TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULLATİF UCAMAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/1833)
|
|
Karar Tarihi: 2/12/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Tuğba TUNA IŞIK
|
Başvurucular
|
:
|
Abdullatif UCAMAN ve diğerleri
(bkz. ekli tablo)
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Bkz. Ekli Tablonun (F) Sütunu
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, yargılama devam ederken kamu görevinden ihraç
edilme sebebiyle davanın konusunun kalmadığından bahisle uyuşmazlığın esasına
yönelik talebin karara bağlanmaması nedeniyle karar hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Ekli tabloda sıralanan başvurulara ait başvuru formu
ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemelerinden sonra başvurular
Komisyonlara sunulmuştur.
3. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konularının aynı olması nedeniyle ekli tablonun (B)
sütununda numaraları belirtilen başvuru dosyalarının aynı tablonun (1) numaralı
satırında yer alan 2018/1833 numaralı bireysel başvuru dosyası ile
birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar
verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucuların bir kısmı, Bakanlığın görüşüne karşı
süresinde beyanda bulunmuşlardır.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir.
9. Başvurucular, haklarında tesis edilen farklı
nitelikteki idari işlemlerin iptali talebiyle idare mahkemelerinde dava
açmışlardır.
10. İptal davasına ilişkin yargılamalar devam ederken
başvurucuların olağanüstü hâl kapsamında alınan tedbirlere ilişkin kanun
hükmünde kararnameler gereğince kamu görevinden ihraç edildikleri gerekçesiyle
bir kısım davalar yönünden davanın esası hakkında karar verilmesine yer
olmadığına, bir kısım davalar yönünden ise davanın incelenmeksizin reddine
karar verilmiştir.
11. Nihai karar başvuruculara muhtelif tarihlerde tebliğ
edilmiştir.
12. Başvurucular süresinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. İlgili Kanun
13. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 2. maddesinin (a) bendi şöyledir:
" İdarî işlemler hakkında yetki,
şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından
dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal
davaları"
14. 2577 sayılı Kanun'un "Dilekçeler üzerine ilk
inceleme" kenar başlıklı 14. maddesinin (3) numaralı fıkrasının ilgili
kısmı şöyledir:
"Dilekçeler,
...
c) Ehliyet,
...
yönlerinden sırasıyla incelenir."
15. 2577 sayılı Kanun'un "İlk inceleme üzerine
verilecek kararlar" kenar başlıklı 15. maddesinin birinci fıkrasının
ilgili kısmı şöyledir:
"Danıştay veya idare ve vergi
mahkemelerince yukarıdaki maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hususlarda kanuna
aykırılık görülürse, 14 üncü maddenin;
...
b) 3/c, 3/d ve 3/e bentlerinde yazılı
hallerde davanın reddine,
...
Karar verilir."
16. 1/2/2018 tarih ve 7075 sayılı Olağanüstü Hal
İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un “Komisyonun oluşumu” kenar
başlıklı 1. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Anayasanın 120 nci maddesi
kapsamında ilan edilen ve 21/7/2016 tarihli ve 1116 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Kararıyla onaylanan olağanüstü hal kapsamında, terör örgütlerine veya
Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette
bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti,
aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle başka bir idari
işlem tesis edilmeksizin doğrudan kanun hükmünde kararname hükümleri ile tesis
edilen işlemlere ilişkin başvuruları değerlendirmek ve karara bağlamak üzere
Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kurulmuştur."
17. 7075 sayılı Kanun'un “Komisyonunun görevleri”
kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“(1) Komisyon, olağanüstü hal
kapsamında doğrudan kanun hükmünde kararnameler ile tesis edilen aşağıdaki
işlemler hakkındaki başvuruları değerlendirip karar verir.
a) Kamu görevinden, meslekten veya görev
yapılan teşkilattan çıkarma ya da
ilişiğin kesilmesi.
..."
18. 7075 sayılı Kanun'un "Yargı denetimi" kenar
başlıklı 11. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Komisyon
kararlarına karşı Hâkimler ve Savcılar Kurulunca belirlenecek Ankara idare
mahkemelerinde ilgilinin en son görev yaptığı kurum veya kuruluş aleyhine iptal
davası açılabilir. Bu davalarda ayrıca Cumhurbaşkanlığına ve Komisyona husumet
yöneltilemez."
2. Danıştay
İçtihadı
19. Danıştay İkinci Dairesinin 3/11/2008 tarihli ve
E.2008/3586, K.2008/4247 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"Dava, davacı tarafından ... Lisesi
Müdürü olarak görev yaptığı dönemde hakkında 70 puanla orta düzeyde düzenlenen
2006 yılı sicil raporunun iptali istemiyle açılmıştır.
İstanbul 5. İdare Mahkemesince davacının yargılama devam ederken
emekliye ayrıldığı, sicil raporunun iptalini isteme konusunda güncel bir
menfaat ilişkisinin kalmadığı gerekçesiyle ... davanın ehliyet yönünden reddine
karar verilmiştir.
...
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 2. maddesinin 1/a bendinde iptal davaları, "idari işlemler
hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı
olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından
açılan" davalar olarak tanımlanmaktadır.
