logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ramazan Sümer [2.B.], B. No: 2018/15924, 11/5/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

RAMAZAN SÜMER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/15924)

 

Karar Tarihi: 11/5/2022

R.G. Tarih ve Sayı: 1/9/2022 - 31940

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Hasan HÜZMELİ

Başvurucu

:

Ramazan SÜMER

Vekili

:

Av. Halil ATLI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, basın açıklamasına katılan başvurucunun emre aykırı davrandığı gerekçesiyle hakkında idari para cezası uygulanmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 10/5/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

A. Başvuruya Konu Olayla Bağlantılı Gelişmeler

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Diyarbakır Valiliğinin (Valilik) 17/8/2016 tarihli oluruyla 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 17. maddesi ile 10/6/1949 tarihli 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun 11. maddesinin (A) bendine istinaden 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu'nun 11. maddesinin (m) bendi uyarınca Diyarbakır'ın ilçelerinde toplantı ve gösterilerin millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, başkalarının hak ve sağlığının korunması amacıyla ikinci bir emre kadar yasaklanmasına karar verilmiştir. Kararda, PKK/KCK terör örgütünün 2016 yılı Ağustos ayında Diyarbakır'da gerçekleştirdiği terör eylemleri açıklanmış; Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasının (FETÖ/PDY) darbe girişimi sonrası ilan edilen olağanüstü hâlin devam ettiği belirtilmiştir. Valiliğin ilgili yasaklama kararı şöyledir:

"10. 08.2016 günü İlimiz Sur İlçesi On Gözlü Köprü mevkiinde ve 15.08.2016 günü ilimiz Bismil Mardin Karayolu üzerinde bulunan Murat UÇAR Bölge Trafik İstasyonuna yönelik PKKlKCK terör örgütü tarafından bombalı araçla saldırılar düzenlenmiş, düzenlenen saldırılar neticesinde 12.08.2016 günü 5 sivil vatandaşımız yaşamını yitirmiş 9 Polis ve 7 sivil şahıs yaralanmış, 5.08.201 6 günü ise 5 Polis ve 2 sivil vatandaş şehit olmuş, 7'si Polis olmak üzere toplamda 45 kişi ise yaralanmıştır.

PKK/KCK terör örgütüne yönelik son dönemde Güvenlik Kuvvetlerimizin başarılı operasyonları neticesinde örgütün büyük zayiat verdiği, terör örgütünün üst yönetimince yaşadıkları bu büyük kayıpların karşılığı olarak misilleme yapmak için başta güvenlik kuvvetleri olmak özere, kamu kurum ve kuruluşları ile sivil vatandaşlara yönelik eylemler yapılabileceği, benzer girişimlerin, DEAŞ, FETÖ/PDY ve DHKP/C gibi diğer terör örgütleri güdümünde faaliyet yürüten müzahir kitle tarafından toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme, basın açıklaması, stant açma, çadır kurma, bildiri dağıtma vb. tarzda eylem ve etkinlikler gerçekleştirebileceği, bu tarz eylemlerin toplum dinamiklerini ve hassasiyetlerini tahrik edecek şeklide farklı görüşe mensup grupları karşı karşıya getirecek kaos ve çatışma ortamı yaratabileceği,

PKK/KCK terör örgütünün 15 Ağustos 1984 tarihinde ilk silahlı eylemini gerçekleştirdiği olay kapsamında, örgütü ve terörist başını övücü propaganda yapılabileceği, güvenlik kuvvetlerince yapılabilecek bir müdahalede ise güvenlik kuvvetlerine ve çevreye terör örgütlerince eylem yapılabileceği, kamu düzeninin bozulabileceği, yapılmak istenilen faaliyetlerin amacının Anayasada belirtilen ülkenin bölünmez bütünlüğüne açıkça aykın olduğu, bu şekilde bir faaliyetin terör örgütü elebaşı ile ilk silahlı eyleme katılan örgüt mensuplarının ve PKK/KCK terör örgütünün propagandasına dönüşeceği,

Ayrıca alınan istihbari bilgiler, sosyal ağlar üzerinden yapılan paylaşımlar, geçmiş yıllarda ilimizde yaşanan müessif olaylar, terör örgütü yöneticileri tarafından illegal faaliyet talimatı verilmesinin toplumda çatışma ortamı yaratılmaya çalışılacağı değerlendirilmektedir.

Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller ile gerçek ve tüzel kişilerin düzenleyecekleri toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yerini zamanını, usul ve şartlarını, yetkili merciin yasaklama ve erteleme hallerini düzenleyen 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun Toplantının ertelenmesi ve bazı hallerde yasaklanması başlıklı 17. Maddesinde ... Vali veya kaymakam, milli güvenlik, kamu düzeni; suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla belirli bir toplantıyı bir ayı aşmamak üzere erteleyebilir veya suç işleneceğine dair açık ve yakın tehlike mevcut olması halinde yasaklayabilir. Denilmek suretiyle bir İl sınırlarında düzenlenmek istenen bir toplantının hangi hallerde yasaklanabileceğini hükmetmiş, yine 5442 sayılı İl İdaresi Kanunun 11/A (Vali, il sınırları içinde bulunan genel ve özel bütün kolluk kuvvet ve teşkilatının amiridir. Suç İşlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenini korumak için gereken tedbirleri alır ...) ve 11/C (İl sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlamak için vali gereken karar ve tedbirleri alır ... hükümleri yer almıştır.

Bilindiği üzere; ülkemizde 15 Temmuz 2016 tarihinde TSK içine sızmış FETÔ mensuplarınca bir darbe girişiminde bulunulmuş, bu hain girişim bertaraf edilmesinin akabinde. darbe girişiminde bulunan terör örgütünün tüm unsurlarıyla ve süratle bertaraf edilebilmesi için 20.07.2016 Perşembe günü ülke genelinde 3 ay süreyle Olağanüstü Hal ilan edilmiş olup, 2935 Sayılı Olağanüstü Hal Kanunun 11-m Maddesinde "Kapalı ve açık yerlerde yapılacak toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yasaklamak, ertelemek, izne bağlamak veya toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapılacağı yer ve zamanı tayin, tespit ve tahsis etmek, izne bağladığı her toplantıyı izlemek, gözetim altında tutmak veya gerekiyorsa dağıtmak." şeklinde tedbirler alınabileceği belirtilmektedir.

