TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
METİN ÇAPAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/12551)
|
|
Karar Tarihi: 16/12/2020
|
R.G. Tarih ve Sayı: 23/2/2021-31404
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Mustafa İlhan ÖZTÜRK
|
Başvurucu
|
:
|
Metin ÇAPAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Hasan TEK
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, bir siyasetçiye yönelik eleştirilerden dolayı
verilen adli para cezasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 19/4/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda
bulunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
9. 1973 doğumlu olan başvurucu, Mersin'de ikamet
etmektedir. Müşteki ise başvuruya konu ifadelerin kullanıldığı dönemde
Cumhuriyet Halk Partisinden Mersin Mut belediye başkan adaylığı ile Mersin
milletvekili adaylığı bulunan aktif bir siyasetçidir.
10. Müşteki 9/5/2015 tarihinde Facebook isimli
sosyal paylaşım sitesinde, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in ölüm yıl dönümü
olması nedeniyle şu paylaşımda bulunmuştur:
"7'nci Devlet Başkanı Orgeneral
Kenan Evren: Ebediyete intikal etti.
Hakkında çok sözler edildi Kenan Evren
paşanın. Hatta yargılandı ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme
kararı Yargıtay sürecinden geçmediği için, davanın ortadan kaldırılmasına karar
verilerek, verilen kararın bir anlamı kalmayacak hukuken. Kaldı ki günümüzde
Yargıtay onamasından geçen bir çok dava bile AYM tarafından hukuk ihlali ile
nitelendirilmiş ve yeniden yapılan yargılamalarda beraat kararları çıkmıştır.
Her şey bir kenara, 12 Eylül 1980
öncesini bizatih yaşamış birisi olarak diyorum ki Tarihsel olayları, olayların
gerçekleştiği zaman dilimi itibari ile içinde bulunulan koşul ve şartların
gerçeklerine göre değerlendirmek gerekir.
Aynı zamanda Subaylık yapıp Kararnamemde
de imzası olan 7'nci Cumhurbaşkanımız Kenan Evren'e Yüce Rabbimden Rahmet Diliyorum.
Mekanı Cennet Olsun."
11. Başvurucu ise müştekinin paylaşımı ile ilgili olarak
şu ifadeleri kullanmıştır:
"Bir partili olarak bu açıklamanıza
bir yerlerimle gülerim. Bu ne siyaset bilmezliktir. Bu politikanızla siz
bitmişsiniz ve arkanızdan rahmet okuyan yok."
12. Müşteki, 20/5/2015 tarihinde, başvurucunun hakaret
suçundan cezalandırılması istemiyle hakkında şikâyette bulunmuştur. Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığı 10/9/2015 tarihli iddianame ile başvurucunun hakaret
suçundan cezalandırılmasını talep etmiştir.
13. Yargılamayı yapan Ankara 35. Asliye Ceza Mahkemesi
(Mahkeme) 7/2/2018 tarihinde başvurucunun hakaret suçundan 1.740 TL adli para
cezası ile cezalandırılmasına kesin olarak karar vermiştir. Kararın
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...yapılan yargılamada elde
edilen delillere göre sanık Metin Çapar'ın, Kenan Evren'in ölümü nedeniyle
sosyal paylaşım sitesinde yazdığı mesajın altında yaptığı yorumda katılanı
kastederek 'Bir partili olarak bu açıklamanıza bir yerlerimle gülerim. Bu ne
siyaset bilmezliktir. Bu politikanızla siz bitmişsiniz ve arkanızdan rahmet
okuyan yok...' şeklinde beyanda bulunmak suretiyle internet ortamında katılana
karşı alenen hakaret suçunu işlediği sübuta ermekle, eylemine uyan TCK'nın
125/1-4, 62 maddeleri gereğince cezalandırılmasına, sanığın 17/5/2016 tarihli
ek savunmasında hakkında CMK'nın 231/5 maddesinin uygulanmasına muvafakat
göstermediği anlaşılmakla, sanık hakkında verilen mahkumiyet hükmünün
açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve
aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."
14. Bu karar başvurucuya 9/4/2018 tarihinde tebliğ
edilmiş, başvurucu 19/4/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun
"Hakaret" kenar başlıklı 125. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Bir kimseye onur, şeref ve
saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden
... veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran
kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır...
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli,
yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada
belirtilen cezaya hükmolunur."
B. Uluslararası
Hukuk
16. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Koray Çalışkan,
B. No: 2014/4548, 5/12/2017, §§ 17-23; Kemal Kılıçdaroğlu, B.
No: 2014/1577, 25/10/2017, §§ 29-37.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
17. Mahkemenin 16/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
18. Başvurucu; paylaşımında hakaret içerikli herhangi bir
ifadenin bulunmadığını, müştekinin ikamet ettiği seçim bölgesinde seçmeni
olduğu partiden milletvekili adayı olması nedeniyle yapmış olduğu açıklamayı
eleştirdiğini beyan etmiştir. Başvurucu, siyasetçilerin kendilerine yönelik
eleştirilere karşı daha tahammüllü olması gerektiğini ifade ederek müştekiye
yönelik eleştiri mahiyetindeki paylaşımlarından dolayı cezalandırılmasının
ifade özgürlüğünü ve adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
19. Bakanlık görüşünde; siyasilerin, üst düzey
bürokratlar ile kamuya mal olmuş kişilerin diğer insanlara nazaran ağır
eleştirilere daha fazla katlanmak zorunda oldukları ancak eleştirinin kırıcı,
şok edici ya da rahatsız edici olsa bile hakarete varmasının kabul
edilemeyeceği, ifade özgürlüğü bakımından eleştiri ile hakaret arasındaki ince
çizginin toplumda hâkim olan ortalama düşünüş ve anlayışa göre kişilerin ifade
özgürlüğü ile mağdurun birey olarak onur ve şerefi arasındaki denge de
gözetilmek suretiyle başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediğine
karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
B. Değerlendirme
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
21. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma
hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, düşünce ve kanaatlerini
söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve
yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın
haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması,...
başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla
sınırlanabilir…"
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin
Varlığı
23. Başvurucu hakkında bir siyasetçiye yönelik
paylaşımları nedeniyle adli para cezasına hükmedilmiştir. Söz konusu mahkeme
kararı ile başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale yapılmıştır.
b. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
24. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler,...
yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve
ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar,... demokratik toplum düzeninin...
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
25. Yukarıda anılan müdahalenin Anayasa’nın 13.
maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından
öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve
demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp
sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
26. 5237 sayılı Kanun'un 125. maddesinin kanunla
sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
27. Müdahalenin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına
yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna
varılmıştır.
iii. Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(1) Genel
İlkeler
(a) Demokratik
Toplum Düzeninin Gerekleri Kavramı
28. Anayasa Mahkemesi demokratik toplum düzeninin
gerekleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez
açıklamıştır. Buna göre temel hak ve özgürlükleri sınırlayan tedbir, toplumsal
bir ihtiyacı karşılamalı ve başvurulabilecek en son çare niteliğinde olmalıdır.
Bu koşulları taşımayan bir tedbir, demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygun bir tedbir olarak değerlendirilemez (Bekir Coşkun [GK], B. No:
2014/12151, 4/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343,
4/6/2015, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).
Derece mahkemelerinin böyle bir ihtiyacın bulunup bulunmadığını değerlendirmede
belirli bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Ancak bu takdir payı, Anayasa
Mahkemesinin denetimindedir.