Maddede öngörülen menfaat ihlali koşulu,
bu tür davaların kabulü ve dinlenilebilmesi için aranılan koşullardan biridir.
Gerek doktrin gerekse yargısal içtihatlarda bu şart, subjektif ehliyet şartı
olarak kabul edilmekte, ancak ne tür bir menfaat ihlalinin gerçek ve tüzel
kişilere iptal davasını açma hakkı sağladığını gösterecek kesin bir ölçü ortaya
konulamamakta ve bu ilişki kural olarak iptal davasına konu olan kararın
niteliğine göre saptanmaktadır.
Genelde kişisel, meşru ve güncel bir
menfaatin varlığı ve bunların ihlali, menfaat ilişkisinin kurulmasında yeterli
sayılmakta ve bu husus davanın niteliğine ve özelliğine göre idari yargı
mercilerince belirlenmekte, davacının idari işlemle ciddi ve makul, maddi ve
manevi bir ilişkisinin bulunduğunun anlaşılması, dava açma ehliyetinin varlığı
için yeterli sayılmaktadır.
...
Bu durumda, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu'nun emeklilerin yeniden kamu hizmetine alınmasını düzenleyen 93. maddesi
ve Devlet memurlarından 6 yıllık sicil notu ortalaması 90 ve daha yukarı
olanların aylık derecelerinin yükseltilmesinde dikkate alınmak üzere bir kademe
ilerlemesi uygulanacağını hüküm altına alan 64. maddesi uyarınca davacı
hakkında düzenlenen sicil raporu ve sicil notunun önem kazandığı ve davacının
menfaatini doğrudan ilgilendirdiği gibi, sicil amirlerince olumsuz düşüncelerle
orta düzeyde düzenlenen uyuşmazlık konusu sicil raporu ile davacı arasında
manevi ilişkinin de devam etmesi karşısında, uyuşmazlığın esası incelenerek
hüküm kurulması gerekirken, davacının güncel bir menfaat ilişkisinin kalmadığı
gerekçesiyle davanın
[reddi] yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, kararın bozulmasına..."
20. Danıştay Beşinci Dairesinin 15/12/2014 tarihli ve
E.2012/2143, K.2014/9343 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"Dava,koruma ve güvenlik görevlisi
olarak görev yapmakta iken tutukluluk hali nedeniyle görevden uzaklaştırılan
davacının, memuriyet görevine başlatılması ve 1/3 oranında kesilen maaşının
ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin 05.01.2010 tarihli
işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İstanbul 8. İdare Mahkemesince ...
davacının,03.02.2010 tarihinde hizmetli kadrosunda göreve başlatıldığı,
16.04.2010 tarihinde de malulen emekli olduğu anlaşılmakla, memuriyet görevine
dönmek istemiyle yaptığı başvurunun reddinden kaynaklanan uyuşmazlık yönünden
davanın konusunun kalmadığı; ... davacının memuriyet görevine başlatılmamasına
ilişkin kısmı yönünden davanın konusunun kalmaması nedeniyle uyuşmazlığın bu
kısmı hakkında karar verilmesine yer olmadığına, maaşından yapılan kesintilerin
ödenmesi talebinin reddine dair kısmı yönünden de davanın reddine karar
verilmiştir.
...
İptal davalarında, idari işlemlerin
kuruldukları tarih itibariyle yargısal denetime tabi tutulmaları gerektiği
kuşkusuzdur. İdare Hukukunun genel ilkelerine göre iptal davası açılabilmesi için,
davacı ile dava konusu işlem arasında menfaat ilişkisinin varlığı yeterli olup,
ayrıca bu işlemle menfaat ilişkisinin davanın sonuçlanmasına kadar devam etmesi
aranmamaktadır.
Davacının idari işlemle ilişkisinin
davanın sonuçlanmasına kadar devam etmesini zorunlu tutmak, iptal davalarını
sadece davacılar yönünden ortaya koyduğu sonuçlarla değerlendirmek ve bu
davaların amacını ihmal etmek anlamını taşır. Bunun sonucu olarak, dava
görülmeden önce alınacak yeni idari kararlarla davacının iptali istenilen
işlemle ilişkisini kesmek ve böylece hukuka aykırılığı ileri sürülen işlemi
yargısal denetim dışında bırakmak yolu açılmış olur.
Bu durumda, yargısal denetimden amaç
"hukuka uygunluk" denetimi olduğuna, yargısal denetim işlemin
kurulduğu tarih itibariyle gerçekleştiğine ve yeni işlem tesis edilene kadar
hukuki sonuç doğurduğuna göre, Mahkemece dava konusu işlemin hukuka
uygunluğunun denetlenerek bir karar verilmesi gerekmekte iken dava konusu
işlemden sonra kurulan 16.04.2010 günlü bir başka işlem ile davacının malulen
emekli edildiği ve davanın konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer
olmadığına ilişkin olarak verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.
...
Açıklanan nedenlerle, kararın bozulmasına..."
