logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Selim Var [2.B.], B. No: 2017/32107, 9/7/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SELİM VAR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/32107)

 

Karar Tarihi: 9/7/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Recai AKYEL

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Mustafa EKİM

Başvurucu

:

Selim VAR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, gözaltına alınırken hastaneye götürülme esnasında gerekmediği hâlde kelepçe takılması ve buna ilişkin görüntülerin basında yayımlanması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 9/8/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığının (Savcılık) Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden erişilen soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

7. 1976 doğumlu olan başvurucu, hâkim olarak görev yapmaktayken 24/8/2016 tarihinde meslekten ihraç edilmiştir.

8. Başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturmaları kapsamında 16/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.

9. Başvurucu, gözaltında kendisine kelepçe takıldığını ve sağlık kontrolü için götürüldüğü hastaneye giriş ve çıkışı sırasında basın mensuplarınca fotoğraflarının çekildiğini belirterek görevli polis memurları hakkında Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığına 11/8/2016 tarihinde suç duyurusunda bulunmuştur.

10. Savcılık, söz konusu şikâyet hakkında görevi kötüye kullanma suçundan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...müştekinin savcılığımıza yazmış olduğu dilekçesinde, kendisine gözaltı işlemi yapıldığı sırada kanuna aykırı olarak kelepçe takıldığını beyan ederek görevli memurlar hakkında şikayetçi olmuş ise de, emniyet güçlerince gözaltı işlemi sırasında müştekiye kelepçe takılmış olmasının suç teşkil edecek bir durum olmadığı, emniyet güçlerinin tedbir amaçlı olarak böyle bir uygulama yapabileceği anlaşılmakla,

Kamu adına KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA..."

11. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz, Kahramanmaraş 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 6/6/2017 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

12. Başvurucu 10/7/2017 tarihinde tebliğ edilen karara karşı 9/8/2017 tarihinde süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

13. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 93. maddesi şöyledir:

 “Yakalanan veya tutuklanan kişilerin nakli

Madde 93- (1) Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden diğer bir yere nakledilen kişilere, kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı hâllerinde kelepçe takılabilir.”

14. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 295. maddesi şöyledir:

 “Muhafızın görevini kötüye kullanması

Madde 295 - (1) Gözaltına alınan, tutuklu veya hükümlünün muhafaza veya nakli ile görevli kişilerin, görevlerinin gereklerine aykırı hareket etmeleri halinde, görevi kötüye kullanma suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

 (2) Muhafaza veya nakli ile görevli olan kimse, görevinin gereklerine aykırı olarak gözaltına alınan, tutuklu veya hükümlünün bulunduğu yerden geçici bir süreyle uzaklaşmasına izin verirse; altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 (3) Gözaltına alınan, tutuklu veya hükümlünün bu fırsattan yararlanarak kaçması halinde, kaçmaya kasten imkan sağlama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.”

B. Uluslararası Hukuk

1. Uluslararası Mevzuat

15. 1955 tarihli Suçların Önlenmesi ve Suçluların Islahı Üzerine Birinci Birleşmiş Milletler Konferansı tarafından kabul edilen ve Ekonomik ve Sosyal Konsey tarafından 31/7/1957 tarihli ve 663 C (XXIV) sayılı, 13/5/1977 tarihli ve 2076 (LXII) sayılı kararları ile onaylanan Mahpusların Islahı için Asgari Standart Kurallar kısıtlama araçlarına ilişkin aşağıdaki temel ilkeyi içermektedir:

 “33. Kelepçe, zincir, demir ve dar gömlek gibi kısıtlama araçları bir cezalandırma vasıtası olarak hiçbir zaman kullanılamaz. Ayrıca, zincir ve demir kısıtlamak için kullanılamaz. Aşağıdaki haller dışında, diğer kısıtlama araçları da kullanılamaz:

 (a) Mahpusun yargısal ya da idari bir makam önüne getirildiği zaman çıkarılması koşuluyla, nakil sırasında kaçmasına karşı bir önlem olarak kullanılması;

...”

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Uygulaması

16. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre kısıtlama yöntemlerinden biri olan kelepçeleme, yasal yakalama ya da tutuklama ile bağlantılı olarak uygulandığında ve koşulların makul olarak gerektirdiğinden daha fazla güç kullanma ya da kamuya teşhir içermediğinde genellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesinde düzenlenen işkence yasağı kapsamında bir sorun teşkil etmez. Bu bağlamda söz konusu kişinin yakalamaya direneceğine ya da kaçmaya yelteneceğine, zarara yol açacağına ya da delil karartacağına inanmak için bir nedenin var olup olmadığı önem taşımaktadır (Raninen/Finlandiya, B. No: 20972/92, 16/12/1997, § 56; Öcalan/Türkiye [BD], B. No: 46221/99, § 182; Gorodnitchev/Rusya, B. No: 52058/99, 24/5/2007, §§ 101, 102, 105, 108; ayrıca bkz. Mirosław Garlicki/Polonya, B. No: 36921/07, 14/6/2011, §§ 73-75).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Mahkemenin 9/7/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

18. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım isteminde bulunmuştur.

19. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan ve yabancı olan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

20. Anayasa’nın 17. maddesinde herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmış; üçüncü fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).

21. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal açıdan zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 81).

22. Bununla birlikte bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekmektedir. Bu asgari eşik göreceli olup her olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşımaktadır (Tahir Canan, § 23). Değerlendirmeye alınacak bu unsurlara muamelenin amacı ve kastı ile ardındaki saik de eklenebilir. Ayrıca kötü muamelenin, heyecanın ve duyguların yükseldiği bağlamda meydana gelip gelmediğinin tespiti de dikkate alınması gereken diğer faktörlerdir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 83).

23. Başvurucu, FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında 16/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır (bkz. § 8).

24. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda başvurucuya tedbir amaçlı olarak kelepçe takıldığı belirtilmiştir. Öte yandan başvurucu, sırf kelepçe takılmış olması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüş; bunun dışında hastaneye getirilip götürülürken kolluğun insan onurunu zedeleyecek bir davranışına maruz kaldığını ileri sürmemiştir. Başvurucunun hastaneye getirilip götürülürken kelepçeden dolayı elinde ya da kolunda herhangi bir yaralanma meydana geldiğine yönelik bir iddiasının bulunmadığı da gözden uzak tutulmaması gereken bir husustur.

25. Başvurucu, hastaneye götürüldüğü sırada basın mensuplarının fotoğraf çekmesine ve kamera kaydı yapmasına kolluk tarafından izin verildiğini ileri sürmüşse de bunun kolluk kuvvetleri tarafından teşhir amaçlı olarak kasten yapıldığına dair bir iddiasının bulunmadığı görülmektedir. Esasen şikâyetin dile getiriliş biçimine göre başvurucunun basının görüntü almasının kolluk tarafından engellenmemesinden yakındığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte başvurucunun hastaneye transferinde olağan dışı bir rota takip edildiğine veya ulaşım esnasında teşhir edilmesine neden olacak nitelikte bir araç kullanıldığına ya da hastanede geçirilen zamanın bilinçli şekilde uzatılmak suretiyle basın mensuplarına görüntü alma imkânının sağlandığına yönelik kanaat oluşturacak bir bulgu da mevcut değildir.

26. Şüphelilere kelepçe takılması ilgili hukukta açıklanan mevzuattan kaynaklanan bir yöntem olup şüphelilerin kaçmasının ya da başkalarına zarar vermesinin önlenmesi amacını taşımaktadır. Bu uygulamanın niteliğinden kaynaklanan, kelepçe takılmasının doğal sonucu olan olumsuz etkiler kötü muamelenin asgari bir ağırlık derecesine ulaştığının kabul edilmesi için yeterli görülmemiştir (benzer yöndeki bir karar için bkz. Kazim Aksoy (2), B. No: 2015/8409, 4/7/2019, §§ 34-40)

27. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 9/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Selim Var [2.B.], B. No: 2017/32107, 9/7/2020, § …)
   
Başvuru Adı SELİM VAR
Başvuru No 2017/32107
Başvuru Tarihi 9/8/2017
Karar Tarihi 9/7/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, gözaltına alınırken hastaneye götürülme esnasında gerekmediği hâlde kelepçe takılması ve buna ilişkin görüntülerin basında yayımlanması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Diğer kötü muamele iddiaları Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 93
5237 Türk Ceza Kanunu 295
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi