logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Turgay Gökkoyun [1.B.], B. No: 2018/11320, 18/6/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

TURGAY GÖKKOYUN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/11320)

 

Karar Tarihi: 18/6/2020

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Burhan ÜSTÜN

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Engin GÜNDÜZ

Başvurucu

:

Turgay GÖKKOYUN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; psikolojik tacizden kaynaklanan zararların giderilmemesi nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular 30/4/2018 ve 15/5/2018 tarihlerinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. 2018/12825 numaralı başvuru dosyasının kişi ve konu yönlerinden hukuki irtibat nedeniyle 2018/11320 numaralı başvuru dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Emniyet amiri rütbesinde olan başvurucu, Ankara'dan Şırnak'a atanmış ve 25/7/2013 tarihinde Emniyet İstihbarat Şube Müdürlüğünde göreve başlamıştır.

8. Başvurucu Emniyet Genel Müdürlüğünün 22/2/2014 tarihli işlemi ile istihbarat branşından çıkarılarak genel hizmet kadrosuna aktarılmış, Şırnak Emniyet Müdürlüğünün 26/2/2014 tarihli işlemi ile de İş Sağlığı ve Güvenliği Büro amiri olarak atanmıştır. Anılan işlemlerin iptali istemiyle açtığı davada Mardin İdare Mahkemesince 18/7/2014 tarihinde yürütmenin durdurulmasına karar verilmiş, idarece karara yapılan itiraz reddedilmiştir. Bunun üzerine başvurucu 11/9/2014 tarihinde önceki görev yeri olan İstihbarat Şube Müdürlüğüne atanmıştır. İdare Mahkemesince 31/10/2014 tarihinde işlemlerin iptaline karar verilmiş ise de bu karar Danıştay Onaltıncı Dairenin 13/5/2015 tarihli kararıyla usul yönünden bozulmuştur. İdare Mahkemesince 16/11/2016 tarihinde bozma kararına uyularak dilekçenin reddine karar verilmiş, başvurucu yenilediği dilekçe ile Emniyet Genel Müdürlüğünün 22/2/2014 tarihli işleminin iptalini talep etmiştir. Dava, İdare Mahkemesinin 18/10/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Karar gerekçesinde; istihbarat birimi ve branşının özelliği dikkate alındığında, istihbarat hizmeti gibi devlet güvenliğini ilgilendiren önemli bir pozisyonda hangi personeli istihdam edeceği konusunda davalı idarenin geniş bir takdir yetkisinin bulunduğu, işlemin hizmet dışı nedenler esas alınarak ya da takdir yetkisi kötüye kullanılarak tesis edildiği noktasında dava dosyasında da bilgi ve belge bulunmadığı dikkate alındığında dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir. İstinaf başvurusunun reddi üzerine karar kesinleşmiştir.

9. Başvurucu bu arada Şırnak Emniyet Müdürlüğünün 16/1/2015 tarihli işlemi ile personel ihtiyacı nedeniyle geçici olarak Koruma Şube Müdürlüğünde görevlendirilmiştir. Başvurucunun anılan işleme karşı açtığı davada Mardin İdare Mahkemesinin 12/5/2015 tarihli kararıyla yürütmenin durdurulmasına karar verilmiş, bu karar yapılan itiraz üzerine Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesinin 29/7/2015 tarihli kararıyla kaldırılarak yürütmenin durdurulması istemi reddedilmiştir. İdare Mahkemesi 7/10/2015 tarihinde yaptığı toplantıda başvurucunun görevlendirildiği birimde belli bir süreyle hizmetine ihtiyaç duyulduğu ve görevlendirilmesinin hukuken geçerli haklı nedenlerle yapıldığına dair bilgi ve belgenin sunulmadığı, istihbarat birimindeki görevinde başarısızlığına ilişkin somut belirlemede bulunulmadığı, işlemin hukuki dayanağının ortaya konulamadığı, geçici görevlendirmenin süre öngörülmeksizin ucu açık olarak tesis edildiği gerekçeleriyle işlemin iptaline karar vermiştir.

10. Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi itiraz üzerine incelediği dosyada 8/3/2016 tarihli kararıyla iptal kararını bozarak davanın reddine karar vermiştir. Karar gerekçesinde, idarenin kamu hizmetinin gerekleri doğrultusunda personelin görev yerini geçici veya sürekli olarak değiştirme konusunda kanunen sahip olduğu takdir yetkisini emniyet hizmetlerinin önem ve özelliğine uygun olarak kullandığı, takdir yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri dışında subjektif (öznel) nedenlerle kullandığına dair herhangi bir bilgi ve belgenin de bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun görev yerinin geçici olarak değiştirilmesine yönelik işlemde kamu yararına ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir. Başvurucunun düzeltme isteminin reddedilmesi sonucunda karar kesinleşmiştir.

11. Başvurucu, atamasının başka bir şehre yapılması nedeniyle Şırnak'daki görevinden 31/8/2015 tarihinde ayrılmıştır.

A. 2018/12825 Numaralı Başvuruya İlişkin Yargı Süreci

12. Başvurucu; idarece tesis edilen işlemler ve gösterilen tutum nedeniyle psikolojik tacize maruz kaldığı iddiasıyla 6/5/2015 tarihinde Şırnak Valiliğine (Valilik) karşı Mardin 1. İdare Mahkemesinde tam yargı davası açmış, Mahkemece 18/8/2015 tarihinde dava dilekçesinin merciine tevdiine karar verilmiştir. İdarece başvuruya yanıt verilmemesi üzerine başvurucu 20/11/2015 tarihinde 20.000 TL tutarında tam yargı davası açmıştır. Dava dilekçesinde; yargı kararı üzerine tekrar atandığı İstihbarat Şubesinde tarafına aktif bir görev verilmediğini, kısa süre sonra ihtiyaç bulunmadığı hâlde Koruma Şubesinde görevlendirildiğini, burada rütbe ve kıdemine uygun bir görev verilmediği gibi çalışma odası ve bilgisayar da tahsis edilmediğini, mesai saatlerinde misafir sandalyesinde oturtularak kendilerinden kıdemli olduğu personel nezdinde itibarsızlaştırıldığını, yargılamanın lehine sonuçlanması nedeniyle cezalandırıldığını, idarece ötekileştirme ve yalnızlaştırma amacıyla hareket edildiğini belirtmiştir.

13. Mahkeme 28/4/2017 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararda; başvurucu hakkında tesis edilen atama işlemine karşı açılan davalarda verilen iptal kararlarının bozularak birinin retle sonuçlandığı, bu işlemlerin kasten ve herhangi bir sebep olmadan tesis edildiklerine yönelik herhangi bir kanıtın bulunmadığı, işlemlerin yargısal denetime açık olduğu, yargı kararlarının gereğinin idarece yerine getirildiği, yargı kararlarını etkisiz kılacak görevlendirme işlemleri yapılması halinde bunların denetiminin de yine yargı yolu ile sağlanabileceği, atama ve görevlendirme işlemlerinin mobbing olarak değerlendirilemeyeceği belirtilmiştir. İstinaf başvurusunun reddi üzerine karar kesinleşmiştir.

14. Nihai karar 17/4/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

15. Başvurucu 15/5/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. 2018/11320 Numaralı Başvuruya İlişkin Yargı Süreci

16. Başvurucu 6/11/2015 tarihinde Valiliğe başvurarak yargı kararı üzerine atandığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde maruz kaldığı olumsuz idari eylem ve işlemler nedeniyle 100.000 TL manevi tazminat ödenmesini istemiştir. Valilik 25/12/2015 tarihli işlem ile talebi reddetmiştir.

17. Başvurucu 23/2/2016 tarihinde Valiliğe karşı Mardin 1. İdare Mahkemesinde 100.000 TL manevi tazminat istemiyle tam yargı davası açmıştır. Dava dilekçesinde; yargı kararı üzerine tekrar atandığı İstihbarat Şube Müdürlüğünün Şırnak Emniyet Müdürlüğü hizmet binası 2. katında bulunan hizmet yerine alınmadığını, bunun yerine hizmete uygun olmayan başka birimi bulunmayan ve daha önceden lojman olarak kullanılan dairede görevlendirildiğini, rütbesine uygun masa ve sandalye verilmeyip kırık masa ve misafir sandalyesinde görev yapmaya zorlandığını, yine emrine personel, teçhizat ve ekipman verilmediğini, hiyerarşiye aykırı biçimde başkomiser emrinde çalıştırıldığını, görevli olduğu konuda çalışma yapmasının engellendiğini, hizmetin yürütülmesi için kullanılan programlara ve birimlerin giriş kapılarına kendisiyle ilgili tanımlama yapılmadığını, idarenin işlemine karşı dava açarak hakkını araması nedeniyle cezalandırıldığını, idarece ötekileştirme ve yalnızlaştırma amacıyla hareket edildiğini belirtmiştir.

