TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ADNAN AĞAOĞLU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/32485)
|
|
Karar Tarihi: 3/11/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Mahmut ALTIN
|
Başvurucu
|
:
|
Adnan AĞAOĞLU
|
Vekili
|
:
|
Av. İbrahim Doğu ÖZTEKİN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; hisse devir sözleşmesinin iptali neticesinde
uğranıldığı iddia edilen zararın tazmini istemiyle açılan davanın reddedilmesi
nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 22/8/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
A. Uyuşmazlığın
Arka Planı
8. İş adamı olan başvurucu, halka açık olan ve hisseleri
İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında (İMKB) işlem gören Fon Finansal Kiralama
A.Ş.nin (Fon Finansal Kiralama) hisselerinin %5'ine sahiptir. Yıldız Holding
A.Ş. (Yıldız Holding) ise Fon Finansal Kiralamanın hisselerinin %87'sine
sahiptir.
9. Başvurucu 14/12/2006 tarihine kadar Fon Finansal
Kiralamada genel müdür, 18/4/2008 tarihine kadar da Yönetim Kurulu üyeliği
yapmıştır.
10. Yıldız Holding ile Global Investment House KSCC
(Global Investment) arasında 17/12/2007 tarihinde Yıldız Holdingin sahip olduğu
Fon Finansal Kiralama hisselerinin %60'ının Global Investmente devredilmesine
ilişkin sözleşme imzalanmıştır. Yine 17/12/2007 tarihinde Yıldız Holding
tarafından hisse devrinin tamamlanmasını müteakip başvurucunun da aralarında
bulunduğu diğer tüm ortakların sahip olduğu hisselerin tamamının satın
alınacağı açıklanmıştır.
11. Fon Finansal Kiralama hisselerinin %60'ının Global
İnvestmente devredilmesine ilişkin özel hâl bildirimleri özetle şöyledir:
i. 18/12/2007 tarihli özel hâl bildiriminde hisselerin
120.000.000 dolar (Amerikan doları) karşılığında satışına ilişkin 17/12/2007
tarihli hisse devir anlaşması imzalandığı, hisse devri için gerekli izinlerin
alınması amacıyla Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve Rekabet
Kurulu Başkanlığına başvuruların Global Investment tarafından yapılacağı ve
Global Investmentin halka çağrıda bulunmak üzere Sermaye Piyasası Kuruluna
(SPK) başvuruda bulunacağı açıklanmıştır.
ii. 2/1/2008 tarihli özel hâl bildiriminde ise BDDK ve
Rekabet Kurulundan gerekli izinlerin alınmasından sonra %60 hisse payının
karşılığı olarak anlaşılan 120.000.000 doların ödemesinin nakden ve defaten
yapılacağı ve hisse başına satış fiyatının 12.81 dolar olduğu açıklanmıştır.
iii. 5/3/2008 tarihli özel hâl bildiriminde ise hisse
devri için gerekli olan ön koşulların tamamlanması ve resmî makamlardan gerekli
izinlerin alınması konusunda çalışmaların sürdürüldüğü ve gelişmelerin kamuya
duyurulacağı açıklanmıştır.
iv. 10/3/2008 tarihinde Yıldız Holding tarafından yapılan
özel hâl bildiriminde Yıldız Holdingin hisse miktarının %27.83 olarak
yansıtıldığı görülmektedir.
12. Başvurucunun bir kısım hissesi zorunlu çağrı yapılmadan
önce 7/3/2008 tarihinde zorunlu çağrı için açıklanan fiyattan Yıldız Holding
tarafından satın alınmıştır. Yıldız Holdingin cevap dilekçesinde bir kısım
hisse senedinin 7/3/2008 tarihinde 15.00 TL/adet birim fiyattan, bir kısım
hisse senedinin ise 2/7/2008-4/8/2008 tarihleri arasında ortalama 12.00 TL/adet
birim fiyattan satın alındığı belirtilmiştir.
13. 13/10/2008 tarihinde Yıldız Holdingin Fon Finansal
Kiralama hisselerinin %60'ını Global Investmente satılmasından vazgeçilmiştir.
Ayrıca diğer ortakların hisselerinin de satın alınmayacağı açıklanmıştır.
B. Başvuru
Konusu Yargılama Süreci
14. Başvurucu tarafından Yıldız Holding ve Global
Investment aleyhine 20/11/2008 tarihinde İstanbul Anadolu 1. Ticaret
Mahkemesinde (Mahkeme) tazminat davası açılmıştır. Başvurucu, davalıların
kamuoyunu doğru, açık ve tam zamanında bilgilendirmediklerini iddia etmiştir.
Bu doğrultuda bir kısım hisse senedini borsa dışında devralan Yıldız Holding
tarafından ortaklıkta ulaştığı payla ilgili yapılan açıklama ve sonrasında
Global Investmenti temsilen Yönetim Kurulu üye değişimi birlikte
değerlendirildiğinde devir işleminin bittiği ve Global Investmentin çağrı
yapmak üzere SPK’ya başvuracağı yönünde kesin bir kanaat uyandırıldığını ifade
etmiştir. Başvurucu, netice olarak çağrı yapılması hâlinde hisselerini 12.81
dolar/adet fiyatı ile devretme imkânına sahip olacakken dava tarihi itibarıyla
bu değerin 3.64 TL/adede gerilediğini ileri sürerek tarafına 12.117.076,29 TL
ödenmesini talep etmiştir.
15. Davalılar, 2008 yılında borsanın %52.4 oranında değer
kaybına uğradığını ve başvurucunun hisse senetlerini satmayarak zorunlu çağrıyı
beklemesinden doğan zarardan sorumlu olmayacaklarını savunmuşlardır. Davalı
Global Investment ayrıca sözleşmenin şarta bağlı olduğunu, hisse devir işlemine
izin verilmesi talebinde bulundukları BDDK’nın 6/3/2008 tarihinde yapılan
başvuruya olumlu ya da olumsuz yanıt vermediğini, 10/10/2008 tarihinde Yıldız
Holdinge gönderdikleri yazıda gerekli yasal izinlerin çıkmamış olduğunu da
gözönünde bulundurarak devir işleminden vazgeçildiğini bildirdiklerini,
yatırımcıların da bu durumdan 13/10/2008 tarihinde bilgi sahibi olduğunu
vurgulamıştır.
