TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İ.F. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/1168)
|
|
Karar Tarihi: 15/3/2022
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
İ.F.
|
Vekili
|
:
|
Av. Vedat ÖZKAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; gözaltı tedbiri dolayısıyla ödenen tazminatın
yetersiz olması nedeniyle adil yargılanma ile kişi hürriyeti ve güvenliği
haklarının, vekâlet ücretinin yapılan düzenlemeyle azaltılması nedeniyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 26/12/2017 tarihinde yapılmıştır. Komisyon,
başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne, başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, hakkında yürütülen bir soruşturma
kapsamında 6/3/2012 tarihinde gözaltına alınmış, 7/3/2012 tarihinde serbest
bırakılmıştır. Yapılan yargılama sonunda başvurucunun üzerine atılı suçlardan
beraatine karar verilmiş, beraat kararı 14/4/2017 tarihinde kesinleşmiştir.
6. Beraat kararının kesinleşmesi üzerine başvurucu haksız
gözaltı kararı nedeniyle 3.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminatın ödenmesi
talebiyle dava açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde gözaltının haksız olmasını
beraat etmiş olmasına dayandırmıştır. Başvurucu dilekçesinde gözaltının hukuka
aykırı olup olmadığına ilişkin bir açıklamada bulunmamıştır.
7. Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi 17/10/2017 tarihli
kararıyla başvurucuya 20,47 TL maddi, 150 TL manevi tazminat ile 770 TL vekâlet
ücretinin ödenmesine karar vermiştir.
8. Başvurucu, hükmedilen tazminatların ve vekâlet
ücretinin düşük olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
9. Bölge Adliye Mahkemesi 22/11/2017 tarihinde hükmedilen
vekâlet ücreti tutarını 845 TL olarak düzelterek istinaf başvurusunun esastan
reddine kesin olarak karar vermiştir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
10. İlgili hukuk için bkz. Safkan Aydoğdu, B. No:
2014/7498, 5/4/2017, §§ 19-32; A.A. [GK], B.No: 2017/34502, 21/10/2021,
§§ 22-46.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
11. Anayasa Mahkemesinin 15/3/2022 tarihinde yapmış
olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi
Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
12. Başvurucu, haksız gözaltı nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, isminin kamuya
açık belgelerde gizlenmesi talebinde bulunmuştur.
13. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesiyle bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü ve dokuzuncu
fıkraları kapsamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden incelenmesi
gerekir.
14. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi
23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan
bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında
anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde
yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.S., B. No: 2012/832,
12/2/2013, § 14).
15. Somut olayda başvurucu 6/3/2012 tarihinde gözaltına
alınmış ve 7/3/2012 tarihinde serbest bırakılmıştır. Bu itibarla başvurucunun
gözaltı suretiyle hürriyetinden yoksun bırakılmasının Anayasa'nın 19.
maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında hukuki olmadığına ilişkin iddiası, Anayasa
Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi kapsamında değildir.
16. Bu durumda Anayasa Mahkemesi zaman bakımından
yetkisizlik nedeniyle başvurucunun hürriyetinden yoksun bırakılmasının
Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında hukuka uygun olup
olmadığını inceleyememektedir. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin
dışında olması nedeniyle hukukiliğini inceleyemediği bir hürriyetten yoksun
bırakılma hâli dolayısıyla başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu
fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlal edildiği iddiasını
incelemesi de mümkün değildir. Sonuç olarak anılan şikâyet bakımından da zaman
bakımından yetkisizlik söz konusudur (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aziz
Yıldırım (4), B. No: 2014/4476, 16/4/2015, § 34; Safkan Aydoğdu,
§ 46).
17. Zira bireysel başvuruya konu müdahaleyi telafi etmeyi
amaçlayan hukuk yollarının Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin
başladığı tarihten sonra olumsuz biçimde sonuçlanması, müdahaleyi her zaman
Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi içine sokmaz. Bu bağlamda
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde
öngörülen tazminat yolunun Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurularda zaman
bakımından yetkisinin başladığı tarihten sonra tüketilmiş olmasının bir önemi
bulunmamaktadır (Safkan Aydoğdu, § 46).
18. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine yönelik iddiasının zaman bakımından
yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
19. Başvurucu, gözaltı nedeniyle hükmedilen tazminatların
yetersiz olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesiyle bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Anayasa Mahkemesi A.A.
kararında 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e)
bendi uyarınca açılan davalarda hükmedilen tazminatın yetersiz olduğu yönündeki
iddiaların adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiğini
belirtmiştir (A.A., § 87). Başvurucu dava dilekçesinde gözaltının haksız
olduğu iddiasını beraat etmiş olmasına dayandırmıştır. Başvurucu dava
dilekçesinde gözaltı tedbirinin hukuki olup olmadığına ilişkin bir açıklamada
bulunmamıştır. Bu nedenle başvurucunun 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (e) bendi kapsamında bir tazminat davası açtığı sonucuna
varılmıştır. Bu itibarla başvurucunun bu kısımdaki şikâyetlerinin adil
yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
21. Temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden ve
bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren durumlar dışında kanun yolunda
gözetilmesi gereken hususlara dair şikâyetler bireysel başvurunun incelemesi
kapsamında değildir (Ş.K., B. No: 2018/753 12/1/2022, § 19).
22. Somut olayda başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal
iddialarının yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti
niteliğinde olduğu ve bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir
durumun da bulunmadığı anlaşılan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
23. Diğer taraftan başvurucu; tazminat davasında adli
kontrol tedbiri konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, kendisine
herhangi bir tazminat ödenmediğini, adli kontrol nedeniyle uğradığı
mağduriyetin karşılanmadığını ileri sürmüş ise de adli kontrol tedbirine tabi
tutulduğuna ilişkin bir belge sunmadığı, tazminat davası sürecinde adli kontrol
tedbiriyle ilgili bir talebinin bulunmadığı anlaşıldığından bu iddianın ayrıca
incelenmesi mümkün görülmemiştir.
C. Mülkiyet
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
24. Başvurucu; koruma tedbirleri nedeniyle açtığı
tazminat davasında ağır cezalık işler için öngörülen miktar üzerinden vekâlet
sözleşmesi yapmasına rağmen yapılan düzenlemeyle sulh ceza hâkimliği için
öngörülen vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mülkiyet, mahkemeye erişim ve
etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Başvurucunun iddiaları mülkiyet hakkı kapsamında
incelenmiştir.
26. Anayasa Mahkemesi M.E. (B. No: 2018/696,
9/5/2019) kararında aynı mahiyetteki şikâyete ilişkin olarak başvurucunun
mevcut bir mülkü veya mülkü edinmeye yönelik meşru bir beklentisi olduğunu
ortaya koyamadığını, dolayısıyla mülkiyet hakkına ilişkin korumadan
yararlandırılmasının mümkün olmadığını belirterek konu bakımından yetkisizlik
kararı vermiştir (M.E., § 36-38). Somut başvuru yönünden anılan kararda
varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
3. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 15/3//2022 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.