TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SALİH SAVRAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/12600)
|
|
Karar Tarihi: 28/1/2021
|
R.G. Tarih ve Sayı: 4/3/2021-31413
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Zehra GAYRETLİ
|
Başvurucu
|
:
|
Salih SAVRAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Cemal ŞEKER
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki
bir iddiaya ayrı ve açık yanıt verilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 14/5/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Eskişehir'in Mihalıççık ilçesi sınırları
dâhilinde bulunan maden arama sahası için tarafına işletme ruhsatı verilmesi
talebiyle Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğüne
(Genel Müdürlük) müracaat etmiştir.
9. Başvurucunun talebi kabul edilerek ilgili mevzuat
uyarınca işletme ruhsat bedelinin ödendiğine ve vadesi geçmiş borcun
bulunmadığına dair mali belgelerin üç ay içinde Genel Müdürlüğe teslim edilmesi
gerektiği, belgelerin zamanında teslim edilmemesi hâlinde idari para cezası
uygulanacağı hususu Genel Müdürlüğün 25/8/2016 tarihli yazısında
belirtilmiştir.
10. Genel Müdürlüğün anılan yazısı başvurucunun "Ceyhun
Atuf Kansu Caddesi...Balgat/Çankaya/Ankara" adresine tebliğe
çıkarılmış, tebligat evrakında da bu adresin Merkezî Nüfus İdare Sistemi
(MERNİS) kayıtlarından alındığı belirtilmiştir.
11. Tebligatın 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat
Kanunu'nun 21. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre 8/9/2016 tarihinde
yapıldığı, anılan tarih üzerinden üç aydan fazla süre geçmesine rağmen gerekli
belgelerin teslim edilmediği gerekçesiyle bu defa başvurucu hakkında Genel
Müdürlüğün 4/9/2017 tarihli işlemi ile 21.116 TL idari para cezası
uygulanmıştır.
12. İdari para cezasına ilişkin evrak, başvurucunun "Göktürk
Merkez Mahallesi... Eyüp/İstanbul" adresinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
13. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla
temin edilen belgelere göre başvurucunun "Göktürk Merkez Mahallesi...
Eyüp/İstanbul" adresinin MERNİS kayıtlarında görülen beyan ve
tesciltarihinin 2/3/2016 olduğu anlaşılmıştır.
14. Başvurucu 7201 sayılı Kanun'un 21. maddesinin (2)
numaralı fıkrası kapsamında MERNİS'te kayıtlı bulunan adresine 8/9/2016
tarihinde yapıldığı belirtilen tebligatın esasen MERNİS'te kayıtlı olmayan bir
adrese yapıldığını, ayrıca bu tebligatın ilgili mevzuatta belirtilen usule de
uygun yapılmadığını, dolayısıyla tebligattan haberdar olamadığını, hatalı
tebligattan kaynaklanan idari para cezasının kaldırılması gerektiğini ileri
sürerek 27/11/2017 tarihinde Ankara Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliğine başvuruda
bulunmuştur.
15. Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğince 12/2/2018 tarihinde
yetkisizlik kararı verilerek dava dosyası, Mihalıççık Sulh Ceza Hâkimliğine
(Hâkimlik) gönderilmiştir.
16. Hâkimlikçe 16/2/2018 tarihinde Tensip Tutanağı
düzenlenerek idari para cezasına dayanak teşkil eden bilgi ve belgelerin Genel
Müdürlükten istenmesine karar verilmiştir.
17. Genel Müdürlüğün 5/3/2018 havale tarihli cevap
yazısında "itiraz konusu idari para cezasının ilgili mevzuat
çerçevesinde gerekli incelemeler yapıldıktan sonra uygulandığı" belirtilerek
söz konusu cezaya karşı yapılan itirazın reddedilmesi talep edilmiştir. Anılan
yazıda başvurucunun tebligatın hatalı yapıldığı iddiasına ilişkin herhangi bir
açıklamada bulunulmamıştır.
18. Hâkimliğin 19/3/2018 tarihli kararı ile "işletme
ruhsatının düzenlenebilmesi için mali eksikliklerin tamamlanmasına yönelik
yapılan bildirimden itibaren üç ay içinde eksikliklerin itiraz eden tarafından
tamamlanmadığı, idari para cezasına itiraz edene yapılan tebligatların usulüne
uygun yapıldığı, bu bağlamda idari para cezası kararının hukuka uygun olduğu[nun]
anlaşıl[dığı]" gerekçesiyle başvurucunun idari para cezasının
kaldırılmasına ilişkin talebi reddedilmiştir.
19. Başvurucu 30/3/2018 tarihli dilekçesi ile özetle
idari para cezasına konu tebligatın MERNİS'te kayıtlı adresine yapıldığının
belirtilmesine rağmen bu adresin MERNİS'te kayıtlı bir adres olmadığını, MERNİS
kayıtları kontrol edilmeden yapıldığı anlaşılan tebligata dayalı olarak idari
yaptırıma maruz kalmasının hukuka aykırı olduğunu, hatalı adrese tebligat
yapıldığına ilişkin itirazının ise Hâkimliğin gerekçeli kararında
karşılanmadığını, adresin tespiti için MERNİS kayıtlarının kontrol edilmesi
hâlinde maddi gerçeğin ortaya çıkacağını belirterek karara itiraz etmiştir.
20. Eskişehir 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 6/4/2018 tarihli
kararı ile "dosya içeriğine göre Mihalıççık Sulh Ceza Hâkimliğinin
19/03/2018 tarih ve 2018/12 değişik iş sayılı başvurunun reddine dair verilen
kararı usul ve yasaya uygun olup, herhangi bir isabetsizlik görülmediği" gerekçesiyle
başvurucunun itirazı reddedilmiştir.
21. Nihai karar 13/4/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
22. Başvurucu 14/5/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
23. 7201 sayılı Kanun’un 10. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa
bilinen en son adresinde yapılır.
Bilinen en son adresin tebligata
elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın
adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi
olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır."
24. 7201 sayılı Kanun'un 21. maddesinin ikinci fıkrası
şöyledir:
"Gösterilen adres muhatabın adres
kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten
sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o
yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya
memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva
eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin
kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
25. Mahkemenin 28/1/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gerekçeli
Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
26. Başvurucu, idari yaptırım kararına itirazlarının
gerekçe gösterilmeksizin reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
27. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
28. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her türlü
kararları gerekçeli olarak yazılır”
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel
İlkeler
30. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında
herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar
hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine
"adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede,
Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde de güvence altına alınan
adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da
dâhil olduğunu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında vurgulamıştır.
Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının
gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah
Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
31. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün
mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek
mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın
bütünlüğü ilkesi gereği, anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının
değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
32. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Bu hak, tarafların
muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde
incelenip incelenmediğini bilmeleri ve demokratik bir toplumda kendi adlarına
verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de
gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014,
§§ 31, 34).
33. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri
sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine
sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B.
No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu
gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.
34. Kanun yolu incelemesi yapan mercinin yargılamayı
yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya
atıfla kararına yansıtması kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından
yeterlidir (Yasemin Ekşi, § 57).
35. Bir davada tarafların -hukuk düzenince- hangi nedenle
haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için usulüne
uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün içerik ve kapsamı ile bu hükme varılırken
mahkemenin neleri dikkate aldığı ya da almadığını gösteren, ifadeleri özenle
seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna
uyumlu hüküm fıkralarının bulunması gerekçeli karar hakkı yönünden
zorunludur (Sencer Başat ve diğerleri, § 38).
ii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
36. Somut olayda başvurucu, aleyhine düzenlenen idari
yaptırım kararına itiraz etmiş; MERNİS'te kayıtlı olduğunun tespit edildiği
belirtilen adrese MERNİS adres araştırması yapılmadan tebligat yapıldığını,
nitekim MERNİS adres araştırması yapılmış olsaydı tebligatın doğru adrese
yapılmış olacağını, dolayısıyla idari yaptırıma konu tebligatın hatalı olduğunu
iddia etmiş; Hâkimlikçe bu iddiaları ile ilgili değerlendirme yapılmadan
itirazın reddine karar verildiğini belirtmiştir.
37. Hâkimlikçe 16/2/2018 tarihinde tensip tutanağı
düzenlenerek ilgili kurumdan idari para cezasına dayanak teşkil eden bilgi ve
belgeler istenmiş ve itiraz incelemesi dosya üzerinden yapılmıştır. Hâkimlik
itiraz incelemesinde ilgili kurumdan gelen cevap yazısı, toplanan deliller ve
tüm dosya kapsamını değerlendirdiğini, itiraza konu idari para cezasının ve
tebligatların hukuka uygun olduğunu belirterek başvurucunun itirazını
reddetmiştir. İtirazın reddi kararında, idari yaptırım kararına konu
tebligatların hukuka uygun olduğunun belirtilmesi ile yetinilmiş; başkaca bir
gerekçeye yer verilmemiştir.
38. Başvuru konusu olayda uyuşmazlık konusu tebligatın
8/9/2016 tarihinde 7201 sayılı Kanun'un 21. maddesi uyarınca başvurucunun
"Ceyhun Atuf Kansu Caddesi...Balgat/Çankaya/Ankara" adresine
yapıldığı görülmektedir (bkz. §§ 10, 11). İdare tarafından düzenlenen tebligat
evrakında bu adresin MERNİS kayıtlarından alındığı belirtilmiştir. Bununla
birlikte başvurucu; tebliğin çıkarıldığı tarihte MERNİS'te kayıtlı olduğu
belirtilen bu adresin esasen söz konusu tarihte MERNİS'te kayıtlı olmadığını,
adresin hatalı tespit edildiğini, MERNİS kayıtlarının tetkik edilmesi hâlinde
bu durumun açıkça görüleceğini yargılamanın tüm aşamalarında ileri sürmüştür.
MERNİS kayıtlarına göre de başvurucunun -uyuşmazlık konusu tebligat tarihinden
önce olmak üzere- adres taşıma işlemi yaparak 2/3/2016 tarihinde "Göktürk
Merkez Mahallesi... Eyüp/İstanbul" adresini beyan ettiği ve aynı
tarihte adresin tescil işleminin yapıldığı, söz konusu adresin hâlihazırda
başvurucunun MERNİS'te kayıtlı adresi olduğu görülmektedir (bkz. §§ 12,13).
Buna göre başvurucunun idare tarafından düzenlenen tebligat evrakında MERNİS
kayıtlarından alındığı belirtilen adresinin tebliğin çıkarıldığı tarihte MERNİS
kayıtlarında mevcut olmadığı yönündeki iddiasının kararın sonucunu
değiştirebilecek nitelikte bir iddia olmasına rağmen Hâkimliğin gerekçeli
kararında buna ilişkin ayrı ve açık bir cevap verilmediği anlaşılmaktadır.
39. Hâkimliğin itirazın reddi kararının gerekçesinde -başvurucunun
tüm iddialarını gerekçelendirmek zorunda olmamakla birlikte- başvurucunun
itirazına temel teşkil eden, sonuca etkili olabilecek MERNİS kayıtlarında
mevcut olan adresine değil bu kayıtlarda bulunmayan başka bir adrese tebligat
yapıldığı iddiası hakkında değerlendirme yapmayarak bunu yanıtsız bırakması
verilen kararda yeterli gerekçenin bulunduğunun kabul edilmemesi sonucunu
doğuracaktır. Kanun yolu merciinin de bu iddiaya dair bir değerlendirme
yapmadığı, başvurucunun itirazının reddine karar verdiği anlaşılmaktadır. Bu
nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun
gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
40. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli
karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
c. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
41. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1)Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir."
42. Başvurucu, ihlalin tespiti ile tazminat talebinde
bulunmuştur.
43. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B.
No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi
diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine
getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına
geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret
etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
44. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
45. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme,
usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan
kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya
özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi
tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde,
usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili
mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir
takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine
ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden
ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet
Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
46. İncelenen başvuruda Anayasa'nın 36. maddesinde
düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
47. Bu durumda gerekçeli karar hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere Mihalıççık Sulh Ceza Hâkimliğine (2018/12 D.
İş) gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
48. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından
tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
49. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve
3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama
giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Mihalıççık Sulh Ceza Hâkimliğine (2018/12 D. İş) GÖNDERİLMESİNE,
D. Tazminata ilişkin talebin REDDİNE,
E. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden
oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
28/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.