeye erişimi aşırı derece zorlaştırmadığı ya da imkânsız hâle
getirmediği anlaşılmaktadır.
49. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36.
maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmediğine
karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 30/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.