TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET SARIPINAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/37112)
|
|
Karar Tarihi: 2/6/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Mahmut ALTIN
|
Başvurucu
|
:
|
Ahmet SARIPINAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Adil AKTAY
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamulaştırma bedelinin düşük tespit edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/11/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
A. Uyuşmazlığın Arka Planı
8. Başvurucuya ait Mersin'in Tarsus ilçesine bağlı Deliminnet köyünde bulunan 3.378 m² alana sahip 1872 parsel sayılı taşınmazın, yol inşaatı ve emniyet sahası tesis etmek amacıyla 23/12/2011 tarihinde kamu yararı kararı alınarak Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM) tarafından kamulaştırılmasına karar verilmiştir.
9. 4/4/2012 tarihli kıymet takdir raporunda anılan taşınmazın değeri 78.161,58 TL olarak belirlenmiştir. Başvurucu bu bedeli kabul etmediğinden KGM ile başvurucu uzlaşamamışlardır.
B. Bozma Kararı Öncesi Kamulaştırma Bedelinin Tespiti ve Tescil Davası Süreci
10. KGM tarafından başvurucu aleyhine 23/1/2013 tarihinde Tarsus 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) kamulaştırma bedeli ve tescil davası açılmıştır.
11. Mahkemece bilirkişi heyeti marifetiyle 17/6/2013 tarihinde anılan taşınmaz başında keşif yapılmıştır.
12. 30/6/2013 tarihli bilirkişi kurulu raporunda, Tarsus İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünün (Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğü) 2013 yılı verilerinin rapor tarihi itibarıyla oluşmadığı ve 2012 yılı verilerinin de tek başına taşınmazın gerçek değerinin yansıtmayacağı belirtilerek Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğünün son beş yıla ilişkin verilerinin ortalaması olarak bulunan 22,26 TL/m² değer ile Mersin İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünün (Mersin İl Tarım Müdürlüğü) 2012 yılı verileri uygulanmak suretiyle bulunan 44,72 TL/m² değerinin ortalaması olan 33,50 TL/m² değere %35 oranında objektif değer artış bedeli de uygulanmak suretiyle 45,22 TL/m² değer üzerinden yapılan hesaplama sonucunda kamulaştırma bedeli 169.032,36 TL olarak tespit edilmiştir.
13. Anılan taşınmaz başında yapılan ikinci keşiften sonra alınan ikinci bilirkişi kurulu raporunda, bu kez Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğünün 2012 yılı verileri hariç tutularak son dört yılın verilerinin ortalaması esas alınarak bulunan 20,70 TL/m² değer ile Mersin İl Tarım Müdürlüğü 2012 yılı verileri uygulanmak suretiyle bulunan 44,72 TL/m² değerinin ortalaması olan 32,72 TL/m² değere %35 oranında objektif değer artış bedeli de uygulanmak suretiyle 44,17 TL/m² değer üzerinden yapılan hesaplama sonucunda kamulaştırma bedeli 165.107,46 TL olarak tespit edilmiştir.
14. Mahkemece ikinci bilirkişi raporuna itibar edildiği belirtilerek 1/11/2013 tarihinde davanın kabulü ile kamulaştırma bedelinin 165.107,46 TL olarak tespitine ve tapu kaydının iptali ile KGM adına tesciline karar verilmiştir.
15. Taraflarca temyiz edilen karar 15/4/2014 tarihinde Yargıtay 18. Hukuk Dairesince (Daire) bozulmuştur. Bozma kararının gerekçesinde, karar tarihi itibarıyla Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğünün 2013 yılı verilerinin hazırlanmış olması nedeniyle 2013 yılı verilerinin kullanılması gerektiği ve kamulaştırma bedeline faiz işletilmesi gerektiği belirtilmiştir.
C. Bozma Kararı Sonrası Kamulaştırma Bedelinin Tespiti ve Tescil Davası Süreci
16. Mahkemece bozma kararına uyularak alınan 29/9/2014 tarihli bilirkişi kurulu ek raporunda, Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğünün 2013 yılı verileri kullanılarak taşınmazın değeri 17,65 TL/m² olarak belirlenmiş ancak bu değerin taşınmazın gerçek değerini yansıtmadığı açıklanarak başvuru konusu taşınmazla zirai olarak farklılık göstermeyen Akdeniz, Erdemli, Silifke İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüklerinin 2013 yılı verilerinden de faydalanarak Tarsus, Akdeniz, Erdemli, Silifke İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüklerinin verilerinin ortalamasına göre taşınmazın değeri 37,70 TL/m² olarak belirlenmiştir.
17. Bununla birlikte aynı mahkemenin onanarak kesinleşen 2011/269 Esas sayılı dosyasında 2011 yılı için tespit edilen 43 TL/m² değeri de güçlü delil kabul edilerek 37,70 TL/m² değere %35 objektif değer artışı da uygulanarak 50,89 TL/m² değer üzerinden kamulaştırma bedeli 190.226,86 TL olarak hesaplanmıştır.
18. Mahkemenin sadece Tarsus ilçesine ait 2013 yılı verileri esas alınarak rapor hazırlanmasına ilişkin ara kararı uyarınca sunulan ikinci ek bilirkişi kurulu raporunda, Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğünün 2013 yılı verileri uygulanmak suretiyle bulunan 17,65 TL/m² değere %35 oranında objektif değer artış bedeli de uygulanmak suretiyle 23,83 TL/m² değer üzerinden yapılan hesaplama sonucunda kamulaştırma bedeli 89.076,54 TL olarak hesaplanmıştır.
19. Mahkemece 17/11/2014 tarihinde ikinci ek bilirkişi kurulu raporunda Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğünün 2013 yılı verileri gözetilerek yapılan hesaplama hükme esas alınarak davanın kabulü ile kamulaştırma bedelinin 89.076,54 TL olarak tespitine ve fazla yatırıldığı anlaşılan 76.030,92 TL kamulaştırma bedelinin bankadan çekildiği tarihten itibaren uygulanacak mevduat faizi ile birlikte başvurucudan alınarak KGM'ne verilmesine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde bozma kararı uyarınca karar verildiği açıklanarak Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğünün 2013 yılı verilerinin esas alındığı hesaplamanın tercih edildiği belirtilmiştir.
20. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar Dairece 5/10/2015 tarihinde düzeltilerek onanmıştır. Kararın gerekçesi şöyledir:
"Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak;
1-Mahkemenin ilk kararında tespit edilip idarece davalı adına bankaya yatırılan bedel ile bozmadan sonra saptanıp hüküm altında alınan bedel arasındaki farkın (idarece fazladan yatırılmış olan paranın) davalı tarafça bankadan çekilmesine kadar varsa işlemiş mevduat faiziyle birlikte davacı idareye ödenmesine karar verilmesi gerekirken infazda tereddüt yaratacak şekilde bu bedelin bankadan çekildiği tarihten itibaren işleyecek mevduat faizi ile iadesi yolunda hüküm kurulması,
2-Dairenin bir önceki bozma ilamında davanın 4 ayda bitirilememesi nedeniyle kamulaştırma bedeline yasal faiz uygulanması gerektiğine değinilmiş olup, mahkemece bozmaya uyulduğu, bozma öncesi ilk kararla tespit edilen kamulaştırma bedeli davalı adına bankaya yatırıldığı ve hükümle davalıya ödenmesine de karar verildiği halde (bozma öncesi tesbit edilen bedelin bozma sonrası azaldığı da gözetilerek) tesbit edilen kamulaştırma bedeline dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği 24.05.2013 tarihinden, ilk karar tarihi olan 01.11.2013 tarihine kadar yasal faiz uygulanması gerektiğinin düşünülmemiş olması,
Doğru değil ise de, bu hususların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, gerekçeli kararın hüküm fıkrasının (1) numaralı bendindeki "TESPİTİNE" kelimesinden sonra gelmek üzere "bu bedele dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği 24.05.2013 tarihinden ilk karar tarihi olan 01.11.2013 tarihine kadar yasal faiz uygulanmasına" ibaresi eklenmek ve yine hüküm fıkrasının (1) nolu bendinin 5. satırında yer alan "bankadan çekildiği tarihten itibaren uygulanacak" ibaresinin hükümden çıkartılarak yerine "davalı tarafça bankadan çekilmesine kadar varsa işlemiş" ibaresi eklenmek suretiyle 6100 sayılı HMK.ya 6217 sayılı Kanunla eklenen Geçici 3. madde gözetilerek HUMK.nun 438. maddesi uyarınca hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA"
21. Başvurucunun karar düzeltme talebi Daire tarafından 20/9/2017 tarihinde reddedilmiştir.
22. Nihai karar başvurucu vekiline 10/10/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
23. Başvurucu 9/11/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Mevzuat Hükümleri
24. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 10. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde idare, 7 nci maddeye göre topladığı bilgi ve belgelerle 8 inci madde uyarınca yaptırmış olduğu bedel tespiti ve bu husustaki diğer bilgi ve belgeleri bir dilekçeye ekleyerek taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine müracaat eder ve taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, bu bedelin, peşin veya kamulaştırma 3 üncü maddenin ikinci fıkrasına göre yapılmış ise taksitle ödenmesi karşılığında, idare adına tesciline karar verilmesini ister.
Mahkeme, idarenin başvuru tarihinden itibaren en geç otuz gün sonrası için belirlediği duruşma gününü, dava dilekçesi ve idare tarafından verilen belgelerin birer örneği de eklenerek taşınmaz malın malikine meşruhatlı davetiye ile veya idarece yapılan araştırmalar sonucunda adresleri bulunamayanlara, 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanununun 28 inci maddesi gereğince ilan yoluyla tebligat suretiyle bildirerek duruşmaya katılmaya çağırır. Duruşma günü idareye de tebliğ olunur.
Mahkemece malike doğrudan çıkarılacak meşruhatlı davetiyede veya ilan yolu ile yapılacak tebligatta;
...
d) 14 üncü maddede öngörülen süre içerisinde, tebligat veya ilan tarihinden itibaren kamulaştırma işlemine idari yargıda iptal veya adli yargıda maddi hatalara karşı düzeltim davası açabilecekleri,
...
Belirtilir.
...
14 üncü maddede belirtilen süre içinde, kamulaştırma işlemine karşı hak sahipleri tarafından idari yargıda iptal davası açılması ve idari yargı mahkemelerince de yürütmenin durdurulması kararı verilmesi halinde mahkemece, idari yargıda açılan dava bekletici mesele kabul edilerek bunun sonucuna göre işlem yapılır.
Kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal veya maddi hatalara karşı adli mahkemelerde açılacak düzeltim davalarında hangi idareye husumet yöneltileceğinin davetiye ve ilanda açıkça belirtilmemiş veya yanlış gösterilmiş olması nedeniyle davada husumet yanlış yöneltilmiş ise, gerçek hasma tebligat yapılmak suretiyle davaya devam olunur."
25. 2942 sayılı Kanun'un 11. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"15 inci madde uyarınca oluşturulacak bilirkişi kurulu, kamulaştırılacak taşınmaz mal veya kaynağın bulunduğu yere mahkeme heyeti ile birlikte giderek, hazır bulunan ilgilileri de dinledikten sonra taşınmaz mal veya kaynağın;
a) Cins ve nevini,
b) Yüzölçümünü.
c) Kıymetini ektileyebilecek bütün nitelik ve unsurlarını ve her unsurun ayrı ayrı değerini,
d) Varsa vergi beyanını,
e) Kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirlerini,
f) Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini.
g) Arsalarda, kamulaştırılma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değerini,
h) Yapılarda, resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesaplarını ve yıpranma payını,
ı) (Değişik: 19/4/2018-7139/27 md.) Bu fıkrada belirtilen unsurlara göre tespit edilen arazi bedelinin yarısını geçmemek ve her bir ölçünün etkisi açıklanmak kaydıyla bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüleri,
Esas tutarak düzenleyecekleri raporda bütün bu unsurların cevaplarını ayrı ayrı belirtmek suretiyle ve ilgililerin beyanını da dikkate alarak Sermaye Piyasası Kurulu tarafından kabul edilen değerleme standartlarına uygun, gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz malın değerini tespit ederler.
Taşınmaz malın değerinin tespitinde, kamulaştırmayı gerektiren imar ve hizmet teşebbüsünün sebep olacağı değer artışları ile ilerisi için düşünülen kullanma şekillerine göre getireceği kâr dikkate alınmaz.
..."
2. Yargıtay İçtihadı
26. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21/9/2017 tarihli ve E.2017/12196, K.2017/19672 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"Arazi niteliğindeki Mersin ili, Tarsus ilçesi, Mithatpaşa köyü 3030 ada 57 parsel (eski 3030 ada 19 parsel) sayılı taşınmaza gelir metoduna göre değer biçilmesi yöntem itibariyle doğrudur. Ancak;
1)Aynı bölgeden intikal eden ve Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin 2014/609E. sayılı ilamı ile denetimden geçen Tarsus 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/275E. sayılı dosyasında Teiaş tarafından açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili istemli davada 21.06.2012 değerlendirme tarihi itibariyle buğday, marul ve patlıcan münavebesi uygulanarak ve Tarsus ile çevre il ve ilçelerin (Mersin- Silifke-Erdemli) Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü resmi verilerinin ortalaması alınarak metrekaresine25,21-TL değer biçildiği halde, 18.02.2013 değerlendirme tarihli eldeki davada aynı münavebeyle ve 2013 yılı Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğü resmi verileri esas alınarak taşınmaza 17,65-TL/m2 değer biçildiğinden, 2013 yılı Tarsus ilçe tarım Müdürlüğü verilerine göre belirlenen bedelin gerçeği yansıtmadığı anlaşılmaktadır.
Bu nedenle, dava konusu taşınmaza Mersin-Tarsus-Silifke ve Erdemli il ve ilçelerinin 2013 yılı Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü resmi verilerinin ortalaması esas alınarak değer biçilmesi için bilirkişi kurulundan ek rapor alınması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hesap yapan bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle aza hükmedilmesi
...
Doğru görülmemiştir."
27. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 13/12/2017 tarihli ve E.2017/20839, K.2017/28481 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"Aynı bölgeden intikal eden ve Dairemiz denetiminden geçen 2017/19691 ve 2017/19699 karar sayılı dosyalardan 2013 yılı Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğü verilerinin gerçeği yansıtmadığı anlaşıldığından, dava konusu taşınmaza Mersin-Tarsus-Silifke ve Erdemli il ve ilçelerinin 2013 yılı Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü resmi verilerinin ortalaması esas alınarak değer biçilmesi için bilirkişi kurulundan ek rapor alınması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hesap yapan bilirkişi raporunun hükme esas alınması,
...
Doğru görülmemiştir."
28. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21/9/2017 tarihli ve E.2017/12042, K.2017/19691 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"1)Aynı bölgeden intikal eden ve Yargıtay ( Kapatılan ) 18. Hukuk Dairesinin 2014/609E. sayılı ilamı ile denetimden geçen Tarsus 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/275E. sayılı dosyasında Teiaş tarafından açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili istemli davada 21.06.2012 değerlendirme tarihi itibariyle buğday, marul ve patlıcan münavebesi uygulanarak ve Tarsus ile çevre il ve ilçelerin (Mersin- Silifke-Erdemli) Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü resmi verilerinin ortalaması alınarak metrekaresine 25,21-TL değer biçildiği halde, 08.04.2013 değerlendirme tarihli eldeki davada sulu tarım arazisi niteliğindeki taşınmaza buğday, k.marul ve karpuz münavebesiyle ve 2013 yılı Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğü resmi verileri esas alınarak 18,11-TL/m2 değer biçildiğinden 2013 yılı Tarsus ilçe tarım Müdürlüğü verilerine göre belirlenen bedelin gerçeği yansıtmadığı anlaşılmaktadır.
Yine aynı bölgeden intikal eden ve Dairemizin denetiminden geçen Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil istemli dava dosyalarında sulu tarım arazisi niteliğindeki taşınmazlarda münavebe ürünü olarak 1. yıl Buğday, K.Marul, 2. yıl Y.Patlıcan ürünü esas alınarak değer biçilmiştir.
Bu itibarla; dava konusu taşınmazlara buğday, k.marul ve y.patlıcan ürünleri ile Mersin-Tarsus-Silifke ve Erdemli il ve ilçelerinin 2013 yılı Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü resmi verilerinin ortalaması esas alınarak değer biçilmesi için bilirkişi kurulundan ek rapor alınması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hesap yapan bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle aza hükmedilmesi,
...
Doğru görülmemiştir."
29. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21/9/2017 tarihli ve E.2017/12210, K.2017/19699 sayılı; Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 13/12/2017 tarihli ve E.2017/21042, K.2017/28480 sayılı; Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 13/12/2017 tarihli ve E.2017/6501, K.2017/28550 sayılı; Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 20/9/2017 tarihli ve E.2017/5626, K.2017/19452 sayılı kararları da benzer yöndedir.
B. Uluslararası Hukuk
30. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez."
31. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) davanın esasını teşkil eden zararı giderecek tazminatın ulusal mahkemeler tarafından hesaplanması gereken hâllerde kendini bu konuda karar vermeye yetkili görmemektedir. Doğrusu AİHM kamulaştırılan yerin değerini belirleyecek ve buna karşılık ödenecek tazminatın kriterlerini belirlemede kendini Türk mahkemelerinin yerine koyamaz. Ne var ki somut olaydaki dava dosyası içeriğine göre AİHM başvurucunun ulusal mahkemelerce hükmedilen tazminat bedelinin mülkün değeri ile makul bir bağlantı kurmadığını gösterebildiğini gözlemlemektedir (Yıltaş Yıldız Turistik Tesisleri A.Ş./Türkiye, B. No: 30502/96, 24/4/2003, § 38).
32. Halil Göçmen/Türkiye (B. No: 24883/07, 12/11/2013) kararında ise kamulaştırmasız el atma nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar veren AİHM, derece mahkemelerince hükmedilen tazminatın yeterliliğini de ölçülülük bağlamında tartışmıştır. AİHM bu bağlamda öncelikle ulusal mahkemelerin yerine geçerek kamulaştırma bedelini belirleme gibi bir görevinin bulunmadığını ancak mahkemelerin adil veya makul olmayan kararlar verilmesini sağlamakla yükümlü olduğunu belirtmiştir. AİHM somut olayda kamulaştırmasız el atma tazminatına ilişkin iki ayrı bilirkişi raporu bulunduğuna dikkat çekmiş ve derece mahkemelerince yeterli bir gerekçe gösterilmeden daha az bir bedel öngören raporun hükme esas alınmasının müdahaleyi ölçüsüz kıldığını belirtmiştir (Halil Göçmen/Türkiye, §§ 37-43).
33. Öte yandan Tkachenko/Rusya (B. No: 28046/05, 20/3/2018) kararında AİHM, iç hukuktaki düzenlemelere aykırı olan bir müdahalenin de hukukilik ölçütünü karşılamadığını kabul etmiştir. Bununla birlikte herhangi bir usule aykırılığın müdahalenin hukukiliğiyle uyumsuz kabul edilemeyeceği belirtilmiştir. Bu bağlamda AİHM, hukukun doğru biçimde uygulanması ve yorumlanması konusunda sınırlı bir yetkisi olduğunu ve ulusal mahkemelerin yerine geçme gibi bir sorumluluğu olmadığını ancak bu kararların açık bir keyfîlik veya bariz takdir hatasından yoksun olmaması gerektiğini vurgulamıştır (Tkachenko/Rusya, § 52). AİHM sonuç olarak somut olayda iç hukukta öngörülen kamulaştırma usulüne aykırı davranıldığını tespit ederek mülkiyet hakkının ihlaline karar vermiştir (Tkachenko/Rusya, §§ 53-58).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
34. Mahkemenin 2/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
35. Başvurucu, Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğünün 2013 yılı verileri dâhil olmak üzere önceki yıllara ait verilerinin gerçeği yansıtmadığına dair yerleşik Yargıtay içtihatları olmasına rağmen kanunilik ilkesine aykırı olarak başvuru konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespitinde Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğünün 2013 yılı verilerinin esas alınmasının düşük kamulaştırma bedeline hükmedilmesine neden olduğunu belirtmiştir.
36. Başvurucu ayrıca anılan taşınmaza komşu 1864 parsel sayılı taşınmaza ilişkin kamulaştırma bedelinin tespitine ilişkin aynı mahkemenin 2013/29 Esas sayılı dosyasında Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğünün 2012 yılı hariç son dört yıla ilişkin verilerinin ortalaması ile Mersin İl Tarım Müdürlüğünün 2012 yılı veri değerinin ortalaması olan 32,72 TL/m² değere %35 oranında objektif değer artışı uygulanmak suretiyle 44,17 TL/m² değer üzerinden hesaplama yapıldığını ancak başvuru konusu 1872 parsel sayılı taşınmazın Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğünün 2013 yılı verileri esas alınmak suretiyle bulunan 17,65 TL/m² değere %35 oranında objektif değer artış bedeli de uygulanmak suretiyle 23,83 TL/m² değer üzerinden hesaplama yapıldığını ifade etmiştir.
37. Başvurucu bununla birlikte ilk kararla birlikte ödenen kamulaştırma bedelinin büyük bir bölümünü iade etmek zorunda kalmasının da peşin ödeme ilkesine aykırılık oluşturduğunu vurgulamıştır.
38. Başvurucu sonuç olarak mülkiyet ve adil yargılanma hakları ile hukuki güvenlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
39. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
40. Anayasa'nın "Kamulaştırma" kenar başlıklı 46. maddesi şöyledir:
"Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.
Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.
Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.
İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır. "
41. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiası yanında adil yargılanma hakkı ve hukuk güvenliği ilkesinin de ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Ancak başvurucunun taşınmazın gerçek değerinin tespit edilmemesi ve kamulaştırma bedelinin düşük belirlendiği yönündeki şikâyetinin mülkiyet hakkına ilişkin olduğu anlaşıldığından başvurucunun tüm şikâyetlerinin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
42. Başvurucunun kamulaştırma bedelinin tespitine ilişkin şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olmadığına ve başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Mülkün Varlığı ile Müdahalenin Varlığı ve Türü
43. Somut olayda başvurucunun taşınmazı kamulaştırılmıştır. Taşınmaz mal varlığının Anayasa’nın 35. maddesinde yer alan mülkiyet hakkının kapsamına dâhil olduğunda tereddüt bulunmamaktadır. Başvurucunun taşınmazının mülkiyetinin kamulaştırma yoluyla Hazineye geçmiş olmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır. Anayasa Mahkemesinin çok sayıda kararında da belirtildiği üzere taşınmazın kamulaştırılması mülkiyetten yoksun bırakma niteliği taşımaktadır (Mehmet Akdoğan ve Diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 32; AYM, E.1988/34, K.1989/26, 21/6/1989; E.2011/58, K.2012/70, 17/5/2012).
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
44. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
45. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62).
i. Kanunilik
46. Kamulaştırmanın usul ve esasları 2942 sayılı Kanun'da düzenlenmiştir. Somut olayda, başvurucuya ait taşınmazın yol inşaatı ve emniyet sahası tesis etmek amacıyla idare kararıyla kamulaştırıldığı ve kamulaştırma sürecinin 2942 sayılı Kanun’a göre sürdürülerek tamamlandığı görülmektedir. Bu durumda mülkiyetten yoksun bırakmanın kanuni dayanağının bulunduğu anlaşılmaktadır.
ii. Meşru Amaç
47. Somut olayda başvurucunun taşınmazı yol inşaatı ve emniyet sahası tesis etmek amacıyla kamulaştırılmıştır. Yol ve emniyet sahası tesisi yapılmasında kamu yararı bulunduğu açıktır.
iii. Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
48. Ölçülülük ilkesi; elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2012/102, K.2012/207, 27/12/2012; E.2012/149, K.2013/63, 22/5/2013; E.2013/32, K.2013/112, 10/10/2013; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 38).
49. Mülkiyet hakkından yoksun bırakma biçimindeki müdahalelerde, hedeflenen kamu yararı ile malikin bireysel yararı arasında gözetilmesi gereken adil denge ancak malike tazminat ödenmek suretiyle sağlanabilir. Diğer bir ifadeyle mülkten yoksun bırakmalarda malike tazminat ödenmesi, müdahaleyle malike yüklenen aşırı külfetin telafi edilmesini temin eden temel bir araçtır. Anayasa'nın 46. maddesi uyarınca kamulaştırma yoluyla malikin mülkiyet hakkının sona erdirildiği hâllerde malike ödenmesi gereken tazminat taşınmazın gerçek bedelidir. Bu itibarla taşınmazın gerçek bedelinin ödenmediği durumlarda somut olayın koşulları da gözetilerek müdahalenin orantılı olmadığı sonucuna ulaşılabilir (Cevat Aydın, B. No: 2014/13886, 4/10/2017, § 59).
50. Çok sayıda alıcısı ve satıcısı bulunmayan ve satışa konu olan malların aynı nitelikte (homojen) olmadığı emlak piyasasında bir taşınmazın herkes için geçerli tek, değişmez ve kolay hesaplanabilir bir fiyatının olmadığı da gözönünde bulundurulmalıdır. Anayasa'nın koruması altında bulunan mülkiyet hakkı açısından önemli olan, kamulaştırılan veya üzerinde irtifak hakkı kurulan taşınmazın gerçek değerinin 2942 sayılı Kanun'a göre belirlenmesi, irtifak hakkı kurulan taşınmazda meydana gelen değer düşüklüğü karşılığının objektif kriterlere göre tespit edilmesi ve ulaşılmak istenen kamu yararı ile orantılı bir bedelin başvuruculara ödenmesidir (Mukadder Sağlam ve diğerleri, B. No: 2013/2511, 22/1/2015, § 48).
