TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
M. K. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/12469)
Karar Tarihi: 19/12/2023
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Hasan SARAÇ
Başvurucu
M.K.
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza infaz kurumu disiplin kurulu kararına karşı yapılan itirazda yargı mercileri tarafından esaslı iddiaların karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, bireysel başvurunun yapıldığı tarih itibarıyla Osmaniye 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) tutuklu olarak bulunmaktadır. Aralarında başvurucunun da yer aldığı dört tutuklu hakkında, koğuşlarda bulunan ve mahpusların telefon görüşmesi için kullanması gereken telefon talep formunun yazısız olan arka yüzünü muayene talep dilekçesi olarak kullandıklarından bahisle Ceza İnfaz Kurumu tarafından disiplin soruşturması başlatılmıştır.
3. Disiplin soruşturması sırasında başvurucu sözlü olarak savunmada bulunmuştur. Başvurucu savunmasında, ceza infaz kurumunda taleplerini iletmek istediklerinde kâğıt bulamadıklarını, revire hitaben dilekçe yazarken tasarruf da olacağı düşüncesiyle iyi niyetli bir şekilde söz konusu belgeleri kullandıklarını, bu formların zaten atıl durumda olduğunu beyan etmiştir.
4. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 39. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (j) bendinde yer alan ''idarece verilen eşya ve benzeri şeyleri kötü kullanmak'' fiilini işlediği gerekçesiyle başvurucunun kınama cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.
5. Başvurucu, söz konusu karara karşı 25/12/2017 tarihli dilekçeyle Osmaniye İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde başvurucu, Disiplin Kurulu kararında Kurul üyelerinin bulunmadığını, kantin fişi doldurarak defalarca istemelerine rağmen kantinde uzun bir süre kâğıt satılmadığını ve dilekçe yazmaları için gerekli olan çizgisiz kâğıt taleplerinin karşılanmadığını, atıl olan ve imha etseler kimsenin haberi dahi olmayacağı telefon görüşme talep formlarının boş kısımlarını isteklerini idareye iletmek amacıyla zorunlu olarak kullandıklarını, kaldı ki idarenin de kendilerine tebliğ yaparken arkası yazılı olan bu tür kâğıtları zaman zaman kullanabildiğini, revire çıkmak istediğine dair talebini söz konusu formun arka yüzünü kullanmak suretiyle ilettiği için kendisine ceza verildiğini, elli gün önce doktor tarafından hastaneye sevk edilmesine rağmen hastaneye götürülmediğini, sağlık sorunlarının arttığını belirtmiştir.
6. İnfaz Hâkimliği, Cumhuriyet Başsavcılığının mütalaasını aldıktan sonra1/2/2018 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
''...6008 sayılı yasanın 5. maddesi ile İnfaz Hakimliği Kanunu'nun 6. maddesine eklenen cümleler ve aynı yasanın geçici 1. madde hükmü de dikkate alınarak hükümlünün süresinde yaptığı başvuru üzerine dosyasının yapılan incelemesinde;
Hükümlü/Tutuklu hakkında "idarece verilen eşya ve benzeri şeyleri kötü kullanmak" eylemi sebebiyle hükümlünün/tutuklunun Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu Başkanlığı tarafından "kınama" disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği;
Hükümlünün/tutuklunun savunması, Cumhuriyet Başsavcılığının mütalaası, tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirildiğinde; Hükümlü/Tutuklu hakkında verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu ve kararda bir isabetsizliğin bulunmadığı anlaşıldığından; hükümlünün/tutuklunun, hakkında verilen disiplin cezasına yaptığı itirazın reddine...''
7. Başvurucu, anılan karara karşı Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesine (Ağır Ceza Mahkemesi) itirazda bulunmuştur. Başvurucu 8/2/2018 tarihli itiraz dilekçesinde; İnfaz Hâkimliğinin kararında herhangi bir gerekçe bulunmadığını, ilgili yasal düzenlemeler uyarınca Disiplin Kurulu kararının hükümsüz kalacağını ancak bunun için İnfaz Hâkimliğinin bir hafta içinde karar verme yükümlülüğünü yerine getirmesi gerektiğini, bu süreye kasıtlı olarak riayet edilmeyerek hakkındaki cezanın yasa gereği ortadan kalkmasına engel olunduğunu ve cezaya itiraz etmesi sebebiyle mağdur edildiğini, disiplin cezasını gerektiren bir fiilinin olmadığını belirtmiştir.
8. Ağır Ceza Mahkemesi itirazın reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
'' ...disiplin cezasına itirazın reddine ilişkin mahkemece verilen kararda usûl ve yasaya aykırı bir husus bulunmadığı, herhangi bir isabetsizlik olmadığı, tutuklunun itiraz gerekçesinin yerinde olmadığı...''
9. Başvurucu, nihai hükmü 20/3/2018 tarihinde öğrendikten sonra 18/4/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
11. Başvurucu 10/7/2018 tarihinde Ceza İnfaz Kurumundan tahliye edilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
12. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden
13. Başvurucu; telefon görüşme talebi için verilen formu kantinde kâğıt bulunmaması ve istemelerine rağmen temin edilmemesi nedeniyle revire çıkmak amacıyla dilekçe yazmak için zorunlu olarak kullandığını, bu sebeple tarafına haksız olarak verilen cezanın kaldırılması için yaptığı itirazların gerekçesiz olarak reddedildiğini, mahkemelerin yasal süre geçtikten sonra karar verdiğini belirterek kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
14. Bakanlık görüşünde, Anayasa Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin çeşitli kararları hatırlatılmış ve bu kararlara göre somut olayın kendine özgü şartları gözönüne alınarak değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiştir.
15. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, disiplin cezasına karşı yaptığı itirazlara ilişkin olarak verilen kararlarda esaslı iddialarının karşılanmamasına yöneliktir. Bu nedenle başvuru, gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.
16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
17. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Bu hak, tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddiaların kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve demokratik bir toplumda kendileriyle ilgili verilen yargı kararlarının sebeplerini öğrenmelerinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31-34). Kararların gerekçeli olması, davanın taraflarının mahkeme kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven duymalarını sağladığı gibi tarafların kanun yoluna etkili başvuru yapmalarını mümkün hâle getiren en önemli faktörlerdendir. Gerekçesi bilinmeyen bir karara karşı gidilecek kanun yolunun etkin kullanılması mümkün olmayacağı gibi bahsedilen kanun yolunda yapılacak incelemenin de etkin olması beklenemez (Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, § 34).
18. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı olarak yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği, davanın niteliğine ve şartlarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce ilgili ve yeterli bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Sencer Başat ve diğerleri, § 35).
19. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usule ya da esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline yol açar (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
20. Somut olayda başvurucu, hakkındaki cezanın kaldırılması için İnfaz Hâkimliğine yaptığı başvuruda söz konusu cezanın hangi sebeplerle hukuka aykırı olduğuna dair gerekçelerini belirtmiş; bu kapsamda disiplin cezası kararının usul ve esas yönünden hukuka aykırılığına yönelik birtakım iddialar ileri sürmüştür (bkz. § 5). İnfaz Hâkimliği ise kararında cezanın usul ve yasaya uygun olduğunu belirtmekle yetinmiş, buna karşılık başvurucunun özellikle Disiplin Kurulunun oluşumu ve Kurum tarafından verilen eşyanın kötüye kullanılmasının söz konusu olmadığı hususunda ileri sürdüğü esaslı iddiaları cevapsız bırakmış, bu hususları irdelediğine dair herhangi bir değerlendirmesini ortaya koymamıştır.
21. Kural olarak ilk derece mahkemesi kararında esasa ilişkin hususlarda yeterli gerekçe bulunması hâlinde itiraz merciince bu karara atıf yapılmak suretiyle değerlendirme yapılması makul görülebilir. İlk derece mahkemesi kararında gerekçe bulunmadığı hâllerde ise başvurucular tarafından ileri sürülen esaslı itirazların bu kez itiraz mercii tarafından gerekçeli bir şekilde karşılanması gerekir. Somut olayda başvurucunun temel iddialarının ilk derece mahkemesince kararda tartışılmamasına ve gerekçe oluşturulmamasına rağmen başvurucu tarafından ileri sürülen esaslı iddiaların itiraz merciince de karşılanmadığı görülmüştür.
22. Sonuç olarak başvurucunun iddialarına ilişkin olarak İnfaz Hâkimliğinin herhangi bir gerekçelendirme yapmadığı, itiraz mercii olan Ağır Ceza Mahkemesinin de başvurucunun iddialarını açıklığa kavuşturmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
23. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları Yönünden
24. Başvurucu; hastalanmasına rağmen revire götürülmediğini, adi suçlardan mahkûm olanlarla aynı koğuşlarda barındırıldığını belirterek kötü muamele yasağının, sağlıklı çevrede yaşama hakkının, dilekçe hakkının, eşitlik ilkesinin ve ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
27. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
28. Başvurucunun bu iddialarını ilk kez bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü, bireysel başvuruya konu edilen kararın ise hakkında verilen disiplin cezasıyla ilgili olduğu, başvurucunun yukarıda belirtilen şikâyetleriyle ilgili olarak 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu hükümleri uyarınca İnfaz Hâkimliğine başvurmaksızın doğrudan bireysel başvuruda bulunduğu, böylece bireysel başvuru yolunu usulünce tüketmediği anlaşılmıştır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
30. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 2.000.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
31. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
32. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
C. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
E. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla yeniden yargılama yapılması için Osmaniye İnfaz Hâkimliğine (E.2017/5118, K. 2018/857) GÖNDERİLMESİNE,
F. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/12/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.