TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TAYFUR TUNÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/36327)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Ferhat YILDIZ
|
Başvurucu
|
:
|
Tayfur TUNÇ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, hükümlü olan başvurucunun gönderdiği mektuplara
sakıncalı olduğu gerekçesiyle el konulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/10/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvurucuya ait 2017/36949, 2017/36952 ve 2017/36953 numaralı
bireysel başvuruların konu yönünden irtibat nedeniyle 2017/36327 numaralı
başvuru dosyası ile birleştirilmesine 23/12/2019 tarihinde karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını
devlet idaresinden ayırmaya çalışma suçundan Balıkesir L Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunan başvurucu farklı
tarihlerde İnsan Hakları Derneğine mektup göndermek istemiştir. Benzer içerikli
mektuplarda Ceza İnfaz Kurumunda maruz kalınan birtakım uygulamalara yer
verilmiştir.
10. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının (Disiplin
Kurulu)24/8/2017, 12/9/2017, 19/9/2017 ve 15/9/2017 tarihli sakıncalı mektup
değerlendirme kararlarıyla mektupların muhatabına gönderilmemesine karar
verilmiştir. Karar gerekçelerinde, mektupların içeriğinde kurumları hedef
gösteren yalan yanlış ifadeler bulunduğu vurgulanmıştır.
11. Başvurucu tarafından Disiplin Kurulu kararlarına karşı
Balıkesir 1. İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yapılan itirazlar 11/9/2017,
21/9/2017, 22/9/2017 ve 28/9/2017 tarihli kararlarla reddedilmiştir.
Kararlarda; Disiplin Kurulu karar gerekçesi ve ilgili mevzuat hatırlatıldıktan
sonra mektupta başvurucunun İnfaz Kurumunda yaşadığı sorunlardan bahsettiği ve
bu sorunların çözüm merciinin İnsan Hakları Derneği değil kanunda gösterilen
idari ve yargısal birimler olduğu, bu nedenle hükümlünün mektuplarındaki
şikâyetlerinin araştırılması için mektubun Cumhuriyet başsavcılığına
gönderildiği, mektuplarda Ceza İnfaz Kurumunu ve görevlilerini hedef gösteren,
kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek ifadelere yer verildiği belirtilmiştir.
12. Başvurucu tarafından anılan kararlara karşı Balıkesir 2.
Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itirazlar 27/9/2017, 5/10/2017 ve 12/10/2017
tarihli kararlarla reddedilmiştir. Karar gerekçelerinde, itirazların dayanağını
oluşturan İnfaz Hâkimliği kararlarının usul ve yasaya uygun olduğuna ilişkin
değerlendirmeye yer verilmiştir.
13. Nihai kararlar 12/10/2017, 18/10/2017 ve 29/9/2017
tarihlerinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 17/10/2017, 25/10/2017, 26/10/2017 ve 27/10/2017
tarihlerinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un "Hükümlünün
mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı" kenar
başlıklı 68. maddesi şöyledir:
"(1) Hükümlü, bu maddede belirlenen
kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve
ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir.
(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve
kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan
kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.
(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye
düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya
diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya
kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti
içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından
yazılmış ise gönderilmez.
(4) Hükümlü tarafından resmî makamlara veya
savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi
değildir."
16. 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
20/3/2006 tarihli ve 2006/10218 sayılı Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün (Tüzük) "Hükümlünün mektup, faks ve telgrafları alma ve
gönderme hakkı" kenar başlıklı 91. maddesi şöyledir:
"(1) Hükümlü, kendisine gönderilen
mektup, faks ve telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla,
gönderme hakkına sahiptir.
(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve
kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan
kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.
(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye
düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya
diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden
olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit
ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü
tarafından yazılmış ise gönderilmez.
(4) Hükümlü tarafından resmî makamlara veya
savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi
değildir. Ancak, hükümlünün savunması için avukatına gönderilen mektup, faks
veya telgraflar 84 üncü maddenin ikinci fıkrasının (c) bendinin (2) numaralı
alt bendinde belirtilen hâllerin gerçekleşmesi hâlinde, bu gönderiler hakkında
da 84 üncü maddenin ikinci fıkrasının (c) bendinin (2) numaralı alt bendinde
belirtilen esas ve usuller uygulanır."