51. Kamulaştırma yoluyla malikin mülkiyet hakkının sona erdirildiği hâllerde taşınmazın gerçek bedelinin malike ödenmesi orantılılık ilkesinin gereğidir. Taşınmaz bedelinin tespiti teknik ve uzmanlık gerektiren bir konudur. Bu nedenle kamulaştırılan taşınmazın bedelinin tespiti uzman mahkemelerin ve Yargıtayın bu konudaki uzman dairelerinin yetki ve görevindedir. Anayasa Mahkemesi bu konuda uzmanlaşmış bir mahkeme olmadığı gibi Anayasa Mahkemesinin mülkiyet hakkı kapsamında yapılan bireysel başvurularda bedel veya değer düşüklüğü karşılığını hesaplamak gibi bir görevi de bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin mülkiyet hakkına yapılan müdahale ile ödenen bedel arasındaki ilişki yönünden yapacağı tespit, orantılılık incelemesinden ibarettir (Mukadder Sağlam ve diğerleri, § 49; Abdülkerim Çakmak ve diğerleri, B. No: 2014/1964, 23/2/2017, § 52).
52. Mülkiyet hakkının korunmasının söz konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirildiğinden söz edilebilmesi için derece mahkemelerin kararlarında konu ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu zorunluluk davacının bütün iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle birlikte mülkiyet hakkını ilgilendiren davanın sonucuna etkili esasa ilişkin temel iddia ve itirazların yargılama makamlarınca özenli bir şekilde değerlendirilerek karşılanması gerekmektedir (Kamil Darbaz ve GMO Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti., B. No: 2015/12563, 24/5/2018, § 53).
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
53. Somut olayda taşınmazı kamulaştırılan başvurucuya ödenmesi gereken tazminat miktarının tespitine yönelik açılan davada Mahkemece taşınmazın gerçek bedelinin tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen ilk iki raporda Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğünün verilerinin tek başına hesaplamaya esas alınamayacağı belirtilerek kamulaştırma bedeli sırasıyla 169.032,36 TL, 165.107,46 TL olarak hesaplanmıştır. Mahkeme 1/11/2013 tarihli ilk kararında 165.107,46 TL kamulaştırma bedeline hükmetmiştir.
54. İlk kararın Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğünün 2013 yılı verilerinin kullanılması gerektiği gerekçesiyle bozulması üzerine alınan ilk ek bilirkişi kurulu raporunda da sadece Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğünün 2013 yılı verilerine itibar edilemeyeceği belirtilerek 190.226,86 TL kamulaştırma bedeli hesaplanmıştır. Ancak Mahkeme ara kararı doğrultusunda alınan son ek bilirkişi kurulu raporunda, Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğünün 2013 yılı verileri esas alınarak yapılan hesaplama sonucunda kamulaştırma bedeli 89.076,54 TL olarak hesaplanmış ve Mahkemece bu kamulaştırma bedeline hükmedilmiştir.
55. Başvurucu, Yargıtayın yerleşik içtihatlarına rağmen taşınmazın kamulaştırma değerini etkileyen Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğünün 2013 yılı verilerinin dikkate alınmasından yakınmaktadır. 2942 sayılı Kanun'un 11. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde araziler için kamulaştırma bedelinin taşınmazın kamulaştırma tarihindeki mevkii ile şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması hâlinde getireceği net getiri esas alınarak belirlenmesi öngörülmektedir.
56. Net gelir yönteminde, taşınmazda mutat olarak ekilen tarım ürünlerinin ortalama verim miktarı ile değerlendirme yılındaki ortalama toptan kilogram satış fiyatları esas alınarak arazinin değerlendirme yılında bir dekarından elde edilecek gayrisafi geliri bulunur. Gayrisafi gelirden ortalama masraflar çıkarılarak net gelir hesaplanır. Hesaba alınan ürünlerin yıllık ortalama fiyatları değil hasat dönemindeki fiyatları esas alınır (Cevat Aydın, § 57).
57. Olayda bilirkişi raporlarında, yerleşik Yargıtay içtihatlarına uygun olarak Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğünün verilerinin gerçeği yansıtmadığı değerlendirilerek Tarsus ile çevre il ve ilçelerin Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü resmi verilerinin ortalaması alınarak değer biçildiği hâlde, Mahkemece Yargıtay bozma kararına uyularak 2013 yılı Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğünün resmi verilerine göre hazırlanan son ek bilirkişi kurulu raporu hükme esas alınmıştır.