21. Danıştay Onikinci Dairesinin 28/10/2015 tarihli ve
E.2015/1273, K.2015/5657 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"Dava;... İl Özel İdaresi'nde
genel sekreter olarak görev yapmakta iken 12 Haziran 2011 tarihinde yapılacak
olan ... milletvekili genel seçimlerine katılmak için ... tarihinde istifa
ederek görevinden ayrılan davacının, seçimler sonucunda eski görevine atanmak
istemiyle yaptığı başvurusu üzerine İl Özel İdaresinde uzman kadrosuna
atanmasına ilişkin [işlemin] iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, ... davacının,
seçimler sonucunda tekrar görevine dönebilmek amacıyla yapmış olduğu başvurusu
neticesinde genel sekreterlik kadrosunun dolu olması nedeniyle İl Özel
İdaresinde 1. dereceli uzman kadrosuna atanmasına ilişkin dava konusu
işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar
verilmiştir.
...
Davalı idarece her ne kadar davacının
... tarihinde emeklilik isteminde bulunduğu ve bu isteği üzerine emekliye
ayrıldığı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının ... tarihli yazısından
anlaşıldığından, iş bu davanın davacı yönünden hukuki bir yararının bulunmadığı
gibi, davanın konusuz kaldığı ileri sürülmüş ise de; iptal davası açılabilmesi
için davacının dava konusu işlem nedeniyle menfaatinin ihlal edilmiş olması
yeterli olup, bu işlemle menfaat ilişkisini dava sonuna kadar sürdürmesi
gerekmediğinden, davalı idarenin davacı emekli olduğundan davanın konusuz
kaldığı yolundaki iddiasına da itibar edilmemiştir.
... davacının, görevine dönme talebinde
bulunduğu tarihte durumuna uygun eşdeğer görevlerin bulunup bulunmadığı
hususunda gerekli ve yeterli inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken
... davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet
bulunmamaktadır."
22. Danıştay Beşinci Dairesinin 19/12/2018 tarihli ve
E.2018/3781, K.2018/18569 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"... Kanun Hükmünde Kararnamelerin eki listesinde isimlerine yer
verilmek suretiyle başka bir işleme gerek kalmaksızın doğrudan kamu görevinden
çıkartılan personelin açmış olduğu davalarda idare mahkemelerince, genellikle
anılan Kanun Hükmünde Kararnamelerde söz konusu kamu görevinden çıkarılma
konusunda idareye herhangi bir değerlendirme yapma ya da başka yönde işlem
kurma yetki ve görevi verilmediği, kanun niteliğini taşıyan hukuki bir
düzenleme ile kamu görevinden çıkarılma işlemi gerçekleştirildiği, dolayısıyla
davalı idarece tesis edilmiş, idari davaya konu olabilecek bir idari işlemin
bulunmadığı ve davanın esasının incelenmesine hukuken olanak bulunmadığı
gerekçesiyle "davaların incelenmeksizin reddi yönünde" kararlar
verilmiştir. Buna karşın, Kanun Hükmünde Kararnamelerde belirlenen usul ve
esaslara göre personelin kendi kurumunda oluşturulan kurullar tarafından tesis
edilen kamu görevinden çıkartılmaya ilişkin işlemlere karşı açılan davalarda,
idare mahkemelerince uyuşmazlığın esasının incelenmesine devam edilmiştir.
Bu arada, personelin kendi kurumunda
oluşturulan kurul tarafından tesis edilen kamu görevinden çıkartılmaya ilişkin
işlemlere karşı açılan davaların incelemesi devam ederken, aynı personelin bu
kez Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu personeline İlişkin Alınan TedbirlereDair
Kanun Hükmünde Kararnamelerin eki listesinde ismine yer verilmek suretiyle kamu
görevinden çıkarıldığı hallerde, yasa hükmünde olan Kanun Hükmünde Kararname
ile kamu görevinin herhangi bir işleme gerek kalmaksızın doğrudan sonlandırılmış
olması karşısında, idare tarafından oluşturulan Kurulun tesis ettiği kararın
kendiliğinden ortadan kalktığı ve davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle kimi
idare mahkemelerince dava hakkında "karar verilmesine yer olmadığı"
yönünde kararlar verilmiştir.
Bir idari işlem açıkça idare tarafından
geri alınmadığı veya bir başka işlemle yürürlükten kaldırılmadığı ya da idare
mahkemesince iptal edilmediği sürece hukuk aleminde varlığını sürdürecektir. Bu
nedenle, Kanun Hükmünde Kararnamenin eki listelerde ismine yer verilmek
suretiyle hiçbir idari işleme gerek kalmaksızın doğrudan kamu görevinin
sonlandırılmasına karşı açılan davalarda idare mahkemelerince, Kanun Hükmünde
Kararnamelerin kanun niteliği taşıdığı gerekçesiyle "incelenmeksizin
ret" kararları verildiği de göz önünde bulundurulduğunda, personellerin
kendi kurumunda oluşturulan kurullar tarafından kamu görevinden çıkarılmasına
ilişkin işlemlere karşı açılan davaların (idari işlemden sonra çıkartılan Kanun
Hükmünde Kararnamenin eki listesinde aynı personelin ismine yer verilmek
suretiyle ikinci kez görevine son verilmiş olsa bile idari işlemin hukuken
yürürlükte olması nedeniyle) esastan sonuçlandırılması gerektiği açıktır.
...
Bu nedenle, anılan her iki işleme karşı
açılan davalarda yargı yerlerince verilecek kararların uygulanması aşamasında
ortaya çıkabilecek hukuki sorunların da önlenmesi amacıyla Mahkemece; öncelikle
personelin ilgili Kanun Hükmünde Kararnamenin ekli listesinde isminin yer
alması nedeniyle kamu görevinden çıkartılması işlemine karşı dava açıp
açmadığı, dava açmış ise 7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme
Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul
Edilmesine Dair Kanun hükümleri gereğince dava dosyasının İnceleme Komisyonuna
gönderilip gönderilmediği, Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden
çıkarılmasına karşı dava açmamış (ya da dava açmış) olsa bile Komisyona
başvurma hakkını da kullanabileceğinden, personelin Olağanüstü Hal İşlemleri
İnceleme Komisyonuna başvuruda bulunup bulunmadığı ve Komisyonca başvuru
hakkında bir karar verilip verilmediği veya Kanun Hükmünde Kararnamenin eki
listesinde ismine yer verilmek suretiyle kamu görevinden çıkarılmasının iptali
istemiyle açılmış dava nedeniyle 7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme
Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul
Edilmesine Dair Kanun gereğince Komisyona gönderilmesi gereken bir dosyasının
mevcut olup olmadığı (Komisyonca verilecek karar hem personelin hukuki durumunu
hem de davacının çalıştığı kurum bünyesinde oluşturulan Kurul tarafından
verilen kamu görevinden çıkarma işlemine karşı açtığı davada yargı mercilerince
verilecek kararın hukuki sonucunu etkileyeceğinden) araştırılmalı, Komisyona
başvurusu var ise, bu başvurunun sonucu beklenmeli, Komisyon kararına karşı
dava açılmış ise, yukarıda açıklandığı üzere söz konusu iki davada verilecek
kararlar birbirini etkileyeceğinden, öncelikle 2577 sayılı İdari Yargılama
Usulü Kanunu'nun 38 ve devamı maddelerinde yer alan "bağlantılı davalara ilişkin
hükümler" dikkate alınarak değerlendirme yapılmalı, şayet personelin
herhangi bir davası veya Komisyona başvurusu yok ise Anayasanın 36. maddesiyle
de koruma altına alınan hak arama hürriyetinin engellenmemesi adına, davacının
çalıştığı kurum bünyesinde oluşturulan Kurul kararı ile ihraç edilmesi
işleminin iptaline konu uyuşmazlığın esasının incelenerek bir karar verilmesi
gerekmektedir."
B. Uluslararası
Hukuk
1. Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi
23. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes
davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda
karar verecek olan,... bir mahkeme tarafından ... görülmesini isteme hakkına
sahiptir..."
2. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi İçtihadı
24. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre
Sözleşme'nin 6. maddesinin medeni hukuk alanına giren konularda
uygulanabilirliği ilk olarak bir uyuşmazlığın varlığına bağlıdır. İkinci olarak
uyuşmazlık en azından savunulabilir bir şekilde iç hukukta tanınmış olduğu
söylenebilecek hak ve yükümlülükler ile ilgili olmalıdır. Son olarak ise bu hak
ve yükümlülükler -her ne kadar bizzat 6. madde bu hak ve yükümlülüklere
Sözleşmeci devletlerin hukuk sistemi içinde belirli bir anlam atfetmese de-
Sözleşme anlamında medeni nitelikte olmalıdır (James ve
diğerleri/Birleşik Krallık [GK], B. No: 8793/79, 21/2/1986, § 81).
25. AİHM; Sözleşme'nin 6. maddesinin Sözleşmeci
devletlerin iç hukukunda geçen bir hak için belirli bir anlam
öngörmediğini, bir hakkın var olup olmadığını karara bağlamada ilke olarak iç
hukuka başvurulacağını, ulusal mahkemelerin bu konudaki değerlendirmelerinden
farklı bir sonuca ulaşılması için de güçlü gerekçelere sahip olunması
gerektiğini, yetkililerin belli bir başvuran tarafından talep edilen tedbirin
kabul edilip edilmemesine karar vermede takdir hakkını kullanıp kullanmadığının
dikkate alınabileceğini hatta bu durumun belirleyici olabileceğini, bununla
birlikte salt bir kanun hükmünün lafzında bir takdir unsurunun bulunmasının bir
hakkın varlığını tek başına hükümsüz kılmayacağını, benzer durumlarda iddia
edilen hakkın yerel mahkemelerce tanınması veya yerel mahkemelerin başvuranın
talebinin esasını incelemesi hususunun da gözönüne alınması gerektiğini
belirtmiştir (Boulois/Lüksemburg [BD], B. No: 37575/04, 3/4/2012, §§
91-94).
26. AİHM; mahkeme hakkının görünümlerinden biri olan
karar hakkı ile ilgili Kutic/Hırvatistan (B. No: 48778/99, 1/3/2002)
davasında yaptığı değerlendirmede ise Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının hukuki uyuşmazlıkların tespiti için mahkemeye erişim hakkını güvence
altına aldığını yinelemekte ancak bu hakkın yalnızca dava açma hakkı ile
sınırlı olmadığını, aynı zamanda mahkemenin uyuşmazlık konusundaki kararını elde
etme hakkını da kapsadığını belirtmektedir. AİHM'e göre bir taraf devletin iç
hukuk sistemi uyarınca bir birey tarafından açılan davaya ilişkin yürütülen
yargılamalar neticesinde davanın nihai bir karara bağlanacağı garanti edilmeden
bu kişinin bir mahkeme önünde hukuk davası açmasına izin verilmesi yanıltıcı
olur. AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının davacılara
tanınan usule ilişkin güvenceleri -adil, aleni ve hızlı yargılama-,
uyuşmazlıklarının nihai bir çözüme kavuşturulacağını garanti etmeksizin detaylı
olarak açıklamasının anlamsız olacağına dikkat çekmektedir (Kutic/Hırvatistan,
§ 25).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
27. Mahkemenin 2/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
28. Başvurucuların bir kısmı, bireysel başvuru harç ve
masraflarını karşılama imkânlarının bulunmadığını belirterek adli yardım
talebinde bulunmuşlardır.
29. Adli yardım talebinde bulunan başvurucuların başvuru
giderlerini karşılayabilecek ölçüde mal varlıklarının bulunmadığı ve taleplerinin
dayanaktan yoksun olmadığı anlaşılmış olup 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 334. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca
adli yardım taleplerinin kabulü ile yargılama giderlerini ödemekten geçici
olarak muaf tutulmalarına karar verilmesi gerekir.
B. Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
30. Başvurucular haklarında tesis edilen idari işlemlerin
iptali talebiyle açtıkları davalar devam etmekteyken kamu görevinden ihraç
edilmeleri sebebiyle davanın esası hakkında karar verilmediği gerekçeleriyle
mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
31. Bakanlık görüşünde; başvurucuların açmış olduğu iptal
davası sırasında bulunan menfaat bağının davanın sonuna kadar bulunması
gerektiği, başvurucuların kamu görevinden ihraç edilmesi ile bu menfaatin
ortadan kalktığı ifade edilmiştir. Bakanlık; bu şartlarda davaya devam
edilmesinin başvurucular açısından davanın manevi haz boyutunda kalacağını, bu
sebeple derece mahkemeleri tarafından davanın esasına girilmeksizin verilen
kararın mahkemeye erişim hakkını ihlal etmediğini belirtmiştir.
32. Başvurucuların bir kısmının Bakanlık görüşüne karşı
beyanında davanın devamının sedace manevi hazla açıklanamayacağı, yargılama
masraflarının aleyhlerine hükmedildiği, dava konusu idari işlemler ile kamu
görevinden ihraç edilme işlemi arasında illiyet bağının olmadığı ve kamu
görevine iade edilme ihtimallerinin bulunduğu vurgulanmıştır.
2. Değerlendirme
33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucuların idari işlemlerin iptali talebiyle açtıkları davaların
kamu görevinden ihraç edilmeleri gerekçe gösterilerek esasının incelenmeksizin
reddedilmemesi gerektiğine ilişkin iddiaların adil yargılanma hakkının
güvencelerinden biri olan karar hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
a. Uygulanabilirlik
Yönünden
34. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ve
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre Anayasa
Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu
gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa'da güvence altına
alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye'nin taraf olduğu ek
protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve
Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan
Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
35. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında;
herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme, bunun doğal
sonucu olarak da iddiada bulunma, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence
altına alınmıştır. 3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanun'un Anayasa'nın 36.
maddesinin birinci fıkrasına adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin 14.
maddesinin gerekçesinde "değişiklikle Türkiye Cumhuriyeti'nin taraf olduğu
uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınmış olan adil yargılama
hakkı[nın] metne dahil" edildiği belirtilmiştir. Dolayısıyla Anayasa'nın
36. maddesine söz konusu ibarenin eklenmesinin amacının Sözleşme'de düzenlenen
adil yargılanma hakkını anayasal güvence altına almak olduğu anlaşılmaktadır
(Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017,§ 54). Bu itibarla Anayasa'da
güvence altına alınan adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriği belirlenirken
Sözleşme'nin "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin ve
buna ilişkin AİHM içtihadının da gözönünde bulundurulması gerekir (Onurhan
Solmaz,§ 22).
36. Anayasa Mahkemesi; Sözleşme'nin adil yargılanma
hakkını düzenleyen 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin "medeni
hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların" ve bir suç
isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğunu belirterek
hakkın kapsamının bu konularla sınırlandırıldığını, hak arama hürriyetinin
ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için başvurucunun
ya medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da
başvurucuya yönelik bir suç isnadı hakkında karar verilmiş olması gerektiğini
belirtmiştir (Adnan Oktar, B. No: 2012/917, 16/4/2013, § 21).
37. Anayasa Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının medeni hak ve yükümlülüklerin karara bağlanmasıyla ilgili
bir yargılama usulünde uygulanabilmesi için öncelikle ortada bir uyuşmazlığın
bulunması gerektiğini belirterek AİHM ile benzer ilkeleri benimsemiştir (İsmail
Taşpınar, B. No: 2013/3912, 6/2/2014, § 21).