16. Mahkemece alınan 11/7/2013 havale tarihli bilirkişi
kurulu raporunda davalılar arasında imzalanan hisse devir sözleşmesi de
değerlendirilmiştir. Raporda sözleşmenin bazı hükümlerinin dava konusunu
ilgilendirmediği, tarafların 3. kişilerin bilmesinde sakınca duyacakları farklı
kuruluşlar, ortaklıklar veya iş ilişkilerine dair bilgiler olduğu belirtilerek
sözleşmenin ilgili hükümleri özetlenmiştir. Buna göre bilirkişi raporunda
sözleşmenin ilgili hükümleri özetle şöyledir:
i. Davalılar arasında imzalanan sözleşmenin II.
maddesinin satıştaki hisselerin satın alınması, satın alma ve ödeme başlıklı
2/2 a, b ve c hükümlerine göre satışa konu hisselerin satın alma bedelinin 120
milyon dolar olduğu, 60 milyon doların işbu anlaşmada yer alan şartlara ve
bunlarda ortaya konulan koşullara tabi olarak alıcı taraf feragatnamesinin
teslim edilmesini takip eden yedi iş günü içinde peşin, kalan 60 milyon doların
ise bir ertesi gün değerinde yatırılması talimatının verilmesi taraflarca
kararlaştırılmıştır.
ii. Sözleşmenin III. maddesinin 3.1. maddesinde alıcının
ön koşulları, 3.2. maddesinde satıcının ön koşulları ve 3.3. maddesinde de
ortak ön koşullara yer verilmiştir. Satışa konu hisselerin satışı ve alımı ile
ilgili BDDK onayının usulüne uygun olarak temin edilmesinin alıcı Global
Investmentin yükümlülüğünde olması taraflarca kararlaştırılmıştır.
iii. Sözleşmenin 3.3. maddesinde, Rekabet Kurulu onayının
Rekabet Kurumunun satışa konu hisselerin satıcı tarafından bu sözleşmeye uygun
bir şekilde alıcıya devrini onaylaması olarak ifade edilmiştir. Burada yer alan
tekellüfler, herhangi bir halel getirmeksizin satışa konu hisseler ile ilgili
tüm menfaatler ve riskler satışa konu hisseleri temsil eden hisse senetlerinin
alıcıya teslimi ve devrinin ardından kapanışın tamamlanmasıyla birlikte alıcıya
geçecektir.
iv. Alıcı onayları temin etmek için gereken veya önerilen
başvurusunu zamanında ve doğru bir şekilde yapacaktır. 3.1, 3.2. ve 3.3 sayılı
maddelerde açıklanan Rekabet Kurulu ve BDDK onaylarını temin etmek için
eksiksiz bir iş birliği sergileyeceklerdir. Alıcı bu konuda atılan tüm adımları
zamanında satıcıya bildirecektir. Satıcı ve alıcı, Rekabet Kurumu ve SPK'ya
başvuruda bulunmadan önce gerekli tüm bilgileri paylaşacaktır.
v. Sözleşmenin "Muvafakatler, İhlal
Olmaması" başlıklı 5.4. maddesinin 5.4/b fıkrasına göre alıcı; Rekabet
Kurumu, BDDK ve SPK da dâhil olmak üzere hükûmet kurumlarından herhangi birinin
talep ettiği her türlü belgeyi usulüne uygun olarak ve zamanında tedarik
edecektir. Sözleşmenin 5.4/c fıkrasında; herhangi bir tüzük veya kanunu ya da
alıcı ile ilgili herhangi bir hükûmet kurumunun herhangi bir hükmünü, kararnamesini,
kararını, yönetmeliğini veya kuralını ihlal etmeyecektir.
vi. Sözleşmenin "Satıcı Tarafından Tazmin"
başlıklı 8.2 maddesinde ise 8.1 maddesinde belirtilen sınırlamalara tabi olmak
kaydıyla satıcı, alıcının tazmin edilen kişilerini tazmin edecek; savunacak ve
zarar görmelerini önleyecektir.
vii. Sözleşmenin feshi 9. maddede düzenlenmiştir. 9.1/d fıkrasına
göre fesheden tarafın o anda sözleşme kapsamında temerrüde düşmemiş olması
kaydıyla kapanış meydana gelmemiş ise bu sözleşmenin imza tarihinden itibaren
altı ay içinde ya da kapanış tarihi taraflarca karşılıklı olarak uzatılmışsa üç
ay içinde diğer tarafa herhangi bir yükümlülük yüklemeksizin karşılıklı yazılı
mütabakatla satıcının yükümlülüklerinden herhangi birisini tekellüfü veya
taahhüdü ihlal etmesiyle ya da alıcının yükümlülüklerinden herhangi birisini
tekellüfü veya taahhüdü ihlal etmesiyle konuya ilişkin yazılı bildirimden
sonraki on beş gün içinde bu ihlallerin düzeltilmemesi durumunda yazılı
ihbarname gönderilmek suretiyle alıcı veya satıcı tarafından feshedilebilir.
17. Davalılar arasındaki sözleşmeye ilişkin bilirkişi
raporundaki değerlendirme şöyledir:
"Davacı ve Davalılar arasında
imzalanan Hisse Devir Sözleşmesinin bu maddelerinden de görüleceği üzere hisse
devrinin davalılar arasında imzalanan sözleşmesinin 3.1, 3.2 ve 3.3
maddelerinde belirtilen ön koşulların tümünün yerine getirilmesi halinde
gerçekleşeceği taraflarca kabul edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan
sözleşmenin 9. maddesinde yer alan hükümden de görüleceği üzere, sözleşmenin
geçerliliği 6 ay ile sınırlandırılmış sözleşmenin kapanışının karşılıklı olarak
3 ay uzatılabileceği kararlaştırılmış olup, bu süre içinde taraflar
birbirlerine her hangi bir sorumluluk yüklemeksizin sözleşmeyi
feshedebilecektir. Hisse devri açısından önemli olan ve Kamuya açıklanması
gereken bu süre hakkında taraflarca her hangi bir açıklama yapılmamış olup,
13/10/2008 tarihinde sözleşmenin 6 ay sonunda Yıldız Holding AS tarafından
fesih edildiğine ilişkin kamuya açıklama yapılmıştır. Davalılar Yıldız Holding
A.Ş ve Global Investment House KSCC ile dava dışı FFK Fon Finansal Kiralama A.Ş
arasında 17/12/2007 tarihli 'Hissedarlar Sözleşmesi imzalanmış olup (bu
sözleşmenin imzalanması FFK Fon Finansal Kiralama A.Ş.' nin elinde bulundurduğu
FKB hisselerini, TFKB. SPA. çerçevesinde tasarlanan işlemlerin anmasından
itibaren 3 yıllık bir süre boyunca bir üçüncü şahsa devrini
sınırlandırmaktadır.) bu sözleşmede yer alan şirketlerin hisse satışı
dışındaki, idari ve mali ilişkilerinin düzenlendiği (hissedarların garantileri,
tarafların akitleri, dış kaynak kullanımı, faaliyet, şirket genel kurulu,
yönetim kurulu üyeleri ve yönetim, şirket denetçileri, finansman ve teminatlar,
bütçeler vbg. hususlara ait) sözleşme hükümlerinin, davacı tarafından
bilinmesinin ticari sir (gizli bilgiler şirket veya hissedarlarının veya
filyallerinin işleriyle ilgili olup şirket tarafından herhangi bir hissedara
veya bir hissedar tarafından bir başka hissedara bu sözleşmenin tarihinden önce
veya sonra açıklanan, gerek yazılı veya sözlü olarak gerek bir başka yolla ve
doğrudan veya dolaylı olarak ve bu sözleşmenin ve hisse satın alma
sözleşmesinin şartlarıyla burada bahsedilen her türlü konuyu içeren gizli
nitelikte tüm bilgilerdir. sözleşme md. 1.1.) olarak değerlendirilebileceği,
sözleşmede söz konusu şirketlerin Ticaret Siciline kayıtlı olmaları ve Ticaret
Sicilinin aleni olması nedeniyle söz konusu şirketlerin Ticari Sır kapsamında
değerlendirilemeyeceği görüş ve kanaatindeyiz."
18. Mahkemece 21/5/2014 tarihinde davanın reddine karar
verilmiştir. Kararın gerekçesi özetle şöyledir:
i. Hisse devir sözleşmesinin imzalanması hakkında özel
hâl açıklamalarında bulunulduğu görülse de bu açıklamaların tebliğde belirtilen
şartların yerine getirilmediği, tam tersine yanıltıcı olduğu, sözleşmenin sona
ereceği yönünde kamuya açıklamada bulunulmadığı, 10/3/2008 tarihinde Yıldız
Holding tarafından yapılan açıklamada ise hisse devri sanki gerçekleşmiş gibi
hisse miktarının %27,83 olarak yansıtıldığı vurgulanmıştır.
ii. Davalıların sermaye piyasasına aykırı hareket
etmelerinin hukuka aykırı bir fiil teşkil ettiği ve kusurlu oldukları
açıklandıktan sonra başvurucunun zorunlu çağrı gerçekleşseydi elde edeceği
hisse bedeli ile bu hisselerin dava açıldığı sıradaki değeri arasındaki farkın
zarar teşkil ettiği kabul edilse dahi hukuka aykırı fiil ile zarar arasında
illiyet bağı olmadığı sonucuna varılmıştır.
iii. Bu sonuca ulaşılırken başvurucunun Fon Finansal
Kiralamada genel müdür sıfatıyla görev yapmış olduğu, hisse senedi piyasası
konusunda bilgili olduğu ve hisse devrinin gerçekleşmesi hâlinde devralınan
hisseler bakımından davalı Global Investmentin çağrıda bulunma yükümlülüğünün
doğacağı, devrin gerçekleşmemesi hâlinde ise bu yükümlülüğün ortadan
kalkacağını bildiği ve başvurucunun devrin gerçekleşmemesi riskini alarak
hareket ettiği belirtilmiştir. Netice itibarıyla başvurucunun bu hareketiyle
davalıların hukuka aykırı fiili ile uğradığı zarar arasındaki illiyet bağını
kopardığı ifade edilmiştir.
19. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar, Yargıtay
11. Hukuk Dairesince (Daire) 17/11/2015 tarihinde kararın gerekçesi
düzeltilerek onanmıştır. Kararın gerekçesi özetle şöyledir:
i. Davalıların İMKB'ye bildirim yapmakla yükümlü olduğu,
hisse devrine ilişkin olarak dava dışı Fon Finansal Kiralama aracılığıyla özel
hâl bildiriminde bulunulduğu, bundan sonra meri tebliğ uyarınca herhangi bir
gelişme olmasa dahi altmış günlük sürelerle bildirimde bulunulmasının gerektiği
açıklanmıştır. Ardından davalıların bu kurala uymadığı, devir sözleşmesinde
devir için birtakım şartlar öngörülmesine rağmen bunun özel hâl bildirimlerinde
açıklanmadığı belirtilerek davalıların meri tebliğin bir kısım hükümlerini
ihlal etmeleri karşısında hukuka aykırı fiilin gerçekleştiği ifade edilmiştir.
ii. Öte yandan başvurucunun hisse devrinin gerçekleşeceği
düşüncesiyle hisselerini elden çıkarmaması ve sonrasında hisse bedellerinin
düşmesi sonucu ortada bir zarar bulunduğu da açıklanmıştır.
iii. Ancak Mahkemenin davalıların hukuka aykırı eylemleri
ile zarar arasında uygun illiyet bağı bulunmadığına ilişkin değerlendirmesinin
doğru olmadığı vurgulanarak başvurucunun hisse piyasaları konusunda bilgili bir
kişi olması, zarar ile hukuka aykırı fiil arasındaki bağı koparmadığı
belirtilmiştir.
iv. Gerek davalılarca gerekse de dava dışı Fon Finansal
Kiralama tarafından İMKB'ye yapılan özel hâl bildirimlerinde hisse satış
anlaşmasının imzalandığı, hisseleri alacak davalı şirketin mali durumunun ve
büyüklüğünün gösterildiği, BDDK ve Rekabet Kurulundan gerekli izin ve onayların
alınmasını müteakip öngörülen hisse bedelinin ödeneceği, son olarak hisse
satışından vazgeçildiği, hisse devir sözleşmesinin feshedildiği hususlarının
bildirildiği açıklanmıştır.