Belirtilen hususlar ile ilgili olarak Diyarbakır Valiliğince 15.08.2016 tarih ve 201612132 sayılı kararı ile il Merkezimizde ikinci bir emre kadar açık alanlarda stant açma, çadır kurma, basın açıklamaları, oturma eylemi, miting, her türlü toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin v.b tüm eylemler yasaklanmıştı.

Görülen lüzum üzerine 17.08.2016 tarihinden itibaren DIŞ İLÇELERİMİZDE DAHİL EDİLEREK İLİMİZ GENELİNDE, İKİNCİ BİR EMRE KADAR AÇIK ALANLARDA STAND AÇMA, ÇADIR KURMA, BASIN AÇIKLAMALARI, OTURMA EYLEMİ, MİTİNG, HER TÜRLÜ TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞLERİNİN V.B,

Milli Güvenlik, Kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla 2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununun 17. maddesine, 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunun ll-m maddesine istinaden YASAKLANMASI ..."

6. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonuna (KESK) bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES/Sendika) Ergani temsilciliği, Ergani Devlet Hastanesi önünde basın açıklaması yapmak amacıyla 29/6/2017 tarihinde (havale tarihi) Ergani Kaymakamlığına (Kaymakamlık) başvurmuştur. Sendika, basın açıklamasının konusunun taşeron işçi statüsünde çalışan bedensel ve zihinsel engelli bir kişinin hastanede cinsel saldırıya uğramasına ilişkin olduğunu bildirmiştir. Kaymakamlık, başvurucu Sendikaya gönderdiği 30/6/2017 tarihli yazı ile talebin reddedildiğini bildirmiştir. Kaymakamlık yazısı şu şekildedir:

"...Ses Ergani Temsilcilik eş başkanı [H.K.]'ın vermiş olduğu dilekçede "30 Haziran 2017 Cuma günü KESK Ergani şubeler platformu olarak hastanede taşeron personeli olan bedensel ve zihinsel bir gencin tecavüze uğramasına ilişkin Erganı Devlet Hastanesinin önünde saat 13.30 da basın açıklaması düzenleme istediklerini" beyan ederek bildirimde bulunmuştur.

Bilindiği üzere ülkemizde 15 Temmuz 2016 tarihinde TSK içine sızmış FETÖ mensuplarınca bir darbe girişiminde bulunulmuş bu hain girişimin bertaraf edilmesinin akabinde darbe girişiminde bulunan terör örgütünün tüm unsurlarıyla ve süratle bertaraf edilmesinin akabinde de 20.07.2016 Perşembe günü ülke genelinde 3 ay süreyle Olağanüstü Hal ilan edilmiş olup Olağanüstü Hal halen devam etmektedir.

2935sayılı Olağanüstü Hal Kanunun 11-m maddesinde "Kapalı ve açık yerlerde yapılacak toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yasaklamak, ertelemek, izne bağlamak veya toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapılacağı yer ve zamanı tayin, tespit ve tahsis etmek, izne bağladığı her türlü toplantıyı izletmek, gözetim altında tutmak veya gerekiyorsa dağıtmak" şeklinde tedbirler alınabileceği belirtilmektedir.

İlgi (b) sayılı yazıya istinaden [Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünün Valilik Makamı onaylı yazısı] 15.08.2016 tarih ve 2016/2132 sayılı ile ilimiz merkezinde görülen lüzum üzerine 17.08.2016 tarihinde dış ilçelerimizde dahil edilerek ikinci bir emre kadar açık alanlarda stand açma çadır kurma, basın açıklaması, oturma eylemi miting, her türlü toplantı ve gösteri yürüyüşleri v.b. Milli Güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunun 17. maddesine, 2395 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 11-m maddesine istinaden YASAKLANMIŞ,

Bu bağlamda da idaremiz dahilinde milli güvenlik ve kamu düzeninin bozulmaması başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla 30.06.2017 günü saat:13:30 da Ergani Devlet Hastanesi önünde yapılarak basın açıklaması UYGUN OLMADIĞI değerlendirilmiştir."

B. Başvuruya Konu Olay

7. Başvurucu 1984 doğumlu olup olay tarihinde Ergani ilçesinde öğretmen olarak görev yapmaktadır.

8. Kolluk görevlilerince düzenlenen 30/6/2017 tarihli tutanağa göre başvurucunun da aralarında olduğu seksen kişilik bir grup, basın açıklaması yapmak üzere hastane önünde toplanmıştır. Kolluk görevlileri, Valiliğin yasaklama kararı nedeniyle basın açıklaması yapmalarına izin vermeyeceklerini topluluğa bildirmiş ve dağılmaları gerektiği yönünde topluluğu uyarmıştır.

9. Kolluk görevlilerinin uyarılarına rağmen topluluk dağılmamış, R.B. isimli bir katılımcı basın açıklaması yapmıştır. Tacize uğrayan şahsın ailesi ve yakınlarının grup içinde olması ve yaşanan olayın mahiyetini gözönünde bulunduran kolluk görevlileri, basın açıklamasına ve toplantıya herhangi bir müdahalede bulunmamıştır. Basın açıklaması sonrası grup, kendiliğinden ve olaysız bir şekilde dağılmıştır.

10. Basın açıklamasına katılan başvurucunun emre aykırı davranışta bulunduğu gerekçesiyle hakkında 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca 227 TL idari para cezası uygulanmıştır. Başvurucu hakkında düzenlenen İdari Yaptırım Tutanağı'nda başvurucunun eylemine dair herhangi bir bilgi yoktur.

11. Başvurucu; katıldığı basın açıklamasının ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında olduğunu, idari para cezası uygulanmasının ulusal ve uluslararası hukuk kurallarına aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu; itiraz dilekçesinde, basın açıklamasına konu cinsel taciz olayının hastanede gerçekleşmesi ve mağdur kişinin ilgili yerde işçi olarak çalışması nedeniyle etkinliğin ilgili hastanenin merdiveninde yapıldığını belirtmiştir. Katılımcıların basın açıklaması sonrası olaysız şekilde dağıldığını belirterek idari para cezasına itiraz etmiştir.

