TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FATİH AKTAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/38605)
|
|
Karar Tarihi: 14/10/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Murat İlter DEVECİ
|
Başvurucu
|
:
|
Fatih AKTAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Ergin KÖYBAŞI
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, tıbbi teşhis ve tedavi için sevk edildiği
sağlık kurumunda görevli hekimlerce tedavinin ceza infaz kurumu şartlarında da
yapılabileceği gerekçesiyle ceza infaz kurumuna geri gönderilen, psikolojik
rahatsızlığı bulunan bir tutuklunun yaşamının korunması için gerekli önlemlerin
alınmaması sonucu ölmesi ve bu olay hakkında etkili bir ceza soruşturması
yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 20/11/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) temin edilen belgelere göre ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucunun oğlu İ.S.A. bir suç isnadı nedeniyle
1/11/2016 tarihinde İskenderun Sulh Ceza Hâkimliğince tutuklanmıştır.
10. Tutuklama kararına istinaden İskenderun M Tipi Kapalı
Ceza İnfaz Kurumuna (M Tipi Ceza İnfaz Kurumu) gönderilen İ.S.A. hakkında
İskenderun Devlet Hastanesince düzenlenen 17/11/2016 tarihli raporda başka
hususlar yanında İ.S.A.da intihar düşüncesi bulunduğuna ilişkin ifadeler yer
almıştır. Tedavinin Adana'da yapılması için İ.S.A. Adana E Tipi Kapalı Ceza
İnfaz Kurumuna (E Tipi Ceza İnfaz Kurumu) nakledilmiştir.
11. İ.S.A. 24/11/2016-6/12/2016 tarihleri arasında Adana
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinde yatarak tedavi görmüştür.
12. Artık intiharı düşünmediğinin değerlendirilmesi
üzerine İ.S.A. bir hafta kadar E Tipi Ceza İnfaz Kurumunda kaldıktan sonra
yeniden M Tipi Ceza İnfaz Kurumuna gönderilmiştir.
13. Hastalığının ne olduğu, ne gibi tedavi uygulanması
gerektiği ya da önerildiği, sürekli tedavi görmesini ya da kontrol altında
bulundurulmasını gerektirir bir durumun olup olmadığı, rahatsızlığıyla ilgili
uzmanın olduğu bir merkezde cezasının infazına devam edilmesinde zorunluluk
bulunup bulunmadığı hususlarında sağlık kurulu raporu aldırılmak üzere İ.S.A.
27/12/2016 tarihinde tekrar E Tipi Ceza İnfaz Kurumuna gönderilmiştir.
14. İ.S.A.yı 29/12/2016 tarihinde muayene eden Dr. Ekrem
Tok Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinin (Hastane) hekimlerince düzenlenen
heyet raporunda uyum bozukluğu teşhisi konulan İ.S.A.nın tedavisine tutuklu
olarak bulunduğu yerde devam edilebileceği, düzenli psikiyatri poliklinik
kontrollerine devam etmesi gerektiği, başka bir merkeze nakledilmesinin zorunlu
olmadığı belirtilmiştir. Bu nedenle İ.S.A. aynı gün E Tipi Ceza İnfaz Kurumuna
gönderilmiştir.
15. E Tipi Ceza İnfaz Kurumundaki 1 No.lu rehabilitasyon
odasına konulan İ.S.A. Hastaneden döndükten sonra rehabilitasyon koğuşunun tek
kişilik gözlem odasına yerleştirilmiştir. Bununla birlikte 30/12/2016 tarihinde
İ.S.A. ile bir görüşme yapan Kurum psikoloğu, İ.S.A.da depresif belirtiler
gözlemiş ve intihar düşüncesinin bulunduğunu tespit etmiştir. Bu nedenle
İ.S.A.nın tek kişilik gözetim odasından alınarak B-6 No.lu hasta odasına
alınmasına karar verilmiş, ayrıca İ.S.A.nın kendisine reçete edilen ilaçları
alması sağlanmıştır. Ne var ki oda değişikliği gerçekleşmeden İ.S.A. aynı gün
içine ekmek koyması için verilen poşeti kafasına geçirip battaniyenin
kenarından kopardığı kumaşı da poşetin üzerinden bağlamak suretiyle intihar
etmiştir.