v. Buna göre davalılar arasında yapılan hisse alım satım
sözleşmesine ilişkin temel hususların kamuya açıklanmış olduğu ve süreç
hakkında yanlış veya yanıltıcı bilgi de verilmediği değerlendirilmiştir. Ayrıca
10/3/2008 tarihli özel hâl bildiriminde gerçekleşmesi öngörülen hisse devrinden
sonraki pay durumunun yazılmış olmasının da yapılan tüm bildirimlerle birlikte
değerlendirildiğinde yanıltıcı nitelikte kabul edilemeyeceği, zira bu tarihten
sonraki 8/4/2008 tarihli özel hâl bildiriminde hisse devrine izin için Rekabet
Kurumuna başvuruda bulunulduğunun açıklanmış olduğu ve sonraki bildirimlerden
devrin henüz gerçekleşmediğinin kesin bir biçimde anlaşıldığı vurgulanmıştır.
vi. Netice olarak hisse devir sürecine ilişkin temel
unsurların kamuya açıklanmış olması karşısında sırf birtakım bildirimlerin
süresinde yapılmaması, davalıların 10/3/2008 tarihli bildirimde hisse oranının
yanlış gösterilmesi ve sözleşmenin süresinin gösterilmemesi şeklinde
gerçekleşen hukuka aykırı eylemleri ile başvurucunun bu açıklamalar nedeniyle
hisse senetlerini elinden çıkarmadığı iddiasına dayalı zararı arasında uygun
illiyet bağı bulunduğunun kabulünün mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.
Bununla birlikte başvurunun 10/3/2008 tarihinden başlamak üzere değişik
tarihlerde ve değişik bedellerle bir kısım hissesini elinden çıkarmış olmasının
dahi uygun illiyet bağının bulunmadığını teyit ettiğini gösterdiği kabul
edilmiştir.
20. Başvurucunun karar düzeltme talebi de aynı Daire
tarafından 22/6/2017 tarihinde reddedilmiştir.
21. Nihai karar 23/7/2017 tebliğ edilmiştir.
22. Başvurucu 22/8/2017 tarihinde başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
23. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar
Kanunu'nun 49. maddesi şöyledir:
“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille
başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk
kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren
de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”
24. 6098 sayılı Kanun'un 50. maddesi şöyledir:
“Zarar gören, zararını ve zarar verenin
kusurunu ispat yükü altındadır.
Uğranılan zararın miktarı tam olarak
ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı
önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak
belirler. ”
25. 28/7/1981 tarihli ve 2499 sayılı mülga Sermaye
Piyasası Kanunu’nun "Kamunun Aydınlatılmasında Özel Durumlar"
başlıklı 16/A maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Halka açık anonim ortaklıkların
sermaye ve yönetiminde kontrolü sağlamak amacıyla pay sahiplerine çağrıda
bulunarak, hisse senedi toplama girişiminde bulunulmasında veya genel
kurullarda oy hakkını kullanmak için vekalet istenmesinde veya ortaklığın pay
dağılımının önemli ölçüde değişmesi sonucu veren, hisse senedi el
değiştirmelerinde, sermaye artırımlarında, birleşme ve devirlerde, menkul
kıymetlerin değerini etkileyebilecek önemli olay ve gelişmelerden Kurul, küçük
pay sahiplerinin korunması ve kamunun aydınlatılmasını sağlamak amacıyla
düzenlemeler yapar.
Hisse senetleri borsalar ve
teşkilatlanmış diğer piyasalarda işlem gören anonim ortaklıkların yönetim
kurulu üyeleri, genel müdür ve yardımcıları ile sermayenin % 10 veya daha
fazlasına sahip ortakları, malik oldukları anonim ortaklıklara ait hisse
senetleriyle ilgili olarak, Kurulun kamuya aydınlatma açısından gerekli gördüğü
bilgileri, belirlenecek şekil ve esaslar dahilinde Kurul ve ilgili borsalara ve
teşkilatlanmış diğer piyasalara bildirmekle yükümlüdürler."
26. 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasaları
Kanunu’nun 32. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
"(4) Yanlış, yanıltıcı veya eksik
bilgiler içeren izahnamenin geçerlilik süresi boyunca; diğer kamuyu aydınlatma
belgelerinin ise kamuya açıklandığı tarihten hemen sonra, ilk halka arzdan veya
borsada satın alınan veya satılan sermaye piyasası araçlarının, gerçeğe uygun
bilginin ortaya çıktığı tarihten hemen sonra borsada satılması veya satın
alınması üzerine yatırımcıların malvarlıklarında zarar meydana gelmesi hâlinde
bu maddeye göre ileri sürülecek tazminat talepleri açısından kamuyu aydınlatma
belgesi ile zarar arasında illiyet bağı kurulmuş sayılır."
27. 2499 sayılı mülga Kanun’un 16/A maddesine dayanılarak
çıkarılan Sermaye Piyasası Kurulunun mülga seri: VIII, No: 39 sayılı Özel
Durumların Kamuya Açıklanmasına İlişkin Esaslar Tebliği'nin (Tebliğ) "Özel
durumlar" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili fıkraları şöyledir:
"Bu maddede belirtilen özel
durumların gerçekleşmesi halinde, bu Tebliğde belirtilen esaslar çerçevesinde
kamuya açıklama yapılır. Ancak yapılacak açıklamalar aşağıda belirtilen
durumlarla sınırlı olmayıp, yatırım kararlarını ve sermaye piyasası araçlarının
değerini etkileyebilecek her türlü bilginin bu Tebliğ hükümleri çerçevesinde
kamuya açıklanması zorunludur.
...
Bir gerçek veya tüzel kişinin veya bu
gerçek veya tüzel kişi ile birlikte hareket eden diğer gerçek veya tüzel
kişilerin, doğrudan veya dolaylı olarak ortaklıktaki toplam oy hakkının veya
sermayenin en az %5, %10,%15,%20,% 25, 1/3, % 50, 2/3 ve %75 ine veya daha
fazlasına sahip olması veya ortaklıktaki toplam oy hakkının veya sermaye
payının sözkonusu oranların altına düşmesi,
...