38. Bireysel başvuruya konu olaylarda idari işlemlerin
iptali istemiyle açılan davaların başvurucuların kamu görevinden ihraç
edildiklerinden bahisle dava konularının ortadan kalktığı gerekçesiyle
davaların esasının incelenmediği görülmektedir.
39. 2577 sayılı Kanun hükümlerine göre davanın dava
açmakta menfaati bulunmayan kişi veya kişilerce açılması durumunda davanın
ehliyetsiz kişi/kişilerce açıldığı gerekçesiyle davanın esas incelemesine
geçilmeksizin usulden reddedilmesi öngörülmektedir. Yerleşik idari yargı
içtihadında, iptal davalarının kabulü ve dinlenilebilmesi için aranılan
koşullardan birinin davacının menfaatinin davaya konu işlem ile ihlal edilmiş
olması gerektiği kabul edilmektedir (bkz. § 15). Bu itibarla davacının
menfaatini ihlal etmeyen idari işlemlerin esasen herhangi bir uyuşmazlığa
sebebiyet verme imkân ve kabiliyeti bulunmayan nitelikte işlemler olduğu
söylenebilir.
40. Buradaki asıl meselenin davanın açıldığı sırada ver
olan menfaat bağının yargılamanın sonuna kadar bulunmasının gerekip
gerekmediğidir. Hâl böyle olunca somut olayda bir uyuşmazlığın bulunup
bulunmadığının ortaya konulması, Sözleşme'nin 6. maddesinin
uygulanabilirliğinin tespiti bakımından önem arz etmektedir.
41. Bir idari işlemin davacının menfaatini yargılamanın
sonuna kadar ihlal edip etmediğine ilişkin değerlendirmenin bu husustaki kanun
hükmünü uygulayacak olan idari yargı mercii tarafından tespit edileceği
açıktır.
42. Bununla birlikte ilgili kanun hükmünü uygulayan yargı
merciinin idari işlemin dava konusu edilemeyeceği yönünde bir tespit ve
değerlendirmede bulunmuş olması tek başına ve her zaman ortadabir uyuşmazlığın
bulunmadığı sonucuna ulaşılması için yeterli değildir. Bireysel başvuru
kapsamında yapılan incelemelerde Sözleşme'nin 6. maddesinin
uygulanabilirliğinin tespiti için aynı mahiyetteki idari işlemlere ilişkin
olarak iç hukukta kabul görmüş bir uyuşmazlık olgusu bulunup bulunmadığının da
değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmenin yapılmasında ise yerel
mahkemelerce aynı mahiyetteki idari işlemlerin dava konusu edilebileceğinin
kabul edilmesi ve bu tip işlemlerden doğan uyuşmazlıkların esasının incelenmesi
önemli bir ölçüttür. Özellikle içtihat mahkemesi olan Danıştayın yorum ve
uygulamalarının bu hususta belirleyici bir role sahip olduğu söylenebilir (Ali
Diren, B. No: 2015/13108, 18/4/2018, § 42).
43. Bu bağlamda bir kısım Danıştay içtihadına (bkz. §§
21, 22) göre idari işlemlerin kuruldukları tarih itibarıyla yargısal denetime
tabi tutulmaları gerektiği, idare hukukunun genel ilkelerine göre iptal davası açılabilmesi
için davacı ile dava konusu işlem arasında menfaat ilişkisinin varlığının
yeterli olduğu, ayrıca dava konusu işlemle menfaat ilişkisinin davanın
sonuçlanmasına kadar devam etmesinin aranmadığı değerlendirilerek bu
nitelikteki işlemlerden doğan uyuşmazlıkların esasının incelendiği
görülmektedir. Bir kısım Danıştay içtihadında ise (bkz. § 20) menfaat
ilişkisinin davanın niteliği ve özelliğine göre idari yargı mercilerince
belirleneceği ifade edilmiştir.
44. Somut başvuruda başvurucuların kamu görevinden
çıkarılmalarına ilişkin işlemlere karşı yargı yolunun açık olması sebebiyle
kamu görevine dönme ihtimallerinin varlığı değerlendirildiğinde iç hukukta en
azından savunulabilir bir biçimde dava konusu edilebilir olduğu ileri
sürülebilecek bir uyuşmazlığın bulunduğu sonucuna varılmıştır. Bu nedenle ihlal
iddialarının konusunun Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanının kapsamında
yer aldığının kabulü gerekir.
b. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
45. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Esas
Yönünden
i. Genel
İlkeler
46. Anayasa’nın 36. maddesinin ikinci fıkrasında hiçbir
mahkemenin görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı
belirtilmiştir. Bu bağlamda Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkı, kişilere davanın görüldüğü mahkemeden uyuşmazlığa ilişkin bir
karar verilmesini isteme güvencesini de sağlar. Öte yandan Sözleşme'yi
yorumlayan AİHM de Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkeme
hakkı şeklinde genel bir hakkı düzenlediğini kabul etmekte ve bu hakkın karar
hakkını da içerdiğini ifade etmektedir (İbrahim Demiroğlu, B. No:
2017/15698, 26/7/2019, § 54).
47. Adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan
mahkeme hakkı; mahkemeye erişim hakkı, karar hakkı ve kararın icrası haklarını
içerir. Karar hakkı genel itibarıyla mahkeme önüne getirilen uyuşmazlığın
karara bağlanmasını isteme hakkını ifade eder. Zira dava hakkını kullanan
bireyin asıl amacı davanın sonunda, uyuşmazlık konusu ettiği talebinin esasıyla
ilgili olarak bir karar elde edebilmektir. Bir başka ifadeyle dava sonucunda
şayet bir karar elde edilemiyorsa dava açmanın da bir anlamı kalmayacaktır. Öte
yandan karar hakkı bireylerin sadece yargılama sonucunda şeklî anlamda bir
karar elde etmelerini güvence altına almaz. Bu hak aynı zamanda dava konusu
edilen uyuşmazlığa ilişkin esaslı taleplerin yargı merciince bir sonuca
bağlanmasını da gerektirir (İbrahim Demiroğlu,§ 55).
48. Kuşkusuz söz konusu dava, yargılama usulü kuralları
gereğince uyuşmazlığın esasının incelenemediği birtakım kararlarla da
neticelenmiş olabilir (düşme/açılmamış sayılma/karar verilmesine yer
olmadığı/süre aşımı vb.). Bu durum kural olarak karar hakkı yönünden bir sorun
teşkil etmez. Zira söz konusu hakkın sağladığı güvence bakımından önemli olan
husus; açıldığı sırada davanın -usule ilişkin sorunlar hariç-
uyuşmazlığın esasını çözüme kavuşturma potansiyeline sahip, bir başka ifadeyle
dava açılmasındaki asıl amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasıdır. Ancak bu
nitelikleri taşıyan bir davada yargılamanın henüz devam ettiği bir süreçte
taraflardan birinin aleyhine olacak ve yargı merciinin uyuşmazlık konusu talep
hakkında karar vermesini engelleyecek şekilde davayı ortadan kaldıran ya da
davanın incelenmesini durdurarak karara bağlanmasına mâni olan yasalar
çıkarılması karar hakkının ihlaline yol açabilir (İbrahim Demiroğlu, §
56).
ii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
49. Başvurucuların haklarında tesis edilen işlemlerin
iptali talebiyle açtıkları davalarda derece mahkemeleri tarafından
başvurucuların kamu görevinden ihraç edilmiş oldukları gerekçesiyle davanın
esası incelenmemiştir.
50. Yukarıda yer verilen Danıştay içtihatlarında (§§ 21,
23) ortaya konulduğu üzere iptal davalarının ilk inceleme aşamasında kabul
edilebilirlikleri için başka bir deyişle davanın esasının incelenebilmesi için
2577 sayılı Kanun kapsamında aranan menfaat şartının davanın açıldığı sırada
bulunması yeterli olmakta, menfaatin davanın sonuna kadar devam etmesi
aranmamaktadır. Anılan içtihatlardaki yaklaşımın kamu görevlileri hakkında
tesis edilen işlemler hakkında açılan davaların yargılama sırasında kamu
görevlisi statülerinin herhangi bir nedenle sona ermesi durumunda dahi idari
işlemle olan menfaat bağının ortadan kalkmayacağı yönünde olduğu görülmektedir.
Böylece alınacak yeni bir idari kararla davacının iptalini istediği işlemle
ilişkisini kesmek suretiyle dava konusu işlemin yargı denetimi dışına
çıkarılması engellenmiş olacaktır. Buna göre Danıştayın söz konusu
içtihatlarındaki çıkarımın dava şartı olarak kabul edilen menfaat ihlali
yorumundan hareketle dava konusu edilebilirliğinin tespitinde kamu yararı ile
bireyin menfaatleri arasındaki adil dengeyi gözeten, objektif ve hukuken kabul
edilebilir ölçütler içerdiği görülmektedir.
51. Anılan içtihattaki yaklaşımın öz itibarıyla statü
hukukuna göre çalışan kamu görevlilerinin kamu personel hukuku kapsamında
haklarında tesis edilen idari işlemlerin onların aktif meslek yaşamları
haricinde maddi ve manevi varlıkları üzerinde de birtakım etki ve sonuçlar
gösterebilmesi, öte yandan meri mevzuatın emeklilik/istifa/ihraç vb. sebeplerle
kaybedilen kamu görevliliği statüsünün belirli koşullar altında yeniden
kazanılmasına imkân sağlaması karşısında böyle bir durumda idari işlemin kişi
üzerinde etkilerini devam ettirecek olması gibi gerekçelere dayandığı
anlaşılmaktadır (Levent Tütüncü, B. No: 2015/3690, 18/7/2018, § 59).
52. Danıştay içtihadında benimsenen bu yaklaşıma göre
somut olayda başvurucuların Olağanüstü Hal İşlemlerini İnceleme Komisyonuna
(OHAL Komisyonu) başvurabileceği, OHAL Komisyonu kararlarına karşı yargı
yolunun açık olduğu tespit edilmiştir. Bu durumda başvurucuların yeniden kamu
görevliliği statüsünü kazanabileceği ihtimalinde dava konusu idari işlemlerin
başvurucular üzerinde bir etkisinin bulunmayacağı söylenemez. Bu itibarla idari
işlemlerin iptali talebiyle açılan davaların yargılamaları davam ederken
başvurucuların kamu görevinden ihraç edilmelerinin davaya konu idari işlemler
ile ihlal edilen menfaatlerinin ortadan kalkmadığı, bu durumda davaların
esasının incelenmesi gerektiği değerlendirilmektedir.
53. Bireysel başvuruya konu derece mahkemeleri kararında
ise Danıştay içtihadında belirtilen ölçütler kapsamında herhangi bir irdelemeye
gidilmeksizin salt kamu görevinden ihraç edilme sebebiyle davanın konusunun
ortadan kalktığı yönünde şekilci bir yaklaşımla hareket edilerek davaların
esasının incelenmediği, başka bir deyişle davalara konu idari işlemlerin esası
hakkında karar verilmediği görülmektedir.
54. Derece mahkemelerinin somut olayda davanın esasının
incelenebilmesine ilişkin değerlendirmeleri konusunda 2577 sayılı Kanun'da
düzenlenen usul kurallarının uygulanmasıyla ilgili bu şekilci yorumlarının
başvurucuların hukuksal durumunu etkileyen idari işlemlerden doğan
uyuşmazlıklar hakkında karar verilmemesi sebebiyle başvuruculara ağır bir
külfet yüklediği, bu sebeple başvurucuların karar hakkının ihlal edildiği
değerlendirilmiştir.
55. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa'nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki karar hakkının
ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Diğer Hak
İhlal İddialar
1. Başvurucuların
İddiaları
56. Başvurucular, başvuruya konu davanın esasına yönelik
olmak üzere anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
57. Başvurucuların mahkemeye erişim hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılarak uyuşmazlık hakkında yeniden yargılama yapılmak
üzere karar örneğinin ilgili yargı merciine gönderilmesine karar verilmiş
olduğundan (bkz. § 55) başvurucuların diğer anayasal haklarının ihlal edildiği
yönündeki iddialarının kabul edilebilirlik ve esas açısından ayrıca
değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
D. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
58. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
59. Başvurucular ihlalin tespit edilmesini istemiş ve
tazminat talebinde bulunmuşlardır.
60. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No:
2014/8875, 7/6/2018). kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi
diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine
getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına
geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da
işaret etmiştir(Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
61. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından
söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani
ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle
ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan
karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması,
varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu
bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet
Doğan, §§ 55, 57).
62. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda
Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi
uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder.
Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı
olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve
bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle
Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama
kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı
olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda
herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar
kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek
devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine
getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59,
66, 67).
63. İncelenen başvuruda karar hakkının ihlal edildiği
sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararlarından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
64. Bu durumda karar hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılması için ekli tablonun (D) sütununda belirtilen derece
mahkemelerine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
65. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat
taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
66. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL başvuru
harcı ile 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama
giderinin ekli listede belirtilen başvuruculardan Serdar Batur, Yüksel Aslan
Acer, Engin Aygün, Abdullatif Ucaman, Tefik Kandemir ve Zelal Bilgin'e ayrı
ayrı, Ömer Furuk Gürbüz ile Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikasına müştereken,
Haki Akdağ ile Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikasına müştereken,294,70 TL
başvuru harcından oluşan yargılama giderinin Hilmi Uğur, Zülküf Güneş ve Fatih
Işıktaş'a ayrı ayrı, 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
Beyazıt Yaşar Seyhan, Musab Karabaş ve Süleyman Solmaz'a ayrı ayrı, 589,4 TL
başvuru harcı ile 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.189,4 TL
yargılama giderinin aynı avukat ile temsil edilen başvuruculardan Serkan Yavuz
ile Mehmet Emin Çakıcı'ya müştereken ödenmesi gerekmektedir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gizlilik talebinde bulunan başvurucuların taleplerinin
REDDİNE,
B. Adli yardım talebinde bulunan başvurucuların
taleplerinin KABULÜNE,
C. Karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
D. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
E. Kararın bir örneğinin karar hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması için ekli
tablonun (D) sütununda belirtilen derece mahkemelerine GÖNDERİLMESİNE,
F. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,
G. 294,70 TL başvuru harcı ile 3.600 TL vekâlet
ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin ekli listede
belirtilen başvuruculardan Serdar Batur, Yüksel Aslan Acer, Engin Aygün,
Abdullatif Ucaman, Tefik Kandemir ve Zelal Bilgin'e AYRI AYRI, Ömer Furuk
Gürbüz ile Egitim ve Bilim Emekçileri Sendikasına MÜŞTEREKEN, Haki Akdağ ile
Egitim ve Bilim Emekçileri Sendikasına MÜŞTEREKEN, 294,70 TL başvuru harcından
oluşan yargılama giderinin Hilmi Uğur, Zülküf Güneş ve Fatih Işıktaş'a AYRI
AYRI, 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin Beyazıt Yaşar
Seyhan, Musab Karabaş ve Süleyman Solmaz'a AYRI AYRI, 589,4 TL başvuru harcı
ile 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.189,4 TL yargılama giderinin
aynı avukat ile tamsil edilen başvuruculardan Serkan Yavuz ile Mehmet Emin
Çakıcı'ya MÜŞTEREKENÖDENMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 2/12/2020tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.