16. Ölüm olayıyla ilgili olarak derhâl bir soruşturma
başlatan Adana Cumhuriyet Başsavcılığı (Cumhuriyet Başsavcılığı) otopsi
raporunu, Olay Yeri Keşif Tutanağı'nı ve soruşturma kapsamında alınan tanık
beyanlarını nazara alarak başvurucunun oğlunun başına poşet geçirmesine bağlı mekanik
asfiksi nedeniyle öldüğü ve üçüncü bir kişinin ölüm olayına herhangi bir
etkisinin bulunmadığı gerekçesiyle ölüm olayı hakkında kovuşturmaya yer
olmadığına dair karar (kovuşturmasızlık kararı) vermiştir.
17. Başvurucu, vekili aracılığıyla Cumhuriyet
Başsavcılığına verdiği dilekçelerde Hastanede görevli hekimlerin ve E Tipi Ceza
İnfaz Kurumundaki görevlilerinin ihmalleri nedeniyle oğlunun öldüğünü iddia
etmiştir. Bu nedenle E Tipi Ceza İnfaz Kurumunda görevli üç infaz koruma memuru
ile Hastanede görevli üç hekim hakkında ayrı soruşturmalar yürütülmüştür.
18. E Tipi Ceza İnfaz Kurumu görevlileriyle ilgili
soruşturma 16/5/2017 tarihinde verilen kovuşturmasızlık kararı ile son bulmuştur.
Cumhuriyet Başsavcılığı söz konusu kararı verirken battaniyenin soğuktan
korunması için, poşetin ise ekmeğin bayatlamaması için ölene verildiğine ve
verilen eşyaların ölen tarafından amaç dışı kullanıldığına ilişkin E Tipi Ceza
İnfaz Kurumu yazısına dayanmıştır.
19. Başvurucunun kovuşturmasızlık kararına yönelik
itirazı Adana 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 15/6/2017 tarihli kararıyla reddedilmiş
olup bu karar başvurucu vekiline 23/6/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
20. Başvurucunun Hastanede görevli hekimlere yönelik
şikâyeti üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı, İl İdare Kurulundan soruşturma izni
istemiştir.
21. İl idare Kurulu, hekimler hakkında soruşturma izni
verilmemesine karar vermiştir.
22. Konya Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi,
başvurucunun soruşturma izni verilmemesine ilişkin itirazını 21/9/2017
tarihinde reddetmiştir.
23. Anılan karar başvurucu vekiline 20/10/2017 tarihinde
tebliğ edilmiş olup bireysel başvuru 20/11/2017 tarihinde yapılmıştır.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
24. Mahkemenin 14/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
25. Başvurucu; İ.S.A.yı yatarak tedavi etmeyen Hastane
çalışanlarının görevlerini ihmal etmek suretiyle oğlunun ölümüne neden
olduklarını, soruşturma izni verilmemesi nedeniyle hekimlerin ihmali ile ölüm
arasında illiyet bağının araştırılamadığını, oğluna ekmek poşetini ve
çevresinde kenarlık bulunan battaniyeyi veren E Tipi Ceza İnfaz Kurumu
görevlilerinin de ölüm olayından sorumlu olduklarını, E Tipi Ceza İnfaz Kurumu
görevlileri hakkında verilen kovuşturmasızlık kararının idare tarafından
yürütülen disiplin soruşturmasında yer alan tespit ve beyanlara
dayandırıldığını, kovuşturmasızlık kararına yönelik itirazlarının gerekçesiz
olarak reddedildiğini belirterek yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
26. Bakanlık görüşünde başvurunun kabul edilebilirliği
ile ilgili olarak;
- Bireysel başvurunun infaz koruma memurları yönünden
yapılan soruşturma nedeniyle süresinde yapılıp yapılmadığı hususunun öncelikle
değerlendirilmesi ve infaz koruma memurları hakkında yürütülen soruşturmanın
inceleme dışı bırakılması gerektiği,
- İnfaz koruma memurları hakkında yürütülen disiplin
soruşturmasında verilen karara karşı başvurucunun hukuki yollara başvurduğunun
tespit edilemediği, başvurucunun olay nedeniyle tam yargı davası açıp açmadığı
yönünde bilgi vermediği, Anayasa’nın 17. maddesi bağlamında devletin sahip
olduğu etkili yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülüğün somut olayda
mağdurlara idari yargı mercileri önünde tam yargı davası açma yolunun
sağlanması ile yerine getirilmiş sayılabileceği, oğlunun intihar etmeden önce
muayene olduğu Hastanede görevli doktorlar hakkında idari yargı nezdinde
başvurucunun tam yargı davası açmamış olduğu değerlendirilerek söz konusu
başvuru hakkında başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik
kararı verip vermeme hususunun Anayasa Mahkemesinin takdirinde olduğu ifade
edilmiştir.