17. Tüzük'ün
"Mektupların gönderilmesi ve gelen mektupların verilmesi"
kenar başlıklı 122. maddesi şöyledir:
“(1) 91 inci maddeye göre mektup alma ve
gönderme hakkı kapsamında hükümlüler tarafından yazılan mektup, faks ve
telgraflar, zarfı kapatılmaksızın bu işle görevlendirilen ikinci müdür
başkanlığında, idare memuru ve yüksek okul mezunu iki infaz ve koruma memuru
tarafından oluşturulan mektup okuma komisyonuna iletilmek üzere güvenlik ve
gözetim servisi personeline verilir. Yapılan incelemeden sonra gönderilmesinde
sakınca görülmeyen mektuplar üzerine "görüldü" kaşesi vurulur, zarf
içerisine konularak kapatılır ve postaneye teslim edilir.
(2) Resmî makamlara veya savunması için
avukatına gönderilenler hakkında 91 inci maddenin dördüncü fıkrası hükmü
uygulanır.
(3) Hükümlülere gönderilen ve açılıp
incelendikten sonra verilmesinde sakınca olmadığı anlaşılan mektup, faks ve
telgraflar zarfları ile birlikte verilir.”
18. Tüzük'ün "Sakıncalı
görülen mektuplar" kenar başlıklı 123. maddesi şöyledir:
“(1) Mektup okuma komisyonunca, mahalline
gönderilmesi veya hükümlüye verilmesi sakıncalı görülen mektuplar, en geç
yirmidört saat içinde disiplin kuruluna verilir. Mektubun disiplin kurulu
tarafından kısmen veya tamamen sakıncalı görülmesi hâlinde, mektup aslı
çizilmeden veya yok edilmeden şikâyet ve itiraz süresinin sonuna kadar muhafaza
edilir. Mektubun kısmen sakıncalı görülmesi hâlinde, aslı idarede tutularak
fotokopisinde sakıncalı görülen kısımlar okunmayacak şekilde çizilerek disiplin
kurulu kararı ile birlikte ilgilisine tebliğ edilir. Mektubun tamamının
sakıncalı görülmesi hâlinde, sadece disiplin kurulu kararı tebliğ edilir.
Tebliğ tarihinden itibaren infaz hâkimliğine başvuru için gereken süre
beklenir. Bu süre içinde infaz hâkimliğine başvurulmamış ise, disiplin kurulu
kararı yerine getirilir. İnfaz hâkimliğine başvurulmuş ise, infaz hâkimliği
kararının tebliğinden itibaren itiraz süresi beklenir. İnfaz hâkimliği kararına
itiraz edilmemiş ise bu karara göre, itiraz edilmiş ise mahkemenin kararına
göre işlem yapılır.
(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ
tarihinden itibaren onbeş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının
kullanılmaması veya infaz hâkimliği kararına karşı tebliğ tarihinden itibaren
bir hafta içinde ağır ceza mahkemesine itiraz edilmemesi hâlinde, disiplin
kurulu kararının kesinleşerek mektubun sakıncalı görülen kısımlarının
okunmayacak şekilde çizilerek verileceği veya tamamı sakıncalı görülen mektubun
verilmeyeceği bildirilir.
(3) Kısmen veya tamamen sakıncalı görülen
mektuplar, iç hukuk veya uluslararası hukuk yollarına başvuru yapılması
durumunda kullanılmak üzere idarece saklanır.”
B. Uluslararası Hukuk
19. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı" kenar
başlıklı 8. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Herkes .... yazışmasına saygı
gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu
makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir
toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin
korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının
hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz
konusu olabilir."
20. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) haberleşme hürriyetine
yapılan müdahalelerin demokratik toplumda zorunluluk teşkil etmesine ilişkin
kriteri incelediği kararlarda öncelikle ceza infaz kurumlarında bulunan
kimselerin yazışmalarının belirli ölçüde kontrolünün başlı başına Sözleşme'nin
ihlaline sebebiyet vermeyeceğini, keza ceza infaz kurumunun olağan ve makul
gereksinimleri dikkate alınarak bir değerlendirmede bulunmanın gerekli olduğunu
belirtmiştir (Mehmet Nuri Özen/Türkiye,
B. No:15672/08, 11/1/2011, § 51; Silver ve
diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72, 6205/73 ..., 25/3/1983,
§ 98).
21. AİHM, her somut olayda kamu makamlarının bu değerlendirmeyi
yaparken mektup gönderme ve almanın bazı durumlarda ceza infaz kurumlarında
bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile tek bağlantısı olduğu
gerçeğini gözönünde bulundurması gerektiğini belirtmektedir (Campbell/Birleşik Krallık, B. No:13590/88,
25/3/1992, § 45).
22. AİHM kararlarına göre haberleşme hürriyetine müdahale
öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan
mevzuatın ulaşılabilir, yeterince
açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci olarak
söz konusu sınırlandırma meşru bir amaca
dayalı olmalıdır. Bunun yanı sıra müdahale demokratik bir toplumda gerekli ve
ölçülü olmalıdır (Silver ve
diğerleri/Birleşik Krallık, §§ 85-90; Klass ve diğerleri/Almanya, B. No: 5029/71, 6/9/1978, §§
42-55; Campbell/Birleşik Krallık,
§ 34).
23. AİHM’in Gülmez/Türkiye (B.
No:16330/02, 20/5/2008, § 51) kararında 5275 sayılı Kanun’un ceza infaz
kurumlarında mektupların denetlenmesine yönelik hükümlerinin herhangi bir
haksız müdahaleye karşı yerinde koruma sağlayabilecek derecede açık ve
ayrıntılı olduğu tespiti yapılmış; 5275 sayılı Kanun’un Avrupa İşkenceyi ve
İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezaları Önleme Komitesi tarafından
incelendiği, herhangi bir eleştiriye maruz kalmadığı belirtilmiştir.
24. AİHM içtihatlarında ifade edilen demokratik toplumda
zorunluluk kavramı, müdahale teşkil eden eylemin acil bir toplumsal ihtiyaçtan
kaynaklanması ve takip edilen meşru amaç bakımından orantılı olması unsurlarını
içermektedir (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık,
§ 97).
25. AİHM'e göre hükümlü ve tutuklu olanlar Sözleşme kapsamında
kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptir (Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), B. No:
74025/01, 6/10/2005, § 69). AİHM, ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz
sonucu olarak suçun önlenmesi, disiplinin sağlanması gibi güvenliğin ve düzenin
korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda
mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebileceğini kabul etmiştir.
Ancak bu durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir
sınırlama makul ve ölçülü olmalıdır (Silver
ve diğerleri/Birleşik Krallık, §§ 99-105).
26. Bunun yanı sıra, yapılacak değerlendirmede hükümlüler
hakkında uygulanan infaz rejiminin ve mahkûmiyet sebeplerinin de dikkate
alınması gerekmektedir (Silver ve
Diğerleri/Birleşik Krallık, § 98, § 102; Atilla ve diğerleri/Türkiye (k.k.), B. No: 18139/07,
11/5/2010).
27. AİHM “yetkililerin hor
görmesine dikkat çekmek”, “ceza
infaz kurumu yönetimi yetkililerine hakaret içeren sözler sarf etmek”,
“ceza infaz kurumu personeli hakkındaki
iddialar” gibi unsurları içeren şahsi mektupların engellenmesinin
demokratik bir toplum için gereklilik oluşturmadığını belirtmiştir (Fazıl Ahmet Tamer/Türkiye, B. No: 6289/02,
5/12/2006, § 53).
28. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Avrupa
Cezaevi Kuralları Hakkında REC (2006) 2 sayılı tavsiye kararlarının hükümlü ve
tutukluların dış dünya ile ilişkilerine dair kısmı şöyledir:
"Dış Dünya ile İlişki
24.1. Mahpusların mümkün olabilen sıklıkta
mektup, telefon veya diğer iletişim vasıtalarıyla aileleriyle, başka kişilerle
ve dışarıdaki kuruluşların temsilcileriyle haberleşmelerine ve bu kişilerin
mahpusları ziyaret etmelerine izin verilmelidir.
24.2. Devam etmekte olan bir ceza
soruşturması, emniyet, güvenlik ve düzeninin muhafaza edilmesi, suç
işlenmesinin önlenmesi ve suç mağdurunun korunması için gerekli görülmesi
halinde, haberleşme ve ziyaretlere kısıtlamalar konabilir ve izlenebilir. Ancak
adli bir merci tarafından konulan özel kısıtlamalar da dahil olmak üzere, bu
tür kısıtlamalar yine de kabul edilebilir asgari bir iletişime izin vermelidir.
24.3. Ulusal hukuk, mahpuslarla iletişim
kurması kısıtlanamayacak olan ulusal ve uluslararası kuruluşları
belirlemelidir,
24.5. Cezaevi yetkilileri, dış dünyayla
yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahpuslara yardım etmelidirler ve bunun
için onlara uygun destek ve yardım sağlamalıdırlar ..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 10/3/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
30. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve giderlerini ödeyemeyecek
durumda olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
31. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini
ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun
olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
32. Başvurucu, İnsan Hakları Derneğine göndermek istediği
mektupların sakıncalı bulunarak alıkonulması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
33. Bakanlık görüşünde ilgili mevzuat hükümleri hatırlatıldıktan
sonra Disiplin Kurulu, İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi kararlarının
ilgili ve yeterli gerekçeler içerdiği, kararlardaki tespit ve sonuçların
yasanın uygulanması niteliğinde olup bu anlamda Anayasa'da yer alan hak ve
özgürlükleri ihlal eder nitelikte olmadığı, ilgili kararların açık bir keyfîlik
içermediği belirtilmiştir. Ayrıca başvurucunun haberleşme hürriyeti hakkının
cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz ve doğal sonuçları ile ceza infaz kurumunun
düzeni, güvenliği ve suçun önlenmesi meşru amacı temelindeki kamu yararı
arasındaki denge gözetilerek sınırlandırıldığı hususu vurgulanmıştır. Öte
yandan başvurucu hakkında verilen kararların olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı bir zamanda verilmiş olduğu, bu nedenle Anayasa'nın 15. maddesi
kapsamında inceleme yapılması gerektiği ifade edilmiştir.
34. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, Bakanlığın
kanunları ihlal etmekte ısrar ettiğini, maddi ve manevi mağduriyetinin
giderilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
35. Anayasa’nın
"Haberleşme hürriyeti" kenar başlıklı 22. maddesi
şöyledir:
“Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir.
Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz.
Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur.
Hâkim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden
kalkar.
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir.”
36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, göndermek
istediği mektubun sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle haberleşme
hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015,
§ 23; Özkan Kart (2), B. No:
2013/1201, 20/5/2015, § 22; Akif İpek,
B. No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan
Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015,
§ 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum
bulunmamakta olup başvurucunun ihlal iddialarının haberleşme hürriyeti kapsamında
incelenmesi uygun görülmüştür.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
37. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek bir neden de bulunmadığı anlaşılan haberleşme
hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı
38. Anayasa’nın 22. maddesinde, herkesin haberleşme hürriyetine
sahip olduğu ve haberleşmenin gizliliğinin esas olduğu hüküm altına alınmıştır.
Sözleşme’nin 8. maddesinde de herkesin haberleşmesine saygı gösterilmesini
isteme hakkına sahip olduğu düzenlemesine yer verilmiştir. Anayasa ve
Sözleşme’nin ortak koruma alanı, haberleşme hürriyetinin yanı sıra içeriği ve
biçimi ne olursa olsun haberleşmenin gizliliğini de güvence altına almaktadır.
Haberleşme bağlamında bireylerin karşılıklı ve toplu olarak sözlü, yazılı ve
görsel iletişimlerine konu olan ifadelerinin gizliliğinin sağlanması gerekir.
Posta, elektronik posta, telefon, faks ve internet aracılığıyla yapılan
haberleşme faaliyetlerinin haberleşme hürriyeti ve haberleşmenin gizliliği
kapsamında değerlendirilmesi gerekir (Mehmet
Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, § 49; Ahmet Temiz, § 31).
39. Kamu makamlarının bireyin haberleşme hürriyetine ve haberleşmesinin
gizliliğine keyfi bir şekilde müdahale etmelerinin önlenmesi, Anayasa ve
Sözleşme ile sağlanan güvenceler kapsamında yer almaktadır. Haberleşmenin
içeriğinin denetlenmesi, haberleşmenin gizliliğine ve dolayısıyla haberleşme
hürriyetine yönelik ağır bir müdahale oluşturur. Bununla birlikte haberleşme
hürriyeti mutlak nitelikte olmayıp meşru birtakım sınırlamalara tabidir. Bu
kapsamdaki özel sınırlama ölçütleri, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında sayılmıştır (Mehmet Koray Eryaşa,
§ 50; Ahmet Temiz, § 32).
40. Somut olayda Disiplin Kurulu, başvurucunun göndermek
istediği mektupların sakıncalı olduğunu değerlendirerek alıkonulmasına karar
vermiştir. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun
haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır.
ii. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
41. Haberleşme hürriyetine yapılan müdahale Anayasa'nın 22.
maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha
fazlasına dayanmadığı ve Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun
olmadığı takdirde Anayasa'nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.
Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, ...yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...demokratik toplum düzeninin
...gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
42. Müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut
başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 22. maddesinin
ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma,
demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama
koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir. (Ahmet Temiz, § 36).
(1) Kanunilik
43. Anayasanın 13. ve 22. maddeleri uyarınca haberleşme
hürriyetine yapılan müdahale öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin
yasal dayanağını oluşturan mevzuatın, ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli
bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir (Ahmet Temiz, §§ 37, 38).
44. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz kararında, somut olayda da uygulanan 5275 sayılı Kanun'un 68.
maddesinin hükümlülerin ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların
denetimi ve sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu ve düzenlemenin
kanunilik ölçütünü karşıladığı tespiti yapılmıştır (Ahmet Temiz, §§ 37-46). Öte yandan haberleşme hürriyetinin
düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında, söz konusu sınırlama
sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak
verilecek hâkim kararıyla mümkün olabileceği belirtildikten sonra üçüncü
fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı
kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir." denilerek bu
kuralın da mutlak olmadığı ve bu kurala bazı kurumlar yönünden kanunla
sınırlamalar getirilebileceği açıkça düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122,
K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda ceza infaz kurumları, Anayasa'nın
22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında istisnaların uygulanacağı kamu
kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa,
§§ 74-76; Ahmet Temiz, § 41).
(2) Meşru Amaç
45. Haberleşme
hürriyetine yapılan müdahalenin meşru kabul edilebilmesi için bu müdahalenin
Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında sayılmış olan millî güvenlik, kamu
düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve ahlakın korunması veya başkalarının
hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına dayanması
gerekir (Ahmet Temiz, § 47).
46. Somut olayda haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin Ceza
İnfaz Kurumunun düzeni ile disiplinin sağlanması, kamu düzeninin ve güvenliğinin
sağlanması kapsamında yapıldığı, bu bağlamda yazışmaların denetlenmesine
yönelik uygulamanın meşru amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
(3) Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(a) Genel İlkeler
47. Tutuklu ve hükümlüler, Anayasa ve Sözleşme'nin ortak alanı
kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptir (Recep Bekik ve diğerleri [GK], B. No:
2016/12936, 27/3/2019, § 27; Mehmet Reşit
Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65). Bu bağlamda
tutuklu ve hükümlülerin haberleşme hürriyeti de Anayasa ve Sözleşme kapsamında
koruma altındadır (Ahmet Temiz, §
66; Musa Kaya (2), B. No:2013/2351, 16/9/2015, § 62).
48. Bununla birlikte ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz
sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi kurumda güvenliğin
sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda
tutuklu ve hükümlülerin sahip oldukları haklar sınırlanabilir (Turan Günana, B. No:2013/3550, 19/11/2014,
§ 35; Ahmet Temiz, § 66).
49. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun
kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı
olması gerekir. Açıktır ki bu başlık altındaki değerlendirme, sınırlamanın amacı
ile bu amacı gerçekleştirmek üzere başvurulan araç arasındaki ilişki üzerinde
temellenen ölçülülük ilkesinden bağımsız yapılamaz. Çünkü Anayasa’nın 13.
maddesinde demokratik toplum düzeninin
gereklerine aykırı olmama ve ölçülülük
ilkesine aykırı olmama biçiminde iki ayrı kritere yer verilmiş
olmakla birlikte bu iki kriter bir bütünün parçaları olup aralarında sıkı bir
ilişki vardır (Ferhat Üstündağ,
B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).
50. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı
karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması,
başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini
göstermesi gerekmektedir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya ulaşılmak
istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağır olan bir müdahalenin zorunlu bir
toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (Ferhat Üstündağ, § 46).
51. Orantılılık
ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile başvurulan sınırlama tedbiri
arasında dengesizlik bulunmamasına işaret etmektedir. Diğer bir ifadeyle
orantılılık, bireyin hakkı ile kamunun menfaatleri veya müdahalenin amacı
başkalarının haklarını korumak ise diğer bireylerin hak ve menfaatleri arasında
adil bir dengenin kurulmasına işaret etmektedir. Dengeleme sonucu müdahalede
bulunulan hakkın sahibine terazinin diğer kefesinde bulunan kamu menfaati veya
diğer bireylerin menfaatine nazaran açıkça orantısız bir külfet yüklendiğinin
tespiti hâlinde orantılılık ilkesi yönünden bir sorunun varlığından söz
edilebilir (Ferhat Üstündağ, §
48).