12. İtirazı inceleyen Ergani Sulh Ceza Hâkimliği (Hâkimlik) başvurucunun itirazını 3/4/2018 tarihinde kesin olarak reddetmiştir. Hâkimlik itirazın reddine ilişkin gerekçesinde, toplantının 2911 sayılı Kanun'un 10. maddesine aykırı olarak bildirimde bulunmaksızın, aynı Kanun'un 22. maddesine aykırı olarak kamu hizmeti görülen bina ve tesislerinde yapıldığını belirtmiştir. Ayrıca kararda toplantının amacının bir önemi olmadığını vurgulamıştır.

III. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

13. 2911 sayılı Kanun’un 17. maddesi şöyledir:

"Bölge valisi, vali veya kaymakam, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla belirli bir toplantıyı bir ayı aşmamak üzere erteleyebilir veya suç işleneceğine dair açık ve yakın tehlike mevcut olması hâlinde yasaklayabilir."

14. 5326 sayılı Kanun'un 32. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"Yetkili makamlar tarafından adlî işlemler nedeniyle ya da kamu güvenliği, kamu düzeni veya genel sağlığın korunması amacıyla, hukuka uygun olarak verilen emre aykırı hareket eden kişiye yüz Türk Lirası idarî para cezası verilir. Bu cezaya emri veren makam tarafından karar verilir.

Bu madde, ancak ilgili kanunda açıkça hüküm bulunan hallerde uygulanabilir."

15. 5442 sayılı Kanun'un 66. maddesi şöyledir:

"(Değişik: 23/1/2008-5728/125 md.) İl genel kurulu veya idare kurulları yahut en büyük mülkiye amirleri tarafından kanunların verdiği yetkiye istinaden ittihaz ve usulen tebliğ veya ilan olunan karar ve tedbirlerin tatbik ve icrasına muhalefet eden veya müşkülat gösterenler veya riayet etmeyenler, mahallî mülkî amir tarafından Kabahatler Kanununun 32 nci maddesi hükmü uyarınca cezalandırılır. (Ek cümle: 27/3/2015 - 6638/16 md.) Ancak, kamu düzenini ve güvenliğini veya kişilerin can ve mal emniyetini tehlikeye düşürecek toplumsal olayların baş göstermesi hâlinde vali tarafından kamu düzenini sağlamak amacıyla alınan ve usulüne göre ilan olunan karar ve tedbirlere aykırı davrananlar, üç aydan bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır."

16. 2935 sayılı Kanun'un 11. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Bu Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi gereğince olağanüstü hal ilanında; genel güvenlik, asayiş ve kamu düzenini korumak, şiddet olaylarının yaygınlaşmasını önlemek amacıyla 9 uncu maddede öngörülen tedbirlere ek olarak aşağıdaki tedbirler de alınabilir:

...

m) Kapalı ve açık yerlerde yapılacak toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yasaklamak, ertelemek, izne bağlamak veya toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapılacağı yer ve zamanı tayin, tespit ve tahsis etmek, izne bağladığı her türlü toplantıyı izletmek, gözetim altında tutmak veya gerekiyorsa dağıtmak,"

..."

B. Uluslararası Hukuk

17. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Akarsubaşı/Türkiye (B. No: 70396/11, 21/7/2015) kararına konu olayda kırk beş kişi, Adana Adliyesi önünde düzenlenen gösteriye katılmıştır. Gösteride basın açıklaması da yapılmıştır. Daha önce basın açıklaması yapılamayacak yerlere ilişkin olarak verilmiş valilik kararını ihlal edecek şekilde Adliye Sarayının giriş merdivenleri önünde yapılan bu basın açıklamasına katıldığı gerekçesiyle başvurucu hakkında idari para cezası uygulanmıştır. Başvurucunun itirazları mahkemece reddedilmiştir. AİHM devletlerin yalnızca barışçıl toplantı hakkını korumakla değil aynı zamanda bu hakka, yasaya aykırı nitelikte dolaylı sınırlamalar getirmekten kaçınmakla da yükümlü olduklarını hatırlatmıştır. AİHM anılan cezalandırmada, gösterinin barışçıl amacı ve yapılma biçiminin dikkate alınmadığını vurgulamıştır. Öte yandan müdahalenin varsayılan meşru amacıyla orantılı olup olmadığını değerlendirmeye imkân verecek nitelikte uygun ya da yeterli bir gerekçe içermediğini de belirtmiştir. AİHM'e göre başvurana yalnızca basın açıklamasının okunması gereken bir gösteriye katıldığı gerekçesiyle para cezası verilmesi, bir sendikaya üye olan herkesi cezalandırılma korkusuyla gösteri yapma hakkını kullanmaktan caydırabilecek niteliktedir. AİHM, 5326 sayılı Kanun’un 32. maddesinin imkân verdiği müdahaleyi toplantı hakkına orantısız bir müdahale olarak kabul etmiş ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 11. maddesi kapsamında toplantı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

18. Sözleşme'nin 15. maddesi, taraf devletlere tek taraflı bildirimde bulunarak bazı hâllerde Sözleşme'deki belli hak ve özgürlüklere aykırı davranma, bir başka deyişle anılan hak ve özgürlüklere ilişkin yükümlülükleri azaltma imkânı sunmaktadır. Bugüne kadar Sözleşme'ye taraf birçok devlet (Türkiye, İngiltere, Fransa, İrlanda, Yunanistan, Ukrayna, Arnavutluk, Gürcistan ve Ermenistan) Sözleşme'deki yükümlülüklerine ilişkin derogasyon bildiriminde bulunmuştur. AİHM bu bildirimlerle bağlantılı uygulamalardan kaynaklanan başvuruları karara bağlamıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 148).