27. Bakanlık “başvurucunun yakının ceza infaz
kurumunda uyum sorunu yaşadığına, kendisine zarar verme riskinin yüksek
olduğuna cinsel yönelimini biseksüel olarak tarif ettiğine” ilişkin olarak
M Tipi Ceza İnfaz Kurumu Psikososyal Servisi tarafından düzenlenen rapora,
davranış bozukluğu teşhise istinaden reçete edilen ilaçların başvuru tarafından
alınmasının sağlandığına, Hastanece düzenlenen rapora, cinsel yönelimi
gözönünde bulundurularak başvurucunun yakınının E Tipi Ceza İnfaz Kurumu
rehabilitasyon odasına alındığına, 30/12/2016 tarihinde yapılan psikolog
görüşmesinde başvurucunun yakınının tutuklanmadan önce esrar ve hap kullanıp
bundan dolayı uyku sorunu olduğunu belirttiğine, intihar düşüncesinin olduğuna
dair belirtilerin olması nedeni ile başvurucunun yakınının -cinsel yönelimi de
nazara alınarak- B-6 No.lu hasta odasına alınmasına karar verildiğine işaret
edip başvurunun esasıyla ilgili olarak;
- Başvurucunun yakınının ceza infaz kurumlarında
barındırıldığı süre içinde baskı ve şiddet gördüğüne ya da psikolojik sorunları
olduğuna dair yazılı veya sözlü herhangi bir dilekçesinin ve herhangi bir üst
merciye yazdığı şikâyet dilekçesinin bulunmadığı,
- Soruşturma kapsamında incelenen kamera kayıtları
sonrası düzenlenen bilirkişi raporunda infaz koruma memurlarının ölen şahsa
kötü davrandığına veya ölen şahsı darbettiğine dair görüntü tespit edilemediği,
- Cinsel eğiliminin farklı olması nedeniyle başvurucunun
yakınının çoklu odaya konulamadığı, daha önce uyuşturucu madde kullandığı ve
uyum sorunu olduğu için de tek kişilik odadan ziyade hasta odasına alınmasına
karar verildiği,
- İntihar eylemini kolaylaştıracak tarzda bir çamaşır
ipi, ayakkabı bağcığı veya kesici alet değil de odasında ekmeklerin
bayatlamaması için kendisine verilen bir poşet ve soğuktan korunması amacıyla
(kenarları çıkarılmış şekilde) verilen bir battaniye bulunmasının başlı başına
bir ihlal sebebi olup olmadığı hususundaki takdirin Anayasa Mahkemesine ait
olduğu,
- Başvurucunun yakınının sağlığının korunması ve
kendisine zarar vermemesi açısından önleyici tedbirlerin alındığı ve daha
öncesinde intihara eğilim gösterecek eylemleri mevcut olmayan başvurucunun
yakını hakkında ceza infaz kurumunda intihar ederek vefat etmesi nedeniyle
devletin sorumlu tutulmasının insan davranışlarının öngörülemezliği bağlamında
devlete ağır bir yük yüklemek olacağı yönünde görüş bildirmiştir.
28. Bakanlık görüşünde son olarak başvurucunun yakınının
ölümü hakkında yürütülen soruşturma kapsamındaki işlemlere dikkate çekilerek
yaşam hakkını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanması ile
usul yükümlülüklerine ilişkin gerekli adımların atıldığı belirtilmiştir.
29. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında özetle
bireysel başvurunun amacının yakınının ölümüne sebebiyet verenler hakkında
etkili bir ceza soruşturması yürütülerek söz konusu kişilerin cezalandırılması
olduğunu, bu nedenle tüketmesi gereken başvuru yollarını tükettiğini, iddia
edildiği gibi yakınının yaşamının korunması için gerekli tedbirlerin
alınmadığını, Ceza İnfaz Kurumu görevlileriyle ilgili disiplin soruşturmasının
kendisine tebliğ edilmediğini, ayrıca söz konusu disiplin soruşturmasının
hukuki olmadığı gibi nesnel de olmadığını, kovuşturmasızlık kararının yeterli
araştırma ve incelemeye dayanmadığını iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
30. Anayasa'nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve
manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, yaşama... hakkına sahiptir.”
31. Anayasa’nın “Devletin temel amaç ve görevleri”
kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, …
Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve
mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti
ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
32. Somut başvuruda başvurucunun iki şikâyeti
bulunmaktadır. Bunlardan ilki E Tipi Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin yakınının
yaşamını korumak için gerekli önlemleri almamasına ve bu olay hakkında etkili
bir ceza soruşturması yürütülmediğine, ikincisi ise tedavinin yatarak
gerçekleştirilmemesi nedeniyle yakının ölmesine ve yakınını muayene eden
hekimler hakkında soruşturma izni verilmemesine ilişkindir. Başvurucunun bu iki
şikâyeti ile ilgili olarak iki farklı yargılama usulü izlenmiştir: genel
soruşturma usulü ve yürütülmesi yetkili makamların iznine bağlı olan özel
soruşturma usulü. Yürütülen farklı soruşturma usulleri dikkate alınarak
başvurucunun yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının iki başlık
altında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. E Tipi Ceza
İnfaz Kurumu Görevlileri Hakkında Yürütülen Soruşturma Yönünden
33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı
fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası
gereği bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu
öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekir.
34. Somut olayda E Tipi Ceza İnfaz Kurumunda görevli üç
infaz koruma memuru hakkında verilen kovuşturmasızlık kararına yapılan itirazın
reddine dair 15/6/2017 tarihli Hâkimlik kararı başvurucu vekiline 23/6/2017
tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvuru ise otuz günlük başvuru süresi geçtikten
sonra 20/11/2017 tarihinde yapılmıştır.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Hastanede
Görevli Hekimler Hakkında Yürütülen Soruşturma Yönünden
36. Ölenin tedavi olduğu hastaneyle ilgili olarak yetkili
makamların da bildiği veya bilmesi gereken herhangi bir sistemsel veya yapısal
bir işlevsizlik bulunduğuna ya da sağlık çalışanları tarafından yapıldığı iddia
olunan yanlışlığın, basit bir hatanın ya da tıbbi ihmalin ötesine geçtiğine
veya tedavi sürecinde yer alan kişilerin acil tıbbi tedavi uygulanmamasının
ilgilinin hayatını tehlikeye atacağını bilmelerine rağmen mesleki
yükümlülüklerini hiçe sayarak böyle bir tedavi uygulamadıkları yönünde bir
iddianın bulunmadığı dikkate alındığında başvurucunun iddiaları somut olayda
tıbbi ihmal bulunduğuna ilişkindir.
37. Yaşam hakkının veya bedensel bütünlüğün ihlaline
kasten sebebiyet verilmemiş ise etkili bir yargısal sistem kurma
yönündeki pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza davası açılmasını
gerektirmez. Olayın ceza soruşturmasını gerektiren istisnalar kapsamında
olmadığı değerlendirildiğinde Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında etkili bir
yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük mağdura adli ya da idari
yargı mercileri önünde açabileceği bir tazminat ya da tam yargı davası yolunun
sağlanması ile yerine getirilmiş sayılabilir (bkz. Yaprak Yüksek, B.
No:2013/9116, 14/10/2015, §§ 32, 33, 35).
38. Olayda ihmali olduğu ileri sürülen sağlık görevlileri
hakkında ceza soruşturması açılması talebinde bulunulmuş olmakla birlikte,
ilgili kişi veya sağlık kuruluşunun idari ve hukuki sorumluluklarına ilişkin
herhangi bir tazmin yoluna başvurulduğuna dair herhangi bir bilgi ve belge
sunulmamıştır. Ceza kanunları uyarınca suç oluşturmayan eylem ve ihmallere
karşı da husumetin yöneltileceği kişiye bağlı olarak 6/1/1982 tarihli ve 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu ile 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk
Borçlar Kanunu uyarınca idareye veya kişilere yönelik idare ve hukuk
mahkemeleri önünde, uğranılan zararları tazmin yolları düzenlenmiştir (Bilal
Turan ve diğerleri (2), B. No: 2013/2075, 4/12/2013, § 74).
39. Başvuru konusu olayda, ihlale neden olduğu ileri
sürülen tıbbi müdahale nedeniyle kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru
yollarının tamamı bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmemiştir.
40. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yaşam hakkının Adana E Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumu görevlilerinin yaşamı koruyucu tedbirleri almamaları nedeniyle ihlal
edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Yaşam hakkının Dr. Ekrem Tok Ruh Sağlığı ve
Hastalıkları Hastanesinde görevli hekimlerin görevlerini ihmal etmeleri
nedeniyle ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
14/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.