TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ METİN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/43)
|
|
Karar Tarihi: 10/12/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Yusuf Enes
KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Ali METİN
|
Vekili
|
:
|
Av. Ahmet
Neşet AYTEKİN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması ve tutukluluğun makul
süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/11/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca 12/9/2019 tarihinde tutuklamanın hukuki olmadığı
ve tutukluluğun makul süreyi aştığı şikâyeti dışındaki iddialar yönünden kısmi
kabul edilemezlik kararı verilmiş, başvurunun tutuklamanın hukukiliğine ve
tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin kısmının kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü
ve/veya Paralel Devlet Yapılanmasına yönelik soruşturmalar kapsamında 11/8/2016
tarihinde gözaltına alınmıştır.
9. Başvurucu Mersin 1. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan sorgusunun
ardından 13/8/2016 tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
tutuklanmıştır.
10. Başvurucu 12/10/2016 tarihinde tahliye talebinde
bulunmuştur.
11. Mersin 2. Sulh Ceza Hâkimliği 13/10/2016 tarihinde
başvurucunun tahliye talebini reddetmiştir.
12. Başvurucu 3/11/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
13. Başvurucu 3/2/2017 tarihinde tahliye edilmiştir.
14. Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı 6/11/2017 tarihinde başvurucu
hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Bu karar da başvurucuya
9/11/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir. Kararda başvurucuya atılı suçlar
nedeniyle gözaltında ve tutuklulukta kaldığı süreler ile ilgili olarak 4/12/2004
tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinin (2) numaralı
fıkrası uyarınca tazminat hakkının bulunduğu bildirilmiştir.
15. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı başka bir şüphelinin yapmış
olduğu itirazın reddedilmesi üzerine 29/12/2017 tarihinde kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında
yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
...
e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya
tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler.
(2)
Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler,
ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara
geçirilir."
17. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde
karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat
isteminde bulunulabilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 10/12/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A.Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu, tutuklanmasının hukuki olmaması ve tutukluluğun
makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, tazminat talebinde bulunmuştur.
20. Bakanlık görüşünde kabul edilebilirlik yönünden öncelikle
5271 sayılı Kanun'un 141. maddesindeki tazminat yolunun tüketilmesi gerektiği belirtilmiştir.Esas yönünden ise
başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında ilgili makamların tutuklamaya
ilişkin ilgili ve yeterli gerekçe gösterdiği, bu gerekçeler kapsamında
başvurucunun tutukluluğunun keyfî olduğunun savunulamayacağı ifade edilmiştir.
21. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, meslekten
ihracının hukuka aykırı olduğuna ilişkin şikâyetlerde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle
olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun
Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili
idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip
olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu
süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması
gerekir (Ayşe Zıraman
ve Cennet Yeşilyurt, B. No:2012/403, 26/3/2013, § 17).
23. Anayasa
Mahkemesi, yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer
olmadığına veya beraatlerine karar verilen kişilerin
tutuklanmalarının hukuki olmadığı iddialarına ilişkin olarak 5271 sayılı Kanun'nun 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Kamil Erdoğan, B. No: 2017/4023, 19/4/2018, §§
39-42; Hüseyin Hançer, B. No:
2013/8319, 7/1/2016, §§ 38-40).
24. 5271 sayılı Kanun'un tazminat isteminin düzenlendiği 141.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendinde yer alan, Kanun'a uygun olarak
yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına
veya beraatlerine karar verilen kişilerin maddi ve
manevi her türlü zararlarını devletten isteyebileceklerine ilişkin hükmün bu
hususta bir başvuru mekanizması öngördüğü görülmektedir. Anılan bent uyarınca
haklarında yakalama veya tutuklama tedbiri uygulanan kişilerle ilgili olarak
soruşturmanın sonunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ya da
kovuşturmanın sonunda beraate hükmedildiği durumlarda
anılan tedbirlerin kanuna uygun olup olmadığından bağımsız olarak kişilere
tazminat imkânı tanınmıştır. Nitekim böylesi durumlarda kişiler hakkındaki
yakalama veya tutuklama tedbirlerinin kanuna uygun olmasının tazminat istemine
engel teşkil etmediği anılan hükmün içeriğinden açıkça anlaşılmaktadır (Ertuğrul Raşit Benal,
B. No: 2016/25245, 17/7/2018, § 38).
25. Diğer taraftan aynı fıkranın (a) bendinde kanunlarda
belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına
karar verilen kişilerin maddi ve manevi her türlü zararını devletten
isteyebilecekleri düzenlenmiştir (Ertuğrul
Raşit Benal, § 39 ).
26. Bu kapsamda haklarındaki soruşturma süreci kovuşturmaya yer
olmadığı kararıyla veya kovuşturma süreci beraat kararıyla sonuçlanan kişilerin
-5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi
uyarınca- yakalama veya tutuklama tedbirlerinin kanuna uygun olup olmadığından
bağımsız olarak tazminat isteminde bulunmaları mümkün olduğu gibi -anılan
fıkranın (a) bendi uyarınca-bu tedbirlerin kanuna aykırı olduğu iddiasıyla
tazminat talep etme imkânları da mevcuttur (Ertuğrul
Raşit Benal, § 40).
27. Anayasa Mahkemesi tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddialarıyla ilgili olarak da 5271 sayılı
Kanun'da öngörülen tazminat davası açma yolunun bireysel başvuru öncesinde
tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğuna karar vermiştir (birçok
karar arasından bkz. Hamit Kaya,
B. No: 2012/338, 2/7/2013, §§ 34-50; Erkam Abdurrahman Ak, B.
No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan
Gerçek, B. No:
2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45).
28. Anayasa Mahkemesi, Abdullah
Akyüz ([GK], B. No: 2013/9352, 2/7/2015, §§ 45-50)kararında hakkında
verilen mahkûmiyet hükmü kesinleşen başvurucular yönündentutukluluğun
makul süreyi ve kanunda öngörülen azami süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak
bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla tazminat talebinde
bulunulması için kanunda öngörülen sürenin geçtiği durumlarda bu tazminat
yolunun ulaşılabilir olmadığını, bu sürenin geçirilmesinde başvuruculara
herhangi bir kusur izafe edilemediğini, dolayısıyla tüketilmesinin
gerekmediğini belirtmiştir (diğer kararlar için bkz. Adnan Gültepe, B. No: 2014/16516, 8/3/2018, § 51; Ömer Akdağ, B. No: 2014/13265, 4/4/2018, §
30; Ö.Ç., B. No: 2014/1091,
23/5/2018, § 37; Ekrem Dilek, B.
No: 2014/19418, 17/7/2018, § 32; Mehmet
Ölmez, B. No: 2014/19800, 10/1/2019, § 36; Zeynep Kaplan, B. No: 2015/7311,
22/1/2019, § 66; Hüsnü Aşkan,
B. No: 2015/4057, 31/10/2018, § 34; Serkan
Güngör, B. No: 2014/20224, 30/10/2018, § 81; Şükrü Aydın, B. No: 2015/10260,
11/12/2018, § 34; Yıldırım Ataş,
B. No: 2014/4459, 26/10/2016, § 44; Enver
Beyaztaş, B. No: 2014/9772, 4/4/2019, § 30; Abdullah Sert, B. No: 2014/14752,
12/1/2017, § 28; Halas Aslan, B.
No: 2014/4994, 16/2/2017, § 49; Bekir
Akkaya, B. No: 2014/20387, 14/9/2017, § 28; Hüseyin Avunçli ve
diğerleri, B. No: 2014/14084, 13/9/2017, § 28). Bu başvurulara konu
olaylarda başvurucular hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş ve bireysel
başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla tazminat talebinde bulunulması
için 5271 sayılı Kanun'un 142. maddesinde öngörülen dava açma süresi geçmiştir.
Ancak Anayasa Mahkemesi bugüne kadar haklarında kovuşturmaya yer olmadığına
veya beraat kararı verilen kişiler yönünden bu yönde bir değerlendirmede
bulunmamıştır.
29. Bu itibarla haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen kişiler yönünden ayrıca bir
değerlendirme yapılması gerekir. Zira mahkûmiyet kararı verilmesinden farklı
olarak 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca
Kanun'a uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında
kovuşturmaya yer olmadığına ya da beraatlerine karar
verilen kişilere bu kararları veren mercilerce tazminat hakları bulunduğu
bildirilir ve bu husus, verilen karara geçirilir. Bu hükümden kanun koyucunun
tazminat hakkının bildirilmesini bir zorunluluk olarak düzenlediği
anlaşılmaktadır. Bu durumda başvurucuların tazminat davası açma imkânından
haberdar olmadıklarından ve kanunda öngörülen dava açma süresinin
geçirilmesinde başvuruculara bir kusur izafe edilemediğinden söz
edilemeyecektir. Başvurucunun tutukluluğa ilişkin şikâyetlerini ileri
sürebileceği tazminat davasının açılması kendisinin sorumluluğundadır.
İlgililerin kararın kesinleşmesinden itibaren en geç bir yıl içinde tazminat
davası açmaları özen yükümlülüğünün de bir gereğidir.
30.Somut olayda başvurucu hakkında kovuşturmaya yer olmadığı
kararı verilmiş, bu kararda başvurucuya tazminat hakkının bulunduğu
hatırlatılmıştır. Bu durumda başvurucunun kanunda öngörülen süre içinde
tazminat davası açması gerekmektedir. Ancak kovuşturmaya yer olmadığı kararının
kesinleşmesinden itibaren bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla bir
yıl geçmesine rağmen başvurucu, tazminat davası açtığına ilişkin bir bilgi veya
belge sunmamış; özen yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Dolayısıyla söz konusu
dava açma süresinin geçirilmesinde başvurucunun kusurlu olduğu anlaşılmaktadır.
31. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen
tazminat yolunun başvurucunun durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz, etkili
bir hukuk yolu olduğu ancak özen yükümlülüğüne aykırı olarak bu yolun usulüne
uygun bir şekilde tüketilmediği sonucuna varılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutuklamanın hukuki olmaması ve tutukluluğun makul süreyi aşması
dolasıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
10/12/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.