TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
M.A. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/12916)
|
|
Karar Tarihi: 7/10/2021
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Mustafa EKİM
|
Başvurucu
|
:
|
M.A.
|
Velisi
|
:
|
M.Z.G.
|
Vekili
|
:
|
Av. Habibe YILMAZ KAYAR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, cinsel istismar suçundan yapılan yargılama
sonunda beraat kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağını ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 18/4/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim
Sistemi’nden (UYAP) elde edilen bilgilere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu M.A. 2007 doğumludur.
9. Başvurucunun annesi başvurucunun babasından 14/4/2010
tarihinde boşanmıştır. Anne 4/11/2010 tarihinde Küçükçekmece Cumhuriyet
Başsavcılığına vermiş olduğu bir dilekçe ile boşanmış olduğu eşinin 1997
doğumlu oğlu hakkında, başka bir anlatımla eski üvey oğlu hakkında suç
duyurusunda bulunmuştur. Anneye göre eski üvey oğlu E.A.A. kızı başvurucu
M.A.ya karşı 2009 ve 2010 yıllarında çeşitli tarihlerde cinsel istismar suçunu
işlemiştir. Anne ayrıca yaşananlara göz yumması nedeniyle eski eşinin aile
hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali suçunu işlediğini ileri sürmüştür.
10. Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı 17/2/2011
tarihinde müşteki annenin soyut iddiasından başka yeterli ve inandırıcı delil
elde edilemediği gerekçesiyle baba ve oğul hakkında takipsizlik kararı
vermiştir.
11. Bu karara itiraz edilmesi üzerine İstanbul 3. Ağır
Ceza Mahkemesi 16/05/2011 tarihli kararı ile kamu davası açılması için yeterli
delil bulunduğundan bahisle anılan kararı kaldırmıştır.
12. Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı 20/6/2011
tarihinde fezleke düzenleyerek ağır ceza mahkemesinde dava açmaya yetkili
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına dosyayı göndermiştir.
13. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı 27/6/2011 tarihinde
E.A.A. hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunu işlediği iddiasıyla
Bakırköy Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açmak üzere iddianame
düzenlemiştir.
14. Bakırköy 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme)
yargılama kapsamında başvurucunun annesini, babasını, üvey ablasını, teyzesini,
evlerinde çalışmakta olan kadını, annesinin yakın bir arkadaşını ve yazlık
evlerindeki bir komşusunu tanık olarak dinlemiştir.
15. Yargılama sonucunda Mahkeme 28/11/2013 tarihli
kararında, katılan mağdur M.A.nın 28/11/2013 tarihinde mahkemede pedagog
eşliğinde cinsel saldırı olayının gerçekleştiğine dair verilen beyanının
inandırıcı bulunduğunu belirterek E.A.A.nın cinsel istismar suçunu birden çok
kere gerçekleştirdiği gerekçesiyle neticeten 5 yıl 10 ay hapis cezasıyla
cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme başkanı bu karara muhalif
kalmıştır.
16. Mahkûmiyet kararının temyiz edilmesi üzerine Yargıtay
14. Ceza Dairesi, suç tarihinde üç yaşı içerisinde bulunan mağdurenin anlattığı
olayların aradan uzun bir süre geçtikten sonra savcılığa intikal ettirildiği,
mağdurenin soruşturma evresinde beyanının alınamadığı, yaklaşık dört sene sonra
duruşmada mağdurenin üç yaşındayken yaşadığı olayları aktarmış olduğu, suça
sürüklenen çocuğun (SÇS) savunmasının aksine üzerine atılı suçu işlediğine dair
soyut iddia dışında cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil bulunmadığı ve beraat kararı verilmesi gerektiği gerekçesiyle
anılan kararı 11/4/2016 tarihinde bozmuştur.
17. Bozma kararı üzerine yapılan yargılama sonucunda
Mahkeme 29/9/2016 tarihli kararıyla E.A.A. hakkında beraat kararı vermiştir.