(b) Hükümlü ve
Tutukluların Mektuplarının Denetlenmesi Suretiyle Haberleşme Hürriyetine
Yapılan Müdahalelerin Demokratik Toplum Gereklerine Uygunluğunun Denetiminde
Gözetilmesi Gereken Hususlar
52. Ceza infaz kurumu yetkilileri, mektup gönderme ve almanın
ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile
bağlantısında en önemli araçlardan biri olduğu gerçeğini gözönünde bulundurarak
dış dünya ile yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahkûmlara yardım etmeli ve
bunun için onlara uygun desteği sunmalıdır (Kahraman
Güvenç, B. No: 2013/2072, 3/2/2016,§ 49; Musa Kaya (2),§ 66; Orhan
Bingöl, B. No: 2016/9154, 12/11/2019, § 29; Mustafa Baysal, B. No: 2016/58482,
11/9/2019, § 33, 34).
53. Haberleşme hürriyetine yönelik bir müdahalenin demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun
kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı
bir müdahale olması gerekir (benzer yöndeki kararlar için bkz. Ahmet Temiz, § 58; Musa Kaya (2), § 54 70-72; AYM, E.2007/4,
K.2007/81, 18/10/2007).
54. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı
karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması,
başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini
göstermesi gerekmektedir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Ahmet Temiz, §§ 64, 65; Özkan Kart (2), §§ 66, 67). Orantılılık
ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında adil
bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (benzer
değerlendirmeler için bkz. Mehmet Koray
Eryaşa, § 89; Veysi Aktaş
(2), B. No: 2015/15982, 6/2/2019,
§ 36).
55. Haberleşme hürriyetine yönelik bir müdahale bakımından adil
dengenin sağlanıp sağlanmadığının tespitinde müdahaleyi gerçekleştiren kamu
makamlarının ve derece mahkemelerinin karar gerekçesi büyük önem taşır. Kamu
makamlarının ve derece mahkemelerinin temel hak ve özgürlüklere yönelik
müdahalenin zorunlu bir ihtiyaca karşılık geldiğini, orantılı olduğunu ilgili
ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koyma yükümlülüğü vardır. Aksi durumda temel
haklara yönelik müdahalelerin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun
olarak kabul edilebilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla haberleşme hürriyetine
gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri
karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahaleler Anayasa'nın 22. maddesini
ihlal edecektir (benzer yöndeki kararlar için bkz. Ahmet Temiz, §§ 67, 68; Musa
Kaya (2), §§ 66-64; Mehmet Reşit
Arslan (3), B. No:
2013/1770, 10/3/2016, §§ 48, 49; Kahraman
Güvenç, B. No: 2013/2072, 3/2/2016, §§ 43, 44).
56. Mevcut başvuruya benzer şikâyetlerde derece mahkemelerinin
ve kamu gücünü kullanan diğer organların gerekçelerinin ilgili ve yeterli
sayılabilmesi için kararlarda bulunması gereken ve benzer başvuruların
koşullarına göre değişebilecek unsurlar şu şekilde sıralanabilir:
i. Ceza infaz kurumlarına gelen veya bu kurumlardan gönderilen
yazışmalara yapılan müdahalelere gerekçe olarak gösterilebilecek makul nedenler,
somut olayın tüm koşulları dâhilinde objektif bir gözlemciyi haberleşme
hakkının kötüye kullanıldığına ikna edebilecek nitelikte olaya özgü olgu ve
bilgilerle, somut mektuba özgü kabul edilebilir makul gerekçelerle
açıklanmalıdır. Sakıncalı bulunan mektuptaki hangi ifadelerin hangi nedenlerle
ceza infaz kurumu güvenliğini tehlikeye düşürdüğünün somut verilere dayanılarak
gerekçelendirilmesi gerekir. 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (3) numaralı
fıkrasında “Kurumun asayiş ve güvenliğini
tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü
veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya
kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti
içeren mektup, faks ve telgrafların” hükümlüye verilmeyeceği,
hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. Ceza infaz
kurumu disiplin kurulu kararında veya infaz hâkimliğinin kararında sadece bu
madde hükmünün yazılmış olması ilgili ve yeterli gerekçe sayılmaz. (benzer değerlendirmeler
için bkz. Ahmet Temiz, §§ 69, 70;
Ramazan Vural, B. No: 2013/1148,
7/7/2015, §§ 71, 72; Musa Kaya (2),
§ 67; Kahraman Güvenç, §§ 50-52; Mehmet Reşit Arslan (3), §§ 56-58; Ercan Oral, B. No: 2013/3827, 3/2/2016, §§
43, 44; Musa Kaya (3), B. No: 2013/3828, 1/12/2015, §§ 60,
61; Veysel Kaplan, B. No:
2013/1830, 18/11/2015, §§ 63-65; Turan
Günana (4), B. No:
2013/8554, 4/11/2015, §§ 67, 68; Abdulvahap
Kavak, B. No: 2013/7477, 6/10/2015, §§ 66, 67; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015,
§ 74; Akif İpek, B. No:
2013/9456, 24/6/2015, §§ 72-74; Eren Yıldız,
§§ 80, 81; Mehmet Sabri Yakut, B.
No: 2013/9709, 23/3/2016, §§ 48-50; Cumali
Karsu, B. No: 2014/971, 19/4/2017, §§ 33, 35; Özkan Kart (3), B. No: 2016/2251, 12/6/2019, § 34; Orhan Bingöl, § 35; K.Ö., B. No: 2017/34068, 28/1/2020, §§ 35,
36).
ii. Mektubun içeriği ile birlikte muhatabının kim olduğu da
yapılan değerlendirmede dikkate alınmalı, mektubun bu muhataba gönderilmesinin
hangi nedenlerle ceza infaz kurumu güvenliğini ve kamu düzenini tehlikeye
düşürdüğünün açıklanmalıdır. Muhatabın kim olduğuna yönelik olarak imkânlar
ölçüsünde bir araştırma yapılması, bu hususta idari ve yargısal makamlarca elde
edilen bilgilerin karar gerekçelerine yansıtılması gerekmektedir (Ercan Oral, § 40; avukata gönderilen
mektup ile ilgili olarak bkz. Kemal Yiğit,
B. No: 2013/1700, 20/1/2016, § 56; Süleyman
Araç, B. No: 2016/9882, 12/6/2019, §§ 39-41; hükümlünün avukatına ve
vasisine gönderdiği mektuplarla ilgili olarak bkz. Mehmet Reşit Arslan (3),
§§ 53, 54, 56-58; başbakana gönderilen mektupla ilgili olarak bkz. Abdulvahap Kavak, B. No:2013/7477,
6/10/2015, § 66; milletvekillerine gönderilen mektupla ilgili olarak bkz. Kahraman Güvenç, §§ 47, 50; Mecit Şahinkaya ve Tamer Korkmaz, B. No:
2016/463, 12/9/2019, § 39; bir siyasi partinin genel merkezine gönderilen
mektup ile ilgili olarak bkz. Mehmet Sabri
Yakut, §§ 43, 44; gazetecilere gönderilen mektup ile ilgili olarak
bkz. Musa Kaya (2), § 60; Ercan Oral, § 44; Mustafa Baysal, §§ 33, 34; sivil toplum
kuruluşlarına ve insan hakları derneklerine gönderilen mektupla ilgili olarak
bkz. Orhan Bingöl, §§ 31-33; Keyfo Başak ve Şeyhmus Musa, B. No:
2015/17258, 20/9/2018, § 36; Murat Türk
(5), B. No: 2016/2826, 20/9/2018,
§§ 36, 37; Naif Bal, B. No:
2015/17982, 20/9/2018, § 42; Mustafa Aydin,
§ 71; Musa Kaya (2), § 66; Akif İpek, § 72; Ramazan
Vural, § 71).
iii. Mektup içeriği hakkında yapılan değerlendirmede mahpus
hakkında uygulanan infaz rejiminin ve mahkûmiyet sebeplerinin de dikkate alınması
gerekir (Ahmet Temiz § 67; Mehmet Reşit Arslan (3), § 48; Kahraman
Güvenç, § 43; Musa Kaya
(2), § 57; Veysel Kaplan, § 60; Mustafa Aydin,§ 68; Murat Karayel, B. No: 2013/2125,
16/9/2015, § 70; Ramazan Vural, §
68; Eren Yıldız, § 69). Söz
konusu bilgilerin somut mektubun alınması veya gönderilmesine olan etkilerinin
(terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının
haberleşmelerine neden olan yahut örgüt üyeleri arasında motivasyonu artırmaya
yönelik mektuplar gibi) karar
gerekçelerinde gösterilmesi gerekmektedir.
iv. Her somut olayın kendine özgü koşulları çerçevesinde somut
mektubun tamamının alıkonulmasına karar vermek yerine mektup içinde sakıncalı
olduğu değerlendirilen bazı cümlelerin okunmayacak şekilde karalanarak mektubun
gönderilmesinin veya muhatabına verilmesinin mümkün olup olmadığı
değerlendirilmelidir. Bu şekilde mektubun tamamının alıkonulması şeklindeki
müdahalenin orantılı olup olmadığı ortaya konulmalıdır (Musa Kaya (3),
§§ 69, 70; Mehmet Çelebi Çalan (6), B. No: 2016/14536, 10/12/2019, § 31; Osman Evcan, B. No: 2016/10176, 12/6/2019,
§ 35; Murat Karayel (6), B. No: 2013/5034, 9/3/2016, § 45; Zeyni Arat, B. No: 2013/3951, 18/2/2016, §
46; Turan Günana (4), § 73; Ahmet Temiz (4),
B. No: 2013/6208, 18/11/2015, § 65; Özkan
Kart (2), § 72).
iii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
57. Somut olayda başvurucu, İnsan Hakları Derneğine gönderdiği
benzer içerikli mektuplarda Ceza İnfaz Kurumu uygulamalarından bahsetmiştir.
58. Buna karşılık Disiplin Kurulu kararlarında mektupların
içeriğinde kurumları hedef gösteren yalan yanlış ifadeler bulunduğu
vurgulanmıştır. İnfaz Hâkimliği kararlarında ise Disiplin Kurulu karar
gerekçesi ve ilgili mevzuat hatırlatıldıktan sonra mektuplarda başvurucunun
İnfaz Kurumunda yaşadığı sorunlardan bahsettiği ve bu sorunların çözüm mercinin
İnsan Hakları Derneği değil kanunda gösterilen idari ve yargısal birimler
olduğu, bu nedenle hükümlünün mektuplarındaki şikâyetlerinin araştırılması için
mektubun Cumhuriyet başsavcılığına gönderildiği, mektuplarda Ceza İnfaz
Kurumunu ve görevlilerini hedef gösteren kişi veya kuruluşları paniğe
yöneltecek ifadelere yer verildiği belirtilmiş ancak hem Disiplin Kurulunca hem
de İnfaz Hâkimliğince her bir mektup için hangi ifadelerin neden sakıncalı
görüldüğü gerekçelendirilmemiştir.
59. Bu kapsamda başvuruya konu mektupların içeriğinde yer alan
ifadelere yönelik olarak yapılan müdahalede, mektuba özgü kabul edilebilir
makul gerekliliklerin somut verilere dayanılarak ortaya konulmadığı sonucuna
varılmıştır.
60. Sonuç olarak somut olayda kamu düzeninin korunması, suçun
önlenmesi ile ceza infaz kurumunda disiplinin ve güvenliğin sağlanmasına
yönelik kabul edilebilir makul gereklilikler, somut bilgilere dayalı olarak
ortaya konulmadığından, diğer bir deyişle başvurucunun göndermek istediği
mektupların alıkonulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahale
ilgili ve yeterli gerekçelere dayandırılmadığından müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olmadığı
kanaatine varılmıştır.
61. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 22.
maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
c. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
62. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
63. Başvurucu mağduriyetinin giderilmesini ve 20.000 TL maddi ve
manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
64. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler
belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte
ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun
ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal
edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506,
7/11/2019).
65. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§
55, 57).
66. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa
Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin 1 numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca,
ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan
yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak
ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve
bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle
Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama
kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan
farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul
hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir
karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini
beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama
kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri
yerine getirmektir (Mehmet Doğan,
§§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2),
§§ 57-59, 66, 67).
67. İncelenen başvuruda başvurucunun göndermek istediği
mektupların sakıncalı bulunarak gönderilmemesine yönelik şikâyetin İnfaz
Hâkimliğince reddedilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği
sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
68. Bu durumda haberleşme hürriyetinin ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine karar
verilmesi gerekmektedir.
69. Öte yandan somut olayda yeniden yargılamanın başvurucuların
uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır.
Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla
ortadan kaldırılabilmesi için haberleşme hürriyetinin ihlali nedeniyle yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya
net 2.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme
hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin haberleşme hürriyetine yönelik ihlalin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
Balıkesir İnfaz Hâkimliğine (E.2017/1500, K.2017/1500, 11/9/2017; E.2017/1554,
K.2017/1551, 21/9/2017;E.2017/1593, K.2017/1589,28/9/2017; E.2017/1567,
K.2017/1567, 22/9/2017 numaralı ve tarihli kararlar) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuya net 2.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/3/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.