TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
PERİHAN YILMAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/13753)
|
|
Karar Tarihi: 2/12/2020
|
R.G. Tarih ve Sayı: 19/2/2021-31400
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Selçuk KILIÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Perihan YILMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Ata YAZICIOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, nakdi tazminat isteminin reddi işleminin
iptali istemiyle açılan davada karşıt argümanlara önem verilmemesi ve iddialara
yönelik gerekli araştırma yapılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkı
kapsamındaki silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 9/5/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği
şekliyleolaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucunun eşi R.Y. 1987 yılından itibaren
Hakkâri'nin Şemdinli İlçe Jandarma Komutanlığı (Komutanlık) emrinde geçici köy
korucusu olarak görev yapmaktayken 1/6/2005 ile 3/6/2005 tarihleri arasında
Şemdinli ilçesi Koryürek mezrası Büyüktepe Üs Bölgesi mevzilerinde nöbetçi
olarak görevlendirilmiştir.
9. R.Y. 2/6/2005 tarihinde Hacıbey Çayı'na düşmesi sonucu
boğularak hayatını kaybetmiştir. Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan
soruşturma neticesinde 24/10/2005 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar
verilmiştir. Kararda; R.Y.nin Hacıbey Çayı üzerinde bulunan sulama setindeki
arızayı onarmak için çaya normal yaklaşma mesafesinden fazla yaklaştığı,
akıntının fazla olmasından dolayı dengesini kaybederek suya düştüğü ve düştüğü
yerden 100 metre kadar sürüklendikten sonra boğularak hayatını kaybettiğinin
tespit edildiği belirtilmiştir.
10. Başvurucu, eşinin görevi başındayken kendisi ve
arkadaşlarına su temin etmek isterken ırmağa düşerek hayatını kaybettiğinden ve
ölüm olayının görevinin sebep ve tesiriyle meydana geldiğinden bahisle
3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında
Kanun uyarınca nakdi tazminat ödenmesi istemiyle İçişleri Bakanlığına başvuruda
bulunmuştur.
11. Söz konusu başvurunun değerlendirilmesi aşamasında
İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğünce 3/11/2010 tarihli yazı ile
Hakkâri Valiliğinden bahsi geçen konu hakkında bilgi ve belge istenmiştir.
Anılan yazıda; Komutanlığın 14/6/2005 tarihli yazısında R.Y.nin olay tarihinde
tarlasını sulamak maksadıyla çalışırken dengesini kaybedip Hacıbey Çayı'na
düşmesi sonucu öldüğü belirtilirken Jandarma tarafından düzenlenen 2/6/2005
tarihli tutanak ile tanık ifadelerinden olayın oluşumunun farklı olduğunun anlaşıldığı
ifade edilmiştir. Bu nedenle R.Y.nin olay tarihinde tarlasını sularken mi yoksa
görevli iken mi çaya düştüğü hususuyla ilgili olarak tereddüte düşüldüğü
belirtilerek bilgi ve belge temini isteminde bulunulmuştur.
12. İdarenin iç yazışmaları sonrasında nakdi tazminat
istemli başvuru, İçişleri Bakanlığı Nakdi Tazminat Komisyonunun (Komisyon)
16/8/2011 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Kararda; Komutanlığın 14/6/2005
tarihli yazısında geçici köy korucusu olan R.Y.nin 2/6/2005 tarihinde tarlasını
sulamak maksadıyla çalışırken dengesini kaybedip Hacıbey Çayı'na düşerek vefat
ettiğinin belirtildiği, olayın emniyet ve asayişin korunması ile ilgili bir
görevinin sebep ve tesiriyle meydana gelmediği ve konunun 2330 sayılı Kanun
kapsamına girmediği belirtilmiştir.
13. Başvurucu, anılan işlemin iptali istemiyle İçişleri
Bakanlığı aleyhine Ankara 12. İdare Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde dava açmıştır.