19. AİHM bu başvurularda öncelikle derogasyon bildiriminde bulunulmasını haklı kılacak acil bir durum bulunup bulunmadığını değerlendirmekte, daha sonra söz konusu olağanüstü hâlin bu durum için alınan olağanüstü tedbirleri tam manasıyla gerektirip gerektirmediği yönünden bir inceleme yapmakta ve son olarak uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerin ihlal edilip edilmediğini tartışmaktadır (Lawless/İrlanda (3), B. No: 332/57, 1/7/1961, §§ 23-47; Aksoy/Türkiye, B. No: 21987/93, 18/12/1996, §§ 69-84; Brannigan ve McBride/Birleşik Krallık, B. No: 14553/89-14554/89, 26/5/1993, §§ 44-73). Brannigan ve McBride/Birleşik Krallık kararında AİHM, Kuzey İrlanda'da terörist faaliyetler nedeniyle yaşanan olağanüstü hâlin hâkim kararı olmaksızın tutuklama ve gözaltı sürelerinin uzatılması şeklindeki olağanüstü tedbirleri gerektirip gerektirmediğini incelemiştir. AİHM bu konuda, söz konusu tedbirlerin gerçekten olağanüstü durumun yarattığı olumsuzlukların giderilmesi sebebiyle alınıp alınmadığı, uzatılmış gözaltı süresi yönünden yargı denetimi yokluğunun gerekçelendirilip gerekçelendirilmediği ve verilen yetkilerin suistimal edilmesini önlemek için başka mekanizmalar olup olmadığı gibi unsurları tartışmıştır (Brannigan ve McBride/Birleşik Krallık, §§ 49-65).

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Anayasa Mahkemesinin 11/5/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

21. Başvurucu, basın açıklamasına konu olan cinsel saldırı olayının devlet hastanesinde gerçekleşmesi ve mağdur kişinin de ilgili yerde taşeron işçi olarak çalışması nedeniyle basın açıklamasının ilgili hastanenin merdivenlerinde yapıldığını belirtmiştir. Kabahat olarak tanımlanmayan bir eylem nedeniyle hakkında idari para cezası uygulanmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, düşünce ve kanaat hürriyeti ile düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü katıldığı bir basın açıklaması nedeniyle idari para cezası ile cezalandırılmasına ilişkindir. Bu nedenle başvurucunun iddialarının bir bütün olarak Anayasa'nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

23. Anayasa’nın "Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesi şöyledir:

"Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir."

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Müdahalenin Varlığı

25. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının sadece kullanılması sırasında değil kullanılmasından sonraki işlemlerin de hak üzerinde sınırlayıcı etkisi bulunmaktadır (Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 53; Dursun Soydan ve diğerleri, B. No: 2015/2948, 14/11/2018, § 39; sendika hakkına ilişkin olarak bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri ([GK], B. No:2014/920, 25/5/2017, § 48). Bu sebeple başvurucuların katıldığı basın açıklaması nedeniyle daha sonra idari para cezası ile cezalandırılmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik bir müdahale olduğu kabul edilmelidir.

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

26. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:

"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."

27. Diyarbakır Valiliğinin başvuru konusu müdahaleyi oluşturan idari para cezasına dayanak kararı, ülkede olağanüstü hâlin devam ettiği süreçte 2935 sayılı Kanun uyarınca verilmiştir. Bununla birlikte Diyarbakır Valiliğinin 17/8/2016 tarihli kararının 5442 sayılı Kanun'un 11. maddesinin (A) ve (C) bentleri ile 2911 sayılı Kanun'un 17. maddesine dayandığı anlaşılmıştır.

28. Valiliğin ilgili kararları uyarınca Diyarbakır'ın ilçelerinin tamamında 2016 yılının Ağustos ayından itibaren tüm toplantı ve gösteri yürüyüşleri ikinci bir emre kadar belirsiz bir süreyle yasaklanmıştır. Bu durumda söz konusu kararın belirli bir toplantının en fazla bir ay süreyle yasaklanabileceğinin öngörüldüğü 2911 sayılı Kanun'un 17. maddesi ile toplantının en fazla on beş gün süreyle sınırlandırıldığı 5442 sayılı Kanun'un 11. maddesinin (C) bendi uyarınca verildiğinin kabulü mümkün görünmemektedir. Bu doğrultuda başvuru konusu yasaklama kararının 2935 sayılı Kanun'un 11. maddesinin (m) bendi kapsamında bir olağanüstü hâl tedbiri olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

29. Bu itibarla başvurucu hakkında toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını kullanması sonucu uygulanan idari yaptırım kararlarına ilişkin inceleme Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle sınırlamanın Anayasa'nın 13. ve 34. maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı bağlamında bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; eğitim hakkı bağlamında bkz. Mehmet Ali Eneze, B. No: 2017/35352, 23/5/2018, § 31; aile hayatına saygı hakkı ve haberleşme hürriyeti bağlamında bkz. Bayram Sivri, B. No: 2017/34955, 3/7/2018, § 47; din özgürlüğüne ilişkin olarak bkz. Murat Kalkan, B. No: 2017/21904, 11/12/2018, § 41).

30. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

31. Sınırlamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın 34. maddesinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

 (1) Kanunilik

32. 5326 sayılı Kanun'un 32. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır (5326 sayılı Kanun'un 32. maddesine ilişkin kanunilik değerlendirmesi için bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, §§ 52-69).

 (2) Meşru Amaç

33. Başvurucunun idari para cezasıyla cezalandırılmasının Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden kamu düzeninin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.

 (3) Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

 (a) Genel İlkeler

34. Demokratik bir toplumda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının önemi ile bu hakkın sınırlandırılmasının demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmasına ilişkin genel ilkeler için Dilan Ögüz Canan, B. No: 2014/20411, 30/11/2017, (§§ 32-34); Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK] (B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115-117); Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, (§§ 71-74); Osman Erbil ( §§ 45-47), Gülşah Öztürk ve diğerleri (B. No: 2013/3936, 17/2/2016, §§ 66-70); Erdal Karadaş, (B. No: 2017/22700, 28/5/2019, §§ 54-58, 60, 61 ) kararlarına bakılabilir.