Beraat kararında, mağdurun beyanlarının SSÇ'nin isnat olunan suçtan
cezalandırılması için yeterli olmayıp dosya kapsamına göre SSÇ'nin isnad olunan
cinsel istismar eylemini gerçekleştirdiği iddiasının sabit olmadığı, şüphe
boyutunda kaldığı vurgulanmıştır.
18. Temyiz edilen karar Yargıtay 14. Ceza Dairesinin
15/2/2018 tarihli kararıyla onanmıştır.
19. Nihai karar 28/3/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Başvurucu 18/4/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
20. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun
"Tanımlar" kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1)
Ceza kanunlarının uygulanmasında;
…
b) Çocuk deyiminden; henüz onsekiz
yaşını doldurmamış kişi,
…
Anlaşılır."
21. 5237 sayılı Kanun’un başvuru konusu olayların
gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hâliyle 103. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Çocukların cinsel istismarı
Madde 103 - (1) Çocuğu cinsel yönden
istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Cinsel istismar deyiminden;
a) Onbeş yaşını tamamlamamış veya
tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama
yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel
davranış,
…"
B. Uluslararası Hukuk
1. İlgili
Sözleşmeler
22. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
"İşkence yasağı" kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:
"Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele
veya cezaya tabi tutulamaz."
23. 18/6/2003 tarihli ve 25142 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan 16/12/1966 tarihli Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar
Sözleşmesi'nin 7. maddesi şöyledir:
"Hiç
kimse işkenceye ya da zalimane, insanlık dışı ya da küçük düşürücü muamele ya
da cezalandırmaya maruz bırakılamaz. Özellikle, hiç kimse kendi özgür rızası
olmadan tıbbi ya da bilimsel deneylere tabi tutulamaz."
24. 1/2/2001 tarihli ve 24305 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan 25/1/1996 tarihli Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa
Sözleşmesi’nin "Kendi inisiyatifiyle harekete geçme" kenar
başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"Bir
çocuğu ilgilendiren davalarda, çocuğun esenliğinin ağır bir tehlike altında
olduğunun iç hukuk tarafından belirlendiği durumlarda, adli merciin resen
harekete geçme yetkisi vardır."
25. 10/9/2011 tarihli ve 28050 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan 25/10/2007 tarihli Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve
İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi’nin (Lanzarote Sözleşmesi) 1., 3., 4., 18.
ve 32. maddeleri şöyledir:
"Madde
1 - Amaçlar
1. Bu Sözleşmenin amaçları:
a. çocukların cinsel sömürüsü ve
istismarını engellemek ve bunlarla mücadele etmek;
b. cinsel sömürü ve istismara maruz
çocuk mağdurların haklarını korumak;
c. çocukların cinsel sömürü ve
istismarına karşı ulusal ve uluslararası işbirliği geliştirmektir.
2. Bu Sözleşme Taraflarca hükümlerinin
etkin uygulamasını temin etmek için özel bir gözetim mekanizması kurar.
Madde 3 - Tanımlar
Bu Sözleşme amacı için:
a. "Çocuk" 18 yaşın altındaki
herhangi bir kişi anlamına gelir;
b. "Çocuğun cinsel sömürüsü ve
istismarı" bu Sözleşmenin 18 ila 23 üncü maddelerde belirtilen
davranışları içerir;
c. "Mağdur" cinsel sömürü veya
istismara maruz kalan herhangi bir kişi anlamına gelir.
Madde 4 - İlkeler
Taraflardan her biri, çocukların cinsel
sömürü ve istismarının her türünü engellemek ve çocukları korumak için gereken
yasal ve diğer tedbirleri alır.
...
Madde 18 - Cinsel istismar
l. Taraflardan her biri aşağıdaki kasti
fiilin suç kapsamına girmesini sağlamak için gereken yasal ve diğer tedbirleri
alır:
a. ulusal hukukun ilgili hükümlerine
göre yasal olarak cinsel erginlik yaşına gelmemiş olan bir çocukla cinsel
faaliyetlerde bulunmak;
b. bir çocukla aşağıdaki yollarla cinsel
faaliyette bulunulması halinde:
- zor, güç veya tehdit kullanma; veya
- aile içi dahil, çocuk üzerinde güven,
yetki veya etki gerektiren mevkii kullanarak istismar; veya
- özellikle bir zihinsel veya fiziksel
özürlülük veya bağımlılığı sebebiyle, çocuğun özellikle savunmasız bir
durumundan yararlanarak istismar.
2. Yukarıdaki 1. fıkra amacına uygun
olarak, Taraflardan her biri bir çocukla cinsel faaliyette bulunmanın yasak
olduğu yaş alt sınırına karar verir.
3. Madde 1.a. hükümleri, küçükler
arasında rızaya dayalı cinsel faaliyetleri düzenlemeye yönelik değildir.
...
Madde 32- İşlemlerin Başlatılması
Taraflardan her biri işbu Sözleşmedeki
suçların soruşturulması ve kovuşturulmasının mağdur tarafından yapılan bir
açıklama ya da suçlamaya dayandırılmamasını ve mağdur ifadelerini geri alsa
bile işlemlerin devam etmesini sağlamak için gerekli yasal ve diğer tedbirleri
alır."
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
26. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Sözleşme’nin 1.
maddesiyle birlikte 3. maddesinin yüksek Sözleşmeci taraflara, yetki alanı
içinde bulunan herkese Sözleşme’de tanımlanan hak ve özgürlükleri güvence
altına alma yükümlüğü ve kamu görevlisi olmayan kişiler tarafından yapılsa bile
söz konusu kişilerin kötü muamelelere maruz kalmalarının engellenmesine yönelik
önlemleri alma ve gerçekleşmesi durumunda etkili yargısal soruşturma yapma
yükümlülüğü ortaya çıkardığını kabul etmektedir (Y./Slovenya, B. No:
41107/10, 28/5/2015, § 95; Denis Vasilyev/Rusya, B. No: 32704/04,
17/12/2009, § 98; A./Birleşik Krallık, B. No: 25599/94, 23/9/1998, § 22;
M.C./Bulgaristan, B. No: 39272/98, 4/12/2003, § 149; Secic/Hırvatistan,
B. No: 40116/02, 31/5/2007, § 52; Fahri Çalışkan/Türkiye (k.k.), B. No:
47936/11, 1/12/2015, § 38; Yehovanın Şahitleri Gldani Cemaatinin 97 üyesi ve
diğer dört kişi/Gürcistan, B. No: 71156/01, 3/5/2007, § 96; Costello-Roberts/Birleşik
Krallık, B. No: 13134/87, 25/3/1993, §§ 26-28;X. ve Y./Hollanda, B.
No: 8978/80, 26/3/1985, § 27).
27. Söz konusu koruma, özellikle cezai konularda hükümler
getirilerek ve bu hükümlerin uygulamada etkin bir şekilde hayata geçirilerek
kişilerin Sözleşme’nin 3. maddesine aykırı muamelelerden yeterince uzak kalmalarını
sağlayan yasal bir çerçeve oluşturulmasını gerektirmektedir (M.C./Bulgaristan,
§§ 150-153; M.N./Bulgaristan, B. No: 3832/06, 27/11/2012, §§ 36, 37; G.U./Türkiye,
16143/10, 18/10/2016, § 60).
28. Diğer vakalarda bir eylemin kötü muamele olduğunu söyleyebilmek
için fiilin asgari eşiği aşmasını bekleyen (Raninen/Finlandiya,
B. No: 20972/92, 16/12/1997, § 55; Erdoğan Yağız/Türkiye, B. No:
27473/02, 6/3/2007, §§ 35-37; Gafgen/Almanya [BD], B. No: 22978/05,
1/6/2010, §§ 88-90; Costello-Roberts/Birleşik Krallık, § 30) AİHM,
çocuklara karşı işlenen cinsel istismarlarda eşik değerlendirmesi yapılmaksızın
3. madde kapsamında inceleme yapmaktadır (birçok karar arasından bkz. Y./Slovenya,
M.C./Bulgaristan).
29. AİHM, devletin negatif yükümlülüğüne aykırı olarak
kamu görevlilerinin karıştığı nitelikli cinsel eylemleri sadece 3. madde
kapsamında incelemektedir (Zontul/Yunanistan, B. No: 12294/07,
17/1/2012; Maslova ve Nalbandov/Rusya, B. No: 839/02, 24/1/2008; Aydın/Türkiye
[BD], B. No: 23178/94, 25/9/1997).
30. AİHM; koruma ve etkili soruşturma yükümlülüğü ile
birlikte değerlendirme yaptığı, kamu görevlileri dışında üçüncü kişilerin
karıştığı cinsel istismar vakalarını ise hem özel hayat hem de işkence ve kötü
muamele yasağı açısından incelemektedir (M.G.C./Romanya, B. No:
61495/11, 15/3/2016, § 48; M.C./Bulgaristan § 148; G.U./Türkiye,
§ 56). Üçüncü kişiler açısından sadece usul yükümlülüğünün incelendiği
başvurularda ise 3. maddedeki usule ilişkin güvencelerin yeterli hukuki koruma
sağladığı sonucuna ulaşıldığında özel hayat yönünden ayrıca bir inceleme
yapılmamaktadır (M.A./Slovenya, B. No: 3400/07, 15/1/2015, § 36; P.M./Bulgaristan,
B. No: 49669/07, 24/1/2012, § 58;I.G./Moldova, B. No: 53519/07,
15/5/2012, § 45).
31. Bir kişinin savunabilir bir şekilde Sözleşme’nin 3.
maddesine aykırı bir eylemin mağduru olduğunu iddia etmesi hâlinde Sözleşme’nin
3. maddesi, ulusal makamlara olay ve olguların tespiti ile sorumluların
belirlenmesi ve gerektiğinde cezalandırılmasına yönelik etkin bir resmî
soruşturma yürütme görevi yüklemektedir. Bu yükümlülükler, özel kişiler de
dâhil olmak üzere ilgili kişilerin sıfatına bakılmaksızın uygulanmaktadır (Y./Slovenya,
§ 95; Labita/İtalya, § 131). AİHM’in içtihadında tanımlanan etkinlik
için minimum standartlar soruşturmanın bağımsız, tarafsız, kamu denetimine açık
olmasını ve yetkili makamların titiz ve süratli çalışmasını gerektirmektedir (Mammadov/Azerbaycan,
B. No: 34445/04, 11/1/2007,§ 73; Çelik ve İmret/Türkiye, B. No:
44093/98, 26/10/2004, § 55).
32. Etkili soruşturma yükümlülüğü sonuç yükümlülüğü değil
uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. AİHM, söz konusu zorunluluk bütün
yargılamaların mahkûmiyetle sonuçlanmasını hatta belirlenen cezanın verilmesini
gerektirmese de ulusal mahkemelerin hiçbir zaman kişilerin fiziksel ve manevi
bütünlüğüne yönelik ihlallerin cezasız kalmasını istiyormuş gibi gözükmemesi,
iddiaların ciddiye alınması ve adil bir sonucu garanti eden bir usulle
soruşturulması gerektiğini dile getirmiştir (G.U./Türkiye, § 63; M.N./Bulgaristan,
§§ 46, 49; Stoev ve diğerleri/Bulgaristan, B. No: 41717/09, 11/3/2014, §
48; Saçılık ve diğerleri/Türkiye, B. No: 43044/05, 45001/05, 5/7/2011,
§§ 90, 91).
33. Yürütülen soruşturmanın etkili olması için yeterince
kapsamlı ve nesnel olması gerekmektedir. Yetkili makamlar söz konusu olaylara
ilişkin delillerin elde edilmesi için gerekli, makul önlemleri almalıdır (M.N./Bulgaristan,
§§ 38, 39; P.M./Bulgaristan, §§ 63, 64).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
34. Anayasa Mahkemesinin 7/10/2021 tarihinde yapmış
olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
35. Başvurucu vekili; suça sürüklenen çocuk hakkında
dosyaya yansıyan bilirkişi raporları ve tıbbi raporlara göre cinsel istismar
suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi gerekirken yetersiz gerekçeyle beraat
kararı verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının, özel hayata saygı
hakkının ve ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu
kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulmasına karar verilmesini talep
etmiştir.
B. Değerlendirme
36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özü cinsel dokunulmazlığına karşı işlenen
suç ve bu suça dair yargılama süreci ile ilgilidir. Çocuğun cinsel istismarı
iddiasına yönelik eylemlerin nitelikleri ve sonuçları gereği kötü muamele
yasağı kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle başvurucunun
iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan
kötü muamele yasağı çerçevesinde incelenmiştir.
37. İşkence ve kötü muamele yasağına ilişkin şikâyetlerin
devletin negatif ve pozitif yükümlülükleri dikkate alınarak maddi ve usul
boyutları bakımından ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. Devletin negatif
yükümlülüğü bireyleri işkence, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye ya da
cezaya tabi tutmama sorumluluğunu içerirken devletin pozitif yükümlülüğü hem
bireyleri bu tür muamelelerden korumayı (önleyici yükümlülük) hem de etkili bir
soruşturma yoluyla sorumluların tespitini ve cezalandırılmasını (soruşturma
yükümlülüğü) içermektedir. İşkence ve kötü muamele yasağının maddi boyutu,
negatif yükümlülük ile önleyici yükümlülüğü kapsamakta; pozitif yükümlülüğün
alanında kalan soruşturma yükümlülüğü ise usul boyutunu oluşturmaktadır (benzer
yöndeki inceleme usulünü içeren kararlar için bkz. Cezmi Demir ve diğerleri,
B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 75; Mehmet Şah Araş ve diğerleri, B. No:
2014/798, 28/9/2016, § 64; Mustafa Rollas, B. No: 2014/7703, 2/2/2017, §
49).
38. Devletin kötü muamele yasağı kapsamında bulunan
koruma yükümlülüğü, bu konuda hem hukuki hem de fiilî tedbirler almasını
gerektirmektedir. Somut olaydaki gibi üçüncü kişiler tarafından
gerçekleştirildiği ileri sürülen kötü muamele teşkil eden eylemlerde dahi
devletin bireyi koruma ödevi bulunmakta ise de başvurucunun bu yönde bir
şikâyeti bulunmamaktadır. Ayrıca bu yükümlülüğe yönelik olarak Anayasa
Mahkemesinin müdahalesini gerektirecek bir durum da başvuru dosyasına
yansımamıştır. Bu nedenle somut olaya ilişkin değerlendirme Anayasa’nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında, sadece devletin pozitif yükümlülüğüne
bağlı olarak ve etkili soruşturma yükümlülüğü yönünden yapılmıştır.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Genel
İlkeler
40. Anayasa Mahkemesinin kötü muamele yasağı kapsamında
devletin sahip olduğu pozitif yükümlülükler açısından benimsediği temel
yaklaşıma göre devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında
gerçekleşen olaylarda Anayasa'nın 17. maddesi devlete, bu konuda ihdas edilmiş
bulunan yasal ve idari çerçevenin elindeki tüm imkânları kullanarak maddi ve
manevi varlığı tehlikede olan kişileri korumak için gereği gibi uygulanmasını,
buna ilave olarak işkence ve kötü muamele yasağına ilişkin ihlallerin
durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri
alma görevi yüklemektedir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013, § 52; G.G.K., B. No: 2014/19797 9/1/2018, § 45; E.A.
[GK], B. No: 2014/19112, 17/5/2018, § 49).
41. Anayasa’nın 17. maddesi ayrıca devlete, kişilerin
işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye
-bu muameleler üçüncü kişiler tarafından yapılmış olsa bile- maruz
bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevini yüklemektedir (Cezmi Demir
ve diğerleri, § 82; G.G.K., § 46; E.A., § 50).
42. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma
hakkı kapsamında sahip olduğu bu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin bir boyutu
da bulunmaktadır. Anayasa’nın 17. maddesi “Devletin temel amaç ve görevleri”
kenar başlıklı 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında
usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı
olayının sorumlularının belirlenmesini, gerekiyorsa cezalandırılmasını
sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 110).
43. Kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle
desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için her
türlü şüpheden uzak, makul kanıtların varlığı gerekir. Bu kapsamdaki bir kanıt
yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilmemiş
birtakım karinelerden oluşabilir. Bu bağlamda kanıtlar değerlendirilirken
ilgililerin süreçteki tutumları da dikkate alınmalıdır (Cezmi Demir ve
diğerleri, § 95; G.G.K., § 49).
44. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi
ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde
uygulanmasını ve sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap
vermelerini sağlamaktır. Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların
kullanılması yükümlülüğüdür. Diğer taraftan burada yer verilen değerlendirmeler
hiçbir şekilde Anayasa’nın 17. maddesinin başvuruculara üçüncü tarafları adli
bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı ya da tüm yargılamaları
mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği
anlamına gelmemektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 113).
45. Etkili soruşturma yükümlülüğünün yerine getirilmiş
olduğunun kabulü için;
- Yetkili makamların olaydan haberdar olur olmaz resen
harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini
sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri (Cezmi Demir ve diğerleri,
§ 114),
- Soruşturmanın kamu denetimine açık olması ve
mağdurların meşru menfaatlerini korumak için soruşturmaya gerekli olduğu ölçüde
etkili katılımlarının sağlanması (Cezmi Demir ve diğerleri, § 115),
- Soruşturmadan sorumlu olan ve incelemeleri yapan
kişilerin olaylara karışan kişilerden bağımsız olması (Cezmi Demir ve
diğerleri, § 117),
- Soruşturmaların makul bir özenle ve süratle yürütülmesi
(Deniz Yazıcı, B. No: 2013/6359, 10/12/2014, § 96) gerekmektedir.
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
46. Başvurucu vekili 2009 ve 2010 yılları içinde farklı
tarihlerde üvey ağabeyinin başvurucuya cinsel istismarda bulunmasına rağmen
üvey ağabey hakkında beraat kararı verilmesinden şikâyet etmektedir.
47. Kötü muamele teşkil eden eylemlerin
gerçekleştirildiği iddialarında soruşturmalar, benzer olayların tekrar
yaşanmasını önlemeyi sağlayacak şekilde kapsamlı ve duyarlı bir şekilde
yürütülmesi ve sorumlu/sorumluların tespiti bakımından yapılması gerekli
işlemlerin eksiksiz yapılması gerektiği hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
48. Başvurucu vekilinin herhangi bir delilin toplanmamış
olmasından ya da yargılamanın süresinden şikâyet etmediği görülmektedir.
Başvurucu vekilinin şikâyetlerinin odağını mevcut delil durumuna göre suça
sürüklenen çocuk hakkında mahkûmiyet kararı verilmemesi oluşturmaktadır.
Bununla birlikte başvurucu vekilinin başvurucunun beyanlarının geç alınmasının
beraat kararı gerekçelerinden birisi olmasından da yakındığı görülmektedir.
Başvurucu, Mahkeme tarafından ilk kez 28/11/2013 tarihinde pedagog eşliğinde
dinlenebilmiştir. Başvurucu vekiline göre başvurucunun beyanının geç alınmış
olması suç işlendiği yönünde şüphe ortaya çıkaracak bir durum değildir.
49. Somut olayda 18/5/2007 tarihinde doğan başvurucunun
cinsel istismarların gerçekleştiği iddia edilen tarihlerde 2-3 yaşlarında
olduğu görülmektedir. Başvurucunun annesi ile babası 14/4/2010 tarihinde
boşanmıştır. Başvuru formuna göre başvurucunun annesi boşanmadan sonra
başvurucuda birtakım ruhsal çöküntüler fark etmiş ve bu konuda 17/10/2010
tarihinde bir uzman raporu aldırmıştır. Ardından 3/11/2010 tarihinde İstanbul
Adli Tıp Kurumundan yeni bir rapor almış ve bu raporlarla birlikte 4/11/2010
tarihinde suç duyurusunda bulunmuştur. Söz konusu raporlar bireysel başvuru
dosyasına ibraz edilmemiş olup içeriği hakkında açıklayıcı bir bilgi bireysel
başvuru dosyasına yansımamıştır. Mahkeme gerekçesine göre söz konusu raporlar
14/4/1982 tarihli ve 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu'na uygun şekilde
düzenlenmiş raporlar olmayıp dosyaya ibraz edilmiş bilimsel görüş
niteliğindedir. Öte yandan başvurucunun ruh sağlığına ilişkin olarak çok sayıda
rapor ve uzman mütalaasının yargılama dosyasına sunulduğu başvuru formunda dile
getirilmiştir.
50. "Olay ve olgular" kısmında da
belirtildiği üzere olay hakkında bilgi veya görgüsü olma ihtimali bulunan çok
sayıda tanık yargılama kapsamında Mahkeme tarafından dinlenmiştir. Bu tanıklar
arasında başvurucunun annesi, babası, üvey ablası, teyzesi, evlerinde
çalışmakta olan bir kadın, annesinin yakın bir arkadaşı ve yazlık evlerindeki
bir komşusu da bulunmaktadır. Beyanlarına başvurulanlardan hiçbirisinin iddia
olunan cinsel istismar olayına ilişkin olarak görgüye dayalı bir bilgisinin
mevcut olmadığı anlaşılmıştır.
51. Yargılama kapsamında, suç işlendiği iddia edilen
tarihlerde 12-13 yaşlarında olan üvey ağabeye belirli bir tarihte gerçekleşmiş
somut bir eylemin isnat edilmediği görülmektedir. Eylemlerin başvurucunun
annesi ile suça sürüklenen çocuğun babasının evlilik birliği içinde ve yaklaşık
iki yıllık bir zaman aralığında gerçekleştiği ileri sürülmektedir. İleri
sürülen eylemler üzerinden belirli bir süre geçtikten sonra başvurucunun annesi
tarafından şikâyet konusu yapılmıştır.
52. İddia edilen eylemler hakkında 6/12/2010 tarihinde
Küçükçekmece Adli Tıp Şube Müdürlüğünden rapor alınmıştır. Raporda "hymen
anuler vasıfta, eski ve yeni yırtığa ve fiili livatanın maddi delillerine
rastlanmadığı" bilgisi kayıtlıdır.
53. Anayasa Mahkemesinin ilgili soruşturma ve yargılama
makamlarının yerine geçecek şekilde delillerin doğrudan değerlendirmesini
yapmasının söz konusu olamayacağı belirtilmelidir. Başka bir ifadeyle Anayasa
Mahkemesinin görevi, bu makamların maddi olaylara ilişkin yaptıkları
değerlendirmenin yerine kendi değerlendirmesini koymak değildir (Hıdır
Öztürk ve Dilif Öztürk, B. No: 2013/7832, 21/4/2016, § 185). Bu konuda asıl
sorumlu ve yetkili olanlar, ilk elden olayları inceleyen yetkili adli ve idari
mercilerdir. Bunun aksine bir durum, ancak olaya ilişkin kesin ikna edici
nitelikte bulguların varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Cemil Danışman,
B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 58).
54. Başvuruya konu yargılama sürecinde, maddi gerçeğin
ortaya çıkarılması amacına yönelik olarak delillerin toplanmış olduğu,
toplanmamış olan herhangi bir delilden söz edilmediği, toplanan delillerin
derece mahkemelerince değerlendirmesinin yapılarak bir sonuca ulaşıldığı,
yargılama sürecinde soruşturmanın etkili şekilde yürütülmediğini gösterir
herhangi bir bulguya rastlanmadığı hususları değerlendirildiğinde kötü muamele
yasağının usul boyutunun ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü
muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
D. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 7/10/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.