14. Mahkeme 26/3/2013 tarihli kararı ile davanın reddine
hükmetmiştir. Kararın gerekçesinde özetle başvurucunun murisinin 2/6/2005
tarihinde Hacıbey Çayı'na düşmesi sonucu ölmesi üzerine idarece yapılan
tahkikatta adı geçenin Büyüktepe Üs Bölgesinde görevli olduğu belirtilmekle
birlikteOlay Yeri Tespit Tutanağı ve diğer belgelere göre ölüm olayının görev
bölgesinde değil kendi tarlasını sulamak maksadıyla çalışırken dengesini
kaybedip Hacıbey Çayı'na düşmesi sonucu meydana geldiği, iç güvenlik ve
asayişin korunması ile ilgili bir görevin sebep ve tesirinden kaynaklanmadığı,
başvurucuya 2330 sayılı Kanun hükümleri uyarınca nakdi tazminat ödenmesinin
mümkün olmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı
belirtilmiştir.
15. Karara karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine
Danıştay Onbirinci Dairesinin (Daire) 15/2/2018 tarihli ilamıyla temyiz isteminin
reddine ve mahkeme kararının onanmasına hükmedilmiştir.
16. Karar, başvurucu vekiline 10/4/2018 tarihinde tebliğ
edilmiş; başvurucu 9/5/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
17. 2330 sayılı Kanun 'un 1. maddesi şöyledir:
"Bu kanunun amacı; barışta güven ve
asayişi korumak, kaçakçılığı men, takip ve tahkikle, trafik ve yol güvenliğini
veya tutuklu ve hükümlülerin sevk ve nakillerini sağlamakla görevli olanların;
Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı
ve Emniyet Teşkilatında bulunan patlayıcı maddelerin incelenmesi, muhafazası,
nakli, imha edilmesi ve zararsız hâle getirilmesi işlemlerinde
görevlendirilenlerin bu görevlerinden dolayı ya da görevleri sona ermiş olsa
bile yaptıkları hizmet nedeniyle derhal veya bu yüzden maruz kaldıkları
yaralanma veya hastalık sonucu ölmeleri veya engelli hâle gelmeleri halinde
ödenecek nakdi tazminat ile birlikte bağlanacak aylığın ve bu yüzden
yaralanmaları halinde ödenecek nakdi tazminatın esas ve yöntemlerinin
düzenlenmesidir."
18. 2330 sayılı Kanun'un 2. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Bu kanun;
...
e) Güven ve asayişin korunmasında
hizmetlerinden yararlanılması zorunlu olan ve yetkililerce kendilerine bu amaca
yönelik görev verilen kamu görevlileri ve sivilleri;
f) İç güvenlik ve asayişin korunmasında
veya kaçakçılığın men, takip ve tahkiki ile ilgili olarak güvenlik kuvvetlerine
kendiliklerinden yardımcı olmuş ve faydalı oldukları yetkililerce tevsik
edilmiş şahısları;
...
kapsar."
19. 2330 sayılı Kanun'un "Nakdi tazminat"
kenar başlıklı 3. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu kanun kapsamına girenlerden;
a) Ölenlerin kanuni mirasçılarına, en
yüksek Devlet Memuru brüt aylığının (Ek gösterge dahil) 100 katı tutarında,
...
nakdi tazminat ödenir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 2/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
21. Başvurucu; R.Y.nin görevi başındayken kendisi ve
arkadaşlarına su temin etmek isterken çaya düşerek hayatını kaybettiğini, ölüm
olayının görevinin sebep ve tesiriyle meydana geldiğini belirtmiştir. Başvurucu
ayrıca Komutanlığın Mahkemece kabul gören iddiasının aksine Hacıbey Çayı
üzerinde müteveffaya ait herhangi bir tarlanın bulunmadığı gibi Irak
sınırındaki bölgede kimseye ait tarlanın da bulunmadığını, bu iddialarına
yönelik Mahkemece hiçbir araştırma yapılmadığını, dosyada mevcut olan kesin
kanıtların ve tanık ifadelerinin Mahkemece dikkate alınmadığını, bu hususların
kararda tartışılmadığını ve kararın hatalı olduğunu belirterek adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
22. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı
36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucu; iddia, belge ve tanık ifadelerinin Mahkemece dikkate
alınmadığını, bu hususların kararda karşılanmadığını ve idarenin iddiasına
üstünlük tanınmak suretiyle hüküm kurulduğunu belirtmiştir. Buna göre
başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği
ilkesi yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
i. Genel
İlkeler
25. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia,
savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa'nın anılan
maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma
hakkına birlikte yer verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde
dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet
Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 37).
26. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin
tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil
yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok
kararında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadıyla adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ilkesine Anayasa’nın
36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Bu itibarla anılan ilkenin adil
yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
Anılan ilkeye uygun yürütülmeyen bir yargılamanın hakkaniyete uygun olması
mümkün değildir (Mehmet Fidan, § 38).
27. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının
usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan
birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve
savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip
olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).
Bu usul güvencesi, uyuşmazlığın her iki tarafına da savunmasının temel dayanağı
olan delilleri sunma imkânı tanınmasını kapsamaktadır (Yüksel Hançer, B.
No: 2013/2116, 23/1/2014, § 18).
28. Silahların eşitliği ilkesi kapsamında yapılacak
inceleme, başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının
değerlendirilmesidir (Yüksel Hançer, § 19).
29. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın
yürütülebilmesi için silahların eşitliği ilkesi ışığında taraflara tanık delili
de dâhil olmak üzere delillerini sunma, inceletme noktasında uygun imkânların
tanınması ve yargılamaya etkin katılımlarının sağlanması gerekir. Bu anlamda
delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsiz olma iddiaları da yargılamanın
bütünü kapsamında değerlendirilecektir. Ceza davaları ile medeni hak ve
yükümlülüklere ilişkin davaların usul kuralları da dâhil olmak üzere
yargılamanın tüm aşamalarında silahların eşitliği ilkesinin güvence altına
alınarak adil yargılanma hakkının korunması hukuk devleti olmanın bir gereğidir
(Mustafa Kupal, B. No: 2013/7727, 4/2/2016, §§ 50, 51, 52).
30. Kural olarak Anayasa Mahkemesinin görevi herhangi bir
davada bilirkişi raporu veya uzman mütalaasının gerekli olup olmadığına karar
vermek değildir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin tarafların öne sürdüğü
ve esasa etkili olan iddiaların işin mahiyetinin gerektirdiği ölçüde incelenip
incelenmediğini ve özellikle ispat külfeti konusunda taraflardan birinin
diğerine nazaran dezavantajlı bir konuma düşürülüp düşürülmediğini denetleme görevi
bulunmaktadır (Ahmet Korkmaz, B. No: 2014/16232, 25/1/2018, § 29).
ii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
31. Başvurucu; geçici köy korucusu olarak görev yapan eşi
R.Y.nin ölüm olayının idarenin belirttiği şekilde yani R.Y.nin tarlasını
sulamak maksadıyla çalışırken dengesini kaybederek Hacıbey Çayı'na düşmesi
sonucu meydana gelmediğini, eşinin görevi başındayken kendisi ve arkadaşlarına
su temin etmek isterken söz konusu çaya düşerek hayatını kaybettiğini, bu
hususun tanık beyanları ile ortaya konulduğunu ve ayrıca Hacıbey Çayı üzerinde
müteveffaya ait herhangi bir tarlanın da bulunmadığını ileri sürmüştür.
32. Mahkeme gerekçeli kararında, Olay Yeri Tespit
Tutanağı ve diğer belgelere göre R.Y.nin ölüm olayının görev bölgesi olan
Büyüktepe Üs Bölgesi'nde değil kendi tarlasını sulamak maksadıyla çalışırken
dengesini kaybedip Hacıbey Çayı'na düşmesi sonucu meydana geldiğini, olayın iç
güvenlik ve asayişin korunması ile ilgili bir görevin sebep ve tesirinden
kaynaklanmadığını belirtmiştir (bkz. § 14).
33. Somut olayda başvurucunun eşi R.Y.nin 1/6/2005 ile
3/6/2005 tarihleri arasında Şemdinli ilçesi Koryürek mezrası Büyüktepe Üs
Bölgesi mevzilerinde nöbetçi olarak görevli olduğu ve olayın da bu görev
sırasında 2/6/2005 tarihinde gerçekleştiği hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Bununla birlikte olayın soruşturması aşamasında alınan ve dosyada yer alan
tanık beyanlarında, R.Y.nin görev sırasında kendisi ve arkadaşlarına su temin
etmek için gittiği Hacıbey Çayı'na düşerek hayatını kaybettiği ifade edilmekte;
mahkeme kararında ise idarenin düzenlediği belgeler doğrultusunda R.Y.nin kendi
tarlasını sulamak maksadıyla çalışırken dengesini kaybedip Hacıbey Çayı'na
düşmesi sonucu olayın meydana geldiği belirtilmektedir. Buna karşın başvurucu,
Hacıbey Çayı üzerinde R.Y.ye ait herhangi bir tarlanın veya ekili arazinin
bulunmadığını beyan etmiştir.
34. Başvurucu tarafından yargılamanın tüm aşamalarında,
Hacıbey Çayı üzerinde eşi R.Y.ye ait herhangi bir tarlanın veya ekili arazinin
bulunmadığı ileri sürülmüş olmasına karşın Mahkemece kararın gerekçesinin
dayandırıldığı ve karar sonucunu etkileyebilecek nitelikteki söz konusu
iddia hakkında herhangi bir araştırma yapılmaksızın ve kararda bu hususa
yönelik hiçbir açıklamada bulunulmaksızın ölüm olayının gerçekleşme şekline
ilişkin olarak idarenin anlatımına üstünlük tanınarak karar verildiği
anlaşılmıştır.
35. Buna göre mahkeme kararının gerekçesinin
dayandırıldığı hususa yönelik olarak başvurucu tarafından ileri sürülen ve
karar sonucunu etkileyebilecek nitelikteki iddialar hakkında Mahkemece hiçbir
araştırma ve değerlendirme yapılmaması, olayın meydana gelme şekline ilişkin
olarak idarenin anlatımına üstünlük tanınarak hüküm kurulması başvurucunun
davalı idareye nazaran zayıf bir konuma düşürülmesi sonucunu doğurmuştur. Bu
durum bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelemiştir.
36. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
hüküm altına alınan adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan silahların
eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
37. Başvurucu, somut davada verilen karar nedeniyle
tazminat alma ve maaş bağlanma haklarının engellendiğini belirterek Anayasa'nın
35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
38. Adil yargılanma hakkı yönünden ulaşılan sonuç
gözetildiğinde başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği yönündeki söz
konusu şikâyetlerinin ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
40. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına hükmedilerek
ihlalin giderilmesi talebinde bulunmuştur.
41. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No:
2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi
diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine
getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına
geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret
etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
42. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
43. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda
Anayasa Mahkemesi 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi
uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder.
Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı
olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve
bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle
Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama
kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı
olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda
herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın
kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini
beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama
kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri
yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve
diğerleri(2), §§ 57-59, 66, 67).
44. İncelenen başvuruda başvurucunun iddiaları
araştırılmadan ve idarece düzenlenen tutanaklara üstünlük tanınarak hüküm
kurulması sebebiyle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği
sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
45. Bu durumda silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 12. İdare Mahkemesine gönderilmesine
karar verilmesi gerekmektedir.
46. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve
3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı kapsamında
silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 12. İdare Mahkemesine (E.2012/114,
K.2013/737) GÖNDERİLMESİNE,
D. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 2/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.