logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Sinan Oğan [2.B.], B. No: 2017/32685, 2/6/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SİNAN OĞAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/32685)

 

Karar Tarihi: 2/6/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Fatma Burcu NACAR YÜCE

Başvurucu

:

Sinan OĞAN

Vekili

:

Av. Tan Tahsin ZAPATA

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, siyasi parti üyeliğinden çıkarılma cezasının iptali için açılan davada verilen kararın usul ve kanuna aykırı olması ile tanık dinletme talebinin reddedilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 22/8/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Bireysel Başvuru Öncesi Süreç

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) üyesi iken Parti Merkez Disiplin Kurulunun 10/3/2017 tarihli kararı ile parti disiplinine aykırı eylemlerde bulunduğu ve üyelikten kaynaklanan haklarını kötüye kullandığı gerekçesiyle üyelikten kesin çıkarma cezası ile cezalandırılmıştır.

8. Başvurucunun Parti Disiplin Kuruluna yaptığı itiraz 3/4/2017 tarihli karar ile reddedilmiştir.

9. Başvurucu, Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) ihraç kararına itirazda bulunmuştur. İtiraz dilekçesinde; MHP Parti Tüzüğü'ne göre genel başkanın bir parti üyesini doğrudan doğruya Merkez Disiplin Kuruluna sevk yetkisinin bulunmadığı, Merkez Yönetim Kurulu tarafından usulüne uygun olarak tüm üyeler çağrılmadan ve tüm üyelerin katılımı sağlanmadan karar alındığı, bu açıdan kararın hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir.

10. Mahkeme 19/7/2017 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Mahkemenin gerekçesinde; Parti Genel Başkanı'nın Merkez Disiplin Kurulu başkanı sıfatıyla başvurucuyu Merkez Disiplin Kuruluna sevk ettiği, bu açıdan sevk işlemindeki usulsüzlük iddiasının yerinde olmadığı, toplantı yapılmadan karar alınıp üyelere imzalatıldığı iddiasının ise soyut olup itibar edilir nitelikte olmadığı ifade edilmiştir. Merkez Karar Yönetim Kurulunun 12/2/2017 tarihli toplantısına salt çoğunluğu aşar şekilde elli üç üyenin katıldığı, dolayısıyla toplantı yeter sayısının MHP Parti Tüzüğü'ne uygun olarak sağlandığı, kararın oybirliği ile alındığı, Genel Başkan tarafından basın yoluyla yapılan çağrı yönteminde herhangi bir usulsüzlük olmadığı, toplantıda alınan kararlara karşı herhangi bir itirazda bulunulmadığı, buna göre Merkez Disiplin Kurulunun 3/4/2017 tarihli kararının hukuka uygun olduğu belirtilerek başvurucunun itirazı kesin olarak reddedilmiştir.

11. Nihai karar 21/8/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu 22/8/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

12. Başvurucu, 4/12/2017 tarihinde ek dilekçe vermiştir.

B. Bireysel Başvuru Sonrası Süreç

13. Başvurucunun istinaf talebi, kararın kesin olduğu gerekçesiyle Mahkemenin 19/7/2017 tarihli ek kararı ile reddedilmiştir.

14. Başvurucunun ek karara karşı istinaf talebinde bulunması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) ilk derece mahkemesi kararının kesin olduğu gerekçesiyle istinaf dilekçesinin reddine 7/2/2018 tarihinde kesin olarak karar vermiştir. Başvurucunun temyiz isteminde bulunması üzerine Bölge Adliye Mahkemesi 3/4/2018 tarihli ek kararla temyiz dilekçesinin reddine karar vermiştir. Başvurucu bu defa ek karara karşı temyiz yoluna müracaat etmiştir.

15. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 8/10/2018 tarihli kararıyla Bölge Adliye Mahkemesinin temyiz dilekçesinin reddine ilişkin ek kararı onanmıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

16. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi şöyledir:

"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. …"

17. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) örgütlenme özgürlüğünün hem sivil hem politik yönünün bulunduğunu fakat bir siyasi partiye üyelik konusunun Sözleşme'nin 6. maddesinin birinci fıkrası kapsamında medeni hak ve yükümlülük olarak değerlendirilemeyeceğini belirtmiştir (Lovric/Hırvatistan, B. No: 38458/15, 4/4/2007, § 55).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Mahkemenin 2/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

19. Başvurucu başvuru formunda kendi ifadeleriyle "Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesi ... sayılı ilamı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ve Anayasa'nın 36., 10., 25., 26., 67. ve yüksek mahkemenin re'sen tespit ve tayin edeceği maddelerine aykırı olup, müvekkilimin kişisel hak ve hürriyetlerini ihlal etmiştir." dedikten sonra yalnızca adil yargılanma hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkin gerekçe ve açıklamalara yer vermiştir.

20. Başvurucu bu bağlamda Merkez Yönetim Kurulu tarafından usulünce tüm üyeler çağrılmadan ve tüm üyelerin katılımı sağlanmadan karar alındığını, buna ilişkin delillerin özellikle üyelerin SMS ile çağrılmalarına ilişkin kayıtların Mahkeme tarafından celbedilmediğini, toplantıya katılamayan üyelerin tanıklıklarının da kabul edilmediğini, bu durumun hak arama hürriyetini ve eşitlik ilkesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

21. Başvurucu; bireysel başvurudan sonra verdiği 4/12/2017 tarihli ek dilekçesinde ise adil yargılanma hakkının ötesinde bir siyasi parti içinde ülkesi ve milleti ile ilgili düşüncelerini, fikir ve kanaatlerini dile getirme özgürlüğünün elinden alındığını, eleştirel düşüncelerini ifade etmesinin bedeli olarak söz konusu süreç ile karşı karşıya kaldığını ifade etmiştir. Başvurucu bu dilekçesinde ihraç istemiyle disipline sevk edilmesinin gerekçelerinin demokratik bir toplumda kabulünün mümkün olmadığını belirterek bu durumun ifade özgürlüğünü ve savunma hakkını kısıtladığını, haklarını kullanmasına engel oluşturduğunu iddia etmiştir.

B. Değerlendirme

1. İncelemenin Kapsamı Yönünden

22. Başvuru dilekçesindeki iddiaların tavsifi ve bu bağlamda otuz günlük başvuru süresi geçtikten sonra verilen ek dilekçede dile getirilen iddiaların değerlendirilmesi sorununun öncelikle incelenmesi gerekir.

23. Anayasa Mahkemesi içtihadına göre bireysel başvurularda, başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri ibraz etmek suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlamak ve dayanılan Anayasa hükmünün kendisine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayandığı delillerle ihlale neden olduğunu ileri sürdüğü işlem veya kararların neler olduğunu başvuru dilekçesinde belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı, bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçelerle deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20; Ünal Yiğit, B. No: 2013/1075, 30/6/2014, §§ 18, 19; Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19).

24. Anayasa Mahkemesinin söz konusu içtihadına göre bir konuda şikâyetin varlığı için Anayasa ile Sözleşme'nin ortak koruma alanındaki bir hakkın ihlal edildiğinin somut olarak ileri sürülmesi yeterli olmayıp maddi vakıanın içeriğinin ve hangi hakkın ne sebeple ihlal edildiğinin öz itibarıyla ortaya konulması, şikâyete ilişkin dayanak delillerin maddi vakıalarla irtibatlandırılarak açıklanması gerekmektedir.

25. Başvurucu, başvuru formunda (bkz. § 19) Sözleşme'ye atıfla ve Anayasa'nın 36., 10., 25., 26., 67. madde numaralarına yer verdikten sonra Anayasa Mahkemesinin resen belirleyeceği maddelere aykırılığın tespitini istemiş ve iddialarını yalnızca adil yargılanma hakkı çerçevesinde dile getirmiştir. Başvurucu, adil yargılama hakkı kapsamındaki iddialarını temelde yargısal süreçte tanık dinletme ve davaya ilişkin delillerin toplanması taleplerinin reddedildiği hususlarına dayandırmıştır. Başvurucunun adil yargılanma hakkı dışındaki iddiaları yönünden yalnızca Anayasa veya Sözleşme maddelerine atıf yapmakla yetindiği ve anılan maddelerde güvence altına alınan haklarının ne şekilde ihlal edildiğine ilişkin asgari düzeyde dahi herhangi bir açıklamada bulunmadığı anlaşılmaktadır.