(b) Ölçülülük
29. Öte yandan temel hak ve özgürlüklere yönelik herhangi
bir sınırlamanın -demokratik toplum düzeni için gerekli nitelikte olmakla
birlikte- temel haklara en az müdahaleye olanak veren ölçülü bir sınırlama
niteliğinde olup olmadığının da incelenmesi gerekir (AYM, E.2007/4, K.2007/81,
18/10/2007; Kamuran Reşit Bekir [GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § 63; Bekir
Coşkun, §§ 53, 54; ölçülülük ilkesine ilişkin açıklamalar için
ayrıca bkz. Tansel Çölaşan, §§ 54, 55; Mehmet Ali Aydın, §§
70-72).
(c) İfade
Özgürlüğünün Kapsamı
30. Diğer taraftan Anayasa’nın 26. maddesinin birinci
fıkrası, ifade özgürlüğüne içerik bakımından bir sınırlama getirmemiştir. İfade
özgürlüğü siyasi, sanatsal, akademik veya ticari düşünce ve kanaat açıklamaları
gibi her türlü ifadeyi kapsamına almaktadır (Ergün Poyraz (2) [GK], B.
No: 2013/8503, 27/10/2015, § 37; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009,
15/2/2017, § 40).
(d) Temel Hak
ve Özgürlüklerin Kullanımında Ödev ve Sorumluluklar
31. Demokratik bir toplumda siyasetçileri eleştirme ve
onlar hakkında yorum yapma hakkı tanınmış olmakla birlikte Anayasa'nın 26.
maddesi tamamen sınırsız bir ifade özgürlüğünü garanti etmemiştir. Somut
başvuruyla bağlantılı olarak söylenecek olursa siyasetçilere yönelik
eleştirilerin kişilerin itibarlarına zarar verir boyuta ulaşmaması gerekir. Bu,
kişilerin sahip oldukları temel hak ve hürriyetleri kullanırken sahip oldukları
ödev ve sorumluluklara gönderme yapan "Temel hak ve hürriyetler,
kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da
ihtiva eder." biçimindeki Anayasa'nın 12. maddesinin ikinci
fıkrasından doğan bir zorunluluktur. Anayasa'nın 26. maddenin ikinci fıkrasında
yer alan sınırlamalara uyma yükümlülüğü, ifade özgürlüğünün kullanımına herkes
için geçerli olan bazı görev ve sorumluluklar getirmektedir (örnek
kararlar için bkz. Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567,
25/2/2016, § 89; R.V.Y. A.Ş., B. No: 2013/1429, 14/10/2015, § 35; Fatih
Taş [GK], B. No: 2013/1461, 12/11/2014, § 67; Önder Balıkçı, § 43).
Söz konusu sorumlulukların kapsamı, başvurucunun koşullarına ve ifade özgürlüğünü
kullandığı vasıtalara göre değişir. Anayasa Mahkemesi, bir cezanın demokratik
bir toplumda gerekli olup olmadığını incelerken meselenin bu yönünü
görmezlikten gelmeyecektir.
(e) Bireyin
Şeref ve İtibarının Korunması
32. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre
ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden ve bu bağlamda ifade
özgürlüğünü kullananların uyması gereken görev ve sorumluluklardan biri de
başkalarının şöhret veya haklarının korunmasıdır. Bireyin şeref ve itibarı,
kişisel kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur ve
Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının korumasından faydalanır (İlhan
Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 44) Devlet, bireyin
şeref ve itibarına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin
saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184,
16/7/2014, § 41; Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, §
33; Bekir Coşkun, § 45; Önder Balıkçı, § 44). Bununla beraber
elbette siyasetçilerin de şöhretlerini koruma hakları vardır.
33. Buna ilave olarak Anayasa Mahkemesi; siyasetçilerin,
kamuoyunca tanınan kişilerin ve kamusal yetki kullanan görevlilerin gördükleri
işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda olduklarını ve
bunlara yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğunu her zaman
vurgulamıştır (siyasetçilerle ilgili olarak bkz. Ergün Poyraz (2), § 58;
kamusal yetki kullanan görevlilerle ilgili olarak bkz. Nilgün Halloran,
§ 45; tanınan bir Cumhuriyet başsavcısı ile ilgili olarak bkz. İlhan Cihaner
(2), § 82; tanınan ve siyasete hazırlanan bir kamu görevlisi ile ilgili
olarak bkz. Önder Balıkçı, § 42).