18. Başvurucu iddialarına dayanak olmak üzere 12/9/2014-16/1/2015 tarihleri arasında tek taraflı olarak düzenlediği yirmi altı adet tutanağı dava dilekçesi ekinde sunmuştur. Söz konusu tutanaklarda dilekçesinde belirttiği olayları kendi tespit ve yorumlarıyla birlikte kayıt altına almış, görev yerinin fiziki durumuna ilişkin fotoğraflara yer vermiştir.

19. Mahkeme 7/6/2017 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararda; başvurucunun iddia ettiği eylem ve işlemlerin sistemli şekilde ve kendisini yıldırma amaçlı yapıldığına ilişkin herhangi bir delilin dosyada bulunmadığı, atamasıyla ilgili yargı kararının gereğinin idarece yerine getirildiği, hizmetin yerine getirilmesinin ne şekilde engellendiğinin ortaya konulamadığı, şeref ve haysiyetini rencide edici bir olayın bulunmadığı, manevi tazminat ödenmesi için gerekli koşulların oluşmadığı belirtilmiştir. İstinaf başvurusunun reddine ilişkin nihai karar 3/4/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

20. Başvurucu 30/4/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

21. İlgili hukuk için bkz. Mehmet Bayrakcı, B. No: 2014/8715, 5/4/2018, §§ 22-45; Hüdayi Ercoşkun, B. No: 2013/6235, 10/3/2016, §§ 30-57.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Mahkemenin 18/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

23. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alındığında, kamu görevinden çıkarılmış ve tutuklanmış olması nedenleriyle geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Başvurucunun İddiaları

24. Başvurucu; hakkında yürütülen soruşturma ve tesis edilen atama işlemlerine karşı yargı yoluna başvurması ve yargılamaların lehine sonuçlanması nedeniyle idarenin olumsuz tavır sergilediğini, kendisini ötekileştirme ve itibarsızlaştırma saikiyle hareket ettiğini, sistematik olarak diğer personelden farklı ve onur kırıcı tasarruflara maruz kaldığını belirtmiştir. Mahkemece ispat külfetinin kendisine yüklendiğini, oysa mobbing iddiasının dayanağı olan ve idarenin elinde bulunan kayıt ve belgeleri temin etmesinin mümkün olmadığını, temin etse bile hassas ve gizli olmaları nedeniyle söz konusu belgeleri dosyaya sunmasının suç teşkil edebileceğini ifade etmiştir.

C. Değerlendirme

25. Anayasa'nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:

"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

...

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."

26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuruya konu şikâyetler başvurucunun maddi ve manevi bütünlüğüne yönelik iddialar içerdiğinden ve psikolojik taciz kapsamında kaldığından -Anayasa Mahkemesinin önceki kararları da dikkate alınarak- incelemenin Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında yapılması gerektiği değerlendirilmiştir (Hüdayi Ercoşkun, §§ 59-60; Sümeyye Örnek, B. No: 2014/11091, 7/6/2017, § 16; Mehmet Bayrakcı, § 50).

27. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmekte olup söz konusu düzenleme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 8. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan fiziksel ve zihinsel bütünlüğün korunması hakkına karşılık gelmektedir (Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 30).

28. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında, Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının koruduğu temel haklara, bir eylemin Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık düzeyine ulaşmış olması gerektiğine ve söz konusu ağırlık düzeyi belirlenirken gözönüne alınması gereken durumlara ilişkin olarak ilkeler tespit edilmiştir (Şehnaz Ayhan, B. No: 2013/6229, 15/4/2014, §§ 21-26; Işıl Yaykır, B. No: 2013/2284, 15/4/2014, §§ 31-36; Emel Leloğlu, B. No: 2013/3512, 17/7/2014, §§ 26-31; Hüdayi Ercoşkun, §§ 84-88; Hacer Kahraman, B. No: 2013/7935, 20/4/2016, §§ 51-56). Belirtilen tespitler ışığında somut olaya konu olan muamelelerin uygulanış şekli ve yöntemi ile özellikle meydana getirdiği fiziksel ve ruhsal etkiler açısından başvurunun Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında değerlendirilmesi için gerekli olan asgari eşiği aştığı söylenemez. Bu nedenle başvurucunun şikâyetlerinin Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.

1. Genel İlkeler

29. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında; çalışan bireylerin maddi ve manevi varlıklarının korunması bağlamında devletin Anayasa'nın 17. maddesinin yanı sıra 5., 12., 49. ve 56. maddeleri çerçevesinde üstlenmesi gereken negatif ve pozitif yükümlülüklerinin kapsamına, başta 3/5/1996 tarihli Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı ile Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) bünyesinde imzalanan sözleşmeler olmak üzere uluslararası sözleşmelere taraf olan devletlerin taahhütlerine ve bu doğrultuda hayata geçirilen düzenlemelere ilişkin açıklayıcı değerlendirmelere ve genel ilkelere yer verilmiştir (Mehmet Bayrakcı, §§ 61-72).

30. Söz konusu değerlendirmelerde Anayasa Mahkemesi, her somut olayın kendi bütünlüğü içinde değerlendirilmesi koşuluyla bireylerin çalışma ortamlarında maruz kaldıklarını ileri sürdükleri eylem, işlem ya da ihmallerin psikolojik taciz derecesine ulaşması için birtakım unsurların aranması gerektiğini vurgulamıştır. Bu bağlamda, ILO ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca hazırlanan yayın ve raporlar da dikkate alındığında, muamelelerin psikolojik taciz olarak vasıflandırılabilmesi için;

i. İşyeri ile ilgili olarak işyerindeki yöneticiler ve/veya diğer çalışanlar tarafından gerçekleştirilmesi ya da bu tür müdahalelere göz yumulması,

ii. Süreklilik arz edecek şekilde tekrarlanması, keyfîlik içermesi, sistemli ve kasıtlı olması, yıldırma ve dışlama amacı taşıması,

iii. Mağdurun kişiliğinde, mesleki durumunda veya sağlığında zarar ortaya çıkaran ya da ciddi bir zarar tehlikesi içeren nitelikte olması gerekir.

31. Muamelelerin neden olduğu sonuçların boyutu; mağdurun konumuna, muamelelerin süresine, sıklığına, kim ya da kimler tarafından gerçekleştirildiğine, mağdurun cinsiyetine, yaşına ve sağlık durumuna kadar birçok faktöre göre değişebilmektedir (Aynur Özdemir ve diğerleri, B. No: 2013/2453, 24/3/2016, § 79; Hacer Kahraman, § 69).

32. Yine bu değerlendirmelere göre çalışanların yaşamlarına etkisi bakımından çekilmez bir ağırlık ve yoğunluk derecesine ulaşarak onların manevi bütünlüklerini tehdit eden ve psikolojik taciz olarak nitelendirilen eylem, işlem ya da ihmaller konusunda Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası kapsamında devletin üstlenmesi gereken pozitif yükümlülükler temel olarak şöyle sıralanabilir:

i. Çalışanlara yönelen psikolojik taciz mahiyetindeki davranışların oluşmaması için önlemler alınması,

ii. Şikâyetleri etkili şekilde inceleyecek denetim mekanizmalarının oluşturulması,

iii. Pozitif ayrıcalıklar sunulması gereken çalışanların önündeki güçlüklerin kaldırılması ve kolaylaştırıcı imkânlardan yararlandırılmasının sağlanması,

iv. Yıldırıcı ve kasıtlı tutumlara maruz kalanların uğradıkları maddi ve manevi zararlarının giderilmesi ya da ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin yasal altyapının oluşturulması ve suç teşkil eden durumlarda sorumluların yasal çerçevede cezalandırılmalarının sağlanması,

v. Oluşan zararların tazmin edilmesi amacıyla açılan davalarda mağdurların haklarını adil şartlarda savunabileceği usule ilişkin etkili güvencelerden yararlandırılması ve yargılamalar sonucunda temel hakların içerdiği güvenceleri koruyacak şekilde mahkemelerce ulaşılan sonuçların ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması.

33. Son olarak Anayasa Mahkemesince yapılan değerlendirmelerde, daha önceki kararlarda sıklıkla vurgulandığı üzere mevzuatın yorumlanmasıyla ilgili sorunları çözmenin öncelikle derece mahkemelerinin yetki ve sorumluluk alanında olduğu hatırlatılmıştır. Sistemli ve kasıtlı olarak haksız şekilde gerçekleştirildiği iddia edilen eylem, işlem ve ihmallerin psikolojik taciz olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceğine yönelik olarak yapılacak incelemede, olayın tüm tarafları ile doğrudan temas hâlinde bulunan derece mahkemelerinin olayın koşullarını değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda bulunduğu tartışmasızdır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin rolü bu kuralların yorumunun Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır (Aynur Özdemir ve diğerleri, § 81; Hacer Kahraman, § 70).