26. Diğer taraftan başvurucu 4/12/2017 tarihli ek dilekçesinde yeni bazı açıklamalarda bulunmuştur. Bu kapsamda, siyasi faaliyetleri sırasında kullandığı ifadeler nedeniyle Partisinden ihraç edildiğini böylece ifade ve düşünce özgürlüğüne müdahalede bulunulduğunu, bu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığını ifade etmiştir.

27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir (Yasin Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013, §§ 18, 19). Bireysel başvurunun kabul edilebilirlik koşullarından olan başvuru süresine riayet edilmesi şartı, bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında resen nazara alınması gereken bir başvuru koşuludur (Taner Kurban, B. No: 2013/1582, 7/11/2013, § 19).

28. Başvurucunun -başvuru formunda öz itibarıyla dile getirmiş olması kaydıyla- şikâyetlerini sonradan vereceği dilekçelerle detaylandırmasının önünde bir engel bulunmamaktadır. Bununla birlikte somut olayda başvurucu, başvuru formunda maddi hak ile ilgili şikâyetini öz itibarıyla dahi olsa ileri sürmemiştir. Başvuru formunda sadece Anayasa'nın bazı maddelerinin ismen zikredilmesiyle yetinilmiştir. Bu açıdan otuz günlük başvuru süresinden sonra verilen dilekçede ilk kez ileri sürülen şikâyetlerin dikkate alınması ve incelenmesi mümkün değildir.

29. Aksinin kabulü halinde, başvuru formunda sadece Anayasa maddelerine atıf yapılarak sonraki süreçte başvuru sonuçlandırılıncaya kadar ek dilekçelerle farklı ve bağımsız ihlal iddialarının dile getirilmesi mümkün olacaktır. Bu da bireysel başvuru için öngörülen otuz günlük süre kuralını anlamsız hale getirecektir (benzer yöndeki karar için bkz. Ümüt Demir, B. No: 2012/1000, 18/9/2014, § 31).

30. Bu durumda başvurunun yalnızca adil yargılanma hakkına ilişkin şikâyet yönünden incelenebileceği sonucuna varılmıştır.

2. Kabul Edilebilirlik Yönünden

31. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

 “Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”

32. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”

33. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin de kapsamına girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

34. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, § 22).

35. Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Hak arama hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için başvurucunun medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olmasının gerektiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular, Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Adnan Oktar, B. No: 2012/917, 16/4/2013, § 21).

36. Siyasi partilerin örgütlenme özgürlüğünün öznesini oluşturdukları hususunda tartışma bulunmamaktadır. Bununla birlikte siyasi partiler diğer örgütlerden farklı olarak politik amaçlarla faaliyet göstermektedir. Siyasi partilerin temel hedefi seçim yoluyla siyasi iktidarı elde etmektir. Dolayısıyla siyasi partiler politik yönü ağır basan örgütler mahiyetindedir. Bu nedenle siyasi partilere üyelik, medeni bir hak olmaktan ziyade siyasi bir haktır.

37. AİHM de siyasi partiye üyelikle ilgili meselelerin medeni hak ve yükümlülük ile ilgili olmadığını ve buna ilişkin uyuşmazlıkların Sözleşme'nin 6. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının kapsamının dışında olduğunu kabul etmektedir (bkz. § 17).

38. Bu durumda medeni hak ve yükümlülüklerle ilgisi olmadığı anlaşılan başvuru konusu siyasi parti üyeliğinden çıkarılmaya ilişkin uyuşmazlık çerçevesinde dile getirilen adil yargılanma hakkına ilişkin şikâyetlerin Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanının dışında kaldığı ve bireysel başvuruya konu yapılamayacağı sonucuna varılmıştır.

39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adil yargılanma hakkına ilişkin iddiaların konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 2/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Sinan Oğan [2.B.], B. No: 2017/32685, 2/6/2020, § …)
   
Başvuru Adı SİNAN OĞAN
Başvuru No 2017/32685
Başvuru Tarihi 22/8/2017
Karar Tarihi 2/6/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, siyasi parti üyeliğinden çıkarılma cezasının iptali için açılan davada verilen kararın usul ve kanuna aykırı olması ile tanık dinletme talebinin reddedilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Kanun yolu şikâyeti (hukuk) Konu Bakımından Yetkisizlik
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi