TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RAMAZAN SAĞANCIĞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/11206)
|
|
Karar Tarihi: 8/6/2021
|
R.G. Tarih ve Sayı: 7/9/2021 - 31591
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Hilmi Can TURAN
|
Başvurucu
|
:
|
Ramazan SAĞANCIĞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Cihan KOÇ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, görevsizlik kararı veren mahkemede yeniden
açılan davanın esasının incelenmeksizin reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 27/4/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Askeri
Yargının Kaldırılmasına İlişkin Anayasa Değişikliği Süreci
7. 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun'un 16.
maddesinin son fıkrası ile Anayasa'da askerî yargının düzenlendiği 145.
maddesi, Askerî Yargıtayın düzenlendiği 156. maddesi ve Askerî Yüksek İdare
Mahkemesinin (AYİM) düzenlendiği 157. maddesi ilga edilmiştir.
8. 6771 sayılı Kanun'un 17. maddesiyle de Anayasa'ya
geçici 21. madde eklenmiş; geçici 21. maddenin (E) fıkrasının birinci cümlesine
göre Askerî Yargıtay, AYİM ve askerî mahkemelerin kaldırıldığı ayrıca ifade
edilmiştir. Aynı fıkranın son paragrafına göre kaldırılan askerî yargı
mercilerinde görülmekte olan dosyalardan kanun yolu incelemesi aşamasında
olanlar ilgisine göre Yargıtay veya Danıştaya, diğer dosyaların ise ilgilisine
göre görevli ve yetkili adli veya idari yargı mercilerine dört ay içinde
gönderileceği öngörülmüştür.
9. 6771 sayılı Kanun'un 18. maddesinin c fıkrasına göre
Anayasa'ya eklenen geçici 21. maddenin (E) fıkrasının değiştirilen diğer
hükümler kapsamında yer alarak anılan Kanun'un yayımı tarihinde yürürlüğe
gireceği düzenlenmiştir. 6771 sayılı Kanun 11/2/2017 tarihli ve 29976 sayılı
Resmî Gazete'de yayımlanmış, 16/4/2017 tarihinde halk oylamasına sunularak
kabul edilmiştir. Halk oylaması sonuçlarına ilişkin Yüksek Seçim Kurulu kararı
27/4/2017 tarihli ve 30050 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.
B. Bireysel
Başvuruya Konu Dava Öncesi Hukuki Süreç
10. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
11. Başvurucunun Şanlıurfa'nın Suruç ilçesi Mürşitpınar
Mahallesi'nde ikamet ettiği lojmandaki eşyalarının Suriye'deki çatışmalar
sırasında kullanılan patlayıcı maddelerden zarar görmesi sebebiyle meydana
gelen maddi zararının tazmini için görev yaptığı Komutanlığa yapmış olduğu
başvuru, Şanlıurfa Valiliğine (İdare) gönderilmiştir. İdare 11/9/2015 tarihli
yazısı ile başvurunun reddine karar vermiştir.
12. Başvurucu, Şanlıurfa 1. İdare Mahkemesinde (Mahkeme)
27/10/2015 tarihinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100 TL maddi
zararının tazmini talebiyle Şanlıurfa Valiliğine karşı tam yargı davası
açmıştır.
13. Mahkeme 31/3/2017 tarihli kararıyla davanın görev
yönünden reddine kesin olarak karar vermiş; karar gerekçesinde, idari eylemin
"askerî hizmete ilişkin bulunması ve asker kişiyi ilgilendirmesi"
koşullarının birlikte gerçekleştiğinin görüldüğünü, uyuşmazlığa konu dava da
AYİM'in görevli olduğunu ifade etmiştir. Karar başvurucuya 12/4/2017 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu, başvuru formunda görevsizlik kararının
kendisine tebliğ edilmesi üzerine dava açmak üzere AYİM'e vermiş olduğu dava
dilekçesinin Anayasa'da yapılan değişiklikle askerî yargının kaldırılmış olduğu
gerekçesiyle AYİM tarafından kabul edilmediğini belirtmiştir.
C. Bireysel Başvuruya Konu Dava Süreci
15. Başvurucu, Anayasa'da yapılan değişiklik sonucunda
AYİM'in kapatılması üzerine idare mahkemelerinin görevli hâle geldiği
gerekçesiyle 3/5/2017 tarihinde Mahkemede yeniden tam yargı davası açmıştır.
16. Mahkeme 20/10/2017 tarihli kararıyla davanın
incelenmeksizin reddine istinaf yolu açık olmak üzere karar vermiştir. Karar
gerekçesinde; daha önceden tarafları ve konusu aynı olan davanın görev yönünden
reddedildiği, Anayasa değişikliği ile beraber AYİM'in kaldırıldığı iddiası ile
dava açılmış ise de Anayasa değişikliği sonrasında çıkarılacak uyum yasaları
ile askerî yargıda açılacak davaların hangi tarihten itibaren ve nasıl bir
süreçte sonuçlandırılacağının kanun hükmü ile ortaya konulacağı, dosyanın ancak
AYİM tarafından verilecek görevsizlik kararı neticesinde idari yargıya intikal
edebileceği ifade edilmiştir.
17. Başvurucu 14/12/2017 tarihinde istinaf kanun yoluna
başvurmuş, Bölge İdare Mahkemesi(İstinaf Mahkemesi) 15/2/2018 tarihli kararı
ile başvurunun kesinlik sınırının altında olduğu gerekçesi ile istinaf
başvurusunun incelenmeksizin reddine kesin olarak karar vermiştir.
18. İstinaf Mahkemesinin kararı başvurucuya 11/4/2018
tarihinde tebliğ edilmiştir.
19. Başvurucu 27/4/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. İlgili
Mevzuat
20. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun "Görevli olmayan yerlere başvurma" kenar başlıklı
9. maddesinin (1) numaralı fıkrasının 2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname'nin (703 sayılı KHK) 185. maddesiyle yapılan değişiklikten
önceki hâli şöyledir:
"Çözümlenmesi Danıştayın, idare ve
vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli veya askeri yargı
yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu
husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde
görevli mahkemede dava açılabilir. ..."
21. 2577 sayılı Kanun'un "Dilekçeler üzerine ilk
inceleme" kenar başlıklı 14. maddesinin (3) numaralı fıkrasının ilgili
kısmı şöyledir:
" Dilekçeler, ..
a) Görev ve yetki,
b) İdari merci tecavüzü,
c) Ehliyet,
d) İdari davaya konu olacak kesin ve
yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı,
e) Süre aşımı,
f) Husumet,
g) 3 ve 5 inci maddelere uygun olup
olmadıkları,
...
Yönlerinden sırasıyla incelenir."
22. 2577 sayılı Kanun'un "İlk inceleme üzerine
verilecek karar" kenar başlıklı 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
(a) bendinin 703 sayılı KHK'nın 185. maddesiyle yapılan değişiklikten önceki
hâli şöyledir:
" 3/a bendine göre adli ve askeri
yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine,
...
Karar verilir."
23. 25/8/2017 tarihli ve 30165 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (694 sayılı KHK) 36. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"Kaldırılan askeri yargı
mercilerinde görülmekte olan, tebliğde ve infaz aşamasında bulunanlar ile bu
mercilerin arşivlerinde bulunan işi bitmemiş dosyalardan;
a) Askeri Yargıtayda olanlar, Yargıtaya,
b) Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde
kanun yolu incelemesi aşamasında olanlar Danıştaya; diğerleri Ankara idare mahkemelerine,
c) Askeri mahkemelerde olanlar, görevli
ve yetkili adli yargı mercilerine,
ç) Askeri savcılıklarda olanlar, yetkili
Cumhuriyet Başsavcılıklarına,
21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren dört ay içinde herhangi bir karara gerek kalmaksızın listeye
bağlanarak gönderilir.
Kaldırılan askeri yargı mercilerindeki
işi bitmiş dosyalar ile defter ve diğer evraklar, bu mercilerce Milli Savunma Bakanlığı
arşivine gönderilir.
Kaldırılan askeri yargı mercilerince
hüküm verilmekle birlikte henüz gerekçeli karan yazılmayan dosyalara ilişkin
kararlar en geç 15 gün içinde yazılır ve dosyaları tebliğ ve müteakip işlemler
için sekizinci fıkrada gösterilen adli ve idari yargı mercilerine gönderilir.”
24. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun "Dava şartları" kenar başlıklı 114. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir.
"(1) Dava şartları şunlardır:
...
ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve
hâlen görülmekte olmaması
..."
B. Danıştay İçtihadı
25. Danıştay Beşinci Dairesinin 6/6/2016 tarihli ve
E.2016/3014, K.2016/3547 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Bir dava görülmekte iken, tarafları,
konusu ve sebebi aynı olan ikinci bir davanın esasının, derdestlik nedeniyle
incelenemeyeceği usul hukukunun genel ilkelerindendir.
İdari davaların konusunu genellikle
idari işlemler oluşturmaktadır. Bu bağlamda derdestlikten söz edilebilmesi için
davanın taraflarının, sebebinin ve konusunun aynı olması gerektiğinden, iptal
isteklerinin aynı işleme yöneltilmiş olması zorunludur.
..."
26. Danıştay Beşinci Dairesinin 26/2/2020 tarihli ve
E.2016/58751, K.20201644 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Tarafları ve konusu aynı olan bir
davanın, daha önce aynı veya başka bir mahkemede açıldığının ve görülmekte
olduğunun saptanması halinde, usul hukukunun temel kavramlarından biri olan
derdestlik müessesesinin ifade ettiği ''ilk davanın aynısı olan diğer davaların
açılmasında davacının hukuki yararı bulunmadığı'' olgusundan hareketle, sonraki
davaların derdestlik nedeniyle incelenmeksizin reddine karar verilmesi
gerekmektedir.
Derdestlik durumunun ortaya çıkması
için; aynı davanın birden fazla açılmış olması ve birinci davanın görülmekte
olması şartları birlikte gerçekleşmelidir. Davaların aynı dava olarak kabul
edilebilmesi de; davaların taraflarının, konularının, dava konusu işlemlerin
aynı olmasına bağlıdır.
..."
27. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 5/4/2017 tarihli
ve E.2015/3423, K.2017/1559 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun
dava şartlarını düzenleyen 114. maddesinin 1. fıkrasının (ı) bendinde; "Aynı
davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması", aynı fıkranın
(i) bendinde ise "Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış
olması" hükmüne yer verilmek suretiyle "derdestlik" ve
"kesin hüküm" dava açma şartları arasında sayılmış olup; Kanunun 115.
maddesinde, mahkemenin dava şartı noksanlığını tespit etmesi halinde davayı
usulden reddedeceği kurala bağlanmış; 303. maddesinin 1.fıkrasında ise
"Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada
maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının,
dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep
sonucunun aynı olması gerekir" hükmüne yer verilmiştir.
Uyuşmazlıkta, davacı tarafından, hizmet
sözleşmesinin feshedildiği iddiasıyla işe iade istemiyle Ankara 8. İş
Mahkemesinde açılan diğer bir davada, Mahkemenin 27/12/2012 günlü, E:2012/24,
K:2012/1136 sayılı kararıyla davanın reddine karar verildiği; anılan kararın
Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 15/04/2013 günlü, E:2013/6368, K:2013/6661 sayılı
kararıyla onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, tarafları, konusu ve sebebi
aynı olan ve aynı hukuki çekişmeyi içeren işbu dava hakkında daha önce verilmiş
bulunan kesin hüküm nedeniyle, davanın esasının incelenmesine hukuken olanak
bulunmadığı gerekçesiyle, incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerekirken,
Mahkemece bu husus araştırılmaksızın davanın görev yönünden reddi yolunda
verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.
..."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
28. Mahkemenin 8/6/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
29. Başvurucu; askerî yargının Mahkemenin görevsizlik
kararından sonra 6771 sayılı Kanun'la Anayasa'da yapılan değişiklik ile
kaldırıldığını, bunun üzerine açılan ikinci davada Mahkemenin uyuşmazlığı
çözmekle görevli olmasına ve hukuken var olmayan AYİM'de dava açılması imkânsız
olmasına rağmen davayı incelemeksizin reddettiğini belirtmiştir. Başvurucu,
Mahkemenin birinci ret kararına karşılık AYİM'e başvurduğunu, AYİM
görevlilerinin Anayasa değişikliğinin 27/4/2017 tarihinde yürürlüğe girdiğini
ve bu nedenle dava dilekçesini kabul etmeyeceklerini belirttiğini ifade
etmiştir. Başvurucu istinaf başvurusunun kesin olmak üzere incelenmeksizin reddedilmesi
neticesinde iç hukukta başka bir olağan kanun yolu bulunmadığını belirterek
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun şikâyetlerinin Anayasanın 36. maddesinde güvence altına
alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünden
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
31. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti"
kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Hakkın
Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı
33. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında,
herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve
savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim
hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün
bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin
taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin
6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini
belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B.
No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34)
34. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı
değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 52).
35. Somut olaydaki tam yargı davasının görevsizlik kararı
verilen ve henüz yargı süreci tamamlanmadığı ifade edilen dava ile
taraflarının, konusunun ve sebebinin aynı olması sebebiyle incelenmeksizin
reddedilmesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalede
bulunulduğu görülmüştür.
b. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
36. Adil yargılanma hakkının görünümlerinden biri olan
mahkemeye erişim hakkı, mutlak bir hak olmayıp hakkın sınırlandırılması
mümkündür. Ancak mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulurken Anayasa'nın
temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri
düzenleyen 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir.
37. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
38. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler,
demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın
Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu nedenle öncelikle başvurucunun mahkemeye erişim
hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığının
incelenmesi gerekir.
39. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin
ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî
müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin
en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246,
6/2/2014, § 60).
40. Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî
manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Şeklî manada kanun, Türkiye Büyük
Millet Meclisi (TBMM) tarafından Anayasa'da belirtilen usule uygun olarak kanun
adı altında çıkarılan düzenleyici yasama işlemidir. Hak ve özgürlüklere
müdahale edilmesi ancak yasama organınca kanun adı altında çıkarılan
düzenleyici işlemlerde müdahaleye imkân tanıyan bir hükmün bulunması şartına
bağlıdır. TBMM tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün
bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali
Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).
41. Kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının
da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik
taşıması gerekir. Bir diğer ifadeyle kanunun kalitesi de kanunilik koşulunun
sağlanıp sağlanmadığının tespitinde önem arz etmektedir (Necmiye Çiftçi ve
diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı
olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir
kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK],
B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44). Kanunilik unsuru yönünden değerlendirme
yapılırken derece mahkemelerince müdahaleye imkân tanıyan kanun hükümlerinin
yorumu ve bu hükümlerin olaya uygulanması bariz takdir hatası ya da açık bir
keyfîlik içermediği sürece bu alanda bir inceleme yapılması bireysel başvurunun
amacıyla bağdaşmaz. Ancak derece mahkemelerinin müdahaleye imkân tanıyan kanun
hükmünü açık bir biçimde hatalı yorumladıkları ve uyguladıklarının tespiti
hâlinde müdahalenin kanunilik temelinden yoksun olduğu sonucuna ulaşılabilir (Ramazan
Atay, B. No: 2017/26048, 29/1/2020, § 29).
42. Somut olayda başvurucunun tazminat talebiyle açmış
olduğu tam yargı davasının yargı süreci tamamlanmamış dava ile taraflarının,
konusunun ve sebebinin aynı olduğu, başka bir deyişle davanın derdest
olduğu gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar verilmiştir.
Mahkemenin 2577 sayılı Kanun'un 14. maddesi kapsamında yapılan inceleme
sonucunda söz konusu karara vardığı görülmektedir. Anılan maddede derdestlik
durumunun ilk inceleme şartı olarak sayılmadığı tespit edilmiştir. Danıştay
içtihatlarında derdestlik durumunun usul hukukunun temel kavramlarından olduğu
belirtilmiş, 6100 sayılı Kanun'un 114. maddesine atıfla dava şartı olduğu ifade
edilmiştir. Bu durumda derdestlik durumunun varlığının saptanabilmesi için
tarafları ve konusu aynı olan bir davanın daha önce aynı veya başka bir
mahkemede açıldığının ve görülmekte olduğunun tespit edilmesi gerekmektedir.
43. Anayasa'nın 6771 sayılı Kanun'un 17. maddesiyle
eklenen geçici 21. maddesinin ilgili kısmında "E) Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve
askerî mahkemeler kaldırılmıştır. Kaldırılan askerî yargı mercilerinde
görülmekte olan dosyalardan; kanun yolu incelemesi aşamasında olanlar ilgisine
göre Yargıtay veya Danıştaya, diğer dosyalar ise ilgisine göre görevli ve
yetkili adli veya idari yargı mercilerine dört ay içinde gönderilir." denilmektedir.
44. Başvurucunun açtığı ilk davada Mahkeme AYİM'in
görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Başvurucu,
görevsizlik kararı üzerine AYİM'e müracaat etmişse de, dilekçesi Anayasa
değişikliği üzerine 27/4/2017 tarihinden itibaren askerî yargının kaldırılmış
olduğu gerekçesiyle kabul edilmemiştir. Dava dilekçesinin kabul edilmemesi üzerine
başvurucu, görevsizlik kararını belirten Mahkemenin ilk kararının kendisine
tebliğ edildiği tarihten itibaren 21. günde söz konusu durumu belirterek
Mahkemede yeniden dava açmıştır.
45. Mahkeme, açılan yeni davada incelenmeksizin ret
kararı vermiş; derdestlik nedeniyle görevsizlik kararıyla sonuçlanan davanın
askerî yargıya intikal etmesi gerektiğini, yapılacak yasal düzenleme sonrasında
dosyanın askerî yargı tarafından yeniden idari yargıya gönderilmesi durumunda
söz konusu yargılamanın yine aynı dosya üzerinden devam edebileceğini
belirtmiştir. Mahkeme başka bir deyişle ilk davanın derdest olduğunu ifade
etmiştir.
46. Başvurucunun Anayasa değişikliğinden sonra askerî
yargının kaldırılmış olması sebebiyle açmış olduğu ikinci davada Mahkemenin ret
kararının gerekçesinde AYİM tarafından görevsizlik kararı verilmesi durumunda
davanın idari yargıya intikal edeceğinden bahsedilmiş ise de bu aşamada askerî
yargıda görülmekte olan bir dava bulunmadığı gibi yasal düzenleme sonrasında
dava dosyasının yeniden idari yargıya gönderilmesine karar verecek bir
mahkemenin de (AYİM) görev yapmadığı açıktır. Bu durumda incelenmeksizin ret
kararına konu olacak derdest bir davanın olmadığı anlaşılmaktadır. Sonuç olarak
Mahkemenin derdestlik nedeniyle davayı incelenmeksizin reddetmesinin kanuni
dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır (benzer yöndeki karar için bkz. Muhammet
Kalip, B. No: 2017/34863, 13/10/2020).
47. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
48. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir
veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
49. Başvurucu yeniden yargılama ile 15.000 TL manevi ve
18.600 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur.
50. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B.
No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi
diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine
getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına
geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret
etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
51. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın
ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
52. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme,
usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan
kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya
özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi
tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde
usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili
mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir
takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı
mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden
ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet
Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
53. İncelenen başvuruda İdare Mahkemesi tarafından
yapılan yargılama nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
54. Bu durumda mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine karar
verilmesi gerekir.
55. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat
talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
56. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL
harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama
giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesine(20/10/2017 tarihli ve E.2017/608,
K.2017/1177 sayılı kararına ait dava dosyası ile ilgilidir.) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 8/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.