Bir kurucuya ait yatırım fonlarının
doğrudan veya dolaylı olarak ortaklık sermayesinin veya toplam oy hakkının %5,
%10, %15, %20,% 25, 1/3, % 50,2/3 ve %75ine veya daha fazlasına sahip olması,
toplam oy hakkının veya sermaye payının söz konusu oranların altına düşmesi,
...
Ortaklığın yönetim kurulu başkan ve
üyeleri, murahhas müdürleri, genel müdür ve yardımcıları, denetimden sorumlu
komite üyeleri, denetçileri ile ortaklıkta önemli karar ve yetki sorumluluğu
taşıyan diğer kişilerin atanması, ayrılması veya herhangi bir nedenle
değişmesi,
...
Ortaklar veya üçüncü şahıslar
tarafından, ortaklığın hisse senetlerine ya da ortaklık tarafından diğer
ortaklıkların hisse senetlerine yönelik olarak; çağrıda bulunarak hisse senedi
veya vekalet toplanmasına karar verilmesi, Kurul tebliğleri uyarınca çağrıda
bulunma zorunluluğunun ortaya çıkması, bu zorunluluktan muaf tutulma veya
çağrıda bulunma başvurusunda bulunulması, başvurunun sonuçlanması,
...
Kamu kurumları ile özel sektör
kuruluşlarınca ortaklığı doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyecek karar
alınması ya da açıklama yapılması,"
28. Tebliğ'in "Açıklamanın kapsam ve niteliği"
kenar başlıklı 10. maddesi şöyledir:
"Bu Tebliğ uyarınca yapılacak
açıklamalar, açıklamadan yararlanacak kişi ve kuruluşların karar vermelerine
yardımcı olacak ölçüde, zamanında, doğru, tam, dolaysız, anlaşılabilir ve
yeterli olmalı; özel durumun doğru bir şekilde değerlendirilebilmesi için
zorunluysa bu durumun ilgili olduğu karşı taraf belirtilmeli, değişikliklerin
ve/veya etkilerinin miktar veya tutar olarak ifade edilebilmesi halinde, yapılacak
açıklamalarda miktar ve tutara yer verilmelidir. Önceden yapılmış olan özel
durum açıklamalarında meydana gelen gelişmeler ve değişiklikler sürekli olarak
güncellenerek kamuya duyurulur. Daha önce özel durum açıklaması yoluyla kamuya
duyurulan ve henüz sonuçlanmamış bir hususta herhangi bir gelişme olmaz ise, bu
durum konuya ilişkin son özel durum açıklama tarihinden itibaren altmışar
günlük sürelerle, gerekçeleri ile birlikte kamuya açıklanır. Bu Tebliğde geçen
önemli kavramı, sermaye piyasası araçlarının değerini ve yatırım kararlarını
etkileyebilecek ve mevcut koşullar altında önemli olarak addedilebilecek olan
veya bir varlık ya da ilgili mali tablo kaleminde %10 ve üzerindeki bir oranda
değişiklik yaratabilecek olan bilgiyi ifade eder. Özel durumlara ilişkin
açıklamalar yanlış, yanıltıcı, mesnetsiz abartılı veya eksik olamayacağı gibi,
ortaklıkların mevcut durumları hakkında yanlış kanaat uyandıracak nitelikte de
olamaz. Bu Tebliğ uyarınca açıklanması zorunlu aşamaya gelmiş olmakla beraber,
miktar, tutar veya işlem olarak bazı belirsizlikler içeren özel durumlar, söz
konusu belirsizlikler ve bu belirsizliklerin ortadan kalkacağı muhtemel tarih,
(varsa) koşullarıyla birlikte kamuya açıklanır. Karar alınması aşamasında
yapılacak özel durum açıklamalarında, kararın uygulamaya geçirilmesi için
öngörülen süre ve uygulamayı önleyebilecek unsurlar da açıklamaya eklenir. Özel
durum açıklamalarından sorumlu, ortaklığı temsile yetkili kişiler belirlenerek
ilgili Borsaya veya Kurula bildirilir. Söz konusu kişilerin değişmesi halinde
de bildirim yapılır. Bu Tebliğin uygulanmasında özel kanunlardaki hükümler
saklıdır"
29. Tebliğ'in "Görüşmelere ilişkin bildirimler "
kenar başlıklı 11. maddesi şöyledir:
"Bu Tebliğ kapsamında özel durum
açıklaması yapılması sonucunu doğuracak iş ve işlemlere veya görüşmelere
ilişkin olarak; görüşmelerin başlangıcında, kesinleşen hususlarda her aşamada
ve sonuç aşamasında özel durum açıklaması yapılması zorunludur."
30. Tebliğ'in "Sermaye piyasası araçları Borsada
işlem gören ortaklıklarca yapılacak açıklamanın şekli " kenar başlıklı
12. maddesi şöyledir:
"Sermaye piyasası araçlarından
herhangi biri bir Borsada işlem gören ortaklıklarca, bu Tebliğin 5, 6, 7, 8 ve
11 inci maddelerinde belirtilen özel durumlar veya özel durumlardaki değişiklikler
ortaya çıktığı veya öğrenildiği anda en seri haberleşme vasıtasıyla ilgili
Borsaya bu özel durum hakkında bir açıklamanın ulaştırılması zorunludur.
Açıklama ayrıca Ek/2’de yer alan forma
uygun olarak, en geç durumun ortaya çıktığı günü izleyen iş günü saat 9:00’a
kadar ilgili Borsaya ulaştırılır.
Kurul tarafından uygun görülen hallerde
Borsa tarafından bazı özel durumların bildirim esaslarına ilişkin olarak ayrıca
düzenleme yapılabilir."
31. Tebliğ'in "Hisse senetlerinde işlem yapanların
açıklaması" kenar başlıklı 14. maddesi şöyledir:
"5 inci maddenin (a) bendinin (2)
ve (4) numaralı alt bendleri ile (h) bendinin (6) numaralı alt bendinde
belirtilen özel durumların ortaya çıkması halinde ilgili ortaklığın sermaye
piyasası araçları bir Borsada işlem görmekte ise 12 nci maddede; bunun dışında
kalan ortaklıklarda 13 üncü maddede belirtilen esaslar çerçevesinde, işlemi
gerçekleştirenler veya kurucu tarafından açıklama yapılır. Açıklamanın bir
örneği aynı süre içerisinde ilgili ortaklığa da iletilir.
5 inci maddenin (h) bendinin (1)
numaralı alt bendinde belirtilen alış ve/veya satış işlemlerinde, işlemi yapan
kişilerce, Ek/1 ve Ek/2’de yer alan formlar aracılığı ile aynı gün, ilgili
ortaklığın sermaye piyasası araçları bir Borsada işlem görmekte ise Borsaya,
bunun dışında kalan ortaklıklarda ise Kurula özel durum açıklaması
gönderilir."
32. Tebliğ'in "Açıklamaların kamuya duyurulması
" kenar başlıklı 16. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Sermaye piyasası araçları Borsada
işlem gören ortaklıklarla ilgili açıklamalar, ilgili Borsa tarafından
belirlenen esaslar çerçevesinde; sermaye piyasası araçları Borsada işlem
görmeyen ortaklıklarla ilgili olarak bu Tebliğ uyarınca Kurula gönderilen
bilgiler ise Kurul bülteni ile kamuya duyurulur."
33. Tebliğ'in "Gizlilik" kenar başlıklı 17.
maddesi şöyledir:
"Bu Tebliğ uyarınca açıklanması
gereken özel durum hakkında bilgi sahibi olan tüm kişiler, bu Tebliğ kapsamında
Borsa veya Kurula gönderilen bilgiler 16 ncı madde kapsamında kamuya
duyuruluncaya kadar, söz konusu bilgilerin gizliliğini korumakla
yükümlüdürler."
34. Sermaye Piyasası Kurulunun mülga seri: IV, No: 8
sayılı Halka Açık Anonim Ortaklıklar Genel Kurullarında Vekaleten Oy
Kullanılmasına ve Çağrı Yoluyla Vekalet veya Hisse Senedi Toplanmasına İlişkin
Esaslar Tebliği'nin "Çağrı yoluyla hisse senedi toplanmasında kamuyu
aydınlatma ve bilgi verme" kenar başlıklı 14. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Ortaklıkların sermaye ve
yönetiminde kontrolü sağlamak amacıyla pay sahiplerine çağrıda bulunarak hisse
senedi toplama girişimi, münferiden veya topluca EK.4'de yer alan bilgi
formunun da ekleneceği bir teklifle yapılır. Formun, yeterli, dürüst ve açık
bilgi verecek şekilde düzenlenmesi şarttır."
35. Sermaye Piyasası Kurulunun mülga seri: IV, No: 8
sayılı Tebliğ'in "Çağrıda bulunma zorunluluğu" kenar başlıklı
17. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
"Çağrı yoluyla hisse senedi
toplanması, blok veya münferit alımlar ya da diğer her hangi bir yöntemle, tek
başına veya birlikte hareket ettikleri kişilerle beraber, doğrudan veya dolaylı
olarak bir ortaklığın sermayesinin ve oy haklarının % 25'ine veya daha
fazlasına ya da bu orana bağlı olmaksızın yönetim kontrolünü sağlayan paylarına
sahip olanlar, diğer ortaklara ait hisse senetlerini de satın almak üzere
çağrıda bulunmak zorundadırlar. Tek başına veya birlikte hareket ettiği
kişilerle beraber bir ortaklığın sermayesine ve oy haklarına % 25 ile % 50
arasında bir oranda sahip olanlar da, herhangi bir on iki aylık süre içerisinde
bu oranı, % 10 ya da daha fazla arttırırlarsa, diğer ortaklara ait hisse
senetlerini satın almak üzere çağrıda bulunmakla yükümlüdürler. Söz konusu
oranlara ulaşılmasını izleyen on beş gün içerisinde, çağrı yapmak üzere Kurul'a
başvurulması gereklidir.
Bu madde uyarınca yapılacak çağrıda
ortaklara önerilecek fiyat, birinci fıkrada düzenlenen alımlar, çağrı yoluyla
hisse senedi toplanması sonucunda yapılmışsa, bu çağrıda ortaklara ödenen en
yüksek fiyattan; blok alımlar yoluyla yapılmışsa, blok alımda ödenen en yüksek
fiyattan; diğer yollarla yapılmışsa, alımı yapan kişinin veya birlikte hareket
ettiği kişilerin, alımı yapmalarından önceki üç ay içerisinde ortaklık hisse
senetlerine ödedikleri en yüksek fiyattan daha aşağı olamaz. Önerilecek bedelin
nakit karşılığı olması ve yapılacak çağrının, en az onbeş gün süreyle ortaklara
açık olması zorunludur."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
36. Mahkemenin 3/11/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
37. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
38. Bireysel başvuru sonrasında 31/7/2018 tarihli ve
30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı
Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair
Kanun'a geçici madde eklenmiştir. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye
göre yargılamaların uzun sürmesi, yargı kararlarının geç veya eksik icra
edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest
olan bireysel başvuruların, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen
kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak
müracaat üzerine Bakanlık İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
39. Ferat Yüksel (B. No: 53984/00, 30/3/2004, §
37) kararında Anayasa Mahkemesi, yargılamaların makul sürede
sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da
hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen
bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun ilk
bakışta ulaşılabilir ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli
giderim sağlama kapasitesi olduğunu değerlendirmiştir. Buna göre Tazminat
Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin
bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak
başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı
vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 27-36).
40. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
42. Başvurucu; SPK tarafından hazırlanan rapor ve
davalılar arasındaki hisse devri sözleşmesinin gizli bilgi, ticari sır olduğu
belirtilerek sunulmadığını, bilirkişi raporlarında gizlilik kararına konu
belgeler de incelenerek hukuka aykırılığın ortaya konduğunu, davada davalıların
bilgisinde olan ve bilirkişi raporundan anlaşıldığı kadarıyla davalıların
hukuka aykırı davrandıklarının delili olan belgelerin mahkemece gizli kabul
edilmesiyle yargılamanın bütününe aktif katılımın engellendiğini belirtmiştir.
Başvurucu ayrıca üç bilirkişi raporunda lehine değerlendirme yapılmışken
aleyhine görüşün sunulduğu raporun esas alındığını ifade etmiş ve diğer
bilirkişi raporlarının kabul edilmeme sebebinin açıklanmamasından şikâyetçi
olmuştur.
43. Başvurucu bununla birlikte 6362 sayılı Kanun'un 32.
maddesinin dördüncü fıkrasında yapılan değişikliğin dikkate alınmadığını,
davalıların hukuka aykırı işlemleri ile zarar arasında illiyet bağı olmadığı
yönündeki derece mahkemelerinin gerekçelerinin hukukun temel ilkelerine aykırı
olduğunu, makul bir gerekçe belirtilmediğini, uzun zaman önce yaptığı bir görev
ve yapmadığı başka bir görev sebebiyle illiyet bağının kesildiğinin kabul
edilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
44. Başvurucu; sonuç olarak davalıların aralarındaki
sözleşme süreci hakkında kamuoyunun eksik, yanıltıcı ve geç bilgilendirmeleri
sonucu sözleşmenin olağan şekilde seyrettiğine ve hisselerinin satın
alınacağına güven oluşturulması nedeniyle zarara uğratıldığını belirterek
mülkiyet ve gerekçeli karar hakları ile çelişmeli yargılanma ilkesinin ihlal
edildiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
45. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar
başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras
haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla,
kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum
yararına aykırı olamaz."
46. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun hisse senetlerinde meydana gelen değer kaybının
karşılanmamasına ilişkin şikâyetlerinin mülkiyet hakkını ilgilendirdiği
anlaşıldığından başvurunun bu kapsamda incelenmesi uygun görülmüştür.
a. Genel
İlkeler
47. Mülkiyet hakkının korunmasının devlete birtakım
pozitif yükümlülükler yüklediği hususu Anayasa'nın 35. maddesinin lafzında açık
bir biçimde düzenlenmemiş ise de bu güvencenin sadece devlete atfedilebilen
müdahalelere yönelik sınırlamalar getirdiği, bireyi üçüncü kişilerin
müdahalelerine karşı korumasız bıraktığı düşünülemez. Pozitif yükümlülüklerin
ortaya çıkmasının nedeni gerçek anlamda koruma sağlanmasıdır. Buna göre
anılan maddede bir temel hak olarak güvence altına alınmış olan mülkiyet
hakkının gerçekten ve etkili bir şekilde korunabilmesi yalnızca devletin
müdahaleden kaçınmasına bağlı değildir. Gerçek anlamda koruma sağlanması için
devletin negatif yükümlülükleri dışında pozitif yükümlülüklerinin de olması
gerekir. Dolayısıyla Anayasa'nın 5. ve 35. maddeleri uyarınca devletin mülkiyet
hakkının korunmasına ilişkin pozitif yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu bağlamda
söz konusu pozitif yükümlülükler, kimi durumlarda özel kişiler arasındaki
uyuşmazlıklar da dâhil olmak üzere mülkiyet hakkının korunması için belirli
tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir (Türkiye Emekliler Derneği, B.
No: 2012/1035, 17/7/2014, §§ 34-38; Eyyüp Boynukara, B. No: 2013/7842,
17/2/2016, §§ 39-41; Osmanoğlu İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri Petrol
Ürünleri Sanayi Ticaret Limitet Şirketi, B. No: 2014/8649, 15/2/2017, §
43).
48. Devletin pozitif yükümlülükleri mülkiyet hakkına
yapılan müdahalelere karşı usule ilişkin güvenceleri sunan yargısal yolları da
içeren etkili hukuksal bir çerçeve oluşturma, oluşturulan bu hukuksal çerçeve
kapsamında yargısal ve idari makamların bireylerin özel kişilerle olan
uyuşmazlıklarında etkili, adil bir karar vermesini temin etme sorumluluklarını
da içermektedir (Selahattin Turan, B. No: 2014/11410, 22/6/2017, § 41).
49. Özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklarda tarafların
birbirleriyle çatışan menfaatleri bulunmaktadır. Dolayısıyla tarafların karşı
karşıya gelen menfaatleri çerçevesinde mülkiyet hakkını korumakla yükümlü
bulunan devletin maddi ve usule ilişkin pozitif yükümlülüklerini yerine getirip
getirmediği dikkate alınarak sonuca varılmalıdır. Bu bağlamda ilk olarak
belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir bir kanun hükmünün mevcut olup olmadığı
irdelenmelidir.
50. İkinci olarak mülkiyet hakkına yapılan müdahaleye
etkin bir biçimde itiraz edebilme, savunma ve iddialarını yetkili makamlar
önünde ortaya koyabilme olanağının başvuruculara tanınıp tanınmadığı
incelenmelidir. Anayasa'nın 35. maddesi usule ilişkin açık bir güvenceden söz
etmemektedir. Bununla birlikte mülkiyet hakkının gerçek anlamda korunabilmesi
bakımından bu madde -Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da ifade
edildiği üzere- mülk sahibine müdahalenin makul olmayan şekilde ya da kanun
dışı veya keyfî uygulandığına ilişkin savunma ve itirazlarını sorumlu makamlar
önünde etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınması güvencesini
kapsamaktadır. Bu değerlendirme ise uygulanan sürecin bütününe bakılarak
yapılmalıdır (Züliye Öztürk, B. No: 2014/1734, 14/9/2017, § 36; Bekir
Yazıcı [GK], B. No: 2013/3044, 17/12/2015, § 71).
51. Mülkiyet hakkının usule ilişkin güvenceleri hem özel
kişiler arasındaki mülkiyet uyuşmazlıklarında hem de taraflardan birinin kamu
gücü olduğu durumlarda geçerlidir. Bu bağlamda mülkiyet hakkının korunmasının
söz konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine
getirildiğinden söz edilebilmesi için derece mahkemelerinin kararlarında konu
ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu
zorunluluk davacının bütün iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle
birlikte mülkiyet hakkını ilgilendiren, davanın sonucuna etkili, esasa ilişkin
temel iddia ve itirazların yargılama makamlarınca özenli bir şekilde
değerlendirilerek karşılanması gerekmektedir (Kamil Darbaz ve GMO Yapı Grup
End. San. Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/12563, 24/5/2018, § 52).
52. Son olarak kişilerin mülkiyet haklarını koruyacak ve
onlara yeterli güvenceler sağlayacak hukuksal mekanizmaların oluşturulup
oluşturulmadığı incelenmelidir. Özel kişilerin mülkiyet haklarının çatıştığı bu
gibi durumlarda bunlardan hangisine üstünlük tanınacağının takdiri, kanun
koyucuya ve somut olayın koşulları gözönünde bulundurularak derece
mahkemelerine ait bir yetkidir. Bununla birlikte her iki tarafın menfaatlerinin
mümkün olduğunca dengelenmesi ve sürecin taraflardan biri aleyhine ölçüsüz bir
sonuca da yol açmaması gerekir. Menfaatler dengesinin kurulmasında taraflardan
biri aleyhine bireysel olarak aşırı ve olağan dışı bir külfetin yüklenmesi,
pozitif yükümlülüklerin ihlali sonucunu doğurabilir. Olayın bütün koşulları ve
taraflara tanınan tüm imkânlar ile tarafların tutum ve davranışları gözönünde
bulundurularak menfaatlerin adil bir şekilde dengelenip dengelenmediği
değerlendirilmelidir (Faik Tari ve Sultan Tari, B. No: 2014/12321,
20/7/2017, § 52).
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
53. Başvurucu, davalıların bilgisinde olan ve bilirkişi
raporunda belirtildiği kadarıyla davalıların hukuka aykırı davrandığının delili
olan belgelerin Mahkemece gizli kabul edilmesiyle yargılamanın bütününe aktif
katılımın engellendiğini iddia etmiştir. Bununla birlikte hisse devir
sözleşmesinde taraflar dışındaki şirketlere ilişkin de bilgilerin bulunması
nedeniyle bilirkişi raporunda üçüncü kişilere ait bu bilgilere yer
verilmeksizin sözleşmenin ilgili hükümlerinin açıklandığı anlaşılmıştır (bkz. §
17). Buna göre başvurucunun bilirkişi raporundaki açıklamalar doğrultusunda
sözleşmenin esaslı hükümlerine vakıf olduğu değerlendirilmiştir.
54. Öte yandan başvurucunun, sözleşmenin davalıların
hukuka aykırı işlemde bulunduklarının delili olduğuna ilişkin iddiası, derece
mahkemeleri tarafından da kabul edilerek değerlendirme yapıldığı
anlaşıldığından başvurucunun bu iddiasının da açıkça dayanaktan yoksun olduğu
kabul edilmiştir (bkz. §§ 18-19).
55. Başvurucu ayrıca üç bilirkişi raporunda lehine
değerlendirme yapılmışken aleyhine görüşün sunulduğu raporun esas alındığını ve
diğer bilirkişi raporlarının kabul edilmeme nedeninin açıklanmadığını iddia
etmiş ancak başvuru formu ekinde bilirkişi raporlarını sunmamıştır. Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi'nden (UYAP) yapılan inceleme neticesinde sadece
11/7/2013 havale tarihli bilirkişi kurulu raporunun ve aynı bilirkişiler
tarafından sunulan ek bilirkişi raporunun olduğu anlaşılmıştır. Diğer taraftan
derece mahkemelerinin bilirkişi raporlarının hükme esas alındığına ilişkin
gerekçe belirtmediğini vurgulamak gerekir. Dolayısıyla başvurucunun bu
iddialarını temellendiremediği sonucuna varılmıştır.
56. Başvurucunun temel şikâyeti, hissedarı olduğu
şirketin hisselerinin devri konusunda davalıların İMKB'ye eksik ve yanlış
bildirimlerde bulunarak kendisini zarara uğratmalarına rağmen derece
mahkemelerince illiyet bağının olmadığı yönünde yapılan değerlendirmelerin
makul bir gerekçe içermediği ve hukuka aykırı olduğudur.
57. Öncelikle başvurucunun mahkemeye sunduğu 13/9/2013
tarihli dilekçesinde; 14/12/2006 tarihine kadar Fon Finansal Kiralamada genel
müdür, 18/4/2008 tarihine kadar da yönetim kurulu üyeliği yaptığını bizzat
kendisinin beyan ettiğini vurgulamak gerekir. Mahkeme de başvurucunun Fon
Finansal Kiralamada genel müdür sıfatıyla görev yapmış olduğunu, hisse senedi
piyasası konusunda bilgili olduğunu ve devrin gerçekleşmemesi riskini alarak
hareket ettiğini değerlendirerek davalıların hukuka aykırı fiiliyle oluşan
zarar arasındaki illiyet bağının kesildiğini kabul etmiştir (bkz. § 18).
58. Daire tarafından da davalıların hukuka aykırı fiilin
ve buna bağlı olarak zararın gerçekleştiği kabul edilmiş ancak başvurucunun
hisse piyasaları konusunda bilgili bir kişi olması, zarar ile hukuka aykırı
fiil arasındaki bağı koparmadığı belirtilmiştir. Bununla birlikte İMKB'ye
yapılan özel hâl bildirimlerinde, hisse satım sözleşmesine ilişkin temel
hususların kamuya açıklanmış olduğu ve süreç hakkında yanlış veya yanıltıcı
bilgi de verilmediği ifade edilmiştir. Netice olarak hisse devir sürecine
ilişkin temel unsurların kamuya açıklanmış olması karşısında sırf birtakım
bildirimlerin süresinde yapılmaması, 10/3/2008 tarihli bildirimde hisse
oranının yanlış gösterilmesi ve sözleşmenin süresinin gösterilmemesi şeklinde
gerçekleşen davalıların hukuka aykırı eylemleri ile başvurucunun bu açıklamalar
nedeniyle hisse senetlerini elinden çıkarmadığı iddiasına dayalı zararı arasında
uygun illiyet bağı bulunduğunun kabulünün mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.
Öte yandan başvurucunun 10/3/2008 tarihinden başlamak üzere değişik tarihlerde
ve değişik bedellerle bir kısım hisselerini elinden çıkarmış olmasının uygun
illiyet bağının bulunmadığını teyit ettiği vurgulanmıştır (bkz. § 19).
59. Buna göre somut olayda yapılan açık yargılama sonunda
tarafların davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmalarının
tartışılarak verilen kararlarda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu
görülmektedir. Derece mahkemelerinin gerekçelerinin hukuka aykırı olduğu
iddiası ise delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının
yorumlanmasına ilişkin olup mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık
bir keyfîlik oluşturan bir hususun bulunmadığı anlaşılmaktadır.
60. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 3/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.