(f) İfade
Özgürlüğü ile Şeref ve İtibarın Korunması Hakkı Arasındaki Adil Denge
34. Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında başvurucunun
müdahale edilen ifade özgürlüğü ile başvurucunun ifadeleri nedeniyle davacının
müdahale edilen şeref ve itibar hakkının korunması arasında adil bir dengenin
gözetilip gözetilmediğini değerlendirmiştir. (Nilgün Halloran, § 27; İlhan
Cihaner (2), § 49). Bu, soyut bir değerlendirme değildir. Çatışan haklar
arasında dengeleme yapılabilmesi için başvurucunun kullandığı ifadelerin
türünün, kamusal tartışmalara katkı sunma kapasitesinin, ifadelere yönelik
kısıtlamaların niteliğinin ve kapsamının, ifadelerin kimin tarafından dile
getirildiğinin, kime yöneldiğinin, tarafların ünlülük derecelerinin, ilgili
kişilerin önceki davranışlarının ve kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan
ifadeler karşısında sahip oldukları hakların ağırlığının değerlendirilmesi
gerekir (Nilgün Halloran, § 44; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir
Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 58-66; İlhan Cihaner (2), §§
66-73). Bunun için başvurucu tarafından söylenen sözlerin yapılan konuşmanın
tamamı ve söylendiği bağlamdan kopartılmaksızın olayın bütünselliği içinde
değerlendirilmesi gerekir (Nilgün Halloran, § 52; Önder Balıkçı, §
45).
35. Söz konusu değerlendirmelerde derece mahkemelerinin
belirli bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Ancak bu takdir payı, Anayasa
Mahkemesinin denetimindedir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, bir kısıtlamanın
ifade özgürlüğü ile bağdaşıp bağdaşmadığı hususuna karar vermede yetki
sahibi olan iç hukuktaki son mercidir (Sinan Baran, B. No: 2015/11494,
11/6/2018, § 37).
36. Anayasa Mahkemesinin görevi, bu denetimi yerine
getirirken derece mahkemelerinin yerini almak değildir fakat söz konusu yargı
mercilerinin takdir yetkilerini kullanarak verdikleri kararların Anayasa'nın
26. maddesi açısından doğruluğunu denetlemektir. Anayasa Mahkemesi, başvuru
konusu olan müdahalenin gözetilen meşru amaçla orantılı olup olmadığını
ve bunu haklı göstermek için ulusal makamlar tarafından ortaya konan
gerekçelerin ilgili ve yeterli görünüp görünmediğini tespit edebilmek
amacıyla söz konusu müdahaleyi davanın bütününe bakarak değerlendirecektir (Sinan
Baran, § 38).
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
37. Başvuru konusu olayda sade bir vatandaş olan
başvurucu, bir siyasetçi olan müştekiye yönelik ifadeleri nedeniyle adli para
cezası ile cezalandırılmıştır. Başvurucu, cezalandırılmasına neden olan
paylaşımında müştekinin Kenan Evren ile ilgili görüşlerini "Bir partili
olarak bu açıklamanıza bir yerlerimle gülerim. Bu ne siyaset bilmezliktir. Bu
politikanızla siz bitmişsiniz ve arkanızdan rahmet okuyan yok."
şeklindeki ifadelerle eleştirmiştir.
38. Müştekinin 12 Eylül1980 tarihinde askerî darbe
yaptığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesince müebbet hapis cezası verilen ancak
temyiz aşamasında ölmesi nedeniyle davası düşürülen Kenan Evren hakkındaki övgü
dolu ifadeleri başvurucu tarafından eleştirilmektedir. Başvurucunun paylaşımı,
seçmeni olduğu partiden milletvekili adayı olan müştekinin görüş ve
düşüncelerinin siyasi olarak hatalı olduğuna ilişkin alaycı ancak hakarete
varmayan ifadeler içermektedir. Kullanılan dil ve üslubun muhatabı açısından
rahatsız edici olduğu düşünülebilir. Ancak Anayasa Mahkemesinin pek çok
kararında benimsediği gibi demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olan
ve toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlarından
birini teşkil eden ifade hürriyeti, sadece kabul gören veya zararsız yahut
kayıtsızlık içeren bilgiler ya da fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok
edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerlidir (Bekir Coşkun, §
52).
39. Üstelik tartışmalı sözleri başvurucu, kamuoyu
tarafından yakından tanınan ve takip edilen, olayların yaşandığı tarihte
milletvekili adayı olan bir siyasetçiye karşı kullanmıştır. Bir siyasetçi olan
müştekinin seçmenlerin sıkı ve yakın denetimi altında olması tabiidir ve
kendisine yönelik kabul edilebilir eleştiri sınırları, sıradan bir kimse ile
karşılaştırıldığında daha geniş olduğu için daha fazla hoşgörü göstermesi
gerekir (Kemal Kılıçdaroğlu, § 61; Nihat Zeybekçi, B. No:
2015/5633, 8/5/2019, § 38).
40. Yukarıdaki tespitlere karşın Mahkeme; başvurucu
tarafından başvuruya konu ifadelerin kullanıldığı dönemdeki koşulları, ifadenin
bağlamını ve müştekinin toplumsal konumunu tartışmadan başvurucunun
paylaşımında geçen "Bu açıklamanıza bir yerlerimle gülerim."
ifadesinin hakaret suçunu oluşturduğu sonucuna varmış ve başvurucuyu mahkûm
etmiştir. Mahkeme; davaya konu ifadelerin dile getirilme şekli ve nedenini,
söylenen sözlerin arka planı olup olmadığını, kamusal bir tartışma ekseninde
gerçekleşip gerçekleşmediğini gözetmeksizin bir değerlendirme yapmıştır (benzer
değerlendirmeler için bkz. Nilgün Halloran, § 52; Önder Balıkçı,
§ 45). Mahkeme, başvurucunun ifade özgürlüğü ile müştekinin şeref ve itibarın
korunması hakkı arasında bir denge kurmaya çalışmamış; yalnızca soyut bir
değerlendirmeyle söz konusu ifadelerin hakaret suçunu oluşturduğunu kabul
etmiştir. Bu sebeple Mahkemenin başvurucunun mahkûmiyeti bakımından ileri
sürdüğü gerekçeler, başvurucunun ifade özgürlüğü hakkına yapılan müdahale için
ilgili ve yeterli olarak kabul edilemez.
41. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde
güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
42. 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
43. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama ve
4.390 TL maddi tazminat ile 5.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
44. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B.
No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi
diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine
getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına
geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret
etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
45. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine
karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz
edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani
ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle
ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan
karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması,
varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu
bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet
Doğan, §§ 55, 57).
46. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzük’ün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme,
usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan
kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya
özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi
tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde
usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili
mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir
takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine
ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden
ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet
Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
47. Başvurucunun sosyal medyada paylaştığı görüş
nedeniyle Mahkeme tarafından adli para cezası ile cezalandırılmasına karar
verilmesine ilişkin kararın gerekçesinin ilgili ve yeterli olmadığı, bu nedenle
başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
48. Bu durumda ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 35. Asliye Ceza Mahkemesine
gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
49. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin
başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı
açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün
sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için ifade özgürlüğü hakkının ihlali
nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 2.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
50. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve
3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade
özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara
35. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2015/1904, K.2018/303) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 2.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme
tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 16/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.