35. Anayasa’nın 34. maddesi fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade ile barışçıl bir şekilde ortaya konabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Dolayısıyla toplantı hakkının amacı, şiddete başvurmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin haklarının korunmasıdır. Demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve barışçıl yöntemlerle düzenin değiştirilmesini savunan kişilere siyasi fikirlerini toplantı özgürlüğü ve diğer yasal araçlarla ifade edebilme imkânı sunulmalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 118; Osman Erbil, § 47; Gülşah Öztürk ve diğerleri, §§ 67, 68; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 80; Dilan Ögüz Canan, § 37; Ömer Faruk Akyüz, B. No: 2015/9247, 4/4/2018, § 54). Eğer toplantı şiddet içeriyorsa veya bu toplantıda şiddete çağrıda bulunuluyorsa toplantının barışçıl olduğu, dolayısıyla Anayasa'nın 34. maddesinin sağladığı korumadan yararlanacağı söylenemez (Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 51).

36. Toplanma özgürlüğünün kullanımından kaynaklanan kamu düzenine yönelik tehditlerin gerçeklik değeri taşıması hâlinde yetkili makamlar bu tehditleri bertaraf etmek amacıyla tedbirler alabilir. Bu tedbirlere aykırı toplantılar düzenlenmesi, bu tür toplantılara katılınması veya bu tür toplantılarda suçlar işlenmesi hâlinde de ceza verilebilir (Dilan Ögüz Canan, § 40; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 81). Bu tedbir ve cezalar barışçıl toplantı hakkına dolaylı sınırlamalara dönüşmemelidir. Toplantı hakkını kullanırken kamu otoritelerinin keyfî müdahalelerine karşı da bireyin korunması gerekir (Dilan Ögüz Canan, § 42; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 82; Gülşah Öztürk ve diğerleri, § 76; Erdal Karadaş, § 61).

 (b) İlkelerin Olaya Uygulanması

37. Mevcut başvuruda, Diyarbakır Valiliği kamu düzeninin korunması amacıyla il genelinde tüm etkinliklerin belirsiz bir süreyle yasaklanmasına karar vermiştir. Basın açıklaması yapılmasına yönelik bildirim üzerine idare, bu talebi uygun görmemiştir. Başvurucu, hastane önünde yapılan bir basın açıklamasına katılmış ve grup olaysız şekilde dağılmıştır (bkz. §§ 5-9).

38. Valilik yasaklama kararında, PKK/KCK terör örgütünün 2016 yılı Ağustos ayında Diyarbakır'da gerçekleştirdiği terör eylemleri, terör eylemlerinin devam etme ihtimalinin bulunması, farklı terör örgütlerine müzahir kişilerin toplantı yapma ve farklı görüşe mensup kişilerle çatışma ortamı oluşabileceğini belirtmiştir. Ayrıca gerçekleştirilecek toplantıların terör örgütü propagandasına dönüşebileceğini ve kamu düzeninin bozulabileceğini, istihbari bilgilerle toplumda çatışma ortamı oluşabileceğini ifade etmiştir.

39. Diyarbakır Valiliğinin 17/8/2016 tarihli yasaklama kararı bulunduğu gerekçesiyle 5326 sayılı Kanun'un "Emre aykırı davranış" kenar başlıklı 32. maddesi hükmü esas alınarak başvurucu hakkında idari para cezası uygulanmıştır. İdari para cezasına ilişkin tutanakta yaptırım konusu eylemin 5326 sayılı Kanun'un 32. maddesine muhalefet (emre aykırı davranış) şeklinde belirtildiği ve söz konusu tutanaklarda başvurucunun eylemine dair bir açıklama yapılmadığı görülmüştür.

40. Anayasa Mahkemesi daha önce 5326 sayılı Kanun'un 32. maddesinde yer alan emre itaatsizlik kabahatinin barışçıl gösterilere dolaylı müdahale edilmesinde kullanılma riski bulunduğuna işaret etmiştir (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 87; Erdal Karadaş, § 65; Selma Elma, B. No: 2017/24902, 4/7/2019, § 48). Dolayısıyla incelenen başvuruda yapılacak değerlendirmelerde bu husus diğer şartlarla birlikte dikkatli bir şekilde gözetilecektir.

41. Katılımcıların şiddet eylemlerine karışmadıkları veya toplantı nedeniyle bir zarar tehlikesinin doğduğunun gösterilemediği durumlarda kamu makamlarınca toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına belirli bir ölçüye kadar müsamaha gösterilmelidir (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 81). Barışçıl bir gösteri veya basın açıklaması nedeniyle -somut olayda olduğu gibi- ilke olarak bu gösteri ya da toplantıya katılan kişilere kınanabilir bir olaya karışmadıkları sürece en hafif kabul edilecek cezai bir yaptırım da uygulanmaması gerekir. Zira barışçıl gösteriye katılanlar hakkında gösteri sonrasında idari para cezaları verilmesi gibi yaptırımlar kişilerin haklarını kullanmalarında caydırıcı etkiye neden olabilir (Rıza Gökçen Erus ve diğerleri, B. No: 2014/17391, 19/4/2018, § 55; Erdal Karadaş, § 68).

42. Usulüne uygun olarak verilmiş bir emre aykırı davranışın varlığı tek başına temel hak ve özgürlüklere müdahale için yeterli değildir. Temel hakka müdahaleyi haklı kılacak olan ve emrin amacı olan kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlığın bozulduğunun veya bozulma tehlikesinin bulunduğunun da kamu gücünü kullanan yetkili mercilerce kararlarda (örneğin ceza tutanağını düzenleyen polis raporlarında veya derece mahkemelerinin gerekçelerinde) gösterilmesi gerekir (benzer nitelikte değerlendirmeler için bkz. Dilan Ögüz Canan, §§ 51, 53; Erdal Karadaş, § 69).

43. Nitekim Anayasa Mahkemesi daha önce Selma Elma kararında, mevzuatta öngörülen usule ilişkin bazı yükümlülükler yerine getirilmeden tertip edilen bir toplantıya, toplantının yasal koşullara uygun olarak düzenlenip düzenlenmediğini bilmeyen veya bilme olanağı bulunmayan katılımcılarına ceza verilmesini demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bulmamıştır. Anayasa Mahkemesine göre diğer koşulları da oluştuğu takdirde bu tür toplantıları düzenleyen kişilere ceza verilebilirse de idare ve derece mahkemelerinin öncelikle haklarında idari para cezası uygulanan kişilerin toplantıları ya düzenleyen ya da yönetenlerden birisi olduğunu tespit etmesi bir zorunluluktur (Selma Elma, §§ 51-62).

44. İncelenen başvuruya konu somut olay yukarıdaki kararda belirtilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde basın açıklaması barışçıl şekilde kısa bir sürede tamamlanmış ve açıklama yapan grup olaysız dağılmıştır. Toplantıya kolluk güçleri tarafından müdahale edilmesini gerektirecek bir durum yaşanmamıştır. İdarenin tutanaklarında ya da yargı mercilerinin kararlarında kamu düzeninin bozulduğu yönünde bir gerekçenin yer almadığı ve başvurucunun basın açıklamalarını organize eden ya da yöneten konumunda olduklarına dair bir tespit yapılmadığı anlaşılmıştır.

45. Bu nedenle başvurucunun sadece katılımcı olması nedeniyle idari para cezası ile cezalandırılmasının toplantı hakkını kullanmasına dolaylı ve caydırıcı bir etkisi olduğu değerlendirilmiş, başvurucuya verilen idari para cezasının kamu düzeninin sağlanması ile başkalarının haklarının korunması için zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği ve demokratik toplum gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

46. Açıklanan gerekçelerle müdahalenin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına ilişkin olarak olağan dönemde Anayasa'nın 34. maddesine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.

47. Bununla birlikte anılan müdahalenin olağanüstü dönemde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında meşru olup olmadığının incelenmesi gerekir.

c. Anayasa'nın 15. Maddesi Yönünden Değerlendirme

48. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı savaş, seferberlik, sıkıyönetim ve olağanüstü hâl gibi olağanüstü yönetim usullerinin benimsendiği dönemlerde Anayasa'nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan dokunulması yasaklanan çekirdek haklar arasında değildir. Dolayısıyla bu hak yönünden olağanüstü hâllerde Anayasa'daki güvencelere aykırı tedbirler alınması mümkündür (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 196, 345).

49. Ayrıca anılan hak milletlerarası hukuktan kaynaklanan yükümlülük olarak insan hakları alanında Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerden, özellikle Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmesi'nin 4. maddesinin (2) numaralı fıkrası ve Sözleşme'nin 15. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile bu Sözleşme'ye ek protokollerde dokunulması yasaklanan çekirdek haklar arasında olmadığı gibi somut olayda başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin milletlerarası hukuktan kaynaklanan diğer herhangi bir yükümlülüğe (olağanüstü dönemlerde de korunmaya devam eden bir güvenceye) aykırı olduğu da saptanmamıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 199, 200, 346; Turhan Günay [GK], B. No: 2016/50972, 11/1/2018, § 86).

50. Anayasa'nın 15. maddesine göre temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması durumun gerektirdiği ölçüde olmalıdır. Sınırlamada olağanüstü hâl ilanına sebebiyet veren durumun özellikleri ile olağanüstü hâl ilanı sonrasında ortaya çıkan ve süreç içinde değişen koşulların yanı sıra başvuruya konu olayın özellikleri dikkate alınmalıdır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 349; Onur Can Taştan [GK], B.No: 2018/32475, 27/10/2021, §73).

51. Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi, temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının sınırlandırılması veya durdurulması için başvurulan aracın amacı gerçekleştirmeye elverişli ve bunun için gerekli olmasını, ayrıca araçla amacın ölçülü bir oran içinde bulunmasını ifade etmektedir (AYM, E.1990/25, K.1991/1, 10/1/1991). Buna göre tedbir, olağanüstü durumu oluşturan tehdit veya tehlikenin ortadan kaldırılması amacına ulaşma bakımından elverişli ve bu amacın gerçekleşmesi için gerekli olmalı; ayrıca ulaşılmak istenen amaç doğrultusunda ortaya çıkan kamu yararı ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandıran tedbirin birey üzerindeki olumsuz etkisi arasında orantısızlık bulunmamalıdır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 204; birçok karar arasından bkz. AYM, E.2013/57, K.2013/162, 26/12/2013; Onur Can Taştan, § 74).

52. Öte yandan temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin süresi, kapsamı ve ağırlığı ölçülülüğün belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Nitekim müdahalenin süresi arttıkça bireyin üzerindeki külfet de ağırlaşmaktadır. Bunun yanında bir tedbir kısa süreli olmakla birlikte kapsamı veya ağırlığı itibarıyla temel hak ve özgürlükleri çok ciddi ölçüde etkileyebilir. Böylece tedbirin ağırlığı, süresinden bağımsız olarak bireyin aşırı bir külfet altına girmesine neden olabilir (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 208; Onur Can Taştan, § 75).

53. Valilik, darbe teşebbüsünün ardından ilan edilen olağanüstü hâlin devam ettiğini belirtilerek 2935 sayılı Kanun'un 11. maddesinin (m) bendi uyarınca tüm ilçelerdeki toplantı ve gösterilerin ikinci bir emre kadar yasaklanmasına karar vermiştir. Valilik anılan kararında, geçmiş tarihlerde Diyarbakır'da gerçekleştirilen terör eylemleri ile bu eylemlerin tekrar gerçekleştirilme ihtimali olduğunu belirtmiştir. Toplantıların terör örgütü propagandasına dönüşebileceği ve kamu düzeninin bozulabileceği, ayrıca toplumda çatışma ortamı yaratılmaya çalışılabileceği yönünde istihbari bilgilerin olduğu kararda ifade edilmiştir. Somut olayda başvurucunun da katıldığı basın açıklaması barışçıl bir şekilde kısa bir sürede tamamlanmış ve açıklama yapan grup olaysız dağılmıştır. Toplantıya kolluk güçleri tarafından müdahale edilmesini gerektirecek bir durum yaşanmadığı hâlde yasaklama kararından on ay sonra gerçekleştirilen basın açıklamasının idari yaptırıma konu edildiği anlaşılmıştır.

54. Anılan Kanun'da toplantıların ertelenmesi, izne bağlanması ya da toplantı için yer ve zaman gösterilmesi gibi daha az sınırlayıcı tedbirlere de yer verilmiş olmasına rağmen idare takdirini belirsiz süreli olacak şekilde tüm toplantı ve gösterileri yasaklamaktan yana kullanmıştır. İdare belirsiz süreli olacak şekilde tüm toplantı ve gösterileri yasaklamıştır. Bu doğrultuda somut olayda öncelikle olağanüstü hâlin Diyarbakır'ın genel olarak tüm ilçelerinde toplantı ve gösterilerin belirsiz ve öngörülemez süreyle yasaklanmasını gerektirip gerektirmediği değerlendirilmelidir.

55. 21/7/2016 tarihli olağanüstü hâl kararı; yaklaşık bir hafta kadar önce gerçekleştirilen darbe teşebbüsünün faili FETÖ'nün tüm unsurlarıyla bertaraf edilmesi, Türk Silahlı Kuvvetleri, yargı, emniyet ve üniversiteler başta olmak üzere kamu içindeki bütün uzantılarının temizlenmesi, bu suretle bir daha darbe teşebbüsünde bulunulmasının önlenerek hukuk devleti ve demokrasi düzeninin garanti altına alınması amaçlarıyla ilan edilmiştir. Dolayısıyla darbe teşebbüsünden sonra devletin özellikle kamu düzeni ve güvenliğinden başlıca sorumlu kurumlarında söz konusu terör örgütü nedeniyle yaşanan sorunların devleti belli bir süre oldukça kırılgan bir konumda bıraktığı kabul edilmelidir. Nitekim bu süreçte çıkarılan olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleriyle FETÖ ya da diğer terör örgütleriyle iltisaklı bulundukları gerekçesiyle özellikle anılan kurumlarda çalışan birçok kişi kamu görevinden ihraç edilmiştir.

56. Somut olay bağlamında bu durumun devletin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını kullananların güvenliği ile yaşanabilecek çatışmaları önleyerek kamu düzenini sağlama şeklindeki yükümlülüğünü olağan hâlde kendisinden beklenen şekilde yerine getirmesini engelleyeceği açıktır. Öte yandan başvuru konusu yasaklama kararında FETÖ dışında PKK ve DEAŞ gibi terör tehditleri ile PKK'nın 2016 yılında gerçekleştirdiği terör eylemleri dikkate alınmıştır. Ayrıca alınan istihbari bilgilere göre terör örgütlerinin eylemler gerçekleştirebileceğine ve toplumda çatışma ortamı yaratılmaya çalışıldığına dair değerlendirmeler yapılmıştır. Sonuç olarak FETÖ/PDY ile diğer terör örgütlerinin tehditlerinin varlığı, yasaklama kararının asıl dayanağı olmuştur.

57. İdarenin dayandığı ve yasaklama kararının gerekçesini oluşturan güvenlik mülahazalarının dikkate alınması gerekir. Nitekim planlanan herhangi bir toplantı veya gösteride, kamu düzeni ile başkalarının hakkının korunmasına veya güvenliğinin sağlanmasına yönelik yasal ve fiilî tedbirlerin alınması, yetkili makamlar için bir yükümlülüktür. Dolayısıyla idari makamların anılan amaçları gerçekleştirmeye yönelik geniş bir takdir yetkisine sahip oldukları konusunda da bir tereddüt bulunmamaktadır. Bununla birlikte başvuru konusu yasaklama kararında, basın açıklamasından on ay önce gerçekleşen terör eylemleri açıklanmış, varsayıma dayalı istihbari bilgi dışında başkaca başvuruya konu toplantıya veya genel olarak düzenlenecek toplantı ve gösterilere yönelik bir terör tehdidinin varlığına dair somut hiçbir olgudan bahsedilmemiştir. Yetkili makamların muhtemel güvenlik risklerini yalnızca varsayarak veya geçmiş tarihte yaşanan terör eylemleri nedeniyle süresiz şekilde Diyarbakır'da gerçekleştirilecek tüm toplantı ve gösterileri yasaklamak anayasal bakımdan yeterli görülemez.

58. Kamu gücünü kullanan organlar anayasal haklara, somut olayda olduğu gibi temel hakkı tamamen yasaklamak şeklinde bir müdahalede bulunduklarında bu organların yasaklama kararıyla giderilmeye çalışılan güvenlik kaygısı ya da diğer bir meşru amacı açıkça ortaya koymaları gerekir. Valiliklerin ve kamu gücünü kullanan diğer organların yapmaları gereken, temel haklara müdahale gerekçesi bir tehlikenin varlığına dayanıyorsa somut ve güncel tehlikenin varlığını somut olgulara dayalı olarak göstermektir. Söz konusu somut olgular güvenlik güçlerinin raporlarına dayanabileceği gibi yakın tarihlerde yaşanan, toplum ve devlet hayatı ile bireyler üzerinde olumsuz etkileri açıkça görülen olaylara, söz konusu olaylar nedeniyle kamu düzeninin henüz sağlanamamış olmasına veya bu tehlikenin devam ettiği düşüncesine de dayanabilir.

59. Somut olayda olduğu gibi muhtemel veya somut güvenlik mülahazaları olduğunda bu riskler sıralanmadan anayasal hakkın belirsiz bir süreyle yasaklanması ve bu süreçte kararın hiçbir değerlendirmeye tabi tutulmaması, hakkı sınırlamanın gerekliliği ve dolayısıyla müdahalenin ölçülülüğü ile bağdaşmaz. Nitekim -olağanüstü hâlin zorunlu kıldığı ölçüyü aşacak şekilde- toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının süresiz şekilde yasaklanması ile anılan hakkın toplumsal yaşam içinde önemi ve kullanılma imkânı tamamen ortadan kalkacaktır. Bu nedenle kamu otoriteleri hakkın sınırlanmasına ihtiyaç duyduğunda gerektiği oranda sınırlamalı, durumun gerektirdiğinden ağır olan veya somut olayın koşullarında gerekmeyen tedbirlere başvurmamalıdır. Yasaklama kararıyla ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmek için birden fazla tedbir mümkün ise en hafif tedbiri tercih etmelidir. Ayrıca bir toplantı yapılacağı bildirimi üzerine idare, somut güvenlik tehditlerinin devam edip etmediğini de irdelemelidir. Ülkenin tamamında veya bir kısmında olağanüstü hâl ilan edilmiş olması temel haklara durumun gerektirmediği ve orantısız müdahaleler yapılmasını meşru gösteremez. Bu sebeple idare, toplantının barışçıl bir şekilde yapılmasının imkânlarını sağlamalı ve varsa tehditleri etkisiz hâle getirmek için gerekli önlemleri de almalıdır.

60. Öte yandan kamu otoritelerinin kamu düzeninin korunması ödeviyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı arasında bir çatışma hâlinde makul bir denge kurmaları ve her iki değeri de gerektiği ölçüde gözetmeleri gerekir. Somut olayda ise yasaklama kararı Valilikçe süresiz ve kategorik olarak tüm toplantı ve gösterileri içerecek şekilde alınmıştır. Bununla birlikte yasaklama kararlarında izin veya başka bazı koşulların yerine getirilmesi ile toplantı yapılabilmesinin yolları tamamen kapatılarak idare tarafından ilgili kanunun öngördüğü en ağır tedbire başvurulmuştur. Bu şekilde toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin kategorik olarak yasak olduğunun kabulü ile cezalandırma yoluna gidilmesi de toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlaline yol açar.

61. 15 Temmuz darbe teşebbüsünden hemen sonra soruşturmaların yoğun bir şekilde devam ettiği günlerde kamu düzeni yönünden tehlike teşkil eden ciddi bir durum olduğu kabul edilebilir. Ancak özellikle ilerleyen süreçte kamu gücünün işleyişinin ve toplumsal hayatın normalleşmesiyle birlikte daha az sınırlayıcı tedbirlerin uygulanması veya daha önce alınan tedbirlerin kaldırılması ya da hafifletilmesi değerlendirilmelidir. Somut olayda ise darbe teşebbüsünden bir ay sonra başlayan ve süresiz şekilde devam ettirilen yasaklama sürecinde idare ve derece mahkemesince bu konuda hiçbir değerlendirme yapılmamıştır. Yasaklama kararı sonrası, idarece herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmadığından devam edip etmediği muallak olan -yaklaşık on ay önceki- güvenlik mülahazaları idari para cezasına dayanak olmuştur. Bu çerçevede kamu düzeni yönünden daha az sınırlayıcı uygulamalarla giderilemeyecek bir tehlike olduğu gösterilmeden belirsiz ve öngörülemez bir süreyle toplantının yasaklanmasının her iki değer arasında kurulması gereken adil dengenin toplantı ve gösteri yürüyüşünü düzenleme hakkı aleyhine bozulduğu sonucuna ulaşılmıştır.

62. Diğer yandan Valilik, süresi belli olmayan yasaklama kararıyla bireylerin toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme hakkı aleyhine bir külfet yaratmış; buna karşılık kamu düzeninin karşılaştığı tehlikenin devlet hastanesinde cinsel saldırıya uğradığı iddia edilen engelli bir kişinin mağduriyetini duyurmaya çalışan veya kamuoyu oluşturmaya çabalayan, başvurucunun da aralarında olduğu topluluk yönünden yaratılan bu külfete baskın geldiğini hiçbir şekilde göstermemiştir.

63. İdari para cezası şeklindeki müdahalenin uygulanması suretiyle bireylerin toplantı hakkına keyfî olarak müdahale edilmemesini sağlayacak güvencelerin başında emre aykırılığın kamu düzenini bozucu etkisinin ya da kamu düzeninin bozulması yakın tehlikesinin -içinde bulunulan şartlar ile başvurucunun eyleminin niteliği dikkate alınarak- yeterli kabul edilebilecek gerekçelerinin asgari düzeyde de olsa somut olgularla ortaya konulması gelmektedir. Olağanüstü şartlarla ilgili asgari ve yeterli gerekçelerden ziyade soyut ve genel gerekçeler, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanımını anlamsız hâle getirebilir ve hakkın hiç kullanılamamasına yol açabilir. Dolayısıyla -hangi nedenle benimsenmiş olursa olsun- olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde de müdahalenin somut olayla ilgili gerekçe ortaya konulmaksızın uygulanması durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olarak kabul edilemez (Erdal Karadaş, § 81) Bu doğrultuda başvuru konusu olayda, somut olguları ve koşulları gözetmeksizin süresiz şekildeki yasaklama kararının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını anlamsız ve imkânsız kılacak bir dereceye ulaştırdığı sonucuna varılmıştır.

64. Dolayısıyla somut olayda kamu otoritelerince kamu düzeninin bozulduğu ya da bozulma tehlikesinin varlığının ilgili ve yeterli şekilde somut olgularla ortaya konulamadığı ve mevcut yasaklama kararının hedeflenen amaç için gerekli ve amaca ulaşmaya elverişli olmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle Anayasa'nın 15. maddesinin başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik Anayasa'nın 34. maddesinde belirtilen güvencelere aykırı bu müdahaleyi meşru kılmadığı, ayrıca Diyarbakır Valiliğinin geçerli olacağı süre ikinci bir emre kadar şeklinde belirlenen 17/8/2016 tarihli yasaklama kararı uyarınca verilen idari para cezasının olağanüstü hâlin gerektirdiği ölçüde olmadığı değerlendirilmiştir.

65. Açıklanan gerekçelerle -Anayasa'nın 15. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde- başvurucunun Anayasa'nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

d. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

66. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesi ve yargılamanın iadesi ile 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

67. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

68. Başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında talebiyle bağlı kalınarak başvurucuya 10.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 34 maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ergani Sulh Ceza Hâkimliğine (2017/805 D. İş) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

E. 294,70 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.794,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/5/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ramazan Sümer [2.B.], B. No: 2018/15924, 11/5/2022, § …)
   
Başvuru Adı RAMAZAN SÜMER
Başvuru No 2018/15924
Başvuru Tarihi 10/5/2018
Karar Tarihi 11/5/2022
Resmi Gazete Tarihi 1/9/2022 - 31940

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, basın açıklamasına katılan başvurucunun emre aykırı davrandığı gerekçesiyle hakkında idari para cezası uygulanmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı İdari para cezası İhlal Manevi tazminat, Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2911 Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu 17
5326 Kabahatler Kanunu 32
5442 İl İdaresi Kanunu 66
2935 Olağanüstü Hal Kanunu 11
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi