TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ RIZA DOĞANATA VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2017/40457)
|
|
Karar Tarihi: 16/12/2020
|
R.G. Tarih ve Sayı: 10/3/2021-31419
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Fatma Burcu NACAR YÜCE
|
Başvurucular
|
:
|
1. Ali Rıza DOĞANATA
|
|
|
2. İsmail Selim DOĞANATA
|
|
|
3. Kayhan ERCİYEŞ
|
|
|
4. Doğanata Eğitim ve Kültür
Vakfı
|
|
|
5. İzmir Üniversitesi
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Hüseyin Enis DİNÇEROĞLU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, tespit talebinin dava şartı yokluğundan
reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/12/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu Doğanata Eğitim ve Kültür Vakfı, İzmir
Üniversitesinin kurucu vakfıdır. Başvurucular İsmail Selim Doğanata ile Ali
Rıza Doğanata ise anılan Vakfın Mütevelli Heyeti üyeleridir. Kayhan Erciyeş,
kapatılmadan önce İzmir Üniversitesi rektörü olarak görev yapmıştır.
A. Arka Plan Bilgisi
7. Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi silahlı bir darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve Bakanlar Kurulu tarafından ülke genelinde
21/7/2016 tarihinden itibaren doksan gün süreyle olağanüstü hâl (OHAL) ilan
edilmesine karar verilmiştir. OHAL 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Darbe
teşebbüsüne ilişkin süreç, OHAL ilanı, OHAL döneminin gerektirdiği tedbirlere
ilişkin detaylı açıklamalar Anayasa Mahkemesinin Aydın Yavuz ve diğerleri ([GK],
B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-20, 47-66) kararında yer almaktadır.
8. Bu kapsamda Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan
Bakanlar Kurulunca 22/7/2016 tarihinde kararlaştırılan 22/7/2016 tarihli ve 667
sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde
Kararname (667 sayılı KHK) 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Anılan KHK ile millî güvenliğe tehdit
oluşturduğu tespit edilen Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet
Yapılanmasına (PDY) aidiyeti, iltisakı veya bu örgütle irtibatı belirlenen
vakıflar ve üniversiteler kapatılmıştır.
9. 667 sayılı KHK'nın 2. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında; kapatılan vakıf yükseköğretim kurumlarının sağlık uygulama ve
araştırma merkezleri ile kapatılan diğer kurum ve kuruluşlara ait taşınırlar,
her türlü mal varlığı, alacak ve haklar, belge ve evrakın Hazineye bedelsiz
olarak devredilmiş sayılacağı, devre ilişkin işlemlerin ilgili tüm kurumlardan
gerekli yardımı almak suretiyle ilgisine göre Maliye Bakanlığı veya Vakıflar
Genel Müdürlüğü tarafından yerine getirileceği kurala bağlanmıştır. Söz konusu
devirlere ilişkin 371 sayılı Millî Emlak Tebliğnamesi (Tebliğ) 24/7/2016
tarihli 29780 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.
10. Başvurucular İzmir Üniversitesinin ve Doğanata Eğitim
ve Kültür Vakfının FETÖ/PDY'ye aidiyeti, iltisakı veya bu örgütle irtibatı
tespit edildiği gerekçesiyle 667 sayılı KHK ile kapatılmasına karar
verilmiştir.
11. İzmir Üniversitesine ait tüm taşınmazların, nakit,
menkul kıymet ve varlıkların, taşınır malların alacak, hak ve borçları ile
değerleri maliye müfettişlerince anılan KHK hükmü ve tebliğ uyarınca tespit
edilerek kayıt altına alınmıştır.
B. Başvuruya Konu Süreç
12. Başvurucular; 667 sayılı KHK ile kapatılmasına karar
verilen Üniversiteye ait tüm binaların, nakit ve menkul kıymet ve varlıkların,
taşınır malların, alacak, hak ve borçların ve çalışan personele ait şahsi
eşyalar ile mal varlığı değerlerinin eksik ve Tebliğ hükümlerine aykırı olarak
belirlendiğinin 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun
400. ve 401. maddeleri çerçevesinde tespitini istemiştir.
13. İzmir 10. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) 1/11/2016
tarihli kararıyla, 29/10/2016 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe
giren 3/10/2016 tarihli ve 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında KHK'nın 16/3. maddesi gereği davanın dava şartı yokluğundan
istemin reddine karar vermiştir.
14. Başvurucuların istinaf başvurusu İzmir Bölge Adliye
Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 27/1/2017 tarihli kararıyla esastan
reddedilmiştir.
15. Anılan hüküm başvurucular tarafından temyiz edilmiş,
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 14/9/2017 tarihli kararıyla istinaf kararını
onamıştır.
16. Onama kararı 17/11/2017 tarihinde başvurucular
vekiline tebliğ edilmiş, başvurucular 18/12/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
17. 6100 sayılı Kanun'un "Delil tespitinin
isteneceği hâller" kenar başlıklı 400. maddesi şöyledir:
"(1) Taraflardan her biri,
görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açacağı
davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılması, bilirkişi
incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerin
yapılmasını talep edebilir.
(2) Delil tespiti istenebilmesi için
hukuki yararın varlığı gerekir. Kanunda açıkça öngörülen hâller dışında,
delilin hemen tespit edilmemesi hâlinde kaybolacağı yahut ileri sürülmesinin
önemli ölçüde zorlaşacağı ihtimal dâhilinde bulunuyorsa hukuki yarar var
sayılır."
18. 6100 sayılı Kanun'un ''Delil tespit talebi ve
karar'' kenar başlıklı 402. maddesi şöyledir:
"(1) Delil tespiti talebi
dilekçeyle yapılır. Dilekçede tespiti istenen vakıa, tanıklara veya
bilirkişilere sorulması istenen sorular, delillerin kaybolacağı veya
gösterilmesinde zorlukla karşılaşılacağı kuşkusunu uyandıran sebepler ile
aleyhine delil tespiti istenen kişinin ad, soyad ve adresi yer alır. Tespit
talebinde bulunan, durum ve koşulların imkân vermemesi nedeniyle, aleyhine
tespit yapılacak kişiyi gösteremiyorsa talebi geçerli sayılır.
(2) Mahkeme tarafından belirlenen tespit
giderleri avans olarak ödenmedikçe sonraki işlemler yapılmaz.
(3) Tespit talebi mahkemece haklı
bulunursa karar, dilekçeyle birlikte karşı tarafa tebliğ edilir. Kararda
ayrıca, delil tespitinin nasıl ve ne zaman yapılacağı, tespitin icrası
esnasında karşı tarafın da hazır bulunabileceği, varsa itiraz ve ilave
soruların bir hafta içinde bildirilmesi gerektiği belirtilir.''
19. 667 sayılı KHK'nın "Kapatılan kurum ve
kuruluşlara ilişkin tedbirler" kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"(1) Milli güvenliğe tehdit
oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY) aidiyeti,
iltisakı veya irtibatı belirlenen;
...
c) Ekli (III) sayılı listede yer alan
vakıf ve dernekler ile bunların iktisadi işletmeleri,
...
(2) Kapatılan vakıfların her türlü
taşınır ve taşınmazları ile her türlü mal varlığı, alacak ve hakları, belge ve
evrakı Vakıflar Genel Müdürlüğüne bedelsiz olarak devredilmiş sayılır.
Kapatılan vakıf yükseköğretim kurumlarının sağlık uygulama ve araştırma
merkezleri ve kapatılan diğer kurum ve kuruluşlara ait olan taşınırlar ile her
türlü mal varlığı, alacak ve haklar, belge ve evrak Hazineye bedelsiz olarak
devredilmiş sayılır, bunlara ait taşınmazlar tapuda resen Hazine adına, her
türlü kısıtlama ve taşınmaz yükünden ari olarak tescil edilir. Birinci fıkrada
sayılanların her türlü borçlarından dolayı hiçbir şekilde Hazineden bir hak ve
talepte bulunulamaz. Devire ilişkin işlemler ilgili tüm kurumlardan gerekli
yardımı almak suretiyle ilgisine göre Maliye Bakanlığı veya Vakıflar Genel
Müdürlüğü tarafından yerine getirilir.
..."
20. 17/8/2016 tarihli ve 29804 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanan 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 670 sayılı KHK'nın "Devir
işlemlerine ilişkin tedbirler" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"(1) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064
sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal
kapsamında yürürlüğe konulan Kanun Hükmünde Kararnameler gereğince kapatılan ve
Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen kurum, kuruluş, özel radyo
ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının her türlü
taşınır, taşınmaz, malvarlığı, alacak ve hakları ile belge ve evraklarının (devralınan
varlık);her türlü tespit işlemini yapmaya, kapsamını belirlemeye, idare etmeye,
avans dahil her türlü alacak, senet, çek ve diğer kıymetli evraka ilişkin
olarak dava ve icra takibi ile diğer her türlü işlemi yapmaya, devralınan
varlıklarla ilgili olup kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle tevsik
edilen borç ve yükümlülükleri tespite ve hiçbir şekilde devralınan varlıkların
değerini geçmemesi, ek mali külfet getirmemesi, kefaletten doğmaması ve
Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY)’ne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olmayan
kişilerle gerçek mal veya hizmet ilişkisine dayanması şartıyla bu varlıkların
değerlendirilmesi suretiyle bunları uygun bir takvim dahilinde ödemeye,
kapatılan kurum ve kuruluşların taahhüt ve garanti ettiği ancak vermediği mal
ve hizmet bedellerinin ödemesini durdurmaya veya ödemeye, tahsili mümkün
olmadığı anlaşılan veya tahsilinde ve takibinde yarar bulunmayan hak ve
alacaklar ile taahhüt ve garantilerin tahsilinden vazgeçmeye, her türlü sulh
işlemini yapmaya, devralınan varlıklarla ilişkili kredi veya gerçek bir mal
veya hizmet ilişkisine dayanan borçlar nedeniyle konulmuş ve daha önce
kaldırılmış takyidatları kredinin veya borcun ödenebilmesini sağlamak amacıyla
kaldırıldığı andaki koşullarla tekrar koydurmaya ve ihyaya, menkul rehinleri
dikkate almaya, devralınan varlıklara konulan takyidatların sınırlarını
belirlemeye ve kaldırmaya, finansal kiralama dahil sözleşmelerin feshine veya
devamına karar vermeye, devralınan varlıkların idaresi, değerlendirilmesi,
elden çıkarılması için gerekli her türlü tedbiri almaya, gerektiğinde
devralınan varlıkların tasfiyesi veya satışı amacıyla uygun görülen kamu kurum
ve kuruluşlarına devretmeye, devir kapsamında olmadığı belirlenen varlıkları
iadeye, kapatılanların gerçek kişiye ait olması halinde devralınacak
varlıkların kapsamını belirlemeye, tereddütleri gidermeye, uygulamaları
yönlendirmeye, bütün bu işlemleri yapmak amacıyla usul ve esasları belirlemeye,
vakıflar yönünden Vakıflar Genel Müdürlüğü, diğerleri yönünden Maliye Bakanlığı
yetkilidir.
...
(3) Kapatılan kurum, kuruluş, özel
radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının bağlı
oldukları şirketlerin faaliyetleri sonlandırılarak ticari sicil kayıtları resen
terkin edilir. Bunların devralınan varlıkları dışındaki varlıkları da Hazineye
bedelsiz devredilmiş sayılır. Bu durumda şirketlere daha önce atanmış kayyımlar
tasfiye memuru olarak görevlendirilebilir veya bu şirketlere tasfiye memuru
atanabilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye ve
birinci fıkrada yer alan hususları bu şekilde devralınan varlıklar için de
uygulamaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.
(4) Birinci fıkra kapsamında tespite
konu edilebilecek borç ve yükümlülüklere ilişkin olarak hak iddiasında
bulunanlarca bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış günlük hak
düşürücü süre içerisinde ilgili idaresine kanaat getirici defter, kayıt ve
belgelerle müracaat edilir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra
yapılacak kapatma işlemlerinde ise altmış günlük süre kapatma tarihinden
itibaren başlar.
...''
21. 670 sayılı KHK'nın "Devir işlemlerine ilişkin
tedbirler" kenar başlıklı 5. maddesi 8/2/2018 tarihli ve 7091 sayılı
Kanun'un 8/3/2018 tarihli ve 30354 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe girmesi sonucu aynen kanunlaşmıştır.
B. Uluslararası
Hukuk
22. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
medeni hukuk alanına giren konularda uygulanabilirliği öncelikle bir uyuşmazlığın
varlığına bağlıdır. İkinci olarak söz konusu uyuşmazlık iç hukukta tanındığı,
en azından savunulabilir bir biçimde söylenebilecek hak ve yükümlülüklerle
ilgili olmalıdır. Son olarak bu hak ve yükümlülükler -her ne kadar 6.
maddenin kendisi bu hak ve yükümlülüklere Sözleşmeci devletlerin hukuk sistemi
içinde belirli bir anlam atfetmiyorsa da- Sözleşme anlamında medeni
nitelikte olmak zorundadır (James ve diğerleri/Birleşik Krallık
[GK], B. No: 8793/79, 21/2/1986, § 81).
23. AİHM kararlarında uyuşmazlık sözcüğüne şeklî
bir tanımdan çok maddi bir tanım verilmesinin daha uygun olduğu benimsenmiştir
(Le Compte, Van Leuven ve De Meyere/Belçika [GK], B. No:
6878/75-7238/75, 23/6/1981, § 45). Buna göre görünüşün ve kullanılan dilin
ötesine bakılması ve her davanın koşullarına göre durumun gerçeklerine
yoğunlaşılması gerekmektedir (Gorou/Yunanistan (No. 2) [BD], B. No:
12686/03, 20/3/2009, § 29). AİHM, 6. maddenin karşıt tarafların ve haklara
ilişkin herhangi bir uyuşmazlığın bulunmadığı durumlara ilişkin çekişmesiz ve
tek taraflı yargılamalara uygulanamayacağını kabul etmiştir (Alaverdyan/Ermenistan
(k.k.), B. No: 4523/04, 24/8/2010, § 35).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
24. Mahkemenin 16/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi
Bakımından Yetki Sorunu
25. Tüzel kişi başvurucular Doğanata Eğitim ve Kültür
Vakfı ile İzmir Üniversitesi 667 sayılı KHK ile kapatılmıştır. Bu durumda tüzel
kişilikleri sona eren Doğanata Eğitim ve Kültür Vakfı ile İzmir Üniversitesinin
bireysel başvuru ehliyetinin bulunup bulunmadığı sorusunun tartışılması
gerekmektedir. Öte yandan gerçek kişi başvurucuların da sadece kendilerine ait
olduğunu iddia ettikleri şahsi mallarla değil Üniversitenin mal varlığıyla
ilgili olarak da bireysel başvuruda bulundukları görülmektedir. Bu sebeple bu
kişilerin Üniversitenin mal varlığı yönünden mağdur statülerinin bulunup
bulunmadığı meselesinin incelenmesi lüzumu ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte
diğer kabul edilebilirlik kriterleri yönünden aşağıda ulaşılan sonuç
gözetildiğinde tüzel kişi başvurucuların başvuru ehliyetinin, gerçek kişi
başvurucuların ise mağdur statüsünün bulunup bulunmadığının bu aşamada
incelenmesine gerek görülmemiştir.
B. Adil
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
26. Başvurucular; Üniversite mallarının usulüne uygun
olarak tespit edilmemesi, tasfiye ve devir işleminin Tebliğ hükümlerine uygun
yapılmaması ve Üniversitede kişisel eşyaları bulunduğu hususlarının tespit
edilmesi istemlerinin hatalı değerlendirilerek reddedilmesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
27. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında,
herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde
davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip
olduğu belirtilmiş ancak hakkın kapsamı düzenlenmemiştir. 3/10/2001 tarihli ve
4709 sayılı Kanun'un Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasına "adil
yargılanma hakkı" ibaresinin eklenmesine ilişkin 14. maddesinin
gerekçesine göre "değişiklikle Türkiye Cumhuriyeti'nin taraf olduğu
uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınmış olan adil yargılama hakkı
metne dahil" edilmiştir. Dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesinde
herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu ibaresinin eklenmesinin amacının
Sözleşme'de düzenlenen adil yargılanma hakkını anayasal güvence altına almak
olduğu anlaşılmaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, §
54). Bu itibarla Anayasa'da güvence altına alınan adil yargılanma hakkının
kapsam ve içeriği belirlenirken Sözleşme'nin "Adil yargılanma
hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin de gözönünde bulundurulması
gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).
28. Sözleşme, bir kişinin sahip olduğunu ileri
sürebileceği tüm hak ve yükümlülükler bakımından adil yargılanma hakkını
güvenceye almamaktadır. Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6.
maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin "medeni hak ve
yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıklar"ın ve bir "suç isnadı"nın
esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı
bu konularla sınırlandırılmıştır. Hak arama hürriyetinin ihlal edildiği
gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için ya başvurucunun medeni hak ve
yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya
yönelik bir suç isnadının esası hakkında karar verilmiş olması gerektiği
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının
ihlali iddiasına dayanan başvurular Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı
kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz,
§ 23).
29. Somut olayda suç isnadına bağlı bir yargılamanın
mevcut olmadığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Diğer taraftan yukarıda da
belirtildiği üzere bir kimsenin medeni hak ve yükümlülüklerinin karara
bağlanmasıyla ilgili bir yargılama usulünde Sözleşme'nin 6. maddesi
uygulanabilir. AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının medeni
meselelerde uygulanabilmesi için ilk olarak ortada bir uyuşmazlığın
bulunması koşulunu aramakta; uyuşmazlığın iç hukukta tanınmış olduğu
söylenebilecek haklar ve yükümlülükler ile ilgili olması, bu haklar ve
yükümlülüklerin de Sözleşme'deki anlamıyla medeni olması gerektiğini
vurgulamaktadır (bkz. §§ 22, 23).
30. Başvuru konusu olayda ise başvurucular Üniversitenin
mal varlığının usulüne uygun olarak tespit edilmediğini öne sürerek delil
tespiti talebinde bulunmuştur. Üniversitenin mal varlığının tespit usulünün
hukuka uygun olup olmadığının bir uyuşmazlık olarak nitelenmesi
mümkündür. Olaydaki uyuşmazlık mülkiyet hakkını ilgilendirdiğinden bunun medeni
haklara ilişkin olduğu da kabul edilmelidir. Bununla birlikte medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili bir uyuşmazlığın bulunması tek başına yargı mercileri
önündeki yargısal süreci adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil etmemektedir.
Derece mahkemelerinin önündeki yargılamanın adil yargılanma hakkı kapsamında
incelenebilmesi için bu yargılamada medeni hakka ilişkin uyuşmazlığın esasının
da karara bağlanması gerekir.
31. Delil tespitine ilişkin yargısal süreçte uyuşmazlığın
esası olan Üniversitenin mal varlığının tespit usulünün hukuka uygun olup
olmadığı meselesi karara bağlanmamaktadır. Bu süreçte sadece sonradan açılacak
muhtemel bir davaya sunulacak delillerin yargısal bir makam gözetiminde tespit
edilmesi sağlanmaktadır. Delil tespiti sürecinde kesin bir hüküm
kurulmamaktadır. Bu yargılamada yapılan tespitlerin sonradan uyuşmazlığın
esasıyla ilgili olarak açılacak davaya bakan yargı mercii yönünden mutlak bir
bağlayıcılığı söz konusu değildir. Bu nedenle delil tespiti süreci Anayasa ve
Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalmaktadır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Celal Mümtaz AKINCI bu görüşe katılmamıştır.
C. Mülkiyet
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
33. Başvurucular, tespit istemlerinin hatalı
değerlendirme ile reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
34. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen
hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir başvuru yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil
niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca
başvurucunun şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal
mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve
kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve
başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe
Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
35. Bu bağlamda 670 sayılı KHK'nın 5. maddesinde
kapatılan kurumlar ile ilgili tasfiye işlemlerinin ne şekilde yürütüleceği
açıklanmıştır. Anılan hükme göre kapatılan kurumlar ile ilgili tespite konu
edilebilecek borç ve yükümlülüklere ilişkin olarak hak iddiasında bulunanlarca
kapatma tarihinden itibaren altmış günlük hak düşürücü süre içinde ilgili
idaresine kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle müracaat edileceği
belirtilmiştir. Başvurucular ise etkili olabilecek bu yola başvurduklarına dair
somut bir belge sunamamıştır.
36. Buna göre başvurucuların hukuk sisteminde mevcut
yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA
Celal Mümtaz AKINCI'nın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 16/12/2020 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
1- Başvurucular; 667 sayılı KHK ile kapatılmasına karar
verilen Üniversiteye ait tüm binaların, nakit ve menkul kıymet ve varlıkların,
taşınır malların, alacak, hak ve borçların ve çalışan personele ait şahsi
eşyalar ile mal varlığı değerlerinin eksik ve tebliğ hükümlerine aykırı olarak
belirlendiğini ifade ederek, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 400. ve 401.
maddeleri uyarınca tespit talebinde bulunmuşlardır. İzmir 10. Asliye Hukuk
Mahkemesi 675 sayılı KHK'nın 16/3. maddesi gereği dava şartı yokluğundan
talebin reddine karar vermiştir.
Başvurucuların istinaf başvurusu İzmir Bölge Adliye
Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince esastan reddedilmiştir. Anılan hüküm başvurucular
tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi istinaf kararını
onamıştır. Başvurucular, Adil yargılanma, hukuki dinlenilme, mahkemeye erişim
ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğinden bahisle bireysel başvuruda
bulunmuştur.
2- Mahkememiz çoğunluğu; “Delil tespitine ilişkin
yargısal süreçte uyuşmazlığın esası olan, Üniversitenin mal varlığının tespit
usulünün hukuka uygun olup olmadığı meselesi karara bağlanmamaktadır. Bu
süreçte sadece sonradan açılacak muhtemel bir davaya sunulacak delillerin
yargısal bir makam gözetiminde tespit edilmesi sağlanmaktadır. Delil tespiti
sürecinde kesin bir hüküm kurulmamaktadır. Bu yargılamada yapılan tespitlerin
sonradan uyuşmazlığın esasıyla ilgili olarak açılacak davaya bakan yargı mercii
yönünden mutlak bir bağlayıcılığı söz konusu değildir. Bu nedenle delil tespiti
süreci Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalmaktadır…
Başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.” gerekçesiyle başvuruyu kabul edilemez bulmuştur.
3- Başvurucular, kapatılan kurumda bulunan personele ait
şahsi eşyalar ile mal varlığı değerlerinin eksik, usule, kanuna ve 371 sayılı
tebliğde belirtilen hükümlere aykırı olarak tespit edildiği, mülkiyet
haklarının korunması için yerinde inceleme ve tespit yapılarak mühürlenen
binada bulunan emtia, demirbaş, bilgisayar, elektronik cihaz, kitap, bilimsel
eser vb. özel eşyaların maliye müfettişlerince hazırlanan tespit, tutanak ve
listelerle karşılaştırılarak, nicelik, nitelik ve değerlerinin tespitinde
hukuki yararları bulunduğu iddiasıyla tespit talebinde bulunmuştur.
4- Başvurucular ayrıca kapatma ve el koyma işleminin
iptali için İdari Yargı yoluna başvurmuşlardır. İdari yargıdaki dava
derdesttir. İdari yargıda devam etmekte olan davanın başvurucular lehine
sonuçlanması halinde el konulan menkul, fikri mülkiyete konu malların bulunamaması,
kaybolması, yok olması ya da aynen iadelerinin mümkün olmaması halinde
başvurucular istihkak iddia ettikleri malların değerini neye göre ve nasıl
talep edeceklerdir? Bu yüzden el konulan malların nicelik, nitelik ve
değerlerinin tespitinde başvurucuların hukuki yararı bulunduğu kuşkusuzdur.
Maliye Bakanlığı yetkililerinin 371 sayılı tebliğe göre
yaptıkları tespite ilişkin dosya içindeki listeler incelendiğinde menkullerin
sadece niceliklerine yer verildiği, nitelik ve değerlerinin listede yer almadığı
görülmüştür. Tespit talebinin reddi, başvurucuların hak iddia ettikleri
malların kaybolması, yok olması, değerlerinin düşmesi halinde ileride mülkiyet
haklarına dayanarak açabilecekleri davada iddialarını ispat imkanı kalmayacağı
için hak kaybına ve mağduriyete uğramalarına neden olabilecektir.
5- Delil tespiti, geçici hukuki koruma tedbirlerindendir.
Davanın açılmasından önce veya dava esnasında, delillerin ileride kaybolma, yok
olma, veya gösterilmesinde doğabilecek zorlukların ortadan kaldırılması
amacıyla delillerin hemen incelenmesine ve kaydedilmesine delil tespiti
denilmektedir. Delillerin bazı şartlar altında zamanından önce toplanıp güvence
altına alınmasını sağlamak için kabul edilmiş bir hukuki tedbir müessesesidir.
Delil tespiti kurumunun bu özellik ve önemi ile başvurucuların delil tespiti
istemelerindeki hukuki yarar ve amaç göz önüne alındığında; “Bu yargılamada
yapılan tespitlerin sonradan uyuşmazlığın esasıyla ilgili olarak açılacak
davaya bakan yargı mercii yönünden mutlak bir bağlayıcılığı söz konusu
olmadığı, delil tespiti süreci(nin) Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı
dışında kaldığı…” yönündeki çoğunluk görüşüne katılmak mümkün olmamıştır.
6- İzah olunmaya çalışılan nedenlerle, başvurucuların
HMK’nın 400 ve 401. Maddesi uyarınca yapılmasını talep ettikleri “delil
tespiti”nde hukuki yararları olduğunu, tespit taleplerinin reddinin ileride
doğması muhtemel mülkiyet hakkı ihtilaf ve iddialarını ispat imkanını ortadan
kaldıracağını, bu sebeplerle başvurucuların bu yönde haklı ve meşru
beklentilerinin bulunduğunu düşündüğümden, mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak
mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiği kanaatiyle çoğunluk görüşüne
katılmadım.