58. Bilirkişi; uyuşmazlığın çözümünü etkileyen ve hâkimin hukuki bilgisiyle aydınlatılamayan bilimsel ve teknik meseleleri açıklığa kavuşturmak, bu tür meselelerde mahkemeyi bilgilendirmek amacıyla görüşüne başvurulan uzman kişi olup bilirkişi görüşünün mahkemeyi bağlamayacağı muhakkaktır. Bilirkişi raporu, hâkimin uyuşmazlığı çözerken dikkate alacağı takdirî bir delilden ibarettir. Hâkim; bilirkişi görüşünü içeren raporun yeterliliğini, raporda açıklanan görüş ve kanaatin itibar edilebilirliğini, dayandığı olguları gözönünde bulundurarak hükme esas alınıp alınmayacağını serbestçe değerlendirir ve takdir eder. Bu bağlamda hâkim, bilimsel ve teknik bakımdan yetersiz ve çelişkili bulduğu bilirkişi raporlarını hükme esas almak zorunda değildir. Bu durum, karar verme ve hüküm kurma yetkisinin hâkime ait olmasının doğal bir sonucudur. Aksi takdirde şekil olarak hükmü kuran hâkim olsa da gerçekte hüküm bilirkişi tarafından verilmiş olur ki bu durum yargı yetkisinin devri anlamına gelir (Saadet Esin, B. No: 2014/18103, 26/10/2017, § 46).
59. Bununla birlikte bilirkişinin bilimsel veya teknik uzmanlık gerektiren ve objektif olarak bakıldığında mahkemenin vâkıf olmadığı meselelerde görüş beyan ettiği dikkate alındığında mahkemenin bilirkişi raporunu yetersiz görmesi durumunda bunun gerekçesini ortaya koyması gerekir. Mahkemenin gerekçesini açıklamadan bilirkişi raporunu hükme esas alınamaz bulması, raporun lehine olduğu kişi açısından yargılama adaletini olumsuz yönde etkileyebileceği gibi kamulaştırma veya idari irtifak bedelinin tespit edildiği davalarda taşınmazın gerçek bedelinin veya taşınmazda meydana gelen değer kaybının gerçek miktarının tespit edilmesini de engelleyebilir (Saadet Esin, § 47).
60. Taşınmazın değerini etkileyen tarımsal verilerin her somut taşınmaz yönünden yukarıdaki alıntılanan Daire kararları doğrultusunda ayrı ayrı belirlenmesi gerekmektedir. Ayrıca Dairenin belirlemiş olduğu bu kriterler doğrultusunda her bölgenin somut özelliklerine göre de bu tarımsal veriler değişebilmektedir. Nitekim başvuru konusu taşınmazın bulunduğu Tarsus ilçesinde sulu tarım arazilariyle ilgili yukarıda alıntıladığımız Daire kararlarını ve başvuru formu ekinde sunulan bir çok Daire kararını birlikte değerlendirildiğinde 2013 yılı Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğü verilerinin gerçeği yansıtmadığı, dava konusu taşınmaza Mersin, Tarsus, Silifke ve Erdemli il ve ilçelerinin 2013 yılı Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü resmî verilerinin ortalaması esas alınarak değer biçilmesi yönünde yerleşik içtihat olduğu anlaşılmaktadır (bkz. §§ 26-29).
61. Somut olayda derece mahkemelerinin kararlarında aynı bölgedeki diğer taşınmazlar yönünden uygulanan tarımsal verilerin niçin uyuşmazlık konusu taşınmaz yönünden uygulanmadığını açıklayan herhangi bir gerekçeye yer verilmemiştir. Buna göre derece mahkemeleri, somut taşınmazla ilgili bir değerlendirme yapmadan Dairenin yerleşik içtihadının aksine Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğünün 2013 yılı tarımsal verilerini kabul ederek yapılan bilirkişi hesaplamasını esas almak suretiyle taşınmazın gerçek değerinin ödenmemesi sonucuna yol açmıştır.
62. Sonuç olarak derece mahkemelerince anılan taşınmazın bulunduğu bölgeye ilişkin Dairenin yerleşik içtihadından ayrılmayı gerektiren somut gerekçeler belirtilmemiştir. Bu nedenle kamulaştırma işlemi sonucu mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle malike yüklenen külfet ile kamu yararı arasında adil bir dengenin kurulamadığı ve başvurucuya yüklenen külfetin aşırı ve ölçüsüz olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
63. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
64. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
65. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat ödenmesi ile yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
66. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B.No: 2016/12506, 7/11/2019).
67. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
68. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir. (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
69. Mahkememizce yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda başvurucunun mülkiyet haklarının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
70. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Tarsus 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2014/478) gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
71. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
72. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL tutarındaki yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Tarsus 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2014/478) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 257,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Yargıtay 5. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.