2. İlkelerin Olaya Uygulanması

34. Başvurucu, kendisini yargı kararı nedeniyle istihbarat birimindeki eski görevine atamak zorunda kalan idarenin bu durumdan rahatsızlık duyduğunu ve kendisine karşı psikolojik taciz teşkil eden tasarruflarda bulunduğunu ileri sürmekte, söz konusu tasarrufları ise hukuka aykırı biçimde görevlendirme yapılması, rütbesine uygun aktif bir görev verilmemesi ve uygun çalışma ortamı sağlanmaması şeklinde ifade etmektedir.

35. Başvurucunun istihbarat branşından çıkarılmasına bağlı olarak istihbarat dışında bir birime atanması işlemine karşı açtığı davada işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiş, idarece yargı kararının gereği yerine getirilerek başvurucu tekrar önceki görevine atanmıştır.

36. Başvurucu daha sonra Koruma Şube Müdürlüğü emrinde görevlendirilmiştir. İdare görevlendirmenin sebebini, hizmete ilişkin koşullardaki değişiklik nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca dayandırmış, kamu görevinin etkili ve verimli şekilde yürütülmesini amaçladığını belirtmiştir. Başvurucunun görevlendirme işlemine karşı açtığı dava, idarece tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun maruz kaldığı işlemin idarenin takdir yetkisini aştığı, keyfî ve kasıtlı olduğu ortaya konulamamıştır.

37. Öte yandan başvurucu; rütbesine uygun aktif görev, personel ve ekipmanın tarafına verilmediğini, görev yerinin çalışmaya elverişli olmadığını ileri sürmüş, buna karşılık idarenin belirtilen hususlarda sahip olduğu takdir yetkisini, kurumun olanaklarını ve hizmetin gereklerini gözardı ederek kendisine psikolojik taciz uygulamak maksadıyla kötüye kullandığını varsayımdan uzak ve objektif biçimde temellendirememiştir. Başvurucu şikâyetçi olduğu konular hakkında amir ve üstlerine müracaat edip etmediği, şayet başvuruda bulunmuş ise başvurusu hakkında ne gibi işlemler yapıldığı, maruz kaldığı eylem ve işlemlerin kendisi üzerinde hangi olumsuzluklara yol açtığı hususlarında soyut beyanı dışında ikna edici ve kabul edilebilir açıklamalarda bulunmamıştır.

38. Tüm bu hususlar bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde başvurucunun, hakkındaki idari işlemlere karşı yargı yoluna başvurmuş olması nedeniyle süreklilik arz eden, yıldırma ve dışlama amacına yönelik sistematik uygulamalara maruz kaldığı, bundan dolayı kişiliğinde ve mesleki durumunda birtakım zararların oluştuğu yönündeki iddialarının temellendirilemediği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda tam yargı davasını reddeden İdare Mahkemesinin gerekçeli kararında, müdahalelerin başvurucunun maddi ve manevi varlığı üzerindeki etkilerinin tartışıldığı ve derece mahkemelerinin gerekçelerinin bu yönde ilgili ve yeterli şekilde olduğu kanaatine varılmıştır.

39. Açıklanan gerekçelerle bir ihlalin bulunmadığı açık olan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 18/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Turgay Gökkoyun [1.B.], B. No: 2018/11320, 18/6/2020, § …)
   
Başvuru Adı TURGAY GÖKKOYUN
Başvuru No 2018/11320
Başvuru Tarihi 30/4/2018
Karar Tarihi 18/6/2020
Birleşen Başvurular 2018/12825

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, psikolojik tacizden kaynaklanan zararların giderilmemesi nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı Mobbing Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5378 Engelliler Hakkında Kanun 4/A
14
657 Devlet Memurları Kanunu 13
10
5345 Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun 24
6331 İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 2
4
6098 Türk Borçlar Kanunu 417
4721 Türk Medeni Kanunu 24
2547 Yükseköğretim Kanunu 33
3
Yönetmelik 7/9/2005 Vergi Dairesi Başkanlıklarının Kuruluş ve Görev Yönetmeliği 6
20
24
13/4/2005 Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik 10
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi